Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


    Her gün aşura! Her yer kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    176


    Allah’ın cenneti ve Ehl-i Beyt’in Himayesine Doğru Konumu:

    ’’Ey mutmain (huzura eren) nefis! Dön Rabb’ine… Gir Kullarımın arasına gir…’’ benim has kullarımın arasına, Muhammed ve Ehl-i Beyt’inin himayesi altına gir. Ehl-i Beyt, Allah’a yakın olan (mukarrebun) kullardır. Ölüm anında yüce ruhlarla bağlantı kuran kişi ’’mutmain nefis’’ derecesinden nasibini alıp itminan (huzura erme) makamına ulaşan kişidir. Öyle ki bu kişi ölümden sonra hiçbir azarlayıcı ve engelleyici olmaksızın doğrudan doğruya Ehl-i Beyt’in koruması altına ve Allah’ın has cennetine girer: ’’Cennetime gir!’’ Kişi nefs-i mutmain sahibi olmadan cennete giremez.

    İnsanın Gurur ve Amel Konumu:

    Ahiret için çalışmak önemlidir. Bu ise çabalayıp yorulmasıkça mümkün değildir… Beceri ve yetenek olmaksızın gerçekleşmeside çok zordur.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarında da daha önce ’’Nefs-i mutmainne’’ konusunda açıklamada bulunmamıza rağmen bizi kuşatan gururu kırmak için daha ayrıntılı olarak bu meseleyi ele almamız gerekmektedir. Zira insan cahildir; aldanır, gururlanır. Bu açıklamalarda amacımız: 1- ) Gururumuzu bir ölçüde kırmak. 2-) Daha çok tevbe etmeye çalışarak ’’mutmain nefis’’ derecesine ulaşabilmektir.

    Nefsin Çeşitleri Konumu:

    1- ) İnkar ve dünya sevgisi için de kaybolup nefsin arzu (ve heva)’larına uyup kapılmak olma aşamasındaki kişi.

    2 - ) Kulluk yolunda ileriye doğru yürüyüşünde hiçbir duraklama ve sarsıntı geçirmeden Allah’a boyun eğen ve O’nun kuralları ve kanunları çerçevesinde yaşayan kişi.

    3 - ) Ortada, bu üç iki sınıf arasında olan kişi. Yani bazan bu tarafta bazan da öbür tarafta olan kişi. Bazan Rahman’a kul olur, bazan de heva ve şeytan’a. Mescid’de genellikle Rahman’a kul olur. Eve ve çarşıya dönünce Şeytan’a kul olur. Bu kişi inkâr ile iman arasında dolaşır durur.

    Öğüte kulak verince etkilenir. Daha sonra geçmişte yapmış olduğu kötü eylemler için pişmanlık duyar. Ne var ki bir de bakarsınız ki gaflet onu yerden yere vurmuş, ayağını kulluk yolundan kaydırmıştır. Artık o yatışmış yani (mutmain) ve kararlı değildir.

    Zikrettiğimiz bu üç sınıf, Kur’an-i Kerim’den yararlanarak da oryata konulabilir bir sonuç çıkarmak geregir.
    Küfür yani (şeytan) karar kılan, yani tam bir biçimde nefs-i emmare ile içkin olan sınıfın değişik basamakları vardır. Öyle ki karanlıklara tam daldıktan sonra bu sınıf için geride bir nur kalmaz. Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


      Her gün aşura! Her yer kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      177


      Nefs-i Emmare’nin İnkarcılığı Konumu:

      Nefs-i emmare sert ve utanmazdır. Utanmazlığı öyle derecesi vardır ki, kendisini isbat, Allah’ı inkâr eder konumuna gelir... Ey nefis! Sen Yaratıcısız nasıl var olursun?! Kendi varlığını kabul ediyorsun da Yaracıtının varlığını kabul etmiyorsun!... Diyorsun ki gözümle görmediğim ilahi’yi nasıl onaylayabilirim? Nefsini gözlerinle görüyor musun ki onun varlığını onaylayabilesim. Bu çok önemli bir kavram. Yaratıcısının varlığını onaylamıyorsun? Tüm bunlar inkarı benimseyen nefs-i emmareye uymak aracılığıyla meydana geliryor fakat farkında bile değilsin.

      İnsan üstünde bulunan Nefsin kâmil anlamında kendisini bağımsız olarak görmesi onun alçaklığı için yeterlidir bile. Nefis kendi başına bir şey olmadığını bir türlü onaylamak istemiyorsun. Tam bunun aksine kendini herşey yapabildiğini sanıyorsun. Gücüm... Olgunluğum... Bilgim... ve ben, ben yani (ene) diyerek Yaratıcı’yı inkara kadar varıyorsun. Bu dünya hayatından başka bir hayatı onaylamıyor ki!...

      Hukuksal bir anasayamız olan Kur’an-ı Mecid, bu tür kendi ifadeleriyle bize bildirir: ‘’Dünya hayatımızdan başkası yoktur’’ (En’am, Suresi.6) ayet ilkesinde O’nun için bir dünya hayatını garanti altına almak işleri yolunu koymak gerekir.

      Maddecilik ve Düşünce Tarzı Konumu:

      Hayatının amacı sadece dünyalık durumunu düzeltmek gayesinde olan kişi veya kişiler, hiçbir lazha ben kulum, herbir şeyi koruyan bir Yaratıcım var diye düşünmez. Tam bunun tersine başlangıç ve sonu konusunda kuşkulanır. Ne var ki görmediği hafıza ve hayal günü konumundaki kuşkusuzluğu onun hafiza ve bilinç sahibi olduğuna kesin inanır. Pekiyi, bu nerede yani senin bilinç ve hafiza? Sen onları canlı gözlerinle göremiyorsun ki, O halde sen bilinçsiz ve hafizasız mısın?
      Sen görüyor ve işitiyorsun ya ilahin?...

