Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Zilhicce Ayının Amelleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Zilhicce Ayının Amelleri

    ZİLHİCCE AYININ AMELLERİ


    Bu ay mübarek aylardan biridir. Bu ay girince salih sahabe ve tabiin bu ayın ibadetine çok fazla önem verirlerdi. Bu ayın ilk on günü Kur'an-ı Kerim'de Hac Suresinin 28. ayetinde "Belli günlerde Allah'ın adını ansınlar" şeklinde zikri geçen malum günler olup çok faziletli ve bereketlidir.

    Resulullah'tan (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: "Allah Teala katında hiçbir günde yapılan hayır amel ve ibadet bu on günde yapılan amel ve ibadetlerden daha sevimli değildir."

    Bu ayın ilk on gününün amelleri şöyledir:

    1- Bütün ömür boyu tutulan orucun sevabına sahip olan bu ayın ilk dokuz gününde oruç tutmak.

    2- İlk onu günün her gecesinde akşamla yatsı namazı arasıda iki rekat namaz kılmak, her rekatta Fatiha Suresinden sonra bir defa İhlas Suresini ve sonra da şu ayeti okumak:

    «وَواعَدْنا مُوسى ثَلاثينَ لَيْلَةً وَاَتْمَمْناها بِعَشْر فَتَمَّ ميقاتُ رَبِّهِ اَرْبَعينَ لَيْلَةً وَقالَ مُوسى لاَِخيهِ هارُونَ اخْلُفنى فى قَوْمى وَاَصْلِحْ وَلا تَتَّبِعْ سَبيلَ الْمُفْسِدينَ»


    "Ve vaedna Musa selasiyne leyleten ve etmemnaha bi-aşrin fe-temme miqatu rebbihi erbeiyne leyleten ve qale Musa li-exiyhi harunexlufni fi qavmi ve eslih vela tettebi' sebilel mufsidin."

    "Musa ile otuz gece (bana ibadet etmesi için) sözleştik ve ona on gece daha ilave ettik; böylece Rabb'inin tayin ettiği vakit, kırk geceyi buldu. Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: Kavmim içinde benim yerime geç, ıslah et, bozguncuların yoluna uyma." (A'raf, 142)

    Kim bu şekilde yaparsa hacıların sevabına ortak olur.

    3- Birinci günden Arefe (dokuzuncu) gününün ikindi vaktine kadar sabah namazından sonra ve akşam namazından önce Şeyh Tusi ve Seyyid İbn Tavus'un İmam Cafer Sadık'tan (a.s) rivayet ettikleri şu duayı okumak:

    "Allah'ım! Bugünler, diğer günlerden faziletli kıldığın ve üstün ettiğin, kendi lütfün ve rahmetinle beni onlara ulaştırdığın günlerdir. O halde kendi bereketlerinden bize indir ve bugünlerde bize nimetlerini artır.

    Allah'ım! Senden diliyorum ki: Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle, bugünlerde bizi hidayet, iffet, ihtiyaçsızlık yoluna, senin sevdiğin ve hoşnut olduğun şeyleri yapmaya yönelt.

    Allah'ım! Senden diliyorum ey bütün şikayetlerin mercii, ey bütün fısıltıları duyan, ey bütün topluluklara tanık olan, ey bütün gizlileri bilen! Senden istiyorum ki: Muhammed'e ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle, bugünlerde bizlerden belayı gider, bugünlerde bizlerden duayı kabul et, bugünlerde bizleri güçlendir ve bize yardım et; Rabb'imiz, bizi, senin sevdiğin ve hoşnut olduğun şeyleri yapmaya, sana, Resulün'e ve senin velayet ehline itaatten ibaret olan bize farz kıldığın şeyleri yerine getirmeye muvaffak eyle.

    Allah'ım! Ey merhametlilerin en merhametlisi; senden istiyorum ki: Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bugünlerde bizlere rıza ve hoşnutluk makamı bağışla; doğrusu sen duayı duyansın; bugünlerde gökten indirdiğin hayır şeylerden bizi mahrum eyleme, bizi günahlardan temizle, ey gaypları çok iyi bilen; bugünlerde ebediyet yurdunu (cenneti) bize farz kıl.

    Allah'ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle, bugünlerde bizden bağışlamadığın bir günah, gidermediğin bir sıkıntı, ödemediğin bir borç, ulaştırmadığın bir gayıp, kolaylaştırmadığın ve reva etmediğin bir dünya ve ahiret ihtiyacı bırakma; doğrusu senin her şeye gücün yeter.

    Allah'ım! Ey gizlileri bilen, ey göz yaşlarına merhamet eden, ey duaları kabul eden, ey yerlerin ve göklerin Rabbi, sesler kendisine karışmayan! Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle, bugünlerden beni, ateşten kurtardıklarından, serbest bıraktıklarından, cennetine ulaşanlardan ve merhametinle kurtuluşa erenlerden eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi; efendimiz Muhammed ve onun bütün evlatlarına rahmet eyle."
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    #2
    Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

    [color=navy][size=13pt][font=Arial][b]4- Bu ayın ilk on gününde, Hz. Cebrail'in bu on günde okuması için Allah Teala'dan Hz. İsa'ya (a.s) hediye olarak getirdiği şu beş duayı her gün okumak:

    [size=13pt][font=Arial][b] (1)
    اَشْهَدُ اَنْ لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَىْء قَديرٌ
    (2) اَشْهَدُ اَنْ لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ، اَحَداً صَمَداً لَمْ يَتَّخِذْ صاحِبَةً وَلا وَلَداً
    (3) اَشْهَدُ اَنْ لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ اَحَداً صَمَداً لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ
    (4) اَشْهَدُ اَنْ لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيى وَيُميتُ وَهُوَ حَىٌّ لا يَمُوتُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَىْء قَديرٌ
    (5) حَسْبِىَ اللهُ وَكَفى سَمِعَ اللهُ لِمَنْ دَعا، لَيْسَ وَرآءَ اللهِ مُنْتَهى، اَشْهَدُ للهِ بِما دَعا وَاَنَّهُ بَرىءٌ مِمَّنْ تَبَرَأَ وَاَنَّ لِلّهِ الاْخِرَةَ وَالاُْولى

    [size=13pt][font=Arial][b]1- "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur; tektir; ortağı yoktur; saltanat ve hamd ona hastır; hayır onun elindedir ve onun her şeye gücü yeter."

    2- "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur; tektir; ortağı yoktur; birdir; ihtiyaçsızdır; kendisine eşi ve çocuk edinmemiştir."

    3- "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur; tektir; ortağı yoktur; birdir, ihtiyacı yoktur, doğmamış ve doğrulmamıştır; hiçbir şey onun dengi değildir."

    4- "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur; tektir; ortağı yoktur; saltanat ve hamd ona hastır; diriltir ve öldürür; O ölmeyen diridir; hayır O'nun elindedir; O'nun her şeye gücü yeter."

    5- "Allah bana yeter ve kafidir, Allah dua edenin duasını duymaktadır; Allah'ın ötesinde nihayet yoktur. Allah için davet ettiği şeye şehadet ederim; O teberri edenlerden beridir; ahiret ve dünya Allah'a hastır."


    Hz. İsa (a.s), bu beş duanın her birini yüz defa okumak için çok sevap rivayet etmiştir. Nitekim Alemle Meclisî de şöyle demiştir: Bu dualardan her birini günde on defa okuyan bir kimsenin rivayete uymuş olması uzak bir ihtimal değildir. Her gün her birini yüz defa okuyacak olursa daha iyi olur.

    6- Bu on günde her gün Hz. Ali'den (a.s) rivayet edilen ve çok sevabı olan şu duayı okumak; ancak günde on defa okumak daha iyidir:

    [size=13pt][font=Arial][b]
    لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ عَدَدَ الّلَيالى وَالدُّهُورِ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ عَدَدَ اَمْواجِ الْبُحُورِ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ و رَحْمَتُهُ خَيْرٌ مِما يَجْمَعُونَ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ عَدَدَ الشَّوْكِ الشَّجَرِ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ عَدَدَ الشَّعْرِ وَالْوَبَرِ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ عَدَدَ الْحَجَرِ وَالْمَدَرِ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ عَدَدَ لَمْحِ الْعُيُونِ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ فِى الّلَيْلِ اِذا عَسْعَسَ وَالصُّبْحِ اِذا تَنَفَّسَ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ عَدَدَ الرِّياحِ فِى الْبَرارى وَالصُّخُورِ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ مِنَ الْيَوْمِ اِلى يَوْمِ يُنْفَخُ فِى الصُّورِ

    "Allah'tan başka ilâh yoktur geceler ve zamanların sayısınca; Allah'tan başka ilâh yoktur denizlerin dalgalarının sayısınca; Allah'tan başka ilâh yoktur ve O'nun rahmeti onların topladıklarından daha hayırlıdır; Allah'tan başka ilâh yoktur dikenler ve ağaçların sayısınca; Allah'tan başka ilâh yoktur tüyler ve kılların sayısınca; Allah'tan başka ilâh yoktur taşlar ve keseklerin sayısınca; Allah'tan başka ilâh yoktur göz kırpışların sayısınca, Allah'tan başka ilâh yoktur geçtiği vakit gecede ve ortaya çıktığı vakit sabahta; Allah'tan başka ilâh yoktur çöldeki ve kayalardaki rüzgarların sayısınca, Allah'tan başka ilâh yoktur bugünden Sur'a üfürülecek güne kadar."
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #3
      Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

      Birinci Gün:

      Bu ayın ilk günü çok mübarek bir gündür; bugünün birkaç ameli vardır:

      1- Bugünde oruç tutmak seksen ayın sevabını taşır.

      2- Hz. Fatıma'nın (s.a) namazını kılmak. Şeyh Tusî diyor ki: Bu namazın dört rekat olduğu rivayet edilmiştir. Hz. Ali'nin (a.s) namazı gibi iki selamla kılınır. Her rekatta bir defa Fatiha ve elli defa İhlas Suresi okunur. Selamdan sonra da Hz. Fatıma'nın (s.a) tesbih zikri yapılır ve peşinden de şu dua okunur:

      سُبْحانَ ذِى الْعِزِّ الشّامِخِ الْمُنيفِ، سُبْحانَ ذِى الْجَلالِ الْباذِخِ الْعَظيمِ، سُبْحانَ ذِى الْمُلكِ الْفاخِرِ الْقَديمِ، سُبْحانَ مَنْ يَرى اَثَرَ الَّنمْلَةِ فِى الصَّفا، سُبْحانَ مَنْ يَرى وَقْعَ الطَّيْرِ فِى الْهَوآءِ، سُبْحانَ مَنْ هُوَ هَكَذا وَلا هُكَذا غَيْرُهُ


      "Münezzehtir yüce izzet ve büyük makam sahibi (Allah), münezzehtir ulu ve yüce celal sahibi, münezzehtir ezeli ve iftihar kaynağı saltanat sahibi, münezzehtir kayanın üzerinde karıncanın ayak izini gören, münezzehtir kuşun gökte kanat çırpmasını gören; münezzehtir böyle olan ve O'ndan başka böyle olan yoktur."

      3- Öğleden yarım saat önce iki rekat namaz kılmak; her rekatta bir defa Fatiha Suresi, her biri on defa olmak üzere İhlas Suresi, Ayete'l-kursi ve Kadir Suresi okunur.

