Dua; kulun Allah 'tan yardım istemesi, iyilik ve rahmet dilemesi demektir. Hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’a ihtiyaç ve isteklerin sunulmasıdır.
Dua; Allah ile konuşmak ve yaratığın, yaratıcısı ile irtibatıdır.
Bilindiği gibi insani yaratan ve yaşatan Allah'tır. Her an Allah'a muhtaç olan insan, sıkıntıya düştüğü zaman da yine ona sığınır, arzu ve isteklerini ona arz eder. Allah’ın büyüklüğü ve sonsuz kudreti karsısında kendi güçsüzlüğünü idrak ederek, O'nun her şeyi kuşatan engin rahmetine olan ihtiyacını samimi duygularla dile getirir.
Dua, insanin gönülden Allah'a yönelmesi, hem kalbi hem de dili ile dileklerini O'na sunmasıdır.
Bir kulun kendi acizliğini itiraf ederek bütün benliği ile Allah'a yönelmesi ve kalbinin derinliklerinden gelen temiz duygularla ona dua etmesi ayni zamanda bir ibadettir.
Nitekim Peygamberimiz (s.a.a.v) ''Dua, ibadettir .'' sözü ile bunu en güzel şekilde ifade etmiştir.
Nasıl ki su, bitkilerin yeşerip büyümesinin sebebi ise, dua da ilahi rahmetin kazanılmasına sebeptir. Siper, nasıl düşmanın silahından çıkan mermiden korunmanın sebebi ise, dua da bela ve musibetlerden korunmanın sebebidir.
İnsanin ruhunda meydana gelen ruhi sıkıntıların, psikolojik rahatsızlıkların ve kalbideki ümitsizlik hastalığının en tesirli ilacı dua’dır. Dua bir müslümanın, Cenab-ı Hakk’ın bütün müşkülleri çözmeye kadir olduğuna dair inancının göstergesidir. Bu inanç, insanı iç huzuruna kavuşturur, ona güven duygusu verir. Hayatin zevkini tattırır. Acı ve üzüntülerin yaralarını sarar.
Dua ile ibadet birbirini bütünler niteliktedir. Hatta ibadet bütünüyle dua veya dua bütünüyle ibadettir. Çünkü duada hem ibadet edileni ilah olarak çağırma, hem de O’nun huzurunda eğilip O’na yalvarma ve emrine boyun eğme durumu vardır.
Sizi yaratmış, bu dünyaya yerleştirmiş, akıl ve beden sahibi kılmış olan Allah'a acaba gerektiği kadar yakın mısınız? O'na en son ne zaman dua ettiniz? Allah'a sadece birtakım sıkıntı ve belalarla karşılaşınca mı yalvarıyorsunuz? Yoksa O'nu sürekli anıyor musunuz? Dua ettiğinizde O'nun size çok yakın olduğunu, sizin fısıltıyla söylediğiniz veya içinizden geçirdiğiniz her sözü işittiğinin bilincinde misiniz? O'nun tüm insanların ve her şeyin Rabbi olduğunu, hayattaki en büyük dostunuzun ve dayanağınızın Allah olduğunu, her şeyi öncelikle Rabbimizden dilemeniz gerektiğini düşünüyor musunuz?
. Duanın önemi Kuran'da, "... Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" (Furkan Suresi, 77) ayetiyle haber verilir.
Dua, Allah ile insanlar arasındaki bir bağlantı yoludur. Allah ile bağlantı kurma ihtiyacı ise insanın fıtratında yani yaratılışında vardır. Müminler için dua etmek, hayatlarının ayrılmaz ve çok doğal bir parçasıyken, birçokları için dua ancak büyük zorluklar altına girince, hayati tehlikelerle karşı karşıya kalınca hatırlanacak bir ibadettir. Asıl hayırlı olan hem rahatlıkta, hem de zorlukta Allah'tan yardım istemektir. İşte bunun için de samimi bir şekilde Allah'a dua edebilmenin yolları Kuran'da detaylıca tarif edilmiştir.
Kuran'a Göre Dua
"Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek" anlamlarına gelen dua, Kuran'a göre "kulun bütün benliğiyle Allah'a yönelmesi" ya da "gücü sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek yardım dilemesi" şeklinde tanımlanmaktadır.