      Alemlerin Rabbinin varlığını, en açık konlardan biridir.
      Sen görüyorsun da İlahın nasıl görmez?... Bu çok mu? Çok garip bir olay...
      Gözün görüyor... Gözü yaratan görmüyor?... Bu bir biriyle çelişkilidir. Sen mi gözünü yarattın?... Asla... Bu organı yaratan, seni kuşatan ve araçsız görendir.

      Ey nefis! Sen kulak yoluyla işitiyorsun. Kulağı yaratan ise senden daha iyi işitir. (Şüphesiz ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir.) – (Taha Sûresi. 7.) Bu anlam Tebareke Sûresinde tüm incelikleriyle açıklanmıştır: ‘’Yaratan bilmez mi?’’ Ne var ki Nefs-i emmare bu gerçeği onaylamaya yanaşmaz. Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


        Her gün aşura! Her yer kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        178


        Nesfs-i Emmare ile Kulluğun Çatışması Konumu:


        Nefs-i emmarenin işi gücü hakkı parçalamak ve kendisi için bağımsızlık iddiasında bulunmaktır. Kulluk ile asla barışık değildir.

        Nefs-i emmarenin de değişik mertebeleri var. Bazısı ömür boyu 24 saat bu durum üzeredir, bazısı ise bazı vakitlerde bu huy üzeredir.

        Nefs-i emmare sahibi kulluktan başka habersiz olarak kendisi için bir yapı ve kişilik öngürür ve gelişir. Bu anlamda az veya çok hepsinde vardır. Bu gerçeği gözardı edemeyiz.

        Bazısı da kendilerini öğrencileri, hizmetçileri ve elinin altında bulunan üzerinde rab sanarak bağımsızlık taslar. Ona göre öğrencisi ona saygı göstermek zorundadır. Erkek veya kadın hizmetçisi ona boyun eğmek mecburiyetindedir. Bağımsızlık ve ruhubiyet iddiasınad bulunduğunda kulluk ile çelişki şeyler onda sadır olur. Eğer biz bu meseleler ve konular hakında örnek verirsek inanın ki sayısız sayfaları doldurmak zorundayız. Ama sizlere bir iki örnekle yetinmek zorundayız. İslam devletini kendi egemenlikleri altına alan ilk üç halife Emevioğullarına zemin hazırlayarak müslüman toplumları kendilerine kulluk etme zorunlu hallerine getirmişlerdir. Ve bunların devamlarını sürdüren Abbasioğulları ve Osmanlı padişahların müslüman halk kitlelerine kulların diye hitap etmişlerdir.

        Öğüdün Fayda Vermesi Konumu:

        Bazı anlarda hatırlatma ve öğüt sayesinde nefs-i emmarede de kulluk durumu oluşu. Allah ile kendi varlığı ve tüm varlık arasında kurulan bağlantıya döner bakar. ‘’Allah benim ve diğer insanların yöneticisidir, Biz O’na muhatciz’’ der.

        Bu durumda dünyaya kulluk ondan tam karar kılmamış olduğundan öğüt ve nasihatten etkilenir. Şöyle yalvarmaya başlar: ‘’İllahi ben inkârcı idim. Şimdi ise ‘Allah’a inandım’’ diyerek antlaşmamı yeniliyorum. İllahi! Sana inandım. Bu andan itibaren bağımsızlık iddiasında bulunmuyorum. Tam tersine ben, kendisi için hiçbir şeye sahip olmayan aciz ve güçsüz bir kulum.’’

        Evet bazı vakitlerde ise büyüklenmeye başlar. Bir saat önce kulluğunu itiraf ve ruh dünyasına yönelmek iddiasında bulunan çoğunlukla ki ilk inakarcılığına dönüvermiştir. Bu anlamda çoğunlukla kızgınlık durumunda ve başka bir kişi ile tartışma sırasında belirir. Onun iç dünyasına bakarsan Allah’ı inkar ettiğini göreceksin. Kullukla hiçbir ilişkis kalmaz bu durumda. Yazan. imam Dikmen

        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


          Her gün aşura! Her yer kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          179


          İmam Zeynel Abidin (a.s.)’ın Çocuğunu Öldüren Köle Konumu:

          İmam Zeynel Abidin (a.s.) yanına bazı misafirler gelir. Onlar da bir kaç parça eti şişlere geçirip pişirmesi için tandıra koyar. Köle gider şişleri çıkarır. O esnada İmam Zeynel Abidin (a.s.)’ın küçük oğlu oaradn geçmektedir. Kölenin elinde bulunan kızgın şişler çocuğun başına düşer ve çocuk orada can verir.

          Köle zekasını kullarak Kur’an-ı Kerim’den şu Ayet-i ilkesini okur: ‘’Öfkelerini yenicidirler.’’ İmam Zeynel Abidin (a.s.) ona cevap vererek ‘’Öfkemi yendim’’ der.

          Köle: ‘’İnsanları affedcidirler’’ der.

          İmam Zeynel Abidin (a.s.): ‘’Seni affettim’’ der

          Köle: ‘’Allah iyilik edenleri sever’’ der

          İmam Zeynel Abidin (a.s.): ‘’Seni Allah için azad ettim, sen özgürsün’’ der.

          Allah’ın kulluğunda karar kılmayan kişi kızgınlık anında ne diyebilir, ne yapabilir ki? En ufak bir sapma ve eğilme ile birlikte Hakkın kulluğundan çıkar.

          Abidlerin gerçek süsü İmam Zeynel Abidin (a.s.)’ın yaptığı ibadetleri ve kulluğundaki sürekliliği belitmek açısında şöyle bir menkibe de rivayetler olunur.

          İmam Zeynel Abidin (a.s.)’ın Köleyi Uyarması ve Azad Etmesi Konumu:

          Her şeyden önce bir kelime anlamını belirtmekte yarar var sanıyorum. Eski Arap Edebiyat dilinde Azad kelimesinin kullanma özelliği o günün zengin insan tücacarları alt mertebede bulunan yalın ayak yani (ikinci veya üçüncü ) sınıf insanları kendilerine köle olarak alırlardı. Ve bu gariban insanları iştedikleri gibi kullanma yetkilerine sahip olurlardı. Asla kendi aile fertleri ile denk veya eşit tutmazlardı.

