Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


    Her gün aşura! Her yer kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    102


    Bu sırada Ömer Sa’d’ın piyade birliklerinden bir gurubu Hür b. Yezid’i Rihai’nin üzerine yürüdüler. Hür geri dönerek İmam Hüseyin (a.s.)’ın yanında yer aldı. Çünkü İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabını savaşı başlatmaktan sakındırıyordu.

    Şimr b. Zil Cuşen öne atılarak şöyle dedi: ‘’Kızkardeşimin çocukları nerededir? Abbas ve kardeşleri nerededirler?’’
    Onlar Şimr’e cevap vermekten sakındılar.

    İmam Hüseyin (a.s.): ‘’Kafirler bile olsa ona cevap verin.’’ dedi. Burda değerli bir alevi yoldaşımızın şu güzel ve anlamlı beyiti ile sürdürelim:

    Eyyâm-ı Mâtem:

    Ah kim erdi yine mâh-ı Muharrem’dir bugün.
    Sine sûzen, dide giryan olacak demdir bugün.
    Kaldı Zâlimler elinde vâris u Sıbt-i Nebi
    Ağla çeşmim haşre dek, eyyâm-ı mâtemdir bugün

    Kerbela hâkinde ferzend-i Resül oldu şehid
    Bir içim su vermediler çün müsellemdir bugün
    Ehl-i Beyt’in çektiğin yâd eyleyip şâm u seher
    Kara bağlar, durmaz ağlar ol ki Âdemdir bugün


    Kim ki bir katre gözünden yaş dökmezse eğer
    Ceddi yoklansa çıkar mel’ûna hurremdir bugün
    Ehl-i tuğyandan zuhûr etti bu fitne iltihâb
    Lânet olsun ol gurûh-i bî hicâba bî hisâb

    İrtihâl ettikte âlemden cenâb-ı Mustafâ
    Hep ser-i hâra hûccûm etti gurûh-i eşkiyâ
    ‘’Ya Ali ente maal-hakki’’ hadisi var iken
    Çok cefâlar gördü bu kavmin elinden Murtazâ


    ‘’Men ezâni’ emrini kasden ferâmûş ettiler
    Bâb-ı Zehrâ’ya gelib etti o zâlimler ezâ...

    Büyük alevi olanlarından ve İmam Ali (a.s.)’ın evlatlarından olan değerli halk ozanı Aşık Kemteri

    Dediler ki: ‘’Ne istiyorsun, ey Şimr?
    Şimr: ‘’Ey kızkardeşimin çocukları! Size eman aldım. Kendinizi helaketa atmayın ve emrimiz Yezid’in emrine teslim olsun.’’

    İmam Hüseyin (a.s.)’ın kardeşi Hz. Ebul Fazl Abbas (a.s.) dedi ki: ‘’Allah’ın lâneti sana ve aldığın emanete olsun. Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın evladı emanda olmadığı halde bize eman mı veriyorsun?! Bizden lanetlenmiş kimselerin emrine mi teslim olmamızı istiyorsun?! Amellerin ne kadar kötü ve ne kadar alçak bir düşüncen var, ey lanetlik ve şerefiz Şimr!’’

    Ömer b. Sa’d yayına bir ok taktı ve İmam Hüseyin (a.s.)’ın ordusuna doğru ilerleyerek ilk oku atıp şöyle dedi: şahid olun ki, İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabına ilk oku atan benim; emir Ubeydullah’ın yanında buna tanıklık yapın.
    Faşist barbar ve zulüm ordusu konutanını bu hareketinfrn sonra her taraftan İmam Hüseyin (a.s.) ve ashabı üzerine oklar yağmur gibi yağmaya başladı ve ashaptan ok isabet etmeyen kimse kalmadı. Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


      Her gün aşura! Her yer kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      103


      İmam Hüseyin (a.s.): ‘’Ey yaranlarım! Kalkın, Allah sizi hayırla mükafatlandırsın. Kaderimizde olan şehadete doğru yürüyün. Doğrusu bu oklar Kufe halkının elçileridirler.’’

      İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabı küfür zalim barbar ordusuna karşılık vermek için saldırıya geçti. Böylece savaş başladı ve bir süre devam etti. Bu saldırı sona erip ortalık yatışarak toz toprak çöktüğünde İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabından 50 kişi şehid olmuştu.

