Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İşte buna derler gerçek Alevi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

    Selamlar.

    AleviCan kardeşim, yukarıdaki sana yazmış olduğum mesajı üç kere tekrar okudum. Evet, Allah biliyor ki kendi mesajımı 3 kere okudum, gerçekten de senin "inanç"ına hakaret içeren bir ifade görmedim. Sen ve ben aynı Ehl-i Beyt'e muhabbet beslediğimiz halde, seninle aynı Ali'ye inandığımız halde buna nasıl hakaret edebilirim? Senin inancına hakaret edersem gerçekte kendi inancıma hakaret etmiş olurum.

    Öncelikle şurada anlaşalım; sen ilk başta "şiiler alevilere düşmandır" diye asılsız bir iddia attın ortaya. Buna karşılık "hayır biz düşman değiliz" diyen(biz)leri kabul etmedin, Humeyni'den, Hamaney'den bir açıklama istedin, çünkü kişisel görüşleri kabul edemeyeceğini, ancak kaynaklarda olursa kabul edebileceğini söylemiştin. Oysa şimdi, tamamen kişisel olan siteleri ve yazıları delil gösteriyorsun; bu mantıklı değil. İran Analiz ve benzeri sitelere gerek yok, bizim kendi içimizden yani Şii ve Aleviler arasından çıkan daha azılı düşmanlar var. 90'lı yıllarda katillerimizle bir olup devlet eliyle sağda solda cem evi açan aleviler, İngiliz desteğiyle, orada burada sözde Ehl-i Beyt televizyonları açan şiiler.. Devlet nice Alevi ajanlar yetiştirdi Aleviliği kötü göstermek için, nice nifaklar nice çarpık inançlar uydurdu Alevilere çamur atabilmek için. Biz bu belaları birlikte göğüsledik, çünkü belki sadece senin başına geldiğini zannettiğin şeyler, bütün Ali aşıklarının başına geldi. Şii veya Alevi diye ayırmadılar, hepimizi doğradılar, hepimizin canını , malını, kanını helal saydılar.

    Burada Şiiliğin günümüzdeki en büyük alimlerinden Ayetullah Sistani'nin görüşünü yansıtan, Alevilere olan hasretini, Alevilerle Şiilerin kopuşundan, daha doğrusu koparılışından kaynaklanan üzüntüsünü dile getiren bir cümle paylaşmışlar, Hamaney'in de konuşmalarını dinlemeni isterim, bunlar sadece günümüzün canlı örnekleri. Bunun gibi bir tarihle dolu dünya.. Esasında Alevi ve Şii diye ayrı bir şey olmadığını, zulümlerden kaynaklı olarak birbirlerinden ayrı düştüklerini, aslında zorla birbirinden koparılan akrabalar olduğunu göreceksin biraz daha derine inersen. Yahu tarihe bile gerek yok, işte bugün tam olarak Suriye'de aynı şeyi tekrar yapıyorlar, yüzlerce yıldır yaptıkları gibi! Oradaki Alevilerden ve onların "inanç"larından haberin var mı acaba? Onların Türkiye'de ne kadar akrabaları olduğundan? Benim dedelerim ve atalarımdan hiçbir zaman şii düşmanlığı görmedim, tam tersine her zaman muhabbet gördüm. Çünkü (iki tarafı da temsilen söylüyorum) biz her zaman birbirine hasret iki kardeş gibiydik. Yıllarca birbirini görmemiş, hep hatıralarla yaşayan, kucaklaşacağı günü bekleyen kardeşler gibiydik. Büyüklerimizden de hep bu hatıraları aldık, o hasreti aldık, şimdi de aramızdaki yakınlaşmayı gören ve bundan rahatsız olan alçaklar, geçmişteki geleneklerine döndüler ve köprülere Yavuz adı verenler, Suriye'de Alevileri katletmek için kolları sıvadılar ve bu planın ilk parçası, Şiilerle Alevileri birbirine düşmanmış gibi göstermek oldu. Böylece birinin başına bir iş geldiğinde birbirlerini desteklemeyecek, derin uyku devam edecek ve hakkın üstü hep örtülü kalacak, zalimin lehine olarak.

    Yukarıda değindiğim hakaret konusunu biraz açarsak; gerçekten de bir önceki mesajımda söylediğim gibi, asla toplumsal değerlere kötü bir söz söylemiş veya kötü bir düşünce beslemiş değilim. Söylediğim tek şey, bunların birer gelenek olduğudur. Bunu hakaret olarak algılayabilirsin, fakat bu doğru olmaz; böyle bir durumda ben de senin "Aleviliğin ibadeti saz ve semahtır" demeni hakaret olarak algılardım. Sen bunu hakaret olarak mı söyledin? Hayır.. Ama senin düşüncene göre benim bunu hakaret olarak algılamam lazım. Neden? Çünkü ben de Aleviyim ve benim inanmadığım bir şeyi insanlara "Alevilik budur, ibadetlerimiz bunlardır" diye sunuyorsun. Peki ben hangi pencereden bakıyorum? Allah'ın istediği, Ali'nin istediği Alevilik penceresinden.

    Öyleyse bugün sen de, ben de, kendi kişisel düşüncelerimizi Alevilik inancı diye sunamayız. Hani aynı Ehl-i Beyt'e muhabbet beslediğimiz için biz dostuz diyorsun ya; işte yukarıda anlattığım gibi aynen öyle olduğu için kardeşiz zaten; sadece insan olarak aynı yaratılıştan olduğumuz için değil, aynı Ehl-i Beyt'in yarenleri olmak istediğimizden dolayı daha kardeşiz biz. Şu var ki, Ehl-i Beyt'in nasıl yaşadığı konusunda ihtilaf ediyoruz; zaten esas konu işte bu. Ben diyorum ki "Hz. Muhammed, Hz. Ali ve evlatları saz çalmamıştır", sen buna hakaret diyorsun, estağfirullah. Fakat bu gözle bakarsan, ben de aynı Ehl-i Beyt'e inandığım için senin "Ali saz çalıyordu" demeni hakaret olarak kabul etmem gerekir. Çünkü benim inandığım Ehl-i Beyt saz çalmamıştır; bilakis Hz. İmam Cafer'in buyurduğu gibi, "namazını hafife alan bizden değildir" düsturuyla yaşamışlardır. Veya da İmam Huseyn (a.s) gibi "biz namaz için kıyam ettik" buyurmuşlardır. Acaba sana sorsam, İmam Huseyn Kerbela'da Yezid (l.a) tarafından muhasara edildiğinde ve eziyete uğradığında saz mı çaldı, yoksa namaz mı kıldı? Bu konuda senin delil kabul ettiğin kaynaklar ne diyor? Elbette bana sorarsan, ben 14 masumun her birinden ve de Kur'andan namazla ilgili onlarca şey getiririm. Fakat onların hangisinden semah dönmenin gerekli olduğuna dair hadisler getirebiliriz? 14 masumun kaç tanesinden ve ne kadar böyle hadisler mevcuttur?

