Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.): 918

    Ebubekir ve Ömer b. Hattab’ın Kendi Ağızları ile İtiraflar Konumu: 12

    Ve yine burada aynı soru ile karşılaşıyoruz ki, yani birbirleriyle savaşan bu iki taifeden hangisi hak ve hangisi batıl üzere idi?...

    Ya İmam Ali (a.s.) evlatları olan Aleviler ve onun izleyicileri batıl üzere idiler, yahut Aişe, Talha, Zübeyir, Muaviye ve onların önderleri onların izledikleri kişiler mi batıl üzere idiler? Şimdi burada üçüncü bir şıkın bulunması imkansızdır. Varın siz düşünün!?...

    İnsaflı bir araştırmacı ve yazarcının Hz. İmam Ali (a.s.)’ın hak üzere olduğunda ve Aişe ile takipçilerinin batıl üzere olduğunda hiçbir şüphesi yoktur. Zira Hz. Resulullah (s.a.v.) buyurmuyor muydu: ‘’Hak Ali iledir, Ali nerdeyse hak onunla birliktedir.’’

    Ne yazık ki, Müslümanların Annesi Aişe ve onu takip edenler, yaşın yanında kuruyu da yakıp bugüne kadar etkisini devam ettirmektedirler. Bunun ötesinde bir fitneyi ortaya çıkraıp Müslüman halklarını birbirleriyle savaştırmaktadırlar.

    Konumuzun birazda daha açıklık kazanması ve kalblerimizin emin olması için şunu da belirtmekte yarar var sanırım. Buharî Sahihi’nin el-Fiten (Fitneler) adlı kitabında (el-Fitenu’lletî Temûcu Ke-Mevci’l-iBahr) babaında da şöyle nakletmektedirler: Râvî şöyle diyor:

    ‘’Talha, Zübeyr ve Aişe Basra’ya geldiklerinde, Hz. İmam Ali (a.s.) Ammar İbn Yasır ile oğlu İmam Hasan (a.s.) Kûfe’ye gönderdi. Onlar Kûfe’ye geldiler ve (halkın toplu olduğu bir yer de) minbere çıktılar.

    İmam Hasan (a.s.) minberin üstüne çıktı ve oturdu. Ammar ise ondan aşağıda durdu. Biz onların etrafında toplanmıştık. Duyduk ki Amma şöyle diyor:

    ‘’Aişe Basra’ya doğru hareket etmiş, Allah’a andolsnu ki, o, dünya ve âhirette Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hanımıdır. Ama Allah sizi imtiham ediyor. Siz Peygamber’in hanımına mı, yoksa Allah’a mı itaat edeceksiniz.?’’ (Sahih-i Buharî, cild. 4, sayfa. 161.)

    Ve yine Ehl-i Sünnet ulemalrında lider konumunda bulunan Buharî ‘’Şurut’’ kitabında ‘’Ma Câe Fî Buyuti Ezvaci’n Nebi’’ (Hz. Peygamber hanımlarının Evleri hakkındaki hadislerin) babaında şöyle nakletmektedirler:

    Hz. Resulullah (s.a.v.) konuşmak için ağaya kalkı ve Aişe’n evini işaret ederek buyurdular ki: ‘’Burası firne merkezidir, burası fitne merkezidir ki şeytanın boynuzu buradan çıkar.’’ (Sahih-i Buharî, cild. 2, sayfa. 126.) Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.): 919

      Ebubekir ve Ömer b. Hattab’ın Kendi Ağızları ile İtiraflar Konumu: 13

      Evet Buharî’nin Aişe hakkındaki Hz. Peygamber (s.a.v.)’in söylediği bu hadislerin yüzde yüz gerçek payların olduğunu kim inkar edebilir, ama Hz. Peygamber (s.a.v.)’e karşı yaptığı edepten uzak davranışlarından dolayı vücudunda kan akıncaya kadar babasının onu dövdüğünü nakletmiştir.

      Yine Buharî’nin yazdıklarına göre, Aişe Hz. Resulullah (s.a.v.)’e karşı gelmeyi öyle bir dereceye vardır ki, Allah’u Teala onu boşamakla ve Hz. Resulullah (s.a.v.)’e ondan daha iyisini nasip etmek vaadiyle tehdit etti.

      Bu gibi konu ve meselelere şimdilik bahsetmek istemediğimizden dolayı diğer meseleleler geçmekte yarar var sanırım. Bütün bunlara rağmen Aişe’nin niçin Ehl-i Sünnet’in yanında bu kadar takdire ve saygıya şayan görüldüğü sorulacak olursa, bu soruya nasıl cevap verilmedir?

      Aacaba Aişe sırf Hz. Resulullah (s.a.v.)’in hanımı olduğu için mi bu kadar saygıya lâyık görülmüştür? Oysa Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın ondan başka diğer hanımları da ve onlardan bazılarının Aişe’den üstün olduğu bizzat Hz. Resulullah (s.a.v.) tarafından açıklammıştır. (Sahih-i Tirmizi; el-İstiab, Tercümet-ü Sefiyye; el-İsâbe, Trecümet-ü Sefiyye.) Ama onlardan fazla bahsedilmiyor...

      Yoksa bu kadar saygı Aişe’nin Ebubekir’in kızı olmasından dolayı mıdır? yoksa Hz. Resulullah (s.a.v.) İmam Ali (a.s.) hakkında vasiyetini inkâr etmekte önemli bir rol üstlendiği için midir?...

      Asıl övülmeye ve değer gösterilmeye mecburi olan Hz. Haticet’ul-Kübra (a.s.)’in olduğu bir gerçektir. Neden bu değerli ve iman takvalarından bahsedilmemektedir.

      Asıl değere sahip olan kişi birzat Allah’u Teala tarafından övülmüş ve cennet bahçelerin kendisine ‘’Kevser’’ havuzu vadedilmiş Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.)’ın olduğunu neden insanlara öğretilmemiştir. Asıl cennet ve takvanın unvanı olan bu zatlardır...

