Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

KADRİ ÇELİK ŞİİRLERİ...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    KADRİ ÇELİK ŞİİRLERİ...

    GÖZYAŞI

    Öyle umutlarım vardı ki seher olunca şebnem toplardı
    bakire yüzüne,
    Fahişe geceler utancından ter dökerdi zifaf odasında.
    Gelincikler bahar gelmeden açar,
    muhabbet kuşları kafesinde bile en güzel özgürlüğü
    yaşardı.
    Akan, sular değildi sanki
    Sevdiğini gurbete gönderen masum bir sevdanın
    gözyaşıydı.
    Öyle bir aşkım vardı ki benim, henüz toz konmamış,
    Rüyası tabir edilmemişti Yusuf'un.
    Yetim kalmamıştı çocuklarım!
    Akşam oldu mu mihraba, gündüz oldu mu minbere
    koşardı ümitlerim.
    Kerem dağları delmemiş, Mecnun Leyla demekten hayâ
    ederdi yanımda,
    Soğuk kış gecelerinde ateşim,
    Sıcak yaz gecelerinde serinliğim olurdu
    Medine sokaklarında ağlayan yetimin gözyaşları,
    Sonbaharı ve ilkbaharı olmazdı dünyamın,
    Bir gece yağmur yağdı mı, sabahı güneş açardı ümitlerim,
    Yazı beklemezdi.
    Kafesteki kuşlara özgürlük,
    Özgür kuşlara hücredeki ayağı prangada mahkumun
    şiirlerini okurdu gardiyan düşmanı düşlerim.
    Tinerci çocuklar yuva olurdu çatısız rüyalarıma.
    Ama şimdi ne oldu bana.
    Güvendiğim dağlara kar yağdı yaz aylarında
    Birden söndü yıldızlar,
    Karardı gökyüzüm.
    Güneşi tutuldu hilâli, kayboldu hayallerimin.
    Artık ağlamıyor çocuklarım babam yok diye.
    Riyakâ şehir!
    Kuzu kılığında kurtlar…
    Sevinci matem, matemi sevinç yüzler.
    Sahte dolarlar, kirli hava, sarhoş kusmuğu sokaklar…
    Öyle bir derdim var ki Kerbelâ kadar sıcak,
    Kufe kadar soğuk durur bedenimde.
    İhanet sokaklarında Ashab-ı Uhdud,
    İzzet doruklarında Ashab-ı Kehf'i zemzeme eder gizli
    sevdam.
    Hâmân, Karun, Samirî dolu caddelerde
    Ceylan'ın kefilini arar muzdarip ruhum.
    Kime güvendiysem bırakıp gitti beni, yapa-yalnız kaldım
    Medine'de.
    Medine Şam olmuş, ihanet kokar sokakları,
    Adanmış iffetli kızın mihrabı işgal edilmiş,
    Fahişe nefesi kokar Mescid-i Dirar.
    Ey Şimr, Nasıl kıydın Zeyneb'ime,
    Hayâ etmedin mi Ümm-ü Ebiha'dan
    Kerbelâ kadar taş düşsün bin yıllık mirasınıza.
    Her sabah yıkılır bin yıllık ümitlerim,
    Hızır şimdi Musa'yı arar şehir karanlıklarında.
    Daha dönmedi o yol sevdalısı.
    Sevgili elleri bağrında yolunu gözler.
    Rebeze ah Rebeze!
    Nasıl mezar oldun yol sevdalısına,
    Neden yol vermedin, ruhunu kelepçeledin o kuru ağacın
    altına.
    Kurumuş ağacın o yol gülünü de kurutacağını bilemedin mi?
    Yoksa sende mi ihanet ettin bu davaya?
    Sen ki ümidini kesmiş kurumuştun…
    Hiç mi utanmadın Medine hurmalıklarından!
    Sesini duymadın mı sevdamın, kuyunun derinliklerinden?
    Sen de mi Şam'a özendin dostlarım gibi?
    Şam'a mı kandın, Medine varken?
    Şam'a güvenme demedim mi sana?
    İhanetin alamayacağı şey ve kimse yoktur Şam'ın fahişe
    sokaklarında.
    Ama ihanet alınamaz demedim mi sana?
    Alınacak bir şey olsaydı, Kufe'de yalnız kalır mıydı kanlı
    Mihrabım?
    Ağıt yakar mıydı Kufe ördekleri?
    Güneş tutulur muydu bu yıl?