    Ben diyeyim, kaynaklar bu konuda bir şey demiyor. Çünkü şiirlerin çoğu İmamlara (a.s) olan muhabbeti göstermek için yazılmıştır-ki o şiirleri imamların kendileri de severlerdi. Fakat olayları anlatmıyorlar.. İmam Ali'nin Nehrevan'da neden savaştığını, Sıffin'de neler olduğunu, Kerbela'da neler yaşandığını ve daha da önemlisi bunların "neden" yaşandığını öğretmiyorlar. Büyüklerimiz de bu konuda alimlerinden uzak tutulmuş, kitapları yakılmış olduğu için bir kaç deyiş ve duadan başka bir şey bilmiyorlar. Ben 20 yaşına kadar imamların sadece isimlerini biliyordum, büyüklerimden hiç kimsenin de imamların düsturlarıyla alakalı bir şey anlattığını, herhangi bir imamdan nükteler anlatıp hayatta nasıl örnek alınması gerektiğini söylediğini duymadım. Sen duydun mu? 14 masumun nasıl yaşadığını okudun mu, onların nasıl ticaret ettiklerini, nasıl oruç tuttuklarını, dostlarıyla neler konuştuklarını, nasıl uyuduklarını, (afedersin) tuvalete nasıl gittiklerini, özel öğrencilerine neler öğrettiklerini, Kur'an hakkında neler söylediklerini biliyor musun? Ölümden sonrasıyla ilgili neler anlattıklarını, ahiret yolculuğu için ne yapılmasını gerektiğini onlardan dinlemiş misin? Gerçekte Alevilik budur, Şiilerin de ilkeleri bunlardır. Yani Şiiler, Alevi olmaya çalışan kişilerdir. Zaten de gerçekte şii ve alevi kelimesi bile aynı anlamdadır hiç bunu araştırdınız mı? Şii demek, Ali'yi takip eden demektir ve bu ismi de ilk olarak "Ali'yi takip edenler kurtuluştadır" manasıyla (şiatu Ali) Hz. Muhammed zikretmiştir. Yani bize "şii" adını, Resulullah'ın bizzat kendisi vermiştir, aynı Hz. İbrahim'in müslüman adını bize vermesi gibi. Peki Alevi sözcüğü ne demek? Ali taraftarı demek. Gördüğün gibi kelime anlamı dahi aynı, amacı aynı, kökü aynı. Sizin ve bizim vazifemiz işte bunları öğrenmek, yaşamaktır. İmamların deyimiyle, "onlar gibi yaşayıp onlar gibi ölmek"tir vazifemiz, iftiharımız.

    Ne var ki bugünün zalimleri, atalarından o kökün kırılması için uğraş vermeyi miras almışlar. Onlar Hasan'ı zehirlediler, Huseyn'in başını kestiler, o iki kardeş imama yaptıklarını bugün de seninle bana yapıyorlar. Geçmişte bu zulümler Hasan ve Huseyn'i birbirine düşman etmedi, öyleyse bizi neden etsin? Tam tersine bu zulüm bizi birbirimize daha çok yakınlaştırmalı ve Ehl-i Beyt düşmanlarına karşı birlikte göğüs germeliyiz. Aynı Sıffin'de yaptığımız gibi, aynı Cemel'de, Nehrevan'da, Kerbela'da yaptığımız gibi.

    Yorum


      #32
      Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

      Eyvallah sağolasın can..Aslında bissürü alevi arkadaşım var ama hiç birisi kendi mezhebi hakkında bilgileri bile yok,bu zamanlarda bilgili ve kültürlü adam bulmak sıkıntı tekrar teşekkür ediyorum.

      Ve ayriyetten benim burada sormamın sebebi sen neden bunu yapıyorsun anlamında değil ben merak ettiğimden sordum sen bana böyle istiyorum yapıyorum deseydinde birşey demiycektim sadece araştırma içindi çünki yazında biraz alınma hissettimde bir alevi arkadaşım bir kitap vermişti de pek birşey anlamamıştım bunları yeni görüyorum şayet pdf halinde varsa çok makbule geçer öğrenci adamız durum mağlum ..
      Haktır Allahım Muhammed mahım
      Ali'dir şahım efendim Allah eyvallah

      Yorum


        #33
        Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

        "garipturab" kardeşim,

        Yazdıklarına göre biz Aleviler ve Şiiler arasında herhangi bir "düşmanlık" ve "hakaret" durumunun söz konusu olamayacağını AYNEN kabul ediyorum.

        Alevilik konusunda ise, ben de Alevi'yim diyorum, sen de Alevi olduğunu söylüyorsun! Bugün herkes Alevi'nin, Sünni'nin, Şii'nin ve kaynaklarının-ibadethanelerinin-ibadetlerinin-önderlerinin-vs. neler-kimler olduğunu çok çok iyi bilmektedir!

        Örneğin, ben (Alevi) kaynaklarımı AÇIKÇA yazdım! Şimdi sen de kendi kaynaklarını AÇIKÇA ve TAM olarak (mümkünse eksiksizce!) yazabilirsen eğer kimin ne olduğu çok AÇIKÇA ortaya çıkabilecektir; bilgileniriz, görürüz, öğreniriz inşallah.

        Bazı noktalara da bir kere daha yine kısaca cevap vermeye çalışayım; öncelikle, canlarımızın Sünni/Şiilere kendilerini fazla kaptırmamalarını da hatırlatarak:

        "Aleviliğin ibadeti saz ve semahtır" konusu:
        Aleviliğin "mescid"i "Cemevi", "salat"ı-"ibadet"i de "Cem"dir, özetle. Saz ve Semah, Cem ibadetimiz içinde yer alan öğelerden sadece 2 tanesidir. Aynen, kıraat, kıyam, rüku, secde, vd.leri gibi! Saz ve semah düşmanlarının, bu düşmanlıklarına bir anlam veremesem de, günahları, yalanları, iftiraları, çarpıtmaları, vs. kendi boyunlarınadır artık!

        "Hz. Muhammed, Hz. Ali ve evlatları saz çalmamıştır" konusu:
        Hz. Muhammed, Hz. Ali ve evlatları dini ve dünyevi YAŞANTIlarında BİLGİSAYAR ve İNTERNET de kullanmamışlardır hiç! Bu mesajımı okuduğun(uz) andan itibaren sen-sizler de bunları kullanmayı derhal bırakırsın(ız) artık herhalde! Hatta, bu sitelerinizi falan komple kapatıp bilgisayarlarını(zı), vs. tüm elektroniklerini(zi) de imha edersiniz!

        "namaz" konusu:
        Daha önce de yazdığım gibi, bizler de KENDİ USULümüzde (kendi "mescid"imizde, kendi "şekil"lerimizde!) kılarız-yaparız-yerine getiririz! Kimseye de en ufak bir lafımız yoktur.

        Kaynaklarımız, vs. herşeyimiz de ortada işte çok şükür! Artık dileyen bizi kendisine "dost-düşman" bilir, dileyen "müslim-gayrimüslim" olarak görür! Kendileri bilir, ne deyim.

        Saygılarımla...
        Kızılbaş diyormuş bize imansız,
        Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
        Ali'den geliyor bizim soyumuz,
        Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
        Alevi ne demek bilir misin sen?
        Kızılbaş, Alevi aynıdır.
        Aşık Gülabi

        Yorum


          #34
          Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

          Selamlar.

          Seninle olan kardeşliğimiz ve birlikteliğimiz konusunda Allah'a hamd ediyorum. Evet, Alevi olduğumu söylüyorum. Yukarıda iki anlamda da neden Alevi olduğumu açıkladım. Şu var ki; kaynak isimlerine göre insanları sınıflandırmak doğru değildir. Çünkü sana göre falan kitabı kaynak kabul eden Alevidir, filan kitabı kabul etmeyen Alevi değildir. Halbuki eğer bu doğru olsaydı, bazı sapıkların dediği gibi, tanrıyı inkar etmeyen Alevi olamazdı, çünkü onlara göre Alevi kaynakları tanrıyı reddeder. Fakat işin doğrusu öyle değil. Bununla beraber, benim de bazı sorularım, hatta hemen hemen bütün sorularım cevapsız kalmış. Yine de olsun, kardeşin kardeşe kırgınlığını gerektirecek şeyler değil.

          Benim itibar gösterdiğim kayak odur ki; Kur'an ile çelişmesin, Resulullah'ın ve onun mutahhar Ehl-i Beyt'inin öğretilerini bana ulaştırsın. Böylece de onun kim olduğu ve kitabına ne isim verdiği önemsiz olsun. Çünkü benim velim Allah, Resulu ve Ali'dir. (Maide suresi 55. ayet.)

          Kur'an hepimizin kitabıdır ve mutlaka o bizlere rükuyu ve secdeyi emretmiştir. Öyleyse namazında rüku ve secde etmeyen, Allah'ın emrinden dışarı çıkmıştır.