Kuran'a göre dua etmek, Allah'a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah'ın sıfatlarını bir düşünelim. O, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir... İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allah'tan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allah'tan bir istekte bulunmak için insanın sadece düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allah'a ulaşmak bu denli kolaydır.
Günümüz toplumlarında dikkat çeken bir gerçek, diğer birçok ibadet gibi duanın da terk edilmiş bir gelenek olarak düşünüldüğüdür. Aslında bu düşüncenin gelişmesinin perde arkasında "Allah'tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dünya" olabileceği telkini yatmaktadır. İnsanların büyük bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde cereyan eden olaylar olduğunu düşünürler. Bu yüzden de ölümle burun buruna gelmeden ya da çok büyük bir felaketle karşılaşmadan Allah'a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgıda öyle bir noktaya gelenler olur ki, bunlar duayı adeta geçmiş zamanlardan günümüze kadar ulaşmış bir sihir tekniği olarak algılarlar. Hâlbuki dua, yaşamın geneline yayılacak başlı başına bir ibadettir.
İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Maddi durumu iyi olan, hayatta tüm istediklerine kavuştuğunu düşünen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmek son derece hatalıdır. Çünkü bu durumda dua etmenin tek sebebinin dünyevi arzuların tatmini olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa müminler hem dünya hayatları için, hem de ahiretleri için dua ederler. Dua beraberinde tevekkülü de getirir.
Dua, Allah'a çıkarılmış davettir.
Dua, insanın acziyet itirafıdır.
Dua, insanın kendi kendine yetmediğini bilmesidir.
Dua, insanın iki ayaklı bir yürek olup tepeden tırnağa 'istemek' kesilmesidir.
Kuldan istemenin bile bir adabı-erkânı bir usulü varken, Allah'tan istemenin bir adabı bir usulü olmasın mı?
Mümin suresi 60. ayeti kerimede “ ve dedi ki Rabbiniz; “Beni çağırın icabet edeyim” diye buyuruyor. Bu ayeti kerime yüce Allah’ın sonsuz rahmet, merhamet ve lütfünün tüm kullarına yönelik olduğuna işarettir. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle nakledilmiştir; “Dua ederken kalben Allah’a yönelin ve Allah’tan istediğiniz şeyin kapınızın önüne bırakıldığını düşünerek dua edin.” Yine imam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur; “ Allah gafil kalpten gelen çağrıyı kabul etmez. Dua edince kalbinle Allah’a yönel ve duanın kabul edileceğine kesin bir şekilde inan.”
Huzuru kalp ile dua etmek ve dua ederken Allah’tan başka her şeyi kalpten çıkarmak gerekir. Gaflet ve katı kalplilik Allah’a yönelmeye mani olan engellerdendir.
Duanın icabete erişmesini isteyen kimse, kalbini yumuşatmaya gayret etmelidir. Kalp yumuşak ve içli olursa şeffaf olur. Onunla Allah arasındaki engel kalkar ve Allah’a yakın olur.
Kalbin yumuşak olduğu anlar rahmetin iniş anlarıdır. İnsan bu anları Allah’a teveccüh etmekte ganimet saymalıdır. Bu anlarda Allah’ın rahmeti hadsiz, hesapsız inmektedir.
Allah’ın rahmeti duayla iner. Rahmetin indiği vakitler, dua için en uygun vakitlerdir. Rahmetin iniş vakitleri çoktur onlardan bazıları şunlardır;
Kur’an okunduğu zaman, ezan vakti, yağmur yağdığı vakit, hak ile batıl karşı karşıya gelip de müminlerin şehit düştüğü vakit ki bu vakit tüm zamanlardan kıymetlidir. O anda rahmet kapıları yeryüzüne açılır. Yine mazlum dua ettiği vakit rahmet zamanıdır, çünkü mazlum ile Allah arasında perde yoktur.
Gönüllerin Allah’a yönelmesin de gecenin tenhalığının büyük bir rolü vardır. Allah’ın rahmeti gecenin son vakitlerinde insanı daha çok bürür. Allah-u Teala gecenin son saatlerinde, gece ve gündüzün diğer saatlerinde kılmadığı bol rahmet ve bereketler kılmıştır. Allah’ın hepinizin duasına icabet etmesi ümidi ile vesselam…