Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    396


    1- Bölüm Konuşması Konumu: 2

    5- İmam Hüseyin (a.s.)’ın ehl-u iyali Emevi uşaklarınca esir edildi. Bu iş de onların yırtıcılık ve küstalıklarının en açık delillerindendir.

    6- İmam Hüseyin (a.s.) Allah kanun ve hukuksal ilkeleri doğrultusundaki amaçlarını uygulanmasındaki devrim hareketi kıyamında savaşmak için gittiği kanlı Kerbela’da en feci bir şekilde ve hungarca bir şekilde şehit edildi. Bu ise en büyük iftihar ve onur senedi mesabesindedir. İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.) bu cümle ile şu noktayı beyan etmek istemiştir: ‘’Emevi rejimi uşaklarının işlediği bu küstahça amelleri karşısında İmam Hüseyin (a.s.)’ın mikavemet, sabrı ve sonuçta şehadete ermesi İmam Hüseyin (a.s.) ve yâranları için bir övünç kaynağıdır.’’

    Burada insanın aklına şu soru ve meseleler takılabilir ki: Ancak Kufe halkı İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ı tanımıyorlar mıydı ki, İmam kendini tanıtma ihtiyacını hissediyor?

    Bu sorunun cevabı şudur ki: İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.) (ki o zamanlar takriben yirmi üç yaşlarındaydı) dört yıllık çocukluk dönemi dışında tüm ömrünü Medine’de geçirmişti. Dolayısıyla da Kufe halkının çoğu onun hakkında yeterli bir bilgiye sahip değildi. Üstelikte, kendini tanıtması halkı aydınlatması açısından da faydalıydı.

    Evet, umarım ki ister araştırmacı ehl-i arkadaşlar olsun ve isterse de Kuran ve Ehl-i Beyt okuyucu kitlesi olsun bu araştırmalar hakkında kendilerinin İslam felsefi sentezi doğrultusundaki anlayışları açılarında yorumlama metodlarını kavrayış şekilleriyle değerlendirmeleri açılarında kendi özgür irade açılarında Ehl-i Beyt bağlamındaki bi’ât açılarının doğrultusundaki düşünceleri kendilerine bırakılmıştır. Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      397

      2.nci Bölüm Konuşma konumu düşünceleri: 1

      ‘’Ey inasnlar, Allah aşkına söyleyin, babama mektup yazan (ve onu Kufe’ye davet eden), sonra da onu yalnız bırakan, onunla ahd-u misakta bulunup ona bi’ât eden, sonra da onu öldüren sizler değilmiydiniz? Kendiniz için önceden (kıyamete) gönderdiğiniz şeylerden dolayı yazıklar olsun size! Ne de kötü düşünmektesiniz!

      Yarın Resulullah (s.a.v.)’ın size, ‘’Siz benim Ehl-i Beyti’mi öldürdünüz, hürmetimi çiğnediniz, o halde benim ümmetinden değilsiniz?’’ derse hangi yüzle ona bakacaksınız?’’

      Kufe halkı, şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. Bazıları bazılarına seslenerek, ‘’Helak oldunuz ama farkında değilsiniz’’ diyorlardı.

      İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.) konuşmasını bu pasajında Kufe halkına iki meseleyi beyan etmişlerdir:

      1- İlk önce onların hiyanetlerini ve ahitlerini bozmalarının hatırlatıyor ki, birçok mektup ve çeşitli elçiler göndererek İmam Hüseyin (a.s.)’ın Kufe’ye davet ettiler. Daha sonra da İmam Hüseyin (a.s.)’ın elçisi ve temsilcisi Müslim b. Akil’e bi’ât ederek İmam Hüseyin (a.s.)’a yardım ve itaat edeceklerine dair söz verdiler.

      Ama çok geçmeden Kufe şehrinin siyasi platformu değişince ve de hayatlarını tehlikede görünce hemen ahitlerini bozdular. İmam Hüsseyin (a.s.)’ın en hassas şartlarda yardımcısız ve yalnız bıraktılar. Ve hatta bazıları düşmanın safına katılarak İmam Hüseyin (a.s.)’a karşı savaşa bile katıldılar. Yazan. imam Dikmen


      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        398

        2.nci Bölüm Konuşma konumu düşünceleri: 2

        2- Onlara bu alçakça davranışlarının uğursuz ve acı sonuçlarını hatırlatıyor ki, onlar bu kötü ameli yapmakla zillet dolu hayatlarını sürdürebilmek için ebedi hüsran ve helakı satın aldılar ve kıyamette de Resulullah (s.a.v.)’ın önünde mahçup olacak ve onun şefaat ve rahmetinden mahrum kalacaklardır.