          Hz. Muhammed (s.a.v.) kendi kölesini azad etmek isterken kölenin isteği üzerinde o köle Hz. Peygamber (s.a.v.) yanında kalarak ona hizmet etmek isterken Hz. Peygamber (s.a.v.) O’nu bir köle olarak değil manevi evlatlık olarak kabul etmişlerdir. O’nun için de ister Ehl-i Beyt hanelerinde olsun ve isterlerse 12 imamlarımızın yanında köle olarak çalıştıklarında kendileri aynı bir aile ferdi gibi davranma özgürlüğü getirilmiş ve onlara her zaman özgürlüklerine kavuşabilecek zamanlarda da serbest bırakılmışlardır. O’unun için de Azad etmek kelimesinin anlamı seni serbest bırakıyorum. Yani (özgürsün) istediğin her hangi bir memlekete dahi gidebilir. İstediğin kişinin yanında köle olmadan da serbest ve özgürce çalışabilirsin.

          El-Mecalisu’s-Seniyye, keffü’l-Ğumme, Munteha’l-A’mal ve diğer bazı eserlerde rivayet olunduğuna göre İmam Zeynel Abidin (a.s.)’ın bir kölesi, uyarılmayı hak eden bir suç işlemişti. Bunun üzerine İmam Zeynel Abidin (a.s.) eline kamçıyı alarak O’na bir kamçı vurdu. Sonra hemencecik kamçıyı köleye doğru uzattı ve dedi ki: ‘’Kısas yapmak istiyorsan kamçıyı al. Seni tedib (edeplerdirme)’den başka bir amaçla vurmadım.’’

          Köle bu durumu görünce özür diledi ve dedi ki: ‘’Şayet kısas yaparsam elimi keserim.’’

          İmam Zeynel Abidin (a.s.)’da ona (kesin olarak hatırlamıyorum) 50 dinar olduğunu sandığım bir miktar mal verdi ve ona ‘’Sen özgürsün’’ dedi. Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


            Her gün aşura! Her yer kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            180

            İnsanın Öfke Anında Kulluk Bilincinin Sürdürülmesi Konumu:

            İnsanın kızgınlık durumunda kulluk yolundan çıkmamamız için şürekli uyanık olmalıyız. Kızgınlık durumundan önce, ‘’Biz yalnızca sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz’’ ve ‘’Ey İlahım! Senden başka kimseye ibadet etmiyor ve senden başka kimseden yardım dilemiyoruz’’ diyoruz. Şimdi ne oldu da ‘’Ben olmazsam şöyle olur böyle olur’’ diyebiliyoruz?... Biraz önde Allah’a kulluk iddiasında bulunan kişi biz değil miydik?... Sanki!

            Bu konular hakında İslam Ulemalarından olan değerli ustad Seyyid Bahru’l-Ulûm’un fıhkî manzumunda sözü ne kadar da nüktelidir:

            ‘’Seni yalancı çıkaracak sözlerden kaçın
            Sen Allah’tan başkasına ibadet ediyorsun.
            Yalnızca Senden yardım diliyoruz diyorsun.
            Allah’tan başkasından yardım diliyorsun.''


            Dilinle ‘’yalnızca Senden yardım diliyoruz’’ diyorsun; pratiğe gelince ‘’ben’’ veya ‘’başkası’’ diyorsum. Bunun ne anlama geldiğini istersen bir düşün.

            İnsanın Gönül Huzuruna Ulaşmayanın Tedirginliğin Konumu:

            Bu konum hakındaki düşüncemiz ve amacımız kararlı olmayı başarmaktır. Kişi nefsi ile huzura erme yani (itmiann) ve kararlılık (sebat) derecesine ulaşmadıkça ortalıkta dolaşır durur. Bu tarafa veya o tarafa doğru gider gelir. Sallantıda olur. Bazen Allah’a bazen lezzet ve şehvetelere yönelir. Nefs-i mutmainne derecesine ulaşıldığında bu durum sona erer. Zira bu dereceye ulaşan kişi nefsi için hiçbir bağımsızlık, ilahlık veya Rabblık taslamaz. Sürekli Allah’a bağlı olduğunu hatırlar. Bir lahza (zerre kadar zaman birimi) dahi olsun. Allah’tan ayrı olduğunu düşünmez.

            İmam Ali (a.s.)’un Kumeyl duasında da şunu okuyoruz: ‘’Ey perçemimi elinde bulunduran Allah’ım!’’ Yani, ey hayatımızı, ruhumuzun, bekamızı elinde bulunduran Rabbimiz... ‘’Senden olmazsan biz ayaklarımızın üzerinde duramayız.

            Soluduğumuz nefsin girip çıkması elimizde değil.’’ Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmacı ve okuyucularına daha sonra ki çalışmalarımızda İmam Ali (a.s.) Kumeyl duasının mealini kaleme almayı müjdesinide burdan vermek isterim. İnşallah bu emsali bulunmayan güzelin Kumeyl duasıyla şıfalara nail olacağız.

            Ve yien Hz. Resulullah (s.a.v.), ‘’Gözlerimi kapadığım sırada onun açılmasını ummam’’ diye buyuruyorlardır. İşte bu kadar bile biz bağımsız değiliz. Biz köleyiz... Yaratılmış... Ne zat ne sıfat ne de fiillerimizde bağımsızıs. Hiçbir yönden kendi başımıza müstakil değiliz. İşte bunların temel anlamının olduğu en önemli nokta İnsan-i Kâmil mertebesinin konumundaki olan Dört kapı, Kırk makam’dır. Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


              Her gün aşura! Her yer kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              181

              İnsanın Kulluğa Aykırı Davranışlardan Sakınma Konumu:

              İnsan fıtratında gerçek kullara, Masumlara (a.s.)’lara uymamız gerekir. Böylelikle nefs-i mutmainneye ulaşıncaya kadar kulluğun yolunu ve üslübunu öğrenmek zorundayız. Bunun en önemli temel öğrenme yolları ise Kuran’da Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ahlakı ile İmam Ali (a.s.) pratiğinin uygulanmasında önderine uymasındaki rolu ve İmam Hüseyin (a.s.) ister Muaviye ememvioğullarına ve isterse onun oğlu Yezid gibi bir lanetlik kişiliği ile bilinen zinâkâr, şarhoş aklı başında olmayan zulümkâr , işkenceci katil ve katiller biât etmeden İslam devletinin kurallarını ve hukuksal anayasasını koruyarak kerbela’da vermiş olduğu amansız mücadele takvasıyla mümkündür.