          Ali ve evlatlarının saz çalmaması konusu, bilgisayar kullanmamalarına benzemez. Çünkü insanlar bilgisayarı ibadet olsun diye kullanmıyorlar. Fakat saz ve semahı ise ibadet olarak yapıyorlar. Bizler, onların yemediği yiyecekleri yiyebiliriz, bu bir ibadet değildir, fakat onların haram kıldığı şeyleri kıyamete kadar yiyemeyiz, çünkü bu bir ibadettir. İbadetin neden ve nasılını bizlere ancak Allah'ın Resulu Hz. Muhammed ve onun halifesi Ali bize Allah'tan dosdoğru öğretirler ve onların öğretisi kıyamete kadar değişmez. Yani teknoloji gelişebilir, yaşam şartları değişebilir, fakat ibadet değişmez, çünkü ibadet Allah'a yapılır ve Allah, kendisine nasıl ibadet edileceğini kendisi belirlemiştir. Bunu da bize Resulu ve velisi aracılığı ile öğretmiştir. Öyleyse onların yapmadığı bir ibadet, onların ibadeti değildir.

          Allah en doğrusunu bilendir. O'ndan kardeşlerimle kevser havuzundan Huseyn'in eliyle içmeyi diliyorum.

          Yorum


            #35
            Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

            “garipturab” kardeşim,

            Senin inancına-kaynaklarına göre "Bilgisayar kullanma"nın İBADET olduğu durumlar da olamaz mı hiç?

            Saygılarımla…
            Kızılbaş diyormuş bize imansız,
            Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
            Ali'den geliyor bizim soyumuz,
            Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
            Alevi ne demek bilir misin sen?
            Kızılbaş, Alevi aynıdır.
            Aşık Gülabi

            Yorum


              #36
              Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

              [quote author=AleviCan link=topic=25216.msg171082#msg171082 date=1381069989]
              “garipturab” kardeşim,

              Senin inancına-kaynaklarına göre "Bilgisayar kullanma"nın İBADET olduğu durumlar da olamaz mı hiç?

              Saygılarımla…
              [/quote]


              Allah rızası için yapılırsa ibadet olur; fakat o helal olduğu müddetçe. Namaz, bizim Allah'a ibadet olsun diye yaptığımız bir iş değildir, Allah'ın bize ibadet olarak emrettiği bir iştir. Dolayısıyla da bunun dışında başka bir şeyi, mesela bilgisayar kullanmayı da ibadet olarak yapabiliriz, eğer Allah rızası için kullanıyorsak. Çünkü sadece bilgisayar kullanmak değil, nefes almak, yürümek ve hatta uyumak bile Allah rızası için yapılırsa ibadettir. Öyleyse hadsi hepimiz yatarak ibadet edelim. Madem ki uyumak ibadettir, öyleyse sadece uyuyarak ibadet edelim. Bu doğru olur mu? Bizlerin zaten yaşamı bile ibadet olmalı; fakat bu, Allah'ın bize emrettiği şeyi ortadan kaldırma hakkı vermez.


              Şöyle de örneklendirebiliriz; dua etmek ibadet midir? Evet.. Anne babaya iyilik etmek ibadet mi? Evet.. Peki bir kimse şöyle diyebilir mi: "ben dua ederek ibadet ediyorum nasıl olsa, o yüzden anne ve babama iyilik etmeme gerek yok, yani bir ibadet yapıyorum diğer ibadete gerek yok". Hayır, bir kimse bunu diyemez. Çünkü dua etmek çok mükemmel bir ibadet olsa da, farz değildir, fakat anne babaya iyilik etmek farzdır. Öyleyse Allah'ın emrettiği bir işi terk ettikten sonra emredilmemiş diğer ibadetleri yapmamın hiçbir anlamı yoktur.


              Son olarak, Allah'ın emretmediği ve fakat Allah rızası için yapıldığında ibadet sayılacak olan şeyler, ancak helal ile olur. Bilgisayar kullanmak gibi. Yani örneğin Allah rızası için tecavüz etsek o da ibadet sayılır mı? Sayılmaz. Allah rızası için hırsızlık etsek ibadet sayılır mı? Sayılmaz..

              Yorum


                #37
                Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                “garipturab” kardeşim,

                Sizlere göre, bizim sadece ve sadece yüce Allah AŞKı ve RIZAsı için ZİKİR amaçlı olarak saz çalmamızın, Semah dönmemizin İBADET olmamasının nedeni nedir acaba?

                Saygılarımla...
                Kızılbaş diyormuş bize imansız,
                Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
                Ali'den geliyor bizim soyumuz,
                Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
                Alevi ne demek bilir misin sen?
                Kızılbaş, Alevi aynıdır.
                Aşık Gülabi

                Yorum


                  #38
                  Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                  Selamlar.

                  Ne diyeceğini bildiğim için, sorunun cevabını baştan vermiştim. İbadet kastıyla yaptığınızı biliyorum, fakat acizane daha önce sormuştum ve cevap alamamıştım, öyleyse tekrar sormak durumundayım: bu ibadeti Allah mı emretmiştir, yoksa siz kendiniz mi böyle düşünerek yapıyorsunuz? Eğer Allah ve Resulu emretmişse bunların yapılmasını, kaynaklardan bunu gösterebilir miyiz? Başta Kur'an olmak üzere.

                  Yok eğer "ibadet olarak saz ve semah yapın" diye emretmemişlerse, öyleyse ibadet olarak ne emretmişler? Zira Allah "insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım" diye buyurduğuna göre, bize mutlaka ibadet olarak bir şeyler emretmiş olmalı. "Bunu yapın" demiş olmalı ve mutlaka ama mutlaka Resulu ile Ehl-i Beyti de o ibadetleri uygulamış olmalı. İşte bu "ibadet etsinler diye yarattım" diye buyrulan ibadet hangi ibadetlerdir? Eğer bu saz ve semah olsaydı, Hz. Adem'den bu yana saz ve semah olmalıydı, halbuki bunlar yoktu biliyoruz. Öyleyse Allah bize olmayan bir şeyi mi emretmişti?

                  Ne emretti Allah? Eğer bilgisayar kullanmaktan bahsedeceksek, onu biz Allah rızası için yapıyor olabiliriz; Allah ibadet olarak farz kıldığı için değil. Eğer biz yüzmeye gidiyorsak, Allah rızası kastıyla yapabiliriz ve yüzmek ibadet olur; Allah onu ibadet olarak farz kıldığı için değil. İşte bunun gibi, hadi diyelim ki Allah rızası kastıyla saz çalıyorsak bile; Allah onu farz kıldığı ve bir ibadet olarak tayin ettiği için değil. İşte bu da benim söylediğime geliyor; saz çalmayı ve semah dönmeyi, Allah'ın emrettiği bir ibadet olarak değil, Allah rızası için geleneksel olarak yapıyorsunuz, bilgisayar kullanmak gibi, yüzmek gibi; yani asli bir ibadet gibi değil. Zaten de başından beri anlatmaya çalıştığım buydu ve sen de verdiğin örneklerle benim sözümü ispat etmiş oldun. Benim acizane tek düşüncem, Ali gibi yaşamaya çalışmaktır ve biliyorum ki Ali, Allah rızası için kendisine ibadet olarak tayin edilmemiş birçok şeyi ibadet olarak yaptı; fakat bu onu Allah'ın emrettiği ibadetlerden alıkoymadı. Çünkü asıl olan, Allah'ın istediği ve emrettiği ibadettir. Onu yapmadıktan sonra diğer şeyleri yapmanın da anlamı yoktur. Yukarıda anne baba dua örneği ile bunu açıkladım. İstersen başka bir örnek daha vereyim;

                  Okulda seni sınav ediyorlar ve sana örneğin Türkiye'nin başkenti neresidir diye soruyorlar. Sen ise "Yunanistan'ın başkenti Atina'dır" diye cevap veriyorsun. Belki verdiğin cevap doğrudur, fakat senden istenen değildir. Sen ne kadar da doğru cevaplasan, evvela senden istenen cevapları vermen gerekir, ancak ondan sonra diğerlerine geçebilirsin. İşte bu dünyada Allah bizi böyle sınav ediyor ve o sınavın sorularından biri de ibadettir. Bir insan o ibadeti bıraktıktan sonra, yani Allah'ın "bunu yapın" diye emrettiği şeyleri terk ettikten sonra, emretmediği şeyleri "Allah'ım bunu senin için yaptım" demesinin de çok anlamı yoktur.