      4- Kim bir zalimden korkar da bugünde şu zikri söylerse, Allah Teala onu o zalimin şerrinden korur:

      حَسْبى حَسْبى حَسْبى مِنْ سُؤالى عِلْمُكَ بِحالى


      "(Allah'ım!) Senin halimi bilmen, senden istemekten yeter, yeter, yeter bana."

      Bugün, Halil-i Rahman Hz. İbrahim'in (a.s) doğum günü ve Şeyheyn'in rivayetine göre Hz. Fatıma-i Zehra'yla (s.a) Ali b. Ebutalib'in evlilik günüdür.

      Yedinci Gün:


      Hicri yüz on dört yılında, bugünde İmam Muhammed Bâkır (a.s) Medine'de şehid olmuştur; bu nedenle Şia aleminin hüzün günüdür.

      Sekizinci Gün:


      Tevriye günüdür; bugünde oruç tutmak çok faziletlidir; bugünde oruç tutmak altmış yılın kefareti olduğu rivayet edilmiştir. Şeyh-i Şehid bugünde gusletmeyi müstehap bilmiştir.
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #4
        Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

        Dokuzuncu Gece (Arefe Gecesi):

        Bu gece mübarek gecelerdendir; hacetleri reva eden Allah Teala'yla münacat gecesidir. Bu gecede tövbe kabul olur ve dua müstecap olur. Bu geceyi ibadetle geçiren kimse, yüz yetmiş yıllık ibadet sevabı alır. Bu gecenin birkaç ameli vardır:

        1- Aşağıdaki duayı okumak. Bu konuda şöyle rivayet edilmiştir: "Kim bu duayı Arefe gecesi veya Cuma geceleri okursa, Allah Teala onun günahlarını affeder:


        اَللّـهُمَّ يا شاهِدَ كُلِّ نَجْوى، وَمَوْضِعَ كُلِّ شَكْوى، وَعالِمَ كُلِّ خَفِيَّة، وَمُنْتَهى كُلِّ حاجَة، يا مُبْتَدِئاً بِالنِّعَمِ عَلَى الْعِبادِ، يا كَريمَ الْعَفْوِ، يا حَسَنَ التَّجاوُزِ، يا جَوادُ يا مَنْ لا يُواري مِنْهُ لَيْلٌ داج، وَلا بَحْرٌ عَجّاجٌ، وَلا سَمآءٌ ذاتُ اَبْراج، وَلا ظُلَمٌ ذاتُ ارْتِتاج، يا مَنِ الظُّلْمَةُ عِنْدَهُ ضِيآءٌ، اَسْاَلُكَ بِنوُرِ وَجْهِكَ الْكَريمِ الَّذى تَجَلَّيْتَ بِهِ لِلْجَبَلِ فَجَعَلْتَهُ دَكَّاً وَخَرَّ موُسى صَعِقاً، وَبِاِسْمِكَ الَّذى رَفَعْتَ بِهِ السَّماواتِ بِلا عَمَد، وَسَطَحْتَ بِهِ الاَْرْضَ عَلى وَجْهِ ماء جَمَد…..


        "Allah'ım! Ey bütün fısıltıların tanığı, bütün şikayet ve yakarışların mercii, bütün gizlileri bilen ve bütün hacetlerin amacı; ey kulları istemeden onlara nimet veren, ey keremiyle affeden, güzellikle hatalardan geçen, ey cömert; ey karanlık gece, tufanlı deniz, direksiz gökyüzü ve örten karanlıklar hiçbir şeyi kendisinden gizleyemeyen; ey karanlıklar kendisine aydınlık olan! Dağa tecelli ederek darmadağın edip Musa'yı baygın düşüren kerim veçhinin nuru hürmetine; gökleri direksiz olarak yükselttiğin ve yeryüzünü katılaşmış su üzerinde yaydığın ismin hürmetine.

        Dua edildiğinde duayı kabul ettiğin ve vasıta kılınarak istendiğinde verdiğin gizli, saklı, yazılmış ve pâk ismin hürmetine; yere ulaştığında yerin yarıldığı ve göklere ulaştığında göklerin açıldığı, arşa ulaştığında arşın titrediği bütün nurların üstündeki nur, nurdan olan bir nur ve bütün nurların kendisiyle aydınlandığı bir nur olan subbuh, kuddus ve burhan ismin hürmetine; kendisiyle -onu duymakla- meleklerin cüsselerini titreyen ismin hürmetine senden diliyorum ve -yine- Cebrail, Mikail ve İsrafil'-in hakkı hürmetine.

        Muhammed Mustafa'nın -salat ve selamın onun ve Ehl-i Beyt'inin, bütün peygamberlerin ve meleklerin üzerine olsun- hakkı hürmetine; kendisiyle Hızır'ın düz yeryüzünde yürüdüğü gibi suyun dalgalarının üzerinde yürüdüğü ismin hürmetine; kendisiyle denizi Musa'ya yardığın, Firavun ve kavmini boğduğun, Musa b. İmran'ı ve onunla birlikte olanları kurtardığın ismin hürmetine; Musa b. İmran'ın Eymen dağında kendisiyle seni çağırdığı, senin de kendisine icabet ettiğin ve ona kendi sevgini ilkâ ettiğin ismin hürmetine; İsa b. Meryam'in kendisiyle ölüleri dirilttiği, beşikteki bir bebekken konuştuğu, senin izninle anadan doğma köre ve çiçek hastasına şifa veren ismin hürmetine; arşını taşıyanların, Cebrail, Mikail, İsrafil, habibin Muhammed'in -Allah'ın selat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt'ine olsun-, mukarreb meleklerinin, gönderilmiş elçilerinin, göklerdeki ve yerlerdeki salih kullarının kendisiyle seni çağırdıkları ismin hürmetine.

        Kavmine kızarak giden ve bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi sanan, nihayet karanlıklar içinde, senden başka ilâh yoktur, senin şanın yücedir, ben zalimlerden oldum diye yalvaran ve sen de duasını kabul edip onu tasadan kurtardığın, inananları böyle kurtardığın Zünnun'un -balık karnına girmiş Yusun b. Mutta- kendisiyle seni çağırdığı ismin hürmetine; Davud'un kendisiyle seni çağırdığı ve senin için secdeye kapandığı ve böylece kusurunu bağışladığın ismin hürmetine.

        Firavun'un eşi Asiye'nin, kendisiyle, "Rabb'im! bana katında, cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalimler topluluğundan kurtar!" diye çağırdığı ve sen de duasını kabul ettiğin ismin hürmetine; Eyyub'un belaya tutulduğu zaman, kendisiyle seni çağırdığında ona kendi tarafından bir rahmet ve ibadet edenler için bir öğüt olarak kendisine ailesini ve onlarla beraber bir katını daha verdiğin ismin hürmetine; Yakub'un kendisiyle seni çağırdığı ve sen de gözünü ve gözünün nuru Yusuf'u ona geri verdiğin ve perişan gönlünü yatıştırdığın ismin hürmetine; Süleyman'ın kendisiyle seni çağırdığı ve böylece ona ondan sonra kimseye vermediğin mülk ve saltanatı verdiğin ismin hürmetine ki gerçekten sen çok bağışta bulunansın.

        Kendisiyle Burak'ı Muahmmed'in -Allah'ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt'inin üzerine olsun- hizmetine geçirdiğin ve sonra "eksiklikten uzaktır o ki geceleyin kulunu Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya götürdü" buyurduğun ve yine "Bunu bizim hizmetimize veren (Allah)ın şanı yücedir, yoksa biz bunu (hizmetimize) yanaştıramazdık. Biz elbette Rabb'imize döneceğiz" buyurduğun ismin hürmetine; Cebrail'in kendisiyle Muhammed'e -Allah'ın salatı Muhammed'in ve Ehl-i Beyt'inin üzerine olsun- indiği ismin hürmetine; Adem'in kendisiyle seni çağırdığı ve böylece onun kusurunu bağışlayıp cennetine yerleştirdiğin ismin hürmetine senden istiyorum.

        Yüce Kur'an'ın hakkı hürmetine, peygamberlerin sonuncusu Muhammed'in hakkı hürmetine, İbrahim'in hakkı hürmetine, kaza (kıyamet) günündeki faslın (hakkı batıldan ayırma) hakkı hürmetine, kurulduğunda terazilerin, açıldığında Suhufların hakkı hürmetine, kalemin ve cereyan ettiği şeyin, Levh'in ve saydığı şeylerin hakkı hürmetine, varlıkları, dünyayı, güneşi ve ayı yaratmadan iki bin yıl önce arşın gölgeliklerine yazdığın isim hürmetine senden diliyorum: Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur; tektir ortağı yoktur, Muhammed onun kulu ve elçisidir; seçip kendi yanındaki gaybî ilminde sakladığın ve yaratıklarından ne mukarreb meleğin, ne gönderilmiş peygamberin ve ne de seçilmiş kulun, hiç kimsenin bilmediği (yüce) ismin hürmetine senden diliyorum; kendisiyle denizleri yardığın, kendisiyle dağların ayakta durduğu, geceyle gündüzün hareket ettiği ismin hürmetine ve Fatiha't-ul Kitab ve Kur'an-il Azim'in hakkı hürmetine, Kirame'l-Katibin'in hakkı hürmetine, Tâ Hâ, Yâ Sîn, Kaf Hâ Yâ Ayn Sad, Hâ Mîm Ayn Sîn Qâf'ın hakkı hürmetine, Musa'nın Tevrat'ı, İsa'nın İncil'i, Davud'un Zebur'u, Muhammed'in -Allah'ın salatı onun, Ehl-i Beyt'inin ve bütün peygamberlerin üzerine olsun- Furkan'ı ve senin yüce sürekliliğinin hakkı hürmetine senden diliyorum.

        Allah'ım! Tur-i Sina dağının başında seninle Musa b. İmran'ın arasındaki bu münacatların hakkı hürmetine senden niyaz ediyorum, ruhları alması için ölüm meleğine öğrettiğin ismin hürmetine senden istiyorum, zeytin yaprağına yazılmış olan ve ateşin bu yaprak karşısında huzu ve huşu ettiği ve "ey ateş soğuk ve esenlik ol" diye buyurduğun ismin hürmetine senden istiyorum; yücelik ve keramet perdelerine yazdığı ismin hürmetine senden niyaz ediyorum, ey sailin istemesi- kendisini incitmeyen, bağışta bulunmakta eksilmeyen, ey kendisinden yardım istenilen ve kendisine sığınılan; arşının izzet mekanları, Kitabının rahmet amacı, en yüce ismin, ulu makamın, yüce ve mükemmel kelimelerin hürmetine senden niyaz ediyorum.

        Allah'ım! Ey rüzgarların ve -rüzgarların esişiyle aleme- dağılan, göğün ve -göklerin- gölge düşürdüğü, yerin ve -yerlerin- kapsadığı şeylerin, şeytanların ve -onların- saptırdıkları kimselerin, denizlerin ve onların üzerinde hareket eden şeylerin Rabb'i! Üzerinde hakkın olduğu bütün hakikatlerin hakkı hürmetine, gece gündüz yorulmadan seni tesbih eden kerrub, ruhani ve mukarreb meleklerin hakkı hürmetine, Halilin İbrahim'in hakkkı hürmetine, Safa'yla Merve arasında seni çağıran, dualarını icabet ettiğin bütün velilerinin hürmetine; ey kulların duasına icabet eden zat! Bu isimler ve bu dualar hürmetine senden niyaz ediyorum: Geçmişteki ve gelecekteki, batındaki, zahirdeki, açığa vurduğumuz ve gizlediğimiz ve senin bizden daha iyi bildiğin günahlarımızı bağışla; doğrusu senin her şeye gücün yeter; rahmetin hürmetine ey merhametlilerin en merhametlisi.