              Cariyenin Korkusu ve İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın Üzüntüsü Konumu:

              El-Mecâlissu’s-Seniyye kitabında yazıldığına göre Malikî Mezhebî’nin reisi İmam Malik b. Enes’in şöyle naklettiğini rivayet ediyorlar: Birgün ben Medine sokaklarında dolaşırken İmam Cafer Sadık (a.s.)’ı üzüntülü olduğu halde gördüm. Onun rahatını kaçıran bir durumun olduğunu açıktı. Ahvalini sorarak: ‘’Ey Resulullah’ın torunu seni üzen , senin rahatını kaçıran nedir?’’ dedim.

              Dedi ki: ‘’Evimizde bir oda ve ona çıkmak için de bir merdiven var. Evimizde hiç kimsenin bu merdiven tırmanıp yukarı çıkmamasını tavsiye ettim. Eve girdiğimde baktım ki cariye çocuğuyla birlikte merdiveni tırmanıp yukarı çıkıyor. Beni gördüğünde korktu, çocuğu elinden düştü yere. Çocuğun ölümüne değil cariyenin benden korkmasına üzüldüm.’’

              Yaratılmışlardan değil Allah’tan korkması gerekirdi. İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın yokluğu ile birlikte Allah’ın gözetiminde olduğunu bilip O’ndan daha çok korkması icap ederdi. İmam Cafer Sadık (a.s.) yasakladığı şeyi terketmeliydi. İmam’ın gözetimi Hakk’ın gözetiminden nasıl daha üstün tutulabilir? Cenab-ı Allah’tan sürekli insani gözletler. İşte İmam Cafer Sadık (a.s.) da bunun için üzülüyordu. Nasıl Allah’tan daha fazla benden korkarsın? Ben bir kul olduğum halde nasıl benden korkup titrersin?... Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                Her gün aşura! Her yer kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                182

                İnsanın En Çok Allah’a saygı Göstermesi Konumu:

                Güvenilir kişilerden rivayetler olduğuna göre, bir kişi İmam Cafer Sadık (a.s.) huzuruna girer. Kemâl-i edep ve saygı ile selam verir. Sonra İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın başını daha sonra öper. Ondan sonra İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın ayaklarına kapanır. O sırada İmam Cafer Sadık (a.s.) haykırmaya başlar:

                ‘’Allah’a ne bıraktın?...’’

                Yani, ne yapmak istiyorsunuz? Ayaklarımı öpmek mi istiyorsunuz? Cafer de bir kuldur. Sen Allah için ne yapıyorsun? Bu kadar saygı ve boyun eğiş Allah’tan başkası için yapılmaz.

                İmam Cafer Sadık (a.s.) ve Nefs-i Mutmainne Konumu:

                İmam Cafer sadık (a.s.) sürekli olarak kâmil manada nefs-i mutmainneye sahiptir. Bundan amaç, ebedi olarak hiç gafletin peydahlanmadığı kâmil manada kulluğun en yüce derecesinin masum imamın yanında var olduğudur. İşte bu hiçbir lahza nefs-i emmareye dönüşmeyen nefs-i mutmainnedir. Kişinin nefse veya hevaya ya da dünyaya köle olmamasıdır. Hiçbir zaman gerçek anlamda nefsini bağımsız görmemesidir.

                Zira bu mertebede olan kişi kendisinin görüldüğü; Allah’ın ise görülmediğini bilmez. Sürekli Allah’ın gözetimi altında olduğunun farkındadır. İşte masum İmam bu gerçeği yakalar. O nefsini itaat edilmeye değer görmüyor ki bana saygı gösterilmelidir diyebilsin. Hayır... kesinlikle böyle demez. Zira bu durum af dilemeyi ve yeniden kulluğa dönmeyi gerektirecek gerçek küfürdür. Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  183


                  Kendi yaktığınızın Ateşin Söndürülmesi konumu:


                  Bu konu hakındaki görüş hakında düşüncemiz insanın kendi kendini ateşe atma konusundaki meselenin gerçek yönünü araştırmak ve düşünmek lazım diye düşünüyorum.

                  Değerli Ehl-i Beyt’in büyük alimlerinden olan ve İslam ulemaları mevkisinde bunulunan değerli ustad Seyyid b. Tavus (r.a.) Felahu’s-Salihin adlı eserde şöyle bir rivayet nakledilmektedir: Namaz vakitlerinde bir melek şöyle çağırır; Ey misafirler namaza kalkınız. Yakmış olduğunuz ateşi söndürünüz.

                  Öğle vaktinde şöyle çağırır: Günün başından şimdiye kadar nefisleriniz için yakmış olduğunuz ateşi geliniz, namaza bereketi ile söndürünüz. Gerçek küfür ve Allah’ın kulluğundan çıkış demek olan bu ateşi söndürünüz.

                  Biz Allah’ın kullarıyız, başımızdan ayağımıza kadar muhtacız. Böylelikle benlik yani (ben, ben demek) yok olur. Şöyle şöyle olmalıyız. Allah var ben yokum demeliyiz. Ne zamana kadar nefsiniz için bağımsızlık biçip düello için ortaya süreceksiniz. Geliniz bu benliğinizi kırınız. Körüklediğiniz bu ateşi söndürünüz.

