Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.): 947

    Halife İçin Muaviye Konumu: 1

    Düşünün ki Muaviyenin soyundan gelen ve Kur’ân ve Ehl-i Beyt’i ayaklar altına alındığını soyle bir insanın kendi soyunun şerefsiz ve hasiyetsiz olduğunu itiraf eden ikinci Muvaiye bile saltanatta kalmıyor.

    Ama kendilerine sözde hakiki Müslüman diyen ikiyüzlü maskeleri kimselerse Hz. Peygamber (s.a.v.)’in (itreti) olan Ehl-i Beyt katledenler kendilerini haklılık pozisiyonundan düşürmiyorlar.

    Yezid’in oğlu ikinci Muaviye, Yezid ölünce Halife oldu. Bir Cuma günü, cemaat mescide toplandı. Yezid’in oğlu İkinci Muaviye minbere çıktı. Tanrının ululuğunu söyledikten ve şükranlarını bildirip, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in büyüklüğünü anlattıktan sonra dedi ki:

    ‘’Ey Şam ahalisi, beni zorla babamın yerine nasb ettiler yani (diktiler), ben buna razı değilim. Ben kim, imamlık kim. Hak İmam Ali bin Ebutalib (a.s.) iledir. Ey cemaat, benim babam Yezid ve dedem Birinci Muaviye ve ceddim Ebu Süfyan, kendilerine (ehl-i sünnet) adını takarak her kötülüğü yaptılar, Müslümanlara karşı, babam Yezid, ve dedem Muaviye halifeliklerini yaydılar.

    İmam-i Ali (a.s.) gibi ilmi, fazlı, yiğitliği bilenen bir velinin hakkını gasb ettiler. Ben bu başkanlıktan çekiliyorum. İmam-i Ali (a.s.)’dan sonra İmam Hasan (a.s.)’dır. Ondan sonra da İmam-i Hüseyin (a.s.)’dır.

    Bugün hâlâ imam-i Zeynel Abidin (a.s.)’lardır ki, o da Medine şehrindedir. Ben size vasiyet ediyorum, o, İmam’dır, halifedir, ona itaat edilmesi vaciptir. Benim ceddim Eba Süfyan, Muaviye kim oluyorda, atam Yezid kim olabilir.

    Onlar (Hz.) Peygamber (s.a.v.)’e naib yani (vekil) değildirler ki ben de onlara peygamberlik yapayım, yani (arkaları sıra gideyim). Size gerçeği bildiriyorum ki, kıyamet gününde azaptan kurtulayım. Sakın asla yanlış yola gitmeyin.

    Tanrıdan korkun, hattâ namazda bana iktida etmeyin yani (uymayın). Dediğimin tersini yaparsanız, Tanrı yanında mücrim olursunuz, günah sahibi olursunuz. Beni Ümeyye’nin hiç birine uymayın. Lâ’net o kimselere ki beni, atamı, babamı, İmam bile. Beni Ümeyye’ye uyup onları imam bilmemeliyiz. Yazan. imam Dikmen


    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.): 948

      Halife İçin Muaviye Konumu: 2

      Lâzımdır ki İmam, Tanrı tarafından bildirmiş olsun. Hz. Resul’ün emriyle dikilmiş bulunsun. O kişilere lâ’net olsun ki beni ve atamı, babamı, İmam bile, inanmış.

      Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sürdüğü ve Medine şehrinden çıkarttığı, ve birinci halife Ebubekir bin Kuhafe’nin, ikinci halife Ömer bin Hattab’ın getirtmediği üçüncü, halife Osman bin. Affan’ın Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ve Şeyhaynin (yani Ebu bekir ve Ömer’in) yolundan gideceğim diye yemin içerek hilâfete geçtikten sonra yemini bozarark, aleyhinde ayet olduğu halde Hakem ve oğlu Mervan’ı ikramlarla Medine’ye getirmiş, hattâ Mervan’ı kendisine genel sekreter yaptı.’’

      Bu sırada Mervan ayağa kalkarak hiddetlendi ve şöyle bağırdı:

      Namaz vakti geldi, aşağıya in.

      Sonra gelen Emevi Halifelerinin hepsi camilerde İmam Ali (a.s.)’a hâşâ söver, lanet ederlerdi. Emevi Halifelerinden Abdülmelik ise zalim Haccacı göndererek Kâbe’yi yıktırdı. Ravzayi mutahhara ile Harem-i Şerif arasına katırlar, atlar bağlandı. Şam ordusu askerleri sahabelerin evlerine giderek karılarının ızrlarına geçtiler.

      Halife Velid, Kur’an-ı Kerimi tavana asarak onu da okla tutturdu:

      ‘’Ey kitap, haydi benden davacı ol, demişti, yani Kur’ân-ı Kerim’den (tefeül) edince, yani (fala bakınca) oarad da (Cabbari anid) ayetini okuyunca büsbütün hırslanarak:

      ‘’Haydı ben Cabbarı anıdım, bana ne yapacaksın diye demişti, ve Kur’ân-ı Kerim’i okla parçalamıştır. Ey Müslümanım diye tüm Ehl-i Sünnet âlimlerine, ulemalarına ve kendilerini Ehl-i Sünnet dört mezhep hak diyen tüm imanlı Müslümanlara neden gerçekleri okuyup, öğrenip cehennem’den kurtuluş hareketini vermiyorsunuz.

