Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    291

    İslam’da Cihâd veya Şehid’in Mes’uliyeti Konumu: 2

    Bizim mülümanlar olarak anayasamız olan Kur’an-ı Kerim bu konuyu üç ana forumdan mukaddes mefuhumu bir çok ayet ilkelerinde bir araya getirerek şöyle açıklamaktdır: ‘’İman, Hicret, Cihad.’’ Kur’an’da insan, imanlı ve herşeyden önce azede hür bir varlık olarak bildirilmektedir.

    Bu varlık imanına bağlı olarak, imanın kurtuluşu için hicret eder ve toplumların iman takvalarını yani (kendine sadık bağlılık konumlarından) kurtulması daha doğrusu imansızlık şeytanın pençesinden koparmak içinde cihad eder. Eğer bu mevzudaki ayet ilkeleri ve bu husustaki rivayetleri dile getirirsek söz konusu araştırmalarımız uzar gider.

    Bu konu ve meseleler hakında mevlamız İmam Ali (a.s.)’ın Nehc’ul Belağe’den bir kaç cümle ile ifade etmek isteriz.
    ‘’Böylece Cihâd, Allah’ın herkese açmadığı cennet kapılarından bir kapıdır.’’ Herhangi bir kimsenin cihâd kapısının yüzüne açılmasına liyâkatı olamaz. Herkes herhangi bir kimsenin mücahid olmağa da liyakatı yoktur. Allah bu kapıyı ancak ve ancak kendi has dostlarına açar. Mücahidler Evliyaullah ile de bir tutulmanın fevkindedirler. Onlar ancak ‘’hasset-ı Evliya-ihi’’ ile müsavi tutulabilir.

    Kur’an, cennetin sekiz kapısı olduğundan bahseder, acaba neden? İzdihamı önlemek için mi? Zira o âlemde izdiham olmadığını biliyoruz. Dünyada yaşamış bütün insanların hesaplarının görüleceği muhakkaktır.

    Bütün kulların aynı kapıdan, aynı anda Cennete girmelerine hiç bir mani da yoktur. Bu nedenle sırayla dizmek ve sırası gelenin birer birer içeri alınması düşünülemez. Bu arada bir teşrifat emri mi var yoksa? A’yân ve şahşiyyet sahipleri bir kapıdan, diğerleri ayrı bir kapıdan mı girecekler?...

    Bu mevzu’un da orada derpiş edilemeyeceğini yine biliyoruz. Yoksa herkes iştigal ettikleri işlere göre, mesela ilim adamları başkka, iş adamları daha bir başka, işçiler ayrı bir kapıdan mı girecekler cennete? Bütün bu sayılanlar, iman, amel ve takvadan gayri şeyler olduğundan, hiçbir üstünlük taşımayacağından ma’nasız olur, boş olur. Şu halde neden? Sorusu nümüze geliyor?!!... Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      292

      İslam’da Cihâd veya Şehid’in Mes’uliyeti Konumu: 3

      Orada ancak ve ancak derece aranır toplum tabakaları değil. Herkes kendi, amel ve takvasına göre derece alır ve bir mertebeye erişir. Herkes ve her bölüm, kimi iman, kimi amel, kimi takvâ sahibidirler. Bunlar tekâmül basamaklarında muayyen miktarda yükselmişlerdir ve ahirette bunların yüzlerine dünyada elde ettikleri yükseliş miktarları nisbetinde bir kapı açılacaktır.

      O dünya, bu alemin melekûtî teccessümüdür. Mücahidlerin ve Şüheda İmam Hüseyin (a.s.) gireceği kapı, hakıykatte, Evliyaullah’ın Kurb-u İlahi’nin civarına (Allah’a yakın olanların) nâil olmaları için hazırlanmış kapıdır.

      “Cihâd takva giyimidir.’’ Kuran hukuksal anayasası mübârek ‘’A’raf’’ Sûresinin takva giyiminden bahsedilmededir. İmam Ali (a.s.) böyle buyurmaktadırlar: ‘’Takvanın giyimi Cihad’dır’’ Takva yani doğruların pâklığı. Ne gibi pâklık, nelerden arınmış? Elbetteki bulaşık işlerden, fark. Peki, bu bulaşık ve karmakarışık işler nedir?

      Bencillik, kendini beğenmek, kendini beğenmişlik, kendini ağıra satış. Bu delillerle asıl mücahid, takva sahipleri içinde en üst mertebeye erişendir. Bunlarda bir kısmı hasedden arınmış olmaları nedeniyle pâk ve müttaki; değeri kibirden, bir üçüncüsü hırstan dördüncüsü kıskançlıktan silkinmiş olmakla...

      Amma gelegelim mücâhide, bu pâkların üzerinde de pâktır. Benliğini ayaklarının altına alıp kendini tertemiz inancında yoketmiş insanın yüzüne açılacak kapılar, başlarından farkı olacaktır. Kur’an-ı Mecid’den takvanın derece ve mertebeleri hakkında son derece istifade edilebilmektedir. Şöyle ki:

      ‘’Onlar ki imân ettiler ve lâyık ameller işlediler, dünya nimetlerinden istifade etsinler, (helalleri olsun), onlar için korku yoktur. Takva, imân ve sâlih amelleri birlikte yürüttükçe veya iman, takva ve ameli veya yine takva ve imanı veyahutta bu takva ve iman’dan sonra takva ile ihsanı bir arada yürütenlere ne korku olabilir böylelerine?’’ Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        293

        İslam’da Cihâd veya Şehid’in Mes’uliyeti Konumu: 4


        Evet bundan da anlaşılmaktadır ki bu gibi ayet ilkelerinde Kur’an-ı Kerim eğiticiliğin iki yüce noktasınıda kapsamaktadır. Birinci bahsimizi içeren imkân ve takvanın basamak ve derecelerini, ikincisi de insanın hukuku ve hayat felsefesi. İkincisi hakkında şöyle buyurmaktadırlar:

        Nimetler insanlar içindir; İnsan ise imân, takvâ ve iyi ameller için. Bu durumdaki insana, bu İlahi nimetlerden istifade etmek caiz olur. İşte o zaman bu nimetler, beğenilmiş amel takva ve iman doğrultusunda, insanın kendi hakikatının icâb ettirdiği tekâmül gereğince sarfedilmiş olur. Sanırım.