        Ey bütün garipleri koruyan, ey bütün yalnızların enisi-dostu, ey bütün zayıfların güç ve kuvveti, ey bütün mazlumların yardımcısı, ey bütün mahrumları rızıklandıran, ey bütün dehşete düşenlerin dostu, ey bütün yolcuların arkadaşı, ey bütün hazırda olanların -yolcu olmayanların- dayanağı, ey bütün günah ve hataları bağışlayan, ey yardım dileyenlerin yardımına koşan, ey inleyenlerin iniltisine koşan, ey sıkıntıya düşenlerin sıkıntısını gideren, ey üzüntüsü olanları neşelendiren, ey gökleri ve yerleri yaratan, ey talep edenlerin son amacı, ey zora düşenlerin duasını kabul eden, ey merhametlilerin en merhametlisi.

        Ey alemlerin Rabb'i, ey kıyamet gününün hakimi, ey cömertlerin en cömerdi, ey bağışta bulunanların en çok bağışta bulunanı, ey duyanların en iyi duyanı, ey görenlerin en iyi göreni, ey güçlülerin en güçlüsü! Nimetleri değiştiren günahlarımı bağışla, pişmanlık getiren günahlarımı bağışla, hastalıklara neden olan günahlarımı bağışla, masumiyet perdemi yırtan günahlarımı bağışla, duamı geri çeviren günahlarımı bağışla, gökyüzünün damlasını (yağmur yağmasını) önleyen günahlarımı bağışla, yok olmamızı yakınlaştıran günahlarımı bağışla, kalbimi katılaştıran günahlarımı bağışla, havayı siyahlaştıran günahlarımı bağışla, -kötülüklerimin üzerinden- perdeleri kaldıran günahlarımı bağışla, senden başkasının bağışlayamayacağı günahlarımı bağışla ey Allah; üzerimdeki kullarının hakkını omuzlarımdan kaldır, işimde kurtuluş, çıkış ve kolaylık kıl, göğsüme yakin ve kalbime kendi ümidini indir ki senden başkasına ümitlenmeyeyim.

        Allah'ım! Bu alemde beni koru, bana afiyet ver, gecemde, gündüzümde, önümde, arkamda, sağımda, solumda, üstümde, altımda (her yerde) benimle birlikte ol, -ahiret ve kurtuluş- yolunu bana kolaylaştır, bu dünyanın işlerini kolay tutmayı bana güzelleştir, zorluklarda beni perişan ve yalnız etme; ey en hayırlı kılavuz, beni hidayet et -doğru yolu göster-, işlerde beni kendi başıma bırakma, beni bütün hoşnutluklara kavuştur, beni dünya ve ahirette, kurtuluş ve mutlulukla aileme döndür; senin her şeye gücün yeter; kendi lütfünden beni rızıklandır, tertemiz rızıklarını bana artır, beni kendi itaatine geçir, azabından ve ateşinden bana sığınak ver, beni öldürdükten sonra kendi rahmetinle cennetine yerleştir.

        Allah'ım! Nimetlerinin ve afiyetinin yok olmasından, hastalıklarının gelmesinden, azaplarının inmesinden sana sığınıyorum; belanın zorluğundan, kalbimin katılaşmasından, kötü kazadan, düşmanların kınamasından, gökten inen -belaların- şerrinden, nazil olan Kitab'ta geçen şeylerin şerrinden sana sığınıyorum.

        Allah'ım! Beni kötülerden ve cehennem ehlinden kılma, beni iyilerle birlikte olmaktan mahrum eyleme; beni tertemiz bir hayatla yaşat, tertemiz bir ölümle de öldür ve iyilere kavuştur; beni güçlü saltanat sahibinin yanında sıdk ve hakikat menzilinde peygamberlere arkadaşlık etmekle rızıklandır.

        Allah'ım! Güzel imtihanın ve tedbirinden dolayı sana hamdolsun, İslam ve -peygamberinin- sünnetine uymaktan dolayı sana hamdolsun; ey Rabbim! Onları -geçmiştekileri- kendi dinine hidayet ettiğin ve onlara Kitabını öğrettiğin gibi bizi de hidayet et ve bize de öğret; hakkımdaki güzel imtihanın ve tedbirinden dolayı sana hamdolsun; özellikle beni yarattığın ve yaratılışımı güzel yaptığın, öğrettiğin, öğrenimimi güzelleştirdiğin, hidayet ettiğin ve hidayet oluşumu güzelleştirdiğin için; o halde geçmişte ve şimdi beni nimetlendirmenden dolayı sana hamdolsun. Ey seyyidim, benim nice sıkıntılarımı giderdin! Ey mevlam, nice üzüntülerimi mutluluğa dönüştürdün! Ey mevlam, nice kederlerimi bertaraf ettin! Ey mevlam, nice belaları benden çevirdin! Ey mevlam, nice kusurlarımın üzerini örttün. O halde her durumda, her zaman ve her yerde, her mekanda ve makamda, bu halde ve her halde sana hamdoldun.

        Allah'ım! Bugünde taksim ettiğin hayırdan, giderdiğin sıkıntıdan, çevirdiğin kötülükten, defettiğin beladan, gönderdiğin hayırdan, yaydığın rahmetten, giydirdiğin afiyetten yararlanmada en üstün kullarından olmayı nasip eyle; doğrusu senin her şeye gücün yeter; göklerin ve yerin hazineleri senin elindedir, sen öyle bir tek, kerim ve bağışta bulunansın ki kendisinden isteyeni reddetmez, kendisine ümit besleyenin ümidini boşa çıkarmazsın; kim ne isterse eksiksiz bulur, katındaki mülkün bağışla tükenmez; -rahmetin sonsuz olduğundan- çokluk, güzellik, bağış ve cömertlik bakımından sürekli artar; beni yok olmayan hazinelerinden ve geniş rahmetinden rızıklandır; doğrusu senin bağışın hiç kimseden engellenmez; senin her şeye gücün yeter; rahmetin hürmetine ey merhametlilerin en merhametlisi."

        2- Seyyid İbn Tavus'un zikrettiği ve Arefe Gününün Amelleri'nde değineceğimiz on tesbihat zikrini bin defa okumak.

        3- Cuma günün amellerinde değindiğimiz Arefe gününde, ayrıca Cuma gecesi ve gündüzünde okunan, اَللّـهُمَّ مَنْ تَعَبَّأَ وَتَهَيّأَ duasını okumak.

        4- O yılın şerrinden güvenden olmak için İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela'yı ziyaret etmek ve bayram gününe kadar orada kalmak.

        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #5
          Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

          Allah razı olsun hocam. Diğer başlıklarınız gibi bu başlığınızıda ilgi ile takip edeceğim inş. Allah cümlemizi bu ayın amellerini uygulayan kullarından etsin inş.

          Yorum


            #6
            Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

            [quote author=Murtazaali link=topic=9693.msg61993#msg61993 date=1258615023]
            Allah razı olsun hocam. Diğer başlıklarınız gibi bu başlığınızıda ilgi ile takip edeceğim inş. Allah cümlemizi bu ayın amellerini uygulayan kullarından etsin inş.
            [/quote]

            Yorum


              #7
              Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

              [quote author=Murtazaali link=topic=9693.msg61993#msg61993 date=1258615023]
              Allah razı olsun hocam. Diğer başlıklarınız gibi bu başlığınızıda ilgi ile takip edeceğim inş. Allah cümlemizi bu ayın amellerini uygulayan kullarından etsin inş.
              [/quote]
              Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
              İmam Ali (a.s)

              Yorum


                #8
                Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

                [quote author=Murtazaali link=topic=9693.msg61993#msg61993 date=1258615023]
                Allah razı olsun hocam. Diğer başlıklarınız gibi bu başlığınızıda ilgi ile takip edeceğim inş. Allah cümlemizi bu ayın amellerini uygulayan kullarından etsin inş.
                [/quote][quote author=Ahir-zaman link=topic=9693.msg61994#msg61994 date=1258616003]
                [quote author=Murtazaali link=topic=9693.msg61993#msg61993 date=1258615023]
                Allah razı olsun hocam. Diğer başlıklarınız gibi bu başlığınızıda ilgi ile takip edeceğim inş. Allah cümlemizi bu ayın amellerini uygulayan kullarından etsin inş.
                [/quote]
                [/quote][quote author=mikdat bin esved link=topic=9693.msg62012#msg62012 date=1258624637]
                [quote author=Murtazaali link=topic=9693.msg61993#msg61993 date=1258615023]
                Allah razı olsun hocam. Diğer başlıklarınız gibi bu başlığınızıda ilgi ile takip edeceğim inş. Allah cümlemizi bu ayın amellerini uygulayan kullarından etsin inş.
                [/quote]
                [/quote]

                İlahi amin. Rabbim sizlerden de razı olsun.
                Sünnetler eksik olan farzları tamamlamaktadır, onun için sünnetleri yapmakta tembellik etmeyelim. Şehit Recai'nin güzel bir sözü vardır, namaz vakti olunca konuşmasını yarıda kesip namaza kalkınca, bazıları az kaldı bitirelim falan diyorlar, şehit cevaben şöyle diyor:
                "be kar begu nemaz darem, be nemaz negu kar darem"
                "İşe söyle namaz var, namaza söyleme işim var."
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

                  Dokuzuncu Gün (Arefe Günü):

                  Zilhicce ayının dokuzuncu günü olan Arefe günü, her ne kadar bayram diye tanıtılmamışsa da büyük bayramlardan biridir. Bugünde, Allah Teala kullarını kendine ibadet ve itaate davet etmiş, onlara lütuf ve ihsan sofrası açmıştır; kovulmuş şeytan bugünde her zamankinden daha fazla hakir ve öfkeli olur.

                  Bir rivayette şöyle geçer: İmam Zeynulabidin (a.s) Arefe gününde bir dilencinin insanlardan hacet istediğini duyunca ona hitaben şöyle buyurdu: "Yazıklar olsun sana! Bugünde Allah'tan başkasından mı istiyorsun; halbuki bugünde anne rahminde olan bebeklerin de Allah'ın lütfunun kapsamına girip saadete ermesi ümit ediliyor?!"

                  Bugünün birkaç ameli vardır:

                  1- Gusletmek.

                  2- İmam Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmek. Bugünde İmam Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmenin bin hac, bin umre ve bin cihad ve hatta bundan daha fazla sevabı vardır. Bugünde İmam Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmenin ne kadar fazla sevabı olduğunu bildiren rivayetler mütevatirdir. Eğer insan bugünde İmam Hüseyin'in (a.s) türbesinin kubbesi altında olmaya muvaffak olursa, sevabı, Arafat'ta bulunan kişilerin sevabından az değildir; hatta bunun sevabı daha fazla ve önceliklidir; İmam Hüseyin'in (a.s) nasıl ziyaret edilmesi gerektiğine ileride Ziyaretler Bölümü'nde değinceğiz inşallah.