        Bu değerli aydınlatıcı konuşmalar ve korkutucu uyarılar, Kufe halkını gaflet uykusundan uyandırdı. Onların insani ve dini (devlet) duygularını coşturdu. Öyle ki hasret ve keder gözyaşları döküp, pişmanlık ifade eden feryatlarını yükselttiler. Ama İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.) yeniden konuşmalarını sürdürerek şöyle buyurdular:

        ‘’Nasihatımı kabul eden ve Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt hakkındaki tavsiyelerime kulak veren kimselere Allah rahmet etsin. Gerçekten de Resulullah (s.a.v.)’de bizler için iyi bir örnek vardır.’’

        Kufe halkı İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın bu sözlerle kendilerinden yardım etmelerini ve lanetlenmiş Yezid’in aleyhinde kıyamda bulunmalarını istediğini zannettiğinden hep birlikte şöyle dediler:

        ‘’Ey Resulullah (s.a.v.)’ın torunu, biz seni dinliyor, sana itaat ediyor ve senin imamlığını kabul ediyoruz. Seni terketmeyeceğiz ve senden yüz çevirmeyeceğiz. O halde bize emrinle emret.

        Allah sana rahmet etsin. Biz seninle savaşanlarla savaşır, barışanlarla da barışırız. Yezid’i yakalar size ve bize zulmedenlerden beri oluruz.’’ Yazan. imam Dikmen

        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          399

          2.nci Bölüm Konuşma konumu düşünceleri: 3


          Ama İmam Zeyn-ül Abdin ‘’Seccad’’ (a.s.) çok iyi biliyordu ki, onlar verdikleri sözlerinde ciddi değiller; bu sözleri vicdan, akıl ve güçlü imanlarının hükmünce değil, geçici duygusal bir tepki üzere izhar ediyorlar. Duygu ateşi söndüğünde ve zalim Emevilerin ciddi tehditleriyle karşılaştıklarında değerli babası İmam Hüseyin (a.s.)’ı terkettikleri gibi İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’mı da terkedecek ve yardımcısız bırakacaklardı.

          Devrim kıyamın hedeflerine ulaşmanın yegane yolu, halkı aydınlatmak olacaktır. Böylece şehitlern mazlumiyet ve hakkaniyeti ispat edilmiş, Yezid ve uşaklarının Peygamber (s.a.v.) hanedanına karşı reva gördükleri vahşice amelleri zulüm ve haksızlıkları herkese aşîkâr olmuş olacaktı. Bu esirlerin omuzlarında taşıdığı büyük bir sorumluluk idi. İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın konuşmaları da bu hedefi takip ediyordu.

          Evet, böylesi şartlarda hareketin hedeflerini düşünemeyen ve gerekli uzak görüşlülük ve dirayetten mahrum olan kimseler, duygularının esiri olur ve iradelerine hakim olamazlar. Düşmana olan kin ve gazap ateşini söndürmek, dertli kalp ve perişan fikirlerine teselli vermek için her ne hedefle ve her kimden olursa olsun düşmanına karşı her türlü zıt hareketi destekler, teyid ederler.

          Böylesi insanlar, ilahi ve insani görevlerinin ne olduğunu ve hangi metodları iktiza ettiğini asla düşünmezler. Ama kanlı Kerbela hareketinde ve ilahi görevini eda etmekten başka bir şey düşünmeyen İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’ (a.s.) şöyle buyurdular: Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            400

            2.nci Bölüm Konuşma konumu düşünceleri: 4


            ‘’Heyhat heyhat... Ey hilekâr ve mekkâr insanlar, sizler nefsi isteklerinizin etkisi altında bana da daha önceden babama yaptığınız şeyleri mi yapmak istiyorsunuz. Hayır, Allah’a andolsun ki, ben asla sözlerinize itimad etmeyeceğim. (Azizlerimizi kaybettiğimiz ve sizin vefasızlığınız sebebiyle kalbimizde açılan) Yara henüz iyileşmedi.

            Allah rahmet etsin, daha dün babamı ve Ehl-i beti’ni şehitettiniz. Hz. Resulullah (s.a.v.) babam ve çocuklarının matem ve musibetini henüz unutmadım. Henüz acısı göğsümde duruyor. Ben sizlerden ne lehimize ve ne de aleyhimize olmamanızı istiyorum.’’

            Daha sonra şu berekeytli ve kutsal beyitlerini inşa ettiler:

            ‘’İmam Hüseyin (a.s.)’ın öldürülmesi ilginç değil
            Zira ondan daha hayırlı ve değerli olan babası da öldürüldü.’’


            Sonra da şöyle devam ettiler.