        İslam uleması bu ayet ilkesinden ve İslâm’ın diğer aydınlatıcı işaretlerinden ilham alarak takva ve mertebelerini; takvâ-ı âm, takvâ-ı hass ve takvâ-ı hass-el olarak üç şekilde kullanılmıştır. Mücahidlerin takvâsı, bütün benlik vevarlıklarından sıyrılmaları nedeniyle kendilerini Hakk’a teslim etmeye kadar varan tertemiz bir takvâdır. Onlar bu takvanın giyimiyle donanıp kuşanmışlardır.

        ‘’Cihâd Allah’ın öyle bir zırhıdır ki, ona hiçbir şey işlemez.’’ Eğer bir Müslüman veya Müslüman bir milletin ruhu cihâd ruhunu taşır, bu ilahi zırla zırlanırsa, artık hiçbir darbe bu zırha işlemez ve hiç bir şey teir etmez...

        ‘’Cihâd Allah’ın emin bir kalkanıdır.’’ O’nun zırhı ise, askerlerin harb esnasında bedenlerine gömlek gibi giydiği çelikten halka örülmüş bir giyimdir...

        Kalkan ise darbenin zırha isabetini önlemek için elde tutulan bir alettır. Bu hakde kalkan, gelen darbe ve okların zırha değmesi, zırh ise kalkandan kurtulan darbe veya okun insanı korunması içindir.

        Burda İmam Ali (a.s.)’ın bu nedenle cihadı hem ok ve hem de zırha teşbih buyurmuşlardır. Aslı aranırsa görülür ki bazen cihadlar kalkan gibi gelmesni önler, bazıları ise bir zırh gibi yapılan hallerini tesirsiz duruma sokar... Yazan. imam Dikmen

        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          294

          İslam’da Cihâd veya Şehid’in Mes’uliyeti Konumu: 5


          ‘’O insan ki arzu ve rağbet göstermeyiş (hususi ahval ve şeriatleri olmaksızın) sebeiyle cihad’dan yüz çevirirse, Allah onun tenine zillet giyimini giydirir.’’ Yani açıkçası kötülük ve kuvvetleri ile savaşma zevkini ve mücadele ruhunu kaybeden kişiler biçârelik bedbahtlık, alçaklık ve zillette mahkümdürler.

          Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmaktadırlar:

          ‘’Hayır kılıcı ve onun gölgesinin altındadır.’’ Ve yine başka bir açıda şöyle demektedirler:
          ‘’Allah benim ümmetimi atların ve okların altında olmaları hasebiye aziz etti.’’ İslâm kuvvet, kudret ve mücahid yetiştirme devletidir. Willy Durant, ‘’Tarih-i Temeddün’’ adlı eserlerinde şöyle nakletmektedir: ‘’Hiçbir din veya (devlet) İslâm dini yani (devleti) derecesinde, ümmetini kuvvet ve kudret yönüne da’vet etmemişlerdir.’’

          Geniş anlamlı diğer bir hadisleri konumunda ki Hz. Muhammed (s.a.v.)’den şöyle nakledilmektedir:
          ‘’Cihâd etmeyen veya gönlünde en azından cihad düşüncesi beslemeyen kişi, bir nevi nifak üzere ölür.’’
          Şu anlaşılmaktadır ki, cihad veya en azından cihâd aruzusu ile İslam birbirinden ayırlır gibi değildir.

          İnsanın İslam’a olan sadakatı bununla ölçülebilir. Hz. Resulullah (s.a.v.)‘den sorulan bir soru başka bir hadisi şöyle anlatır mayetini öğretmiştir:

          ‘’Ne içim şehîd, kabrinde sual-cevap ve Berzah’a ta’bi tutulmaz?’’ Cevaben şöyle buyurmuşlardır:

          ‘’Şehid başının üzerinde olan kılıcın şimşeğiyle kendi imtihanına son vermiş ve peyderpey sorulan suallerini cevaplandırmıştır. Yani, Şehid ameli olaral sadakat ve hakikatını zahir kılmış, Alem-i Berzah’ın sual ve cevabını lüzum kalmamıştır.’’ Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            295

            İslâm Şehid’in Zevk ve Sevgisi (Aşk-ı) Konumu: 1

            İslam’ın başlangınıcından beri ait olan tarihlerde, bilhasa ilk zamanlarda Müslümanların pek çoğunda görülen bir ruh vardı. Yâ Rabb, ben bu ruha ne ad takayım bir türlü bilemiyorum. Kanâtımca buna tek kelime ile ‘’Şehâdet sevgisi Aşkı’’ demek en yüce yerinde tâbir olur kanısındayım. Bu şekilde şehidlerin hepsinin üstünde elbette ki en başında İmam Ali (a.s.) vardır. Kendileri şöyle buyurmuşlardır.

            ‘’Ankebûk Sûresi ayet ilkesi nazil olduğu zaman anlamdım ki: Resulullah (s.a.v.) aramızda oldukça içlerimize fitne girmeyecek.’’ Hz. Resulullah (s.a.v.): ‘’Yâ Ali, ümmetim Benden sonra fitneye saplanırlar,’’ dedi. ‘’Siz Uhut’ta bir bölük Müslüman şehadet serbetini içerken beni bundan mahrum kıldınız. Bu ise bana çok ağır geldi. Bana ilerde şehid olacağımın müjdesini vermemiş miydiniz?’’ diye sordum.

            Şöyle cevaplandırdılar; ‘’Vermiştim, senin şehâdetin ileridedir. Yâ Ali, şimdi söyle bakalım, o zaman sabrın nasıl olacak?’’ dedim ki: ‘’Yâ Reslullah sabır mevzûu değil, şükür ve niyaz kapısıdır.’’ Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) Bana ilerde karşımıza çıkacak olan fitne hakkında açıklamalarda bulundular.’’ İşte şehadet aşkının mânâsı budur. Hz. İmam Ali (a.s.) şehadet ümidiyle yaşıyordu. Bu ümit elinden alınmış olsaydı yaşamakta bir faide görmezdi. Mânasız bir hayat onun için ancak kıyametsiz bir mefhum olurdu.