                  İnsan’a Namazın Gafleten Deva Oluşu Konumu:

                  Bence bir insan her şeyden evel kendinı yargılanmasını öğrenip namaz konumundaki kararı doğru vermesini öğrenmelidir. Bu meseleler hakında yeterli delil ve belge verdiğimize inanıyorum. Bunun ötesideki örnek ise Ehl-i Beyt imamlarımızın takvalarında sergilenmiştir.

                  Gerçek şudur ki beş vakit namaz olmadığında insanı gerçek imana götürecek bir yol da olması imkanı yoktur. Bütün övgüler bize kurtuluş ve refah yolunu gösteren Allah içindir. ‘’Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl.’’ (Taha Suresi, 14.cü ayet ilkesi.)

                  Hz. Resulullah (s.a.v.)’den şöyle rivayet olunur ki: ‘’Şu beş vakit namazın misali şuna benzer; Şayet bir adam günde beşkez vücudunu yıkarsa sürekli temiz kalır.’’ Bu namazlar da öyledir. Açıkçası yani kişi gaflete dalıp sefsi için bağımsızlık iddiasında bulunmamalı, tam bir biçimde Allah’a yönelerek şöyle demelidir: ‘’Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz.’’ Ben muhtaç bir kullum.

                  Bununla birlikte ben yalnızım ve sadece bir olana muhtacım. O da Allah’tan başkası değildir. Ben biraz önce gaflet içinde idim. Nefsimi birşey sanıyordum. Hep ben, ben diyordum. Ey İllahim! Sana dönüp tevbe ediyorum. Beni bağışla Uluhiyyet iddiasında bulunduğum herşey için Senden bağışlanma diliyorum. Sana ibadet ediyorum ve ben Senin kulunum. Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    184

                    İnsan Nefs-i Levvame Nefis Muhasebesi Konumu:


                    Kişi veya kişiler gerçek manada hidayet, dosdoğru yolda yürümek ve Allah’ın yardımınla istikamet ehl-i olmak istiyorsa Kur’an-ı Mecid’in hukuksal anayasasının emrettiği gibi tevbe’ye koşmalıdır. Yapmış olduğu yalanlardan dolayısı ile seherlerde Allah’tan af dilemelidir. Nefsine şöyle demelidir k; ‘’Ey yalancı Allah’a kul olduğunu söylüyorsun. Kulluğun anlamı biraz önce üzerinde bulunduğun durum mudur?...’’

                    İşte buna nefs-i levvame denir... yani insan ilk önce kendi nefsini kınamalı, eksikliklerini anlamalı ve nefs-i mutmainne derecesine ulaşıncaya kadar onu ıslah etmeye çalışmalıdır. Nefs-i Levvame, nefsin derinliklerine dalmak, onun ayıplarını araştırmak bunun üzerine nefsi kınayıp hesaba çekmektir.

                    İnsanların tüm kusurlarını görmek mertlik ve mürüvvet değildir. Bütün ayıpları içeren nefisine bakmasını öğrenmelidir. İmam Ali (a.s.)’ın dediği gibi kendi nefsini terbiye eden kişi başkalarında nefslerine örnek olabilir.

                    Kişi veya kişiler nefslerine şöyle demelidirler ki: Ey yalancı niçin bu derecede beni kandırıyorsun?...

                    El-Hac eş-Şeyh Abbas el-Kumi’ye Allah’ın rahmeti olsun. Onun Müntehâ’l-A’mal adlı eseri ne kadar yararlıdır. Ondört masum imamın durumları hakkında Farsça yazmış olduğu eser ne kadar çekicidir. Ne güzel şeyler yazmıştır. Mü’minlerin yararlanmaları gereklidir.

                    Bir kaç sayfada İmam Zeynelabidin (a.s.) durumlarından yakarışından ve nefsi ile yapmış olduğu konuşmadan söz eder, İmam Zeynelabidin (a.s.)’mın nefsini kınadığı ibareler ne de güzeldir.

                    İnsanın Huzura Kavuşması için Nefsi Kınanmanın Gerekliliği Konumu:

                    İnsan amacının nefs-i levvamenin, nefs-i mutmainne derecesine varıncaya kadar varığını sürdürmesidir. Onun kulluk istikametinden saptığı anlaşılmamalıdır. Her an onun görünmeyen iç alemi bir şekil üzerindedir. Bazen maymun bazen ayı olur...

                    Maymunun işi gücü şu adamı, şöyle bir eylemde bulunduğu için taklid etmektir. O halde insan nefsi ile konuşmalı, ona kusurlarını hatırlamalıdır. Böylelikle yavaş yavaş nefs-i mutmainne derecesine ulaşabilir. ‘’Ben ve benzerlerin neredeyiz? Nefs-i mutmainne nerededir?’’ gibi soruları kendisine sormalı. Allah’ın lütfü sadece O’na belirleyici olarak yönelip Allah için kulluk yolunda sürekli bir biçimde kalabilen kişileri kapsar.

                    İşte o zaman kişi Allah için, Rahman için kul olur. Allah’a kulluk yolunda hatalarımızı eksikliklerimizi görmemiz, ardında ona niyazda bulunmamız ve diğer makamlara hazırlanmamız için öncelikle nefs-i levvameye ulaşmak gerekir. Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                      Her gün aşura! Her yer kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      185

                      İnsanın Gafleti Üzerine Çöküş Nedeni Konumu:

                      İnsan fıtratının temel nedeni kendi özerk benliğinin temel amacına vara bilmesi veya bu mesele hakında kendi kişiliği hakında tavrı ve takvasının olgunlaşıp olgunlaşmaması elbette kendi elindedir. Onun için de önemli olan konuların başında insan nefs-inin nefs-i mutmainne oluşunda belirli bir sevyeye ulaşabilmesi olmadısır.