      Gürültü yatıştıktan sonra Ziyad b. Ebi Süfyan’ın kölesi Yesar ve Ubeydullah b. Ziyad’ın kölesi Salim meydana çıkarak Habib b. Mezahir ve Bureyh b. Huzayr’i savaşa davet ettiler. Bu sırada cesur yiğit, uzun boylu ve güçlü bir şahış olan Abdullah b. Umeyr-i Kelbi onlarla savaşmak için İmam Hüseyin (a.s.)’dan izin istedi. Ebu Abdullah (İmam Hüseyin). (a.s.) ona izin vererek buyurdular ki: ‘’Ben onu (Abdullah b. Umeyr’i) tercübeli bir savaşcı biliyorum.’’

      Salim ve Yesar onun kim olduğunu sormaları üzerine Abdullah recez okuyarak kendisini tanıttı.
      Yine onlar: ’’Biz seni tanımıyoruz. Zuheyr, Bureyr veya Habib meydana çıksın.’’ Bunun üzerine; Abdullah, Yesar’a hitaben, ‘’benimle savaşmaktan mı çekiniyorsunuz diyerek’’ kılıçla ona saldırdı. Salim Abdullah’ın Yesar’la savaşmakta olduğunu görünce arkadan ona saldırdı. Abdullah’ın dostları, arkanı gözetle diye bağırdılar. Salim kılıcını indirdi. Abdullah bu darbeyi sol eliyle karşılayınca parmaklarını kaybettei. Sonra Abdullah, Salim’i de cehenneme gönderdikten sonra İmam Hüseyin (a.s.)’ın yanına döndü. İmam Hüseyin (a.s.)’ın yanına yaklaştığında eşi çadırlardan dışarı çıkarak dedi ki: ‘’Anam, babam sana feda olsun ey Abdullah. Savaş meydanına gön, kendini Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın yakınlarına ve evlatlarına feda et. Allah’a andolsun birlikte şehid oluncaya kadar seni yalnız bırakmayacağım.’’

      Abdullah: ‘’Biraz önce beni savaştan alıkoymak istiyordun. Ne oldu ki şimdi de kendin de meydana gitmek istiyorsun.’’

      Abdullah’ın eşi: ‘’Beni kınama. Şimdi İmam Hüseyin (a.s.)’dan duyduğum bir söz kalbimi yaktı.’’
      Abdullah: ‘’Ne duydun İmam Hüseyin (a.s.)’dan?’’

      Abdullaheşi: ‘’Biraz önce çadırların arasında durmuştum. Birden İmam Hüseyin (a.s.)’ın şöyle buyurduğunu duydum. ‘’Benim dostlarım ne kadar da az.’’

      Abdullah: ‘’Ya Eba Abdullah, ey mevlamız; dedi emredin eşim çadırlara geri gönsun.’’

      İmam Hüseyin (a.s.): ‘’Allah, Resulullah (s.a.v.)’ın evlatlarının yardımına koşan sizleri hayırla mükafatlandırsın. Ey Ümm-ül Veheb! Çadırına dön. Allah Teala kadınlardan cihadı kaldırmıştır.’’ dedi. Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


        Her gün aşura! Her yer kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        104


        Ömer b. Halid-i Seydavi kölesi Sa’d’le, Cabir b. Haris ve Mucammi b. Abdullah-i Aizi birden yerlerinden fırlayarak topluca Kufelilere saldırdılar ve Ömer b. Sa’d’ın ordusunun ön saflarını yararak ordunun kalbine doğru ilerleyip onlardan bir çoğunu öldürdüler.

        Ömer Sa’d’ın ordusundan bir grup onları ablukaya aldılar ve İmam Hüseyin (a.s.)’ın diğer ashabından ayırdılar. İmam Hüseyin (a.s.)’ın kardeşi Hz. Abbas’a onlara yardım etmesini emretti. Ebul Fazl Abbas (a.s.) bir aslan gibi kürfür ve zalim ordusuna saldırdı ve yaralanan dostlarını kurtardı. İmam Hüseyin (a.s.) bu fedaileri bir kez daha cesurca saldırarak şeytan ordusundan onlarcası cehenneme gönderdiler ve nihayet şehid oluncaya kadar da şeref ve izzetleri için şahedetlerine eriştiler.