                  Sevgilerle.

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                    “garipturab” kardeşim,

                    Sizler, her ne hikmetse, "Cem ibadeti"miz (!) içindeki sadece "Saz" ve "Semah"a çok takılmışsınız! Allah'a ŞÜKÜRler olsun ki bizler Allah'ın istediği ve emrettiği farzları-ibadetleri-şeyleri Allah RIZAsı için, KENDİ USULümüzce (!) ve AŞK ile yapmaktayız diyerek istediğin delillere (Kuran'dan) geçmeye çalışayım inşallah:

                    Ey iman edenler! Allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz. (5. MÂİDE Suresi, 35. Ayeti, Yaşar Nuri Öztürk)
                    Kaynak: http://www.kuranmeali.org/5/maide_su..._mealleri.aspx

                    Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin. Ateş azabından koru bizi." (3. ÂLİ İMRÂN Suresi, 191. Ayeti, Yaşar Nuri Öztürk)
                    Kaynak: http://www.kuranmeali.org/3/ali_imra..._mealleri.aspx

                    Semah, yüce Allah'ı bir "ayakta" zikretme BİÇİMidir. Ve bizler bu zikirlerimizi Saz (bir tür vesile-vasıta-ekipman-araç olarak!) eşliğinde daha bir içten, samimi, riyasız, kendimizden geçerek, AŞK ile, şevk ile yapmaktayız.

                    14 Masum'dan ve içimizdeki neslinden de AYNEN böyle gördük, öğrendik bizler (Saz ve Semah'ın İmam Cafer-i Sadık Buyruğu'nda ve kendi önderlerimizin deyişlerinde de geçtiğini daha önce de yazmıştım zaten!).

                    Saygılarımla...
                    Kızılbaş diyormuş bize imansız,
                    Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
                    Ali'den geliyor bizim soyumuz,
                    Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
                    Alevi ne demek bilir misin sen?
                    Kızılbaş, Alevi aynıdır.
                    Aşık Gülabi

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                      [quote author=garipturab link=topic=25216.msg171085#msg171085 date=1381089157]
                      Selamlar.

                      Ne diyeceğini bildiğim için, sorunun cevabını baştan vermiştim. İbadet kastıyla yaptığınızı biliyorum, fakat acizane daha önce sormuştum ve cevap alamamıştım, öyleyse tekrar sormak durumundayım: bu ibadeti Allah mı emretmiştir, yoksa siz kendiniz mi böyle düşünerek yapıyorsunuz? Eğer Allah ve Resulu emretmişse bunların yapılmasını, kaynaklardan bunu gösterebilir miyiz? Başta Kur'an olmak üzere.

                      Yok eğer "ibadet olarak saz ve semah yapın" diye emretmemişlerse, öyleyse ibadet olarak ne emretmişler? Zira Allah "insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım" diye buyurduğuna göre, bize mutlaka ibadet olarak bir şeyler emretmiş olmalı. "Bunu yapın" demiş olmalı ve mutlaka ama mutlaka Resulu ile Ehl-i Beyti de o ibadetleri uygulamış olmalı. İşte bu "ibadet etsinler diye yarattım" diye buyrulan ibadet hangi ibadetlerdir? Eğer bu saz ve semah olsaydı, Hz. Adem'den bu yana saz ve semah olmalıydı, halbuki bunlar yoktu biliyoruz. Öyleyse Allah bize olmayan bir şeyi mi emretmişti?

                      Ne emretti Allah? Eğer bilgisayar kullanmaktan bahsedeceksek, onu biz Allah rızası için yapıyor olabiliriz; Allah ibadet olarak farz kıldığı için değil. Eğer biz yüzmeye gidiyorsak, Allah rızası kastıyla yapabiliriz ve yüzmek ibadet olur; Allah onu ibadet olarak farz kıldığı için değil. İşte bunun gibi, hadi diyelim ki Allah rızası kastıyla saz çalıyorsak bile; Allah onu farz kıldığı ve bir ibadet olarak tayin ettiği için değil. İşte bu da benim söylediğime geliyor; saz çalmayı ve semah dönmeyi, Allah'ın emrettiği bir ibadet olarak değil, Allah rızası için geleneksel olarak yapıyorsunuz, bilgisayar kullanmak gibi, yüzmek gibi; yani asli bir ibadet gibi değil. Zaten de başından beri anlatmaya çalıştığım buydu ve sen de verdiğin örneklerle benim sözümü ispat etmiş oldun. Benim acizane tek düşüncem, Ali gibi yaşamaya çalışmaktır ve biliyorum ki Ali, Allah rızası için kendisine ibadet olarak tayin edilmemiş birçok şeyi ibadet olarak yaptı; fakat bu onu Allah'ın emrettiği ibadetlerden alıkoymadı. Çünkü asıl olan, Allah'ın istediği ve emrettiği ibadettir. Onu yapmadıktan sonra diğer şeyleri yapmanın da anlamı yoktur. Yukarıda anne baba dua örneği ile bunu açıkladım. İstersen başka bir örnek daha vereyim;

                      Okulda seni sınav ediyorlar ve sana örneğin Türkiye'nin başkenti neresidir diye soruyorlar. Sen ise "Yunanistan'ın başkenti Atina'dır" diye cevap veriyorsun. Belki verdiğin cevap doğrudur, fakat senden istenen değildir. Sen ne kadar da doğru cevaplasan, evvela senden istenen cevapları vermen gerekir, ancak ondan sonra diğerlerine geçebilirsin. İşte bu dünyada Allah bizi böyle sınav ediyor ve o sınavın sorularından biri de ibadettir. Bir insan o ibadeti bıraktıktan sonra, yani Allah'ın "bunu yapın" diye emrettiği şeyleri terk ettikten sonra, emretmediği şeyleri "Allah'ım bunu senin için yaptım" demesinin de çok anlamı yoktur.

                      Sevgilerle.
                      [/quote]
                      sayın garipturap ,güzel ve hoş şeyler yazıyorsun ama 14 masum aleyhisselam gurban olduklarımın isimlerini teleffuz ederken edep dairesi içinde teleffuz etsen muhteşem olacak.
                      yaşını bilmiyorum ama seni, senden çok küçük olan biri seslerken adınla çıplak bir şekilde çağırsa zoruna gitmezmi? gider değilmi

                      Veya babanın ismini teleffuz ederken, arkadaşın bababanı ismiyle sadece ifade etse gene zoruna gitmezmi.
                      vesselam
                      "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

                      علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                        Selamlar.

                        AleviCan kardeşim, Maide suresinin beşinci ayeti, genelde çok anlam ifade etmesine rağmen, özelde "vesile" olarak Ehl-i Beyt imamlarını (a.s) işaret eder. Yoksa aksi halde herkes kendince bir vesile bulur, o bir taş olurdu, o bir bıçak olurdu; bunlar da Allah rızası için kullanılırsa ibadet aracı olur, fakat vesile bunlardan ziyade masumlardır ve bu vesileler, emredilmiş bir ibadeti yapmak için değil, Allah'a yaklaşmak içindir.

                        İkinci delil getirdiğin ayette de hala emredilmiş bir ibadet görmüyorum. Yüce Allah o ayette zakirlerin durumunu bildiriyor; salih bir kulun ister istemez kendiliğinden sürekli zikir halinde olacağını beyan ediyor. Yani uyusa bile, onun elbiseleri dahi zikir halindedir, fakat Allah emrettiği için değil. Yoksa aksi halde eğer bu bir emir olsaydı, bizler de yatarken, otururken ve ayakta hiç durmadan Allah'ı zikretmek zorunda olurduk-ki fenaya ulaşmadan bunu yapabilmemiz de mümkün değildir. Hangimiz bu kadar zakiriz? Allah bize nefsimiz için muhal olan bir şey emretmemiştir. Bu ayette de bir emir değil, bir örnek gösterme ve övgü vardır. Zikreden kulların halini anlatır ve bize örnek gösterir.

