Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.): 933

    Muaviye Hiç Bir Zaman Vahiy Katibi Olabilir mi Sizce?: 2

    Bunun üzerine altı arkadaşıyla birlikte ölmeden, Muaviye’nin emriyle toprağın altına diri diri gömülmüşler. Mezarları Şam şehrinin civarında duruyor. İşte Muaviye böyle zalim ve faşist bir kişi idi...

    Amr ibni As, Muaviye’ye demiş ki:

    Sen bana yardım eder, hilenin en müthişini, en büyüğünü senin için yaparım, fakat Mısır vilayetini ölünceye dek bana vermek şartıyla.

    Muaviye Mısır’ı, Amr ibni Asa’a vermemeye teredüt etmiş. Amr ibni As ise, ben sana hilafeti kazandıracak bir hile yaparım demişti...

    Ne söylüyorsun be adam, sen bana ne hile yapacaksın, ben senden daha hilekârım. Fakat evvelâ sana bir sır bildireyim. Orada kimse var mı, yok mu diye sağa, sola bakmış ve demiş ki:

    Ya Amr, ben seninle kavga edecek değilim, azıcık bana yaklaş, sana şu sırrımı söyleyeyim, kimse duymasın, ondan sonra anlaşırız, demiş. Amr yaklaşınca bir şeyler fısıldamış, o da duymamış.

    Yüksek sesle söyle, isitmiyorum, demiş.

    Kulağını ağzıma yaklaştır, bağıramam, mahzurludur.

    Amr’ın kulağı, Muaviye’nin ağzına yaklaşınca hilekâr Muaviye aniden Amr’ın kulağını dişleri arasına alarak kuvvetlice ısırmış.

    Amr ibni As: Of aman, kulağım, bu senin yaptığın nedir? diye bağırmış.

    Hani sen benden hilekârdın? Kulağını benim ağzıma neden yaklaştırdın, bu oda da ikimizden başka kimse var mıdır? Görüyorsun işte, adamı böyle aldatıtlar. Sen benden fazla hilekâr olamazsın, demiş.

    Kendi hilekârlığını, kendi desisekârlığını kabul etmiş bir kimsedir. İşte Muaviye böyle bir hilekâr adamdı. Böyle hilekâr bir kimsenin ise vahiy kâtibi olması da adimül imkânsızdır. Bu şahsın sır kâtibi olması dahi imkânsızdır.

    Genel Sekreter olmas dahi söz konusu olamaz, zira genel sekreter Hz. İmam Aliyel Mürteza (a.s.) idi. Her hangi bir muahide yazılacağı zaman Hz. Peygamber (s.a.v.) İmam Ali (a.s.)’ı çağırtırdı.

    Yazacağı şeyleri ona dikte ederdi. Hattâ bir keresinde Mekke temsilcisi ile yaptığı muahede de Hz. İmam Ali (a.s.) muahedede şöyle yazmıştı: Allah’ın Peygamber’i Muhammed ile Mekke’liler arasında yapılan mukaveledir. Karşıki taraf itiraz ettiler.

    Biz Muhammed’i Allah’ın Peygamber’i olarak tanımıyoruz ki böyle yazmışsın onu sil de Abdullah oğlu Muhammed diye yaz. Hz. İmam Ali (a.s) Genel sekreter olduğu halde, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in adını silmemiş ve silemem demiştir.

    Bunu üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), (Ümmi) olduğu için İmam Ali (a.s.) antlaşmayı Hz. Peygamber (s.a.v.)’e vermiş ve Hz. Peygamber (s.a.v.) orayı kendi parmaklarını ıslatarak silmiştir.

    Bu da gösteriyor ki Genel Sekreter Muaviye değil bizzat İmam Ali (a.s.) idi. Şu halde Muaviye’nin vahiy kâtibi sır kâtibi, veya Genel sekreter olma ihtimalının söz konusu değildir... Yazan. imam Dikmen


    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.): 934

      Muaviye Müçtehit Olabilir mi? konumu:

      Müctehit ne demek acaba? On iki İmamdan sonra az çok onların yerinde oturan Kur’ân-ı Kerim ayet ilkeleri ile Hz. Peygamber (s.a.v.)’in gerçek Hadisi şeriflerindn hükümler çıkarmaya muktedir olan büyük bilgin ve âlim hocalara müçtehit denir.

      Kur’ân ve Ehl-i Beyt araştırmalarında imamet ve ümmet konulu meselelerde bu konular üzerinde yeterli açıklama ve çalışmalar yapıldığından dolayı şimdi fazla bir araştırma gereğini duymuyoruz.

      Bazı âlimler zahiren bilgin geçindikleri halde Muaviye’ye hâşâ müçtehit sıfatı vermişlerdir. Güya o davasında haklı ise on sevap kazanacakmış, haksız ise yanlış da olsa müctehit olduğu için bir sevap kazanmıştır. Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.): 935

        Muaviye Hiç müçtehit Olabilir mi? Konum: 1

        Kur’an-ı Kerim’in yazdığına göre Hz. İmam Hasan (a.s.)’ın Hz. Peygamber (s.a.v.)’in torunu olmakla beraber, onun oğlu makamın da seviliyordu. Kur’ân’daki yazılan Al-i İmrân Suresi. 61.nci ayet ilkeleri ‘’Kul ned’ü ebnaena ve ebnaeküm’’ ayet ilkesi buna delildir.