        Bu esnada İmam Hüseyin (a.s.) eliyle mübarek sakalını tutarak şöyle buyurdular. ‘’Allah’a andolsun ki, kanıma boyandığım halde rabbime kavuşuncaya kadar ben onların isteklerine teslim olmayacağım.’’

        Daha sonra kendi kişilik ve izzetlerini kaybetmiş olan Kufelilere hitaben şöyle buyurdular: ‘’Acaba aranızda feryadımıza yetişip bize yardım da bulunacak bir kimse yok mu? Acaba Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın haremi (Ehl-i Beyt’ini) savunacak birisi yok mudur?’’ Evet bu değerli sözler karşısında kişi ve özgürlüğü olan şahısların ancak böyle bir istiklal mucadelesinin sesini duyup O’na icabet edebilirler. Ama ne yazık ki; böyle benliklerini kaybetmiş Kufe halkı olsun veya onlardan sonra gelmiş ümmetlerden kişilerde olsun izzet ve şerefleri açılarınca namuslu olmadıkları müdderçe İmam Hüseyin (a.s.)’ın bu feryadını duymayacak ve O’na yardıma koşmayacaklardır. Bu sadece o gün Kerbela katliamında bulunanlar için değildir. O kanlı Kerbela katliam’ından sonra da özgürlüğünün anlamını bilen kişiler icabet edebilirler. Bugünün büyük şeytanları karşısında sesini çıkarmayan ve onların yapmış oldukları zulümleri görmemezlikten gelen insanlarda sanki kanlı Kerbela’da bulunmuş ve İmam Hüseyin (a.s.)’ın o nacizhane tertemiz kanlarını dökenlerle birliktedirler. Bunun örnekler sayısızcadır, ama bu son sionist, semitizm emperyalist faşist güçlerin yanında yer alan alçak kişilerle aynı makamdadırlar. Onlar ellerini öyle masum ve tertemiz bir kan’a bulaştırmışlardır ki; asla temizleme imkanı olmayacak ve af edilmeleride söz konusu değildir. O tertemiz ve masum kan İmam Hüseyin (a.s.)’ın ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın kanı ve O’nun evlatlarının kanıdır. Bu adaletli ve temiz kandan asla başka bir temiz kan bulunmamaktadır.

        Bunu üzerine Ehl-i Beyt kadınlarının ağlama sesleri yükseldi. Ömer Sa’d’ın ordusu arasında bir kargaşalık başgösterdi. İmam Hüseyin (a.s.)’ın yardım istediğini duyan ve Kufe ordusundan olan Sa’d b. Haris-i Ensari kardeşiyle birlikte pişman olup küfür ordusuna saldırarak şeytan izleyicilerinin bir çoklarını kanlarına boyadıktan sonra kendileri de şehid oldular. Yazan. imam Dikmen

        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


          Her gün aşura! Her yer kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          105


          Su içerken Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ı hatırlamanın dahi çok büyük sevapları vardır. Bu konu hakında yine Ehl-i Sünnet alimlerden Davud Riggi şöyle naklediyor: ‘’İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın huzurunda idim. Su istediler, su geldiğinde, suyu içtikten sonra gözleri yaşardı ve ağladı. Sonra bana şöyle buyurdular: ‘’Ey davud, Allah (c.c.) İmam Hüseyin (a.s.)’ın kâtline lanet etsin, her kim su içtiğinde İmam Hüseyin (a.s.)’ı hatırlasın ve O’nun kâtiline lanet okursa, Allah’u Teala ona (mükafat olarak) yüzbin sevap yazar, yüzbin günahını affeder, onun makamını yüzbin derece yükseltir ve o, gerçekten Allah yolunda yüzbin köle azad etmiş gibi olur; (her kalbin ateş içinde olduğu günde) Allah onun kalbini serinlikle dolu bir halde harşeder.’’