      Bunları sizin kendi kaynak kitapların vermiş oldukları kaynak ve belgelerdir. Eğer bize inanmıyor ve itibar etmiyorsanız, lütfen kendiniz kendi kaynak kitaplarını okuyunuz...’’ Yazan. imam Dikmen



      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.): 949

        Halifelerin Rezaletlerinin Oluşum Konumu: 1

        Her mesele konumun üzerinde tartılışın özgeliğinde konuşulduğu gibi bu konularında gerçek yönleri ile gündem konuları haline getirilmesi gereklidir.

        İslam ulemalarının neden Müslüman halk kitelerinden gerçeklerin saklanmasında poziyonlarının nedeni ne olabilir ki, siz?

        Bu konu ve meselelerde yapılan analızlerin tümümde Hz. Muhammed ( s.a.v.)’in 23 yıl boyunca amansız bir mücadele sonunda faşizm’in yenilmesiyle kurulan bir İslam cumhuriyetiyle idare şeklini tekrar Hz. Peygamber (s.a.v.)’in düşmanları olan Emevi saltanatçılarına bırakılacağını düşünmek veya bu meseleler hakkında birinci halifeden üçüncü halifeye kadar ve ondan sonra ki, açıkçası gasp edilen ve yönetmenliğin tamamı tekrar Emevilerin ellerine bırakılan bir darbe itidarlığın varlığına varılması kaçınılmaz olacaktır.

        Onun içinde Kur’ân ve Ehl-i Beyt araştırmalarının akışları serüvenliğinde Hz. Muhmmad (s.a.v)’in vefatlarından sonra ki, dönemlerde yapılan İslam Cumhuriyyetine yapılan bir darbenin sonunda Ömer b. Hattab tarafında ele geçirilip ve kendisinde sonra ki vasiyetleri gereği Emevi’lere bırakılmasından sonrak gündem halinde idare şekilliğinin, Emevi halifelerine geçmesiyle tekra cahilliye devri dönemi başlamış olmuştur.

        Bizde bu konu ve meseleler şeklinde Emevilerin yapmış oldukları halifelik dönemlerinin inanılması zor olan idarecilerinin faşizm’in katliamları ile belgelemeye çalışacağız.

        Şehirler, fahişeler ile dolmuştu. Şam saraylarında rezalet almış yürümüştü. Abdülmelik’in oğlu İkinci Yezid, Hababe’ye aşık olmuştu, (Kasrul Hazra)’dan dışarı çıkmazdı.

        Artık devlet işleri yüzüstü kamıştı. Ömrünü bu kabil kötü kadınlar yanında şarab içerek, sarhoş olarak geçirirdi. Kıbrıs şarabını içer, sarhoş olurdu. Artık din yani (devlet) işlerine, millet işlerine, hükümet işlerine katiyen bakmazdı.

        Ancak kadınların arasında vakit geçirirdi. Mısır’dan, Yemen’den, Bağdad’dan, Habeşiştan’dan getirilen esirleri sayara doldurarak bunlar yetiştirir, bunları raks ettirir, oynatırdı.

        İkinci Yezid, ayrıca da bir (aşk mabedi) yaptırmıştı, aşk mabedinde cariye ve köleleri çıplak soyar, aşifteleri oynatıp dururdu. Her tarafdan dedikodular başlamıştı. Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.): 950

          Halifelerin Rezaletlerinin Oluşum Konumu: 2

          Birgün sarhoş iken, çırıl çıplak soyunup:

          ‘’Ben gidiyorum, uçuyorum, diye damın bacasından yukarı tırmanmaya başlamıştı. Adamları şaşırmışlardı.’’

          ‘’Ya Emirel müminin, nereye gidiyorsun, aman Halife, bizim sana ihtiyacımız var, memleketi kime bırakıp gidiyorsun?’’
          ‘’Ya Habbabe, seni yerime Halife yapıyorum, aç elini, sana bey’ât edeyim, der ve Habbabe’nin elini öpmeye kalkar ve halifeti ona bırakır.

          Dedikolar pek fazla olunca (Beytür reis) köyünde yeni bir köşk yaptırır. Kadınları ile oraya çekilir. Bir gün Habbabe nar yerken, her nasılsa nar tanelerinden bir tanesi boğazına, nefes borusuna kaçar. Kadın nefes alamamaya başlar.

          Narı öksürük ile çıkarıp atamayınca bir kaç dakika içinde ölüp gitmiştir. Yezid çıldırmak derecesine gelmiş, cesed koktuğu halde gömülmesine razı olmamıştır. Sonunda Şam’dan gelen şeçkin kişiler, ve kendi kardeşleri zorla ölüyü kaldırıp gömmüşlerdir.’’

