Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

KERBELA DESTANI

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    KERBELA DESTANI

    KERBELA DESTANI

    Yıl, hicri atmis birdi Muharremin ikisi
    günes o gün büyük bir faciaya gebeydi
    peygamberin gülünü o gün solduracaklar
    Korkmadan yaprakları bir bir koparacaklar.

    Kerbela üzgündü o gün, Kerbela kederli...
    Dil verseydi o an Allah, konuşurdu belki.
    “Durun gelmeyin” diyecekti “ey kafile"
    Ama ses çıkamıyor Kerbela’dan nafile

    En önde imam Hüseyin şehitler serveri,
    Dünyada yoktur esi, yoktur onun benzeri.
    Muhammed Mustafa`nın gözünün nuru,
    Hasan-ül Müctebanın kardeşi, Ali´nin oğlu.

    Bir yanında Ebul Fazl Kerbela’nın sekkası.
    Digeri Ali ekber Hüseynin balasi
    nurla dolu yüzü , Resule benzer camali
    ögle bir yigittki o tipki dedesi Ali

    Arkasında yarenler, Kerbela yiğitleri
    Korkudan eser yok , ölümsüzlük niyetleri
    Biliyorlar birazdan olacaklar şüheda
    Verecek cenneti sorgusuz onlara Huda

    Vardılar Kerbela’ya, vardılar Neyneva’ya.
    Baktılar karşıda duran kinle dolu orduya,
    Hic bir asik korkmadi bir an telas sarmadi
    Yüreklerde sadece ebedi vuslat vardı.

    Haykırdı imam Hüseyn 120 bin kişiye,
    Son defa uyarayım belki kar eder diye.
    Ey insanlar dinleyin! Söyleyin ben kimim?"
    Peygamber’in torunu Hüseyin degil miyim?

    Nasihatlari Hür`den başkası dinlemedi.
    Onun güzel sözleri kalplerde yer etmedi.
    Zira onların kalbi artık taşa dönmüştü,
    Duygular körelip, merhametler ölmüştü.

    Ömer bin sad kormadan atti ilk hain oku
    Seytan girmis icine yoktu kalbinde korku
    Böyle başladı,savaş bir süre devam etti,
    Rabbimin huzuruna elli sevdalı gitti.

    Ehlibeyt’ten ilk önce Aliekber meydanda,
    Allah’ım bu ne haşmet, bu ne güzellik eda
    Savaştı kahramanca yetmiş kişi öldürdü,
    Yaklaştı babasına susuzluğun bildirdi.

    Hüseyn yavrusuna şahadet müjdesi verdi,
    “Deden Muhammed sana su verecek” simdi
    Şehit düştü Aliekber, Hüseynin yavrusu,
    Nasıl kıydılar ona yok mu Allah korkusu.

    Sırayle tüm asiklar şahadeti seçtiler,
    Hakkaniyet yolunda dünyadan vazgeçtiler.
    Sonra kardeş yadigarı Kasım izin istedi,
    Hüseyin ağlayarak “git ve şehit ol” dedi.

    Kasimda savaşırken kendinden geçmişti,
    Bir çoğunu öldürüp şahadete ermişti.
    Abdullah, Cafer, Osman onlar da şehit oldu.
    Huseyin’in yüreği hüzün ve kederle doldu.

    Geriye sadace Ebul Fazl Abbas kalmıştı,
    Susuz çocuk sesleri yüreğini yakmıştı.
    İstedi su getirsin bindi korkmadan ata,
    Oklara aldırmadan yaklaşmıştı Fırat’a

    Tuluma su doldurdu, biraz içmek istedi,
    Huseyin’im “susuzken ben nasıl içerim” dedi.
    Varamadı çadırlara kollarını kestiler,
    Hüseyin’i, sancaktarı, Abbas’ından ettiler.