          İmam Hüseyin (a.s.)’a Tevessül İmam Cafer Sadık (a.s.)’dan şöyle buyurmaktadırlar: ‘’Kerbela sahibi olan İmam Hüseyin (a.s.) mihnet, üzüntü ve kederle mazlum ve susuz bir şekilde öldürüldü. İmam Hüseyin (a.s.)’ın kapısına gelip orada dua ederek İmam Hüseyin (a.s.) vesile kılmakla Allah’a yakınlaşan bir mihnetinin, kederlinin, günahkârın, susuzun ve dertlinin üzüntüsünü gidermek, istediğini vermek, günahını bağışlamak, ömrünü uzatmak ve rızkını bol kılmak Allah’u Teâla’ya daha layıktır. Öyleyse ibret alın ey basiret sahipleri.’’

          Mahşerde Hz. Fatımat-ut Zehra Semavat-i Vel Arz (as.):


          İmam Cafer Sadık (a.s.)’dan bizlere aktırılan rivayetlerden edilen bir hadislerin Hz. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurduklarını nakl eder:

          ‘’Kıyamet günü geldiğinde Fatıma (a.s.) için Nur’dan bir kubbe yapılacak ve İmam Hüseyin (a.s.) de kesik başını eline alarak mahşer sahrasına gelecek. Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.) İmam Hüseyin (a.s.)’ı görünce öyle bir nale edecek ki, bütün murreb melekler ve peygamberler onun ağlamasıyla ağlayacaklar. Ondan sonra Allah’u Teâla, Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.) için İmam Hüseyin (a.s.)’i en iyi şekilde gösterecek. İmam Hüseyin (a.s.) başsız bir halde katilleriyle husumet edecektir. Allah’u Teâla İmam Hüseyin (a.s.)’ın katillerini, katli için hazırlık yapanları ve öldürelmesinde parmağı olan herkesi Fatıma’nın (a.s.) yanında toplayacak. Ben de onları tek tek öldüreceğim, yeniden dirilecekler. Emir’ul Mü’minin, İmam Hasan ve sonra İmam Hüseyin (a.s.)’ları onları tek tek katledecekler ve onlar yeniden dirilecekler. Bizim neslimizden olan herkes bir defa onları öldürecektir. Daha sonra gazabımız dinecektir ve acılar unutulacaktır.’’ Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


            Her gün aşura! Her yer kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            106

            Daha sonra İmam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyurdular:


            ‘’Allah bizim şialarımıza rahmet etsin; onlar hüzünlenmeleri ve uzun bir süre hasret çekmeleriyle bizim müsibetimize ortaktırlar.’’ Hz. Resulullah (s.a.v.) şöyle rivayet etmişlerdir: ‘’ Kıyamet günü olduğunda Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.) bir grup kadınla mahşere gelecektir. Cennete gir denecektir O’na, diyecektir ki, benden sonra oğluma ne yaptıklarını öğrenmedikçe cennete girmem. O zaman hitap edilecek, kıyametin kalbine bak. Baktığında başı keşik halde duran İmam Hüseyin (a.s.) görüp nale edecek, ben ve melekler de onunla birlikte sızlayacak ve nale edeceğim.’’

            Ve yine başka bir rivayette de şöyle belirtilmiştir:

            ‘’Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.) İmam Hüseyin (a.s.)’ı görünce feryad edeceklerdir’’
            ‘’Yavrucuğum! Kalbimin meyvesi!’’ diyecektir. Bu esnada Allah, Fatıma’nın (a.s.) hürmetine gazaplacak ve Hub Hub adında ateşi İmam Hüseyin (a.s.)’ın katillerini yok etmekle görevlendirecek. Ateş onları halkın arasında seçip çıkaracak ve kendi içine alacaktır. Ateş kükreyip körüklenecek ve onları da feryat ederek diyecekler; Allah’ım, neden put perestlerden önce bizi ateşe atıp azaplandırdın? Hitab gelecekir: Şüphesiz bilen bilmeyen gibi değiildir.’’

            Ve yine İbn-i Babeveyh bu iki rivayeti tüm Ehl-i Sünnet kaynak kitaplarında mevcuttur: ‘’İkab’ul’’ kitabında nakledilmiştir ki:

            ‘’Muhammed b. Neccar Şeyh’ul Muhaddisin-i Bağdad Muhammed b. Neccar da ‘’Tezyil’’ kitabının otuzuncu cildinde onları Eb’ul Abbas Azdi kızı Fatıma hakkında nakletmiştir. Kendi isnadıyla Talha’dan şöyle nakleder: ‘’Hz. Resulullah (s.a.v.)’den duydum ki buyurdular: Musa b. İmran ölen kardeşi Hz. Harun (a.s.) için Allah’tan diledi. Allah ona vahiy indirdi: Ya Musa, eğer geçmiş ve gelecek bütün insanları bağışlamamı istersen eğer icabet ederim. Fakat İmam Hüseyin (a.s.) b. Ali b. Ebi Talib (a.s.)’ın katillerini asla afetmem.’’