        Hz. Resulullah (s.a.v.) onu çok defa dudaklarından öpmüştür. Muaviye kendi doktoru ve Eczacısı olan sağtekâr (Dr. Asala) hazırlattığı zehirle İmam Hasan (a.s.)’ı zehirletmiştir. Medine Valisi (Mervan bin Hakeme)‘e göndermiş ve ne yapıp yapıp bu zehiri İmam-i Hasan (a.s.)’ın karısı olan (Cöde’ye) göndermesini yazarak bir kese altınla birlikte göndermiş.

        Şayet kocası olan İmam Hasan (a.s.)’ı zehirleyip öldürürse onu oğlu Yazid’e almayı vadetmiştir. Yezid’in ilerde halife olacağını, bu suratla kendisinin de halife eşi olacağını söyleyerek aldatmış.

        Hattâ o zaman da ayrıca bir büyük kese altın göndereceğini vadetmiş. Mervan (Cöde) denilen kadının altından girip üstünden çıkmış ve Cö’de’yi kandırmaya muvaffak olmuştur. Cö’de de Muaviye’nin sözlerine inanarak, kocası İmam Hasan (a.s.)’ı zehirlemiştir.

        İmam Hasan (a.s.)’ın şehit olduğundan sonra, Muaviye Cöde’yi oğlu Yezid’e almamış. İmam Hasan (a.s.) gibi güzel bir kocayı öldürdükten sonra, benim oğlum Yezid’e ne yapmaz demiş. (El Agani Cild. 18, sayfa. 7’de) yazıldığına göre, kılıç korkusundan Müslüman oldum beni öldürmeyin diyenlere şeiat lisanında (Tuleka) denir. Bunlar katil olduklarından dolayı (şahitlikleri)’de makbul sayılmazlar...

        Muaviye’nin torunu ikinci Muaviye, yani küçük Muaviye (a.n.) minbere çıkarak büyük babasının katil, gasp, bâgi, âsi olduğunu, ayrıca öz babası Yezid’inde kâfir yani (faşist) katil, zalim olduğunu ilân ederek kendini hilafetten azletmiş, adının da bundan böyle (Abdullah) adiyle anılmasını emretmiştir.

        Maalesef bu değerli ve kıymetli zat da Mervan Habisi tarafından hapsedilmiş, günlerce aç bırakılarak birkaç gün sonra da öldürtmüştür.

        (Al-i Resul) tarihini yazan, Hanefi mezhebinden Zengezoğlu Kadi Behlül Behçet Efendi, kitabında buyuruyor ki: ‘’Lânet olsun böyle bir içtihada, lâ’net olsun böyle bir müçtehide ki, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in çocuğunu zehirletiyor ve Cö’de’yi oğlum Yezid’e alacağım diye aldatıyor, sonunda Cö’de İmam-i Hasan (a.s.)’ı şehit edince, ona bir kese altın gönderiyor, fakat onu oğlu Zeyid’e almıyor.’’

        Binaenaleyh böyle bir kimsenin içtihad ile bir alakası, ilişkisi yoktur ve asla olamaz. Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.): 936

          Muaviye Hiç müçtehit Olabilir mi? Konum: 2

          Ayrıca Malik Eşter’i öldürmek için tanıdığı köylü arkadaşına bir tabak zehirli bal gönderiyor ve bu balı (Malik Eşter’e) yedirmesine kat’iyekle emir veriyor ve Malik Eşter’de Muaviye’nin gönderdiği balla zehirlenerek şehit oluyor.

          Hz. Peygamber (s.a.v.)’in büyük sahabelerinden, (Ammar bin Yasir)’e Hz. Resulullah (s.a.v.) diyor ki: ‘’Ya Ammar setaktilükel fietül bağıye’’ Yani: ‘’Ya Ammar sen iyi bir adamsın, fakat isyankâr, yoldan çıkmış, bağı gurup seni öldürecek, şehit edecektir.’’

          Muaviye bir kese altın vererek Sıffeyn savaşında Ammar’ın başını kestiriyor. Hiç bagı ve hilekâr, zalim bir kişi müçtehit olabilir mi? Kıyamet gününde bir çok Müslümanlara şefaat edecek olan ve (Tabi’in)’in evveli bulunan (Veysel Karani) hazretlerini bir kese altın karşılığında Sıffeyhn’de başını kestiriyor.

          Bunu da içtihad etti mi diyeceksiniz? Pek âlâ okumuş kimseler bunları bilirler, fakat neden bunun aksini iddia ederler? Böyle işitmişler, böyle söylemişler, bunlar da böyle duymuşlar.

          Artık işittiklerinden dönmek istemiyorlar, mantıklarını da çekiştirmiyorlar. Veyahutta mideleriyle Muaviye melununa bağlıdırlar. Ehl-i Sünnet’in binlerce Hadisini rivayet eden Ebu Hureyre’ye sordular:

          Ya Eba Hüreyre, acaba namazı İmam-i Ali (a.s.)’ın arkasında kılmak mı daha doğru olur, yoksa Muaviye’nin arkasında mı doğru?

          Al-i Resul tarihini yazan Hanefi Kadısı Behlül Behçet efendi diyor ki:

          Eba Hüreyre şöyle cevap verdi:

          Her ne kadar İmam-i Ali (a.s.)’nın arkasında namaz kılmak doğru ise de, unutmayalım ki Muaviye’nin de pilavı insana çok yağlı geliyor. Bu sebepten insan dayanamıyor.