    Kadri ÇELİK

    #2
    Ynt: GÖZYAŞI

    ismini duyup hayran olduğum üstad kadir çelik...bölesi güzel dizeleri okuyunca kalemi elime haya ederek alıyorum inanın...mükemmel!!! acıyla harmanlanmış, olağanüstü aşkla dizelenmiş bir şiir... ALLAH razı olsun kardeş foruma koyduğunuz için.... selam olsun üstada!

    Yorum


      #3
      Ynt: GÖZYAŞI

      eyvallah kardeşim haklısınız..
      kalemin hakkını verenlerden,şiiri yüreğiyle dokuyanlardandır Kadri Çelik..
      selamlarımla...

      Yorum


        #4
        KADRİ ÇELİK ŞİİRLERİ...

        SAHİ BEN KİMİM


        Hatırlıyor musun

        "kimsin sen?" diye sormuştun bana!!

        Sahi ben kimim?

        Ah bilebilsem seni üzer miydim hiç…

        Birilerini üzmek insanın "kim" olduğu bilincinden

        İlm-i huzuriden mahrumiyetle kabildir.

        Yağmur yağıyordu yanılmıyorsam,

        Gelincik renkli arabamda oturmuş

        Belki de "kim"liğimi bulmaya çalışıyordum.

        Ama sen daha fazla dayanamadın,

        Sormadan edemedin "kimsin sen?" diye...

        Sahi ben kimim?

        Bir deli mi?

        Aklını kullanamayan bir zavallı mı?

        Başı kuma gömülü bir devekuşu mu?

        Belki de gardiyanını seven bir mahkum…

        12 Eylül'de Diyarbakır zindanlarında

        5 Nisan'da vatan caddesi'nde,

        Kasım'da Merter'de başına çuval geçirilen

        Bilinmeyen bir yere kaçırılan tuhaf bir insan…

        Dedim ya sahi kim olduğumu bilsem

        Seni üzer miydim hiç!

        Onlar da benim "kim" olduğumu

        Bilmedikleri için yanıldılar,

        "kim" olduğumu bilseler yaşatırlar mıydı dersin!

        Gerisin geriye bırakırlar mıydı?

        Hiç sanmıyorum!

        Ama ne iyi değil mi?

        Allah'tan başka hiç kimse

        "kim" olduğumu bilmiyor.

        Onlar "kim"liğimi bilmiyorlar,

        Ama ben "kim"sesiz değilim ki!

        Yalnızlık ayrı şey, "kim"sesizlik ayrı şeydir.

        Ben hep yalnız yaşadım,

        Ama hiç bir zaman kimsesiz olmadım.

        Bu yüzden de hiç "kim"se

        "kim" olduğumu anlayamadı, bilemedi.

        Para sundular olmadı,

        Araba teklif ettiler olmadı,

        Ev vadettiler olmadı,

        Dolar dediler olmadı,

        Güzel kızlar yolladılar olmadı,

        Dövdüler olmadı,

        Hapsettiler olmadı,

        İşkence ettiler olmadı,

        Gece yarısı baskın yaptılar olmadı,

        Yolumu kestiler olmadı,

        Başıma çuval geçirip kaçırdılar olmadı,

        Olmadı, olmadı, olmadı…

        Ve olmayacak

        Çünkü "kim"olduğumu bilseler,

        Beni üzmezlerdi biliyorum.

        Kendileri de üzülmezdi en azından.

        Ama olmadı işte, tanıyamadılar,

        Kimliğimi okudular

        Ama "kim" olduğumu anlayamadılar.

        Düşmanlar şöyle dursun dostlar da anlayamadılar.

        Deli dediler, asabi dediler, Taliban dediler…

        Ama hep dediler,

        Hiç bilmediler, tanıyamadılar.

        Düşmanı yanıltan da belki bu "dedi"ler oldu.

        Evi var, yazlığı var, arabası var,

        Parası var, kaçamaz düşündüler.

