Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    545

    Ehl-i Sünnet Alimlerine ve Ulemalarına Cevap

    Hz. Resulullah (s.s.v.)’den Sonra Ümmet'in

    İlmi Başında ki Merciler Konumu:
    2

    Bu değerli senete baş vurarak Sekaleyn Hadisi, çeşitli hadis kaynaklardan örnekler ve senetler ve ifadelerle rivayet edilmiş kanıtları tekrar dile getirmeye çaba göstereceğiz. Şimdi bu rivayetlere örnekler vermek yerinde olacaktır :

    Ve yine Ehl-i Sünnet alimlerinde en mutebir kaynakların başında yer alan değerli Müslim b. Haccac Nişaburi kendi Sahih'inde, Zeyd b. Erkam'dan şöyle rivayet ediyor:

    Resulullah (s.a.v), Mekke ile Medine arasındaki Gadiri Hum'da konuşmak için ayağa kalktı ve Allah'a hamd ve senadan sonra, halka nasihatta bulunup şöyle buyurdu:

    "Ey insanlar, ben ancak bir beşerim; yakında Rabbimin elçisi (Azrail) gelecek, ben de davetine icabet edeceğim. Aranızda iki değerli şey bırakıyorum; Birincisi, hidayet ve nurun bulunduğu Allah'ın Kitabı'dır.

    Öyleyse Allah'ın Kitabı'na sıkıca sarılın." Daha sonra da şöyle buyurdu: "İkincisiyse Ehl-i Beytim’dir. Ehl-i Beyt’im hakkında sizlere Allah'ı hatırlatıyorum, Ehli Beyt’im hakkında sizlere Allah'ı hatırlatıyorum, Ehli Beyt’im hakkında sizlere Allah'ı hatırlatıyorum." (Sahihi Müslim, c.4, s.1873.) Bu sözlerini üç sefer tekrarladılar!...

    Hakim Nişaburi, Zeyd b. Erkam'dan şu hadisi nakleder :

    Hz. Resulullah (s.a.v) son Veda Haccı'ndan dönerken Gadiri Hum'da konakladığında, orada bulunan ağaçların altını temizlemerini emredip, sonra da şöyle buyurdu:

    "Allah'ın çağrısına icabet etmeme az kaldı. Ben aranızda, biri diğerinden daha büyük olan iki büyük ve değerli şey bırakıyorum: Allah'ın Kitabı ve (itretim) Ehl-i Beytim. Bu ikisi hakkında nasıl davranacağınıza dikkat edin.

    Çünkü Kur'an ve Ehl-i Beyt’im, Kevser Havuz’un başında bana kavuşuncaya kadar birbirinden asla ve asla ayrılmazlar. Allah benim mevlam, ben de her mü'minin mevlasıyım." O anda İmam Ali (a.s)’nin elini tutarak şöyle buyurdu: "Ben kimin mevlasıysam, İmam Ali (a.s.)’de onun mevlasıdır. Allah'ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol." (el-Müstedrek Alas Sahiheyn, c.3, s.109.)

    Biz bu rivayeti Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarında sıkça zikrettik ama burda tekrarlamada yarar var sanırım Ahmed b.Yahya Belazuri, Zeyd b. Erkam'dan şöyle rivayet ediyor: "Peygamber (s.a.v) ile birlikte Veda Haccı'ndan dönerken, Gadiri Hum'a vardığımızda, birkaç büyük ağacın altının temizlenmesini istedi.

    Ağaçların altı süpürüldükten sonra, ayağa kalkarak’’ şöyle buyurdular:

    "İlahi davete icabet etmeme galiba az kaldı. Doğrusu Allah, benim mevlam ve ben de her mü'minin mevlasıyım. Ve ben aranızda öyle bir şey bırakıyorum ki, ona sarılırsanız asla sapıklığa düşmezsiniz: Allah'ın kitabı ve öz soyum olan (İtretin olan) Ehli Beyt’im. O ikisi, Kevser Havuz'da bana kavuşuncaya kadar asla birbirinden ayrılmıyacaktır."

    Daha sonra İmam Ali (a.s.)’'nin elini tutarak şöle buyurdu: "Ben kimin velisiysem, İmam Ali (a.s.)’de onun velisidir. Allah'ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol."

    Ebu Tufeyl şöyle der: "Zeyd b. Erkam'a; 'Tüm bunları Resulullah'tan (s.a.a) kendi kulağınla mı duydun?' dediğimizde şu cevabı verdi: 'Ağaçların altında olan herkes tüm bunları, gözleriyle görüp, kulaklarıyla işitti.’’ (Ensabül Eşraf, c.2, s.110.) Yazan. imam Dikmen


    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      546

      Ehl-i Sünnet Alimlerine ve Ulemalarına Cevap

      Hz. Resulullah (s.s.v.)’den Sonra Ümmet'in

      İlmi Başında ki Merciler Konumu:
      3

      İbni Esir, Zeyd b. Erkam'dan rivayetten bahsederken şönları naklediyor:

      Hz. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

      ’’!Ben aranızda biri diğerinden büyük (iki) öyle şey bırakıyorum ki, eğer onlara sarılırsanız asla ve asla yanlışlığa ve dalalete’’ düşmezsiniz:

      ’’Gökyüzünden yere sarkıtılan bir ip olan Allah'ın Kitabı ve benim öz soyum olan Ehli Beytim. Bu ikisi, Havuz'da bana kavuşuncaya kadar asla birbirinden ayrılmazlar. Öyleyse o ikisi hakkında, bana nasıl halef olacağınıza dikkat edin.’’ (Üsdül Gabe c.2. s.12.)