          Yezid ise buna dayanamayarak:

          ‘’Ya Habbabe, beni de yanına al, diye hıçkıra hıçkıra ağlayarak, bir hafta sonra can vermiş, onun yanına gömmüşlerdir.’’
          Ey Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat ulemaları daha ne kadar bu gerçekleri saklamaya çalışacaksınız.

          Sizlerin gerçekten Hz. Resulullah (s.a.v.)’in şefaatına nail olacağınızımı düşünüyor O’nun Ehl-i Beyt’ini ve onların evladları olan Alevileri katletmeye mi? çalışacaksınız. Sizin içinde aklı selim bir ulema yok mu? Bu gerçekler karşısında itiraf edip Müslüman halk kitlelerine doğruyu söylesin... Yazan. imam Dikmen


          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.): 951

            Sözde Halife İkinci Velid Konumu:

            İkinci Velid’e gelince, saraydaki havuzlardan birine şarab doldurarak fahişeleri çırıl çıplak soyarak bu havuza atıyordu. Fiziyolojikman insan suya girince idrar yapma ihityacı gelir.

            İkinci Velid, kendisi de soyunarak az çok sidikli şarap ile dolu bu havuza atılıyor, hem yüzüyor, hem de bu sidikli şarabdan içiyordu. Kendinden geçince köleleri kendisini çekip havuzdan çıkarıyordu, şilteler üzerinde atıyor, yatırıyorlardı. Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.): 952

              Söz de Halife Hişam Konumu:

              Emevi’lerin yelpazelerinden olan halife Hişam, topladığı kucak dolu Beltul malı olan paraları kucak kucak fahişelere dağıtıyor, rezilcesine hayat sürüyordu.

              Osmanlı devrinde okullarda okutulan Muray Bey tarihinin üçüncü cildinde okuyacağınız gibi, kendi öz kızının da iffet ve namusuna geçmiş, ırzını sağlam bırakmamıştı.

              Sanki dünyada başka kadın yokmuş gibi kendi öz kızını da berbat etmişti. Hiç bir dinin, hiç bir mezhebin, hattâ hiç bir insanın yapamayacağı şeyleri yapmıştı.

              Bir gece sarayda rezalet devam ederken, bir cami’de okunan yatsı ezanını duymuş, dehal kadınlardan birine şöyle bağırmıştır:

              Kalk ayağa, çabuk, ezan oku, diye emir vermişti.

              Elini kulağına dayayan fahişe, masanın üzerine çıkıp ezan yerine bir maval okumuş. Bu maval, Halife’nin pek hoşuna gitmişti. Getirin şarapları, abdest alacağım diye haykırmış.

              Çabucak su yerine abdest ibriklerine şarap doldurmuşlar ve getirmişler. Bütün fahişeler, ve oğlanlar, su yeine şarapla abdest aldıktan sonra maval okuyan fahişe elinden tutarak (miraba) geçmiştir:

              ‘’Ben seni kendime vekil yaptım, haydi bize namaz kıldır, diyerek, ve fahişenin başına sarık sararak, arkasına da kendi abasını atmış. Sarhoş fahişe mihraba geçerek tekbir almış, güya bir sûre okumaya başlamış gibi maval okumuş, böylece dört rekat kılmış bu suretle namaz bitmişti.

              Asıl rezalet bundan sonra başlamış. İnsanlık, ar, namus ile ilgisi olmayan, İslâmiyeti küçük düşürücü olan bir olaya teşebbüs etmiş. Emevi Halifesi derhal imamlık yapan kızın, fahişenin üzerine mihrapta saldırarak yüzlerce kişinin gözleri önünde kızla zina etmişti.

              Dine yani (hukuksal İslâm devletine) kayıdsız kalanlar bile bu kadarına dayannamamışlardı.’’

              Bir gece rezalet sahneleri devam ederken, Hişam, ve kadını kılıçtan geçirmişleri. Evet şimdi sizler kalkıp Emevilerin Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sahabeleridir demeye çalışacaksınız?!!...

              Bu namussuz herifleri, Müslümanlıktan, Müminlikten, insanlıktan uzak olan bu halifeleri gerçek Müslümanların neden sevmediklerini her halde anlamışsınızdır... Yazan. imam Dikmen



              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.): 953

                Muaviye’nin Düzenbaz (Amr As) İle Birleşme Hileler Konumu:

                Kur’ân ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak şu andaki durumda bulunan çalışmalarımızın Muaviye liebazlığı ile Amr ibn-i As’ın düzenbazlığın yapmış oldukları sahtekârlıkların üzerinde durmayı uygun bulmadığımız için sadece bir ön araştırmalarımızda bir gerçekliğin gündem ışığına çıkması için bir özetleme yapmakla yetineceğiz.