            ‘’Ey Kufe halkı, İmam Hüseyin (a.s.)’ın başına gelenlerden dolayı sevinmeyin; bu çok büyük bir şeydir. Fırat nehrinin kenarında şehid olana kadar kurban olayım.

            Onu öldüren ve katledenin cezası ise cehennem ateşidir.’’ (İhticac-i Tabersi, Neşr-ul Murtaza baskısı, sayfa. 305-306; el-Luhuf, 2. Baskısı, sayfa. 68-69; Bihar-ül Envar, cild. 45, sayfa. 112-113.) Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              401

              İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın Şam Mescid’in

              Yapmış Olduğu Konuşma Konumu:
              1

              Hakikatlar ve gerçeklerin serüvenin takipçileri olarak bizlerin yapması gereken konu ve meselelerin üzerinde ısrarla durarak kanlı Kerbela devrim kıyamının gizlenmiş hakikatlarını gün ışına çıkarmaya devam edeceğiz. Bu hakikatların temel ışığı hak imamımız, İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’(a.s.)’ın esirlik dönemindeki yolculuğuyla bağlı olan onun bize miras bıraktığı değerli konuşma konuların konumların açıklanması değerlendirlenmelerini yapmaya çalışacağız.

              Esirler Şam’a götürülünce bir gün Yezid, Şam halkına camide yani (mescid) toplanmalarını emretti ve kendisi de bu toplantıya katıldı. İmam Zeyül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ı da bu toplantıya çağırdı.

              Daha sonra saray kıralık ve ruşvet açılarındaki satlık mollarından birine minbere çıkıp Muaviye ve Yezid’e haşa medh-u senada bulunmasını, ve Haşa, haşa İmam Ali (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.) için de kötü sözler söylemesini emretti. Zulüm sarayının satılmış karan güçlerin uşaklığını yapan cani katiller mollası, şerefsizler emsalları Muaviye ve Yezid’i övmeye Haşa İmam Ali (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.)’lara ise kötü laflar etmeye başladı.

              Aniden İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın kızgın ve gür sesi meclisin sessizliğini bozdu. İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.) hitaben bu zalim ve katillerin kiralık alçak mollarına şöyle haykırdılar:

              ‘’Eyvahlar olsun sana ey hatib! Halkı razı etmekle Allah’ı gazablandırdın. Bilki, senin yerin cehennemdir.’’
              Daha sonra da lanetlenmiş Yezid’e hitab ederek o zalim ve katile şöyle buyurdular:

              ‘’Bana izin ver de bu tahtaların üzerinde çıkıp hem Allah’ın razı olduğu ve hem de buradaki insanlara faydalı olacak şeyler söyleyeyim.’’ Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                402

                İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın Şam Mescid’in

                Yapmış Olduğu Konuşma Konumu:
                2


                İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın bu konuşmasında minber kelimesinin yerine ‘’tahtalar’’ kelimesini kullanmıştır. Bu vesileyle orada olanlara, üzerinde zalimlerin övüldüğü, hak ve fazilet aleyhine konuşmalarını yaptığı bir yerin minber olarak adlandırılmaya layık olmadığını anlatmak istemişlerdir.

                Minber kelime anlamı, İslam Peygamber (s.a.v.)’nin üzerinde oturduğu ve üzerinde konuşma yaparak insanlara mesajları açılarında hidayet ettiği mukaddes bir yerin adıdır. Yani (cumhurbaşkanının en yüksek mevkisidir.) Minber sadece üzerinde Allah’ın razı olduğu ve kullarının saadet ve hayrının istendiği konuşmalar yapıldığı takdirde mukaddes bir yerdir.

                Yezid, İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın bu teklifini kabul etmeyince Şam halkı Yezid’den ısrarla İmam Zeyn-ül Abidin (a.s.)’ın teklifini kabul etmesini ve minbere çıkması için izin vermesini istedler.

                İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın bu teklifi cinayetkâr ve zinakâr Yezid’in bedenine inen ilk darbe oldu. Yezid bu yenilginin acısını çok iyi biliyordu ki, eğer İmam Zeyn-ül abidin ‘’Seccad’’ (a.s.) minbere çıkacak olursa yıllarca sürdürdüğü şeytanı katillik planlarını suya düşürecek ve babasının ve ayrıca Emevi sarayının satılmış tebliğcilerinin yalanları sonucu kara bulutlar ardında gizli kalan hakikatleri güneş gibi ortaya çıkacaktır.

                Nitekimde ‘’Bu esir genç ne yapabilir ki?’’ diye soran bazılarına; ‘’O, çocukluklarından beri ilim süsüyle süslenen bir ailenin çocuğudur.’’ diye cevap verdi.