                        Öyleyse semah ile tabii ki Allah'ı zikretmiş olursun, buna itiraz edemem. Fakat hala Allah'ın emrettiği bir işi yapmış olmuyorsun.

                        Velhasıl kardeşim, çok fazla uzatmaya gerek yok, babamız ve ceddimiz Resulullah ve Ali'nin (a.s) evlatları olarak onlarla ahirette en güzel şekilde buluşabilmeyi Allah nasip etsin.

                        @kerrar14 kardeşim, gerçekten Ali'nin ve yavru devenin annesi gibi takip ettiği Resulun sadece isimlerinin kendileri bile bir yücelik olarak yeter. Yücelik zaten onlarla değerlidir; onlar olmadan yücelik de olmaz.

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                          [quote author=garipturab link=topic=25216.msg171093#msg171093 date=1381177941]
                          Selamlar.

                          AleviCan kardeşim, Maide suresinin beşinci ayeti, genelde çok anlam ifade etmesine rağmen, özelde "vesile" olarak Ehl-i Beyt imamlarını (a.s) işaret eder. Yoksa aksi halde herkes kendince bir vesile bulur, o bir taş olurdu, o bir bıçak olurdu; bunlar da Allah rızası için kullanılırsa ibadet aracı olur, fakat vesile bunlardan ziyade masumlardır ve bu vesileler, emredilmiş bir ibadeti yapmak için değil, Allah'a yaklaşmak içindir.

                          İkinci delil getirdiğin ayette de hala emredilmiş bir ibadet görmüyorum. Yüce Allah o ayette zakirlerin durumunu bildiriyor; salih bir kulun ister istemez kendiliğinden sürekli zikir halinde olacağını beyan ediyor. Yani uyusa bile, onun elbiseleri dahi zikir halindedir, fakat Allah emrettiği için değil. Yoksa aksi halde eğer bu bir emir olsaydı, bizler de yatarken, otururken ve ayakta hiç durmadan Allah'ı zikretmek zorunda olurduk-ki fenaya ulaşmadan bunu yapabilmemiz de mümkün değildir. Hangimiz bu kadar zakiriz? Allah bize nefsimiz için muhal olan bir şey emretmemiştir. Bu ayette de bir emir değil, bir örnek gösterme ve övgü vardır. Zikreden kulların halini anlatır ve bize örnek gösterir.

                          Öyleyse semah ile tabii ki Allah'ı zikretmiş olursun, buna itiraz edemem. Fakat hala Allah'ın emrettiği bir işi yapmış olmuyorsun.

                          Velhasıl kardeşim, çok fazla uzatmaya gerek yok, babamız ve ceddimiz Resulullah ve Ali'nin (a.s) evlatları olarak onlarla ahirette en güzel şekilde buluşabilmeyi Allah nasip etsin.

                          @kerrar14 kardeşim, gerçekten Ali'nin ve yavru devenin annesi gibi takip ettiği Resulun sadece isimlerinin kendileri bile bir yücelik olarak yeter. Yücelik zaten onlarla değerlidir; onlar olmadan yücelik de olmaz.
                          [/quote]
                          Elbette yücelik 14 masum aleyhisselam ile değer kazanır.

                          Ama senin ve benim gibi insanlar onlara olan saygı ve sevgimizi gerek konuşmalarımızda gerekse fiiliyatlarımızda göstermeliyiz .
                          Eğerki biz dost ve düşmanlığımızı her alanda göstermessek bizim şialığımız laftan öteye geçmez.
                          Eğerki sen 14 masum aleyhisselam gurban olduklarıma, hazret veya aleyhisselam demekten imtina ediyorsan ben sana edep dairesi dışına çıkmışsın demekten başka birşey diyemiyorum.
                          muhalifler, kırk yıllık putperestleri yerlere göklere sığdıramazken,bu kırk yıllık putperestlere sürekli hazret ve değişik sevgi ve makamlarla ilgili lakaplar kullanırken bir şianın böyle yapması çok acıdır.
                          tabi bunda alim diye geçinen kişilerinde suçu büyüktür.
                          kitap ve tvlerde 14 masum aleyhisselamın isimlerini anarken onlara hazret demekten sakınan edepsiz alimlerin suçu çok büyüktür.

                          bunun yanında muhaliflerin alimleri yezid ve muaviye lanetilerine bu kadar şianın önünde tv lerde hz. diyebiliyor ve bundan hiç çekinmiyor sevgilerini hep gösteriyorlarsa, bize düşen nedir acaba
                          ebubekir , Ayşe ,hafza,Osman ve ömer de buna dahil tabi.



                          "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

                          علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                            [font=Verdana][size=small]