            Biz insan ve müslümanlar olarak dilimizle çok defalar ‘’Ali... Ali!’’ deriz. Eğer sözlerle işler düzene girseydi, dünyada bizden üstün Şiâ insanı olmazdı. Eğer teşeyyü bir hakikaksa-si hiç şüphe yok öyledir ve eğer şiâlık ‘’Ali’’ deyip çağırmakla bitecekse işimiz çok müşküldür. Hz. İmam Ali (a.s.)’ı bir kenara bırakıp, daha nicelerinin şehadet aşkıyla yanıp yakıldıklarına bir göz atalım. Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              296

              İslâm Şehid’in Zevk ve Sevgisi (Aşk-ı) Konumu:
              2

              Bu gerçekleri kendi kalbimizde bir ateş yanar, yakıp kavurur bunları. ‘’Acaba Rabbimiz bizi şehadetle rızıklandıracak mı?’’ diye düşünmemiz lazım... İşte sadr-ı İslâm’da ekseriyetle edilen dualardan biri bu idi. Ehl-i Beyt İmamlarından bize erişen ve bizlerin de Mübarek Ramazan ve Muharrem ayında okuduğumuz dualardan biri bu olmaktadır:

              ‘’Allah’ım şehadet feyzine nail olabilmek için Senin yolunda Senin veli’in ile birlikte bize tevfik ver.’’ Biz bu aşkı o zamanın gencinde görüyoruz, yaşlısında görüyoruz, beyazında, kısacası hepsinde görüyoruz. Bunlar Hz. Peygamber (s.a.v.)’in mübarek huzurlarına geliyorlar:

              ‘’Yâ Resulullah! Gönlümüz Allah yolunda şehadetin arzusunu çekiyor.’’ Allah yolunda şehadet kendini öldürmekle olamayacağına göre ve bir müslümanın intihara hakkı olmadığı cihetle cihâd istiyorlardı, Hakk yolunda cihad istiyorlardı ve bu mukaddes vazifeyi yerine getirip O’nun yolunda şehid olmayı diliyorlardı. Böylece bu arzuyla geliyorlardı. Hazret’e niyaz ediyorlardı ve kendisinden ‘’Yâ Resulullah! Şehâdeti bize nasip kılması için hakkımızda dua buyur.’’ diye yalvarıyorlardı.

              Sefinet-ül Bihâr’da ‘’Heyseme’’ veya ‘’Huseyme’’ adlı bir zat bu üyküyü nakleder: Bir baba ve bir oğlu şehâdet sırası için bir diğeri ile münazayara giriştiler. Harbin kapıya dayandığı günlerdi. Bu çekişme o dereceye vardı ki, oğlu babasına, ‘’Ben gidiyorum, sen ailenin başında kal’’ diyor, baba ise ‘’Hayır cihâda ben gideceğim’’ diye diretiyordu. ‘’Oğul ben gidip ölmek istiyorum.’’ Oğul ise ‘’Hayır ben istiyorum’’ diye çekişiyorlardı. Nihayet kur’a çektiler. Kur’a oğula düşünce o gidip şehâdet şerbetini içti.

              Bir müddet sonra baba, oğlunun âlem-i mânâda inanılmaz bir saadet ve erişilmez bir makam içinde hayat sürdüğünü gördü. ‘’Babacığım’’ diyordu, Allah bize ne vaad etmişse hepsi Hakk ve doğrudur. Allah va’dine vefâ gösterdi.’’ İhtiyar baba gelip durumu Resul-i Ekrem’e (s.a.v.) arzeti, ‘’Yâ Resulullah! (s.a.v.) her ne kadar ihtiyarlanmış kemiklerim zayıflamış, halsız olmuşsam da şehadeti çok arzuluyorum, Sizden bir dilekte bulunmaya geldim. Duâ buyurun, Allah beni şehadetle rızıklandırsın.’’

              Hz. Peygamber (s.a.v.)’de, ‘’Bu mü’min kulunu şehadetle rızıklandır’’ diye dua buyurdular. Bir yıl geçmedi, Uhud Gazvesi oldu ve yılların şehadet aşığı koca insan şehadeti tattı nihayet...

              Amr Bin Cemûh adlı bir şahıs vardı, birkaç oğlu sahibiydi. Kendisinin de bir ayağı aksardı. İslam kanunları hükümlerince cihâd bu şahsa farz değildi. Uhûd Gazvesi başlamıştı. Bu esnada oğulları silahlarını kuşandılar, fakat baba da: ‘’Benim de gitmem gerek, ben de şehid olmalıyım’’ diye tutturdu.

              Oğulları kendisine mâni olmak istediler: ‘’Sen evde kal, senin vazifen yok, neden ve ne diye cihada gelmek istiyorsun?’’ İhtiyar baba bütün ısrarlara karşı durunca ailenin ileri gelenleri toplanıp ihtiyarı bundan vazgeçirmek istediler. Nafile olan bir çabaydı bu...

              Yılların cihâd aşığı Hz. Peygamber (s.a.v.)’in huzuruyla müşerref olup, ‘’Yâ Resulullah! (s.a.v.) Eğer şehadet güzel bir şey ise anlamıyorum, bunlar bana niye mâni olmaya çalışıyorlar, ben de onlar gibi Allah yolunda şehid olmak istiyorum’’ diye yakındı. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.) ‘’Mâni olmayın bu adama, bu adam da şehadet arzusu, aşkı var. Her ne kadar kendine cihad farz değilse haram hiç değildir.

              Madem bu denli arzu ediyor bırakın gitsin’’ diye buyurdular. Sevinmişti ihtiyar, hiç şüphesiz. Hemen silahlarını kuşanıp hazırlanmış, meydana gelmişti. Oğullarından, biri babasının halsizliğini ve müdafasızlığını gördükçe onu koruyor, harp boyunca ona yardımcı oluyordu aynı zamanda. Nihayet neticede susamış olduğu şehadet şerbetini tattı. Oğullariyle birlikte o kocamış genç makamlarına eriştiler. Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                297

                İslâm Şehid’in Zevk ve Sevgisi (Aşk-ı) Konumu: 3


                Uhûd, Medine’ye yakın bir yerdir. Müslümanların vaziyeti gönüllerin arzuladığı şekilde neticelenmedi. Müslümanların yenilgisini duyanlar Medene’den haber için dağılıyorlardı. Bunu duyan Amr. Bin Cemuh’un eşi Uhûd’a koştu. Kocasının, oğlunun ve bir kardeşinin mübarek cenazelerini buldular.

