ŞAKİRT FETHULLAH GÜLEN
Ali Mert
Bismillah...
İlk kendisini ağlamaklı hararetli vaaz kasaetlerinden tanıdım. 80 öncesi bayağı radikal sayılabilecek vaazları vardı. Ve seksen darbesinde herkes aranırken o İzmir‘de en merkezi camiide yine kürsüdeydi. Üstelik adı da arananlar listesinin en üstelerinde iken.. bulunamıyordu..
Şakirt deruni yönü çok güçlü kelime hazinesi çok geniş birisi. Konuşmalarını dinlediğinizde hiç de boş biri olmadığını görüyorsunuz.. kekeleme düşünme dil sürçmesi yok denecek kadar az olan güçlü bir hatip..
Bir o kadar da siyasi dehaya sahip. Herkesin kaçacak delik aradığı 28 şubat post modern darbesinde onun üzerine de gittiler. O, devletim isterse tüm okullarımı eğitim bakanlığına devretmeye hazırım kendim de hiç konuşmam ömrümün sonuna kadar bir mağarada bile yaşayabilirim" diyerek tüm şüphe ve tereddütleri savacak kadar bilgili bilinçli..
Ama buna rağmen ülkesi onu kabul etmedi onun değerini bilmedi ve ömrü ahirinde ecnebi memleketinde yurda hasret günlerini tüketmekte. Tedavi dense de gerçekte Şakirt'in ülkesine dönememesinde başka etkenler söz konusu..
Buraya kadar yazdıklarımız zahiri görünüm ve halkın geneline yansıyan şekliyle dıştan bakışlar. Oysa olayların iç yüzleri de var ve hakikat genelde bu iç yüzlerinde olayların...
Şakirt çok ince kurnaz bir siyaset gütmektedir. Ki bu siyasetinin temel maskesi siyasete karışmayız sloganı oluşturmaktadır..
O siyasetin tam merkezinde, belki de yönlendirici tepe noktasındadır. Öyle ki iç siyaset kendisine yetmeyip çapını genişletmiş dünya siyasetine müdahil olmak istemiş ve kendisine göre dünyanın yönetim merkezi gördüğü ABD'ye taşınmış karargahını oraya kurmuştur..
Etkili de oldu tabi bu taşınmada. Böylece siyasal İslam‘a karşı en etkili mücadele yöntemi olan ılımlı İslam temsilcisi olmuştur. Dünyada ABD, şeytani plan ve acımasızca sömürü ve fesadı için bu etkili silahta kullanmak için bizzat en iyi aday Şakirt‘i kanatları altına almıştır.. Artık nerede bir ABD üssü var orada Şakirt okullarını görmeden edemezsiniz. Ve bu okullar bulunduğu ülkenin aristokratlarına hitapla geleceğin yöneticilerini yetiştirirler. 30-40 yıl sonrasının yöneticileri böylece ABD kollarında yetişen ılımlı İslamcılar bu okullardan çıkacaktır.
Türkiye'de kendini güç sananlar Şakirt‘i tanımayanlardır. Devlette bile işsizlik, diplomalı işsizlikten geçilmezken istihdam sıkıntısı olmayan tek kurum Şakirt holding şirketidir. Yurt içi ve yurt dışı iş garantili okul cemaat yapılanması özenle tıkır tıkır yürümektedir..
Tüm bu işlerin çuval çuval dolarlar (pardon finans finans bankalar) olmaksızın yürümesi mümkün değildir. Bu cemaatin gazete, tv ya da bir kaç hayır sahibinin bağışlarıyla dönecek bir çark değildir. Hiç bir yurt dışı yoksulluk içinde okul açma çalışmasında koşuşturan nurcu erlerin gizemli hikayeleri bu açığı kapatacak türden değildir. Bunu ancak hayattan habersiz çocuklar ya da kafasını kuma sokmuş dünya ticaretinden ve dengelerinden habersiz saf cemaatçiler inanabilir..
Böyle bir atmosferde Şakirt'ten Gazze olaylarında farklı açıklama beklemek, gücünün üstünde bir beyan ummak mümkün müdür? Herkes bu olaylarda durduğu yerden konuşmaktadır.. Ve Ahiretteki konumu da bu konumdan farklı olacak değildir.
Peki nedir Şakirt'ın durduğu konum.. Dünya siyasetine maddi açıdan bakan birisi için siyonizmin gücünü görmemek imkansızdır. İşte ABD'de yaşayan hoca bunu gördü. Ve kendisi bundan sonra her işinde İsrail'i efendi sayıp ondan izin almaya başladı. Ondan izin almadan dünyada bir iş yürütmek mümkün değildi çünkü. Çünkü dünyada siyonist İsrail ona göre tam bir hüküm süren tanrı idi.. Öldürdüğü ölür yaşattığı yaşar, izin verdiği iş yapar, izin vermediğinin okulları tv leri kapanır şirketleri batar..