                Bir yandan Yezid’in izin vermemesi, bir yandan da Peygamber (s.a.v)’in masum ve mazlum Ehl-i Beyti’nin ilim ve faziletini itiraf etmesi oradakilerin kalbine İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın sözlerini dinlemeye karşı büyük bir iştirak ve arzu uyandırdı. Onların aşırı ısrarı sonucu Yezid, İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın teklifini kabul etmek zorunda kaldı

                (Hatırlatmak gerekirse ki, tarihçiler ve maktel yazarlar İmam Zeyn-ül Abidin ‘’seccad’’ (a.s.)’ın Yezid’in meclisindeki bu hutbesini farklı şekillerde nakletmişlerdir. Harezm-i ‘’Maktel-ül Hüseyin’’ adlı kitabında diğerlerinden daha geniş bir şekilde nakletmiştir. Tabersi ise İhticac’da özet olarak nakletmiştir.

                Tabersi ile diğerlerinin nakli arasındaki bir fark da şudur ki Tabersi, Yezid’in teklifi üzerine İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın konuşma yaptığını yazıyor. Oysa diğer nakillerde bizzat İmam Zeyn-ül Abidin ‘’seccad’’ (a.s.)’ın konuşma teklifinde bulunduğu yazılıdır.

                Yezid de ilk önce buna razı olmadı. Ebu Mıhnef’in nakli de hem de konuların tertibi açısından diğer nakillerden farklıdır. Bu hususta daha fazla bilgi için Şeyh Cafer Abbas el Hairi’nin ‘’Belagat-ul İmam Ali b. el-Hüseyn’’ kitabına (sayfa. 111) başvurabilirsiniz.) Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  403

                  Kuran ve Ehl-i Beyt’in Fazilet ve Üstünlükleri Değeri Konumu:
                  1

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak İslam hukuksal anayasaları çerçevesinde asıl üstün değerin var olmasının temel kanıtı sadece insanlar tarafından değerli sayılması ön görülmemiştir. Bu öyle bir takva ve değere sahipliği kainatı yaratan Rabbleri tarafında kendilerine üstün görülmüştür.

                  O’nun için de ister Kur’an ayetler ilkesinde olsun isterse Hz. Peygamber (s.a.v.)’ı sahih hadis kaynak kitaplarında olsun Ehl-i Beyt’in en üstün takva faziletlerine sahip olduğu gerçeği göz öününe sermiştir.

                  Burda bir gerçek meselenin aydınlanması için gereken bir konuyu siz değerli araştırmacı ehl-ine sunmak istiyorum ve sizin takdirinize bırakıyorum. Ehl-i Sünnet ulemaların korkutları ne olabilir sizce?...

                  Bence gerçeklerin su yüzüne çıkmaması için verdikleri batıl mucadeleleridir. Ama bu çok yanlış ve yersizdir çünkü bir şeyi ne kadar gizlerseniz o kadar benciliğini kaybeder. Sonunda su üzerine çıkar ve küçülür. İşte Emevi saltanatçılarında yapmış oldukları katliamların su üzerine çıkması gibi.

                  Biz burda Ehl-i Beyt’in üstün faziletleri hakkında yazı yazmak istersek inanınki sayısız ansiklopedilerin yazılması gerekir. Ama biz yine de bu meseleler hakkında hak ve batıl konumu meselelerini kısada olsa üzerinden geçecesiz. Burda verilmiş kaynakların getirmiş olduğu doğruların izinde asla ayrılmamaya çalışacağız.

                  İster Emevi saltanatının o makama getirmiş olanların isterse o katillerin uşaklığını yapmış olan kendilerine müslüman lakabını takanların ikiyüzlülüklerini gözler önüne sermiş olacağız.

                  İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.) minbere çıktı. Önce Allah’a hamd-u senada bulunduktan sonra Ehl-i Beyt’in üstünlük ve takva faziletlerine değinerek şöyle buyurdular:

                  ‘’Ey insanlar, bize altı şey ihsan edilmiş ve yedi şey sebebiyle de üstün kılınmışız. Biz ilim, hilim, cömertlik, fesahat, cesaret ve mü’minlerin kalbinde (bize karşı bir sevgi verilmiştir.