          Sayın Behlül Behçet efendi diyor ki:

          Lâ’net olsun öyle bir pilava ki onun yüzünden Hz. Resulullah (s.a.v.)’in hukukundan çıkıp, onun Hadis-i şeriflerine ehemmiyet vermiyerek, yağlı pilav sahibi Muaviye’ye bağlanmak mecburiyetinde kalıyorlar. Yazan. imam Dikmen


          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.): 937

            Muaviye Hiç müçtehit Olabilir mi? Konum: 3

            Acaba bugün kü, âlim geçinenler, Muaviye’nin yağlı pilavını yemek fırsatını bulmuşlar mı? Pilavı yiyen selefler ne demişlerse, pilavı yemeyenler de aynı yalan, dolanı taklit ederek tekrarlamışlar.

            Bu doğru olur mu? Ey Ehl-i Sünnetin büyük âlimlerin geçinenler (Sevaik) kitabında bildirdiğine göre Hz. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadırlar:
            ‘’Men sebbe Ehl-i Beyt feinnema yerteddü anillah vel İslâm’’ Yani: Ehl-i Beyt’ime sövenler, küfredenler Allah’ın yanında ve İslam hukukundan çıkmış zalimlerdir. İslâm’dan çıkmış bulunan, Muaviye nasıl müçtehid olabilir?...’’

            Ve yine Hz. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar:

            ‘’Men sebbe Aliyyen fakat sebbeni vemen sebbeni fakat sebaballah.’’ Yani Her kim İmam Ali (a.s.)’a küfrederse bana kürfetmiş oluyor, bana küfreden de Allah’a küfretmiş olur.

            Tam 1430 yılından beri Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat dediği toplum hem Allah’ı ve hem de O’nun Resululllah (s.a.v.)’i küfredip duruyor ve halen de kendilerinin Müslüman sıfatlarından çıktıklarının farkında bile değillerdir...

            Demek ki Muaviye Allah’a bile bile kürfetmiş sayıldığı halde ehl-i Sünnet’te bunu taklit etmiştir. Şu halde böyle bir desisekâr, hilekâr, küfre sapan müçtehit olamaz.

            Haydi o zaman âlim geçinenler aldıkları keselerle sarı altınları yüzünden bile, bile yalan yazmışlar, ya bugün kü hocalar hiç bir çıkarları olmadan inatlarından devam ederek eski yazıları taklit edip, mantıksız ve tetkik etmeden bu milleti aldatmalarına ne demeli?...

            Millet-i İslâm’ın geri kalmasının nedenlerinden bir de işte budur. Muaviye’nin ne olduğunu pek âlâ bildikleri halde yine de eski taassuplarına devam edenler, ellerini vicdanlarına koyarak tetkik ederlerse, onun ne mal olduğunu çok geçmeden anlayacaklardır ve böyle de gerçek ortaya çıkacaktır... Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.): 938

              Sözde Muaviye (Hali Mü’minin) Mü’minlerin Dayısı Olabilir mi? Konumu:

              Bu konu ve mesele üzerinde tartışmak veya kendilerince birşeyleri bildiklerini iddia edenlere karşı Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmaları onların yüzsüzlüklerine karşı bir zülfükar darbesi gibi inecektir.

              Muaviye hiç bir vakit hali müminin olamaz. Neden? O, Ümmü Habibe’nin erkek kardeşi idi. Bu hal ile, Müslümanların dayısı olması lazım gelmez mi?

              Halbuki Ümmü Habibe gerek baabsı Eba Süfyan, gerekse kardeşi Muaviye’den senelerce evvel Müslüman olmuştu. Gerek babasından ve gerekse kardeşinden daima hakaret ve eziyet görmekte. Ve hattâ Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bunlar hakkında şikâyet etmişti.

              Hz. Peygamber (s.a.v.) Ümmü Habibe’ye ve kocasına Mekke’den çıkıp Habeşistan’a sığınmalarını tavsiye buyurmuştu. Ümmü Habibe kocası ile habsşistan’a gitmişti. Bir müddet sonra eşi orada vefat edince Hz. Peygamber (s.a.v.), Habeşistan imparatoru Neccaşi’ye haber gönderdi.

              Ümmü Habibe’yi kendisne nikâhlamalarını buyurdu. O zamandan beri Ümmü Habibe Hz. Peygamber (s.a.v.)’in eşlerinden biri oldu.

              Araplar arasında akrabalığa pek çok ehemmiyet verildiği için bu evlilik, Emeviler ile dost olmak maksadıyla matuf idi. Fakat Ümmü Habibe’nin Hz. Peygamber (s.a.v.)’in eşi olması hiç bir vakit Ebu Süfyan’ın ve Muaviye’nin (mel’anetine) son vermedi.

              Ümmü Habibe, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in eşi olarak onun evinde oturuyordu. Ebu Süfyan’ın yaptığı muahideyi Mekke’liler bozduğu için işler onun aleyhine devam ettiğinden, tekrar sulh maksadıyla Ebu Süfyan Mekke’den kalkıp Medine’ye geldi. Sağa, sola baş vurdu, bir netice alamadı.

              Nihayet kızı Ümmü Habibe’nin evinin kapısını çaldı. Ümmü Habibe’ye:

              Misafir geldim, dedi. Yüklükten bir yastık çekerek altına aldı. Ümmü Habibe hemen yastığı babasının altından çekerek geri almış, henüz Müslüman olmayan kâfir ve (faşist) bir kimse Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yastıklarından birini altına almasına razı olmamıştır. Ebu Süfyan, kızına derdini anlatır.

              O da erkek işlerine karışmadığını, ancak Hz. Peygamber (s.a.v.) ile görüşmesi lazım geldiğini söyledi. Ebu Süfyan bir netice alamadan kızından ayrıldı. Binaenaleyh Ümmü Habibe ne babasını, ne de kardeşi Muaviye’yi sevmezdi. Bunu da hareketleriyle isbat etmiş oldular...