        Bırakıp gidemez dediler.

        Bunca şeyi tepemez zannettiler.

        Bir de çuval geçirdin mi kafasına

        İşi tamam bildiler.

        Ama olmadı işte yanıldılar…

        Ben kendimi tanıyamadım ki onlar tanıyabilsin.

        Villada yaşasam

        Gecekondudaki yalınayaklılara ağlar gözlerim

        Son model arabaya binsem

        Cadde kenarında otobüs bekleyen

        İnsanlara takılır gözüm.

        Sahi "kim"im ben?

        Hiç bir şey tutamıyor beni

        Esareti, bağımlılığı tutkunluğu, hiç sevmedim.

        Özgürlüğe bile aşık olamadım

        Esaretten nefret ettiğim kadar!

        Yağmur yağıyordu

        Ben arabamda oturmuş düşünürken,

        Sen sırılsıklamdın

        "Sen kimsin?" derken

        Ben gülümsedim, hatırlıyor musun?

        Seni üzmek istememiştim inan,

        Ama çok zor bir soruydu bu.

        Nasıl anlatsaydım,

        Nereden başlasaydım, bilemiyordum?

        Hem anlatsaydım, başlasaydım,

        Sen anlayabilecek miydin,

        Sen başladığım bu hikayemi

        Bitirebilecek miydin?

        Hiç sanmıyorum!

        Çünkü sen o çölün bağrındaki

        Kurumuş ağaç hikayesini

        Hiç duydun mu sen?

        Tahmin etmiyorum!

        Sahi çöl nedir bilir misin?

        Sen şehir çocuğusun,

        Çölü nereden bileceksin,

        Hadi bildin farzedelim

        O kurumuş ağacı

        Nereden bileceksin?

        Hadi bildin diyelim,

        O yol sevdalısını nereden bileceksin?

        Arayıp dilinden anlamazsın ki!

        O şehir dilini bilmez, sen de çöl dilini!

        Çevirisi de olmaz bu dilin!

        Hissedeceksin, yaşayacaksın,

        Sesi yok bu dilin.

        İşte böylesine garip bir macera.

        Ama bilebilseydin, bulabilseydin,

        O kurumuş ağacın altındaki

        O yol sevdalısıyla anlaşabilseydin,

        İşte o zaman bana

        "sen kimsin?" diye sormazdın,

        Gerek duymazdın.

        Artık "kim" olduğumu,

        Kimliğimden daha iyi bilebilirdin,

        Hissedebilir, yaşayabilirsin.

        Ama olmuyor işte

        "Onlar"ın "kim" olduğunu

        Anlayamadıkları birini,

        Sana nasıl anlatsaydım,

        Hissettirip yaşatsaydım!

        Bir daha sorma bana ne olur,

        Çok zor bir soru!

        Her yıl sınıfta kaldığım,

        Geçemediğim bir ders…

        Gel de bir gidelim,

        Hava karardı, sırılsıklam olmuşsun, gidelim…

        Düşünmekle anlaşılmaz bu muamma

        Bir gün belki anlarsın

        Yağmurlu bir gecede sorduğun

        Bu zor sorunun anlamını!

        Gerçi tahmin etmem ya!

        Ama ne de olsa dosttan ümid kesilmez.

        Haydi gidelim, hava kararmadan,

        Ortalığı sel basmadan…

        Bir daha da sorma bu soruyu ne olur!


        Kadri Çelik

        Yorum


          #5
          Ynt: GÖZYAŞI

          [quote author=AYNULLAH link=topic=359.msg1451#msg1451 date=1232469369]
          ismini duyup hayran olduğum üstad kadir çelik...bölesi güzel dizeleri okuyunca kalemi elime haya ederek alıyorum inanın...mükemmel!!! acıyla harmanlanmış, olağanüstü aşkla dizelenmiş bir şiir... ALLAH razı olsun kardeş foruma koyduğunuz için.... selam olsun üstada!
          [/quote]

          Yorum


            #6
            Ynt: KADRİ ÇELİK ŞİİRLERİ...

            Allah razı olsun

            Yorum


              #7
              Ynt: KADRİ ÇELİK ŞİİRLERİ...