                  Üstünlük sebebimiz ise şünlardır: Allah’ın seçkin Peygamberi Muhammed (s.a.v.) bizdendir. Doğru sözlü kimse (Ali-a.s.-)’de bizdendir, Cafer-i Tayyar bizdendir. Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    404

                    Kuran ve Ehl-i Beyt’in Fazilet ve Üstünlükleri Değeri Konumu: 2


                    Allah ve Reulullah (s.a.v.)’ın arslanı (Hamza) bizdendir. Cennet gençlerinin efendileri olan (‘’Cennet gençlerinin efendileri’’ ibaresi ile ondan sonraki cümle, Harezmi ve diğerlerinin naklinde yer almamıştır. Ama Kamil-i Behai naklinde yer almıştır.) bu ümmetin peygamberi (s.a.v.)’nin iki torunu (Hz. İmam Hasan Mucteba (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.)’da bizdendir. Ve hakeza Deccal’ı öldürecek olan Mehdi de bizdendir.’’

                    İnsan, yaratıklar içinde yüksek bir makama sahip olan manevi değerlerle yüklü şahşiyeti ve sorumluluğu olan bir varlıktır. Sorumluluk sahası, dünya coğrafyasında işgal ettiği yerdir. Üstlendiği sorumluluk ise, ilahi hilafet görevini yerine getirme yükümlüğüdür. Bu görevlerndirme ise ilahidir.

                    Öyleyse insan, yaratanı tarafından gösterildiği yer küresinde kulluk görevini Allah’ın dilediği şekilde yerine getirmelidir. Yeryüzünü yönetme ve idare etmek için Allah tarafından görevlendirilmiş olan insanın yaptığı her icraat Allah’ın adınadır. Hz. Adem (a.s.)’dan, tâ Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.)’e kadar bu görevlendirme işi, Allah tarafından bir anayasal kitabı ve o kitabı açıklayan bir önder yani (Peygamber) vasıtasıyla sürdürmüştür. İnsanlar, o kitabı ile hükmeden İmamlar yani (peygamber) tarafından yönetilmişdir.

                    Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.)’den sonra insanlar kendi haline bırakılmamışlardır.

                    Belli bir yöntem ve şekil hukuksal anayasasıyla belirtilmiştir. İnsanların kim tarafından idare edileceğini Kur’an-ı Kerim’in nassı’na başvurduğumuzda; ‘’Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de.’’ şeklinde açıklamaktadır.

                    Ayet ilkelerindeki emir sahibinin kim olduğu hakkında ise kesinlikle Resul-i Ekrem (s.a.v.)’ın hadisleriyle belirlemek mümkündür. Muhakkak ben size iki şey emanet ediyorum. Kur’an ve itretim yani (Ehl-i Beyt), bu ikisine tabi olursanız delalete düşmezsiniz Çünkü Kur’an ve itret kıyamet günü birbirinden asla ayrılmazlar.‘’

                    Diğer bir hadis-i şerifde ise ‘’Benim Ehl-i Beyt’im Nuh (a.s.)’ın megisi gibidir. Kim ona binerse kurtulur, binmez ise boğulur.’’ Şu halde bu hadisi şerif de her zaman bir imamın var olduğunu ortaya koymaktadır: ‘’Kim zamanın imamına bi’ât etmeden ölürse, cahilliye dönemi üzere ölmüş olur.’’ Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      405

                      Kuran ve Ehl-i Beyt’in Fazilet ve Üstünlükleri Değeri Konumu: 3


                      Evet yukardaki ayet ilkelerinde ve hadislerden açıkça anlaşıldığı gibi, her zamanda bir imamın olmasının zaruriyeti ortaya çıkmaktadır. İmamın olma zorunluluğuna inandıktan sonra acaba tayın işi kime ait olacaktır. Acaba Allah adına ilahi hilafet görevini yürütecek olan imamı tayın etme insanların yetkisinde midir?

                      Yoksa kendi adına görev yapacak olan birini Allah’mı belirlemelidir? Bu sorular doğrultusunda konuya eğildiğimizde şu sonuca kolayca varabiliriz ki:

                      Birinci durum aklın ve naklin bakul edemeyeceği bir gerçektir. Çünkü Allah kendi adına görev yapacak birini kendisi tayin etmelidir. İnsanlar Allah’a vekil edemez.

                      Akla ve nass’a uygun olan ve kabul edilmesi gereken gerçek budur. Öyle ise Resül-i Ekrem (s.a.v.)’den sonra ilahi vahyin, yani açıkçası kur’an-ı Kerim’in uygulaması korunması ve davet görevini kim yürütecek? İmamet makamı nasıl oluşacaktır? Eğer şura veya seçim yolu ile yapılır dersek; bu daha önce işaret edildiği gibi akla ve nass’a uygun değildir.

                      Yeryüzü imamsız kalmıyacağına göre, atama ve tayin işini Resul-i Ekrem (s.a.v.) vahyi mektebinden sunduğu mesaja bakarak inceleyelim.