                      Nefs-i Levvame münasebetiyle İmam Zeynel Abibin (a.s.)’a ait olan ‘’Ebu Hamze’nin duasından bazı pasajlar hatırlıyorum:
                      ‘’Ey efendim bana ne oluyor ki her ne zaman sırlarım elverişli düzeye ulaştı, tevbe edenlerin meclislerine yaklaştım dediğimde ayağımı kaydıran öyle bir musibet bana düçar oluyor ki benimle efendimin hizmeti arasında engel teşkil ediyor.’’

                      ‘’Beni kapıdan kovdun mu Yoksa?’’

                      Yukarıda alıntıladığımız İmam Zeynel Abidin (a.s.)’ın sözlerinin öncesi ve sonrası ne güzeldir. Diyor ki:
                      ‘’Seher vakitlerinde Sana münacât için kalkmaya niyetlendiğimde, üzerime bir uyku çöker. Namaz kılıp münacâtının hükmü altına girdiğimde kurtuluveriyorum’’

                      ‘’Efendim! Beni kapıdan kovup hizmetinden uzaklaştırdın mı yoksa!’’

                      Şimdi ise özellikle üzerinde durduğum cümleye bakınız:

                      ‘’Yoksa yalancılar derecesinde görüp terk mi ettin beni.’’ Baktım ki namazda yalan söyleyerek ‘’yalnızca Sana ibadet ediyoruz.’’ Dedikten sonra nefis, heva ve şeytanın kulluğuna dönüyoruz, kul olduğumuzu söylüyor fakat nefislerimiz için rabblık, bağımsızlık iddia ediyoruz, o halde yalancıyız. ‘’Sadece Senden yardım diliyoruz’’ diyoruz ama kalblerimiz Allah’a değil maddi sebeplere aşık oluyor.

                      İşte insanın Allah’a karşı olan temel inancı ve güveni hakında sıradaki normal bir insanın hata saymadığı konusundaki yalvarış şeklinin ne kadar füzülü olduğu ortaya çıkmış oluyor. Biz çiysüt emmiş insanoğlu olarak ister dört rekat namaz kılalım isterse onun yolunda herhangi bir ufak yardım yapalım, ama kendimizi Allah’a karşı çok büyük bir görev yaptığımızı düşünürken öbür taraftanda gerçek hakk İmamet makamında bulunan İmam Zeynel Abidin (a.s.)’ın Allah’a karşı yapmış olduğu tüm mücadelelerinin karşılığında yine Rabbine karşı suçlu hisedebiliyor. Burda hangi kullun Allah’a karşı yapmış olduğu mucadelenin gerçek yönü hangisindedir sizce?... Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        186

                        ‘’Bizi Nefislerimize havale Etme Konumu’’

                        ‘’Afedersen merhamet edenlerin en hayırlısısın. Azap edersen zalim değilsin.’’
                        Tüm bu kötülüklerle birlikte bana müsamaha gösterip afferder ve temizlersen bu Senin şânındandır. Zira Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin. Şâyet bana azap edip nefsimle başbaşa bırakırsan bana zulmetmiş olmazsın.

                        Zira yalanlarımdan dolayı bunu hak ettim. Ey İlahim! Muhammed ve Muhammed’in yakın akrabaları hakkı için kusurlarımızı bize göster. Bizi nefs-i levvame ile rızıklandır. Tüm vakitlerde bizlere tevbe ve inabe durumunu ihsan et. Bizleri lütfundan, Muhammed’in Ehl-i Beyt’inden kerbela-i Şeyid-i Şuhedâ İmam Hüseyin (a.s.)’ın sevgisinden 12 İmamlarımızın muhabetinden mahrum bırakma.

                        Allah’ın lanetin ve gazabın Kuran ve Ehl-i Beyt düşmanlarına ve Yezid ona uyanlardan uzaklaştırma ebedi olmak üzere onların tümüne sonsuz lanetlarini eksik etme. Bu dünyada mazlum ve ezilmiş müslüman halk kitlelerini İmam Hüseyin (a.s.)’ın yapmış olduğu Kerbela mücadelesi ile gururlandır ve onları hak adaleti için savaşmalarını güçlendir. Bizleri ve evlatlarımızı kendi kutsal anayasan olan Kur’an ve Ehl-i Beyt hukuksal kanunlar doğrultusunda bilinçlendirme zihniyetini ve kavrama anlama metodunun yaygınlaşması fikrini ihsan et. Amin ya Rabbilalemin...

                        İnsanın Allah’a Güvenmesi Konumu:


                        Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla:


                        ‘’Ey mutmain (huzur veren) nefs! Hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön Rabb’ine! Gir kullarının arasına! Gir Cennetine!’’

                        İhlahi Takdire Rıza, Huzura Ermenin Belirtilerindendir Konumu:

                        İmanın, tevhid ehl-inin ve insanlığın ulaşabileceği en son makam ve mertebelerden olan bu büyük dereceyi açıklamamızın temel amacı, bu gibi mertebelerine varıp Rabb’ine dönüş makamına ulaşmayı sağlamaktır. ‘’Rabb’ine dön!’’ çağrısına muhatap olmaktır. İşte bu, belirti ve özellikleri hoşnutluk ve teslim olmak olan itminan (huzura kavuşma) dereceinin gerçek aynasıdır.

                        İnsan üzerinde olabilen nefs-i mutmainne, itmainan ve kararlılık derecsine ulaşıncaya kadar kulluk yolunu aralıksız devam ederek güvenip iman etmek mertebesinde olmak demektir. İtminan, ızdırabın mukabilidir... Korku ve krizin zıddıdır. Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          187

                          Allah’a Güvenmek Izdırabı Yok Eder Konumu:

                          İnsan-i nefis ve insan-i fıtratının başlangıçta kendisini ve maddiyât için bağımsızlık hayallerini kurduğunda kendisini yegâne sahip olarak tasarlar. Realitede ise ızdırap ve sarsıntıdan başka bir şey yoktur kendisi için. Gerçek sahibin sadece Allah olduğu, sadece Allah’ın bağımsız olduğu düşüncesine kesin inanıncaya kadar durum böyledir. İnsan ve tüm varlık mertebeleri konumu Allah’a bağlıdırlar.