            Böylece İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabı gittikçe azalmaya ve şehidlerin sayısı çoğalmaya başladı. Daha sonra savaş ferd ferd olarak sürdü ve İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabından her biri Kufelilerden bir çoğu cehenneme gönderdi. Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


              Her gün aşura! Her yer kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              107


              Amr b. Haccac yüksek bir sesle Kufelilere, ‘’Ey Kufeliler! Kimlerle savaştığınızı biliyor musunuz? Bunlar, karşılarına çıkan herkesi öldüren savaşçılardır. Bunları taş yağmuruna tutun ve işlerini bitirin’’ diye hitap etti ve hemen peşinden komutası altındaki askerlerle İmam Hüseyin (a.s.)’in ordusunun sağ koluna saldırdı. İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabı dağ gibi onların karşısında direniş gösterip onlardan kalabalık bir gurubu öldürdüler.

              Komutanları geri çekilme emri verdiler. İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabı onları ok yağmuruna tuttu. Bu esnada Amr b. Haccac, Abdullah-i Beceli’yle birlikte tekrar saldırıya geçti. Havada yükselen toz toğrak yatışınca İmam Hseyin (a.s.)’ın ashabı, Müslim b. Avsece’nin yere düştüğünü gördü. Müslim b. Avsece dönemin en cesur yiğitlerindendi. İmam Hüseyin (a.s.)’ın elçisi Müslim b. Akil Kufe’ye geldiğinde O mal ve para toplayıp techizat almada ve halktan biât toplamada onun vekiliydi. Ve yine Tasua günü akşam İmam Hüseyin (a.s.) ‘’Ben biâtımı sizin üzerinizden kaldırdım; kalkın gidin’’ buyurunca Müslim b. Avsece İmam Hüseyin (a..s)’a şöyle demişti.

              ‘’Ey Resulullah (s.a.v.)’ın torunu! Seni bırakarak nasıl gidebiliriz? Bu durumda Allah’a ne cevap veririz? Hayır, vallahi mızrağımı düşmanların göğsünde kırıncaya kadar ben sizden ayrılmam ve elinde kılıç olduğu müddetçe düşmanlara saldırırım. Silahım olmazsa onlarla taşla savaşırım. Allah’a andolsun, biz Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hürmetini gözettiğimiz yakîn edinceye kadar sana yardım etmekten vazgeçmeyeceğiz. Allah’a andolsun, ben senin yolunda yetmiş kere öldürülür, sonra dirilir tekrar öldürülerek yakılırsam ve külümü yele savurlarsa yine sizden ayrılmam. Oysa şimdi sadece bir kere şehid olacakken sizi nasıl bırakabilirim ve ondan sonra ebedi keramet ve saadete ulasacağım.’’ Bu özelliğe sahip olan Müslim b. Avsece şimdi kanlara boyanmıştı.

              İmam Hüseyin (a.s.) ve Habib b. Mezahir onun baş ucuna geldiler. İmam Hüseyin (a.s.) onun hakkında dua ederken Habib b. Mezahir de şöyle diyordu: ‘’Seni bu halde görmek bana zordur, ama seni cennetle müjdeliyorum. Müslim b. Avsece hayatının son anlarında zayıf bir sesle, Allah’u Teâla seni de iyi bir müjdeyle müjdelesin.’’ dedi. Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                Her gün aşura! Her yer kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                108


                Habib: ‘’Ey Müslim! Senden sonra sağ kalacak olsaydım bana vasiyet etmeni ve dileğini yerine getirmeyi isterdim. Ancak biliyorum ki böyle bir fırsat yoktur ve yakında ben sana kavuşacağım.’’