              Madem Hz. Peygamber (s.a.v.)’in eşlerinin kardeşleri (Halid) müminin yani (müminlerin dayısı) oluyor da, sorarım size, acaba neden Aişe anamızın erkek kardeşi, Ebu Bekir bin Kuhafenin oğlu (Muhammed bin Ebubekir) neden hali müminin olamıyor?

              Zira Muhammed İbn-i Ebubekir Hz. İmam Aliyel Mürteza (a.s.)’nın tarafını tuttuğu için, onun adından hiç bahsedilmiyor. Halbuki Ümmül Müminin Aişe Ehl-i Sünnet tarafından Ümmü Habibe’den mevkice daha yüksek idi.

              Babası Ebubekir ise Muaviye’nin babası Ebu Süfyan’dan daha yüce idi. Halbuki zavallı (Muhammed bin Ebubekir), hattâ İmam-i Ali (a.s.) tarafını tuttuğu için öldürülerek bir eşeğin karnında yakılmıştır.

              Mariye, Hz. Resulullah (s.a.v.)’in eşlerinden biri idi. Fakat onun kardeşleri ve babası henüz Mısır’da, kâfir idiler. Ayrıca bu hal ile (hali müminin) olabilirler mi? Muaviye’yi tathir etmek isteyenler, onu temize çıkarmak için buldukları yollardan birisi de bu idi.

              Yoksa Muaviye’yi hali müminin saymak doğru değil. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in eşlerinden birisi de bir Yahudi kızı idi. Bu hanımın babası ve kardeşleri hâlâ Yahudi idiler. Acaba bunlardan birisi Müminin dayısı olabilir mi?...

              Hz. Peygamber (s.a.v.)’in soyunun kanını döken bir insanın Mümininlerin dayısı olabilir mi? sizce.

              Daha ne kadar bu katilleri savunup Hz. Peygamber (s.a.v.)’i ve Allah’u Teala’yı kendinize düşman edip cehennem ataeşinde durmayı taassuf edebileceksiniz?... Yazan. imam Dikmen


              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.): 939

                Sizce Muaviye Bir kahraman mıydı? Konumu:

                Bir zamanlar Niğde müftüsü minberde diyordi ki: ‘’Muaviye bir kahramadı, ancak odur ki Hz. İmam Ali (a.s.)’nın karşısında durabilmiş ve onunla savaşabilmişti.

                Her kim Hacca giderse, Beytullahi tavaf ederse Muaviye’nin mezarını ziyaret etmeden gelenlerin ziyareti kabul olamaz diyor. İslâmiyette katiyen böyle bir saçmalık olan bir gerçek yoktur. Niğde müftüsü hakikak hilafı söylüyor.

                Bu idia asla doğru değil. Zira Hz. Resulullah (s.a.v.) her yıl Hacca gitmiş, Beytullahı, Allah’ın evini ziyaretlerinde bir defa da olsun Şam’a gitmemiştir. Muaviye’yi ziyaret etmemiştir. Zaten o zaman Muaviye Şam’da ortada yoktu.

                Bir de bazı cahil bilginler, Muaviye’ye kahraman süsü verirler. Halbuki o her ne kadar azimkâr ise de, korkakların çekinenlerin, ürkeklerin en başta geleni idi. İmam-i Ali (a.s.) ve Muaviye adındaki kitabı okudunuz.

                Sıffeyn savaşını okuyanlar, Muaviye’nin ne kadar korkak ve ürkek olduğunu gördüler. İmam-i Ali (a.s.) onu kaç defa savaşa davet etmiş, o her defasında bir bahane bularak kaçmıştır. Nihayet Amr İbn-i As Muaviye’ye çıkışmış:

                ‘’Yahu seni amcazaden davet ediyor, ayıp değil mi, sen ordu kumandanı olasın da amcazadenin karşısına çıkmayasın! Muaviye Amr ibn-i As’a’’ şöyle bir cevap verdi:

                Senin maksadını anlıyorum, sen beni İmam-ı Ali (a.s.)’nın karşısına öleyin diye gönderiyorsun. Hz. İmam Ali (a.s.)’nın karşısına çıkanlardan şimdiye kadar kim sağ kalmış ki ben de sağ kalayım. Senin maksadın ben öldükten sonra hilafeti kendine almak için başka bahaneler icadetmek, uydurmak değil mi?

                Muaviye değil Hz. İmam Ali (a.s.)’nın karşısına, hattâ (Malik Eşter)’in karşısında bile çıkamıyordu. Hz. İmam Ali (a.s.)’nın en küçük kumandanlarının bile karşısında titremeye başlıyordu.

                Binaenaleyh Muaviye’nin kahramanlık değil, korkaklık ve çekingenlikten başka bir şeyi yoktur. Hattâ Amr bin As, Muaviye’nin bu kadar çekingen olduğunu görünce, öyle ise ben İmam-i Ali (a.s.)’nın karşısına çıkayım da sen de gör, demiş, elbiselerini değiştirip iki zırhı üst üste giymiş, meydana çıkmış.

                Hz. İmam Ali (a.s.), yüzü kapalı, onun karşısına çıkmış ve onu aldatmak için Amr İbn-i As’ın karşısında mahsus çekingen cenk etmiş. Hz. İmam Ali (a.s.) kaçamak döğüşür gibi Amr İbn-i As’ı ordudan biraz uzaklaştırmış. Amr da karşısındakini korkuyor zannederek ilerlemiş.

                Amr:

                Osman’ın katilleri sizler değil misiniz, diye bağırmış, şimdi ben size göstereceğim diye bir (recez) okumuş. Hz. İmam Ali (a.s.) artık dayanmamış. Onun recezine cevap vermek mecburiyetinde kalmış.