      Ehl-i Sünnet vel-camaat kardeşlerimiz her nedense kendi kaynaklarınıda bile ciddiye alıp inanmamakla beraber israr ediyorlar. Halbu ki, burda göstermiş olduğumuz kaynakların yüzde doksandokuzu onların kendi kaynaklarda oluşan belgelerin gösterilmesidir.

      Birileri kalkıp onlara doğruluktan ve mahşerden bahsetmektedirler ama bakın görün bu değerli sahabelerden, Ali b. Ebi Bekr Heysemi, Zeyd b. Sabit'ten rivayet etmişlerdir:

      Hz. Resullullah (s.a.v) şöyle buyurduklarını israrla üzerinde durmaktadırlar:

      Ben aranızda iki halife bırakıyorum: ’’Allah'ın Kitabı, ki o gökle yer arasında sarkıtılmış bir iptir, ve Ehl-i Beyt’im. Bu ikisi Kevser Havuzunda bana ulaşana kadar asla bibirinden ayrılmazlar.’’ (Mecmauz Zevaid, c.9, s.162.)

      Ve yine tekrar edersek aynı kaynakları karşımıza değerli Heysemi, aynı manayı başka bir tabirle Ebu Hüreyre, Ali b. Ebi Talib (a.s)’dan Ebu Said Hudri, Zeyd b. Erkam ve Huzeyfe b. Useyd Gıfari'den de rivayet nakletmişlerdir:

      Hatibi Bağdadi Ahmet b. Ali, Huzeyfe b. Useyd'den rivayet etmiştir:

      Hz. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: ’’Ey insanlar, ben, sizlerden önce bu dünyadan ayrılacağım ve sizler Kevser Havuzunda huzuruma vardığınız zaman, Sekaleyn'e (Allah'ın Kitabı ve İtret’im Ehl-i Beyt'e) ne yaptığınızı soracağım. Ne yazıktır ki Ehl-i Sünnet toplumu Hz. Peygamber (s.a.v.)’e olumlu bir cevap veremiyecektir.

      Öyleyse benden sonra o ikisine nasıl davranacağınıza dikkat edin. Sekali Ekber (büyük emanet ki o), bir tarafı Allah'ın elinde, diğer tarafı sizin elinizde olan Allah'ın Kitabı'dır. Öyleyse ona sımsıkı sarılın, dalalete düşmeyin ve onu değiştirmeyin.’’ (Tarihi Bağdadi, c.8, s.442.)

      Ahmet b. Hanbel, Ebu Said'den rivayet ediyor:

      Allah'ın Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: ’’Doğrusu ben, aranızda öyle şey bırakıyorum ki, benden sonra eğer ona sarılırsanız asla sapmazsınız. Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür; (biri) Allah'ın Kitabı, ki o gökten yere uzanan bir iptir, (diğeri) öz soyum olan Ehl-i Beyt’im. Bilin ki, bu ikisi Kevser Havuzunda bana ulaşıncaya kadar birbirinden ayrılmazlar.’’ (Müstenedi Imam Ahmed b. Hanbel, c.3, s.59.) Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        547

        Ehl-i Sünnet Alimlerine ve Ulemalarına Cevap

        Hz. Resulullah (s.s.v.)’den Sonra Ümmet'in

        İlmi Başında ki Merciler Konumu:
        4

        Yukarda da belirttiğimiz araştırmalarımızda Sekaleyn hadisi, çeşitli tabir ve senetlerle büyük sahabilerden bazıları vasıtasıyla rivayet edilmiştir. Bu sahabilerden bazıları şunlardır:

        ’’Zeyd b. Erkam, Ebuzer Gıfari, Ebu Said Hudri, İmam Ali b. Ebi Talib (a.s), Zeyd b. Said, Huzeyfe b. Yeman, İbni Abbas, Selmani Farisi, Ebu Hüreyre, Cabir b. Abdullah, Huzeyfe b. Useyd Gıfari, Cübeyr b. Mut'im, Hasan b. Ali (a.s), Fatımat’uz Zehra Semavat-ı Vel-Arz (a.s.), Ümmü Hani binti Ebi Talib ve Ümmü Seleme.’’

        İmam Ali (a.s) kendi hükümeti döneminde, bir gün bir topluluğun arasında ayağa kalkarak, orada bulunanlardan; Gadiri Hum vakıasına şahid olanların ve Sekaleyn Hadisi'ni Allah Resulü'nden duyanların şahitlik etmelerini istediğinde, aralarında; ’’Huzeyfe b.Sabit, Sehl b. Sa'd, Adiy b. Hatem, Ukbe b. Amr, Ebu Eyyub Ensari, Ebu Said Hudri, Ebu Şureyh Huzai, Ebu Kudame, Ebu Ya'la Ensari ve Ebu Haysem et-Tihan gibi şahsiyetlerin bulunduğu on yedi kişi ayağa kalkıp, bu vakıaya şahid olduklarını söylediler.’’ (Yenabiul Mevedde, s.41).

        Ahmed b. Hacer Heysemi şöyle yazıyor: "Sahabeden yirmiye aşkın bir grup, Sekaleyn Hadisi'ni rivayet etmiştir."( EsSevaikül Muhrika, s.150.)