      Hatta Aişe’den: ‘’Resulullah (s.a.v.) İmam Ali (a.s.) hakkında vasiyet etmemiş mi?’’ diye sorulduğunda: ‘’Hz. Resulullah (s.a.v.) ne zaman böyle bir vasiyette bulunmuş, ben Peygamber (s.a.v.) vefat edeceği sırada onun yanındaydım.

      Vefat yaklaştığında benim göğsüme yaslanmıştı. Bir kap istedi, sonra eğildi ve öylece dünyadan gitti. Hatta ben bile vefatının farkına varmadım. O hâlde Ali’ye vasiyet etmiş?’’ diye cevap vermiştir...

      Veya Aişe’nin bu kadar muhterem sayılması, onun İmam Ali (a.s.) ve evlatlarına karşı şiddetli bir düşmanlık beslemesinden ve amansızca mücadele edip savaş açmasından dolayı mıdır?...

      Hatta Aişe Hz. İmam Hasan (a.s.)’ın cenazesinin, ceddleri Hz. Resulullah (s.a.v.)’in kabrinin yanında defnedilmesine bile engel oldu ve dedi ki: ‘’Sevmediğim birini benim evime getirmeyin.’’ Ve cenazelerini oklara hedef tuturmuşlardır... Yazan. imam Dikmen


      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.): 920

        Ebubekir ve Ömer b. Hattab’ın Kendi Ağızları ile İtiraflar Konumu: 14

        Acaba Aişe Hz. Peygamber (s.a.v.)’in İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s.)’lar hakkında: ‘’Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir.’’,’’Allah, bunları sevenleri sever ve bunları sevmeyenleri sevmez.’’

        Ve ‘’Ben size düşman olana düşmanım ve size dost olana dostum.’’ buyurduğunu unutmuş muydu? Veya bilerek mi böyle söylüyor ve kendisinin hem Allah’u Teala’nın düşmanı ve hem de Hz. Resulullah (s.a.v.)’in düşmanı olduğunu ihtiraf mı ediyor?...

        Bu konu ve meselelerle ilgili başka hadisler de vardır ki biz Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak şimdilik burada onları nakletmeye çalışmayacağız...


        Bunlara asla şaşılmamalıdır ki; çünkü Aişe, İmam Ali (a.s.) ve Evlâtları olan Alevilerin hakkında bu tür sözleri defalarca Hz. Resulullah (s.a.v.)’den duymuş olmasına rağmen ve Hz. Resulullah (s.a.v.)’in onu defalarca ikaz etmesine rağmen yine de İmam Ali (a.s.) ile savaşıp halkı onun aleyhine kışkırttı ve onun faziletlerini inkâra kalkıştı...

        İşte bu yüzden Benî Ümeyye, Aişe’yi en içten dileklerle üstün makamlara çıkardı ve onun makamı ve fazileti hakkında sayısız hadisleri uydurarak rivayetler ettiler.

        Hatta dinin yani (İslam devletinin) yarınısın bilgisinin ona ait olduğunu söyleyerek Müslüman halk kitlelerine onu İslâm ümmetinin en büyük mercii olarak tanıttılar.

        Belki de dinlerinin diğer yarısını da, istedikleri hadisleri rivayet ettirdikleri Ebu Hureyre’ye özgü kılmışlardır! Halbu ki Ebu Hureyre’nin okuması ve yazması da yoktur. Bu yüzden de Ebu Hureyre’yi kendilerine yaklaştırarak Medine’nin emirliğini ona verdiler.

        Önceleri fakir birisi olan Ebu Hureyre’ye akik bir saray yaptırdılar; ona ‘’İslâm Râvîsi’’ lakabını verdiler. O da artık tüm işleri Benî Ümeyye’ye kolaylaştırdı ve onlar için yeni bir din yani (devlet anlayışını) sundu; öyle bir anlayış ki, onda Allah’ın kitabından ve Hz. Resulullah (s.a.v.)’in sünnetinden ancak Ümeyye Oğulları’nın nefsî istekleriyle çelişkisi olmayan, hatta onların hakimiyetlerini takviye edecek bir şekilde mevcut kıldı...

        Böyle bir devlet yani (din), Benî Ümeyye’nin elinde bir oyuncak ve istihza vesilesinden başka bir şey değildi. Yalan ve uydurmalarla; çelişki, tezak ve hurafelerle dolu idi. Hakikatler o dinde yani (İslâm devletinde) toprağa gömülmüş ve karanlıklar nur yerine sunulmuştur.

        Benî Ümeyye, bu din anlayışını halka benimsetmeye çalışarak Allah’ın anayasal hukuksal İslam devletini geçersiz kılmaya çalıştı, öyle ki halk Muaviye’den korktuğu kadar Allah’tan korkmuyordu.

        Evet daha sonra ki Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızın akışı içerisinde Muaviye’nin kısa da olsa onu hakkındaki gerçekleri gündem konusu haline getireceğiz... Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.): 921

          Ebubekir ve Ömer b. Hattab’ın Kendi Ağızları ile İtiraflar Konumu: 15

          Kendi hocalarımıza, Müslümanları Alevi Şi’a ve Sünni diye üç fıkraya bölen ve İslâm’da en büyük tefrikayı meydana getiren Muaviye ve onun Hz. İmam Ali (a.s.)’a karşı giriştiği savaş hakkında soru sorduğumuzda, çok basit bir şekilde diyorlar ki:
          İmam Ali (a.s.) ve Muaviye her ikisi de ashabın büyüklerindendiler.

          Her ikisi içtihad etti; ama İmam Ali (a.s.)’nın içtihadı doğru çıktı. Onun için İmam Ali (a.s.)’ın iki sevabı vardır. Muaviye’nin içtihadı hatalı çıktı, bu yüzden onun Allah katında bu içtihadından ötürü bir savabı vardır.

          Bizim onların lehine yahut aleyhinde hüküm vermeye hakkımız yoktur uydurmalarını çıkardılar. Çünkü Allah’u Teala şöyle buyurmaktadırlar:

          ‘’Onlar bir ümmetti, gelip geçti, onların kazançları onlara, sizin kazançlarınız size ve onların yaptıkları sizden sorulmaz.’’ (al-Bakara. Sûresi. 142.nci ayet ilkeleri hükmünce.)