                      ‘’Muhakkak ben size iki şeyi emanet ediyorum; bu ikisine bağlanırsanız asla delalete düşmezsiniz. Allah’ın kitabı ve İtret yani açıkçası (Ehl-i Beyt), bu ikisi kıyamette kadar, bana gelinceye kadar birbirinden asla ayrılmazlar. Bilindiği gibi bu hadis-i şerif tüm muhaddisler tarafından sahih kabul edilmiştir.

                      Diğer bir hadis-i şerifde ise ‘’Benim Ehl-i Beyt Nuh (a.s.)’ın gemisi gibidir. Kim ona binerse kurtulur, kim binmez ise boğulur.’’ Resul-i Ekrem (s.a.v.) vahyi mekteden sunduğu bu mesajla kimin kendisinden sonra bu ümmetin imamı olacağını açıkça ortaya koymuştur. Bu görevlendirme şu ilahi vahy ile tecil edilmiştir: ‘’O, kendisine vahyedilenin dışında hiç bir şeyi kendi hevasına göre konuşmaz.’’ Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        406

                        Kuran ve Ehl-i Beyt’in Fazilet ve Üstünlükleri Değeri Konumu: 4


                        Konumuzun mesele şekliyle birinci hadis-i şeriflerinin ana temelidir. Allah’ın görevli meleği, Adem (a.s.)’dan Hz. Resüi Ekrem (s.a.v.)’e kadar yeryüzündeki ilahi hilafet görevini yerine getirmede, imamet makamına atanmış olan zatlara bir kanun, bir sistem getirmiştir. Bu kanun semavidir.

                        Semavi olan bu kanunun uygulayan da semavi atamalar ile atanmışlardır. Çünkü birini Allah, diğerini ise insan tayin edemez. Onun için de Resul-i Ekrem (s.a.v.) Kur’an ve İtret birbirinden asla ayrılmaz diye vahyin kesin bir hükmü ortaya koymuştur. Kurtuluş yolu olarak da bu ikisine, yani Kur’an ve Ehl-i Beyt’e bağlanmayı kesin olarak bildirmiştir.

                        Kur’an-ı Kerim’e inanmak ve hükmüne teslim olmak farzdır. Kur’an-ı Kerim’in uygulayan Ehl-i Beyt imamlarına ise inanmak, teslim olmak ve itaat etmekte farzdır.

                        Ehl-i Beyt’in, Nuh (a.s.)’ın gemisine benzetilmesi ise, bize şu mesajı sunmaktadır. Ehl-i Beyt, denizin kabarmış dalgaları arasında vahiy gemisinin kaptan köşküne oturulmuş, Nuh (a.s.)’a benzetilmiştir. Bugünün siyasi dalgaları arasında vahiy gemisinin kaptan köşküne oturturulmuş Ehl-i Beyt imamları gemiyi Nuh (a.s.) gibi sahile selametle çıkamak için Allah tarafından görevlendirilmişlerdir.

                        Anlaşılıyor ki, Resul-i Ekrem (s.a.v.)’den sonra vahyin gemisi kaptansız kalmamıştır.

                        Vahyin gemisine kaptan atanma işi vahyin sahibi tarafından yapılmış ve bu atama işi de sakeleyn hadisi ile tescil edilmiştir. Bu konu ve mesele hakkında Kuran ve Ehl-i Beyt sakeleyn ve Gadir-i Hum hadisler bölümünde sayısız kaynak ve belgelerle ispatlanmıştır.

                        Nübüvvet ve risalet kapısı Hz. Resulullah (s.a.v.)’le sona erince acaba Resul-i Ekrem’den (s.a.v.) sonra insanlar kendi haline mi terkedildi? Yoksa Resul-i Ekrem (s.a.v.)’den sonra yeryüzünde bir görevliye ihtiyaç yok mu? Yok denilecek olursa Allah, Resul-i Ekrem (s.a.v.)’den sonra ki, insanları sorumlu tutacak ise bu vahyin devatçisi kim?

                        Yeryüzünde devamlı bir görevlinin olması gerektiğini, kim zamanın imamına bi’ât etmeden ölürse cahiliyye dönemi üzerinde ölmüş olur, ‘’Hadisiyle belirtmiştik. Allah-u Teala’nın’’ sizden olan emirlerinize itaat edin’’ hükmü gereğince, bir imamın her dönem ve asırda her zamanda olması gerektiğini ispatlamak için nassa bkaılması gerekiyor.