                          Bu görüş üzerinde kişi karar kılıp yatıştığında onun için korku ve üzüntü bulunmazdır. Zira artık o Allah’ın velisi oluvermiştir. (Sakın olun Allah’ın velileri için korku yoktur. Onlar üzülecek de değildirler.)

                          Ve yine Kuran-ı Kerim anayasasında buyuruluyor ki: ‘’Onlar ki inandılar ve korundular’’ (Yunus Suresi. 6) Yıllarca takva yolunda yürümek... Takva yolunda, kulluk yolunda devam etmek... Korku ve ızdırabın bulunmadığı intihan derecesine ulaşıncaya kadar ilahî tevhidin dünyası içinde akletme ve düşünme yolunda olabilmektir....

                          Bunalımın Gerçek Küfre Neden Olması Konumu:

                          Bu zamanda yaşayan halk kitleleri ve Yahudi, Hristiyan ve faşist materyalist düşünce doğrultusundaki insanların tamamı bunalım ve korku içinde olduklarını hepimizin aşıkarıdır. Bu olayların günlük gazetelerinde yazılı basında yazıldığı gibi bizler de hayatımızın korku ve ızdırapla dolu olduğuna şahitlik ediyoruz.

                          Psikolojik bir sükünetten söz edilmeside söz konusu olmuyor. Cumhurbaşkanından en alt mertebedeki kişiye kadar milyarder, ve hatta trilyoner insandan en yoksul insana kadar herkes acı ve ızdırap içerisindedir. Zira bunlar tevhid idare şekliliğinden marum kalmışlardır. Sonuçta bağımsızlığı nefislerine ve maddiyât ve kişi midelerine vermişlerdir. Korku ve üzüntü kaynağı maddiyâttır. Biri maddi bir şey yitirdiğinde üzülüvermesi onların sadece bozajları ile tuvaletleri arasındaki yaşantılarından ibarettir.

                          Mal, evlad ve makamın etkileyici ve ihtiyaç giderici olduğunu var sayalım. Bu takdirde insan bunları kaybettiğinde çok etkilenir. Çünkü şehvetleride hayvanı şekilliğinden başka bir şey değildir. Izdırap duymaya ve sarsıntı geçirmeye başlar. Bağımsız bir biçimde maddiyâtın tek etkileyici güç olduğunu sanırlar.

                          Her şeylerin maddiyâtla işlerin ayakta durduğunu kabul eder. Dolayısıyla da sınır tanımadan maddiyâtın peşinde koşar. Milyonlar onun ihtiyaçlarını karşılamaya yetmez. Ne kadar emlak, makam, ünvanı olursa olsun ve yüzlerce ticarî iş merkezlerine sahip olursa olsun yine de onun ızdırabını dindirmezler. Zira o tüm bunların da onun ihtiyaçlarını karşılayacağını ummaz. İster elde etsin ister etmesin maddiyât onun tek üzüntü ve düşünce kaynağıdır.

                          Mü’min ise İlahî dostluk derecesine ulaşıncaya kadar korkulu ve üzüntülüdür. Bu makama ulaştığı vakit tevhid ihtilal kanun bağlılığını başarır. ‘’Sakın olun Allah’ın Velileri için hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmezler.’’

                          Sonsuzluk ilkesine dayandıkları için onlar için asla korku ve üzüntü söz konusu olması imkansızdır. Çünkü onlar onun hukuksal anayasasına bağlılığını tevhid-i görev icra ederler. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            188

                            Kişin Benliğini Terkedilmesinin Konumu:


                            İnsan fıtratındaki isyan durumundan korkup titremesi, işlediği ve işlemekte olduğu hata ve kusurlardan tevbe etmesi gerekir. ‘’Ben kimim?’’ diye kendini sorguya çekebilmeli. İlk etapta kendi nefsini bilmeli. Ben’i yani (‘’ene’’yi) bir tarafa bırakıp mülkiyet altında bulunan bir köle olarak kendisini musamahaa etmelidir.

                            ‘’Nefsi için hiçbir yarar, zarar, ölüm ve dirilmeye sahip değilidir.’’ Kısaca nefsi için hiçbir şeye sahip değildir, bilincine varılmasını öğrenmeli ve yaşamalıdır.

                            Kişi veya kişiler bu anlamı kavramadığı müddetçe nankörlükten tevbe etmiş sayılmazlar. Halbuki küfür ve şirkten tevbe etmesi gereklidir. Onun bir sahibinin ve yönetcisinin olduğunu bilmeli. Zira insanın varlığı kendine değil gayb alemine bağlıdır. Varlığın tüm atomları gayba bağlıdır. İnsan da varlığın bir atom parçasıdır.

                            Herşeyin Allah’ın Mal ve Mülk Olduğu Materyalizm Konumu:

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları konumu olarak şu anda materyalizm meselesi hakında daha fazla bir felsefi konumuna girmeden evel herşeyin, varoluş temeli şeklinin Allah’ın mülkü olduğuna kesin inanmamızın temel takvasıdır. Ben psikolojik olarak hayretler içindeyim. Diyorum ki, Allah’u Teala defalarca Kur’an-ı Kerim’de bize bu gerçekleri duyurduğu halde bu buyruğa kulak vermek için benim gibi miskin ve acizhane fikirlerin ne anlamları olabilir. (Yer ve göğün mülkü O’nundur. Yerde ve gökte olan herşey Allah’ıdır)

                            İnsan ve hayatı, yerden göğe kadar tüm şeyler, bu dünyanın tüm zerreleri bir ve tek olanın mülküdür. Elbette ki benim bu düşücemle ifade edilmesinin yanlış olduğuna inanmaktayım.