                İslam tarihçilerin vermiş oldukları kaynaklardaki belgelerde Muaviye’nin çok kurnaz, tam kendisine lâyık, düzenbaz bir adamla el ele vererek Müslüman halk kitlelerini inanılması zor bir durum halinde aldatmışlardır.

                Bu kişi bilhasa (Amr İbn-i As) olduğu zaman düşünülmesi gereken konu olacaktır. Amr ibn-i As, Hud’a, hile, fesat işlerinde, dolap dalavere dengi bulunmayan bir kişi idi.

                Bütün fesat, ve fırıldak işlerini bilir, Arabın çok kurnaz, çok zeki, hilekâr, desisekâr, fırıldakçı, ünlü biri kişiliğiylede meşhurdu.

                Osman bin Affan’ın öldürülmesinden sonra, hangi durum kendi lehine, işine gelirse o tarafın partisine geçmek için fırsat kolluyordu. Bunun için de Medine’den uzaklaşmış, münzevi bir hayat yaşıyordu, fırsat gözlüyordu. Biliyordu ki İmam Ali (a.s.)’dan kendisine bir yarar gelmeyecekti.

                Onun yanına gitmek ona yarayacak bir kazançda değildi. Kurnaz, desisekâr, yalancı, dolancının biri idi. Hemen Muaviye’nin yanına gitti ve onunla Mısır Valiliği kendisine verilmek şartıyla birleşti.

                Muaviye’ye savaşı kazandırmak için nasıl hareket etmek lazım geldiğini bildirdi. Muaviye’nin Hilâfeti saltanat kabilinden olup, oğlu Yezid’i veliahd etmek hevesine düşmüştü.

                Yezid her ne kadar heva ve hevesine tabi sefihlerden biri idiyse de, insan kendi kusurlarını göremediği gibi, evladı ne kadar kötü olsa, onun da ayıplarını göremez, binaenaleyh, Yezid’i Veliahd yaparak sahabenin bir kısmını ve Müslümanların bir çoğunu cebren ona bey’ât ettirmeye başardı. Yazan. imam Dikmen



                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

                  [quote author=imamhüseyin link=topic=1011.msg130102#msg130102 date=1314074979]

                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.): 947

                  Halife İkinci Muaviye Konumu: 1

                  Düşünün ki Muaviyenin soyundan gelen ve Kur’ân ve Ehl-i Beyt’i ayaklar altına alındığını soyle bir insanın kendi soyunun şerefsiz ve hasiyetsiz olduğunu itiraf eden ikinci Muvaiye bile saltanatta kalmıyor.

                  Ama kendilerine sözde hakiki Müslüman diyen ikiyüzlü maskeleri kimselerse Hz. Peygamber (s.a.v.)’in (itreti) olan Ehl-i Beyt katledenler kendilerini haklılık pozisiyonundan düşürmiyorlar.

                  Yezid’in oğlu ikinci Muaviye, Yezid ölünce Halife oldu. Bir Cuma günü, cemaat mescide toplandı. Yezid’in oğlu İkinci Muaviye minbere çıktı. Tanrının ululuğunu söyledikten ve şükranlarını bildirip, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in büyüklüğünü anlattıktan sonra dedi ki:

                  ‘’Ey Şam ahalisi, beni zorla babamın yerine nasb ettiler yani (diktiler), ben buna razı değilim. Ben kim, imamlık kim. Hak İmam Ali bin Ebutalib (a.s.) iledir. Ey cemaat, benim babam Yezid ve dedem Birinci Muaviye ve ceddim Ebu Süfyan, kendilerine (ehl-i sünnet) adını takarak her kötülüğü yaptılar, Müslümanlara karşı, babam Yezid, ve dedem Muaviye halifeliklerini yaydılar.

                  İmam-i Ali (a.s.) gibi ilmi, fazlı, yiğitliği bilenen bir velinin hakkını gasb ettiler. Ben bu başkanlıktan çekiliyorum. İmam-i Ali (a.s.)’dan sonra İmam Hasan (a.s.)’dır. Ondan sonra da İmam-i Hüseyin (a.s.)’dır.

                  Bugün hâlâ imam-i Zeynel Abidin (a.s.)’lardır ki, o da Medine şehrindedir. Ben size vasiyet ediyorum, o, İmam’dır, halifedir, ona itaat edilmesi vaciptir. Benim ceddim Eba Süfyan, Muaviye kim oluyorda, atam Yezid kim olabilir.

                  Onlar (Hz.) Peygamber (s.a.v.)’e naib yani (vekil) değildirler ki ben de onlara peygamberlik yapayım, yani (arkaları sıra gideyim). Size gerçeği bildiriyorum ki, kıyamet gününde azaptan kurtulayım. Sakın asla yanlış yola gitmeyin.