                        Allah-u Teala ayet ilkesindeki ‘’minkum’’ yani (sizden), emri gereğince kimi kastetmektedir. Acaba Resul-i Ekrem (s.a.v.)’den mi Yoksa diğer mü’minlerden mi? Denilebilir ki, ayet ilkesinde mü’minlere hitab etmektedir. ‘’Minkum’’den maksat, mü’minlerdir. Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          407

                          Kuran ve Ehl-i Beyt’in Fazilet ve Üstünlükleri Değeri Konumu: 5


                          Bu durumu açıklığa kavuşturmak için de diğer bir ayet ilkesinin nüzul sebebine bakmak gerekir. Bilindiği üzere Resul-i Ekrem (s.a.v.) hac merasiminin yapılması için hazırlamış olduğu kavimin kervanının başına Ebu Bekir’i tayin etmiştir.

                          Kervan Mekke’ye doğru yola çıktıktan sonra Cebrail (a.s.) Beraat Suresi ayet ilkesiyle Resul-i Ekrem (s.a.v.)’e getirmiştir. Bu surenin Beytulla’ın yanında okunması Resul-i Ekrem (s.a.v.)’e emredilmiştir.

                          Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.) mescid’e gelerek halkı toplamış ve Beraat suresinin Beytullah’ta okunmasının gerektiğini bildirmiş ve bunu okuması için İmam Ali b. Ebu Talib (a.s.)’ı görevlendirmiştir.

                          Ve şu tarihi sözü söylemiştir: ‘’Bunu, (Beraat suresinin) ancak benden olan biri okuyabilir’’ ve İmam Ali (a.s.)’ı bu işi için görevlendilip Mekke’ye göndermiş Ebu Bekir’e verilen görev geri alınmıştır.

                          Bu ayet ilkesi veya hadisten açıkça anlaşılıyor ki: Vahiy görevlisi Resul-i Ekrem (s.a.v.)’den olan biridir. Çünkü, Adem (a.s.)’dan Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.)’e kadar peygamberlerin nübüvvet ve risalet mirasını, onlardan olan evlatları yüklenmiş ve Allah tarafından görevlendirilmiştir. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            408

                            Kuran ve Ehl-i Beyt’in Fazilet ve Üstünlükleri Değeri Konumu: 6


                            Bu bize şu gerçeği bildiriyor ki, Resul-i Ekrem (s.a.v.)’dan sonra vahiy görevlisi onun soyundan olandır. Sakeleyn hadisi ile Resul-i Ekrem (s.a.v.)’den sonra ilahi imamet görevini kimin yüklendiği açıkça görülmektedir.

                            Şu noktaya da temas etmemiz gerekir: Resul-i Ekrem (s.a.v.)’den sonra kıyamete kadar insan hayatına hükmedecek ve dünya düzenini tanzim edecek yasasının iki esası vardır.

                            Kur’an ve sünnet bunu teyit eden Nisa suresi ayet ilkesnin 59.ncu ilkesidir, ‘’Bir konu hakkında ihtilafa düştüğünüzde Allah’ın kitabına ve Resul’un sünnetine başvurun’’ der.

                            Beşeri münasebetlerde insanlar arasında gelişen sorunların çözümü için Kur’an ve Ehl-i Beyt sünnet bırakılmıştır. Bu yasayı uygulayacak başvuru merci ise İtret yani (Ehl-i Beyt) olduğu Sakeleyn hadisi ve Gadir-i Hum olayı ile hükme bağlanmıştır.

                            Evet kısa olarak şu neticeye varmak gerekir ki, risalet ve nübüvvet’in Resul-i Ekrem (s.a.v.)’le son bulması ilahi hilafet görevinin sona ermiş anlamına gelmez. Çünkü, her zaman dilimi içerisinde insanlar Allah adına yönetecek ve dünyayı idare edecek bir imamın olması zorunluğu vardır.

                            Bu zaruriyet daha önce ayet ilkesi ve hadislerlede tescil edilmiştir. Bu tescil edilen imamlar ise, vahiy mektebinin kendisi ile birleştiği İtret yani (Ehl-i Beyt) imamlarıdır. Bunun kıyamete kadar böyle devam edeceği sakeleyn hadisi ile hükme bağlanmıştır. Yazan. imam Dikmen


                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              409

                              Ehl-i Beyt’in Hasebi ve Nesebi üstünlükler Olgusunun Konumu:


                              Fazilet ve üstünlükler iki kısımdır. Bazıları hasebi ve bazıları da nesebi faziletlerdir. Nesebi faziletler tek başına üstünlük ölçüsü olmadığı ve ancak hasebi faziletlerle birlikte olunca üstünlük sebebi sayıldığı için İmam Zeyne-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın ilk önce Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın hanedanının hasebi faziletlerini saymış ve daha sonra da nesebi fazilerlere işaret etmişlerdir.

                              Hz. İmam Ali (a.s.) ve masum evlatlarının sahip olduğu bu faziletlerin toplamı, onların diğerlerinden üstün olduğunu, Peygamber (s.a.v.)’in hilafet ve vasilik makanıma layık ve İslam toplumunun idareciliği için salahiyetli kimseler olduğuna işaret etmektedirler.