                            İlk başta belirtmek istediğim konu ister kabul etmeyin, ister ayrımcı deyin ne derseniz deyin Aleviler ve SÜnniler arasında inançsal, kültürel ve yaşam tarzı açısından çok derin farklar vardır ve kardeşlik ya da hoşgörü bu farkları yok saymak ya da inkar, asimiasyona tabi tutmak diil, farklılıklarla birlikte yaşamayı öğrenmektir.
                            Bugün kalkıp bazı Aleviler namaz kıldıklarını, Kuran kurslarına gittiklerini vesaire söyleyebiliyorsa, bu Aleviliğin Sünniliğe eşit olduğu anlamına gelmiyor, yüzlerce yıldır YEZİDlerin Alevilere yaptıkları baskı ve zulmün verdiği bazı sonuçlar sadece
                            İşin ironik tarafı da yıllarca Ebu Suud başta olmak üzere fetvalarla eti yenmez, görüldüğü yerde öldürülmesi sevap sayılmış, Kızılbaş adı küfür olarak kullanılmış ve mumsöndü iftiralarında bulunmuş, MAraş,Çorum, Sivas'ta sırf Alevi oldukları için Allahuekber çığlıklarıyla katletmiş, başka bir inançtan olmayı, Sünni otoritelerin belirttiği bir ifadeye, inanca karşı çıkmayı farklılık olarak diil de düzeltilmesi gereken hastalıklı bi durum olarak görmüş Osmanlı mantığı ve tutucu Sünni kesim; 72 milleti bir gören, insanı hor görmeyi en büyük günah saymış, gavur kafir müslüman ayrımı yapmadan İNSAN olarak yaklaşan, İnsanı Hakk'ın tecellisi olarak gören, 1500 sene sonra hala Hüseyin'e ağıtlar yakıp Yezid'e lanet okuyarak zulme karşı koyma bilincini canlı tutan Alevi-Kızılbaş-Bektaşi kesime kardeşlik ve hoşgörü dersi vermeye kalkışıyorlar, hani çok hoşgörülüler ya tıpkı ataları Osmanlı gibi
                            Hele ALEVİ tanımının Türkiye'de Kızılbaş-Bektaşi olan cem ayini yapan, sazı ve semahı kutsal ve ibadet unsuru sayan, anadilinde dua eden, 4 Kapı 40 makamı geçip İnsan-ı KAmil olmayı hedefleyen, VAhdet-i vücudçu inancı ifade ettiğini bildiği halde; kelimenin kökenindeki Ali'ye dayanarak Ali yolunun kendi yolu olabilidğini iddaa edebilmekte olan, Aleviliği sünniliği ifade eden alternatif bir kelime olarak kullanan, hele hele yukarıda belirttiğim inancın Alevilik olduğunu bildiği halde, ben böyle yapıyorum,ben namaz kılıyorum, ben sünni gibi yaşıyorum ama aleviyim demek ki böyle de alevi oluyomuş diyenler ki bi tanesi de maalesef bu ülkenin başbakanı; yaptıkları şerefsizlikten başka bi şey diildir; bu inanç bin yıllardır bu topraklarda yaşıyor senin bu çarpıtmanla sünnileşicek diil, sen sünnisin ben aleviyim bu kadar basit.
                            Bir arkadaş, Alevilik Allah'la çatışma içindedir sözünün kabul edilemez olduğunu belirtmiş, halbuki burda ifade edilen Alevilikteki Allah anlayışının Sünnilik ve diğer semavi dinlerden çok daha farklı hatta zıt olduğudur; bu yüzdendir ki ŞATHİYE denen türler Allah'la dalga geçer gibi yazılmıştır çünkü diğer din anlayışlarında Allah ulaşılmaz, bilinemez, cezalandıran, ödüllendiren bir varlık; hayali bir put gibi tasvir edilirken; Alevilikte bu konuda Hak-Muhammed-Ali birliği,Vahdeti Vücud ve Enel Hakk inanç esasları vardır yani evrende bulunan her şey Allah'ın tecellisinden başka bir şey diildir ve insan bu birliğin en olgun, en mükemmel varlığı olarak yaratıldığı için Tanrı özünü kendinde taşır ve aşkla sevgiyle nefsini yenerek Hakk'a gerçekten talip olursa Hakk'a ulaşır, onla bütünleşir ve o çoşkuyla "ENEL HAKK" diye haykırır. Ve işte ALEVİnin ALİSİ bu mertebeye ulaşmış her bir insandır; kah MUsadır,kah Muhammed, kah İmam Ali, kah Hacı Bektaş. Zaten insanın yaratılış esası da "KÜNTÜ KENZ" şeklinde ifade edilir, yani allah ben gizli bi hazineydim,bilinmek istedim diyerek vahdetten kesreti yaratmış insanın görevi de kendi özünde hakkı bilmektir.
                            İŞTE ALEVİLİĞİN KAYNAĞI, KURANA BAĞLILIĞINIi İBADETLERİNİN GEÇERLİLİĞİNİ SORGULAYANLAR, BİZ BU HALETİ YAŞAMIŞ, İNSANI KAMİL OLMUŞ, GÖNÜL GÖZÜ AÇIK, MANEVİYATI YÜKSEK GELMİŞ GEÇMİŞ AŞIKLARIMIZI, OZANLARIMIZI, ERENLERİMİZİ KURAN-I NATIK yani KONUŞAN KURAN BİLİRİZ ve BAŞTA HACI BEKTAŞ VELİ; HALLACI MANSUR; ŞAH HATAYİ; PİR SULTAN ABDAL; VİRANİ, NESİMİ, ABDAL MUSA; KAYGUSUZ ABDAL, YUNUS EMRE olmak üzere büyük zatların deyişleri, kitapları; On iki İmamlardan CAferi Sadık'ın sözlerinden oluştuğuna inanılan BUYRUK; BİLGİ KAYNAĞI SAYILMIŞ OCAKLARIMIZ VE DEDELERİMİZ; ve de HZ.MUHAMMED'İn miraçtan sonra Hakikatı asıl kavradığı yer olan KIRKLARI CEMİ inancımızın, ibadetimizin kaynağıdır. BİZ İBADETİMİZİ CENNET CEHENNEM, SEVAP esasına göre yapmayız; o yüzden sizin şart saydığınız katı şekillerle ibadet etmeyiz; BİZ BİRLİK OLMAK,MANEVİ DOYGUNLUĞU ULAŞMAK, HAKKI ANIP ONUN AŞKIYLA DOLMAK, MAZLUMUN ZALİME KARŞI MÜCADELESİNİ KERBELAYI ANARAK HER DEM YÜCELTMEK, ELİNE BELİNE DİLİNE HAKİM OLARAK AHLAKLI VE ERDEMLİ İNSANLAR OLMAK ve HAKKA YAKINLAŞARAK, İLM-İ LEDÜNE KAVUŞARAK İNSANI KAMİL OLMAK İÇİN İBADET EDERİZ ve HAMDOLSUN CEM İBADETİMİZ VE ALEVİ İNANCIMIZ BİZE BUNLARIN HEPSİNİ SAĞLAR.
                            Ve de Alevilerin neden bugünkü İslam'ı, Kuran'ı ve sünneti esas kaynak almadığı konusuna gelince; HAKİKAT, KELAMULLAH yazıyla, kitapla ifade edilecek şeyler değildir; yaşanarak yaşatarak geleceğe aktarılır, gönül ehli, maneviyatı yüksek bir insana bağlanarak onun yoluna canını verecek kadar baş koymak, belki yıllarca acılar, zorluklar çekerek kazanılır, işte hz. ALİ de hz. MUHAMMEDE böylesine bağlanarak onun ilminin derinliklerini, hakikatı öğrenmiş yegane kişidir; halbuki GADİR-İ HUM olayında peygamber halife olarak Hz. Ali'yi belirttiği halde, Ebubekir ve onun gibi gözünü iktidar hırsı bürümüş arkadaşları bunu kabul etmeyip, kendi halifeliğini ilan ettirmiş ve Kuran'ı kendi zamanında kitap haline getirtmiştir. HZ.ALİ'ye sonradan yapılanlar ortadayken, EHLİBEYT-İN ve ON İKİ İMAMLARIN çektiği işkenceler ortadayken, İSLAMIN hakimi olmuş YEZİD'in HZ. HÜSEYİNE yaptıkları ortadayken Yezidlerin,Ebubekirlerin, Osmanların, Ömerlerin dönemlerinde hazırlanmış Kuran, sünnet kitaplarına göre, o zamanlar şart haline getirilmiş beş şarta göre mi yaşıcaz?
                            Kaldı ki erenlerimiz, evliyalarımız, ozanlarımız Dört kitabın dördünü de hakk bilmiş ve gönül gözüyle okuyarak batıni anlamlarını deyişleriyle, yazdıklarıyla günümüze kadar ulaştırmışlardır. Ayrıca bir insanı anlamanın, onun hareketlerini ve şeklini kuru kuruya taklitle yani şeriatla olmayacağı; düşüncelerini, maneviyatını sevmekle, anlamaya çalışmakla ve nihayetinde onla bütünleşmekle olacağı Hakikat ehlince gayet açıktır.
                            Evet ibadet şeklimizde, töremizde, geleneğimizde eski türk ve anadolu şekillerinin etkisi vardır; nasıl ki Arap'ın namazı Sabilerden etkilendiyse, nasıl ki putperestler tarafından da kutsal sayılan Hacc islamda da kutsal sayılmaya devam ettiyse, nasıl ki Ramadana denen oruç Samilerde vardıysa, biz de kendi atalarımızdan etkilendik ama esas olan zaten Şekiller değil, özdür; ibadetler, şekiller Allah'a ulaşmak için sadece araçlardır; ve her kültür, her halk kendi bildiği gibi yapar.
                            Ayrıca SEMAHI bir dans sananlar için, Semah Alevi'nin doğayla,Allahla bütünleşme arzusunun dışavurumudur; nasıl ki dünya güneşin etrafında döner, nasıl ki ay dünyanın etrafında döner, nasıl ki turnalar gökyüzünde döner Aleviler de bütün bu Vahdetin bir parçası olarak dostun huzurunda, cemin için de aşkla, coşkuyla dönerler. SAZımız ise Telli kuran'ımızdır, çünkü AŞIĞIN SÖZÜ KURAN ÖZÜDÜR, sazdan çıkan her ses HAkk aşkıyla çıkar, manevi şevkle çıkar o yüzden de kutsaldır.
                            EY SÜNNİ KARDEŞ, SANA İŞTE GERÇEK ALEVİ, İNANCIMIZ SENİNKİNE UYMUYOR HATTA SENİN NEZDİNDE KÜFÜR SAYILIYOR, O YÜZDEN DEMEDİN Mİ BİZE KIZILBAŞ, O YÜZDEN TÜRLÜ İFTİRALAR ATMADIN MI; O YÜZDEN ETİ YENİLMEZ DEMEDİN Mİ, O YÜZDEN ALLAHU EKBER DİYEREK ÖLDÜRMEDİN Mİ? AMA BUGÜN SENDEN BEKLEDİĞİMİZ SANA UYUCAK ALEVİLİK TANIMLARI TÜRETMEN,KARDEŞİZ DİYEREK İNANCIMIZI İNKAR ETMEN VE BİZİ KENDİNE BENZETMEYE ÇALIŞMAN DEĞİL; ZATEN HEPİMİZ ADEM VE HAVVADAN GELMEDİK Mİ, ZATEN BİNLERCE YILDIR AYNI TOPRAKLARDA YAŞAMIYOR MUYUZ; TEK BEKLENTİMİZ SAYGI, HOŞGÖRÜ, BENİMKİ MUTLAK DOĞRU FİKRİNDEN KURTULUP ÖNYARGILARINDAN VE İNSANLARI HOR GÖRÜP ÖTEKİLEŞTİRMENDEN VAZGEÇMEN, SENİN GİBİ MÜSLÜMAN OLDUĞU İÇİN DEĞİL İNSAN OLDUĞU İÇİN BİRİNE DÜZGÜNCE MUAMELE ETMEN, FARKLILIKLARI AYRIŞTIRICI UNSUR OLARAK DEĞİL ZENGİNLİK OLARAK KABUL EDİP KARDEŞÇE YAŞAYABİLMEN. İŞTE ALEVİ İÇİN NAMAZ KILDIĞIN, ORUÇ TUTTUĞUN, HACCA GİTTİĞİN KADAR DEĞİL BUNLARI YAPTIĞIN KADAR İNSANSIN, BUNLARI BECEREMEZSEN YOLUN YEZİDİNKİNDEN FARKLI DEĞİLDİR.
                            Madem tartışma Alevilik için hiç bir değeri olmayan, büyük ihtimalle cemaatçilerin yetiştirdiği bir ozan görünümlünün şiiriyle başlamış; Alevi kesimin büyük bir çoğunluğunun tanıyacağı ve deyişleri türküler şeklinde de söylenen İbreti ozanımızdan bir deyişle bitirim, gerçeğin demine hüüü:

                            Minareye Çıkıp Bize Bağırma
                            Haberimiz Vardır, Sağır Değiliz
                            Sen Kendini Düşün Bizi Kayırma
                            Sizlerle Kavgaya Uğur Değiliz

                            Her Yerde Biz Hakk'ı Hazır Biliriz
                            Olgun İnsanları Hızır Biliriz
                            Bundan Başkasını Sıfır Biliriz
                            Tahmininiz Yanlış, Biz Kör Değiliz

                            Eğer İnsanlıksa Doğru Niyetin
                            Nefsini Islah Et Varsa Kudretin
                            Bize Lazım Değil Senin Cennetin
                            Huriye Gılmana Esir Değiliz

                            Arapça Duaya Değiliz Mecbur
                            İster Müslüman Bil İstersen Gavur
                            İnsanı Hor Görmek En Büyük Küfür
                            Buna İnanmışız, Münkir Değiliz

                            İbreti, Bu Hale İnsan Acınır
                            Ham Sofular Bu Sözlerden Gücenir
                            Aslına Ermeyen Elbet Gocunur
                            Onu Avutmaya Mecbur Değiliz

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                              "garipturab" kardeşim,

                              Bu beğenmediğiniz bizler, "ÂLİ İMRÂN Suresi, 191. Ayeti"nin muhataplarıyız işte ve yerine de getirmekteyiz hamdolsun! Sizler değilseniz eğer, bu sizin bir sorununuzdur, ve hiç de bizleri bağlamaz doğrusu sizler ve tüm bu yaptıklarınız-yapmadıklarınız!

                              Yüce Allah'ı ÇOKÇA, sabah akşam zikretmek-anmak ilahi bir FARZdır-EMİRdir ve çok da büyük-önemli bir İBADETtir aslında, daha önce de yazdığım gibi: mesela, ilave olarak, bkz. "AHZÂB 41, AHZÂB 42, A'RÂF 205, ANKEBUT 45, RA'D 28, vd." ayetleri!

                              Yüce Allah’a ulaşmak-varmak-yakınlaşmak için bizim en baştaki VESİLElerimiz, yüce "Kur'an-ı Kerim ve 14 Masum"dur zaten! Bizler ise bunların buyruklarından-GÖSTERDİKLERİnden-yollarından ASLA dışarı çıkmamaya-ayrılmamaya çalışanlarız sadece! Bundan dolayı da hiç kimse bizleri hor-hakir-küçük-kötü-vs. görmesin-bilmesin lütfen! Görürlerse-bilirlerse de kendileri bilir artık, ne yapalım!

                              Ama, senin de dediğin ve benim de anlatmaya çalıştığım gibi, bizlerin, yüce Allah'a yak(ın)laşmak, daha içten bir şekilde yüce Allah'ı anmak, ibadet etmek, vs. için de, aslında yine bu 2 yüce vesile ve içimizdeki nesilleri tarafından da bizlere BİZZAT gösterilmiş-öğretilmiş-önerilmiş olan, daha başka vesile-vasıta-ekipman-teknik-metot-araç-yollarımız da vardır (aslında, “alihaydar44” kardeşimin de dikkat çektiği gibi Yüce Allah’a ulaşmak-varmak-yakınlaşmak için ibadetlerimiz de birer vesiledir-araçtırlar BİZE GÖRE!)!

                              İşte Saz müzik aleti (eşliğinde) ve Semah ("ayakta" dönerek zikretmek) şekli bunlardan sadece iki tanesidir! Şüphesiz, bunlar size çok garip-farklı-değişik-tuhaf-vs. gelebilir-geliyor olabilir ve anlatması-anlamanız da çok çok zor olabilir (mesela, “oturarak” toplu halde dakikalarca sadece, sazlı/sazsız, “Hü. Hü. Hü. …” de deriz! Size çok tuhaf geldi değil mi! Ama ya peki ya ÂLİ İMRÂN 191 Ayetine göre!)! En güzeli sizlerin bu güzellikleri-lezzetleri-TATları BİZZAT tadabilmenizdir, yaşamanızdır aslında; keşke sizler de bir tadabilseniz-tadabilseyDİniz, yaşayabilseniz-yaşayabilseyDİniz! Çünkü, bazı şeyler anlatıl(a)mazlar, tadılırlar-yaşanırlar ancak!

                              Bu zorlu konularda, belki haddim de olmayarak, Allah RIZAsı için sizlere yardımcı olmaya çalıştım sadece. Kaynaklarımı da, istek üzerine, çok AÇIKÇA, NETÇE ve gururla da yazdım her zaman ki gibi, artık dileyenler-isteyenler onlara da başvurmalıdır-başvurabilirler!

                              Yüce Allah'a sonsuz sonsuz sonsuz şükürler olsun ki bizlerin bu YOL-erkan, İNANÇ-ibadetlerimizden yana en ufak bir kuşku-şüphe-sıkıntı-sorun-vs.miz yoktur asla!

                              Şüphesiz, sizlerin de kendi yolunuzdan yana hiçbir sıkıntınız yoktur! Herkese kendi yolunda mutluluklar, başarılar ve Cennet’te buluşabilmeyi dilerim.

                              Bizim hiç kimseye ve değerlerine en ufak bir dediğimiz yok; saygımız, sevgimiz sonsuz olup herkesi olduğu gibi kabul ediyoruz (ZALİMler hariç!)!

                              Bununla birlikte, aynı saygı-sevgiyi-tahammülü kendimiz ve değerlerimiz için de sizlerden bekliyoruz, karşılıklı olsun istiyoruz sadece.

                              Tüm bunları bir kere daha dile getirebilmem(iz) için sen de bir VESİLE olmuş oldun böylece işte, sana da çok teşekkür ediyorum.

                              Bilerek ya da bilmeyerek kırdığımız, incittiğimiz, üzdüklerimizden de çokça özürler dilerim, kusura bakmasınlar lütfen.