          Evet sizlerinde gördüğü gibi bu cevapların akıl, dışı ve şeriatla çelişen bir safsatadan başka bir şey değildir. Allah’ım bu tutarsız fikirlere ve eğri görüş ve düşüncelere uymaktan sana sığınırım...

          Gerçek ve sağlam bir akıl sahibi Muaviye’nin müslüman olmadığı ve içtihad ettiğine nasıl hükmeder ve onun, Müslümanların önderiyle savaşarak günahsız insanları kaltedip, sayısız cinayetler işlemesinden dolayı Allah katında nasıl bir sevapla mükâfatlandırılacağına inanır?...

          Tarihçilerin yazdıklarına göre, Muaviye kendi muhaliflerini öldürdüğünde onlara zehirli bal yediriyordu ve şöyle diyodu: ‘’Allah’ın baldan ordusu da var!’’

          Ehl-i Sünnet’in belli başlı bazı âlimleri böyle bir şahsın içtihadına ve ona bir sevabın verileceğine nasıl hükmediyorlar? Oysa o, ‘’bağı’’ yani (zalim) bir grubun önderiydi.

          Zira Alevi Şi’â ve Sünnî âlimlerin naklettiği meşhur bir hadiste Hz. Resulullah (s.a.v) ‘’Ammar İbn Yâsir’i bâğı (zalim ve azıtmış) bir grup öldürür.’’ diye buyurmaktadırlar.

          Malumdur ki, Ammar’ı öldüren, Muaviye ve onun kıralık katıl dostlarıdır. Yazan. imam Dikmen



          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.): 922

            Ebubekir ve Ömer b. Hattab’ın Kendi Ağızları ile İtiraflar Konumu: 16

            Nasıl, Muaviye’nin içtihad ettiğine hükmedebiliyorlar ki? Oysa Muaviye Hurc İbn Adiyy’i ve onun dostlarını sırf İmam Ali (a.s.)’a ve O’nun Ehl-i Beyt’i ve Alevi evlatlarını katledip küfüretmedikleri için şehit etti ve Şam’ın ‘’Mercu’l-Azra’’ denilen çöplüğünde onları toprağa verdirdi. Nasıl Muaviye’nin adil bir sahabe olduğunu söyleyebilirler?...

            Oysa Cennet gençlerinin efendisi olan Hz. İmam Hasan (a.v.)’ı zehir verdirip şehit eden o değil miydi? Nasıl onu temize çıkarabiliyorlar?

            Oysa ki, İslâm’da zor ve mızrak gücüyle kendine ve kendisinden sonra fâsık (faşist) ve zinakâr oğlu Yezid’e biât toplayan, böylece İslâm nizamını Kayser yönetimine çeviren ilk kişi o idi...(el-Hilafet ve’l-Mulûk, Mevdûdî’nin ve Ahmed Emin’in Yevmu’l-İslâm’ı bakınız.)

            Sizce acaba nasıl onun içtihad ettiğini ve içtihadından dolayı sevaba lâyık olduğunu söylemeye cesaret edebiliyorlardır? Oysa ki, halkı Hz. İmam Ali (a.s.) ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Ehl-i Beyt’ine minberlerde lânet okumayan sahabeyi öldüren bir zalimi savunabiliyorlar?

            Gerçekten kalbinde zerrece iman olan bir insanın nefret edebileceği bu işi, (Hz. İmam Ali (a.s.)’a hâşâ lânet okumayı) büyük küçük herkesin ömrü boyunca tekrarladığı bir âdet hâline getiren Muaviye zalimi değil miydi?

            Ey Ehl-i Sünnet âlimleri ve ulema liderleri sizler Allah ile dalga mı? geçiyorsunuz? Yoksa sizlerin gerçekten Peygamberiniz Muaviye midir? Lüften buna mertçe ve açıkça cevap veriniz?

            ‘’La Havle Ve La Kuvvete İlla Billahil-Aliyyi’l-Azim’’

            Yine burada aynı soruyu tekrarlayalım ki: Bu iki gruptan hangisi hak ve hangisi batıl üzere idi? Ya Hz. İmam Ali (a.s.) ve onun izleyicileri batıl idiler, yahut Muaviye ve onun tayfası olan taraftarları zalim ve batıl üzere idiler.

            Oysa ki, Hz. Resulullah (s.a.v.) her şeyi açıklmamışlardır.

            Bu iki şıktan sacede biri hak olarak kabul edebiliriz, yine tüm sahabenin âdil olmadığı ıspat etmiş olacağımızı söyleyebiliriz?

            Bu gibi hadislerin benzeri o kadar çoktur ki Allah’tan başka kimse onun sayısını bilmez. Eğer bu konu ve meselelerden ayrıntılı bir şekilde girmek isteseydik ve her birinin teferrutıyla incelenseydik, birkaç cildlik kitaplar yazmak zorunda olurduk. Ama bizim numuneyi zikretmekle yetinmemiz daha uygun olur inancındayız. Yazan. imam Dikmen


            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.): 923

              Ebubekir ve Ömer b. Hattab’ın Kendi Ağızları ile İtiraflar Konumu: 17

              Gerçi Allah’a andolsun ki bu birkaç numune bile, Kur’an ve ehl-i Beyt araştırmalarının eskiden inandığı, uzun yılllar boyunca fikirlerinin donuklaştıran, çalışmalarının, hadisleri tahlil etmeyi ve tarihi olayları Kur’ân-î ve aklî ölçüler ışığında incelemeyi bize yasaklayan kavmimin inançlarini çürütmek için bize yeterlidir.

              Bu yüzden de artık kendimize gelip bizi ve çevreleyen taassubun kara dumanını gözlerimizin önünden uzaklaştıracağımızı, kalbimizin ve fikirlerimizin zincirleyen bağları kıracağına inanıyoruz...

              Yirmi üç yıldan fazla bir zamandan beri Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarının ruhuna çökmüş olan bu tozları ruhumuzdan silebilmiş sevyesine ulaşmıştır.

