Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    455


    Hz. Resulullah (S.a.v.)’ın Ashabının Bazılarının

    Hadis Yazılımı hakkında ki, Görüşlerin Konumu:
    1

    Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarının yapmış olduğu İslam anayasası felesefesi sentezinin doğrultusundaki çalışmaların temelinde Kur’an ve Ehl-i Beyt’inin birbiriyle bağlantısının tesintisiz olarak bağlı olmaları sebebiyle İslam hukukundan ayrılmayacağının temel neden ve niteliklerinin var olma konusu meseleler halinde bazı sahabelerininde vazgeçilmez görevi oldukların bilincindeydiler.

    Bu nedenledir ki, Ashaptan bazılarının hadis yazmak istememelerine rağmen bazılarının da hadis yazılımın mecburi ve zorunlu olarak ele alınmasının kaçınılmaz olduğunun göstergesi olmuştur. Bu durum hadis yazma yasağının Peygamber (s.a.v.)’in emriyle değil sırf bazı çıkarcıların emirleriyle olduğunu göstermektedir.

    Hz. Resulullah (s.a.v.)’in ashabı arasında Emir-ul Mü’minin İmam Ali (a.s.)’ın hadislerin yazılması gerekliliğin inancındaydı; nitekim oğlu İmam Hasan Mucteba (a.s.)’ın da hadis yazılımının gerekli zorunluğu olduğunu vrugulamaktaydılar.
    Abdullah ibn-i Abbas; ‘’İlmi yazmakla koruyum’’ diyordu.’’ (Takyid-ul İlm. Sayfa. 92.)

    Harun ibn-i Antere babasından şöyle nakledilmiştir ki; Abdullah ibn-i Abbas, bir hadis bana nakletti ve onu yazmamı istedi. (Şerh-u Mean-il Asar, cild. 4, sayfa. 319. Sünen-id Darimî, cild. 1, sayfa. 128.)

    Selmî de; İbn-i Abbas’ın yanında, Ebu Rafî’nin diliyle Hz. Peygamber (s.a.v.)’den yazdığı levhalar olduğunu gördüm diyor. (et Teratib-ul İdariyye, cild. 2, sayfa. 246. Takyid-ul İlm, sayfa. 92.)

    Enes ibn-i Malik’in oğluna ‘’İlmi yazarak koru’’ dediğini nakleder.’’ (Tabakat-ut Kubra, cild. 7, sayfa. 21. Sünen-id Darimî, cild. 1, sayfa. 127.)

    Kattanî de, Ayyaz’ın sahabe ve tabiinden çoğunun hadis yazılımının caiz olduğunu şöylemekte olduklarını naklederler. (et Teratib-ul İdariyye, cild. 2, sayfa. 247.)

    Yazan der ki: Ümmü Ya’fur’dan dua ve zikirle ilgili bazı yazılar aldım, onu İmam Ali (a.s.)’nın yanına götürdüm, onşarı bana öğrettikten sonra, bunları Ümmü Ya’fur’a geri çevir diye buyurdular. (Musannef-i İbn-i Ebî ieybe, cild. 2, sayfa. 390.) Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      456


      Hz. Resulullah (S.a.v.)’ın Ashabının Bazılarının

      Hadis Yazılımı hakkında ki, Görüşlerin Konumu:
      2


      Yine İbn-i Abbas hakkında şöyle rivayet edilmiştir ki: O, Peygamber (s.a.v.)’in sünnetlerini bazı levhalara yazıyordu. Bu levhalar ilim toplantılarında onun yanında idi.

      Ve yine islam tarihçileri ve mütevatir olarak naklolunmuştur ki, İbn-i Abbas öldüğünde bir deve yükü miktarında kitap miras bıraktı. (Tabakat-ul Kubra, cild. 2, sayfa. 126. Seyr-ul Hadis, sayfa. 9. Takyid-ul İlm, sayfa. 136. Şezerat-uz Zeheb ve Ulum-ul Hadis, sayfa. 20.)

      Evet Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarının gerçek yüzünün aydınlığı hiç bir kimsenin araştırmalarında bu kadar sağlan sahih hadis kaynaklarının gösterilmediğinin olgusudur. O’nun içinde İslam tarih çalışmaların içinde en önem bir şekil teşkil edebilecek tek değerli bir araştırma türüdür.

      Elbette ki Müslüman halk kitlerinin bu Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarını cıddiye alıp almamaları cennet hakkındaki düşüncelerinde kendi takdirlerine kalmıştır.

      Bir rivayette de şöyle anlatılmaktadır ki: Ebu Bekir, Hz. Peygamber (s.a.v.)’den sonra yazdıkları hadisleri topladı ve bir süre sonra yaktı. (Tezkiret-ul Huffaz, cild. 1, sayfa. 5.)

      Ve yine bir rivayette de ashap arasında hadis yazılımının meşhur olduğunu göstermektedirler. Bu konu ve meseleler hakkında sayısız kaynak kitapları ve İslam tarihçilerin kaleme aldıkları tarih kitapları bulunmaktadır. En doğrusu Allah’u Teala bilmektedir ki; Bunların hepsi doğruluğunu korumaktadır.