                Müslim: ‘’Ey Habib! Tek vasiyetim şudur ki, kesinlikle İmam Hüseyin (a.s.)’e yardım etmekten vazgeçme ve hayatta olduğun sürece ona yardım et.’’

                Bu sözlerden sonra Müslim gözlerini kapayarak canını Allah’a teslim etti. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s.) bu şu ayet-i ilkelerini okudular: ‘’Mü’minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah ile yaptıkları ahde sadakat gösterdiler, onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi de beklemektedir. Onlar, hiç bir değişme ile (sözlerini) değiştirmediler.’’ (Ahzab suresi. 23.)

                Allah’ın lanetine uğramış olan Ömer b. Sa’d’ın askerleri, ‘’Müslim b. Avsece’yi öldürdük’’ diye haykırıyorlardı. Ansızın Şibes b. Rib’i şöyle seslendi: ‘’Ey insanlar! Ananız sizin yasınızı tutsun. Müslim gibi birisi öldürülür de siz sevinir misiniz? Yazıklar olsun size! Müslümanlar arasında onun ne kadar büyük bir makamı olduğunu bilmiyor musunuz? Allah’a andolsun savaşlarda müşrikler onun kılıcı önünde kaçarlardı ve tek başına öyle bir yiğitlik gösterdi ki bütün orduyu hayrete düşürdü.’’

                Ve yine Ömer Sa’d’ın ordusu ilk önce İmam Hüseyin (a.s.)’ın ordusunun sağ koluna saldırdı. Bu saldırıyı defederken Abdullah b. Umeyr-i Kelbi şaşırılacak bir gireniş gösterdi ve tek başına onların içine dalarak bir çoklarını kılıçtan geçirdi. Sonra Hani b. Semit-i Hazremi adında ki düşman askeri kılıçla Abdullah’ın sağ kolunu ve bir diğeride onun ayağını kesti. Böylece Abdullah b. Umeyr esir düştü, esir düşer düşmez düşmanları onu ordunun gözü önünde mızrak ve kılıçlarla bedenini paramparça ederek şehid ettiler. Çadırlarda bulunan eşi Ümm-ü Veheb katlığâh’a gidip kocasının cansız bedeninin yanına oturup yüzünün kanını silerek ded ki: ‘’Ey Abdullah! Cennet sana mübarek olsun. Allah’tan bana da seninle birlikte cennette yer vermesini istiyorum.’’

                Bu sahneyi gören Şimr kölesine bu kadını öldürmesini emretti. Köle Şimr’in emrini yerine getirerek bu fedâkâr ve Mü’min kadını şehid etti; böylece Ümm-ü Veheb Aşura günü şehid düşen ilk kadın oldu. Daha sonra köle Abdullah’ın başını gövdesiden ayırarak onu İmam Hüseyin (a.s.)’ın çadırlarına doğru fırlatı. Abdullah’ın annesi oğlunun başını alıp öptükten sonra uzun bir sopa alarak düşmana saldırdı. Ama imam Hüseyin (a.s.) onu geri çevirmelerini emretti ve ona şöyle buyurdular: ‘‘Geri dön. Allah günahlarını afetsin. Cihad kadınlardan kaldırılmıştır.’’

                Şimr tekrar hücum etti Zuheyr b. Kayn dostlarından on kişiyi birlikte ona karşı koyarak Şimr’in ordusunu geri püskürttü. Yazan. imam Dikmen


                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  109


                  Suvari birliklerin komutanı olan Kudret b. Kays askerlerinin bozguna uğradığını görünce Ömer b. Sa’d’dan yardım istedi. Ömer b. Sa’d bir birlik daha yardım gönderdi. İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabı yiğitçe savaşarak faşıst ordularını cehenneme gönderiyorlardı. Allah mücaidleri omuz omuza vererek İmam Hüseyin (a.s.) ve Hz. Resulullah (s.a.v.)’in Ehl-i Beyt’ini yüzük kaşı gibi aralarında alıp canlarını onlara feda ediyor zalim emperyalist ve faşist güçleriyle Allah’ın hukuksal anayasa kanunlarının korunması için önderleri önderliğinde çelik duvarlar gibi dayanak güçlerini ellerinden düşürmemeye çabalıyorlardı. Zalim emperyalist faşist güçlerin borazanlığını yapan şerefsiz ve izzeten uzak olan Ömer b. Sa’d bu çelik engeli dağıtmak istiyordu; ancak askerleri bunu başaramıyorlardı. Ömer b. Sa’d ansızın İmam Hüseyin (a.s.)’ın çadırlarını yakmalarını emretti. Çadırlar ateş alınca kadın ve çocuklar korkarak çadırlardan dışarıya çıktılar.