    Hüseyin “benim artik belim kırıldı” dedi.
    Zeyneb’in feryadına yerler gökler inledi.
    Hasta Seccad dayanamadı savaşmak istedi,
    Fakat imam ona bir türlü müsaade etmedi.

    İmam buyurdu “yeryüzü hüccetsiz kalmasın”
    Seccad dursun yerinde o da şehit olmasın.
    Peygamber’in gülü biliyordu artık ayrılmalı,
    Haremdeki kadınlarla birer birer vedalaşmalı.

    Aldı öptü Alieskerin güzel yüzünü,
    Sonra orduya tutup söyledi son sözünü.
    “Bir damla su verin su suçsuz bebeğe”
    Fakat kana boyandı elleri su yerine.

    Okladılar yavruyu, bir parçacık bebeği,
    Nasıl dayandı buna Hüseyin`in yüreği.
    İnsan değildi bunlar adeta canavardılar,
    Minicik bir bebeği nasıl da okladılar.

    Yalnız kaldı Hüseyin bela çölü Kerbela’da,
    Görseydi o halini, dayanmazdı anası Zehra.
    Fırat kana boyanmış, yerlerde başlar vardı.
    Yürekler acı dolu, gözlerde yaşlar vardı.
    Hüseyin bir aslan gibi çıktı meydana,
    Haykırdı “katiller korkmayın çıkın karşıma”.
    Öyle bir savaştı ki görenleri şaşırttı,
    Bu hali Ömer b. Sad’ın sabrını taşırdı.

    Bağırdı “durmayın sarın etrafını hep birden”
    Geliyordu mızraklar bedenine her yerden.
    Üç ok birden gelip isabet etti kalbine,
    Kıydılar Abdullah’a, kıydılar Hüseyin’e.
    Hüseyin’in atı Zülcenah, kanlı gelince çadırlara,
    Anlaşıldı Hüseyin kavuşmuştu Rahman’a.
    “Hüseyin” feryatları çadırları sarmıştı,
    Kardeş acısı Zeyneb’in yüreğini yakmıştı.

    Fırladı çadırdan dışarı, haykırdı “Hüseyin” diye,
    Gördü Hüseyin’in kesik başını Şimr’in elinde.
    Ne yaptınız katiller acımadınız mı bize,
    Peygamber Ehlibeyt’i emanet etmedi mi size?

    Söyleyin emanete böyle mi sahip çıktınız?
    Bedenleri oklayıp çadırları yaktınız.
    Rabbim soracak elbet, bunun hesabını,
    Acımadan kestiniz âl-inin pak evladını.

    Taktılar başları birer birer mızraklara,
    Dolaştırdılar caniler utanmadan sokaklarda.
    Zeynep dayanamadı, halka meramını anlattı,
    Onun bu haykırışı yürekleri dağlattı.

    Taşıdı Kerbela’yı tam 1400 sene ileri
    Hüseyin`’n sevgisi kaplamış gönülleri,
    Yezid, Şimr ölmedi, bugün de yaşıyorlar,
    Busch, Saddam, Blair isimleri taşıyorlar.

    Arzu/Çetinkaya/Almanya
    28/1/2006

    #2
    Ynt: KERBELA DESTANI

    Allah razı olsun kardeşim
    Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
    İmam Ali (a.s)

    Yorum


      #3
      Ynt: KERBELA DESTANI

      Allah razı olsun..

      Yorum


        #4
        Ynt: KERBELA DESTANI

        harika bir şiir kardeşim Allah razı olsun
        umarım artık bu tür türkçe şiirlerden sinezen ve mersiye yaparlar
        azerice sinezenlerden ben de dahil yeni nesil bir şey anlamıyor duygu güzel ama tek başına yeterli olmuyor..
        sizin gibi günümüz türkçesiyle şiir yazanların şiirleri sinezen olarak bestelenip okunursa çok daha güzel olur
        gönlünüz ehlibeyt acılarını yazmaya hep açık olsun kardeşim...

        Yorum

        YUKARI ÇIK
        Çalışıyor...
        X