              [quote author=Ebul Fazl link=topic=359.msg1733#msg1733 date=1232716102]
              Allah razı olsun
              [/quote]

              Amin..inş.
              sizden de Allah razı olsun..

              Yorum


                #8
                Ynt: KADRİ ÇELİK ŞİİRLERİ...

                AH ANNECİĞİM AH!


                "Fazla okuma delirirsin!"derdin de anlamazdım,

                Ne demek istediğini bilmezdim.

                Gerçekten ne de doğru söylüyormuşsun da

                Ben kavrayamamışım.

                İlim derttir anne,

                Acıdır, kederdir...

                Cehalet ise mutluluk, sevinç ve rahatlık...

                Cahil insan peygamberin kabrini ziyaret edince

                Vecde boğulur,

                Mutluluktan uçar,

                Kendinden geçer.

                Çünkü ona göre Peygamber

                Tüm hedeflerine ulaşmış,

                Mutluluğu yakalamış

                Rahat bir düşünceyle ümmetine veda etmiştir.

                Ama okumuş insan böyle mi düşünür,

                Bu duyguları mı taşır?

                O Peygamber'i ziyaret edince

                Hüzne boğulur,

                Yasa bürünür,

                Acılar içinde kalbi daralır,

                Nefesi kesilir.

                Çünkü ona göre Peygamber

                Tüm hedeflerine ulaşamamış,

                Mutluluğu yakalayamamış

                Rahat bir düşünceyle

                Ümmetine veda edememiştir.

                O garip gelmiş, garip yaşamış

                Ve de garip gitmiştir.

                Bu yüzden de “ne mutlu gariplere” demiştir.

                Cahil; Peygamberi mutluluk,

                Okuyan insan ise

                Acı ve kederlerin sembolü görür.

                Gerçi alimin uykusu ibadet sayılmış,

                Ama gel gör ki alim uyuyamaz,

                Geceleri acı ve hüzünler içinde kıvranır.

                Cahil hep uykudadır,

                Bu yüzden de uykusunun değeri yoktur.

                Alim uyuyamadığı için,

                Uykusu ibadet sayılmış...

                Cahil cüretkar olur,

                Üç beş insanın etrafına toplandığını görünce

                Devrim yapacağını sanır,

                Harekete geçer, mitingler düzenler,

                Sloganlar atar durur.

                Ama okuyan insan akan suya kapılmaz.

                Kayalar gibi yerin derinliklerine gömülüdür.

                Fırtına ve kasırgalara aldanmaz.

                Milyonlar içinde yalnızlık,

                Vatanında gurbet hissini taşır.

                Özgürlükte esareti, esarette özgürlüğü solur.

                Şimdi anlıyorum

                Neden Şam mutlu,

                Kufe mutsuzdur,

                Batı neden sevinçli,

                Doğu neden hüzünlüdür.

                İstanbul neden fahişe,

                Diyarbakır neden iffetlidir...

                Allahım okumak ne kadar da acıymış,

                Buna şu yufka yüreğim nasıl dayanıyor

                Şaşıyorum...

                Keşke cahil mi olsaydım bilemiyorum!...

                Şimdi anladım

                Adem'in cennetten neden kovulduğunu,

                Yeryüzüne neden indiğini...

                Şeytanın neden taşlandığını,

                Meleklerin neden insanın yaratılışına

                Karşı çıktığını...

                Şimdi anlıyorum

                Habil'in neden öldürüldüğünü,

                Hüseyin'in başının neden kesildiğini...

                Şimdi anlıyorum

                Cennet ve cehennemin asıl anlamını,

                Yaratılışın felsefesini, yeryüzü gurbetini

                Rebeze acısını...

                Şimdi anlıyorum

                Nuh'un neden gemiye bindiğini,

                Yunus'un neden kavminden kaçtığını,

                İbrahim'in neden ateşe atıldığını,

                Musa'nın neden çöllere düştüğünü,

                İsa'nın neden havarisinin ihanetine uğradığını,

                Muhammed'in neden Taif'te

                Acımasızca taşlandığını,

                Ali'nin neden Medine hurmalıklarında

                Kuyulara gizlice feryad ettiğini,

                Hüseyin'in Aşura günü

                Neden yalnız kaldığını,

                Hasan'ın neden zehirlendiğini,

                Zeyneb'in neden başı açık

                Şam sokaklarında gezdirildiğini...