                Yüzündeki nikabını kaldırarak kendisini tanıtmış. Amr ibni As, karşsısındakinin Hz. İmam Ali (a.s.) olduğunu görünce titremeye aklı başından hemen cengi bırakarak silahlarını yere atmış ve kaçmaya başlamış. Hz. İmam Ali (a.s.), Amr’ın arkasında peşine düşerek elindeki mızrağı var kuvvetiyle ve şiddetle Amr’a atmış.

                Mızrak Amr’a şiddetle çarpmış, sademeden Amr yere yuvarlanmış. O gün ayağına don giymemiş olduğundan yere düşünce, hemen ayaklarını havaya kaldırmış, (ayıp yeri) tamamen açılmış, avret mahali görünmüş.

                Bunun üzerine Hz. İmam Ali (a.s.)’nın ona bakmaya gönlü razı olmamış. Hadi seni avret mahalline bağışladım demiş, onu öldürmeden yerde bırakmış. İmam-i Ali (a.s.)’in gittiğini görünce Amr ibni As yerinden kalkıp Muaviye’nin yanına koşarak gelmiş, Muaviye ona:

                Yah, İmam-ı Ali (a.s.)’in savaşında kaçtığın için sana ayıp bulamıyorum, fakat bugün nereden bildin de ayağına don giymedin? demiş ve kahkaha ile gülmüş.

                Bütün askerler Amr ibn-i As’ın bu haline gülmüşler. İşte onların kahramanlıkları, birer fezahattan (korkup kaçmaya)’dan başka bir şey değildir.

                Acaba Niğde müftüsü bu tarih olaylarından habersizde Muaviye’nin kahraman olduğunu iddia edip Müslüman diyen halkları kandırıyor. Varın siz düşünün ki, elbet bir gün sorguya çekildiğiniz zaman bunlarla karşılaşacaksınız... Yazan. imam Dikmen


                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.): 940

                  Sizce Muaviye Bir Sahabe mi İdi? Konumu: 1

                  Yalancıların mumu yaksıya kadar yanar bir atasözü tabiri var bilmem bilirimisiniz?. Haşâ, hâşâ, Muaviye hiçbir zaman sahabe olmadı ve olmasıda imkanı yoktur. Neden sorarsanız.

                  Bazı kendini bilmez yalancı ve iftiracı bilginlere göre sahabe demek, Hz. Muhammed (s.a.v.)’ı görmek ve onunla konuşmak demektir derler.

                  Halbuki (Ebu Cehil) ve (Ebu Lehep)’de Hz. Muhammed (s.a.v.) görmüş ve konuşmuşlar, halbuki ikiside de cehennemliktir. Bazı alimlere göre ise Hz. Resulullah (sa..v.) sağ iken ve öldükten sonra sahabenin onun hadislerine rivayet etmesi lâzımdır. Acaba Muaviye, Hz. Resulullah (s.a.v.)’in bir tek hadisine rivayet etmiş midir?...

                  Yine Ehl-i Sünnet bir hadisten bahseder: ‘’Derler ki Hz. Resulullah (sa.v.) şöyle buyurmaktadırlar’’:

                  Sahabelerime küfretmeyin, Allah’u Teala’nın lâ’neti küfredenlere olsun, derler. Bu hadisi biz de doğru olarak kabul etsek, şu halde bu hadis istinadan diyoruz ki, (İmam Aliyel Mürteza Aleyisselam) Sahabelerin en yücelerinden olduğu için ona küfür edenler Allah’ın lâ’neti oluyor demektir.

                  Halbuki Muaviye ve adamları, hâşâ Hz. İmam Ali (a.s.)’a ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ahfadına yani (irteti evladına) senelerce küfür etmişler ve ettirmişler, bunu her tarafsız kitap yazar, Allah’ın lâ’neti küfür edenlere olacağını göre bu lâ’net Muaviye’ye de racı olmaz mı?...

                  Hz. Abbas (a.s.), Bedir savaşından sonra Müslüman olmuştu, fakat Müslümanlığını bidayette gizli tutardı... Nihayet Mekke’den Medine’ye hicret etti. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: Amcam, Abbas, sahabenin sonuncusudur.

                  O gelmekle sahabenin arkası kesildi. Ondan sonra gelenler, Sahabe değil, Müslümandırlar. Halbuki Muaviye, Mekke’nin fethinden çok sonra, hattâ Hz. Abbas’dan çok sonra medine’ye gelmişti. Binaenaleyh Muaviye zahiren Müslüman olsa bile sahabe sayılamazdı. Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.): 941

                    Sizce Muaviye Bir Sahabe mi İdi? Konumu: 2

                    Ve yine Ehl-i Sünnet rivayetlerinde kelime oyunlarını yapan hadiscilere göre, Muaviye’ye lâ’net etmek lazımdır. İnatçılar için bir kitap tavsiye ediyorum.

                    Bu kitabı Muaviye’nin vali olduğu Şam şehrinde Arapça olarak basılmış, İstanbul Müftüsü sayın (Fikri Yavuz)’da bu kitabı Türkçeye tercüme edip çevirmiştir.

                    Hadisi Şeriflerin pek azını tekrarlıyorum. Eser, 1967 yılında Ahmet Sait Matbaasında basılmıştır. Bu eserdeki Hadisi şeriflerin bazılarını tekrarlıyorum ki: Tereddüde düşenler bu kitaptan bir tane alarak kontrol edebilrler.

                    Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki:

                    Evet bu kitaba göre:

                    1- Ey Ali, sen bana Harun’un Musa’ya olan mevki’indesin. Yani: Harun, Musa’ya nasıl kardeş ise, sen de bana öylesin.