                  3- İkindi namazından sonra Arafe dualarını okumaya başlamadan önce Arafat'ın sevabına ulaşmak ve günahlarının bağışlanması için açık havada iki rekat namaz kılıp Allah Teala'nın huzurunda günahlarını itiraf ve ikrar etmek. Daha sonra Arefenin amellerini yapıp Ehl-i Beyt İmamlarından (a.s) rivayet edilen Arefe dualarını okumak. Bu dualar bu özet kitabımızda kaydedemeyeceğimiz kadar fazladır. Fakat buna rağmen kitabımızın kapasitesinin aldığı kadarıyla onları nakledeceğiz:

                  سُبْحانَ الَّذى فِى السَّمآءِ عَرْشُهُ، سُبْحانَ الَّذى فِى الاَْرْضِ حُكْمُهُ، سُبْحانَ الَّذى فِى الْقُبوُرِ قَضآؤُهُ، سُبْحانَ الَّذى فِى الْبَحْرِ سَبيلُهُ، سُبْحانَ الَّذى فِى النّارِ سُلْطانُهُ، سُبْحانَ الَّذى فِى الْجَنَّةِ رَحْمَتُهُ، سُبْحانَ الَّذى فِى الْقِيامَةِ عَدْلُهُ، سُبْحانَ الَّذى رَفَعَ السَّمآءِ، سُبْحانَ الَّذى بَسَطَ الاَرْضَ، سُبْحانَ الَّذى لا مَلْجَاَ وَلا مَنْجا مِنْهُ اِلاّ اِلَيْهِ.


                  "Münezzehtir arşı gökte olan -Allah-, münezzehtir hükmü yerde olan, münezzehtir kazası kabirlerde olan, münezzehtir denizde yolu olan, münezzehtir ateşte iktidarı olan, münezzehtir rahmeti cennette olan, münezzehtir adaleti kıyamette olan, münezzehtir göğü yükselten, münezzehtir yeri yayan, münezzehtir kendisinden başka bir sığınak ve kurtuluş olmayan -Allah-."

                  Bu duadan sonra yüz defa şu zikri söylemek:

                  سُبْحانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ.


                  "Subhanellahi velhamdulillahi vela ilahe illellahu vellahu ekber"

                  "Allah münezzehtir, hamd O'na mahsustur, O'ndan başka ilâh yoktur, O tavsif edilmeyecek kadar yücedir."


                  Sonra yüz defa "İhlas" suresi, yüz defa "Ayete'l-Kürsi" okumak, yüz defa "Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine" salavat göndermek ve daha sonra da on defa şu duayı okumak:

                  لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيى وَيُميتُ وَيُميتُ وَيُحْيى وَهُوَ حَىٌّ لا يَموُتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَىْء قَديرٌ.


                  "Allah'tan başka ilâh yoktur; tektir, ortağı yoktur; saltanat ve hamd O'na mahsustur; diriltir ve öldürür, öldürür ve diriltir; O ölmeyen bir diridir; hayır O'nun elindedir ve O'nun her şeye gücü yeter."


                  Sonra on defa:

                  «اَسْتَغْفِرُ اللهَ الَّذى لا اِلـهَ اِلاّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ وَاَتوُبُ اِلَيْهِ.»


                  "Esreğfirullahellezi la ilahe illa huvel heyyul qayyim ve etubu ileyh"

                  "Kendisinden başka ilâh olmayan Diri ve Kayyım Allah'tan bağışlanma diliyor ve O'na dönüş yapıyorum."

                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

                    Ve yine şu zikirlerin her birini onar defa söylemek:

                    «يا اَللهُ»
                    "Ya Allah"
                    «يا رَحْمنُ» "Ya Rahman"
                    «يا رَحيمُ» "Ya Rahim"
                    «يا بَديعُ السَّماواتِ وَالاَْرْضِ يا ذَا الْجَلالِ وَالاِكْرامِ.» "Ya bediyissemavati vel-erz ya zel-celali vel-ikram"

                    "Ey gökleri ve yeri yaratan, ey celal ve ikram sahibi"
                    «يا حَىُّ يا قَيُّومُ.» "Ya hayyu ya qayyum"
                    "Ey diri, ey Kayyım."
                    «يا حَنّانُ يا مَنّانُ.» "Ya hennanu ya mennan"
                    "Ey bağışlayan ve minnet bırakan."
                    «يا لا اِلـهَ اِلاّ اَنْتَ.» "Ya la ilahe illa ent"
                    "Ey kendisinden başka ilah olmayan".
                    «آمينَ.» "Amin"

                    Sonra şu duayı okumak:

                    اَللّـهُمَّ اِنّى اَسْاَلُكَ يا مَنْ هُوَ اَقْرَبُ اِلَىَّ مِنْ حَبْلِ الْوَريدِ، يا مَنْ يَحوُلُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ، يا مَنْ هُوَ بِالْمَنْظَرِ الاَْعْلى وَبِالاُْفُقِ الْمُبينِ، يا مَنْ هُوَ الرَّحْمنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوى، يا مَنْ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ وَهُوَ السَّميعُ الْبَصيرُ، اَسْاَلُكَ اَنْ تُصَلِّىَ عَلى مُحَمَّد وَآلِ مُحَمَّد.


                    "Allah'ım! Ey bana şah damarımdan daha yakın olan, ey insanla kalbi arasında mesafe düşüren, ey en yüce yerde ve apaçık ufukta olan, ey arşa istiva eden Rahman, ey hiçbir şey kendisi gibi olmayan duyan ve gören -Allah-! Muhammed ve Muhammed'in Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle."

                    Sonra hacetler istenir. Yine İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Muhammed ve onun Ehl-i Beyt'ini hoşnut etmek isteyen, onların hakkında şu şekilde salavat göndersin:

                    "Allah'ım! Ey bağışta bulunanların en cömerdi, ey dilekte bulunulanların en hayırlısı ve ey merhamet dilenilenlerin en merhametlisi.
                    Allah'ım! Öncekiler arasında Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salat eyle, sonrakiler arasında Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salat eyle; en yüce makamlarda Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salat eyle, peygamberler arasında Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salat eyle.

                    Allah'ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine vesile, fazilet, şeref, yücelik ve büyük bir derece ver.
                    Allah'ım! Ben Hz. Muhammed'i görmediğim halde ona iman ettim. Kıyamet gününde onu görmeği ve onunla sohbet arkadaşı olmayı bana nasip et. Beni onun dini üzerine öldür ve bir daha asla susamamak üzere onun havuzundan bana içir. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.

                    Allah'ım! Ben Hz. Muhammed'i -Allah'ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt'ine olsun- görmediğim halde ona iman ettim. Onun yüzünü cennette bana tanıt.
                    Allah'ım! Hz. Muhammed'e -Allah'ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beytine olsun- benden çokça salat ve selam ulaştır."


                    Sonra Receb ayında kaydettiğimiz Ümm-ü Davud duasını oku; peşinden sayılmayacak kadar çok sevabı olan ve kısaca değinmek istediğimiz için burada ayrıntılı olarak sevabına yer vermediğimiz şu tesbih zikirleri söyle:

                    "Münezzehtir herkesten önce olan Allah, münezzehtir herkesten sonra olan Allah, münezzehtir herkesle birlikte olan Allah; münezzehtir Allah, Rabbimiz bâki kalacak ve -O'ndan başka- herkes fani olacaktır; münezzehtir Allah, tesbih edenlerin tesbihinden çok daha üstün olan bir tesbihle herkesten önce; münezzehtir Allah, tesbih edenlerin tesbihinden çok daha üstün olan bir tesbihle herkesten sonra; münezzehtir Allah, tesbih edenlerin tesbihinden çok daha üstün olan bir tesbihle herkesle birlikte; münezzehtir Allah, tesbih edenlerin, bâki olan ve Ondan başka herkesin fani olacağı Rabbimiz için ettikleri tesbihinden çok daha üstün olan bir tesbihle; münezzehtir Allah, sayılmayan ve sayısı bilinmeyen, unutulmayan, eskimeyen, fani olmayan, sonu ve nihayeti bulunmayan bir tesbihle. Münezzehtir Allah, alemdekilerin yılları, zamanın ayları, dünyanın saatleri, gece ve gündüzün saatleriyle kendisi devam ettikçe devam eden, bâki kaldıkça bâki kalacak bir tesbihle; münezzehtir sürekli ebedi olan, sürekliliği sayıyla sayılmayan, zamanın geçmesi sürekliliğini yok etmeyen ve ebediyetliğini kesmeyen Allah. En üstün yaratıcı olan Allah yücedir."

                    Sona şöyle de:

                    وَالْحَمْدُ للهِ قَبْلَ كُلِّ اَحَد وَالْحَمْدُ للهِ بَعْدَ كُلِّ اَحَد...


                    "Hamd Allah'a mahsustur herkesten önce, hamd Allah'a mahsustur herkesten sonra…"


                    Bu dua sonuna kadar okunur. Fakat "subhanallah" yerine "el-hamdulillah" denir ve "Ahsenu'l-halikin"e ulaşınca "la ilahe illel-lah-u kabl-e kulli ahad" söylenir ve sonuna kadar duayı böyle oku-nur; yani "subhanellah" yerine, "la ilahe illellah" ve sonra da "Vellah-u ekber-u kable kulli ahed" söyle ve duanın sonuna kadar böylece "subhanellah" yerine, "ellah-u ekber" söyle. Bunun da peşinden Cuma gecesinin amellerinde kaydettiğimiz "Allahumme men teabbee ve teheyyee" duasını oku ve sonra Şeyh Tusî'nin "Misbahu'l-Müteheccid" adlı kitabında kaydettiği "Allahumme entellah-u rabbu'l-alemin" duasını oku.

                    Bu dua Arafat vakfesinde okunduğu için ve ayrıca çok uzun olması sebebiyle burada kaydetmedik.

                    Yine bugünde kalp huzuru, huzu ve huşu içerisinde İmam'ın "Sahife-i Seccadiye"deki dünya ve ahret hacetlerini içeren 47. duasını oku.
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

                      ARAFE DUASI


                      Bugünde okunan meşhur dualardan biri de Seyyid-i Şuheda İmam Hüseyin'in (a.s) duasıdır. Galib Esedî'nin Bişr ve Beşir adındaki iki oğlu şöyle rivayet etmişlerdir: Arefe günü -Arafat'ta- İmam Hüseyin'in (a.s) huzurundaydıdık; İmam (a.s), beraberinde ailesi, çocukları ve takipçilerinden bir grup olduğu halde gayet huşu ve vakar içerisinde çadırından dışarı çıkıp Arafat dağının sol tarafında durarak yüzünü Ka'be'ye çevirdi ve yiyecek isteyen bir sail gibi ellerini yüzünün hizasına kaldırarak şu duayı okumaya başladı:

                      اَلْحَمْدُ للهِ الَّذى لَيْسَ لِقَضآئِهِ دافِعٌ، وَلا لِعَطائِهِ مانِعٌ، وَلا كَصُنْعِهِ صُنْعُ صانِع، وَهُوَ الْجَوادُ الْواسِعُ، فَطَرَ اَجْناسَ الْبَدائِعِ، واَتْقَنَ بِحِكْمَتِهِ الصَّنائِعَ، لا تَخْفى عَلَيْهِ الطَّلائِعُ، وَلا تَضيعُ عِنْدَهُ الْوَدائِعُ، جازى كُلِّ صانِع، وَرائِشُ كُلِّ قانع، وَراحِمُ كُلِّ ضارِع، وَمُنْزِلُ الْمَنافِعِ وَالْكِتابِ الْجامِعِ، بِالنُّورِ السّاطِعِ، وَهُوَ لِلدَّعَواتِ سامِعٌ، وَلِلْكُرُباتِ دافِعٌ، وَلِلدَّرَجاتِ رافِعٌ، وَلِلْجَبابِرَةِ قامِعٌ، فَلا اِلهَ غَيْرُهُ، وَلا شَىءَ يَعْدِلُهُ، وَلَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىءٌ، وَهُوَ السَّميعُ الْبَصيرُ، اللَّطيفُ الْخَبيرُ، وَهُوَ عَلى كُلِّ شَىء قَديرٌ…..