                Okumak derttir arkadaş,

                Derde talib ol da öyle oku.

                Benim gibi okuduktan sonra

                Dertle tanışma

                Ki bir anda dünyan kararır,

                Hayatın fırtınaları,

                Kasırgaları alıp götürür seni...

                Önce bil, sonra oku;

                Önce tanı, sonra sev...

                Sevmek de derttir, okumak gibi...

                Kur'an derttir,

                Nehc’ül Belağa feryattır,

                Figandır, gözyaşıdır...

                Fazla okuma delirirsin arkadaş,

                Cehalet rahatlıktır.

                Fazla araştırma, aklını kaybedersin,

                Sessizlik ve durgunluk dinginliktir arkadaş...

                Güneş ateştir yakar, sen aya bak...

                Ay seni yakmaz,

                Gece karanlığında dostun olur,

                Ama güneş gibi de aydınlatmaz onu da bil...

                Vatan rahattır,

                Gurbet acı,

                Garib varlık içinde yokluk,

                Mutluluk içinde hüzün taşır

                Kalbinin derinliklerinde.

                İnsanlar gülünce o sızlar,

                Gafiller uyuyunca o ağlar...

                Sevda da acıdır tadan bilir,

                Sevgili hüzündür seven anlar...

                Göçmen kuşlar hüzün taşır göçtüğü diyarlara,

                Yağmur gamını yıkar indiği beldelerin,

                Güneş acısını dindirir doğduğu toprakların,

                Deniz ateşini söndürür kızgın yüreklerin,

                Geceler gözyaşını gizler gizli sevdaların,

                Bülbül ağıtını yakar ayrıldığı güllerin,

                Yıldızlar aşkını zemzeme eder,

                Gökyüzündeki Leyla'nın,

                Bulutlar kalbini taşır,

                Zindandaki mahkumların;

                Gardiyanlar zebanisi kesilir,

                Yeryüzü cehenneminin;

                Ayrılıklar hatırasını taşır

                En güzel vuslatların;

                Kayalar sembolü kesilir,

                En kutsal direnişlerin;

                Şebnem gözyaşıdır,

                Seherde duyulan özlemlerin;

                Kerbela mihrabıdır, Kufe aşıklarının;

                Şam fahişesidir, zinadan doğan soysuzların...

                Sahi neden okudum ben anne,

                Ne olurdu sözünü tutsaydım da

                Dert yumağı belaya atmasaydım kendimi...

                Şimdi böyle gurbet ellerde,

                Yapayalnız kalmaz,

                Dizlerinin altında olurdum.

                Kışı olmazdı hayatımın,

                Hep baharı yaşardı ümitlerim...

                Gözümde kalmadı yaşım,

                Kalbimde kalmadı hiç bir ümidim,

                Beynimde kalmadı hiç bir düşüncem,

                Ruhumda kalmadı hiç bir arzum...

                Hep dert ve kedere boğuldu her şeyim...

                Ama üzülme be anne,

                Güneş bizimdir,

                Yağan yağmurlar

                Bizim şarkımızı söylüyor,

                Akşam yıldızları bize göz kırpıyor,

                Zindan mahkumları

                Bizim sevdamızı terennüm ediyor,

                Gözler bizi ağlıyor,

                Dudaklar bizi sayıklıyor,

                Kalpler bizi seviyor...

                Acı baldan tatlıdır anne,

                Mutluluk ise zehirden acı bu dünyada...

                Gel de baldan tatlı acılara talib ol,

                Zehirden acı mutluluklara kanma...

                Zeyneb ne dedi duymadın mı sen

                O Şamlı soysuza?

                "Vallahi ben güzellikten başka

                Bir şey görmedim."diye feryad etti

                Kerbela varisi...

                O dünyadaki tüm acıları güzellik görmüştü anne,

                Sen de neden görmeyesin,

                O dünyadaki tüm mutlulukları

                Çirkinlik bilmişti anne,

                Sen de neden bilmeyesin...