                  Tanrıdan korkun, hattâ namazda bana iktida etmeyin yani (uymayın). Dediğimin tersini yaparsanız, Tanrı yanında mücrim olursunuz, günah sahibi olursunuz. Beni Ümeyye’nin hiç birine uymayın. Lâ’net o kimselere ki beni, atamı, babamı, İmam bile. Beni Ümeyye’ye uyup onları imam bilmemeliyiz. Yazan. imam Dikmen



                  [/quote]

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.): 954

                    Muaviye’nin İmam Ali (a.s.)’a Gönderdiğ Mektuplar Konumu:

                    Muaviye, hak imam-ı İmam Ali (a.s.)’a bir mektup gönderdi. Bu mektubunda diyordi ki: Ya Ali, senin gidişin, geçen halifeler gibi olsaydı, ben sana itaat ederdim.

                    Osman hakkında senden sadir olan hata benim sana bey’at etmeme engel oldu. Sen, ve Hicaz büyükleri doğru yoldan ayrıldığınızdan, hilâfet erbabı Şam’a müntakil oldu. Şeriat binaları onlara aid olmuştu.

                    Talha, ve Zübeyr’e tuttuğun hüccet ile beni ilzam edemezsin. Zira Talha ve Zübeyr, sana bey’at etmişlerdi. Ben ise sana bey’at etmedim, doğrusu senin Hz. Resulullah (s.a.v.)’e olan yakınlığını, ilmini, faziletini, fazlını hiç kimse inkâr etmiyor, vesselam. İmam Ali (a.s.) Muaviye’nin mektubuna şu cevabı verdi:

                    ‘’Benim katıma bir şahsın mektubu geldi ki, o kişi dâlelet yolundadır. Sapıklık yolunda avaredir. Şehvet denizine dalmıştır. Ona delalet eden bir hadi, dalelet ve şehvet denizinden de onu kurtaracak bir kimse yoktur.

                    Bu kişi öz nefsine uymuştur. Delalet, onun gözleirini kapamıştır. Bizi ilzam tarikiyle yazmıştır ki, Osman hakkında senden vücuda gelen hata benim sana bey’atıma mani oldu. Bu söz hepten yalan ve iftiradır. Osman’ın kavgasında ne ilgim var, ne de bir işim olabilirdi.

                    O olayda Osman aleyhine benim hiçbir kötü ilgim olmadı. Ben muhacirlerden bir kişiyim. Her işde tarafsız olarak muhacirlerle beraber hareket ettim.

                    İslam’lara açıktır ki, marifet ve ilim sahibi olanlar daleleti gerektiren bir işe girişmezler. Talha ve Zübeyr ile senin aranda fark olduğunu, onların bana bey’at etmiş olduklarını söylüyorsun, ve senin bey’at etmemiş olduğunu yazıyorsun.

                    Medine ahalisi ile Muhacirler ve Ensar ve vilâyetlerden gelenler, bir kişiye bey’at edince, bütün Müslümanların da o kişiye itaat etmeleri vacip olur. Hiç bir ferd bu hükümden müstesna ve muaf olamaz.

                    Benim menkıbelerimi ve Allah’ın Peygamberine olan yakınlığımı her kişi gibi sen de pek ala bilirsin. Senin elinden gelse o şeref ve fazileti de benden almak istersin. Beyhude kendi menfaatin için Müslümanların kanlarını döktürme...’’

                    Evet bu ne hikmet ve ne benzerliktir ki, yukarda da belirtimiz gibi Muaviye’nin babası Ebu Süfyan, Hz. Peygamber (s.a.v.)’le yapmış oldukları anlaşmalarda Hz. Peygamber (s.a.v.)’in peygamberliğini kabullenmediği gibi Muaviye de İmam Ali (a.s.)’in imametliğini kabullenmediğininde belgesi olmuş oldu.

                    Ama ne yazıktır ki kendilerine Müslümanım diyen bir vahşi toplum Muaviye’nin hem vahy katibi ve hem de sahabe lakabını takmış oldular... Yazan. imam Dikmen


                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.): 955

                      Siffeyn Savaşı Konumu: 1

                      Bu tarih harp veya savaş konumunda ki, mesele tüm İslam tarihçilerin yazmış oldukları tarih kaynaklarında teferatıyla yazılmıştır ki, Muaviye İmam Ali (a.s.)’a karşı isyan etti ve sayısız Müslümanların kanının dökülmesine neden oldu.

                      Siffeyn de İmam Ali (a.s.) ile savaşa bilmek için kurnaz, ve yalancı Muaviye, zavvalı saf Şam’lıları pek çok hile kullanarak aldatmış ve hazırlamıştı.

                      Hem de Şam’lıları aldatarak savaşa yeminli olarak hazırlamış, fakat buna rağmen Muaviye, Sifeyn’de mağlup olup kaçmak isterken düzenbaz Amr ibn-i As’ın ricasiyle yerinde kaldı.

                      Zira Amr demişti ki:

                      ‘’Ya Muaviye, nereye kaçıyorsun, az sabr et, ben bir hile yapacağım, herkes aldanacak, emrette askerler mushaf şerifleri mızraklarının uçları takıp yukarı kaldırsınlar.’’