      Hz. İmam Ali (a.s.)’dan naklolunan ‘’Bir hadisi yazdığınızda onu nesediyle yazın.’’ (Tedrib-ur Ravî, cild. 2, sayfa. 67.) rivayeti de hadis yazılımının sakıncasız olduğunu göstermektedir.

      Cabir ibn-i Abdullah’ın Resulullah (s.a.v.)’ın hadislerini içeren sahifesi de, ashab arasında hadis yazılımının câiz olduğunu göstermektedir... (Tezkiret-ul Huffaz, cild. 1, sayfa. 123. el Ma’rife ve’t Tarih, cild. 2, sayfa. 142-661. Tabakat-ul Mubra, cild. 5, sayfa. 467. Şerh-l Meani-l Asar, cild. 4, sayfa. 319. Musannef-i Abdurazzak, cild. 11, sayfa. 183.)

      Daha bunun gibi sayısısız ve çeiştli kaynaklarda ashap arasında hadis yazılımının câiz olduğunu gösteren bir çok örnekler mevcuttur. (Sünen-i Darimî, cild. 1, sayfa. 127. Tabakat-ul Kubra, cild. 2, sayfa. 371. el Marife ve’t Tarih cild. 2, sayfa. 279.)
      Öyleyse ashaptan bir grubuna göre hadis yazılımının sakıncası yoktu, halifelerin buna karşı çıkması da Peygamber (s.a.v.)’in nehyetmesinden dolayı değildir, kendilerinin öngördükleri bir takım maslahatlardan dolayı olduğunu ve Emevi saltanatçılara ihtidar hazırlığını yapmalarından kaynaklanmaktadır.

      Elbette müslümanların ahiret inançları içerisinde oldukları semavi inançları doğrultusunda sorumlu olacakları gün kendilerinden hesap sorulacaktır. Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        457

        Kur’an’ın Tahrifi İftirası Hakkında Konumu:


        Bir ata sözü ile başlamak en doğrusu olur diye düşünüyorum. Laf laf’ı açarken konun’da konunun uzanmasınada neden olur. Biz Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarına girmeden önce kısa bir çalışmayla hem Kur’an-ı Kerim anlatabilme düzeyine ulaşacağımızı ve hem de Ehl-i Beyt masumiyetinin ispatlanması çok kolay olacağını düşünüyorduk.

        Ama ne yazıktır ki böyle olmadı. İslam felsefesi sentezisinin içinde öyle oyunların oynandığını göreceksiniz ki sizde şaşkınlıklar içinde kalacaksınız.

        Zaten de Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaların başından beri oynanan oyunların hadi hesabı yok gibidir. Müslümanın diyen münafık faşistler öyle türlü oyunları sergilemişlerdir ki Şeytan’ın aklına bile gelmemiştir?!... Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          458

          Tarifin Gerçek Anlamı Konumu Şekli:

          Râkıb-ı Isfahânî, ‘’Müfredât’’ kitabında şöyle bir tavır kullanıp bu tabiri kullanmaktadırlar:

          ‘’Bir kelimeyi tarif etmek, o kelimeyi iki farklı anlam ve mânâ verebilecek şekilde şöylemek için kullanılır.’’

          Yukarıda da ifade edildiği kelime yapısı üzerinde gerçekleşen tahriften ziyade mânâsındaki tahrife edğinmek gerekir.

          Allah’u (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de mânevi tahrife (anlam tarifine) değinerek şöyle bir tabir kullanmaktadırlar:
          ‘’Yahudilerin bir bölümü, kelimeleri (Allah’ın sözlerini) asıl mânâlarından saptırırlar.’’ (Nisa Süresi ayet ilkesi. 46.)

          Bu ayet ilkesi Yahudilerin, kelimelerin zahirini korumalarına rağmen, onları asıl mânâlarından uzaklaştırıp başka mânâlara yorumladıklarını bildiriyor.

          ‘’Tarif’’ kelimesi mânâdaki tarif mânâsında da kullanılmıştır. Bu açıklamaya göre; tahrif, mânevî ve lafzî olmak üzere iki kısma ayrılır. Umarın bu meseleler hakkındaki kişilerede burdan cevap vermiş olacağız. Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            459

            1. Mânevî Tarif Konumu:

            Kur’an-ı Kerin üzerinde mânevî tafrif girişimleri maalesef olmuştur. Bu tür tahriflerin en yaygın olan şekli, ayet ilkelerinde asıl mânâsından çıkarıp başka bir anlam verilerek yapılan yorumlardır. Bu gibi yorumlar, genelde birtakım mezhebî görüşleri desteklemek amacıyla yapılmıştır.

            İmam Muhammed Bâkır (a.s.), bu gibi tahrifler hakkında şöyle tabirler kullanmakatdırlar: ‘’Onlar, Kur’an’ın harflerini korudular, ama mânâsını tarif ettiler; lafzını başkalarına aktardılar, ama mânâsına dikkat ve riayet etmediler.’’