        Seyyid Haşim Behrani, ’’Gayetul Meram’’ adlı kitabında; "Sekaleyn Hadisi hakkında, Ehli Sünnet kitaplarından otuz dokuz, Şia kitaplarından da seksen iki hadis nakletmiştir.’’ (Sekaleyn hadisinin geçtiği bazı Ehli Sünnet kaynakları: Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.3, s.1759 ve c.4, s.366371 ve c.5, s.181189. Ebul Feda İsmail b. Kesir, Siretun Nebeviye'de; c.4, s.416. Fahri Razi, etTefsirül Kebir, c.8, s.163. 11 Gayetul Meram, s.21184. İbni Sabbağ, elFusulül Muhimme; s.22. Muvaffak b. Ahmed Hanefi Harezmi, Menakıb, s.93. Süleyman b. Ibrahim Kunduzi, Yenabiul Mevedde, s.3145. Muhammed b. Ali es-Sabban, Nurul Ebsar'ın hamişinde basılan Is'afur Rağibin, s.110. İbnül Cevzi, Tezkiretül Havas, s.332. Muhibbuddin Taberi, Zehairul Ukba, s.16. Muhammed b. Yusuf Zerendi Hanefi, Nezmü Düreris Simtayn, s.231233. Ali b. Hüsamüddin Muttaki, Müsnedi Ahmed'in hamişinde basılan Müntehabu Kenzil Ummal, c.1, s.69101; c.2, s.39; c.5, s.95. Ahmed Şehabüddin Haffaci, Nesimur Riyaz, c.3, s.410.) Eğer arzu ederseniz bu değerli hadis kaynaklarımızı kat ve kat artırarak göstermekten teredüt bile etmeyiz. Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          548

          Ehl-i Sünnet Alimlerine ve Ulemalarına Cevap

          Hz. Resulullah (s.s.v.)’den Sonra Ümmet'in

          İlmi Başında ki Merciler Konumu:
          5

          Ve eğer isterseniz daha değişik kaynaklarınımıza devam ederek başka açı ve değerde diğerleri belge ve kaynaklarımızada gösterebiliriz. Yani açıkçası yalancıların mumlar yatsıya kadar yanarmış:

          Bu araştırmalarımızda bulunan bu değerli hadislerden şu önemli üç sonuca varmamız mümkündür:

          1- Ehl-i Beyt, Kur'an gibi mu'teber bir ilmi merci ve uyulması gereken şer'i hüccettir; sözlerinin tamamı sahihtir. Kim onlara uyarsa, asla doğru yoldan sapmaz.

          2- Nasıl ki, Kur'an edebiyatta kadar baki kalacaksa, Ehl-i Beyt de Kur'an'la birlikte edebiyatta kadar baki kalacak bir gerçektir.

          3- Kur'an ve Ehl-i Beyt, asla ve asla hiçbir zaman birbirinden ayrılmayacaktır. Bir müslüman, "Kur'an bize yeter" veya "Ehl-i Beyt bize yeter" diyemez. Çünkü bunların ikisi de birbirinden ayrılmaz birer İslam anayasasının temel tüzüğüdür. İster inanın ve hatta isterseniz inanmayın bu sizin hür düşünce özgürlüğünüze açık bir demokrasidir.

          Eğer bu konu ve meseleler hakkında bize inanmayıp kendi kaynaklarınıza inanıyorsanız iste sayın değerli sahabelerden Ahmed b. Hacer Heysemi yazıyor:

          Hz. Resulullah (s.a.v), Kur'an ve Ehl-i Beyt'ini "Sekaleyn" diye adlandırmıştır. Çünkü Arabçada "sekal" dikkatle korunması gereken değerli ve güzel şeylere denir. Kur'an ve Ehl-i Beyt de böyledir.

          Zira her ikisi de ilmi ledünni (Allah vergisi ilim), yüce hikmet ve sırların ve de şer'i kanunu ve hükümlerin kaynağıdır. Bu nedenle Resulullah (s.a.v) halkı, Kur'an ve Ehl-i Beyti'ne sarılmaya ve onları takib etmeye teşvik ve davet ediyordu." (es-Savaikul Muhrika, s.151.) Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            549

            Asıl Meselelermize Gelelim Asıl Ehl-i Beyt Kimlerdir?: 1

            Ehl-i Beyt, kelime anlamı ve manası olarak bir evde aile büyüğünün sorumluluğu altında yaşayan kimselere denir. Öyleyse Hz. Resulullah'ın (s.a.v)’in evinde ve sorumluluğunda yaşayan herkese onun ehl-i beyt’i diyebilir miyiz?

            İslam Hüküm ile mevzu (yargı ile konu) arasında tenasüb hukuk (uyum) olması gerekir ilkesi gereğince, böyle bir ihtimal çok uzaktır. Çünkü hadislerde Ehl-i Beyt, takip edildiğinde dalalet ve hataya düşürmeyen, güvenilir bir ilmi merci olarak tanıtılmıştır.

            Öyleyse onlar dinin yani devletin temel anayasal kanunların hükümlerini tam anlamıyla bilen, her türlü hata ve günahtan korunmuş olan kimseler olmalıdır.

            Halbuki bu özellikler, Hz. Peygamber'in (s.a.v) aile fertlerinin tümünde mevcut değildir. Sonuç olarak; Resulullah'ın Ehl-i Beyt'inin belirli ve özel kişiler olduğunu söylüyoruz.

            Evet sizlerinde bildiği gibi Sekaleyn Hadisi'yle ilgili olarak Zeyd b. Erkam'dan; "Ehl-i Beyt kimlerdir? Acaba Peygaber'in hanımları mı?" diye sorulduğunda şöyle cevap verdi: "Allah'a andolsun, hayır.

            Boşanıp babasının veya yakınlarının evine gitme ihtimali bulunan kadın, nasıl Ehl-i Beyt olabilir. Ehl-i Beyt; kendilerine sadaka verilmesi haram kılınan Hz. Resulullah (s.a.v.)'ın evlatlarıdır." (Sahihi Müslim, c.4, s.1874.)

            Yine Ahmed b. Hacer şöyle yazıyor:

            "Takip edilmesi vurgulanmış kimselerin, Allah'ın Kitabı'nı ve Resullullah (s.a.v.)'ın Sünneti'ni eksiksiz olarak bilmeleri gerekir. Çünkü ancak böyle kimseler Allah'ın Kitabı'ndan hiçbir zaman ayrılmazlar. Bu nedenle de diğer alimlerden üstün sayılırlar. Zira, Allah, onları her türlü pislik ve günahtan arındırmıştır." (EsSavaikul Muhrika, s.151.)