                Oldukça kuvvetli olan devesine üçünü de yükledi ve Medine’deki Bâkî Kabrıstanına doğru yola koyulmak .istedi. Her ne kadar bu hanım deveyi Medine’ye doğru çekiyor idiyse de deve adeta direniyor ve yol almak istemiyordu. Bu arada bazı kadınlar ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın bazı hanımları Uhûd’a doğru geliyorlardı.

                Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın hanımlarından biri ‘’Nereden geliyorsun?’’ diye sordu. O hanım ise Uhûd’dan geldiğini söyledi. Devesinin yükünü ne olduğunu sorduklarında ise, gayet soğukkanlı olarak ‘’Biri kocamın, biri oğlumun, biri de Kardeşimin cenazeleri, Medine’ye götürüp orad defnetmek istiyoru.’’ dedi.

                Harbin neticesini sorduklarında ise, ‘’Elhamdulillah, hayırla geçti. Hz. Peygamber-in Ekrem (s.a.v.) mukaddes canları sağ selim olduğuna görede hadiselerin kıymeti yok. Allah kafirlerin şerrini bastırdı.’’ dediler.

                Sonradan şöyle ilave etti, ‘’Benim şu devemin hali bir tuhaf, Medine’ye her ne kadar çekesemde gelmek istemiyor. Uhûd’a çevirdiğim anda adeta koşarcasına gitmeye başlayor, aksine olması gerekir, aslında. Zira Uhûd bir tepe tırmanışı’’ Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın eşi ‘’Gidip Hz. Peygamber (s.a.v.)’e soralım’’ dedi. Huzura vardıklarında ‘’Acaip bir durumla karşı karşıyayım.

                Devemi Medine’ye ne kadar çeksemde gelmek istimeyor, ancak Uhûd’a yönelirsem uçarcasına gidiyor.’’ dedi. Hazret buyurdular ki, ‘’Kocan evden çıkışında hiçbir şey söyledimi sana?’’ ‘’Evet ya Resulullah (s.a.v.) Ellerini duaya kaldırıp, Yâ Rabb beni bir daha eve geri çevirme’’ diye yakardılar.’’

                Hz. Peygamber (s.a.v.), ‘’İşte kocanın duası kabul olmuş tekrar eve dönmek istememiş. Bırak kocanın cesedi Uhûd’da kalsın, diğer şuheda ile birlikte defnedilsin. Bütün şehidleri Uhûd’da defnedeceğiz, kocanında...’’ Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  298

                  İslâm Şehid’in Zevk ve Sevgisi (Aşk-ı) Konumu: 4


                  Emir-ül Mü’minin İmam Ali (a.s.) şöyle buyurdukalrını naklederler: ‘’Eğer başıma bir kılıçla vurulsa ve ben de bunun tesiri ile ölsem, hastalık nedeniyle yatağa ölmeden yeğdir.’’ İmam-i Hüseyin (a.s.) kerbela’ya geldikleri vakit, muhteren pederlerinin bazı okuduğu söylenen aşağıdaki şiir okuyorlardı.

                  (Dünyayı nefis sayıyorsan, Allah’ın sevap yurdu olan ahiret ondan daha yücedir ve daha değerlidir. Malların derleyip toplanması, terkedilmek için olunca, insanın terk edilecek bir şeyin üzerine bu kadar düşmesi ve bu hususda nekeslikte bulunmasının ne münasebeti olabilir? Beden ölüm içini meydana gelince, insanın Allah yolunda öldürülmesi elbette daha güzeldir.)

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak Kerbela Katliamın benzeri olmayan dünya insanların vaşeti üzerinde işlenen en büyük utanç suçu ilemesine örnek olan V e Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın Ehl-i Beyt’inin katledilişin amansız mücadelelerinin serüvenine kaldığımız yerden devam edelim. İmam Hüseyin (a.s.) safında savaşacak hiç kimsenin kalmadığı bir zamanda sadece ve sadece emperyalist faşist bir düşman topluluğuna karşı savaşabilecek tek kişi takva ve masumiyetiyle kalmış tarih dünya insanların örneğine bir timsal olabilecek ve asla Yezid saltanatlığına biât etmeyecek bir bir İmam Hüseyin (a.s.)’ın feryadı idi.

                  İmam Hüseyin (a.s.) zinâkâr zalim küfür ordusunun sağ tarafına hücüm ederek şöyle buyuruyorlardı:

                  ‘’Ben Hüseyin b. Ali’yim
                  Sizin karşınızda baş eymemeğe yemin etmişim.
                  Doğrusu babamın Ehl-i Beyt’ini himaye eder
                  Ve Peygamber’in devleti üzere ölürüm.’’


                  Abdullah b. Ammar b. Yahud diyor ki: ‘’Allah’a andolsun İmam Hüseyin (a.s.) gibi musibete uğrayan bir kimseyi görmedim. Evlatları ve yarenleri gözleri önünde öldürüldüğü halde yiğitçe kılıc sallıyor, meşhur kahramanlar, karşısında kaçıyor ve hiç kimse karşısında çıkmaya cüret edemiyorlardı.’’

                  Bu arada Ömer b. Sa’d şöyle bağırdı: ‘’Bu Arap kahramanların kılıcıyla yerlere seren İmam Ali (a.s.)’nın oğludur. Her taraftan onu çevirin.’’ Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    299

                    İslâm Şehid’in Zevk ve Sevgisi (Aşk-ı) Konumu: 5


                    Ömer b. Sa’d’ın bu sözlerinden sonra İmam Hüseyin (a.s.)’a meydana dört tarafından dört bin mızrak fırlatılıyordu. Ve onlardan bazıları risalet ailesinin çadırlarına saldırmaya başladılar. İmam Hüseyin (a.s.) faşist zalim düşman ordusunun çadırlara hücum ettiklerini görünce şöyle feryat etti:

                    ‘’Ey Ebu Sufyan ailesine uyanlar’’ Eğer dininiz yoksa, kıyamet gününden korkmuyorsanız, hiç olmazsa dünyanızda hür kişiler olun. Eğer Arap olduğunuzu iddia ediyorsanız hasebinize dönün ve insanlık şerefinizi koruyun.’’
                    Şimr cevaben: ‘’Ne diyorsun ey ‘’Fatıma’nın oğlu?’’ dedi.