                      Muaviye sağ kalan askerlerine emir verdi:

                      ‘’Herkes mızrakların başına Kur’an-ı Kerim’i takıp yukarı kaldırsın, dedi. Askerler, verilen emre itaat ettiler, mushafları yukarı kaldırdılar’’ ve dediler ki:

                      Artık savaşmayalım, Allah’ın kitabı ne emir ediyorsa öyle yapalım, dediler.

                      İmam Ali (a.s.)’nın ordusu durakladı ve gevşedi. Artık cenk etmeyelim dediler. Bunlar pişman olmuşlar, yalvarıyorlar, neden daha fazla insan öldürelim, diye bağrıştılar...

                      İmam Ali (a.s.), her ne kadar yüksek sesle haykırdı, fakat onu dinleyen olmadı. İmam-i Ali (a.s.) diyordu ki:
                      Bu düşmanlar mağlup olduklarını anlayınca sizi aldatıyorlar. Bunlara inanmak doğru değildir. Bunları vurun. Ben Kur’an-ı Kerim natıkım (Ene Kur’an-ı Natık ve Haza Kur’an’ı Samit)

                      Dedi ise de bilgisiz kari’ler:

                      Hayır günahtır, bunlar tövbe etmişler, bizi Kur’an’a davet ediyorlar. İşte kazanılmış bir savaşı bu suretle cahil kari’ler sarsıntıya düşürdüler, daha sonra da:

                      Ya Ali, bunlar ile hâlâ savaşmaya devam edersen sana isyan ederiz. Osman bin Affan’a yapılanı biz de sana yaparız, dediler. Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.): 956

                        Siffeyn Savaşı Konumu: 2

                        Evet bu konu ve mesele hakkında doğru bir analız yapmak istersek, Müslümanların kendilerini imanlı ve Hz. Peygamber (s.a.v)’in Şi’a’sı demeye kalkar ve isyan konusunda da bu gibi bir meselede söz konusunda tartışmaya açarsanda biz İmam Ali (a.s.)’in Şi’a’sıyız demeye başlar ve mangalda kül bırakmazlar.

                        İşte bunların yapmış oldukları emr’e itaatsızlığın cezası tam bin dört yüz yıldan beri Müslümanların kanları ile ödenmektedir...

                        İmam Ali (a.s.), Siffeyn savaşında galebe çalmışken bilmecburiye taraflarının yanlış hareketleri yüzünde mütareke yaptı. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in dediğine göre Kur’ân-ı Kerim Hz. İmam Ali (a.s.)’dan ayrılmaz, bunlar iki yüce kuvvettir buyurmuştu. Şimdi mushaf şerifleri mızrak ucunu takıp da İmam-i Ali (a.s.) ile dövüşme nasıl doğru olabilir.

                        Halbuki Hz. Peygamber (s.a.v.)’in savaşlarda bir süre sahabeyi savaş alanların dışında görevlendirmiş ve kendilerine bize ne gibi bir hal olursa olsun siz kendi mevkilerinizin dışına çıkmayın demesine nazaran sahabe Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emirlerine itaat etmemiş ve verilen mıntıkalardan ayrılmış gamimette bizimde payımız olsun diye sonunda mağlubetiyle sonunçlanmıştı.

                        Kur’ân-ı Kerim’i tanıyanın, İmam Ali (a.s.)’a itaat etmesi lazım gelir. İşte hilekâr Muaviye, babaları gibi ve hilekâr Amr’ın hilesi ile ahmak Müslümanım diye bilen kişileri böyle aldatmıştır. Yazan. imam Dikmen


                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.): 957

                          Muaviye’nin Sahabelerden Üç Kişi ile Gizli Mektuplaşması Konumu: 1

                          Muaviye, Medine halkına gizli mektuplar yazarak onları kendi tarafına çevirmeyi düşünüyordu. Amr ibnğ As, ona mani olmak istedi. Mektupların bir faydası olmayacağını söyledi.

                          Fakat, Muaviye dinlemedi. Amr ibni As ded ki:

                          Unutma ki sen taliksin, yani azad olmuş kimsesin, tülekadansın. Mekke müşriklerinin büyük cürümlerini Hz. Resulullah (s.a.v.)’in amcazadeleri Hz. Abbas (a.s.)’ın ricasıyla istirhamiyle ve delaletiyle bağışlanmıştı.

                          Fakat onlara talik adını taktı (emtüm tüleka) dedi. Yani siz kabahatlisiniz, amma azat olmuş kulsunuz. Muaviye’nin ve faşist babası Ebu Süfyan da Mekke fethinde korkudan Müslüman olmuştu.

                          O da tüleka’dan idi. Muaviye’ye gelen cevapda: Ey Muaviye, bu gibi sözler ile senin ne ilgin var, unutma ki Sen tüleka’dansın. Yani sen kabahatlisin, bundan sonra bizi rahatsız etme, bu çeşit yazılar yazarak baş ağrısı verme. Bu mektup gelince Muaviye yazdığına pişman oldu.