            Bunun için bazı kaynaklarda, Sekaleyn hadisinin devamında şu cümle yer almıştır: "Onlardan, ne öne geçin ve ne de arkada kalın, sonra helak olursunuz. Onlara birşey öğretmeye kalkışmayın, Onlar daha iyi bilirler." (Es-Savaikul Muhrika.)

            Allah'ın Resulü (s.a.v)’de Ehl-i Beyt’ini tanıtmıştır. Bir rivayette, Ümmü Seleme şöyle diyor: "Tathir Ayet ilkesinde (Ancak Allah, siz Ehli Beyt'ten günah ve pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.)

            (Ahzab Suresi 33 ilkeleri) benim evimde nazil oldu ve Resulullah (s.a.v.); İmam Ali (a.s.), Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Vel-Arz (a.s.), İmam Hasan (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.)’ları çağırması için birini gönderdi. Onlar geldiği zaman da, "İşte bunlar benim Ehl-i Beytimdir" dedi." (ElMüstedrek, c.3, s.146.) Yazan. imam Dikmen


            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              550

              Asıl Meselelermize Gelelim Asıl Ehl-i Beyt Kimlerdir?:
              2


              Hz. Resulullah'ın (s.a.v)’den Üveyoğlu Ömer b. Ebi Seleme şöyle diyor: "Tathir Ayeti ilkeleri Hz. Resulullah (s.a.v.) Ümmü Seleme'nin evindeyken nazil oldu.

              Allah'ın Resulullah (s.a.v.); İmam Ali (a.s.), Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Vel-Arz (a.s.), İmam Hasan (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.)’ları arkasında olduğu halde üzerlerine bir aba örttü ve şöyle dedi: "Allah'ım, bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir; her türlü pisliği onlardan gider ve onları tertemiz kıl."

              O sırada Ümmü Seleme; "Ya Resulullah, ben de onlarla birlikte miyim?" diye sorduğunda; "Sen yerinde kal, sen de iyilerdensin" dedi." (Üsdül Gabe, c.2, s.12.)

              Amr b. Sa'd, babasından rivayet ediyor: "Ali İmran Suresi'nin 61. ayet ilkelerinde (Sana bilgi geldikten sonra, İsa (a.s.) hakkında kim seninle münakaşaya kalkışırsa de ki:

              "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi (bizden olanları) ve kendinizi (sizden olanları) çağıralım. Sonra hepimiz dua edip yalvaralım da, Allah'ın lanetini yalancıların üzerine isteyelim.) nazil olduğu zaman, Resulullah (s.a.v); İmam Ali, Fatıma (a.s.), İmam Hasan ve İmam Hüseyn'i çağırıp; "Allah'ım bunlar benim Ehl-ii Beyt’imdir." dedi." (ElMüstedrek, c.3, s. 150.)
              Ve yine Resulullah (s.a.v.)'ın hanımlarından Aişe'den rivayet edilmiştir ki:

              "Resulullah (s.a.v) bir sabah, sırtında siyah kıldan dokunmuş işlemeli bir abayla dışarı çıktı. O anda İmam Hasan geldi ve Resulullah onu abanın içine aldı. Daha sonra sırasıyla; İmam Hüseyin, Fatıma (a.s.), ve İmam Ali (a.s.)’lar geldi. Onları da abanın içine alıp Tathir Ayeti'ni (Ahzab Suresinin 33 ayet ilkelerini) okudu." (Sahihi Müslim, c.4, s.1883.)

              Evet Şimdiye kadarki hadislerden, Ehl-i Beyt'in belirli şahıslar olduğu ve Hz. İmam Ali, Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Vel-Arz (a.s.) Hz. İmam Hasan (a.s.) ve Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’lar olduğunu açıkça belirtmiş olduğu anlaşıldı.

              Resulullah (s.a.v) kendisinden sonra, müslümanlara Ehl-i Beyt'ten olan imamlarını ve ilmi mercilerini tanıtmışlardır. Ayrıca, Peygamber (s.a.v) bu kimselerin özelliklerini, sayılarını ve hatta isimlerini dahi açıklamıştır.

              Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarında siz Ehl-i Sünnet alimleri ve tüm ulemalarına bir çağrı yapmak istiyorum. Eğer sizler gerçektende sözlerinizde ve imanınızda doğru iseniz gelin hep beraber Allah’a yemin edelim. Allah’u Teala’nın laneti zalimlerin üzerine olsun.

              Sizlerden cevap bekliyorum. Ama eğer bu davetime gelmiyorsanız sizler yalancıların tah kendilerisiniz. Allah’ın laneti sizlerin üzerinde olsun…

              Burda bir örnek vermek istiyorum, Mesela, bir rivayette İmam Ali (a.s) halka: "Allah aşkına söyleyin! Resulullah'ın (s.a.v) son hutbesini eda etmek için ayağa kalkarak; "Ey halk, ben, Allah'ın Kitabı ve Ehl-i Beyt’imi aranızda bırakıyorum. Bu ikisine sımsıkı sarılın ki, sapmayasınız.

              Çünkü her şeyden haberdar olan alemlerin Rabbi, bu ikisinin Kevser Havuzunda bana kavuşuncaya kadar birbirinden ayrılmayacağını bana haber vermiştir" diye buyurduğunu ve o esnada Ömer b. Hattab'ın yerinden kalkıp: "Ya Resulullah (s.a.v.), acaba Ehl-i Beyt’inizin hepsi de mi aynı özelliğe sahiptir?" dediğinde, Resulullah (sa.v.)’da: "Hayır. Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                551

                Asıl Meselelermize Gelelim Asıl Ehl-i Beyt Kimlerdir?: 3


                Ama, ilki kardeşim, vezirim, varisim ve mü'minlerin velisi olan İmam Ali, sonra İmam Hasan ve İmam Hüseyin, daha sonra İmam Hüseyin'in soyundan kıyamete kadar birbiri ardınca gelecek olan dokuz vasim dediğim gibidir (Yani, Ehl-i Beyt’imdir).