Böyle bir güce teslim olmuşluk altında biri gün geliyor penceresini açtığında gözü bir karartıya ilişiyor. Siyonist tanrılarının arasında hiç sağa sola aldırmadan başı dik yürüyen bir gurup var. Siyonist tanrı mağduru mazlumların elinden tutmak için elini uzatmış, var olan tüm onuruyla yürümekte yoluna..
Şakirt gözlerini ovuşturarak hayal gördüğünü sanır önce çünkü hiç hayalinden bile geçiremez bunları.. ve içlerinde kendini adam yerine koyan birileri bu işi nasıl yapalım der. Onlara tanrıdan izinsiz ha! der.. ve kervan yürür gider..
Sonunda siyonist kan içici tanrı gazaplanır ve küfürler savurarak kervanın yolunu keser, mağdurlara yardım edecekken onları mağdur duruma düşürür..
İşte Şakirt bir kez daha yanılmadığını görüp siyonist tanrısına şükretmektedir... Daha bir samimiyet ve ihlasla nasıl bir güçlü tanrısı olduğunu hissedip ibadetini kulluğunu daha bir pekiştirmektedir..
Ya tanrının hak olması sonsuz hayat, hak adalet özgürlük zulüm mağduriyet gibi kavramlar mı!..
Günün birinde hayatın sadece dünyadan ibaret olduğunu kabul edip beyinlerini ve vicdanlarını bu yalanla ezenlerin sarsılacakları an gelecektir. O zaman kimlerin kime taptığı ayan beyan ortada olacaktır. Dünyanın zalimlerine yakın durup ateşe tutulanlar hatta bu zalimlerle birlikte zulüm ateş yakanların kandırdıkları da kurtulamayacaktır..
Bu olay bana Ebu Hureyre‘yi hatırlattı. Muaviyenin kuduz köpeği Busr b. Ertatla her yerde cinayet işlerler, Medine‘de 20 bin Müslüman kanı döker, sahabe katleder, kadınların ırzlarına geçmeyi mübah görürler ve sonrasında Ebu Hureyre oraya vali bırakılır. Busr köpeği kan dökmeye Basra‘ya yol alır..
Olayın ilgisi belki de aynı hadis ve siyasetten beslendikleri içindir
www.rasthaber.com
Ali Mert
Bismillah...
İlk kendisini ağlamaklı hararetli vaaz kasaetlerinden tanıdım. 80 öncesi bayağı radikal sayılabilecek vaazları vardı. Ve seksen darbesinde herkes aranırken o İzmir‘de en merkezi camiide yine kürsüdeydi. Üstelik adı da arananlar listesinin en üstelerinde iken.. bulunamıyordu..
Şakirt deruni yönü çok güçlü kelime hazinesi çok geniş birisi. Konuşmalarını dinlediğinizde hiç de boş biri olmadığını görüyorsunuz.. kekeleme düşünme dil sürçmesi yok denecek kadar az olan güçlü bir hatip..
Bir o kadar da siyasi dehaya sahip. Herkesin kaçacak delik aradığı 28 şubat post modern darbesinde onun üzerine de gittiler. O, devletim isterse tüm okullarımı eğitim bakanlığına devretmeye hazırım kendim de hiç konuşmam ömrümün sonuna kadar bir mağarada bile yaşayabilirim" diyerek tüm şüphe ve tereddütleri savacak kadar bilgili bilinçli..
Ama buna rağmen ülkesi onu kabul etmedi onun değerini bilmedi ve ömrü ahirinde ecnebi memleketinde yurda hasret günlerini tüketmekte. Tedavi dense de gerçekte Şakirt'in ülkesine dönememesinde başka etkenler söz konusu..
Buraya kadar yazdıklarımız zahiri görünüm ve halkın geneline yansıyan şekliyle dıştan bakışlar. Oysa olayların iç yüzleri de var ve hakikat genelde bu iç yüzlerinde olayların...
Şakirt çok ince kurnaz bir siyaset gütmektedir. Ki bu siyasetinin temel maskesi siyasete karışmayız sloganı oluşturmaktadır..
O siyasetin tam merkezinde, belki de yönlendirici tepe noktasındadır. Öyle ki iç siyaset kendisine yetmeyip çapını genişletmiş dünya siyasetine müdahil olmak istemiş ve kendisine göre dünyanın yönetim merkezi gördüğü ABD'ye taşınmış karargahını oraya kurmuştur..