            2- Lafzı Tarif Konumu:

            Bu tür tahrifin olduğu, sadece bazı zayıf rivayetlerde yer almıştır. Bu rivayetler, genelde Ehl-i Sünnet yoluyla, bazen de Alevi ve Şia yoluyla nakledilmiştir.

            Bu rivayetler, parmakla sayılacak kadar azdır ve bazı Şii veya Sünni muhaddislerinin dışında herkes tarafından reddedilmektedir. Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              460

              Kur’an’ın Tahrif Edilmediğine dair kur’an’dan Deliller Konumu:

              Ve yine bazı değerli müfessirler, Kur’an’ıntarif edilmediğini ayet ilkeleri doğrultusunda ispatlar getirerek sabit bir düşünce tarzını koymuşlar.

              Bizde şimdi bu konuyla ilgili bazı ayet ilkelerinin nakledeceğiz:

              Birinci Delil Konumu Şekli:

              ‘’Zikr’i (Kur’an’ı) biz, indirdik ve doğrusunu onun koryucusu da biziz.’’ (Hicr Suresi ayet ilkesi. 9.)
              Bu mesele hakkında İslam ulemalarında büyük bir araştırma ve takvası olan sayın değerli Allâme Tabatabaî (r.a.), bu ayet ilkesi hakkında şöyle nakl etmektedirler:

              ‘’Kur’an hayat dolu ebedi bir zikirdir. Yok olmak, eksilmek ve fazlalaştırılmaktan korunmuştur. Kur’an’ın muhtevasında her hangi bir değişikliğin meydana gelmesi sonucu, hakikatleri ve ilahî maarifi açıklayıcı olma özelliliğini kaybetmesi ve böyle Allah’ın zikri olmaktan çıkması mümkün değildir.

              Bu ayet ilkesinde Kur’an-ı Kerim’in zikir olduğunu ve nazil olduktan sonra çeşitli tariflerden sonsuza dek korunacağını bildirmektedir.’’ (Bkz. El-Mizan Tefsiri, mezkur ayetin açıklanması.)

              Zemahşerî, mezkur ayet ilkesinde düşüncesini şöyle açıklamaktadırlar:

              ‘’Geçmiş kitapların aksine Kur’an-ı Kerim’ın tahrif olmaktan koruyan Allah’ın kendisidir. Yüce Allah’ın, Kur’an’ı tüm değişim ve tahriflerden mahzur kılması ve buna özel bir önem vermesi, Kur’an’ın bir mucize olduğunu gösterir.

              Aksi takdirde, Allah kelâmı olmayan sözlerde eksilme ve fazlalık olduğu gibi, Kur’an’da da eksilme ve fazlalıklar meydana gelirdi.’’ (el-Keşşâf Tefsiri, cild. 3, sayfa. 572.)

              İslam Ulemaları içinde çok büyük bir sahip olan Seyyid Ayetullah (r.a.) ise bu konu ve meseleler hakkında şöyle demektedirler:

              ‘’Bu ayet ilkesi Kur’an’ın tüm tahriflerden korunduğunu ve hainlerin pis elleriyle Kur’an’da herhangi bir değişikliği ve tahrifi meydana getirmediklerini ve hiçbir fitnecinin oyuncağı olamayacağını vurgulamaktadırlar.’’ (el-Beyân Tefsiri, sayfa. 226.)
              Fahr-i Râzî, bu ayet ilkesi için açıklamaları şöyledir:

              ‘’Yani, biz Kur’an’ı her çeşit eksilme ve fazlalaşma tahriflerinden koruyacağız.’’ (el-Kebir Tefsiri, cild. 19. sayfa. 160 ve 161.)

              Feyz-i Kaşanî (r.a.) aynı ayet ilkesi için kendi açıklamalarında şöyle buyurmaktadırlar: ‘’Yani, biz Kur’an’ı her çeşit eksilme, fazlalaşma ve değiştirilme tahrifinden koruyacağız.’’ (Tefsir-i Sâfî, cild. 1, sayfa. 898, İslamiye yayınevi baskısı.)

              Ebu Ali tabersî (r.a.) şöyle diyor: ‘’Yani biz Kur’an’ı her çeşit eksilme ve fazlalaşma tahrifinden koruyacağız. Bu ayet ilkesi hakkında Hasan’dan şöyle nakledilmiştir: İslam ümmetini bu Kur’an’ı nesilden nesile aynen aktarmakla görevlendirimiştir; Peygamber (s.a.v.)’in davetini kabul edenlerin hepsinin hücceti tamamlamaları için bu durumun kıyamete dek devam emretmiştir.’’ (Mecma’ul-Beyân, cild. 1, sayfa. 898. Katâde, bu ayet ilkesi hakkında şöyle der: ‘’Şeytan hiçbir bâtıl sözü Kur’an’a ekleyemez ve hiçbir hak sözü ondan eksilmez.’’) Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                461

                Bu Delil Hakkındaki Sorulara Verilen Cevaplar Konumu:
                1

                Birinci sorunuz: Bu ayet ilkesi, Kur’an’ın her zaman, her yerde ve herkesin yanında tüm tahriflerden korunduğuna kaldığına delalet etmez. Kur’an’ın yalnız bir kısmı insanların yanında mahfuz olarak kalması, ayet ilkesinin geçerliliği için yeterlidir, herkesin yanında mahfuz olması gerekmez. Ayet ilkesinde, böyle bir mânâyı ifade etmiyor.