                          Abdullah bin Ömer Hattab’a, Saad bin Ebi Vakkas’a, Mohamet bin Müslim’i Ensari’ye tekrar ayrı ayrı yazmaya düşündü. Muaviye’nin meclisinde aldatarak getirdiği yalnız 4 kişiden başka sahabelerden hiç kimse yoktu.

                          Hiç olmazsa bir kısmını olsun yanına çekmek sitiyordu. Amr ibn-i As, bu mektuplara da engel olmak istedi. Fakat Muaviye yine dinlemedi...

                          Amr ibni As:

                          Ya Muaviye bunlara mektup göndermekten vaz geç, çünkü Talha ile Aişe senden afzel, senden daha şerefli kimselerdir. Bunlar eshabdan yardım istedikleri zaman eshap Talha’ya, Zübeyr’e Aişe’ye yanaşmadılar.

                          Yazacağın mektuplardan netice çıkmaz dedi. Muaviye dinlemedi. Ömer bin Hattab’ın oğlu Abdullah’a, Saad bin Vakkas’a, Muhammed bin Müslime’yi Ensari’ye birer mektup gönderdi. Kendilerine katılmalarını rica etti.

                          Mektup Abdullah bin Ömer’in büyük oğlu Abdullah’a varında, şöye cevap verdi:

                          Ya Muaviye, senin mektubunu aldım, okudum, kendi mektubunla beni Muhacir ve Ensar’ın katline çağırıyorsun. Senin maksadın Osman’ın kanını istemek değil, Osman’ın kanını bahane ederek mevki, mansip elde etmektir, beni sen yanlış anlıyorsun.

                          Emirel Mi’minin, İmam Ali (a.s.)yi bırakıp da senin mahkûmun olamam. Sen çok hata etmişsin. Yazan. imam Dikmen


                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.): 958

                            Muaviye’nin Sahabelerden Üç Kişi ile Gizli Mektuplaşması Konumu: 2

                            Benim ev köşesinde oturmam, İmam Ali (a.s.)’a muhalefetimden ileri gelmiyor. Maazallah ben o hazrete nasıl muhalefet edebilirim. Bundan Allah beni korusun. İmam-ı Ali (a.s.) ile inad üzere olamam. Ey Muaviye, ben her ne kadar kavga ve savaşdan el çekmiş, isen de batinen Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s.) ile beraberim, ondan el çelemem.

                            Eğer benim kimseye yardım edecek olmam lâzım gelirse İmam-i Ali (a.s.)’a yardım ederim, onunla beraberim, çünkü o senden daha üstün, daha çok yardıma layıktır. İslamda kadri büyüktür.

                            Onun menzileti senden daha büyük yücedir, Allah yanında da ahireti büyüktür. Hilâfet onu hakkıdır, İslam’da onun içtihadi kahirdir. Hazret-i Peygamber (s.a.v.)’e yakınlığı herkesden çoktur.

                            Savaşda onun ayağı herkesden ileridedir. Fazilet cihetinden bütün eshabdan üstündür. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kardeşidir, zevci betül’dur, cennet seyidlerinin babasıdır. Onunla savaşan en son da ahirette necat, felah, hayır bulamaz.

                            Ya Muaviye beni sen kendine bey’ata davet ediyorsun. Ben sana nasıl bey’at edeyim, halbuki ben senden afzalim, benim banam, annem, senin baba ve annenden daha şereflidir.

                            Ben evde hak taalanın ibadeti ile meşgul oluyorum. Abdullah bin Ömer, ömrünün sonunda çok pişmanlık çekiyor. Ben niçin İmam-i Ali bin Ebi Talib’in emri altına girerek Muaviye ile savaşmadım, çok üzülüyorum...

                            Mustasfa kitabında yazıyor, sahabe büyüklerinden (Ebu Zer Gaffari) Hz. Peygamber (s.a.v.)’den naklediyor ki:
                            ‘’Men Katele Aliyen Alal Hilafe, Faktulu Kainen Makâne.’’

                            Her kim hilâfet yüzünden İmam Ali (a.s.) ile cenk ederse, onu öldürün. (Saad bin Vakkas) Muaviye’ye şöyle cevap verdi:
                            Ya Muaviye, senin mektubun okundu, yazdığın gerçekten tamamen uzak, mektubun içindekilerini öğrendik, demişisn ki, Osman bin Affan mazlumen öldürüldü.

                            Ey Muaviye, Hazreti Allah, dünyanın Rabbi ve hâkimlerin en iyi hüküm edenidir, iyiyi kötüden, hakkı batıldan ayırıcıların en iyisidir. Allah hakkı için ben İmam Ali bin Ebu Talib ile katiyen savaşmam, bilesin.

                            Talha ile Zübery İmam Ali (a.s.)’a verdikleri yardım sözünü tutaydılar, ahiretlerini bozmaya idiler, her halde onlar için daha iyi olurdu, Allah için ben İmam Ali (a.s.) ile katiyen savaşmam. Ben hiç bir veçhile yardım da edemem.