                      "Hamd Allah'a mahsustur; öyle bir zattır ki O'nun hükmünü geri çeviren, verdiğini engelleyen olmaz. Hiçbir zanaatçının yaptığı O'nun yaptığı şey gibi değildir. O, büyük cömerttir. Her çeşit mahluk yaratarak hikmetiyle yarattıklarını sağlam kıldı. Hiçbir sır O'na gizli kalmaz. Onun katında emanetler (ameller) asla zayi olmaz. Herkesi yaptığına karşılık mükafatlandıran; kanat edenin işini düzene koyandır; kendisine yakarana merhamet eden, -kullarına- yararlı şeyleri ve kapsamlı Kitab'ı (Kur'an'ı) yayılan nuruyla indirendir. Duaları duyan (kabul eden), kederleri gideren, dereceleri yükselten ve zorbaların kökünü kazıyandır. O'ndan başka ilâh yoktur. Hiçbir şey O'na denk olamaz. Eşi ve benzeri yoktur. İşitendir, görendir, latif ve habirdir (hiçbir şey O'na gizli kalmaz ve her şeyin inceliğinden haberdardır, agâhtır).

                      Allah'ım! Ben sana yöneliyorum; rabbaniyetine şehadet ediyor ve ikrar ediyorum ki, Rabb'im sensin, dönüşüm sanadır; ben anılacak bir şey değilken kendi nimetinle beni var ettin. Beni topraktan yarattın; sonra beni sulplere yerleştirdin. Beni -var olmamı engelleyebilecek- her türlü vakıa, dönemlerin ve yılların değişimi ve olaylarından korudun.

                      Böylece asırlar boyu beni baba sulbünden anne rahmine aktardın. Şefkat, lütuf ve ihsanınla beni, senin ahdini bozan ve peygamberlerini yalanlayan küfür ve dalalet önderlerinin saltanat sürdükleri bir zamanda dünyaya getirmedin. Sen beni, senden şefkat ve bana da lütuf olsun diye, hidayette benden öne geçenlerin (Hz. Muhammed'in -s.a.a-) zamanında dünyaya getirdin, hidayetini bana kolaylaştırdın ve bu hidayetle beni yoğurdun. Bundan önce de, güzel yaratılışın ve bol nimetlerinle bana şefkat gösterdin. Beni -ikinci merhalede- nütfeden yarattın. Et, kan ve deriden ibaret olan üç zulmet arasına yerleştirdin. Yaratılışımı bana göstermedin ve bu hususta bana hiçbir şey bırakmadın. Sonra beni, önceden gerçekleştirdiğin hidayet için tam ve mükemmel bir yaratılışla dünyaya getirdin. Beşikte küçük bir çocuk iken beni her türlü tehlikeden korudun. Beni, en temiz gıda maddesi olan anne sütüyle rızıklandırdın. Koruyucuların kalplerini bana şefkatli kıldın. Şefkatli anneleri beni korumakla görevlendirdin, her türlü tehlike ve cinlerin nüfuzundan beni muhafaza ettin.

                      Beni kusur ve noksanlıktan salim kıldın. Şanın yücedir ey Rahim ve Rahman; konuşmaya başladığımda bana bol nimetlerini tamamladın, her geçen yıl beni daha fazla eğittin; yaratılışım kemale ulaşıp aklım mutedil olunca, hüccetini bana farz kıldın; şöyle ki seni tanımayı kalbime ilham ettin ve beni kendinin ilginç hikmetlerine hayran bıraktın. Gökte ve yerde yarattığın varlıklar hakkında beni şuurlandırdın, bilinçlendirdin. Bana, şükrünü ve zikrini yerine getirmeği tembih ettin; sana itaat ve ibadet etmeği üzerime farz kıldın. Bana peygamberlerinin vasıtasıyla gönderdi-ğin hakikatleri anlama gücü verdin. Rıza ve teslim makamını kabullenmeyi (bu makama ulaşmayı) bana kolaylaştırdın. Bu hususlarda, bana yardım edip lütufta bulunarak üzerime minnet bıraktın.

                      Sonra beni en üstün topraktan yaratınca, benim için sadece bir çeşit nimete razı olmadın; en yüce lütufla ve sonsuz ihsanınla çeşitli geçim vesileleri, nimet ve yiyeceklerle beni rızıklandırdın. Bana tüm nimetlerini tamamlayıp benden bütün belaları uzaklaştırdığında yine de cehaletim ve sana karşı cüretim, beni sana yaklaştıracak vesileyi bana göstermene ve beni, katına yaklaştıracak şeye muvaffak etmene engel olmadı. Seni çağırdığımda bana icabet ettin, hacet istediğimde hacetimi verdin, sana itaat ettiğimde beni mükafatlandırdın, şükrettiğimde bana nimetini artırdın. Bütün bunların nedeni bana nimetini tamamlayıp lütufta bulunmandır. Sen her türlü kusur ve noksanlıktan münezzehsin, münezzehsin; varlıkları yaratan ve meydana getiren ve tekrar kendine döndüren sensin. Hamda lâyık olan sensin; şanın yücedir; isimlerin mukaddestir; nimetlerin büyüktür.

                      Allah'ım! Hangi nimetini sayabilirim, hangisini hatırlayabilirim?! Veya hangi bağışlarının şükrünü yerine getirebilirim?! Ey Rabb'im! Senin bana nimetlerin, sayanların sayıp bitiremeyeceği ve bilmek isteyenlerin bilemeyeceği kadar çoktur. Allah'ım! Benden giderdiğin ve uzaklaştırdığın zorluk, zarar ve ziyanlar, sahip olduğum nimet ve afiyetten de çoktur.

                      İlahi! Ben imanımın hakikatiyle, kalbimde yer eden yakinle, ihlaslı tevhidimle, içimde saklı hakikatlerle, gözümün nurunun mecrasının bağlarıyla, anlımın safhasının hatlarıyla, solunum yolumun delikleriyle, bur-numun yumuşak kemiğiyle, kulak perdemin ses algılayan organıyla, dudaklarımın içinde gizli olan şeyle, dilimin ses hareketiyle, üst ve alt çenemin irtibat merkezleriyle, dişlerimin çıktığı yerlerle, yiyecek ve içeceklerimi tatma duyumla, beynimi kapsayan kafatasımla, boyun damarlarımla, göğüs kafesimin kapsadığı organlarla, şah damarımla, kalbimin perdesinin avizesiyle, ciğerimin kenarına bitişen parçalarla, kaburgalarımın kapsadığı şeylerle, kaslarımın bağlandığı yerle, uzuvlarımın açılıp kapanışıyla, parmaklarımın ucuyla, etimle, kanımla, saçımla, derimle, sinirimle, bağırsağımla, kemiğimle, beynimle, damarlarımla, tüm uzuvlarımla ve bebek oluşumdan itibaren oluşan uzuvlarımla, yeryüzünün benden aldığı şeylerle, uykumla, uyaklığımla, sükunetimle ve yine rüku ve secdelerimin hareketleriyle tanıklık ediyorum ki, eğer asırlar boyu yaşasam ve senin nimetlerinden birinin şükrünü yerine getirmeye çalışsam, yerine getiremem; bunu ancak seni lütfünle yerine getirebilirim ki bunun kendisi de yeni, ebedi ve köklü bir şükrü gerektirmektedir.

                      Evet, ben ve sayanlar senin geçmiş ve gelecek nimetlerini sayma-ya veya nimetlerinin zamanlarını hesaplamaya çalışsak hiçbir zaman sayamayız. Ben kim senin nimetlerini saymak kim? Oysa sen konuşkan Kitab'ında ve sadık haberinde, "Allah'ın nimetlerini saymaya çalışsanız, sayıp bitiremezsiniz" buyurmuşsun.

                      Allah'ım! Peygamberlerin ve elçilerine iblağ edilen ve vahiyle onlara indirdiğin ve bu vasıtayla dini onlara yasadığın Kitab'ın ve haberlerin doğrudur. Ancak ben tüm çabam ve gayretimle kapasitemce inanarak ve ya-kin ederek diyorum ki: Hamd ve övgü, kendine miras alacak bir evlat edinmeyen, yaratılışta kendisine muhalefet edecek mülkünde ortağı olmayan ve dünyayı yaratışında kendisine yardım edecek bir yardımcısı olmayan Allah'a mahsustur. Münezzehtir, münezzehtir -çocuğu ve ortağı olmaktan-. Eğer o ikisinde -gökte ve yerde- Allah'tan başka bir ilâh olsaydı, fesat çıkardı ve dağılırlardı.

                      Tek, bir, ihtiyacı olmayan, doğmayan ve doğrulmayan, eşi ve benzeri olmayan Allah münezzehtir. Allah'a hamdolsun; öyle bir hamd ki yakınlaştırılmış meleklerin ve gönderilmiş peygamberlerin hamdına denktir. Allah'ın salat ve selamı seçtiği kulu, peygamberlerin sonuncusu Muhammed'e ve onun tertemiz, arınmış ve muhlis kılınmış Ehl-i Beyt'ine olsun."
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

                        Sonra İmam (as) gözlerinden yaşlar aktığı halde daha fazla bir rağbetle şöyle devam etti:

                        "Allah'ım! Seni görüyormuşum gibi beni kendinden korkut ve beni takvayla saadete kavuştur; sana karşı günah işleyerek kalbimi katılaştırma, takdirlerinde bana hayır ve bereket ver ki geciktirdiğin şeyin bana acele verilmesini ve acele verdiğin şeyin de geciktirilmesini istemeyeyim. Allah'ım! Nefsime zenginlik, kalbime yakin, amelime ihlâs, gözüme nur, dinimde basiret ve bilinç ver ve azalarımı güçlü kıl, kulağımı ve gözümü (işiten ve gözümün nuru çocuklarımı) benim iki mirasçım kıl ve hakkımda zulmedene karşı bana yardım et ve bunda intikam ve galibiyetimi bana göster ve gözlerimi aydınlat.

                        Allah'ım! Sıkıntımı gider, kusurumu ört, hatalarımı bağışla, şeytanımı benden uzaklaştır, zimmetimi serbestliğe çıkar (üzerimde hiçbir hak kalmasın); ve ey Rabb'im, dünya ve ahirette benim için yüksek bir derece ver. Allah'ım! Beni yaratıp, duyan ve gören yaptığın için sana hamd olsun. Beni yaratmaya ihtiyacın olmadığı halde hakkımda bir rahmet olarak beni yarattığın ve azalarımı birbirine uygun, düzgün kıldığın için sana hamdolsun. Rabb'im; beni icat ettiğin ve yaratılışımı dengeli kıldığın gibi; Rabb'im, beni yarattığın ve yüzümü güzel kıldığın gibi; Rabb'im, bana ihsanda bulunduğun ve afiyet verdiğin gibi; Rabb'im, afetlerden koruduğun ve muvaffak kıldığın gibi.