                Onlar; yeryüzünde Allah'ın şahidleri, kullarına hücceti, ilahi ilmin hazinesi ve hikmetin madenleridirler. Kim onlara itaat ederse, Allah'a itaat etmiş ve kim onlara baş kaldırırsa Allah'a başkaldırmış sayılır." buyurduğunu bilmiyor musunuz?" dediğin de, orada bulunanların hepsi, bu sözleri Resulullah'ın (s.a.v) söylediğine şahitlik ediyoruz, dediler. (Camiu Ehadisiş Şia, c.1, s.49.)

                İbrahim b. Muhammed Cüveyni, Abdullah b. Abbas'tan rivayet ediyor: "Resulullah'ın (s.a.v); "Ben, İmam Ali, imam Hasan, imam Hüseyin ve İmam Hüseyin'in soyundan dokuz kişi temiz ve masumuz." dediğini duydum." (Feraidüs Simtayn, c.2, s.133.) Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  552

                  Şimdi Bu Olaya İyice Bir Bakın Sefine Hadisi:

                  İbni Abbas, Resulullah'tan şöyle rivayet ediyor:

                  "Ehl-i Beyt'imin misali, Nuh'un gemisine benzer. Kim ona bindiyse kurtuldu, kim ondan yüz çevirdiyse boğuldu ve helak oldu." (Mecmauz Zevaid, c.9, s.168; Yenabiul Mevedde, s.31; elMüstedrek, c.3, s.151; Feraidus Simtayn, c.2, s.242.)

                  İslam Peygamberi (s.a.v.), bu hadiste de Ehl-i Beyt'i, müslümanlara ilmi merci olarak tanıtmış, söz ve amellerini muteber ve sahih bilmiştir. Hadisten anlaşıldılğı üzere, müslümanlar, dalalet ve sapıklıktan kurtulmak için, yalnızca ve sadece ve sadece Ehl-i Beyt'i takip etmekle yükümlüdürler. Bunun dışında asla herhangi bir sahabeye değil… Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

                    [b]
                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    553

                    Peygamber (s.a.v) Nübüvvet İlmini İmam Ali ibn-i Ebi Talib'e (a.s) Öğretmiştir: 1

                    Müslümanların, Asrı Saadet döneminin zor ve buhranlı şartlarında, dinin yani (İslam devletinin) tüm öğretilerini, hükümlerini ve kanunlarını kavrayıp koruyabilecek kapasitede olmadıkları ve buna hazırlıklı bulunmadıkları aşikar olarak belliydi.

                    Ayrıca, Resulullah (s.a.v) biliyordu ki; İslam'ın yayılması ve bekasında, müslümanların ihtiyaç zamanında başvurabilecekleri, dini tümüyle eksiksiz olarak bilen ve her türlü hatadan masum olan bir ilmi merciin olması ve en önemlisi de nübüvvet ilminin, yukarıda sayılan özelliklere sahip ve Resulullah'a (s.a.a) vasi olabilecek birisine öğretilmesi gerekmektedir.

                    Bu nedenlerle Hz. Resulullah (s.a.v.), İmam Ali ibni Ebi Talib'i (a.s) kendisine vasi seçerek ilahî ilimleri ve dinin hükümlerini yavaş yavaş ona öğretti. Bu rivayetlere görede, sadece Hz. Resulullah (s.a.v) bu iş için Allah tarafından görevlendirilmişti.

                    Bir rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Resulullah (s.a.v) beni kendisine yaklaştırdı ve şöyle buyurdu: "Allah bana, seni kendime yaklaştırmamı ve sana söylediklerimi duyup ezberlemeni emretmiştir." Ve daha sonra şu ayet nazil oldu: "Gerçeği belleyip kavrayabilen kulaklar da, onu belleyip kavrasın." (Hakka Suresi.12 ayet ilkeleri.).

                    İbni Abbas rivayet etmiştir: Hakka Suresi'nin 12. ayet ilkeri nazil olduğunda Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:

                    "Allah'tan, İmam Ali'nin kulağını, ayette geçen kulaklardan kılmasını istedim." İmam Ali (a.s) şöyle diyordu: "Allah Resulü (s.a.v.)'den duyduğum her şeyi iyice ezberledim ve onları hayatım boyunca unutmadım." (ElMenakıb Lil Harezmi, s.199.)

                    Ve yine İbni Abbas Resulullah'tan rivayet ediyor: "Mi'rac'a gittiğim zaman, Allah benimle konuştu. Öğrendiğim her şeyi İmam Ali (a.s.)'ye öğrettim. O, benim ilmimin kapısıdır." (Yenabiul Mevedde, s.79.) [color=red]Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      554

                      Peygamber (s.a.v) Nübüvvet İlmini İmam Ali ibn-i Ebi Talib'e (a.s) Öğretmiştir: 2

                      Hz. İmam Ali (a.s)’ın bir hutbesinde şöyle buyurmakdırlar ki:

                      "Allah'ın salatı ona ve soyuna olsun, Resulullah (s.a.v.)'a ne kadar yakın olduğumu, onun katında nasıl bir mertebeye ulaştığımı bilirsiniz. Henüz çocuktum; o, beni himayesine aldı...