                Cevap: Bu ayet ilkesinin bu mânâya geldiğini düşünmek doğru değildir. Zira yüce Allah Kur’an’ı evrensel ve tüm insanları doğru bir hukuk konumunda idare etme şeklinin almasını emreder. Dolayısıyla da, Kur’an’ın yalnız bazı şahısların yanında tahriflerden korunması, bu gaye için yeterli değildir.

                Eğer Kur’an’ı halkı hukuksal yönüyle idare etmeye eriştirmek gayesiyle nazil etmesydi, onu ‘’Levhi Mahhuz’’da koruması yeterli olurdu. (Allah’ın ezeli ilminin, kâinatta olmuş ve olacak şeylerin yazılı olduğu levha.) Ama Kur’an’ı hidayet amacıyla indirdiği için onu her zaman, her yerde ve herkesin yanında tüm tahriflerden koruması gerekir.

                Ayettullah Hoî (r.a.) bu şüphenin cevabında şöyle diyor:

                Bu ayet ilkesinde ‘’zikir’’den maksat, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e nazil olan Kur’an-ı Kerim’dir ve ‘’onu başkalarının oyuncağı olmaktan ve zayi olmaktan korumak ve bütün insanların o ilahi mesaja ulaşabilmesini mümkün kılmak demektir.’’

                Nitekim, halk dilinde; ‘’Filan kasidenin her hakkı mahfuzdur’’ denildiği zaman, o kasidenin korunmasına rağmen, herkesin elinin ona ulaşabileceği kastedilir.’’ (el-Beyân Tefsiri, sayfa. 227 ve 228.) Ve ayrıca da Peygamber (s.a.v.)’in Ehl-i Beyt’i buna memurdurlar. Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  462

                  Bu Delil Hakkındaki Sorulara Verilen Cevaplar Konumu:
                  2

                  İkinici Sorunun Konumu: Bazı Müslümanlar ve müslüman olmayan ülkelerde basılan Kur’an’lar da bazı ayet ilkelerin kelimeler yanlışlıkla eksik veya yerleri değişik olarak basılmaktadır. Acaba bu, bir nevi tahrif değil mi? Ve eğer mezkur ayet ilkesi Kur’an’ın tüm tahriflerden korunmuş olduğunu ifade ediyorsa, bu soruyu nasıl cevaplandırıyorsunuz?

                  Cevap: Bazen matbaa hatası olarak kur’an’lar da meydana gelen eksikler veya değişiklerin, Kur’an’ın Allah tarafından korunmuş olmasıyla hiçbir çelişkisi yoktur. Zira böyle yanlışlıklar Kur’an’ın yeniden doğru ve hatasız basılmasıyla ortadan kaldırılır, böylece bu yanlışlıklar düzeltilir ve Allah’ın ayet ilkesi ile Allah’ın ayet ilkesi olmayan bir şey birbirine hangisinin ayet ilkesi olduğu anlaşılmayacak bir şekilde karışmaz.

                  Üçüncü Soru konumu: Kur’an’ın tahrif olmadığına dair Kur’an’dan delil getirmek doğru değildir. Zira, delil olarak getirdiğiniz ayet ilkesinde de tahrif olmuş olabilir. Öyleyse mezkur ayet ilkesinde de tahrif olma ihtimali olduğuna göre, bunu delil olarak getirmek doğru değildir.

                  Cevap: Bütün İslam alimleri, bu ayet ilkelerinin tahrif olmadığına dair ittifat etmişlerdir. Hiç kimse de bu ayet ilkesinin tahrif edildiğini iddia etmemiştir.Kaldı ki, tahrif yapmak isteyen şahsın da ilk önce bu ayet ilkesini tahrif etmesi gerekir.

                  Çünkü bu ayet ilkesi konusunda kilit bir ayet ilkesidir ve bu ayet ilkesini değiştirmediği sürece, yapacağı her türlü tahrif bu ayet ilkesisiyle reddedileceği için faydasız olacaktır. Öyleyse, tahrif yapmak isteyen birinin böyle bir ifadeyi Kur’an’a sokmuş olması düşünülemez.

                  Çünkü böyle bir ifadeyi Kur’an’a eklemekle, hem kendi tahrifini hem de daha sonra tahrifte bulunmak isteyenleri engellemiş olur ve daha sonra tahrifte bulunmak isteyenin önüne engel koymuş olur. Her halde Kur’an’ı tahrif etmek isteyen, Kur’an’ın tahrif edilmesinin önüne, böyle bir ifade ilave ederek set çekmek istemez. Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    463

                    İkinci delillendirme Konumu:

                    ‘’O aziz bir kitaptır; batıl ona önünden de ardından da gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen (Allah) tarafından indirilmiştir.’’ (Fuusilet Suresi ayet ilkesi. 41 ve 42.)