                        Rabb'im, nimet verdiğin ve hidayet ettiğin gibi; Rabb'im, seçtiğin ve bütün hayırlardan verdiğin gibi; Rabb'im, beni yedirdiğin ve içirdiğin gibi; Rabb'im, ihtiyaçsız kıldığın ve hoşnut ettiğin gibi; Rabb'im, bana yardım ettiğin ve izzet verdiğin gibi; Rabb'im, bana keramet elbisesi giydirdiğin ve yarattığın şeylerden yeteri kadar bana verdiğin gibi Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bana zamanın sıkıntıları, gece ve gündüzün çekişmeleri karşısında yardım et. Beni dünyanın ıstıraplarından ve ahiretin kederlerinden kurtar ve yeryüzünde zalimlerin yaptıkları -kötülükler-den beni koru.

                        Allah'ım! Endişelendiğim şeylerden bana güven ver, korktuğum şeylerden beni koru, nefsimi ve dinimi koru, yolculuğumda beni koru, mal ve ailemde benden geriye salih bir evlat bırak. Bana verdiğin rızklara bereket ver. Beni kendi yanımda alçak gönüllü kıl ve halkın gözünde ise yücelt; cinlerin ve insanların kötülüğünden beni selamet kıl; günahımdan dolayı beni rezil etme, içimde gizli olan şeyden dolayı beni cezalandırma, amelimden dolayı beni (azap ve belalara) müptela etme, nimetlerini benden alma ve beni kendinden başkasına bırakma. Rabb'im! Beni kime bırakıyorsun? Akrabalık bağını koparacak olan bir akrabaya mı? Yoksa bana öfkelenen uzak ve yabancıya mı? Ya da beni zayıf düşürecek olan birine mi? Oysa sen benim Rabb'imsin, işlerimin sahibisin; garipliğimi, kimsesizliğimi ve menzilimin uzaklığını ve işlerimin sahibi kıldığın kimse karşısında zilletimi sana şikayet ediyorum.

                        Allah'ım! Gazabını bana helal kılma; eğer sen bana gazap etmezsen başkalarından endişem olmaz. ünezzehsin sen. Senin bana afiyetin geniştir; o halde senden diliyorum ki ey Rabb'im, yeryüzünün ve göklerin kendisiyle aydınlandığı, karanlıkların aydınlığa kavuştuğu ve öncekilerin ve sonrakilerin kendisiyle ıslah olduğu veçhinin nuru hürmetine beni gazabın üzerine öldürme, öfkeni benim üzerime indirme, kötülükten vazgeçmek ve hoşnutluk sana aittir; bundan (ölmeden) önce benden razı olabilirsin. Senden başka hah yoktur. Mekke'nin, Meş'aru'l-Ham'ın, bereketli ve insanlar için güvenli kıldığın Beyt-ul Atik'in Rabb'isin.

                        Ey sabrıyla çok günahları bağışlayan, ey lütfüyle nimetleri indiren, ey kendi keremiyle çok büyük bağışta bulunan, ey zor günlerimde dayana-ğım, ey yalnızlığımda arkadaşım, ey sıkıntılarımda imdadıma koşan ve ey veli nimetim benim! Ey Rabb'im ve babalarım İbrahim, İsmail, İshak ve Yakub'un Rabb'i ve ey Cebrail, Mikail ve İsrafil'in Rabb'i ve ey peygamberlerin sonuncusu Muhammed'in ve onun seçkin Ehl-i Beyt'inin Rabb'i ve ey Tevrat, İncil, Zebur ve Furkan'ı (Kur'an'ı) indiren, Kâf Ha Ya Ayn Sâd, Tâ Hâ, Ya Sîn ve Kur'an-ı Hekim'in Rabb'i! Yollar tüm geniş-liğine rağmen bana zorlaşınca ve yer tüm bolluğuyla bana daralınca sığınağım sensin; eğer senin rahmetin olmasaydı kesinlikle ben helak olanlardan olurdum. Beni hatalardan alıkoyan sensin; eğer benim -günahlarımın- üzerini örtmeseydin kesinlikle rezil olanlardan olurdum. Yardımınla düşmanlarıma karşı beni destekleyen sensin; eğer senin yardımın olmasaydı mağlup düşenlerden olurdum.

                        Ey yücelik ve üstünlüğü kendine has kılan, izzetiyle dostları aziz olan, ey padişahların boynuna zillet halkasını geçiren ve heybetinden padişahların kendisinden korktuğu zat; ey gözlerin ihanetini ve göğüslerde gizli olanı, zaman ve asırların geleceklerini bilen; ey nasıl olduğunu kendisinden başka hiç kimse bilmeyen, ey ne olduğunu kendisinden baş-kası bilmeyen, ey yeryüzünü su üstüne sıkıştıran ve gökyüzüyle (uzun tabakasıyla) havayı kapatan, ey en güzel isimler kendisinin olan, ey hiçbir zaman kesilmeyen ihsan sahibi, ey -Mısır- kervanını Yusuf'u kurtarmak- için Kafr çölünde tutup onu kuyudan çıkaran, ey Yusuf'u kölelikten sonra padişah yapan, ey üzüntüden gözleri ağardıktan sonra üzüntüsünü sabırla gizleyen Yakub'a Yusuf'u döndüren, ey Eyyub'tan zorluk ve sıkıntıyı gideren ve yaşlandıktan sonra -çocuk sahibi olan- İbrahim'in elini, oğlunu kesmekten alıkoyan, ey Zekeriyya'nın duasını kabul ederek ona Yahya'yı veren ve onu yalnız ve kimsesiz bırakmayan, ey Yunus'u balığın karnından dışarı çıkaran, ey denizi İsrailoğulları için yarıp onları kurtaran, Firavun ve ordusunu boğan, ey rüzgarları rahmet -yağmuru- müjdeleyicisi olarak gönderen.

                        Ey kendine karşı günah işleyen kullarını cezalandırmada acele etmeyen, ey sürekli senin nimetlerinle nimetlendikleri ve senin rızkını yedikleri halde diğerlerine tapmakta olan sihirbazları, uzun bir zaman inkâr edip sürekli kendisine düşmanlık etmeleri, karşı çıkmaları ve peygamberlerini yalanlamalarından sonra kurtaran; ya Allah, ya Allah; ey kainatı yoktan var eden, ey eşi olmayan yaratıcı, ey hiçbir zaman fani olmayacak sürekli, ey hiçbir diri olmadığı zaman diri olan, ey ölüleri dirilten, ey herkesin başına kazandığını getiren, ey kendisine az şükret-tiğim halde beni mahrum etmeyen, hatalarım çok olmasına rağmen beni rezil etmeyen, beni günah işlerken gördüğü halde insanlara tanıtarak haysiyetimi dökmeyen.

                        Ey küçüklüğümde beni koruyan, ey büyüdüğümde beni rızıklandıran, ey bana sayısız bağışlarda bulunan ve nimetlerini telafi edemediğim; ey bana hayır ve ihsanla yönelen, benim ise kendisine günah ve isyanla yöneldiğim, ey nimetine şükretmeyi öğrenmeden beni imana hidayet eden, ey hastayken çağırdığımda bana şifa veren, çıplakken beni giydiren, açken beni doyuran, susuzken beni suya doyuran, zelilken bana izzet veren, cahilken beni bilgilendiren, yalnızken -yalnızlığımı- çokluğa dönüştüren, gayıp ve vatanımdan uzakken beni geri döndüren, fakirken beni zenginleştiren, yardım istediğimde bana yardım eden, zenginken nimetini benden almayan ve bütün bunları senden istemekten sakındığım halde kendiliğinden vermeye başlayan.

                        O halde hamd ve şükür sana mahsustur; ey sıkıntılarımı gideren, duamı kabul eden, kusur ve ayıbımı örten, günahımı bağışlayan, beni isteklerime kavuşturan ve düşmanıma karşı zafere ulaştıran; eğer senin nimetlerini, bağışlarını ve değerli ihsanlarını saymaya kalkışsam, sayıp bitiremem.
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

                          Ey mevlam! Minnet bırakan sensin, nimet veren sensin, ihsanda bulunan sensin, güzelleştiren sensin, üstün kılan sensin, mükemmel-leştiren sensin, rızıklandıran sensin, muvaffak kılan sensin, bağışta bulunan sensin, zengin yapan sensin, sermaye veren sensin, sığınak veren sensin, yeterli olan sensin, hidayet eden sensin, -hatalardan- koruyan sensin, -ayıbımı- örten sensin, bağışlayan sensin, mazeretimi kabul eden sensin, güç veren sensin, izzet veren sensin, yardım eden sensin, destek veren sensin, teyit eden sensin, zafer veren sensin, şifa veren sensin, afiyet veren sensin, ikram eden sensin, üstünsün, yücesin; o halde hamd sürekli sana hastır, sabit ve ebedi şükür sana mahsustur.

                          Ben ise ya Rabb'im! Günahlarımı itiraf ediyorum, günahlarımı bağışla; kötü yapan benim, hata yapan benim, günahına ısrar eden benim, cahillik yapan benim, gaflet eden benim, yanlışlık yapan benim, kendine dayanan benim, -günahında- kasıtlı olan benim, söz veren ve sözünde durmayan benim, ahdini bozan benim, -misakını- ikrar eden benim, nimetlerini itiraf eden ve sonra yine günahlarına dönen benim; o halde günahlarımı bağışla; ey kullarının günahları kendisine zarar vermeyen, kullarının itaatine ihtiyacı olmayan ve kullarından iyi amel yapanı kendi yardım ve rahmetiyle ona muvaffak kılan!

                          O halde hamd sana mahsustur ey Rabb'im ve mevlam. Ey Rabb'im! Sen bana emrettin, ben ise sana itaatsizlik ettim; sen beni sakındırdın, ben ise senin sakındırdığın şeyi işledim; şimdi ise artık ne mazeret gösterebileceğim bir bahanem var ve ne de yardım alabileceğim bir desteğim. O halde hangi vesileyle sana geleyim ey mevlam?! Kulağımla mı, gözümle mi, dilimle mi, elimle mi, ayağımla mı? Bunların hepsi, kendileriyle sana karşı itaatsizlik ettiğim senin nimetin değil mi?! Ey mevlam! Sen hücceti tamamladın ve yolu ben kendime kapadım -haklısın ve ben sorumluyum-. Ey günahımı babalardan ve analardan örterek onların bana eziyetini önleyen, akrabalarımdan ve kardeşlerimden örterek beni kınamalarını engelleyen, sultanlardan örterek beni cezalandırmalarına mani olan! Ey mevlam! Eğer senin benim hakkımda bildiğin şeyi onlar da bilseydiler bir daha bana bakmaz, beni kendilerinden uzaklaştırır ve ilişkilerini benden keserlerdi.

                          Ey Rabb'im, şimdi ben ey mevlam, senin huzurunda huzu içinde, zelil, çaresiz ve hakirim; ne mazeret getireceğim bir bahanem, ne yardım alabileceğim bir desteğim, ne sebep gösterebileceğim bir delil var; ne de günah işlemediğimi ve çirkin bir iş yapmadığımı söyleyebilirim ve eğer inkar edecek olsam da ey mevlam, bunun bir yararı olmaz bana! Nasıl yapabilirim ki bunu, oysa tüm uzuvlarım aleyhime tanıktırlar ve ben kesinlikle biliyorum ki büyük günahlarımdan dolayı sen beni sorguya çekersin; sen zulmetmeyen adil bir hakimsin; senin adaletin beni helak eder; ben senin adaletinden sana sığınıyorum. Rabb'im! Bana hücceti tamamladıktan sonra beni cezalandıracak olursan, bu benim günahlarımdan dolayıdır ve eğer beni affedecek olursan, bu da senin sabrın, bağışın ve ihsanından dolayıdır. Senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben zalimlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben bağışlanma dileyenlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben seni tek bilenlerden oldum;

                          Senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben korkanlardan oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben -senin azabından- endişe edenlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben ümit edenlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben yönelenlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben "lâ ilâhe illallah" söyleyenlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben isteyenlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben tesbih edenlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni, ben tekbir söyleyenlerden oldum; senden başka ilâh yoktur, tenzih ederim seni; sen benim Rabb'im ve geçmiş babalarımın Rabb'isin.