                      Ne bir yalan söylediğimi duymuştur, ne de bir kötülük ettiğimi görmüştür. O, sütten kesildiğinden itibaren Allah, meleklerinden pek büyük bir meleği ona eş etmişti; o melek gece gündüz, ona yücelikler yolunu gösterdi; ona, en güzel huyları öğretti. Ben de her an, anasının ardından giden deve yavrusu gibi, onun ardından giderdim.

                      O, bana her gün, huylarından birini belirterek ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira dağına çekilerek kulluğa koyulurdu. (O zaman) onu ben görürdüm, başkası göremezdi.

                      O gün İslam, Peygamber (s.a.v.)’ı (Allah'ın salatı ona ve soyuna olsun) Hz. Hatice (a.s.)'den başkasının evinde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahiy ve peygamberlik nurunu görürdüm, peygamberlik kokusunu duyardım. ona vahiy gelirken şeytanın feryadını duydum ve "Ya Resulullah bu feryat nedir?" sorduğumda.

                      Buyurdular ki: "Bu feryat eden şeytandır; halkın kendisine kulluk etmesinden ümidini kesti artık. Sen, benim duyduğumu duymaktasın, gördüğümü görmektesin; ancak sen peygamber değilsin; fakat vezirsin ve hayır üzerindesin, ona ulaşmışsın." (Nehcül Belağa, Kasıa hutbesi.)

                      Hz. İmam Ali (a.s.)'den, "Sizin niçin diğer sahabilerden daha fazla hadis rivayetiniz var?" diye sorulduğunda şöyle dedi: "Ben, Resulullah'tan bir şey sorduğumda cevap verir, sustuğum zaman da kendisi konuşmaya başlardı." (Tabakatu İbni Sa'd, c.2, s.338; Ensabül Eşraf, c.2, s.98.)

                      Ve yine İmam Ali (a.s) bir hadiste şöyle buyuruyor: "Ben, her gün, her gece Resulullah (s.a.v.)'ın huzuruna varır, onunla her konuda konuşurdum. Sırrının mahremiydim.

                      Benden saklı bir şeyi yoktu. Ashab, Resulullah (s.a.v.)'ın benden başka kimseye böyle davranmadığını bilirdi. Sık sık evime gelirdi. Beraberliğimiz onun evinden çok benim evimde olurdu.

                      Bazen evine gittiğimde, hanımlarını ayrı bir yere gönderir ve ikimiz kalırdık. Ama o, benim eve geldiğinde, benimle yalnız kalmak için, Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Vel-Arz (a.s.) ve çocuklarımdan hiç birine, bizi yalnız bırakın, demezdi.

                      O'na soru sorduğum zaman cevap verir, sorum tamamlanıp sustuğum zaman da kendisi anlatmaya başlardı. Kendisine inen tüm ayetleri, bana okuyup öğretti ve ben kendi elimle onları yazdım.

                      Ayetlerin tefsirini, nasih ve mensuhunu, muhkem ve mütaşabihini, hass ve ammını bana öğretti; bana onları kavrayıp hıfzetme gücü bağışlaması için de, Allah'a dua etti. Benim için, bu duayı ettikten sonra hiçbir Kur'an ayetini ve yazdığım hiçbir ilmi unutmadım. Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        555

                        Peygamber (s.a.v) Nübüvvet İlmini İmam Ali ibn-i Ebi Talib'e (a.s) Öğretmiştir: 3

                        Allah'ın, kendisine öğrettiği helal ve haramları, emir ve nehiyleri, geçmişte vuku bulmuş şeyleri, gelecekte meydana gelecek olayları, kendinden önceki peygamberlere inen kitapları (bütün bunların hepsini) o da bana öğretti; ben de onları kavrayıp öğrendim, bir tek harfini dahi unutmadım. Daha sonra elini göğsüme koyup Allah'tan, kalbimi ilim ve nurla doldurmasını istedi.

                        "Ey Allah'ın Resulü, anam babam sana feda olsun, bana ettiğin o duadan sonra hiçbir şeyi hatta yazmadıklarımı bile unutmadım; acaba bundan sonra da unutacağım diye bir kaygınız var mı?" diye sorduğumda; "Hayır. Senin için böyle bir kaygım yok." buyurdu." (Kafi, c.1, s.338.)

                        Yine, İmmam Ali (a.s) buyuruyor ki: "Allah'a andolsun, nazil olan her ayetin ne hakkında, nerede ve kimin için indiğini biliyorum. Çünkü, Allah, bana bilen bir kalp ve natık bir dil ihsan etmiştir." (Tabakat, c.2, s.338.)

                        Bu nedenlerle, Resulullah (s.a.v)’den Hz. İmam Ali (a.s.)'yle yakından ilgilendi, vahiy yoluyla öğrendiği her şeyi ona öğretti, Allah'tan, Hz. İmam Ali'nin öğrendiklerini unutmamasını istedi ve bu duası kabul oldu. Çünkü, İmam Ali (a.s)’ın öğrendiği hiçbir şeyi unutmadı. Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          556

                          Hz. İmam Ali (a.s.)’ın Resulullah'ın (s.a.v)’den İlminin Hazinesi Konumu:

                          İmam Ali (a.s), kendi zati yetenekleri, Resulullah'ın (s.a.v) inayeti ve ilahi yardımlar sayesinde tüm ilimlerin hazinesi olmuştur. Bu gerçeği Resulullah (s.a.v)’ın birçok yerde beyan etmiştir.

                          Buna örnek olarak ta: ’’Resulullah (s.a.v)’ın İmam Ali (a.s.)'a şöyle buyrdular: "İlim sana afiyet olsun ey Ebul Hasan, sen ilmi su gibi içtin, susuzluğunu giderdin." (Zehairul Ukba, s.78. ElMenakıb Lil Harezmi, s.41. 31 Yenabiul Mevedde, s.82; elMenakıb Lil Harezmi: s.40; Müstedreki Hakim: c.3, s.127; Usdül Gabe, c.4, s.22.)