                    2- Ben ve Ali bir şeceredeniz, insanlar, muhtelifler şeceredendir,

                    3- Bundan sonra Ali’nin kapısından başka camiye açılan diğer bütün kapıların kapanmasına emrolundum. Yemin ederim ki, ben kendiliğimden hiç bir kapıyı kapatmadım.

                    Ebubekir bin Kuhafe’in, Ömer bin Hattab’ın ve diğer sahabelerin, hattâ amcam Hamza’nın camiye olan kapılarını kapattım. Yalnız İmam Ali (a.s.)’ın kapısını açık kaldı.

                    4- Ali, iyilerin önderi, küfre varanların, yani kâfir ve (faşistin) düşmanıdır.

                    5- Ali’den ne istiyorsunuz? Ali bendendir ben de ondanım.

                    6- Ali bütün Müslümanların önderi, bütün Müslümanların velisidir.

                    7- Ali’yi anmak bir çeşit ibadettir.

                    8- Ali’yi münafık sevmez, ona mümin buğz ve (düşmanlık) etmez.

                    9- Ali, Kur’ân ile beraberdir, Kur’ân da Ali ile beraberdir.

                    10- Cennetdeki Kevser havuzunun yanında bana gelinceye kadar Ali, Kur’ân’dan, Kur’ân’da İmam Ali (a.s.) ayrılmaz.

                    11- Taif savaşında Hz. Resulullah (s.a.v.) Hz. İmam Ali (a.s.)’ı yanına çağırdı. Onunla gizli konuşmaya başladı. İnsanlar dediler ki: Yaptıklarını gördünüz mü, amcası oğlu Ali ile ne kadar uzun konuşuyor.

                    Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki:

                    ‘’Ben onunla gizli konuşmadım. Ancak Allah onunla gizli konuşmamı emretti. Yazan. imam Dikmen


                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.): 942

                      Sizce Muaviye Bir Sahabe mi İdi? Konumu: 3

                      12- Ali’yi seven muhakkak beni sevmiştir. Beni seven de Allah’ı sevmiştir. Ali’ye buğz eden bana buğz etmiştir.

                      13- İmam Ali (a.s.)’ı sevmek, fenalıktan kurtulmuştur. Hak (doğruluk) onunladır.

                      14- Ali’ye düşman olan Allah’a düşman olur.

                      15- Ali’den ayrılan, benden ayrılmıştır. Kur’ân asla Ali’den ayrılmaz.

                      16- Ben ve Ali, insanların yükselmesi için Allah’ın gönderdiği kulavuzlarız.

                      ‘’Hz. İmam Ali (a.s.) hakkında Hadisi Şeriflerin bazılarını yazdım. Acaba bu Hadis-i Şeriflerin hükümlerine Muaviye rivayet etmiş miydi??! Bunun hükmünü de siz okurlarına bırakıyorum.

                      17- Kur’ân’ın indilişi üzerine ben savaştım. Kur’ân’ın tevili üzerin de sen savaşacaksın ya Ali...

                      18- Allah’ım, ben kimin mevlası isem, Ali de onun Mevlasıdır, O’na düşmanlık edeni kahret, yardım edene nusret ver, koru...

                      19- Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır. Benden sonra Ali ile savaşacak bir kavm gelecek, kim ki, onlarla eliyle savaşmaya gücü yetmezse, dili ile yapsın, dili ile mücadele edemezse kalbiyle yapsın.

                      Ali’nin yolunu takip etmek gerek, o yoldan giden mümin, o yoldan çıkan kâfirdir. Evet yukarda belirttiğimiz gibi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat ulemalarından sayın Fikri Yavuz beyin kendi eserlerinde dahi bu gerçeklerin yazmasına neden ne olabilir? Bunları yazdıkları halde tekrar kalkıp Muaviye’yi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sahabelerine dahil etmez akıl işi olmadığı kendileride bilmektedir... Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.): 943

                        İmam Ali (a.s.) ve Muaviye Hakkında ki Ayet İlkeleri konumu:

                        Yine bize aktarılmış olan kaynaklar ve belgelerin eşiğinde âlimların yazdıklarına göre Kur’ân-ı Kerim ve İmam Ali (a.s.) hakkıda bugün kü, Mushafı Şerifte üç yüz kadar ayet ilkelerin var olduğunu kaydederler.

                        Bazı alimlere göre bu ayet ilkeleri, ancak seksen kadardır. Bunlar hep onun lehindedir. Biz Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmları olarakta yalnız üç ayet ilkesi açışında bir açıklama getirmek istiyoruz.

                        1- Şura Süresinin 23.ncü ayet ilkeleri, Cennab-ı Hak, İmam Ali (a.s.) hakkında şöyle buyurmaktadırlar:
                        ‘’Kul la es’eliküm aleyhi ecren illel meveddete fil kuba’’

                        Yani: İmam-ı Ali (a.s.)’a sammiyetle, muahbbet ve meveddetle sarılın, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in çektiği zahmetler için hiç bir ücret istemiyor, sizden başka bir şey istemiyor. Yalnızca İmam Ali (a.s.)’a bağlanın.

                        2- Maide Sûresinin 55.nci ayet ilkelerinden de şöyle buyurmaktadırlar:

                        ‘’İnnema veliyimukullak ve Resulüh vellezine amenu ellezine yukimüesselat ve yu’tunez zekat ve hüm rakiun.’’

                        Manası: Müslümanların velisi (evla betasarrufu) evvel Allah, ondan sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’e, ondan sonra da İmam-ı Ali’dir. Bütün tesirlere bakabilirsiniz...