                    İmam Hüseyin (a.s.): ‘’Ben sizinle, siz de benimle savaşıyorsunuz; bu kadınların hiç bir suçu yok. Ben hayatta olduğum sürece askerlerinizle Peygamber Ehl-i Beyt’ine saldırmayın?...’’

                    Şimr: ‘’Doğru söylüyorsun ey İmam Hüseyin’’ dedi.

                    Bunun üzerine Allah’ın laneti Yezid ve Yezid ordusunun üzerine olsun, kapitalist ve emperyalızmın faşist barbar Yezid ordusu İmam Hüseyin (a.s.)’a hücum ettiler ve savaş yeni bir boyut kazandı. Gücünü susuzluk nedeniyle büyük ölçüde yütiren İmam Hüseyin (a.s.) kılıç sallayarak Fırat’a ilerledi. Dört bin kişiyle Fırat’ı kuşatan Amr b. Haccac’ı yolundan uzaklaştırarak Fırat’a ulaştığı an adamın biri şöyle seslendi: ‘’Nasıl su içme lezetteini alabilirsin; oysa çadırlarını yağmalamaktalar.’’

                    Ey hacılar hocalar barbar Emevi saltanatçılarına uşaklık yapan ve yalan söyleyen alimler sizlerde gerçektende şeref ve vıcdan yok mu? Daha da yalan söylemekle Müslüman halk kitlelerine altın tepsilerde yalan dolanları sunuyorsunuz. Bunlar yarın sizlerden sorulmiyacakmı?. Yoksa sizleri bu konu ve meselelerinden haberleriniz yok mu?!...

                    İmam Hüseyin (a.s.) bir damla su içmeden Fırat’ı terkederek çadırlara yöneldi. Kılıç sallayarak o alçak insanları dağıttı ve bir kere daha Ehl-i Beyt’ini teskin ederek şöyle buyurdular:

                    ‘’Zor ve gamlı günler için hazırlanın ve bilin ki, Allah’u Teala sizin kuruyucunuzdur; sizi yakın bir zamanda düşmanların şerrinden kurtaracak akibetinizi hayır kılacak ve düşmanınızı çeşitli azaplara düçar kılacaktır. Bu zorluk ve musibetlere karşılık çeşitli nimet ve kerametler bağışlayacaktır. Öyleyse şikayet etmeyin ve değerinizi düşürecek şeyleri ağızınıza almayın.’’

                    Bu esnada Ömer b. sa’d ordusununa bağırarak şöyle seslendi: ‘’İmam Hüseyin (a.s.)’ma hücum edin ve kendisiyle meşgulken onu öldürün. Allah’a andolsun ki, kendine gelirse onu kendinizden uzaklaştıramazsınız.’’ Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      300

                      İslâm Şehid’in Zevk ve Sevgisi (Aşk-ı) Konumu: 6

                      Bunun üzerine lanetlik insanlar ve lanetlik Yezid ordusu ok ve mızraklarla İmam Hüseyin (a.s.)’e saldırmaya başladılar; öyle ki sayısız oklar havada birbirine isabet ediyordu. İmam Hüseyin (a.s.) hırçın bir aslan gibi onlara hücum ediyor, karşısına çıkanlar yere seriliyordu. Yezid ordusunun ok yağmurları ise üzerine yağıyordu. İmam Hüseyin (a.s.) ara sıra çadırlardan duyulacak yüksek bir sesle: ‘’La hevla vela kuvvete illa billah-il aliyy-il azim’’ diyordu.

                      Faşist ve barbar düşman ordusundan biri şöyle dedi: ‘’Ey İmam Hüseyin! Bakıver şu Fırat’a Vallahi susuzluktan ölecek ve ondan tadmayacaksın.’’

                      İmam Hüseyin (a.s.) şöyle buyurdular. ‘’Allah’ım! Onu susuzluktan öldür.’’

                      İslam tarih kitaplarında ve Ehl-i Sünnet alimlarin kendi kaynak kitaplarında şöyle naklederler: O adam sürekli su içtiği halde her zaman susuzdu ve nihayet aşırı miktarda su içmesi yüzünden cehennem’e yuvarlandı. Allah’ın laneti ona ve onun gibi şerefsizlere olsun.

                      O sırada Ebu Hutufeş adındaki bir adamın attığı ok İmam Hüseyin (a.s.)’ın alnına isabet etti. Oku dışarı çıkarınca bütün çehresini kan kapladığı halde şöyle buyurdular:

                      ‘’Allah’ım, bu kavmin başıma neler getirdiklerine sen şahid ol. Allah’ım onları grup grup ortadan kaldır. Onlardan hiç birini yeryüzünde sağ bırakma. Allah’ım bağışını bu halktan uzak eyle. Burlar Hz. Peygamber (s.a.v.)’in soyu olan Ehl-i Beyt’ın soykırımını yapıyorlar. Bunları cehennem ateşiyle yargıla.’’

                      İmam Hüseyin (a.s.) daha sonra sözlerine şöyle devam etti: ‘’Ey günahkâr ümmet Resulullah (s.a.v.)’ın Ehl-i Beyt’ine karşı ne kadar da köttü bir davranışınız var. Allah’a andolsun ki ben Allah’tan şehadet kerametini arzuluyorum. Ve bilmeyeceğiniz bir şekilde intikamını sizden alacak olan O’dur.’’

                      Bu arada Husayn b. Malik-i Sekuni İmam Hüseyin (a.s.)’a hitaben şöyle sordu: ‘’Ey Fatıma’nın oğlu! Allah senin intikamını bizden nasıl alacak?!...’’