                    Bu ayet ilkesi Kur’an’ın tahrif edilmediğine dair bir garantı delili getirilen ayet ilkelerinden biridir. Kur’an’a bâtıl sözün ulaşması ve her hangi bir değişikliğin meydana gelmesi, bu ilahi deliller ışığında mümkün değildir.

                    Buna göre tahrif, bâtıl sözün en açık numunelerinden oduğuna göre hiçbir zaman Kur’an ve Ehl-i Beyt’in sınırlarından içeriye giremez.

                    Bu konuda Allâme Tabatabaî (r.a.) şöyle diyor:

                    ‘’Batıl demek, Kur’an ve Ehl-i Beyt’ın hakikatlerinin tümünün veya bir bölümünün hak olmayan şeylere dönüşmesidir. Veya şeriat kanunların hukuksal hükümleri ve ahlakî değerlerinin bazılarının uygulanamayacak derecede iptallidir.

                    Bu ayet ilkesi ise Kur’an ve Ehl-i Beyt’de böyle şeylerin oluşmasını kesin bir dille reddediyor.’’ (el-Mizan tefsiri, cild. 17, sayfa. 398.) Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      464

                      Kur’an’ın Tahrif Edilmediğine Dair Hadis

                      Kaynaklarından Deliller Konumu:
                      1

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak bu konu ve meseleler hakkında sayısız belgelerin çerçevesinde sayısız kitaplardan yararlandığımızı ve ister Şii veya Sünni alimlerin yoluyla Hz. Peygamber (sa.v.)’in ve Masum İmamlardan nakledilen mânâ yönünden mütevatir olan sayısız hadislerle şu mânâlar ifade edilmiştir:

                      ‘’Müslümanların Hz. Peygamber (s.a.v.)’den ve İmamlardan ulaşan hadisleri Kur’an’a sunmaları gerekir. Kur’an’a uygun olan hadisleri kabul edip, uymayanları reddetmeleri gerekir.’’

                      Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.)’den şu hadis nakledilmiştir ki:

                      ‘’Benden sonra sizlere birçok hadis nakledeceklerdir. Sizler, benden size ulaşan hadisleri Kur’an’a sunun; ona uyanı kabul edin, uymayanı reddedin.’’

                      Emir'ul-Müminin Hz. İmam Ali (a.s) Hz. Resulullah (s.a.v)'dan şöyle naklederler: "Okuduğu Kur'an'ı hıfzeden kimseyi Allah cennete götürür. Ve ona, ateşin farz olduğu on yerde ailesine şefaat etme izni verilir."

                      (Mecma-ul Beyan, c.1, s.16)Bu konuda birçok hadis naklolunmuştur. İsteyenler ilgili hadis kitaplarına başvurabilirler. Mecma-ul Beyan, c.1, s.16; Sahih-i Buhari, c.3, s.149; Müstedrek-ul Hakim; Mecma'uz Zevaid, c.7, s.159-165; Hilyet-ul Evliya, c.4, s.194; et-Tergib vel-Terhib, c.2, s.342)Ubade b. Samit'ten)

                      Yine şöyle buyurmuşlardır ki:

                      ‘’Her hakkın bir hakikatı ve her doğrunun da bir nur’u vardır. Sizler, Kur’an’a uyanını kabul edin, uymayanı ise reddedin.’’ Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        465

                        Kur’an’ın Tahrif Edilmediğine Dair Hadis

                        Kaynaklarından Deliller Konumu:
                        2


                        Bir rivayette göre şöyle naklolunuyur: "Birisi (Medine'ye) hicret ettiğinde, Peygamber (s.a.v) Kur'an öğretmemiz için onu biz sahabelerden birine teslim ederdi. Resulullah (s.a.v)'ın mescidinde devamlı Kur'an tilavet olunduğu için çok gürültü olurdu.

                        Bu yüzden birbirlerini şaşırtmamaları için Resulullah (s.a.v) Kur'an'ı kısık sesle okumalarını buyurdu." (Menahil-ul İrfan, c.1, s.234 ve 308; Müsned-i Ahmed, c.5, s.324; el-Beyan (Hoi) s.274; Tarih-ul Kur'an (Sağir), s.80; Mehasin fi Ulum-ul Kur'an, s.121; Hayat-us Sahabe, c.3, s.260; Müstedrek-ul Hukkam, c.3, s.356)

                        İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın şöyle buyurduklarını naklediyorlar:

                        ‘’Kur’an’a muhalif olan her hadis bâtıldır.’’ Bütün hadislerin doğru ve yanlış olmasındaki ölçü Kur’an olduğuna göre, Kur’an’ın kendisinin tüm tahriflerden korunmuş olması gerekir.

                        Bu hadislerle iki şekilde sonucuna varılmıştır ki:

                        1- Kur’an, sağlamlığı ve delil olaral başvurulmada ana kaynak olma açısından, hadislerden öncelik taşır. Bu yüzden de tüm, hadislerin doğru olup olmadığını anlama açısından Kur’an ölçü olmuştur. Eğer Kur’an tüm tahriflerden korunmuş olmasaydı, hadisleri ona sunmak mantıksız ve anlamsız olurdu.’’