                        3- Ahzap Sûresinin 33.ncü ayet ilkeleri gereğinin farziyetiyle şöyle buyurmaktadırlar:

                        ‘’İnnema yuridullah liyuzhibe ankimursicse ehlel-Beyt ve tahhiriküm tathira’’

                        Manası: İmam Ali (a.s.) yıkanmıştır, onlardan kötülük, fenalık, rics kaldırılmıştır. Onlar yıkanmış pâktırlar.

                        Muaviye hakkında bir tek ayet ilkesi vardır, o ayet ilkesinde Muaviye’nin lehinde değil, aleyhinedir. Lehinde bir ayet ilkesi yoktur. Çünkü Müslüman olmayan bir insanın Allah tarafında övülmesi hiç bir şeye delil değildir.

                        Esra Sûresinin. 60.nci ayet ilkelerinde Allah’u Teala şöyle buyurmaktadırlar:

                        ‘’Vessecertel Mel’unete Fil Kur’an.’’

                        Manası: ‘’Muaviye’nin şeceresi, soyu, silsesi lânetlenmiş olarak gösteriliyor.’’

                        Hz. Pegamber (s.a.v.)’i bir gece rûya gördü. Bir takım Maymunlar, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in mihrap ve minberine çıkıp iniyorlardı. Hz. Peygamber (s.a..v.) uyanıyor. Bu rûyanın ta’birini düşünürken Cebrail (a.s.) iniyor ve Hz. Resulullah (s.a.v.)’e diyor ki:

                        ‘’Bu senin gördüğün maymunlar Emevi’dirler ki, senin mihrabını senin minberini onlar seksen sene işgal edeceklerdir. Minberine çıkıp inecekler.

                        O şecereye Allah da lânet ediyor. Bu Şecere Ebu Süfyan’nın Şeceresidir ki Muaviye de onların içine dahildir. Bunlar Fahreddin Razi’nin büyük tefsirinde Şölebi kendi tefsirinde böyle yazar.

                        Allah’ın onlara bu makmlara getirenlerin hepsine ve onlara yardım edenlerin tümüne ve onların peşinde gidenlerin israrla üzerinde duranların hepsine lânet et ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in şefaatlarında marum eyle ve ebed, andetmiş olduğun cehennemine al....’’ Yazan. imam Dikmen



                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.): 944

                          Muaviye aleyhinde ki, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Hadisi Şerifler Konumu:

                          Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar:

                          1- (Iza Reeytüm Muaviye Ala Minberi faktüluh)

                          Feraidüs Simteyn ve Künuzüd Dekayik adındaki hadis kitapları bu hadisi şerifleri yazarlar. Kitaplar Bayazid ve Fatih kitaphanelerinde var. Yani: Muaviye’yi mimberim üzerinde görürseniz öldürünüz...

                          2- (Muaviye Fi Tabut Tin Min Narin Yevmel Kıyame).

                          Muaviye, kıyamette ateşten bir tabuta girecektir. Bu hadisi şerifleri (Tirmizi ve Şehri Şifanın 694.ncü sahifesinde) yazılıdır.

                          3- (Veylün Libeni Ümeyye, Veylün Libeni Ümeyye, Veylün Libeni Ümeyye.)

                          Manası: Vay olsun beni Ümeyye oğullarına, silsesine. Beni Ümeyye’nin bağı, asi, fasık, oğulları Cehenneme girecektir.

                          4- (Men Katelle Aliyyen Alel Hilafe Faktüluh Kainen Makâne.)

                          Her kim hilâfet namına Ali ile savaşırsa nereden olursa olsun onu öldürün

                          Ve yine Sahih-i Müslim ve Sahih-i Buharî’nin yazdığına göre:

                          5- (Ela inne Âl-i Ebi Süfyan Leyse )Veliyyen İnnema Veliyyalah ve Salihil Mümini.
                          Manası: Eba Süyfan’ın soyu, silsesi veli değildir. Al-i Süfyan bize dost değildir. Cenab-ı Hak ile Müminlerin iyileri (İmam Ali) bizim dostumuzdur.

                          Yine: İmam-i Gazali’nin yazdığı (Sırrul Alemin) Kitabının dördüncü makalesinde bu hadisi okuyacaksınız:

                          6- Iza Büye Halifetan Faktüluh Ahir Min Hüma.

                          Manası: İki halife birden görürseniz, ikinci halifeyi hemen öldürünüz.

                          İmam-ı Ali (a.s.) (Nass) ve icma-ı Ümmet ile halife iken Amr ibn-i As’ın hilesi ile Muaviye kendisinin halifeliğini Şam’da ilan etmişti. Hz. Resulullah (s.a.v.)’ün hadisne göre o ölüme mahkumdur. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            şii veya müslümanım diyen herkesten rica:

                            değerli canlar, kuran ve ehl-i beyt araştırmalarını video ve kilipler şeklinde hazırlayıp yayınlara alın. ben ancak araştırmakla uğraşabiliyorum...

                            bu gibi önemli çalışmalarında sizlerin yardımcı olmalarını rica ediyorum... elbette ki bunun mükafaatı allah katında ehl-i beyt muhabetiyle ödiyecektir..

                            kitaplarımın basılması içinde asryayınına baskı yapın ki bassınlar... gerçekten de ayıp oluyor... imam dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.): 945

                              Emevi Halifelerin Tümü Lâ’netli İşleri Konumu: 1

                              İslam ümmetinin cahiliyyesinden yararlanan ve kendi halifeliğini ilan eden Şam Valisi akıllı, zeki fakat dünyaca hilekâr, düzenbaz, yalancı, kurnaz ve daha sayamadığımızın binbir ahlaksızlığıyla tanınmış bir adamdır.