                      İmam Hüseyin (a.s.) ‘’Allah sizleri birbirinizin canına düşürecek ve üzerinize acı bir gazap indirecektir.’’ Yazan. imam Dikmen


                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        301

                        İslâm Şehid’in Zevk ve Sevgisi (Aşk-ı) Konumu: 7


                        İmam Hüseyin (a.s.) dinlemek için bir süre savaşı bıraktığında alnına bir taş isabet etti ve tekrar yüzünü kan kapladı. İmam Hüseyin (a.s.)’ın gömleğinin bir köşesini kaldırarak yüzünün kanını silmek istediğinde üç şubeli bir ok İmam Hüseyin (a.s.)’ın kalbıne isabet etti. Bu esnada İmam Hüseyin (a.s.) kurban kesilirken şu duayı okudu:

                        ‘’Bismillahi ve billah ve ala milleti Resulillah’’ sonra başını gökyüzüne kaldırıp şöyle nida etti: ‘’Allah’ım! Sen iyi biliyorsun ki, bunlar öyle bir kimseyi öldürüyorlar ki bütün yeryüzünde ondan başka peygamberin bir torunu yoktur.’’

                        Daha sonra oku arkadan çıkardı ve kan oluk gibi dışarı akmaya başladı. İmam Hüseyin (a.s.) kanıyla elini doldurup onu gökyüzüne serperek şöyle buyurdular:

                        ‘’Allah’ım! Ölümü bana kolay kıl.’’

                        İkinci kez avucunu kanla doldurarak onu yüzüne başına serperek şöyle buyurdular: ‘’Allah ve Resulüyle böyle görüşmek istiyorum.’’

                        Kanın akmasıyla İmam Hüseyin (a.s.) gücünü kaybeeti. Bu esnada Malik b. Bişr-i Kindi şerefis ve zalim İmam Hüseyin (a.s.)’a yaklaşarak ona çirkin sözler söyledikten sonra kılıcıyla İmam Hüseyin (a.s.)’ın başına vurdu. İmam Hüseyin (a.s.)’ın başından kan akmaya başladı.

                        Hani b. Sedid diyor ki: ‘’İmam Hüseyin (a.s.) yere oturunca Kufe’liler’in onun etrafını çevirdiklerini gördüm. O sırada Abdullah b. Hasan düşmanın İmam Hüseyin (a.s.)’ı aralarına aldıklarını görünce ona doğru koştu. Bahr b. Ka’b kılıcını İmam Hüseyin (a.s.)’a indirmek üzereydi. Abdullah bu sahneyi gördüğünde dedi ki:

                        ‘’Ey kötü kadının oğlu! Amcamı mı öldürüyorsun?’’

                        Bahr b. kab öfkelenerek kılıcını Abdullah’a savurdu. Bu kılıç darbesiyle Abdullah’ın eli keslerek pazusunda asılı kaldı.
                        Bu küçük yavrucak duyduğu şiddetli acı ve ağrı yüzünden İmam Hüseyin (a.s.)’a yönelerek şöyle dedi: ‘’Ey amca! İmdadıma yetiş, beni bu dert ve musibetten kurtar.’’ Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          302

                          İslâm Şehid’in Zevk ve Sevgisi (Aşk-ı) Konumu: 8


                          İmam Hüseyin (a.s.): ‘’Ey yeğenim sabret; Allah’u Teala seni pâk ve salih ceddin Resulullah (s.a.v.)’e ve İmam Ali (a.s.)’a Hz. Hamza (a.s.)’a Hz. Cafer (a.s.)’a ve İmam Hasan Mucteba (a.s.)’a kavuşturacaktır. Buyurdular.
                          Bu esnada Hermele bir ok atarak onu İmam Hüseyin (a.s.)’ın kucağında olduğu halde şehid etti.

                          İmam Hüseyin (a.s.) küfür ordusu arasında katligahta öylece duruyordu. Her biri İmam Hüseyin (a.s.)’ın başkası öldürülmesini istiyordu. Şimr bağırarak, neye durmuşsunuz, neyi bekliyorusunuz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın işini bitirin dedi.

                          O sırada Res b. Şerif İmam Hüseyin (a.s.) sol omuzuna bir darbe indirdi. Sonra bir ok İmam Hüseyin (a.s.)’ın boğazına ve diğer biri de boynuna isabet etti. Senan b. Enes İmam Hüseyin (a.s.)’ın göğsüne ve Salih b. Veheb ise yan tarafına vuruyordu. Bu sıralarda İmam Hüseyin (a.s.)’ın atı başı kanlı olduğu bir halde gidip çadırların önünde durdu.

                          Çadırdaki kadınlar baş ve dizlerine vurarak çadırdan dışarı çıkmaya başladılar. Ümm-ü Kulsüm diyordu ki: ‘’Vay halimize, İmam Hüseyin (a.s.) meydanın ortasında yığılmış duruyor’’ Zeynep, ‘’Ey kardeşim, senden sonra dünyada yaşamanın değeri yoktur. Keşke yerle gök birbirine geçseydi.’’ dedi.

                          Daha sonra Hz. Zeynep (a.s.) İmam Hüseyin (a.s.)’e doğru gitti. İmam Hüseyin (a.s.) katligahın ortasında duruyordu. Hz. Zeynep (a.s.): ‘’Ey insanlar, sizin aranızda bir müslüman yok mu? Bakın Peygamber’in çiğer paresinin başına neler getirdiler.’’ diye haykırdı.

                          Ömer b. Sa’d, ‘’Ey Kufeliler! İmam Hüseyin (a.s.)’ın işini bitirin’’ diye bağırıyordu. Bunun üzerine Şimr İmam Hüseyin (a.s.)’ın göğsü üzerine oturdu. ...Ve kısa bir süre sonra İmam Hüseyin (a.s.) başının düşman elinden dolaştırıldığını gördüler.

                          Hepimiz Allah’tanız ve hepimiz O’na döneceğiz. ‘’İnne lillah ve inne ileyhi raciun.’’

                          Evet müslümanın diye halklar!... Ve yine Evet Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın için canımızı feda ediyoruz diyen ikiyüzlüler bu Kuran ve Ehl-i Beyt araştırması yarın sizlerin mahşer gününde kendilerinizi haklı çıkarıp biz islam devletini kurduk ve müslümanlarız demeyesiniz diye karşınıza çıkacaktır. Sizlerse bu araştırmalara devamlı olarak karşı çıktınız.

