Suskunluk hüner oldu taht kurdu gönlümüze
Zemheriyi bahardan sayar olduk usulca
Gözlerimiz perdeler maşuku oluverdi
Sağır sultanlarıyız sessizlik diyarının
Günlerin demlerine geceler doluverdi
Hakikat heceleri terk etti çoktan bizi
Batılın boyaları renk verdi sözümüze
An geldi rükusuz büküldü bellerimiz
Saray zeminlerine kapandı yüzlerimiz
Bu secdeler kimedir, bilmedik bilemedik
Hüseyin’siz sevdanın yıkık dökük arzında
Kıyamı unuttuk ya Rab! Namazı batıl eyledik
Bir hüzün deryasından beslendi ruhlarımız
Kana kana içtikçe susadı tüm dudaklar
Kahkahalar ardına saklandı ah’larımız
Kabul oldu dünyaya sunduğumuz adaklar
Ebabiller gidince türeyen ebreheler
Yüreklerden başladı Kabe’ye saldırmaya
Ebu sufyan soyundan yeni yetme yezitler
Taht kurdu utanmadan sahipsiz Kerbela’ya
Biz hazan mevsiminde dökülen yaprak olduk
Benliğimiz gidince kurudu bedenimiz
Sahte düşler peşinde tükettik ömrümüzü
Kaf dağına yöneldi bütün kervanlarımız
Ninniler söylenince kapandı gözlerimiz
Yemyeşil saraylarda nifak ile vurulduk
Bin küsur yıl taşlaşan kalplerimiz durmuştu
Saltanat sahipleri salladı beşikleri
Masallar diyarında halklar avutulmuştu
İçi boş kabuk idi hep iman dedikleri
Ve bir gün süreyyada bekleyen o nur geldi
Asrın Hüseyin’leri doldurdular meydanı
İzzete çağırdılar oysa biz gidemedik
Heyhat min’ezzilleh’i haykırdılar durmadan
Dilimiz dönemedi bir türlü söylemedik
İsmail’in yerine sundular nice canı
Ağlayıp halimize dünyayı terk etmedik
İhya ettiler onlar Ali ile namazı
Biz kıyamı unuttuk ve de batıl eyledik.
Zemheriyi bahardan sayar olduk usulca
Gözlerimiz perdeler maşuku oluverdi
Sağır sultanlarıyız sessizlik diyarının
Günlerin demlerine geceler doluverdi
Hakikat heceleri terk etti çoktan bizi
Batılın boyaları renk verdi sözümüze
An geldi rükusuz büküldü bellerimiz
Saray zeminlerine kapandı yüzlerimiz
Bu secdeler kimedir, bilmedik bilemedik
Hüseyin’siz sevdanın yıkık dökük arzında
Kıyamı unuttuk ya Rab! Namazı batıl eyledik
Bir hüzün deryasından beslendi ruhlarımız
Kana kana içtikçe susadı tüm dudaklar
Kahkahalar ardına saklandı ah’larımız
Kabul oldu dünyaya sunduğumuz adaklar
Ebabiller gidince türeyen ebreheler
Yüreklerden başladı Kabe’ye saldırmaya
Ebu sufyan soyundan yeni yetme yezitler
Taht kurdu utanmadan sahipsiz Kerbela’ya
Biz hazan mevsiminde dökülen yaprak olduk
Benliğimiz gidince kurudu bedenimiz
Sahte düşler peşinde tükettik ömrümüzü
Kaf dağına yöneldi bütün kervanlarımız
Ninniler söylenince kapandı gözlerimiz
Yemyeşil saraylarda nifak ile vurulduk
Bin küsur yıl taşlaşan kalplerimiz durmuştu
Saltanat sahipleri salladı beşikleri
Masallar diyarında halklar avutulmuştu
İçi boş kabuk idi hep iman dedikleri
Ve bir gün süreyyada bekleyen o nur geldi
Asrın Hüseyin’leri doldurdular meydanı
İzzete çağırdılar oysa biz gidemedik
Heyhat min’ezzilleh’i haykırdılar durmadan
Dilimiz dönemedi bir türlü söylemedik
İsmail’in yerine sundular nice canı
Ağlayıp halimize dünyayı terk etmedik
İhya ettiler onlar Ali ile namazı
Biz kıyamı unuttuk ve de batıl eyledik.