                              Düşmanları elde etmek için her türlü araca baş vurabilen bir fasıktı. Tatlı dili, para siyaseti, memuriyet vadi ile düşmanlarını elde etmeye açlışır, başaramayınca da öldürtten ve hattâ, zehirletmekten hiç kaçınmazdı. Diri diri toprağa gömdürtmekten çekinmezdi Onun devrinde ve ondan sonra sekseni aşkın yıl içinde hep böyle olmuştur.

                              Yalnız özel meclislerde değil, Cuma namazlarında okunan hutbelerde cemaati müslümin karşısında hep böyle yazpmıştır. Başka İmam-ı Ali (a.s.) olmak üzere büyük Peygamberin bütün sülalesi aleyhinde küfürler ediyor, ettiriyordu. İtiraz edenlerin ya evlerini ateşe verip yakıyordu veyahut onları öldürtüyordu.

                              Bununlada kalmayıp itiraz edenleri kılıçtan geçiriyordu. İmam Ali (a.s.)’ı sevenlerin büyük bir kısmı bu yüzden camilerden mescitlerden uzaklaşmak zorunda kalıyorlardı. Halbuki Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyorlardı ki:

                              ’Men Sebbe Aliyyen Fakad Sebbeni Men Sebbeni Fakad Sebb Allah.’’

                              Masası: ‘’Her kim Ali’ye küfür ederse bana küfür etmiş olur, bana küfür eden ise Allah’a küfür etmiş olur.’’

                              Muaviye ve oğlu Yazid, (Burs ibn-i Ertat) habisini (kötü fesatçı)’yı Medine şehrine gönderdi (Burs) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sahabelerinden yetmiş kişiyi şehit etti.

                              Eşleri ile, kızları ile zina yaptı ve Şam kıptilerine yaptırtarak o kadınları, göğüsleri, memeleri meydana açık saçık esir pazarında satturmıştır. Beş çeşit cinayetler işleyen Muaviye, bu cani, hiç bir şeyden çekinmeden İmam-i Ali (a.s.) ve çocuklarına sövmüştür. Siffeyinde 25 bin sahabeyi şehit ettiren bu katil hiç şüphesiz Türk değildir, insan ve mümin de asla değildir...

                              Onun parasına ve yağlı pilavına bağlanmış bazı dalkavuklar, onu temizlemeye çalışmışlardır, hattâ bu hususda sayısız kitaplar bile yazmışlardır. Halbu ki, saygı değer Alemlerin şefaatçısı Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuyorlar mı?:
                              ‘’İmam-ı Ali ile savaşmak, benimle savaşmaktır. Ona teslim olmak, bana teslim olmaktı Bana teslim olmak ise Allah’u Teala’ya teslim olmaktır.’’

                              Muaviye’nin yaptığı sövmeler, adam öldürmeler, Allah’a inanmamk, dinsizlikten başka bir şey değildir. Ne yazık ki ona müçtehit süsü vermişler, içtihad etti demişlerdir.

                              Hiç şüphe yok ki, bunları yazanlar farafsız değillerdir. Cani olan Muaviye’nin yağlı ve haram yemeklerinden yararlananlar, sofralarından kalkmamaktadırlar. Yazan. imam Dikmen


                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.): 946

                                Emevi Halifelerin Tümü Lâ’netli İşleri Konumu: 2

                                Onun cinayetlerini onun gösterdiği direktif ile ört baş etmeye kalkışmalar hem Allah’a ve hem de Hz. Peygamber (s.a.v.)’i ciddiyete almamaktadırlar.

                                Bu gün her aklı başında okumuş ve tarihi iyice anlamış her Müslüman İslam, şüphesizdir ki ona lânet eder. Ne yazıktır ki, rakibini ezmek için yalan fikirlerini öne sürerek Müslüman halk kitlelerini aldatanlar, her zaman görülmüştür.

                                Tarihi inceleyecek olursak görürüz ki, Emeviler (başda Muaviye) silsilesi ile Haşimiler arasında eski bir düşmanlık vardır.

                                Emeviler İslam Peygamberini ve evlatlarını katlederek öldürmek için her zaman, her şey, yapıyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sonunda Emevilere üstün çıkmıştır.

                                Emeviler kılıçtan geçmek endişesiyle korkularından İslamiyeti kabul etmişler, fakat gerçekte İslamiyeti kabul etmiş gibi görünmüşlerse de İslamiyete asla inanmış değillerdir, amma kin ve nefretlerini içlerinde saklıyorlardı.

                                Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatlarından sonra Ömer b. Hattab vasitasıyla kendilerini açığa çıkarmadan çekinmemişlerdir. Muaviye İmam-i Hasan (a.s.) plan ile zehirletmiş, oğlu Yezid ise Kur’ân ayet ilkelerine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) oğlu sayılan İmam Hüseyin (a.s.)’ı şehit ettirmiştir.

                                Yezid, bir maymunun başına sarık sararak cübbe giydirip, beyaz maymuna (şeyhül) lakabını, yani (diyanet işleri) reisi adını takmıştır. Yezid’in, Müslümanlıkla hiç bir ilişlisi yoktur.

                                Ve hattâ Müslümanlığı küçük düşürecek bir şekilde alay etmekle idi. Yezid’in yazdığı divanı okuyun, onun nasıl bir zalim ve kâfir (faşist) dinsiz olduğunu görürsünüz. İmam-ı Hüseyin (a.s.)’ın şahadetinde en önemli rolü o gerçekleştirmiştir... Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X