                          Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Ben ilim şehriyim, İmam Ali (a.s.) onun kapısıdır. İlim isteyen kapıdan girmelidir." (Yenabiul Mevedde, s.82; elMenakıb Lil Harezmi: s.40; Müstedreki Hakim: c.3, s.127; Usdül Gabe, c.4, s.22)

                          Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Ali, Ben ilim şehriyim, sen kapısısın. Şehre kapısından başka bir yerden girilebileceğini söyleyen, yalancıdır." (Yenabiul Mevedde: s.82.)
                          Hz. Peygamber (s.a.v) buyurdu:

                          "Ben hikmet eviyim, Ali onun kapısıdır." (Yenabiul Mevedde: s.81.)Yenabiul Mevedde: s.81.)

                          Hz. Selmani Farisi (r.a), Resulullah'tan (s.a.v) şöyle rivayet ediyor: "Benden sonra halkın en bilgilisi İmam Ali ibni Ebi Talib (a.s.)'dir." (Feraidüs Simtayn, c.1, s.97.)

                          Abdullah şöyle rivayet ediyor: "Resululah'ın huzurundaydım. İmam Ali'yi (a.s.), kendisine sorduğumda şöyle buyurdu: "Hikmet on kısma ayrılmıştır. Dokuz kısmı İmam Ali'ye, bir kısmı da diğerlerine verilmiştir. (Feraidüs Simtayn, c.2, s.94.)

                          Enes b. Malik rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v.), İmam Ali'ye şöyle buyurdu: "Benden sonra ümmetimin ihtilafa düştüğü şeyleri sen açıklayacaksın." (Müstedrek, c.3, s.122.)

                          Ebu Said Hudri'den rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Hüküm vermede ümmetimin en üstünü ve en bilgilisi Ali ibni Ebi Talib'dir." (El-Menakıb Lil Harezmi, s.39.)

                          Ve yine Selmani Farisi (r.a.)’dan, Resulullah (s.a.v.)'tan rivayet etmiştir: "Benden sonra İmam Ali ibni Ebi Talib (a.s.), ümmetimin en bilgilisidir." (El-Menakıb Lil Harezmi, s.40.) Yazan. imam Dikmen


                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            557

                            İmam Ali (a.s) Bildiklerini, Diğer İmamlara Ulaşması İçin Yazıyordu Konumu:
                            1

                            İmam Ali ibni Ebi Talib (a.s), hata ve unutkanlıktan masumdu ve hadisleri yazmaya ihtiyacı yoktu ama, başkalarına ulaşması için, duyduklarını bir kitaba yazması konusunda Resulullah (s.a.v) tarafından görevlendirilmişti.

                            Emirül Mü'minin İmam Ali ibni Ebi Talib (a.s) rivayet ediyor: "Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: "Ey Ali, Sana öğrettiğim şeyleri yaz.", "Ya Resulullah, unutmamdan mı korkuyorsun?" dedim.

                            Buyurdu: "Hayır. Çünkü Allah'tan, seni hafız karar kılmasını istemişim; ama, kendinden sonraki imamlara ulaşması için yaz." (Yenabiul Mevedde, s.22.)

                            Ve yine İmam Ali (a.s) da, Resulullah'ın (s.a.v)’in emrine uyarak bildiklerini yazıyordu. Bu kitaplar diğer imamlara ulaştı ve onlar da bu kitaplardan rivayet etmeye başladılar.

                            Buna birkaç örnek verebilirim:

                            Muhammed b. Hakim, İmam Musa b. Cafer'den rivayet ediyor: "Sizden önceki milletler, kıyasla amel ederek helak oldular. Halbuki sizin peygamberiniz, helalinden haramına kadar dinini tamamlayıp aranızdan ayrıldı.

                            İhtiyacınız olan her şeyi hayattayken getirdi. Getirdikleri, bir kitap halinde Ehl-i Beyt'in yanında mevcuttur. O kitapta, el ayasının çizilmesinin diyeti dahi açıklanmıştır." (Besairüd Deracat, s.147.)

                            Azafir Seyrefi şöyle rivayet ediyor: Hakem b. Uteybe ile birlikte Hz. İmam Muhammed Bâkır (a.s.)'ın huzurundaydık. Hakem devamlı soru soruyor, İmam Muhammed Bâkır (a.s.)’da ihtiramla cevap veriyordu.

                            Bir konuda ihtilafa düştüler. İmam Muhammed Bâkır (a.s.) oğluna şöyle dedi: "Oğlum, kalk o eski büyük kitabı bana getir." Kitabı açıp ihtilaf ettikleri konuyu bulduktan sonra, şöyle buyurdu: "Bu yazı İmam Ali'nin (a.s) yazısı ve Resulullah'ın (s.a.v) öğrettikleridir.

                            Ey Ebu Muhammed, Allah'a andolsun, sen, Seleme ve Ebul Mikdam nereye giderseniz gidin, kendilerine Cebrail'in nazil olduğu kimselerin ilminden daha doğru bir ilim bulamazsın." (Camiu Ehadisiş Şia, c.1, s.8.) Yazan. imam Dikmen


                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              558

                              İmam Ali (a.s) Bildiklerini, Diğer İmamlara Ulaşması İçin Yazıyordu Konumu: 2

                              Zurare, İmamCcafer Sadık (a.s.)'dan; tilki ve sincab gibi hayvanların kürkü üzerinde kılınan namazın sahih olup olmadığını sorduğunda, İmam Cafer Sadık (a.s.), Resulullah (s.a.v.)'ın imlasıyla yazılmış bir kitap çıkardı.