                              Saygılar ve sevgilerimle...
                              Kızılbaş diyormuş bize imansız,
                              Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
                              Ali'den geliyor bizim soyumuz,
                              Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
                              Alevi ne demek bilir misin sen?
                              Kızılbaş, Alevi aynıdır.
                              Aşık Gülabi

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: İşte buna derler gerçek Alevi

                                @AleviCan kardeşim, hep bana örnek gösterdiğin şeylerden bir tanesini bak hemen senin mesajının üzerindeki alihaydar44 isimli yeni üyenin mesajında görebilirsin. Eğer benim sözlerime "hakaret" gözüyle baktıysan şu ana kadar, sırf ben namaz kılıyorum ve namaz kılmanın şart olduğunu söylüyorum diye sana hakaret ediyor sayılıyorsam, alihaydar44'ün mesajını bir de benim gözümden oku. Zira Kur'anın Ömerler tarafından hazırlandığını iddia ederek Allah'a ve dolayısıyla da hak alevilik inancına iftirada bulunmuş olduğu için, gerçekte bizatihi Allah'a da itirazda bulunuyor. Namaz kılan herkese de sünni etiketi yapıştırıyor. Hakaretler havada uçuşuyor resmen. Halbuki ben de bir alevi olduğum için ve aleviliğin içinin boşaltılması için yüzlerce yıl ne kadar çalışma yapıldığını bildiğim için onu mazur görüyorum, fakat bu onun hakikatı arama ve bulma mükellefiyetini ortadan kaldırmıyor. O, sen ve ben hala Allah'ın hakikatını bulma konusunda yükümlüyüz.

                                Manevi lezzetlerin de sadece hu çekmek veya semah dönmekle alınabileceğini düşünmen, yukarıda zikrettiğim duruma aykırıdır; çünkü madem ki Ali (a.s) ve Hz. Muhammed (s.a.a) saz çalmadılar, öyleyse onlar nasıl o manevi tatları aldılar ve nasıl o hakikate eriştiler? Gerçekte bizler alihaydar44'ün düşündüğü gibi "onlar bir takım şeyler yaptı ve hakikate ulaştı" gibi düşünmüyoruz, çünkü Allah haşa alihaydar44'ün düşündüğü gibi ne olduğu belirsiz bir ışık veya nurdan ibaret değil; çünkü Hz. Ali de dahil olmak üzere bütün masumlar kemal yolunda ilerlemiş olsalar da, onlar senin benim gibi insanlar olarak dünyaya gelip de bazı şeyler yapıp ermiş kişiler değildir; onlar baştan Allah'ın nuruyla var edilmiş ve seçilmişlikleri ilan edilmiş olan muhleslerdir. Onları seninle, benimle veya ozanlarımız Yunus Emre ve benzerleri ile aynı kefeye koymak, Ali'yi anlamamış olmak demektir. Siz hiç Ali'nin şu sözünü duymadınız mı; Siz bizim makamımızın sınırlarına dahi ulaşamazsınız. Hz. Ali bunu haşa kibirinden mi söyledi? Yoksa Allah katındaki makamından ve insanların bu makamı kabullenmesi gerektiğinden dolayı mı? Yahut da Hz. Muhammed'in bu sözünü duymadınız mı: Ey Ali! Senin hakkında bir hakikat var ki onu Allah ve benden başkası bilmez ve benim hakkımda da bir hakikat var ki, onu sen ve Allah'tan başkası bilmez. Bu, onların makamından ötürüdür, onların dünyada saz çalarak manevi hazlar alıp ermelerinden ötürü değildir. Ya da yine Resulullah'ın şu sözü: Allah herkesi bir ağaçtan yarattı, ben ve Ali'yi ise tek bir ağaçtan.

                                Bu ve bunun gibi onlarca şey, Hz. Ali ve Hz. Muhammed'in makamlarını gösterir, onları herhangi bir kimse ile kıyaslamak, gerçekte aleviliği anlamamış olmaktır. Halbuki bak alihaydar44 kardeşim/abimin dediğine, onun düşüncesinde gerçekte hakiki bir Allah düşüncesi dahi yok. Ona göre fenaya ulaşan herkes bir çeşit uluhiyete sahip olur; yani Ali, Muhammed, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal.. Bunlar hep manevi alemde artık ermiştirler ve birer Allah gibidirler, onların üzerinde bir başka Allah vardır demenin de çok anlamı yoktur, herkes ererek onlar gibi olabilir vs..

                                Halbuki hakikat öyle değil; zaten o yüzden senin delil olarak kabul ettiğin ve baş tacı ettiğin Kur'an alihaydar44'ün umurunda bile değil. Nefsinin ona oynadığı oyun odur ki, o, Allah'ı tanımadığı gibi, onun bir kitabı bugüne getiremeyeceğini ve fakat kendisinin ise ondan daha da öte Hz. Muhammed'den önceki peygamberlerin bile bilgisine sahip olabileceğini sanıyor. Yani Allah'ın 1400 yıl önceki kitabına inanmıyor, fakat 5000 yıl önceki Musa'ya inanıyor. Ne büyük çelişkidir. Bunlar sana çok aykırı gelebilir, fakat gördüğün gibi bazı "alevi"ler, bunun gerçek alevilik olduğunu iddia ediyorlar. Eğer sen de böyle kabul ediyorsan diyecek bir şeyim yok; fakat görüyorum ki sen gerçekten alevi olmak, yani Ali aşığı olmak arzusundasın; işte o yüzden alihaydar44'ün gelmesi benim ne demek istediğimi daha net bir şekilde ortaya koymuştur ve sen de hakikati gördükçe buna benzer adı alevi kendi başka olan "inanç"ları fark edeceksin. Yoksa sen de Alevisin, o da Alevi olduğunu söylüyor ve fakat ne kadar da farklı şeyler söylüyorsunuz. Hangisi gerçek Alevilik? Belki şimdi anlıyorsundur ne demek istediğimi.. Bununla beraber ben de Aleviyim ve ben de siz ikinizden farklı şeyler söylüyorum. Ve ben onun gerçek bir Alevi olmadığını da Ali ile diğerlerini aynı kefeye koymasından anlıyorum. (Bununla ilgili olarak gerçek bir Alevi tarafından hazırlanmış olan "Alevilere Söylenen Yalanlar" kitabını okumanı samimiyetle tavsiye ederim.)

                                Saz, semah ve benzer ameller ile manevi lezzetleri tadabilmiş olmamı dilemenle ilgili olarak, Resulullah'ın ve Hz. Ali'nin bunları yapmamış olduğu halde o manevi makamlara sahip olduğuna değindim. Bir de şu açıdan bakmanı isterim; namaz, bir kaç hareket ve dua olsun diye uydurulmuş bir şey değildir. Birincisi farz bir ibadettir, ki Kur'an onu emreder ve Hz. Resulullah "namaz benim gözümün nurudur" buyurur. Yani bunu yapmadan, Allah'ın verdiği manevi makamlara erişmek mümkün değildir. Masum imamlardan da bununla ilgili binlerce hadis vardır. İkincisi, namaz, insanın rabbi ile buluşması ve konuşmasıdır. Yani insan Allah ile bağlanabilmek, Allah'a yakınlaşabilmek ve O'nunla muhabbete girebilmek için namaz kılar. Yani manevi lezzetler ve makamlar için. Bizim ayrıştığımız esas nokta, manevi lezzetleri almak veya almamak değil; nasıl almak noktasıdır. Ki bu konuda aslında ikimizin de esas kabul ettiği 14 masumdur. Belki 14 masumun hangi amelleri yaptığı konusunda hemfikir değiliz; fakat ikimiz de bunu öğrenme konusunda mükellef olduğumuzda hemfikiriz. Çünkü İmam Cafer gibi yaşayabilmemiz gerekiyorsa, İmam Cafer'in nasıl yaşadığını araştırmak ve öğrenmek zorundayız. Aslında benim bütün söylediklerimin özeti budur: Madem ki Ali gibi yaşamaya çalışıyoruz, öyleyse Ali'nin nasıl yaşadığını araştırmak, öğrenmek ve uygulamak zorundayız.

                                Samimiyetin için gerçekten sana teşekkür ediyorum. Diliyorum ki Allah, Kur'anda vadettiği gibi bizleri kendi yollarına sevk etsin. Ki o yollar Fatiha suresinde buyurduğu gibi, nimet verdiklerinin yolu, yani 14 masumun yoludur.

                                Vesselam.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X