                          Allah'ım! Bu, seni ululayan senamdır, senin tekliğini anmak da benim ihlasımdır, senin saydığım nimetlerine ikrarımdır; her ne kadar ikrar etsem de onların çokluğundan, fazlalığından, açıklığından ve varlıklarının benden önceliğinden dolayı onları saymaya gücüm yetmez; beni yarattığın andan itibaren onların tümü için benden ahd aldın ve hayatımın başından beni fakirlikten zenginliğe ulaştırdın, ben -kendime zulmedenlerden oldum; sıkıntımı giderdin, kolaylık ve rahatlığa sebep oluşturdun, zorlukları defettin, çaresizliğimi giderdin, bedenime sağlık verdin, dinime selamet verdin ve eğer nimetlerini saymam için dünyanın başından sonuna kadar bütün herkes bana yardımcı olsa, ne ben ve ne de onlar nimetlerini sayıp bitirmeye gücümüz yetmez. Sen mukaddes ve yücesin; kerim, ulu ve Rahim bir Rabb'sin. Nimetlerin sayılmaz, senaların söylenip bitirilmez, ihsanların telafi edilmez; Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bize nimetlerini tamamla, sana itaatle bizi saadete erdir; Sen münezzehsin, senden başka ilâh yoktur.

                          Allah'ım! Sen sıkıntısı olanlara icabet edersin, kötülüğü giderirsin, kederi olanlara yardım edersin, hastaya şifa verirsin, fakiri zenginleştirirsin, kırığı onarırsın, küçüğe merhamet edersin, büyüğe yardım edersin; senden başka destek yoktur, senden üstün bir kudret yoktur, sen yücesin, büyüksün; ey esirleri kurtaran, ey küçük çocuğa rızk veren, ey korkup sığınak dileyenlerin sığınağı, ey ortağı ve veziri olmayan! Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bu ikindi vakti kullarından birine verdiğin nimetlerin en üstününü bana ver. Kullarına verdiğin zahiri nimetlerden ve sürekli yenilediğin batini nimetlerden, bertaraf ettiğin belalardan, giderdiğin sıkıntılardan, duyduğun (kabul ettiğin) dualardan, kabul ettiğin iyiliklerden ve örttüğün günahlardan (bana bu nimetlerden ver); gerçekten sen lütuf sahibisin, her şeyden haberin var ve sen her şeye kadirsin.

                          Allah'ım! Sen kendisinden istenilen en yakın zatsın, en çabuk ica-bet edensin, en cömert affedensin, en fazla bağışta bulunansın, kendisinden istenileni en iyi duyansın; ey dünya ve ahiretin esirgeyen ve bağışlayanı; senin gibi bir istenilen yoktur, senden başka bir hedef ve arzu yoktur. Çağırdığımda bana icabet edersin, senden istediğimde bana verirsin, sana yöneldiğimde bana şefkat gösterirsin, sana yakardığımda bana yetersin.

                          Allah'ım! Kulun, elçin ve peygamberin Muhammed'e ve onun tertemiz Ehl-i Beyt'inin tümüne rahmet eyle, nimetlerini bize tamamla, bağışlarını bize tatlı kıl, bizi sana şükredenlerden ve senin nimetlerini ananlardan yaz; amin ey alemlerin Rabb'i. Allah'ım! Ey malik olan ve güç yetiren, güç yetiren ve kahreden, kendisine karşı günah işlenen ve -günahı- örten, kendisinden bağışlanma dilenen ve bağışlayan, ey talep eden yönelenlerin hedefi, ümit edenlerin ümidinin zirvesi, ey ilmi her şeyi kuşatan ve rafeti, şefkati ve sabrı özür dileyenleri kapsayan. Allah'ım! Peygamberin, elçin, yaratıklarının arasından seçtiğin, vahyine emin kıldı-ğın, müjdeleyici ve korkutucu, parlak -hidayet- lambası olan ve kendisiyle Müslümanlara minnet bıraktığın ve âlemlere rahmet kıldığın Muhammed'le şereflendirdiğin ve yücelttiğin bu ikindi vakti sana yöneliyoruz.

                          Allah'ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle; nitekim Muhammed senin rahmetine lâyıktır; ey yüce. Ona ve seçkin, tertemiz Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bizi af hediyenle ört. Feryat ve figanlar çeşitli dillerle sana yükselmektedir. O halde Allah'ım, bu ikindi vakti kulların arasında taksim ettiğin bütün hayırlardan, hidayet ettiğin nurdan, yaydığın rahmetten, giydirdiğin afiyet elbisesinden ve yaydığın rızktan bize de pay ver; ey merhametlilerin en merhametlisi.

                          Allah'ım! Bu anda bizi kurtuluşa ermiş, saadete kavuşmuş, iyiliğe ulaşmış ve faydalanmış kıl; bizi ümitsizliğe kapılanlardan kılma, bizi rahmetinden mahrum etme, bizi arzuladığımız lütfünden nasipsiz etme, bizi rahmetinden mahrum etme, ihsanından ümit ettiğimiz lütfünü bizden engelleme, bizi meyus geri çevirme, kapından kovulmuşlardan etme; ey cömertlerin en cömerdi ve ey kerimlerin en kerimi! Yakinle sana yüz tuttuk, Beyt-i Haram'ına davetine lebbeyk dedik ve onun ziyaretini kastettik; o halde onun amellerinde bize yardımcı ol, haccımızı kemale erdir, bizi affet ve bize afiyet ver; elimizi sana uzattık ve zilletle günahlarımızı itiraf etmekteyiz. Allah'ım! Bu ikindi vakti senden istediğimiz şeyi bize ver ve senden yapmanı niyaz ettiğimiz şeyi yap; bize senden başka yetecek yoktur, senden başka Rabb'imiz yoktur; hükmün hakkımızda geçerlidir, ilmin bizi kuşatmıştır, hakkımızda hükmün adalettir; bizim için hayrı takdir et ve bizi hayır ehlinden kıl.

                          Allah'ım! Cömertliğinle bize büyük mükafat, iyi birikim ve sürekli huzur ver; bizim tüm günahlarımızı bağışla, bizi helak olanlarla helak etme, rahmetini ve rafetini bizden çevirme; ey merhametlilerin en merhametlisi. Allah'ım! Bu anda bizi, senden hacet istediklerinde hacetlerini verdiklerinden, sana şükrettiklerinde onlar için nimetlerini artırdıklarından, sana tövbe ettiklerinde tövbelerini kabul ettiklerinden, bütün günahlarından uzaklaştıklarında bağışladıklarından eyle; ey celal ve ikram sahibi.

                          Allah'ım! Bize başarı ve güç ver; ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı, yakarışımızı kabul et, ey merhamet dilenilenlerin en merhametlisi. Ey kirpiklerin kapanışı, gözlerin kırpışı, içlerde gizli olan ve kalplerde saklı olanlar kendisine gizli olmayan; evet, senin ilmin bütün bunları saymış ve hilmin kapsamıştır; sen zalimlerin söylediklerinden münezzeh ve çok yücesin. Yedi kat gökler, yerler ve bunların arasındakiler seni tesbih etmekteler; seni tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. O halde hamd, yücelik ve üstünlük senindir, ey celal ve ikram sahibi, ey lütuf ve ihsanların ve büyük bağışların sahibi! Sen cömert ve kerimsin, şefkatli ve rahimsin. Allah'ım! Helal rızkını bana artır, vücuduma ve dinime afiyet ver, korkuma emniyet ver ve beni cehennem ateşinden kurtar. Allah'ım! Beni hilene müptela etme (tedbirinle beni cezalandırma), ansızın gelen azaba duçar etme, beni rezil etme; cinlerin ve insanların kötülüğünü benden uzaklaştır."
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

                            Sonra İmam, mübarek başını gök yüzüne doğru kaldırdı ve gözlerinden yaşlar aktığı bir halde yüksek sesle şöyle devam etti:

                            "Ey duyanların en iyi duyanı, ey görenlerin en iyi göreni, ey en süratli hesaba çeken ve ey merhametlilerin en merhametlisi! Muhammed'e ve değerli ve kutlu Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle. Allah'ım! Senden, bana verdiğinde, benden alıkoyduğun şeylerin artık bana zarar dokundurmayacağı ve benden alıkoyduğunda artık verdiğin şeylerin bana yararı olmayacağı hacetimi istiyorum. Beni cehennemden kurtar; senden başka ilâh yoktur; teksin, ortağın yoktur; mülk senindir, hamd sana mahsustur ve senin her şeye gücün yeter; ya Rabb'i, ya Rabb'i, ya Rabb'i!"

                            İmam (a.s) "ya Rabb'i, ya Rabb'i" kelimesini tekrarlarken beraberinde bulunanlar "amin" diyor ve göz yaşı döküyorlardı. Hicaz güneşi Arafat tepelerinin ardından yavaş yavaş batmak üzereydi. İmam Hüseyin (a.s) beraberinde bulunanlarla birlikte Arafat tepesinin eteğinden yavaşça aşağı indi ve Arafat çölünü Meşar-ı Haram'a doğru terk etti.
                            Kef'amî, "Beledu'l-Emin" adlı kitabında İmam Hüseyn'in (a.s) duasını buraya kadar naklediyor. Allame Meclisî de "Zadu'l-Mead" adlı kitabında bu duayı Kef'amî'nin rivayetine göre naklediyor. Fakat Seyyid İbn Tavus "İkbal" adlı kitabında "ya Rabbi, ya Rabbi, ya Rabbi" sözlerinden sonra şunu da ekliyor:


                            "İlahi! Ben zenginliğimde fakirim (sana muhtacım); o halde fakirliğimde nasıl fakir (muhtaç) olmayayım? İlahi! Ben bilgimde cahilim, o halde cahilliğimde nasıl cahil olmayayım? İlahi! Tedbirinin farklı ve takdirlerinin süratli oluşu, seni tanıyan kullarının senin bağışın sakin ve karşısında rahat olmalarına ve bela karşısında senden ümit kesmelerine engel olmuştur. İlahi! Kınanmama neden olan şey benden, senin bağış ve keremine yakışan şey ise sendendir.

                            İlahi! Benim zayıf varlığımı yaratmadan önce kendini bana rahmet ve keremle tavsif ettin; şimdi zayıf bir vücuda sahip olduktan sonra lütuf ve şefkatini engelleyecek misin?! İlahi! Eğer benden güzellikler görünse, bu senin bana ihsan ve lütfündendir ve eğer bende çirkinlikler belirse bu da senin adaletinden ve bana hücceti tamamlamandandır. İlahi! Nasıl kendime bırakırsın beni, oysa işlerimi sen üstlendin ve nasıl biri bana zulmedebilir, oysa yarımcım sensin veya lütfünden nasıl mahrum olurum, oysa hakkımda şefkatlisin. Evet, ben sana muhtaç olduğum halde sana tevessül ediyorum, beni sana ulaştırması imkânsız olan bir şeye nasıl tevessül edeyim? Veya halim sana gizli olmadığı halde onu sana nasıl şikâyet edeyim? Sözüm sana açık olduğu halde onu sana nasıl açıklayayım? Veya arzularım sana ulaşmışken nasıl ümitsizliğe düşeyim? Hallerim senin vasıtanla oluştuğu halde onları nasıl iyileştirmezsin?