                            Allah’ın dilemesi (meşieti) olmadan kendi başına bağımsız olabilen, ayaklarının üzerinde sağlamca durabilen, kendi istediği ile soyulabilen ve bağımsız bir biçimde iş yapabilen hiç kimse olamaz, hiçbir sebep etki gösteremez. Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                              Her gün aşura! Her yer kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              189


                              İnsan Malının İş Görmemesi Konumu:

                              İnsanın kendi, kendine sorması gereken en önemli sorularından biri Ey miskin... Ey mal-mülk, mevki ve makamı ihtiyaçları gidereceğini tasarlayan maluk.... Nice milyarderler sahibinin mallarının kendilerine menfaatları olmadıklarını görmedin mi? Hastalanıp ölüyorlar. Kendilerinden ölüm ve hastalığı savamıyorlar. Allah dilemedikçe malların hiçibir iş yapamayacağını başkalarına kavratmak için...

                              İnsanın Açlıktan Ölen Padişahı Konumu:

                              el-Mustatref kitabında şöyle bir öykü anlatılmaktadır: Nil kenarında yapılan kazı çalışmaları sırasında bir sandık bulunur. Sandığı açarlar içinde güzel kokulu mumyalı bir cesed bulurlar. Bunun bir padişaha ait olduğunu anlarlar. Zira Mısırlılar eskiden fravunların ve padişahların cesedlerini mumyalayıp muhafaza ediyorlardı.

                              Bu sandıkta çokça mücevherât ile bir de levha vardır. Bu levhada padişahın vasiyeti üzerine onun ölüm öyküsü anlatılmaktadır. Bu levhada aynen şunlar yazılıdır: ‘’Ölümden sonra cenazemi gören kişi bilsin ki hüküm sürdüğüm günlerde memleketimde bir kıtlık başgöstermişti. Durum o dereceye vardı ki bütün bu mücevharatı sadece bir ekmek parçası karşılığında vermeye hazır olduğum halde bir türlü elde edemedim. Böylece açlıktan öldüm.’’

                              Herkes bu öyküden ibret almalıdır. Zira Allah dilemedikçe mal tek başına noksanlığı tamamlayamaz, ihtiyaçları gideremez. Güç de böyledir. Hiç kim bağımsız bir biçimde kendi başına bir iş yapabileceğini sanmasın. Gözlerimizi açalım gösterişler bizi aldatmasın.

                              Eğer İslam dışındaki düşüncelerden dışarı çıkıp biraz tarihi araştırmalara baş vurup insanoğlunun tarihinde olan olayların sonucu nereye vardığını görürüz. Veya kendi tarihlerimizi bir gözümüzün önünde bir sinama şeridi gibi geçirelim, bakalım bizlerde ne gibi feci zulümlere imza atmısız. Ama ne yazık ki farkında bile değiliz. Eğer İslam devletinin kuruluşundan sonra halifeliği kendi zevki menfaatları icaplarının altına geçirmeseydiler. Bugün İslam devletinin daha geğişik bir yönü olurdu. Ama sanmasınlaki onların yapmış oldukları onca katliamları yanlarına kalacak. Elbette mülk ve anayasa kanunları Allah’ındır eninde sonunda cezalarını çekeceklerdir.

                              Rabb’imiz bir şeyi dilemedikçe tüm vesileler bir araya gelse yine de birşey yapamazlar. Allah’a hamdolsun ki, sonunda cezalarını çekeceklerdir. Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                190


                                Cehennem Atesi İçinde Ölen Haccac konumu:

                                İslam sentezi uleması içinde zalimlikle meşur olan çok sayılarda katliamlara imza atan Haccac denen fasıkın hakında müslümanlar yeterli birlgiye sahip değillerdir. Onun içinde bu zalim hakında kısada olsa bir değerlendirma yapmak zorundayız. Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak İslam tarihi tahlili konularında yeri geldiği zaman bu meselelelerin üzerinde yeterli bir araştırmayla durulacaktır.

                                İslam tarihi araştırmacıları tarafında şöyle nakledilmektedir. Denilir ki, Haccac-ı Zalim ölmeden önce sıtma hastalığına yakalanır. Üzerinde birkaç örtü atılır ve korkunç bir ateş yaklaştırılır. Ateşin hararetinden dolayı derisi yanar. Ne var ki bununla birlikte o soğuktan titriyor ve diyor ki: ‘’Soğuğun şiddetinden dolayı ben sıkıntıdayım.’’ Ölünceye kadar bu durumda kaldı ve bu hastalıktan öldü.

                                Allah dilemedikçe hiçbir şey olmaz. Allah onun soğuğun şidetinden ölmesini dilemişse, onlar ateşi, yorganları ve sergileri getirseler bile hiçbir tesir yapmaz. Bu sebeplerin Yaratıcısı dilediğini yapacaktır. Allah ona ve onun yanında yer alanların cümlesine lanet etsin inşallah...

                                İnsanın Kalb Huzuruna Ulaşıncaya Kadar Tevhidi Eğitim konumu:

                                Temel dileklerimiz ve asıl amacımız insanları küfürden ve şirkten tevbe edip tevhid mucadele yolu bağlantısına ulaştırılmaları olacaktır. Kişinin belli bir süre gevşek ve hasta olması doğaldır. Minberin yanına varıp öğütlere kulak verdiğinde Allah’tan af diler konumuna getirmek olacaktır:

                                ‘’Ey Rabb’im! Benim durumum çok kötüydü Senden başkasının etki edici yani (müessir) olduğuna inanıyordum’’ der. Ne var ki eve ve çarşıya döndüğünde konumu değişir... Küfürle iman yanyana, bazende bu bazen diğeri. İstikrara kavuşuncaya kadar Allah (c.c.) dileyip ona yardım edinceye kadar durum böyledir.
                                İnsan: nefsinin, madde nedenlerini kısaca Allah’tan başka her şeyin bir olan Zat’in iradesine boyun eğdiğini bilmesi en güzel örnektir. Böcekten file, yerden göğe kadar herşey O’nun iradesiyle dönüp dolaşıyor. Herşeyi yöneten bir tek iradedir. Kişi bu anlamıyla şehadet kelimesine kesin inanması gerekir: ‘’Bil ki; Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, O’nun ortağı yoktur.’’ Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X