                            Yaptığın davanın bir benzerini Aişe meydana getirmiştir. Hak Teala onların hepsine karşılık verecektir.

                            Aişe’den sadir olan hatadan dolayı Allah onu affetsin...

                            Ey Eh-i Sünnet Ve’l Cemaat ulemaları hani sizlerin bağırıp çağırıp Allah’u Teala on kişiyi cennetle müjdelemiştir ki, bunların başında Ebubekir, Ömer b. Hattan, Osman b. Affan ve Aişe hatun bunların başındadır ki mazlum Müslümanları kandırıyorsunuz.

                            Ama Ömer b. Hattab’ın özbe öz oğlu Abdullah sizin gibi konuşmuyor. Acaba sizlerden hangisi yalancı?!... Buna lütfen cevap veriniz...Yazan. imam Dikmen


                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Not!
                              hala birileri kalkıp muaviye müslüman diye biliyorsa bence o müslüman değildir... eğer gerçekten cesaretiniz varsa burda verilen kaynak ve belgelere cevap verin!...

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem (a.s.)'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.): 959

                                Muhammet Müslime’nin Cevabı:

                                Ey Muaviye, bütün dünyada malum ve gerçektir ki, senin giriştiğin davada maksadın ancak saltanat içindir, yoksa Osman’ı katl edenlerden intikam almak için değildir.

                                Bilesin ki, senin tarafını iltizam edemem, seni İmam Ali (a.s.) tarafına katiyen tercih edemem, ve senin hatırın için onunla muhalefet yoluna asla gitmen. Ey Muaviye, hilâfeti zamanında fitne ortaya çıktı.

                                O fitnenin giderilmesi elimde değildi. Öteki dostlar da benim gibi yaptılar. Çünkü çalışmaları ve himmetleri ile o fitnenin giderilmeyeceğini biliyorlardı.

                                Senin haline şaşarım ki, ya Muaviye, Osman’ın en şıkışık hallerinde sana bir çok mektuplar göndererek senden yardım istedi. Senin Şam’da bu kadar kuvvetin vardı, gaflet gösterdin, hükümet kurmayı düşündün, sana ettiği bunca ihsanların hepsini unutarak düşamlarının ona zafer bulmaları ile, sen kendi maksad ve muradına erişmeyi düşündün.

                                Şimdiki halde Osman’ın kanını istiyorum demek bahanesiyle hükümet tacını başına koymayı diliyorsun. Sahabelerin Muaviye’ye karşılık mektuplarının suretleri bunlardır. Muaviye bunları okudu.

                                Amr ibni As tekbir ederek, çıkışmaya başladı. Muaviye Amr As’a:

                                Hak senin tarafında imiş, sen benim onlara mektup yazmamı engellemek istemiştin, amma ben seni dinlemedim, artık iş işden geçti, iş cenge kaldı. Cenk hazırlığı görelim.

                                Muaviye Şam halkını camiye topladı. Minbere çıktı. dedi ki: Osman zulüm ile ölüdürüldü. Osman’ın velisi benim. Osman Şam vilayetini bana vermişti. Ömrünün sonuna kadar beni bu mensıpden ayırtmadı.

                                Fitneciler o cemaattedirlerdi ki halifeyi öldürdüler. Şimdilik İmam Ali bin Ebi Talib (a.s.) hilâfet tahtında oturmuştur. Osman’ın katilleri onun etrafında toplanmıştır, asker toplayarak fitne koparmaya azm etmiştir. Şam’lıların savaşmak hususunda sebatları, Irak askerlerinden daha ziyadedir. Ebul A’ver Eslemi o sırada dedi ki:

                                Ya Muaviye, İmam Ali bin Ebu Talib (a.s.)’ın senin hakkında vücuda getirmeye kadir olduğu şeyleri sen onun hakkında kadir değilsin, cenkde ona nasip olan şeyler sana müyesser olamaz.

                                Savaşdan el çekmez isen biz de sana yardımcı oluruz, onunla cenge seni kışkırtırız. (Humeyr) kabilesinden Müslüman bir kişi ayağa kalkarak dedi ki:

                                Ey Şamlılar, sizin içinizde bir kimse yoktur ki Allah rızasını mahluk rızasını tercih ede ve gerçek sözü söylesin. Hiç şüphe yoktır ki, İmam Ali bin Ebu Talib (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’e akrabalığı gerekince sevgi ve şerefli ile öteki menkıbeleri sebebi ile imamet ve başkanlığa halkın en lâyıkıdır.

                                Bu sözlerim tamamiyle doğrudur, ben doğru söylemkten haya etmen. Muaviye bu sözleri duyunca, emr etti zavallı adamın boynuna bir ip taktılar, onu asmak istediler.

                                Meclisde bulunan bir cemaat şefaatçı olarak o kişiyi kurtardı. O zaman zavallı Müslüman fırsatını bularak Şam’dan kaçtı ve Kufe’ye vardı, durumu Emir-el Mü’minin İmam Ali (a.s.) bildirdi. Yazan. imam Dikmen


                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X