                        (Her üç hadisin kaynağı için bkz: es-Sahih-u Min Siret-in-Nebi, cild. 1, sayfa. 30, Usül’ül-Hanefiyye, sayfa. 43’den naklen; Veâil’üş-Şiâ, cild. 18, sayfa. 78-79, el-Kâfî, el-Mehâsın, el-Emâlî ve Abdurrazzak’ın Musannef’inden naklen; Tehzib-u Tarih-i Dimaşk, cild. 15, sayfa. 134; el-Burhan Tefsiri, cild. 1, sayfa. 28 ve et-Tibyan Tefsiri, cild. 2, sayfa. 28.)

                        Ve yine başka bir hadiste ise şöyle buyurulmaktadır: "Birisi Medine'ye hicret ettiği zaman Kur'an öğrenmesi için Hz. Peygamber onu birinin yanına verirdi. Resulullah (s.a.v) hayattayken Kur'an hafızları çoğalmıştı.

                        Hatta o dönemde onlardan 70 tanesi Bi'ri Maune'de (İslam düşmanları tarafından) öldürülmüştür." (Kenz-ul Ummal, c.2, S.223; Menahil-ül İrfan, c.1, s.308 ve 235; Tarih-ul Kur'an (Zencani) s.40) Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          466

                          Kur’an’ın Tahrif Edilmediğine Dair Hadis

                          Kaynaklarından Deliller Konumu:
                          3


                          Abdulkays'ın gönderdiği elçiler Peygamber (s.a.a)'in yanına geldiği zaman Resulullah (s.a.a) Kur'an okumaları ve namazı öğrenmeleri için onların her birinin bir müslümanın yanında kalmasını emretti.

                          Aradan bir Cuma yani (bir hafta) geçtikten sonra Peygamber (s.a.a) onları (imtihan etmek için) çağırdı; daha çok öğrenmeleri gerektiğini görünce onları başkalarına teslim etti. Aradan bir Cuma geçtikten sonra hepsi Kur'an kariisi ve namaz meselelerine vakıf olmuşlardı. (el-Müsunnef Sen'ani) c.9, s.201)

                          Yine İslam tarih kitaplarında Resulullah (s.a.a)'ın, Muaz ve Ebu Musa'yı Yemenlilere Kur'an öğretmeleri için gönderdiği yazılmaktadır. (Hilyet-ul Evliya, c.1, s,256; Hayat-us Sahabe, c.3, s.221) Bir yerde şöyle naklolunmuştur:

                          "Hicretten önce Resulullah (s.a.a) bu iş için Mus'ab b. Umeyr'i Medine'ye göndermişti. Mekke'nin fethinden sonra ise Muaz'ı Mekke'ye gönderdi" (Menahil-ul İrfan, c.1, s.308; Ensab-ul Eşraf, c.1, s.243 ve 257)

                          Bunlardan başka Resulullah (s.a.v)'ın sağlığında bir grubun "Kari" diye meşhur olduklarını ve hatta halkın onları kari sıfatıyla çağırdığını görmekteyiz. Resulullah (s.a.v)'ın döneminde, birisi Ebu Derda'ya şöyle demişti:

                          "Ey Kariler! Ne oluyor sizlere; neden bizden daha korkaksınız, bir şey istendiğinde bizden daha cimrisiniz ve bir şey yediğinizde lokmalarınız bizimkinden daha büyüktür?!" (Hilyet-ul Evliya, c.1, s.210; Hayat-us Sahabe, c.2, s.507)

                          Görüldüğü gibi Bi'ri Maune de öldürülenlere "Kariler" lakabı Peygamber-i Ekrem (s.a.v) zamanında verilmişti. (Talayih-ul Hamiş, c.1, s.451; Hilyet-ül Evliya, c.1, s.123) Resulullah (s.a.v)'dan naklolunan bir hadiste şöyle geçiyor: "Bu ümmetin münafıklarının çoğu Kari'lerdendir." (el-Faik, c.4, s.11)

                          Bunun sebebi, diğerlerine göre karilerin daha gururlu, kibirli ve riyakar olmaları olabilir. Bir başka hadiste ise Hz.Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Derin hüzün kuyusundan Allah'a sığının." Derin hüzün kuyusunun ne olduğu sorulduğunda Resulullah (s.a.a); "Cehennemin dibinde olan bir vadidir; Cehennem (in kendisi) her gün 400 defa ondan Allah'a sığınır. Allah bu vadiyi riyakar kariler için hazırlamıştır" dedi. (Mecma-uz Zevaid, c.7, s.168)

                          Yine bir nakle göre; "Müslümanlardan kim daha çok Kur'an'ı öğrenir veya toplar veya diğerlerinden daha çok okursa, onun namazda imam olması ve diğerlerine emirlik yapması Resulullah (s.a.v) tarafından kararlaştırılmıştı." (Et-Tabakat-ul Kübra ‘’Sadır Yay’’, c.8, s.89; Ensab-ul Eşraf, c.1, s.264; Keşf-ul Estar, c.2, s.266 ve c.1, s.230; Mecma-uz Zevaid, c.5, s.255 ve c.7, s.161 ve c.2, s.63)