              Bizim bu yeni hâlimizin şu ayet ilkeleriyle ne gibi bir güzellikle bağdaşlaştığını gösteren en inci bir delil tesbitidir:
              ‘’Keşke kavmin, Rabbimin beni nasıl bağışladığını ve beni ikram olmuşlardan kıldığını bir bilseydi!’’

              Keşke kavmim bilmedikleri ve bilmeden düşman kesildikleri bu benim keşfettiğim âlimlerden haberdar olsaydılar!... Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.): 924

                Ebubekir ve Ömer b. Hattab’ın Kendi Ağızları ile İtiraflar Konumu: 18

                23- Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’den şöyle rivayet edilmiştir ki: ‘’İmam Ali (a.s.) bana buyurdular ki: Senin dokuzuncu çocuğun hak üzere kıyam ederek dini yani (devleti) galip kılan ve adaleti yayan kimsedir.

                Bunun üzerine acaba bu gerçekleşecek mi? diye sorunca Hz. İmam Ali (a.s.) şöyle cevap verdi: ‘’El-bette, and olsun Muhammed’i peygamberliğe meb’uz kılarak onu bütün yaratıklardan eşref kılan Allah’a ki bu gerçekleşecektir.’’

                Ancak hayret verici bir gaybetten sonra o dönemde yakin ruhunu taşıyan muhlis insanlardan gayrisi İslâm devletininden başka sabit sabit kalamaz.

                Onlarla Allah’u Teala bizim velayetimize ikrar misakı bağlamıştır. ‘’Kalplerinde iman yerleştirmiş, kendi katında olan bir ruhla onları teyid etmiştir.’’ (Zuhruf Sûresi. 28.nci ayet ilkeleri hükmünce uygulanacaktır.) Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.): 925

                  Muaviye’nin Kişilik konumu: 1

                  Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızın temel amaçlı okjektif gözüyle analiz yapılmasındaki gerçek İslam felsefi sentezisinde oluşturulmuş sapmaların başında ilk etaplı şahşiyetlerin başında Ömer b. Hattab’ın yerleştirdiği ve alt zeminin oluşumundaki katliamların temel imarı Muaviye’nin saltanatlığıyla başlamış oldu.

                  Bizde bu amaçkala araştırmalarımızın genişletilmiş neticesiyle böyle bir temel kaynaklara dayandırarak bir gerçeğin gün ışığına çıkmasına neden olacağız.

                  Aslına bakarsan hiç Müslüman olmayan Muaviye Mekke fethinden sonra sadece dil inancıyla sözde müslüman olduğunu idaa ederek müslümanlığı yenilgi zoruyla kabullenmiş olarak görünmek istediysede Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından Arap Bedevî çölüne sürgün edilerek orda yaşamasına musade edilmiştir.

                  Ama ne acayıbtır ki Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatlarından sonra İslam devletine sivil bir darbe yapan Ömer b. Hattab tarafından Muaviye af edilerek Şam’a vali tayın edilmesine karar verildi.

                  Tabii ki Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak şu anki çalışmalarımızda Muaviye’nin tefaratına girmeden kısada olsa onun iç serüveni analizini yapmaya çalışacağız.

                  (Kamusul-Âlam) adındaki ansiklopedinin altıncı cild. 4318.nci sayfasındaki kaynak ve belgeleriyle konu haline getireceğiz.
                  Asıl Muaviye hakkında yeterli bir değer araştırmaya sahip olan değerli sayın ustadlardan Op. Dr. Mehmet Ali Derman bey efendinin Gazi Matbaası, Baskı Er-Tu Matbaası da basılan İstanbul-1978 yılındaki çalışmalarında konu edilen Ebu Süfyan’ın Oğlu Şam Valisi Muaviye kitabıyla cevaplarımıza konu edineceğiz...

                  Muaviye bin Eba Süfyan, bin Harp, bin Ümeyye, bin Abdi Şems, bin Abdi Menafül Kureyşiyül Emevi (Müellifetül Kulup) dan olup Eba Süfyanın oğlu olup olmadığı sakıncasıyla basedilmektedir.

                  Babası Ebi Süfyan Mekke’nin fethi günü korkudan Müslüman oldu. Karısı Hind, Muaviye’nin kardeşi Yezid ise babadan iki gün sonra Müslüman oldular. Muaviye ise onlardan çok sonra Medine’ye gelerek Müslüman olmuştur.

                  Eba Süfyan ve Muaviye’nin Hazret-i Peygamber (s.a.v.)’e buğz yani (düşmanlık) ve kini vardı. Anası (Hind bin Atebe) Uhut savaşında Cenab-ı Peygamber (s.a.v.)’in amcası Hazret-i Hamza’nın ciğerlerini dişleriyle koparark ve kısmen çiğneyerek yemiştir.

                  Bundan dolayıdır ki, ona, tarihçiler (Akiletül Ekbad) karacğer yiyen kadın derlerdi. Muaviye, Hazret-i Peygamber (sa.v.)’in sadaka kâtipliğinde bulunmadığı halde sanki katipliğini yapmış olarak gösterilmiştir.

                  Ebubekir bin Ebu Kuhafe’nin zamanında Şam’a asker sevkedilmişti. Muaviye ve kardeşi (Yezid bin Ebi Süfyan) da bu askerlerle birlikte (Ebu Übeyde bin cerrahin) ve Halit İbni Velid’in maiyyetinde bulunmuşlardı. Yazan. imam Dikmen


                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.): 926

                    Muaviye’nin Kişilik konumu: 2

                    Yezid Şam tarafına Amir (Vali) tayin edilmişti. Ömer b. Hattab zamanında Yezid vefat edince yerine kardeşi Muaviye Şam Valisi olmuştur. Bütün Şam kıtası, Muaviye’nin eline bırakılmıştı.

                    Hilâfet nöbeti Cenabı Mürteza’ya gelince Muaviye, İmam-i Ali (a.s.)’e eskiden beri taşıdığı buğz, kin ve nefret kıskançlıktan dolayı biâtten kaçınmıştı, ona isyan ederek kendisini birleşme yoluna getirmeye ve İslam arasına, tefrika düşürmeye çalışmış.

                    Bu nasihatlerin hiç biri Muaviye’ye tesir etmediğinden, nihayet Hz. İmam Ali (a.s.) ister istermez savaşa girip aralarında meşhur (Sıffeyn) savaşı vuku bulmuştur.