                Ne olur anne sitem etme bana öyle,

                Biraz da beni dinle,

                Biraz da Zeyneb'i anlamaya çalış

                Olmaz mı?

                Hayatın gerçek mutluluğu acılarda,

                Gerçek acısı ise

                Mutluluklardadır anne,

                İnsanlar bilmezler.

                Sen bilmez misin insanlar uykudadır,

                Ancak ölünce uyanırlar,

                İş işten geçince anlarlar...

                Sen doğru söyledin biliyorum,

                Fazla okumak insanı deli eder anlıyorum,

                Ama bu delilik

                Gerçek akıllılıktır be anne...

                Bu zamanda gerçek akıllılar deliler,

                Gerçek deliler ise

                Akıllıyım diye gezinenlerdir...

                Gel anne gel,

                Ne olur üzme beni,

                Sitem etme bana öyle,

                Ne olur, bırak da

                Gerçek mutluluk olan acıları tadayım,

                Bırak da gerçek akıllı olan delilerle kalayım,

                Alıp götürme beni dostlar mahfilinden...


                Kadri Çelik

                Yorum


                  #9
                  Ynt: KADRİ ÇELİK ŞİİRLERİ...

                  Allah razı olsun..

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: KADRİ ÇELİK ŞİİRLERİ...

                    sen yoktun


                    Günler zakkum yaprakları gibi

                    Birer birer dökülürken ayaklarımın dibine

                    Ben her gece karanlığa dikip gözlerimi

                    Senin aydınlığını bekledim

                    Sen yoktun



                    Binlerce adım attığım bu kentin sokaklarında

                    Her köşeyi her parkı her ağacı ezberledim

                    Sevdaya bulanmış her kaldırım taşında

                    Seni aradım

                    Sen yoktun



                    Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı

                    Her bir hücremin cezasını ta yüreğimde hissederken

                    Beni enkazın altından çekip alabilecek

                    Ellerini aradım

                    Sen yoktun



                    Özlem şarkılarını ezberledim

                    Kimini bağıra çağıra kimini fısıltıyla söyledim

                    Karanlığa haykırdım hasretini

                    Sesimi duyacaksın diye bekledim

                    Sen yoktun



                    Senden gelecek tek bir haberi bekledim

                    Saatler asır gibi geldi geçmedi

                    Çalan her telefonu

                    Yüreğimin deli gibi çağlayana dönen atışıyla açtım

                    Senden başka duyduğum her seste

                    Hep aynı hayal kırıklığını yaşadım

                    Onlar beni duymak istiyordu bense seni

                    Sen yoktun



                    Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi

                    Karanlığın kucağına uzattım her gece

                    Bir an önce sabah olsun diye

                    Uykunun beni çekip almasını istedim

                    Olmadı!

                    Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan

                    Kaç gece merdivenlerdeki ayak seslerini dinledim

                    Gelen sensindir diye

                    Sen yoktun



                    Her akşamla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine

                    Ay yalnızlığın işaretiydi benim için

                    Beni ıslatan yağmur olmadı

                    Ben senin özleminle sırılsıklamdım Ağustos sıcağında

                    Hayat bana merhaba dedi

                    Uzun ayrılıktansonra gelmez dediğim

                    Göçmen kuşların dönüşünü gördüm

                    Sen yoktun



                    Gökyüzünün sonsuz maviliğine umut bağladım

                    Sokaklarda fark ettim bekleyişlerimi

                    Hep sensiz arabalar geçti yanımdan

                    Ben yıldızların hasret türkülerine eşlik ettim

                    Sen yoktun



                    Gözümden tek bir yaş kalmadı

                    Onlar sana aktı sana akmalıydı

                    Kimselere söyleyemedim acılarımı

                    Bekleyişimin öyküsünü kimselere anlatamadım

                    Nice fırtınalar koptu yüreğimde

                    Dalgalar dövdü hayallerimi

                    Sığınacak bir liman yaslanacak bir omuz aradım

                    Sen yoktun


                    Kadri Çelik
                    "Güzelliğin afeti kibir, mertliğin afeti zulümdür." (İmam Ali A.S.)

                    Yorum

                    YUKARI ÇIK
                    Çalışıyor...
                    X