                              O kitabta şöyle yazılıydı: "Eti haram olan her hayvanın kürkü, kılı, derisi ve gübresi üzerinde namaz kılınmaz." (Camiu Ehadisiş Şia, c.1, s.9.)

                              Bekr b. Kerb Seyrefi şöyle rivayet eder: Hz. İmam Cafer Sadık (a.s.)'dan (s.a) şöyle buyurduğunu duydum: "Bizde öyle bir şey var ki, yanımızda olduğu sürece, biz halka değil, halk bize muhtaçtır.

                              O şey, içinde bütün helal ve haramların bulunduğu, Resulullah (s.a.v.)'ın imlası ve İmam Ali ibni Ebi Talib (a.s.)'in hattıyla yazılan bir kitaptır." (Camiu Ehadisiş Şia, c.1, s.9.)

                              Görüldüğü gibi, hadislerden de anlaşıldığı üzere, Eh-li Beyt'in elinde, Resulullah (s.a.v.)'ın imlası ve Hz. İmam Ali (a.s.)'nin hattıyla yazılı, halkın her türlü dini, ilmi ihtiyaçlarını kapsayan ve Ehl-i Beyt'in, gerektiği yerlerde faydalandığı bir kitap veya kitaplar vardı.

                              Hz. Resulullah (s.a.v) ve Hz. İmam Ali (a.s.) bu kitapların hazırlanması için, Allah'ın emri ve önceden hazırlanan programa uygun olarak, büyük emek harcıyorlardı. Bu işte iki büyük amaçları, hedefleri vardı:

                              1- Dini yani (devleti) ilimler zaman aşımına uğramasın ve Resulullah (s.a.v.)'ın imlası ve Hz. İmam Ali (a.s.)'nin yazısıyla hazırlanmış kitaplar halinde, müslümanların başvurabileceği mu'teber bir kaynak olarak Ehli Beyt'in elinde bulunsun.

                              2- Müslümanlar, dinin yani (İslam devletinin) en iyi rehberleri ve nübüvvet ilminin koruyucuları olan Ehl-i Beyt'e yönelsinler. Çünkü onlarda başkalarında bulunmayan kaynak kitaplar vardır ve müslümanlar, dini yani (islami devletinin) ilimler ve şeriat anasayasının hükümleri konusunda onlara başvurduklarında kesinlikle güvenilir olan bir ilmi mercie başvurmuş olacaklardır.

                              Böylelikle de Hz. Resulullah, Ehl-i Beyt'in ilmi merciliğini pekiştirmiş oluyordu. Yazan. imam Dikmen


                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                559

                                Babaları Yoluyla Hadis Nakletmek Konumu:

                                İmam Ali (a.s)’ın ve onun neslinden olan on bir masum imam, hadislerini doğrudan veya dolaylı olarak Resulullah'tan (s.a.v)’den naklederler.

                                Yani, Resulullah (s.a.v.)'ın Hz. İmam Ali'ye (a.s.) öğrettiği hadisleri; İmam Ali (a.s)’da İmam Hasan (a.s.)'a, o da İmam Hüseyn (a.s.)'e aktarıyordu ve böylece hadisler birer birer imamların hepsine ulaşmış oluyordu.

                                Ayrıca, hadislerin birçoğu sözlü olarak da imamlara ulaşmıştır. Bu şekilde her imam hadislerini, babaları yoluyla Resulullah'tan (s.a.a) rivayet ediyorlardı. Bu konuda imamlardan gelen rivayetler vardır. Mesela:

                                Cabir, İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Ey Cabir, eğer biz, kendimizden hadis söylemiş olsaydık, helak olanlardan olurduk. Halk altın ve gümüşü nasıl biriktiriyorsa, biz de (öylece) Resulullah (s.a.v.)'den elde ettiğimiz hadisleri, sizlere naklediyoruz." (Camiu Ehadisiş Şia, c.1, s.14.)

                                Ehl-i Sünnet kardeşlerimizce çok değerli ve mütebir sahışlarından olan değerli ulema sayın Davud b. Ebi Ahval şöyle der: İmam Cafer Sadık'ın (a.s)’dan şöyle buyurduğunu duydum: "Eğer biz, kendimizden halka fetva verseydik, helak olanlardan olurduk.

                                Verdiğimiz fetvalar, babalarımız yoluyla Resulullah (s.a.v)’den bize ulaşan hadislerdir. Halkın altın ve gümüş biriktirdiği gibi, biz de Hz. Resulullah (s.a.v.)'ın hadislerini topladık." (Camiu Ehadisiş Şia; c.1, s.14.)

                                Ve yine Hişam b. Salim, Himad b. Osman ve diğerleri şöyle naklederler: İmam Cafer Sadık (a.s)’ın şöyle dediğini duydum: "Benim hadisim babamın, babamın hadisi ceddimin, ceddimin hadisi Hüseyn'in, Hüseyn'in hadisi Hasan'ın, Hasan'ın hadisi Emirül Mü'minin Ali'nin, onun hadisi Resulullah'ın ve Resulullah (s.a.v.)'ın hadisi de, Allah'ın sözüdür." (Camiu Ehadisiş Şia, c.1, s.12.)

                                Bu konu ve meseleler hakkında Cabir der ki: Hz. İmam Muhammed Bâkır'a (a.s); "Bana hadis söylediğin zaman senedini zikret." dediğimde şöyle buyurdu: "Babam, ceddim Resulullah'tan, Resulullah Cebrail'den, o da Allahu Teala'dan rivayet eder.

                                Sana söylediğim her hadis bu yolladır. Ey Cabir, doğru bir kimseden öğreneceğin bir hadis, sana dünya ve dünyadaki her şeyden daha iyidir." (Camiu Ehadisiş Şia, c.1, s.13.) Yazan. imam Dikmen


                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X