                          Önümde çilesi çekilmez engeller çıkardınız. Ve hata defalarca beni ölümlerle tehtik ettiniz. Ama yinede Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarını engelleyemediniz. Ve engelleyemezsiniz. Şimdi ise bu kutsal mucadelede şehid olan ve İmam Hüseyin (a.s.)’ın safında yer alan 73 kahraman ve emsalsız şehidlerin isimlerini anacağız. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            303

                            Kerbela Şehidleri rahmetle anıyoruz:

                            "Allah yolunda öldürülenlere de ölü demeyin. Onlar diridir ama siz anlamazsınız..." (Bakara Sûresi.154.cü ayet ilkesi hukmu gereği sağdırlar.)

                            Kerbela'da İmam Hüseyin (a.s)'ın safında yer alan ‘’Allah mücahidlerin’’ tarih boyunca rahmet anılacak şehid Yiğitlerin isimleri...

                            1. Abdullah oğlu Avf,
                            2. Abdullah-i Muhyi oğlu Ömer,
                            3. Abdullah oğlu Sa’d,
                            4. Abdullah-i Yezmi oğlu Abdurrahman,
                            5. Akîl oğlu Câfer,
                            6. Akîl oğlu Müslim, (Küfe’de)
                            7. Akil oğlu Abdurrahman,
                            8. Amr Kelbi oğlu Abdullah,
                            9. Avf oğlu Avn,
                            10. Avsece-i Azerbaycanî oğlu Müslim,
                            11. Cebâve oğlu Ömer,
                            12. Câfer oğlu Abdullah’ın oğlu Muhammed,
                            13. Câfer (İslam ordusunun müezzini),
                            14. Deccâne oğlu Abdullah,
                            15. Deccâne oğlu Sa’d,
                            16. Enes oğlu Mâlik,
                            17. Enes oğlu Muhammed,
                            18. Farrat oğlu Ömer,
                            19. Firûzan (İmâm Hüseyin’in kölesi),
                            20. Fâris oğlu Gulam (İmâm Zeynel Abidin’in hizmetçisi),
                            21. Gûlam Selman (Basra’da şehit oldu),
                            22. Gulam oğlu Urve (Hûr’un kölesi),
                            23. Hâni Baba (Urve ve Hz. Ali’nin kızkardeşi Ümmehâni’nin oğludur),
                            24. Hasan-i Hemedanî oğlu Berir,
                            25. Hûr oğlu Ali,
                            26. Hanzala oğlu Said,
                            27. Hassen oğlu Zehir,
                            28. Hz. İmam Ali oğlu Hz. İmam Hüseyin (a.s.)
                            29. Hz. İmam Ali oğlu Avn,
                            30. Hz. İmam Ali oğlu Abdullah,
                            31. Hz. İmam Ali oğlul Celal Abbas
                            32. Hz. İmam Ali oğlu Ebubekir,
                            33. Hz. İmam Ali oğlu Fazl,
                            34. Hz. İmam Ali oğlu Osman,
                            35. Hz. İmam Hasan oğlu Abdullah,
                            36. Hz. İmam Hasan oğlu Kâsım,
                            37. Hz. İmam Hüseyin oğlu Ali Ekber
                            38. Hz. İmam Hüseyin oğlu (Mâsum) Ali Asgar (Abdullah Ekber),
                            39. Hz. İmam Hüseyin oğlu (Masum) Kâsım
                            40. Halit oğlu Ömer,
                            41. Harir oğlu Hamza,
                            42. Hâris oğlu Cebâve,
                            43. Hâris oğlu Yusuf,
                            44. Kays bin A’rabî, (Küfe’de)
                            45. Kelbi oğlu Veheb,
                            46. Ma’kel oğlu Enes,
                            47. Malik oğlu Vekkas,
                            48. Meşkûr (Hz. Müslim’in çocuklarının zindancısı), (Küfe’de)
                            49. Mezahir oğlu Habib,
                            50. Mikdâd oğlu Muuhammed,
                            51. Muhacir-i Câfî oğlu Zeyd,
                            52. Muhammed-i Kesiyr, (Küfe’de)
                            53. Muhammed Kesiyr oğlu Mahdum, (Küfe’de)
                            54. Muta oğlu Ömer,
                            55. Müslim-i Azerbaycanî’nin oğlu (ismi bilinmiyor),
                            56. Müslim Akîl oğlu Abdullah,
                            57. Müslim Akil oğlu İbrahim (Küfe’de)
                            58. Müslim Akil oğlu Muhammed, (Küfe’de)
                            59. Müslim Hammad,
                            60. Müslim Mazenî oğlu Yahya
                            61. Ömer oğlu Halit, (veya Halil)
                            62. Raf’i oğlu Hilâl,
                            63. Rebîa oğlu Kays,
                            64. Riyah oğlu Hûr,
                            65. Riyah oğlu Mıs’ab (Hûr’un kardeşi),
                            66. Saad (Ebu Tâlip’in kölesi),
                            67. Sad oğlu Hanzala,
                            68. Seviyd oğlu Şit,
                            69. Ubeyd oğlu Şerih,
                            70. Urve oğlu Abdurrahman,
                            71. Utbe-i Vekkas oğlu Haşim,
                            72. Utbe oğlu Mâlik,
                            73. Ziyad Şaabi oğlu Zeyd,

                            Ya İmam Huseyin (a.s.) kimileri canlarını ve mallarını Allah yolunda şehid vermek için razı oldu kimileride canlarını ve mallarını Allah yolunda yermek için sıralarını beklemektedirler. Biz o gün kerbela’da yoktuk, ama kalbimiz seninle oldukça ve senin evladın ve Oğlun Mehdiye (a.c.) Lebbeyk diyerek onun yanında olmaya söz veriyoruz... Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              304

                              İbn-i Ziyad, Zalimi

                              Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’in Kesik Başını, Elinde ki,

                              Asasıyla Gururla Dürtüklüyordu:
                              1

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak siz değerli araştırmacıların dikkatini önemli bir meselenin üzerine çekmek istiyorum. Elbette ki müslümanım diyen tüm insanlar bunun bilincinde olmaları gerekir diye düşünüyorum.