                    Bu savaşta sahabelerin en büyüklerinden olan (Ammar bin Yasir) Muaviye tarafından şshit edilince, Hz. Peygamber (s.a.v.) hadisi şerifi mucibinde Muaviye tarafından (Bâğı Fi’e, yani İslâm’a isyan etmiş bir grup) olduğuna artık hiç kimsenin şüphesi kalmamıştır.

                    Ancak bu savaş ile İmam-i Ali (a.s.) her ne kadar galebe çalışmışsa da, ihtilâf hal olunmamıştır. Tarafların tayin ettiği (hakemler)’de (telifi beyne) ara bulmaya muvaffak olamadıklarından, Amr İbni Asin hilesi ile Hz. İmam Ali (a.s.) ancak Irak, Hicaz, Yemen, İran taraflarını hilâfeti altına almış, Muaviye ise Şam ve Mısır taraflarında hüküm sürmekte idi...

                    Hazret-i Mürteza Alehisselamın şehadetinden sonra makamına geçen İmam Hasan (a.s.)’a karşı asker sevkederek Irak’ta savaşa girişecekleri zaman, Hilim ve merhamet sahibi olan İmam Hasan (a.s.), Müslümanların kanının dökülmemesi için bir takım şartlarla hilâfeti Muaviye’ye terketmişti., (yani Muaviye ölünce hilâfeti sahibine terk edecekti).

                    Bununla beraber çok geçmeden Muaviye’nin Doktoru ve Eczacısı olan (Dr. Asala) hazırlattığı şiddetli bir zehirle, zehirleterek İmam Hasan (a.s.)’ı şehir ettirdi.

                    Ömer İbnil Hattab’ın, hilâfeti zamanı Şam’da dört sene, Osman bin Affan’ın zamanında da on iki sene, İmam Aliyel Mürteza (a.s.)’ın zamanında dört sene, İmam Hasan (a.s.) zamanında da altı ay Şam’da valilikte kalmıştır.

                    Şam’da Amr bin Asın hilesiyle kendi kendisini halife ilan etmiş, halbuki Hz. Resulullah (s.a.v.) İslâm ülkesinde iki kişi bir zamanda halife olunca ikincisini öldürünüz buyurdukları halde (İza buye’halifetan fektuluh minhumel ahir).

                    Hicretin ondördüncü yılında Küfe’de kendisine Bey’at edilmiş, atmış tarihinde 78 yaşında Şam’da cehennem ateşine itikâl etmişlerdir. Allah’ın lâneti ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in lâneti hak olan 12 İmamlarımızın lânet ve tüm dünya Müslümanların lânet üzerine olsun ki ebediyen cehennem ateşinde çıkmayasın duaları ile...

                    Muaviye fevkalade akıl ve zekavete, fesahata malik olup sabırlı, halim ve selim ve sahavetli gibi görünür, halbuki aslında iftiracı, yalancı, hilekâr, düzenbaz, desisekâr, dolapçılığı gibi çok iyi bilir, fisk ficur sahibi (günâhkâr) bir adamdı.

                    Sırf sandalye kavgası yüzünden tamah sahabi bulunmakla, İslâm arasında kurnazlıkla iyilik yaratmıştır. Yazan. imam Dikmen



                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.): 927

                      Muaviye’nin Kişilik konumu: 3

                      (Ahteri Kebir) sözlüğü kitabı, Muaviye kelimesinin karşısında Tilki Enliği diye yazar. (Kamus Kebir) kitabında ise köpek diye yazılmıştır.

                      En evvel Hilâfet saltanata çeviren Muaviye’dir İslâmiyete debdebeye (patırdı gürültü ululuk) ilk rivayet eden yine Muaviye’dir.

                      İkinici Halife Ömer İbn-i Hattap, kendi kıyafeti ile Şam ve Filistin ziyaretlerinde Muaviye’nin o şekilde varlığını görünce demiş ki: ‘’Haza Kesrel Arab’’ Maması ise: Bu Arab’ın Kesrasıdır.

                      O tarihlerde İran’da Şahlara Kesra denirdi. Rumlar da kendi padihşahlarına Kayser derlerdi ki, bu da Ömer b. Hattab tarafında Emevî saltanatlığını kurması için ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’în (itretini) katletmek için bir senaryonun hazırlanmasında Muaviye’ye verilen bir unvandı...

                      Ölümünden evvel halkı kendisi gibi hilekârlıkla birebir benzerliği olan oğlu Yezid’e bey’at ettirmek istemiş, halk ve sahabeler (Halid İbn-i Velid oğlu Abdurrahman)’ı tercih ettiklerinden Muaviye’nin (doktoru Asala) yaptırdığı yeni bir zehirle Abdurrahman’ı da zehirleyerek bir gün içinde öldürtmüştür.

                      Herkes bilmecburiye Yezid’e bey’at etmekten başka çare bulamamıştır. Kumandanlarından (Büsr İbn-i Ertadı) Medine’ye göndererek bir rivayette bir çok âlimlerin yazdığına göre de yediyüz sahabeyi, ve diğer bir rivayette de göre de daha fazla sahabeyi kılıçtan geçirmiş, bunların eşlerini de göğüsleri ve meemleri, sineleri açık, seçik olmak üzere esir pazarlarında sattırmıştır.

                      Bunun üzerine herkes Yezid’e bey’at etmekten başka çareleri kalmadıklarından dolayı boyun eğmişlerdir. Ey Ehl-i Sünnet âlimleri sizlerin yere göre sığdırmadığınız Muaviye ve oğlu Yezid budur işte.

                      Yarın mahşerde Hz. Muhammed (s.a.v.)’in huzurunda ne diyeceğinizi merak ediyorum... Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.): 928

                        Şam Valisi Muaviye Bir Hak İmam-ı; Bir Hak Halifesi Olabilir mi? Sizce: 1

                        Müslümanın diyen herkesin asıl üzerinde düşünülmesinin temel amaçlı sorunu bu şahşiyetlere sahip olan Muaviye’nin böyle kutsal bir makamda bulunup bulunmasının içyüzü araştırması gerekir...