                          Kur'an'a önem vermek Resulullah (s.a.v)'ın dönemine mahsus değildir. Resulullah (s.a.v)'ın irtihalinden sonra da Kur'an'a çok önem veriliyordu. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            467

                            Kur’an’ın Tahrif Edilmediğine Dair Hadis

                            Kaynaklarından Deliller Konumu:
                            4


                            Ebu Ubeyde şöyle diyor: Halk her sabah İbn-i Mesud'un evine gelir, o da onlardan yerlerine oturmalarını isterdi. Sonra Kur'an okuyanların arasında dolaşır ve "Falanca hangi suredesin" diye sorar, o da cevap verirdi. (el-Müsennef (Abdurrezzak, c.3, s.366; Mecmauz-uz Zevaid, c.7, s.167; Hayat-us Sahabe, c.3, s.255) Emir-ul Mü'minin İmam Ali (as)'da Kur'an öğretiyordu.

                            Ebu Abdurrahman Selemi (ki Asım Kur'an-ı ondan öğrenmiştir.) şöyle diyor: "Ben Kur'an'ın hepsini İmam Ali b.Ebi Talib (a.s.)'in huzurunda okudum" (el-Küna vel-Elkab Kummi, c.1, s.116)

                            Asım b. Kuleyb diyor ki: Ali (a.s) Kufe mescidinde iken bazılarının sesini işitti. Onların kim olduğunu sorduğunda; "Kur'an okuyup, onu öğrenenlerdir" diye cevap verdiler.

                            Bunun üzerine Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu; "Onlar Resulullah (s.a.v)'ın en çok sevdiği insanlardandır." (Keşf-ul Estar Müsned-ul Bezar'dan nakletmiştir. c.3, s.94; Mecma-uz Zevaid, c.7, s.162) Hz. İmam Ali (a.s)

                            Kur'an okuyanlara (Beyt-ul maldan) ikişer bin dinar ayırırdı. (Kenz-ul Ummal, c.2, s.219) Ve bir başka nakle göre Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur; "Müslüman olarak doğup, Kur'an okuyan herkese beyt-ul maldan yılda 200 dinar ayrılacaktır.

                            İsteyen onu bu dünyada alır, isteyen de ahirette." (Kenz-ul Ummal, c.2, s.219 ve Hisal, c.2, s.602; Mec'ma-ul Beyan, c.1, s.16; Veşail-uş Şia, c.4, s.838-839)

                            Ebu Musa Eş'ari, Ömer b. Hattab'ın zamanında Kur'an'ı toplayan Basra karilerini çağırdığında 300 kişi onun yanına geldiler. (Sahih-i Müslim, c.3, s.100; Müşkül-ul A'sar, c.2, s.419; Hilyet-ul Evliya, c.1, s.257 ve 366; Kenz-ul Ummal, c.2, s.140-141)

                            İbn-u Zenceveyh şöyle diyor: Ömer b. Hattab, Ebu Musa'dan yanında olan karilerin sayısını kendisine söylemesini istedi. Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              468

                              Kur’an’ın Tahrif Edilmediğine Dair Hadis

                              Kaynaklarından Deliller Konumu:
                              5


                              O da yanında 300'ün üzerinde kari olduğunu söyledi. (Kenz-ul Ummal, c.2, s.183) Sıffın savaşına yaklaşık 30 bin karinin katıldığı nakledilmiştir. (Sıffin (Menkari, s.188) Tabii ki bunların dışında da yine kariler vardı.Hakemiyeti ileri sürenlerin mızraklara taktıkları Kur'an sayısının 500 olduğu söylenmiştir.

                              Mınkari, onların arasındaki Kur'an'ların bu sayıdan daha çok olduğuna inanarak mızraklara takılan 500 Kur'an'ın büyük Kur'an'lar olduğunu savunuyor. (Sıffın, s.478; Muruc-uz Zeheb, c.2, s.390; Tarih-ul Kur'an (Ebyari), s.152) Üçüncü halife Osman'ın hilafetinin sonlarında ya da Hz. İmam Ali (a.s)'nin hilafetinin sonlarında ölen Ebu Derda her zaman şöyle diyordu:

                              "Yanımdaki Kur'an okuyanları saydığımda onların 1600'ün üzerinde olduğunu gördüm." (Ensab-ul Eşraf. Mahmudi'nin araştırması, c.3, s.42) Abdurrahman b.Muhammed b. Eş'as kıyam ettiğinde ordusunda öncüler vardı.