                              Hz. Peygamber (sa.v.)’in ilk mücadele yıllarında kendilerinin en yakını olan amcaları tarafında düşmanca ve sinsice hileliklerle işkenceler yapılıyordu. Kur’an bu açıdan bizlere şöyle bir uyarılarla bu meselenin iç yüzünü açıklıyor:
                              ’’Elleri kuruyasıca Abû Leheb ve kendi, kurudu da. Malı da bir fayda vermedi ona kazandığı da.

                              Alev Alev yanan bir ateşe atılacaktır oda. Ve odun hamalı yanan, karısı da; Hurma lifinden örülmüş bir ip de güzelim boynunda.’’ (Tebbat Sûresi 1-5 ayet ilkeleri.)

                              Hz. Resulullah (s.a.v.)’in ilk yılları ve ilk mücadelerinin başlangıcının işkencelerin zalimce ve insafsızca yapıldığının kanıtı bir zat Kur’an ayet ilkeleri çerçevesinde veriliyor. Ve her müslüman bu gibi işkencenin insanlık dışı olduğuna kanaat getirerek lanetler okuyor. Ama neden biliyor musunuz?

                              Bir tarafta Hak diğer tarafta ise Batı konumu: Burda yapılan işkencelerin milyonlarca daha feci şekildeki barbarca ve insafsızca kime yapılıyor sizce?... Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Ehl-i Beyt’ine yani İmam Hüseyin (a.s.) ve Peygamber (s.a.v.) evlatlarına. Bunu yapan kimler sizce!...

                              Müslümanım diyen insanlık dışı mahluklar?... Şimdi iyi düşünün ’’Şefaat bunun neresinde’’ sizce. İyice bir düşünün neden Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarını engellemeye çalıştığınızı.

                              Ve yine çalışmalarımıza devam edelim belki de sizin kalblerinize bir parıltı ve ışık ızıntısı merhameti dolar düşüncesiyle…
                              İbn-i Ziyad, Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın başını bir tepsiye koydurdu. Sonra şehir ileri gelenleri ziyaretine geldiler. İbn-i Ziyad, onlarla konuşurken, bir taraftan da elinde ki, asâsıyla Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın dudaklarına vuruyordu.

                              Bu arada Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından Zeyd b. Erkam da orada bulunuyordu ve İbn-i Ziyad’a sert bir şekilde çıkıştı: ’’Çek şu değneği o dudaklardan ki, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah’a yemin ederim; Resulullah (s.a.v.)’in dudaklarını o dudakların üzerine koyarak öptüğünü görmüşümdür!’’ Zeyd b. Erkam bu sözleri söyledikten sonra hıçkıra hiçkıra ağlamaya başladı.

                              İbn-i Ziyad;

                              ’’Allah senin iki gözünü ağlattı. Vallahi eğer sen kocamış, bunamış, aklı gitmiş olmasaydın, şimdi senin boynunu vururdum!’’ dedi.

                              Zeyd b. Erkam çekip gitti.

                              Giderken de ’’Bir kul, bir köleye sahib oldu. O da onları uşak yaptı. Siz ey arab cemaati!... Bugünden sonra hep kul ve kölesinizdir. Siz Fatıma’nın oğlunu öldürdünüz. Mercane’nin oğlunu (eski arap dilinde faişenin oğlu demek) ise kendinize Vali yaptınız. Halbu ki o, sizin hayırlılarınızı öldürüyor...

                              Diğerlerinizi de kendisine kul ediniyor… Siz bu zillete razı oldunuz. Zillete razı olan, kahrolsun!... diyordu. Ama bunu İbn-i Ziyad pek duymadı. (Taberi Tahrihi, Cild. 6, sayfa. 262) Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                305

                                İbn-i Ziyad, Zalimi

                                Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’in Kesik Başını, Elinde ki,

                                Asasıyla Gururla Dürtüklüyordu:
                                2


                                Ömer b. sa’d ise yaptıklarına ilaveten yeni sadizm sahnelerini sergiliyordu. Humeyd b. Müslim’i Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın Ehl-i Beyt’inin yanına gönderdi ’’zafer ve fethi Allah’ın Ömer’e nasib ettiğini, sıhhat ve afiyette bulunduğunu’’ Ehl-i Beyt’e duyurdu!... (Taberi Tarihi, cild. 6, sayfa. 262.)

                                Ve yine o zalim insan dışı maluk olan İbn-i Sa’d daha sonra, kanlı Kerbela meydanındaki diğer ’’ İmam Hüseyin (a.s.)’ın askerlerinin’’ 72 şehidin de başlarını kestirdi, bunları da İbn-i Ziyad’a sundu ve bu işlere de bizzat nezaret ederek, bu ’’şanlı zafer’’ (!)ine bir başkasına ortak olmamasına hususi bir dikkat gösterdi.

                                Ve, Muharrem’in 12.nci günü Kufe’ye döneceğini de, muzaffer bir kumandan edasıyla halka ilan etti!! Şimdi sizleri yukarda ki Ebu leheb’in ayet ilkelerine dikkatinizi çekmek istiyorum. Orda bir zat Hz. Peygamber (s.a.v.)’e katliamlar ve işkenceler reva gören Kureyş cahiliye vahşetçileri burda ise kendilerinin müslüman gören aynı toplumun zurriyetinden gelen insan dışı malukların evlatları, bu bir intikam değilde sizce ne olabilir?...

                                İbn-i Ziyad, Ehl-i Beyt şehidlerinden 18 kişinin de kesik başları de beraber olduğu halde, Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın başını da Kufe’de bir meydan yerinde; herkesin görebileceği şekilde astırarak teşhir etti ve daha sonra da Şimr b. Zilcevsen kumandasındaki bir emniyet birliğinin nezaretinde Şam’a kendisini müslümanlara,

                                ’’Müslümanların halife’’ diye takdim ederek, içki sofraları başından ayrılmayan, hanen de ve sazendelerle günün gün etmeye çalışan söz de Mü’minin sufatlı Yezid b. Muaviye nezdine gönderdi… Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X