                              Netice olarak da konuşmacının Ebu Süfyan hanedanı hakkındaki onca övgü ve senaların yalan olduğunu ve İmam Ali (a.s.)’ın hanedanı hakkındaki kötülemelerinin esassız ve yersiz olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

                              İşin gerçek yönüne bakarsan zalim ve katliamcı Emevi hanedanlarının müslümanların gözleri içine bakarak Hz. Peygamber (s.a.v.)’in İtreti soyu olan Ehl-i Beyt soy kırımının emrini verdiğini açıkça dile getirmektedirler. Bu Ehl-i Beyt soykırımına’da müslümanın diyen insanlarıda tevşik ederek katliamlarını son saf kıyamınada getirmişlerdir.

                              Hasebi faziletleri hatırla, gerçekte İslam camiasının önderliğinin devleti ve akli şartlarının beyandır Yani, Peygamber (s.a.v.)’in vasiliği ve müslümanların velayeti makamına sadece ilim, hilim, ihsan, cesaret vb. Hasebi faziletlere sahip olan ve bu hususlarda diğerlerinden üstün olan kimseler layıktır.

                              Nitekim nesebi fazletelrin hatırlatılması da, fikirleri aydınlatmak ve hakikatleri de ifşa etmek yönünden önemliydi Zira Hz. Cafer-i Teyyar, Hz. Hamza (a.s.)’lar gibi şahsiyetleri anma hakikatte Uhud ve savaşında reşid İslam askerlerinin Allah düşmanlarına karşı yaptığı kahramanca savaşlarını anmaktır.

                              Öte yandan konuşmacının övdüğü zalim Ebu Süfyan ise Uhud savaşında faşist ve emperyalist küfür ordusunun komutanlığını yürütüyordu. Öte yandan da Muaviye’nin annesi Hind de yani (diğer ismiyle ciğer yiyen) bu savaşta Hz. Hamza’nın (a.s.) şehit edilişi komplosunu hazırladı. Şehit edildikten sonrada İslam Peygamberinin çok sevdiği reşid İslam komutanı Hz. Hamza (a.s.)’nın cesedine karşı en iğrenç muameleyi reva gördü.

                              Hakeza Hz İmam Hasan (a.s.) ve Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ınların bu ümmeti iki değerli torunu ve cennet ehl-i gençlerin efendisi olarak anılması da insanların aklına ister istemez şu soruyu getirmektedir ki: ‘’acaba onların katli caiz, hatta vacibdir’’ demek mümkünmüdür? Onların öldürülmesi, mallarının yağmalanması ve ailesinin esir edilmesi kutlanabilir bir yanı var mıdır? Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                410

                                Mekke ve Mina’nın Oğlu ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın Konumu:

                                Evet emperyalist ve faşist bir düşünce katliamcıların karşısında dimdik durabilen İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın konuşmalarının sürdürdüğü anda şöyle buyurmuşlardır:

                                ‘’Ey insanlar, beni tanıyan tanıyor, tanımayanlar da haseb ve nesebimi beyan edeceğim. Ey insanlar, ben Mekke ve Mina’nın oğluyum. Ben Zemzem ve Sefa’nın oğluyum.’’ İ

                                mam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.) ‘’Ben Mekke, Mina, Zemzem ve Sefa’nın oğluyum.’’ demekten maksadı nedir sizce acaba? Bir ihtimale göre nesebinin kimlere vardığını beyan etmek istemişlerdir.

                                Yani ben, Mekke’nin azamet ve kudsiyet sebebi olan Kâbe’nin banilerinin oğluyum. Mina toprakları Hz. İbrahim ve Hz. İsmail (a.s.)’ların Allah karşısındaki teslimiyet hatırasını canlandırmaktadır. Zemzem ve Sefa Haccar’in (a.s.) ihlaslı çabası ve Allah’ın ona çocuğuna olan geniş lütfunu hatırlatmaktadır insana.

                                Ve yine başka bir ihtimal de şu olabilir ki, Hz. İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’ın vücudu ilahi değerlerin tecelisi ve tecessümü ve onların koruyucusu konumundadır. Kâbe, Mina, Zemzem ve Sefa’nın hürmetini koruyan ve onlara değer veren insan, İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’ (a.s.)’ın şahsiyetine de hürmet etmelidir.

                                Hakeza bunun aksi de böyledir; İmam Zeyn-ül Abidin ‘’Seccad’’ (a.s.)’a hürmet etmeyen, dini değerler ve mukaddesata da hürnet etmiyor demektir. Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X