                        Burda Ehl-i Sünnet bilginleri veya kendilerince âlimim diye bilecek bazıları ki: Şam Valisi Muaviye bir hak imam ve bir hak halifesi olabilir mi?

                        Bazıları da onu bir (müctehid) konumuna koyarak savunmalarının olması? Hulefâyi Reşidin’in dördüncüsü saydıkları İmam Ali (a.s.) ile Muaviye savaşmış, Muaviye içtihad etmiştir diye biliyorlarsa düşünülmesi gereken asıl konudur.

                        O yüksek müçtehid idi diyenler vardır. Bazı âlimler onu hâşâ (Hali müminin) yanş Müslümanların dayısı biliyorlardır. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.)’i hanımlarından (Ümmü Habibe)’nin kardeşidir diyorlar.

                        Bazı yobazlar da bunu baş kâtip, yani (Genel Sekreter) ve sirkâtip tanıyorlardır. Vahiy Kâtibi biliyorlar. Bazıları da o bir Sahabedir, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sahabelere sövenlere lâ’net okuyor diyorlar.

                        Sayın araştırmacı ehli ve okuyucu kitleleri: bilin ki bu kişi hakkında söylenenlerin hiçbiri doğru değildir. O ne İmamdır, ve ne de sahabedir, ne Halifedir, ne içtihad etmiştir, ve ne de vahiy kâtibidir.

                        Genel sekreter de hiç değildir, müminlerinde dayısı da olamaz, o katiyyen bir kahraman olamaz, sahabe de değildir, biz bunları sırasıyla isbat edeceğiz.

                        Sizler de gerçekleri anlayacaksınız. Bin dört yüz sene kadar bir zaman nasıl aldatılmış ve kandırılmış olduğumuzu anlayacaksınız...

                        Evvela o İmam değildi dedik. Evet, doğrudur. Şam Valisi Muaviye İmam olamazdı, neden?!

                        Eski zamanlarda İstanbul’da ve Türkiye’nin büyük şehirlerinin her mahallesinde bir imam vardı. Bu İmamlar adeta birer muhtarlık vazifesi görürlerdi. Yani (ilmühabirleri) mühürlerle ve imzalarlardı.

                        Mahalleye Mısır koçanı ekmeklerini vesika ile mahalleye dağıttırlardı. Vesika ile halka gaz verirlerdi. İcabederse şeker veya üzüm ezmesi dağıtırlardı.

                        İmam demek, Kur’an-ı Kerim’e göre bütün günahlardan arınmış, yıkanmış, fenalıklardan, (ricisler)’den tathir edilmiş, pâk olunmuş masum zatlardır. İmamlar Ehl-i Beyt ve onun soyundan çıkar...)

                        Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadırlar. ‘’İnnema yüridullah li yüzbihe ankümür rice Ehlel Beyt ve yu tahhiriküm tathira.’’ (Ahzâp Sûresi. 33.ncü ayet ilkeleri hükmünce kullanılan hukuksal anayasası kanunun masumluğu.) Yazan. imam Dikmen


                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.): 929

                          Şam Valisi Muaviye Bir Hak İmam-ı; Bir Hak Halifesi Olabilir mi? Sizce: 2

                          Cenab-ı Hak sizi ricsten, kötülükten, fenalıktan, pislikten uzaklaştırmış ve sizleri yıkadı ve tathir etmiştir...

                          Birinci hak imam-ı imam Ali (a.s.)’dir. İkinci imam imam-i Hasan (a.s.)’dır. Üçüncü imam imam-ı Hüseyin (a.s.)’dır ki bunlar Kur’ân-ı Kerim’e göre hep tathit edilmiş kimselerdir.

                          Diğer imamlara gelince, bunların dokuzu da hep Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın kıız Hz. Fatımat’ut Zehra Semavit-i Ve’l Arz (a.s.)’dan doğan çocukların sulbünden gelen imamlardır.

                          Bunların hepsi Haşimi fırkasından, Muaviye ise Emevilerdendir. Faşist yani (kâfir, fasık, katıl, zalim bi’âtları) icab eden hilekâr, düzenbaz, akıllı bir baş idi. Biz delili şu kitaptan veya bu kitaptan getirmiyoruz, Kur’ân-ı Kerim Müslümanların mukaddes kitabı olduğuna göre, üçüncü halife Osman bin Affan onu topladı.

                          Biz delillerimizi (mushaf şerifden) getireceğiz ki kimse itiraz edemesin. Bütün mezheplerin kitabı bu gün mushafi şeriftir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’e inen ayet ilkelerin toplamı büyük alimlerin dediklerine göre 6666 ayet ilkesidir. Hattâ orta mekteplerin 2.nic sınıfda ders kitabında Kur’ân-ı Kerim’de 6666 ayet ilkesi vardır diye yazılmıştır, halbuki bugün mushafı şerif önce konarak ayet ilkeri sayılırsa 315 ayet ilkesinin eksik olduğu görülür.

                          Ben 3 defa topladım saydım, 315 ayet ilkesinin eksik olduğunu gördüm ayet ilkelerin bir kısmı yakılmıştır diyen pek çok alimlerde vardır.

                          Şu halde Muaviye’de diri diri Müslümanları toprağa gömmekten çekinmemiş olduğu için ve sayısız zulüm ve birçok kötülükleri işlemiş olduğu için zalimdir. Kur’an-ı Kerim buyruklarına göre imam olamaz.

                          İslam devletinin başına halifeleri Tanrı bildirir dedik. Bakara Sûresi. 30.ncü ayet ilkelerin hükmü lütfen tekrar okuyunuz:
                          ‘’Ve iz kale lil melaiketi inn cailun fil arzı halifeten.’’ Yeryüzünde sakıin meleklere:

                          ‘’Ben yer yüzünde halife halk edeceğim...’’ halife karar kılacağım, dedi. Yine Sad Sûresi. 26.nci ayet ilkelerin hükmü gereğince.