Etkili de oldu tabi bu taşınmada. Böylece siyasal İslam‘a karşı en etkili mücadele yöntemi olan ılımlı İslam temsilcisi olmuştur. Dünyada ABD, şeytani plan ve acımasızca sömürü ve fesadı için bu etkili silahta kullanmak için bizzat en iyi aday Şakirt‘i kanatları altına almıştır.. Artık nerede bir ABD üssü var orada Şakirt okullarını görmeden edemezsiniz. Ve bu okullar bulunduğu ülkenin aristokratlarına hitapla geleceğin yöneticilerini yetiştirirler. 30-40 yıl sonrasının yöneticileri böylece ABD kollarında yetişen ılımlı İslamcılar bu okullardan çıkacaktır.
Türkiye'de kendini güç sananlar Şakirt‘i tanımayanlardır. Devlette bile işsizlik, diplomalı işsizlikten geçilmezken istihdam sıkıntısı olmayan tek kurum Şakirt holding şirketidir. Yurt içi ve yurt dışı iş garantili okul cemaat yapılanması özenle tıkır tıkır yürümektedir..
Tüm bu işlerin çuval çuval dolarlar (pardon finans finans bankalar) olmaksızın yürümesi mümkün değildir. Bu cemaatin gazete, tv ya da bir kaç hayır sahibinin bağışlarıyla dönecek bir çark değildir. Hiç bir yurt dışı yoksulluk içinde okul açma çalışmasında koşuşturan nurcu erlerin gizemli hikayeleri bu açığı kapatacak türden değildir. Bunu ancak hayattan habersiz çocuklar ya da kafasını kuma sokmuş dünya ticaretinden ve dengelerinden habersiz saf cemaatçiler inanabilir..
Böyle bir atmosferde Şakirt'ten Gazze olaylarında farklı açıklama beklemek, gücünün üstünde bir beyan ummak mümkün müdür? Herkes bu olaylarda durduğu yerden konuşmaktadır.. Ve Ahiretteki konumu da bu konumdan farklı olacak değildir.
Peki nedir Şakirt'ın durduğu konum.. Dünya siyasetine maddi açıdan bakan birisi için siyonizmin gücünü görmemek imkansızdır. İşte ABD'de yaşayan hoca bunu gördü. Ve kendisi bundan sonra her işinde İsrail'i efendi sayıp ondan izin almaya başladı. Ondan izin almadan dünyada bir iş yürütmek mümkün değildi çünkü. Çünkü dünyada siyonist İsrail ona göre tam bir hüküm süren tanrı idi.. Öldürdüğü ölür yaşattığı yaşar, izin verdiği iş yapar, izin vermediğinin okulları tv leri kapanır şirketleri batar..
Böyle bir güce teslim olmuşluk altında biri gün geliyor penceresini açtığında gözü bir karartıya ilişiyor. Siyonist tanrılarının arasında hiç sağa sola aldırmadan başı dik yürüyen bir gurup var. Siyonist tanrı mağduru mazlumların elinden tutmak için elini uzatmış, var olan tüm onuruyla yürümekte yoluna..
Şakirt gözlerini ovuşturarak hayal gördüğünü sanır önce çünkü hiç hayalinden bile geçiremez bunları.. ve içlerinde kendini adam yerine koyan birileri bu işi nasıl yapalım der. Onlara tanrıdan izinsiz ha! der.. ve kervan yürür gider..
Sonunda siyonist kan içici tanrı gazaplanır ve küfürler savurarak kervanın yolunu keser, mağdurlara yardım edecekken onları mağdur duruma düşürür..
İşte Şakirt bir kez daha yanılmadığını görüp siyonist tanrısına şükretmektedir... Daha bir samimiyet ve ihlasla nasıl bir güçlü tanrısı olduğunu hissedip ibadetini kulluğunu daha bir pekiştirmektedir..
Ya tanrının hak olması sonsuz hayat, hak adalet özgürlük zulüm mağduriyet gibi kavramlar mı!..
Günün birinde hayatın sadece dünyadan ibaret olduğunu kabul edip beyinlerini ve vicdanlarını bu yalanla ezenlerin sarsılacakları an gelecektir. O zaman kimlerin kime taptığı ayan beyan ortada olacaktır. Dünyanın zalimlerine yakın durup ateşe tutulanlar hatta bu zalimlerle birlikte zulüm ateş yakanların kandırdıkları da kurtulamayacaktır..
Bu olay bana Ebu Hureyre‘yi hatırlattı. Muaviyenin kuduz köpeği Busr b. Ertatla her yerde cinayet işlerler, Medine‘de 20 bin Müslüman kanı döker, sahabe katleder, kadınların ırzlarına geçmeyi mübah görürler ve sonrasında Ebu Hureyre oraya vali bırakılır. Busr köpeği kan dökmeye Basra‘ya yol alır..
Olayın ilgisi belki de aynı hadis ve siyasetten beslendikleri içindir
www.rasthaber.com
Yorum