                            İlahi! Cehaletimin büyük olmasına rağmen bana ne kadar da lütufta bulunuyorsun, amellerim kötü olduğu halde bana karşı ne kadar da şefkatlisin?! İlahi! Sen bana ne kadar da yakınsın, oysa ben senden ne kadar uzağım. Bana karşı o kadar şefkatli olmana rağmen beni senden alıkoyan şey nedir.?! İlahi! Etkilenmelerden ve etraftaki değişimlerden her şeyde kendini bana tanıtmak istediğini ve böylece hiçbir şeyde senden gafil olmamamı istediğini anladım. İlahi! Her ne kadar zilletim beni dilsizleştirse de kerem ve bağışın beni konuşturmaktadır ve her ne kadar sıfatlarım beni ümitsizliğe düşürse de ihsan ve nimetlerin beni tamahlandırmaktadır. İlahi! İyilikleri kötülük olan kimsenin kötülükleri nasıl kötü olmasın?! Gerçekleri batıl olan birinin batıl davaları nasıl batıl olmasın?!

                            İlahi! Geçerli hükmün ve galip meşiyyetin ne konuşana konuşma ve ne de hal sahibine sabit bir hal yeri bırakır. İlahi! Nice zamanlar bir itaate karar verdim ve azmettim de -evrenin düzeninin hayrına olan- senin adaletin ona güvenimi yıktı; hatta lütfün beni ondan geri çevirdi. İlahi! Sen iyi biliyorsun ki eğer sürekli sana itaat etmesem de kalbimde sürekli muhabbet ve itaat azmi var. İlahi! Sen kahırken ben nasıl azmedeyim ve sen emrettiğin halde ben nasıl -senin itaatine- azmetmeyeyim?! İlahi! Teker teker tüm nişanelerine bakmam, sana ulaşmamın uzamasına neden oluyor; o halde beni sana ulaştıracak bir hizmet ver bana. Kendi varlığında sana muhtaç olan bir şey senin varlığına nasıl delil olsun ki?! Acaba senin zuhur etmediğin bir zuhur ve açıklık var mı ki seni zahir etsin?! Sen ne zaman gayıptın ki seni açığa çıkaracak bir delile ihtiyaç olsun? Sen ne zaman uzaktın ki nişaneler sana ulaştırsın? Sürekli gözettiğin halde seni görmeyen göz kör olsun, senin aşk ve sevginden bir pay almayan bir kul ziyan görsün.

                            İlahi! -Seni tanımak için- nişanelerine müracaat etmeyi emretmiş-sin; ancak beni nurlarının tecellisine ve müşahede kılavuzluğuna götür ki onları görerek sana döneyim (seni müşahede edeyim) ve onların vasıtasıyla senin (marifet sınırına) girdiğimde kalp gözüm onlara teveccüh etmekten masun ve onlara güvenmekten yüce olsun; her şeye ancak sen kadirsin. İlahi! Huzurunda açık olan zelilliğim budur; sana gizli olmayan halim budur; sana ulaşmayı senden diliyorum ve senin varlığına senden delil istiyorum; o halde beni kendi nurunla sana yönlendir; halis ve samimi bir kullukla beni kendi huzurunda sabit kıl. İlahi! Bana gizli ilminden öğret, korunmuş örtünle beni koru.

                            İlahi! Ruhumu sana yakın olan kullarının gerçekleriyle donat ve cezbolanların gidişatında götür beni. İlahi! Kendi tedbirinle, tedbirime ve kendi ihtiyarınla öz ihtiyarıma ihtiyacımı gider (beni kendime bırakma) ve ıstırar durumlarına beni vakıf kıl. İlahi! Beni nefisimin zilletinden çıkar; ölümüm gelip çatmadan beni sana karşı şirk ve şüpheden temizle. Senden yardım diliyorum; o halde bana yardım et. Sana tevekkül ediyorum; beni kendime bırakma. Senden diliyorum; ümidimi kesme. Lütuf ve fazlına yöneliyorum; beni mahrum etme. Kulluğumu sana nispet veriyorum; beni uzaklaştırma. Senin kerem kapında durdum; beni kovma. İlahi! Rızan, kendi tarafından bir kusuru olmaktan münezzehtir; o halde benim tarafımdan nasıl bir kusuru olabilir?! İlahi! Sen kendi zatında sana bir yarar ulaşmasına muhtaç değilsin; o halde bana nasıl ihtiyacın olsun?! İlahi! Kaza ve kader beni arzulandırmakta, nefsimin hevesleri beni şehvet bağlarına esir etmektedir.

                            O halde sen benim yardımcım olarak nefsime karşı beni zafere ulaştır, bana basiret ver. Kendi lütfünle beni zenginleştir ki senin lütfünle isteklerime ihtiyacım olmasın. Velilerinin kalplerine nurları ışıldatan, böylece seni tanımalarını, bir ve tek bilmelerini sağlayan sensin. Sevgililerinin kalbinden senden başkalarını çıkartan ve böylece senden başkalarını sevmemelerini ve senden başkasına sığınmamalarını sağlayan sensin. Varlıklar dehşete düşürdüğünde onların munisi sensin. Bütün nişaneler-den uzak olduklarında onları hidayet eden sensin. Seni kaybeden neyi bulmuştur! Seni bulan neyi kaybetmiştir?!

                            Senin yerine bir bedel dileyen mahrum olmuştur. Senden yüz çevirip istemeyen zarar etmiştir. İhsan ve bağışını hiçbir zaman kesmediğin halde senden başkasına nasıl ümit beslenebilir?! Sen nimet verme alışkanlığını değiştirmediğin halde senden başkasından nasıl istenebilir?! Ey muhiplerine ünsiyetinin tadını tattıran ve böylece sadece kendi huzurunda sevgilerini dile getirmelerini sağlayan! Ey velilerine heybetinin elbisesini giydiren ve böylece istiğfar dilemelerine neden olan! Ananlar seni anmadan sen onları anarsın. Abidler sana yönelmeden sen onlara ihsanda bulunmaya başlarsın. Talep edenler talep etmeden, onlara bağışta bulunan cömert sensin. Sen karşılıksız bağışlayan ve sonra bize bağışta bulunduğu şeyden borç isteyensin. İlahi! Sana ulaşmam için beni merhametinle talep et, sana yönelmem için nimetlerine çek beni.

                            İlahi! Sana karşı itaatsizlik etsem bile senden ümidim kesilmez; nite-kim sana itaat etsem bile içimden senin korkun çıkıp gitmez; tüm âlem beni sana doğru itiyor; kerem ve yüceliğin hakkında bilgim beni senin huzuruna sürüklüyor. İlahi! Sen benim arzum olduğun halde nasıl ümidimi keseyim veya sana tevekkül ettiğim halde bana nasıl ihanet edilebilir?! İlahi! Beni zillette tuttuğun halde nasıl izzet davasında bulunabilirim veya kendimi senin kulun saydığım halde nasıl izzet davasında bulunmayayım?!

                            İlahi! Beni muhtaçlar arasında tuttuğun halde nasıl muhtaç olmayayım veya kendi zenginliğinle beni zenginleştirdiğin halde nasıl muhtaç olabilirim?! Sen kendisinden başka bir ilâh olmayan zatsın. Sen kendini her şeye tanıdın ve hiçbir şey seni tanımaktan cahil değildir. Sen bütün şeylerde -tecelli ederek- kendini bana tanıttın ve böylece her şeyde seni aşikâr gördüm; her şeyde aşikâr olan sensin. Ey geniş rahmetiyle tüm âleme ihata eden ve arş kendi zatında gizli kalan! Varlık nişanelerini başka varlık nişaneleriyle yok ettin ve nurlarının tecellisinin ihatasıyla gayrileri mahvettin. Ey arşının galip nurunun perdelerinde gözlerin görmesinden gizli kalan! Ey mükemmel nuruyla tecelli eden ve azameti tüm varlık alemini kapsayan! Yegane apaçık olduğun halde nasıl gizli olursun sen veya hazırdaki gözetici olduğun halde nasıl gayıp olursun sen?! Doğrusu senin her şeye gücün yeter. Hamd yalnız tek olan Allah'a hastır."
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Zilhicce Ayının Amelleri

                              Kısacası, bugünde Arafat'da olmaya muvaffak olan kimsenin yapması gereken birçok amel ve dualar vardır; bugünde en iyi amel dua etmektir. Bütün yıl boyunca bu mübarek günün dua açısından seçkin bir özelliği vardır. Bugünde ölmüş ve yaşayan mümin kardeşler için çok dua etmek gerekir. Arafat vakfesinde Abdullah b. Cundeb hakkında nakledilen rivayet ve onun mümin kardeşleri hakkındaki duası meşhurdur.

                              Yine Zeyd-i Nursî'nin sıka ravilerden olan Muaviye b. Veheb'in Arafat'daki durumu ve afaktaki kişilerin her biri hakkın-daki duasıyla ilgili rivayeti ve yine onun bu işin fazileti hakkında İmam Cafer-i Sadık'tan naklettiği rivayeti gerçekten okumaya değer. Benim din kardeşlerimden ricam bu yüce kişileri takip ederek duada müminleri kendilerinden öne geçirmeleri ve yüzü siyah olan bu günahkâr kulu da onların arasında saymaları, hayatta ve öldükten sonra hayır dualarından unutmamalarıdır. Bugünde Üçüncü Camia ziyaretini ve Arefe gününün son vakitlerinde ise şu duayı oku:

                              يا رَبِّ انَّ ذُنُوبى لا تَضُرُّكَ، وَاِنَّ مَغْفِرَتَكَ لى لا تَنْقُصُكَ، فَاَعْطِنى ما لا يَنْقُصُكَ، وَاغْفِرْ لى ما لا يَضُرُّكَ.


                              "Ey Rabbim! Benim günahlarım sana bir zarar vermez, beni bağışla-man senden bir şey eksiltmez. O halde bana senden bir şey eksiltmeyen şeyi lütfet ve benim için sana zarar vermeyen şeyi bağışla."


                              Yine şöyle de:

                              اَللّـهُمَّ لا تَحْرِمْنى خَيْرَ ما عِنْدَكَ لِشَرِّ ما عِنْدى فَاِنْ اَنْتَ لَمْ تَرْحَمْنى بِتَعَبى وَنَصَبى فَلا تَحْرِمْنى اَجْرَ الْمُصابِ عَلى مُصيبَتِهِ.


                              "Allah'ım! Benim yanımdaki şer nedeniyle senin yanındaki hayırdan beni mahrum etme. Eğer sen benim çektiğim zorluk ve zahmetlerime merhamet etmezsen, o halde beni musibete uğrayanın musibetine karşı-lık verdiğin mükafattan mahrum etme."


                              Seyyid İbn Tabus Arefe gününün duaları arasında şöyle demiştir: Güneşin batışına yakın şöyle de:

                              "Bismillah ve billah ve subhanellah ve'l-hamdulillah…"


                              Bu daha önce zikrettiğimiz Aşarat duasıdır. O halde her sabah ve akşamleyin okunması müstehap olan Aşarat duasını Arafat gününün son saatlerinde okumayı terk etmemek gerekir. Kef'amî'nin naklettiği bu zikirler Seyyid İbn Tavus'un naklettiği Aşarat duasının son bölümündeki zikirlerdir.
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X