                          ‘’Ya Davud inna caelnake halifeten fil arzı fehkum beyn ennası bilhak ve tettebi ilheva’’ (Ya Davud, biz seni yer yüzünde halife kıldık, nas arasında ‘’adalet’’ ile hüküm eyle, heva ve hevesine ve nefsine uyma, seni doğru yoldan çıkarır.)

                          Binaenaleyh, Ömer. B Hatta, Ebubekir, Osman b. Haffan ve Muaviye’yi ne Tanrı, ve ne de Hz. Peygamber (s.a.v.) halife olarak tayin etmemiştir. Bilakis hepsinin de öldürmesini bildirmiştir.

                          Bir katil, bir günahkâr, bir zalim hiç bir vakit Müslümanların başına halife veya imam olabilir mi? Yazan. imam Dikmen


                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.): 930

                            Şam Valisi Muaviye Bir Hak İmam-ı; Bir Hak Halifesi Olabilir mi? Sizce: 3

                            Muaviye bir çok (Bedir) sahabeleri olmak üzere 25 bin sahabenin şehadetine, ayrıca 80 bin Müslümanın da ölümüne sebebiyet vermiştir. Oğlu Lânetlik Yezid’i imam, halife tayin etmek istemiş.

                            Medine’deki sahabeler buna razı olmayıp (Halid bin Velid’in) oğlu Abdurrahmanı isteyince ertesi gün derhal biçare Abdurrahmanı Dr. Asala yaptırdığı yeni bir zehirle öldürtmüş, zehirletmişti. (Bunu Dr. Asal bizzat kendisi söylüyor).

                            Kur’ân-ı Kerim’in ayet ilkesine göre bir Müslümanı taammüden öldürenin yeri cehennemdir. Bu ayet ilkesine göre de Muaviye ve onu o makama getirenlerinde yeri cehennemdir.

                            Allah Kur’ân-ı Kerim’de halifeleri ve imamları kendisi tayin ediyor yine bu mesele hakkında Bakara Sûresini 124.ncü ayet ilkelerin hükmü gereğince:

                            ‘’Kale inni cailuke linnai imamen kale ve men zürriyeti kale layenale ahdiz zalimin.’’ (Ben seni (nas) için imam tayin ettim. Emir ve dinde (yani devlet başkanlığında) sana iktida ederler, Hz. İbrahim aleyhisselam benim zürriyetimi de imam eyle diye niyaz eyleyince, Alla ona; Senin zürriyetinden olanlar zalimdirler, imam olamazlar, benim ahdime nail olamazlar, diye cevap verdi.

                            Demek ki zalim olanlara imamet yoktur.’’

                            Bu konu ve meseleler hakkında Şeyh Süleymani Belhi Hanefi (Yenabi’ül Mevedde) kitabının bab 77 sayfasında 444’de (İstanbul baskısı) bu ibare yazılıdır. ‘’Fi tahkik badi isna aşere halifeten.’’

                            Ve daha sonra da şöyle nakledilmektedirler:

                            ‘’İsna aşere halif küllühüm min kureyş fil Buharî.’’

                            Humeveyni (Feraid)’inde, İmam Salebî (Tefsirinde) Seyyid Ali Şafi’i (Mevedde)’nin onuncu kısmında: Abdullah bin Mes’uttan ve Cabir bin Semere’den, Selmai Farsi’den, Abdullah bin Abbas’dan, Zeyd ibn-i Haris’den ve Ebu Hureyre’den şöyle naklediyorlar: ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki’’:

                            ‘’Benden sonra imamlar oniki tanedir, bunların hepsi Kureyşlidir. Oniki imamlar evsiyay-ı Resulullahtır. Allah tarafından nasb edilmiştir.’’

                            Muaviye, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in torunu İmam Hasan (a.s.)’ı kalt ettimedi mi? Bütün tarihlerin yazdığına göre İmam-ı Hasan (a.s.)’ın eşi (Cöde)’ye haber gönderdi: Sana 100 000 dirhem altın vereceğim.

                            Sen karısı olmak istemiyor musun?

                            Bu suretle İmam-ı Hasan (a.s.)’ı Muaviye öldürttkten sonra Cöde’ye 100 000 dirhem altın gönderdi, amma onu oğlu Yezid’e almadı. Hz. Resulullah (s.a.v.)’in teninin bir parçası olan İmam Hasan (a.s.) şehitliği ol hazrete eziyet değil midir? Böylece Hz. Peygamber (s.a.v.)’e eziyet edenlere lânet okunmaz mı?

                            Ammar Yasir gibi yüce bir sahabeyi Muaviye (Sıffeyin)’de bir kese altın vererek öldürtmedi mi? Oysa Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuyorlar mı?:

                            ‘’Ya Amma Taktülükel fietül bağıye’’ Ya Ammar, seni İslamiyete isyan etmiş bir gurup öldürecektir. Ammar’ı Muaviye öldürtmedi mi?... Yazan. imam Dikmen


                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.): 931

                              Şam Valisi Muaviye Bir Hak İmam-ı; Bir Hak Halifesi Olabilir mi? Sizce: 4

                              Almanların ünlü araştırmacı ve yazarı ve aynı zaman zarfında da çok sayıda şiir’i bulunan Goethe ne diyor:

                              Alman filozof ve şairlerinden ünlü yazar Goethe (Werther) adında eserini yirmi beş yaşında yazmıştır. Goethe’nin pek çok eserleri vardır. Şair 70 yaşına geldiği zaman (West östlicher Divan) adında bir eser yazmıştır.

                              İlk baskısı kapağın üzerinde şöyle yazar (Eddivan şarki lilmüelif ül garbi) yani batı yazarı tarafından yazılan doğu divanı diye 400 sayfalık bir kitap yazmıştır.

                              Bu kitabın dış kapağı üzerinde avuç ayası büyüklüğünde yuvarlak bir mühür basılmıştır. Bu mührün içinde, ortasında eski yazı, Arap harfleri ile şöyle yazılmıştır (Subhanel âla ve bihamdih).

                              Yani yüce tanrı takdis ve hamd olunur. O yazının etrafında Hz. Peygamber (s.a.v.) veriliyor, onun ardında vasisi bulunan İmam Ali (a.s.)’a daha sonra İmam-i Hasan (a.s.)’a ve İmam-i Hüseyin (a.s.) veriliyor.