                              Bunlara "Öncü kari"ler diyorlardı. Kumeyl b. Ziyad, Said b. Cübeyr, Abdurrahman b. Ebi Leyla vs. de onlardandır. (Tarih-ul Umem vel Muluk Taberi, c.6, s.350; el-Kamil fit-Tarih, c.4, s.472; el-Bidaye ven-Nihaye c.9, s.42 ve 47)

                              Ebu Hilal-i Askeri şöyle diyor: "Kari ve fakihlerin çoğu kölelerdendi. Onların çoğu İbn-i Eş'as'la birlikte Haccac'ın aleyhine kıyam etmişlerdi." (el-Evail, c.2, s.62) Bütün bu hadisler müslümanların, Kur'an'ı ezberlemeye ve Kur'an okumaya verdikleri önemi göstermektedirler.

                              2- Bazı ayet ilkelerinde; Kur’an’ın tahrif olmadığına açıkça bildirdiği halde, Kur’an’ın tahrif olduğuna dair bazı hadisler vardır. Ancak bu hadisler, Kur’an’ın tahrif olmadığını bildiren ayet ilkelerinde muhalif olduğu için, Kur’an’a uymayan hadislerin kenara atılması ve saf dışı bırakılması yönünde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ve Masum İmamlar (a.s.)’dan nakledilen mütevatir hadisler gereğince, onlara ihtina edilmemelidir.

                              Bu konu hakkında daha fazla bilgi veren değerli araştırmacı Feyz-i Kaşanî (r.a.) şöyle nakletmektedirler:
                              ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.) ve İmamlar (a.s.) kendilerinden mütevatir olarak nakledeilen rivayetlerde, kendilerine isnat edilen hadislerin onlara ait olup olmadığını anlamamız için, o hadislerin Kur’an’a sunulmasını emretmişlerdir, ‘’Kur’an’a uyanı kabul edin uymayanı reddebin.’’ diye buyurmuşlardır.

                              Buna göre, elimizde mevcut olan Kur’an’ın tahrif edildiğini kabul edersek, hadisleri ona sunmanın ne gibi bir yararı olabilir ki? Bu yüzden, Kur’an’a aykırı ve muhalif olduğu için, kabul etmememiz gerekir.’’ (Tefsir-i Sâfî, cild. 1, sayfa. 51.) Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                469

                                Kur’an’ın Tahrif Edilmediğine Dair Hadis

                                Kaynaklarından Deliller Konumu:
                                6


                                İbn-i Mes'ud'un, Resulullah'a (s.a.a) sunulan en son Mushaf'a şahid olduğu, değişen ve nesholan ayetleri bildiği rivayet edilmiştir. (Tabakat-u İbn-i Saad, c.2, 2.bölüm s.104; Kenz-ul Ummal, c.2, s.224-225; Keşf-ul Estar, c.3, s.251; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.288; Feth-ul Bari, c.9, s.4041)

                                Beğevi "Şerh-is Sünnet"te şöyle diyor: "Zeyd b. Sabit, Kur'an'ın son olarak sunulmasına şahid olanlardandı. Nesholan ayetlerle ve nesholmayanlar belli olmuştu. Zeyd b. Sabit onu yazarak Resulullah (s.a.v)'e gösterdi ve ömrünün sonuna kadar, halkı ona uymaya davet etti.

                                Bunun için, birinci ve ikinci halifeler, Zeyd b. Sabit'e itimat etmiş, üçüncü halife de mushafları yazma işini ona bırakmıştır. (Tarih-ul Kur'an, Zencani, s.39-40; el-İtkan, c.1, s.50; el-Maarif (İbn-i Kutaybe), s.260; el-Müfessea fi Tarih-il Arab Kabl-el İslam, c.8, s.134)

                                Rakib, Ubeyd b. Kaab'tan şöyle naklediyor: "...Halk onun (Zeyd'in) kıraatini benimsedi. Çünkü o Kur'an-ı Resulullah'a (s.a.a) sunan ve okuyan en son kişi idi."

                                Zerkeşi Zehebi'den şöyle naklediyor: "Kur'an-ı Resulullah'a (s.a.a) sunan 7 kişidir; Ali (as), Osman b. Affan, Ubey, İbn-i Mes'ud, Zeyd, Ebu Musa ve Ebu Derda." (el-Burhan, Zerkeşi, c.1, s.242-243)

                                Kur’an’ın mânâları ve hükümlerine zarar vermeyecek derecedeki eksilme ve tahrifin olabileceği şüphesine karşı vereceğimiz cevap ise şudur: Hadislerin Kur’an’a sunulması hakkındaki hadislerin anlamayla ilgili olarak yaptığımız açıklamaya dikkat edilirse bu şüphenin de cevabı anlaşılmış olacaktır.

                                Kaldı ki, böyle bir tahrifin karşı güç faşistleri tarafından kuşku ve şüpheye düşürmelerine ehline hiçbir yararı olmayacağından, kimse böyle bir işe yeltenmez.

                                Ayrıca, Müslümanların, özellikle de alimlerin, Kur’an’dan bir noktanın dahi azalmaması ve ona bir noktanın dahi eklenmesi yönündeki büyük çabaları ve titizlikleri dikkate alınırsa, bu derecedeki tahrifin de mümkün olmadığını herkes tarafında kabul edilir. Yazan. imam Dikmen


                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X