                              Ondan sonra diğer dokuz imamların adları sayılıp yazılıyor. Sonra İmamın adı da Mehdi sahibezzaman olduğunu demiştir. Kitabın 59.ncü sayfasında son iki satırda deniyor ki: ‘’Wen İslam Gott ergeben hest, in İslam leben und sterben wir alle’’ diye yazılıdır...

                              ‘’Şayet İslam’da Gott tanrıya tevekkül manasına geliyorsa biz hepimiz İslam olarak yaşıyor ve böyle ölüyoruz, diyor.’’
                              Ünlü Goethe on iki imam-ı biliyor da, neden Müslüman halkından pek çoğu bunu hâlâ anlamamış olsun?!...

                              Muhakkak ki anlayanlar vardır, fakat eskileri taklit sebebile ve korkuularından bir şey söyleyemezler. West-östlicher Divan-ı 276.nci sayfasında Goethe eski yazılarla farisi olarak bundan tahminen 700 yıl evvel ölen Şeyh Saadinin bir kıtasını yazıyor, altına da Almanca tercümesini koyuyor.

                              Bizde bugün Şeyh Saadi’nin aynı nasihatini yazar, altında Türkçe tercümesini koyalım. Dinleyip dinlememek okuyucularımızın isafına kalmıştır...

                              Ma nasihat becayi hod kerdem,
                              Ruzigari, der in beser bordim,
                              Ger ne yayed beguş ragbeti kes,
                              Ber Resulan peyam başed o bes.

                              Biz kendimize düşen nasihati yaptık,
                              En son uzun zamanı böyle başa eriştirdik,
                              Kimsenin kulağına nasihat vermek rağbeti gelmezse,
                              Elçilere düşen, en doğru ödevi bildirmek kâfidir... Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.): 932

                                Muaviye Hiç Bir Zaman Vahiy Katibi Olabilir mi Sizce?: 1

                                O bir katil, bir faşist, bir kâfir, o bir zındık, düzenbaz, hilekâr, kurnaz, yalancı, iftiracı değilmiydi? Öldürdükleri, zehirledikleri, yer altına diri, diri gömdürdüğü sahabelerin mezarları meydanda duruyor.

                                Arzu eden gidip onların eserlerini görebilir. Müslümanlıkla alay edenler Emeviler değil miydiler? Tam yirmi üç sene Hz. Muhammed (s.a.v.)’le savaşanlar Muaviye ve babası değil miydi?...

                                Babası İslâm oldu diye ona kızıp bırakıp kaçan Muaviye, her nedense dönüp sonra, kurtulmanın tek çaresi Müslüman olmakla olduğunu anlayınca dönüp Medine’ye gelerek Müslüman olmuştu.

                                Bunlara (Izhehu Fe Emtüm Tüleka) defolun siz tülekasınız denmemiş miydi? Onlar (Müellifetül Kulup)’tan sayılmıyorlar mıydı? Filhakika babası Hz. Peygamber (s.a.v.)’e yalvarmış, açıkça ödevleri olmayınca güç geçindiklerini söylemiş, Hz. Resulullah (s.a.v.)’de onun babasına Zekât Kâtipliği, oğluna da sadaka kâtipliği verdiğini uygurup yazanlar vardır.

                                Büyük eserlerin yazdığına göre Vahiy kâtipleri 24 veya 26 tane idi, bunların adları birçok kitaplarda bellidir. (İbn-i Esir) Tarihi kitapları tetkik edilince bunların arasında Muaviye isminin olmadığı meydana çıkar. Softalar ve bazı İslâm düşmanları olan sağtekârlar Muaviye’yi tathir etmeye (temizlemeye) kalkışmışlardır ve ona vahiy kâtibi adını süsünü vermişlerdir.

                                Sizlerde biliyorsunuz ki Kur’ân-ı Kerim’in tamamı iki şehirde nuzul etmiştir yani (inmiştir) Kur’ân-ı büyük bir kısmı Mekke’yi Mükerreme’de, diğer bir kısmı da Medine’yi Münevvere’de Hz. Cebrail (a.s.) tarafından Hz. Resulullah (s.a.v.) getirmiştir. Ayet ilkeleri, Mekke’de inerken Ebu Süfyan ve oğlu Muaviye faşist yani (kâfir ve müşrik idiler) Henüz Müslüman olmayanlardır bunlar.

                                Mantıklıca ve akıllıca düşününüz bir kez. Müşrik olan bir kişi nasıl vahiy kâtibi olabilir? Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret ettikten sonra, gerek (Bedir) savaşı, Gerek (Uhud) savaşında, hattâ (Hayber) savaşında ve (Hendek) savaşında onlar yine müşrik kaldılar. Hendek savaşında düşman ordusunun başkumandanı Ebu Süfyan idi. Oğlu Muaviye, babasının emri altında Müslümanlarla çarpışıyordu.

                                Binaenaleyh, onlar nasıl vahiy kâtibi olabilirlerdi? Bazı bilginlerin yazdığına göre Muaviye Müslüman olduktan sonra bazı bir kaç ayetler henüz inmemişti. Farzedelim böyle olsun. Kendisiyle mütemadiyen çarpışan ve bunların aleyhinde pek çok hadis rivayet eden Hz. Peygamber (s.a.v.), bu şüpheli Müslümanı 26 tane vahiy kâtibi varken hiç şüpheli ve kâtil olan bu şahısları bir kaç ayet ilkeleri için vahiy kâtibi yapar mı? İbn-i Ziyad (Seleminin) babası olan (Hücr bin Adiy)’ye İmam-i Ali (a.s.)’a söv ve küfret diye emir vermiş, o zavallı sahabe onun sözlerini redettiği için dayak attırmıştı.

                                Bunun üzerine Hücr bin Adiy: ‘’Bana değil dayak attırmak, dizlerimin mafsallarını birbirinden ayırsan, yine de ben İmam Ali (a.s.) gibi yüce bir şahsa yüce bir veliye, Allah’ın yüksek evliyasına maazallah (Allah beni korusun, Allah göstermesin) sövmem demiştir.’’ Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X