                  Bu arada Ebu Şe’sa-i Kindi İmam Hüseyin (a.s.)’ın huzurunda Kufelileri oklarıyla cehenneme gönderiyordu. İmam Hüseyin (a.s.) onun hakkında şöyle dua etti: ‘’Allah’ım; ona pazusunu güçlü kıl, oklarını hedefine ulaştır ve cennetle mükafatlandır.’’ Ebu Şe’sa Ömer b. Sa’d’ın askerlerinden bir çoğunu öldürdükten sonra şehid oldu.

                  Bazen kendi kendime düşünüyorum ve İslam anayasasının hukuksal bir yönetme idarei olduğunu kabul ediyorum, ama buna bir anlam veremiyorum. Bir müslüman alemi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Ehl-i Beyt’ini koruyacağını Kuran ayet ilkeleri çerçevesinde söz vererek koruyacaklarını söylüyorlar, diğer taraftanda İsrailoğulları gibi lanetlendikleri gibi vahşet üstüne vahşet işliyorlar. Acaba bunların İsrail’lilerin Filistinlilere yapmış oldukları katliamların arasında fark ne? Şimdi varıp birde sizler düşünün bakalım bana hak verebilecekmisiniz?...

                  Öğle güneşi gökyüzünde parlayıp yakıcı ışınlarını Kerbela çölüne yansıtmaktaydı. Ebu Semame-i Saidi güneşe baktıktan sonra İmam Hüseyin (a.s.)’a hitaben arzetti ki: ‘’Ey Eba Abdullah! Canım size feda olsun.

                  Bu ordunun sana ve seninle savaşmaya yaklaşmış bulunduklarını görüyorum. Allah’a andolsun ben kanıma boyanıp sizin emrinizde ölmedikçe siz ölmeyeceksiniz. Şimdi son bir kez öğlen namazını sizinle birlikte kılmak istiyorum.’’

                  İmam Hüseyin (a.s.) gökyüzüne bakarak buyurdular k; ‘’Bize namazı hatırlattın; Allah seni zikir ehl-i olan namaz kılanlardan kılsın. Evet, şimdi öğle namazının ilk vaktidir. Düşmandan namaz kılmamız için savaş durdurmalarını isterin.’’ Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    110


                    Kufe ordusuna geçici olarak ateşkes teklif edildiğinde, batıl ve küfür ordusunun ileri gelenlerinden biri olan Husayn b. Numeyr zalimi şöyle dedi: ‘’Sizin namazınız kabul değil.’’

                    Habib b. Mezahir-i Esedi ona cevaben şöyle dedi: ‘’Ey Numeyr! Ey cahil amak Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın evlatlarının namazlarının kabul olmayıp da senin gibi şerefsizlerin namazının mı? kabul olacağınımı sanıyorsun?’’

                    Husayn b. Numeyr Habib b. Mezahir-i Esedi’ye hücum etti. Habib ileri çıkıp onun başını yaralayarak attan düşürdü. Ancak arkadaşları onun yardımına koşup kurtardılar. Habib tekrar saldırarak onlardan 62 kişiyi cehenneme gönderdi. Bu arada Budeyl b. Sarim ona saldırarak yaraladı. Habib b. Mezahir-i Esedi atından yere düştü. Kalmak istediğinde Husayn b. Numeyr hücum ederek mübarek başını gövdesinden ayırdı.

                    Kahrahman ve yaşlı Habib b. Mezahir-i Esed (r.a.)’ın şehid düşmesi Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’i çok üzdü. İmam Hüseyin (a.s.) Habib b. Mezahir-i Esed (r.a.)’nın baş ucuna gelerek şöyle buyurdular: ‘’Ben bu şahedin hesabını Allah’a bırakıyorum.’’ dedi ve sonra da ‘’inna lillah ve inna ileyhi raciun’’ Kuran ayet ilkesini okudu.

                    Değerli Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmacı dostlarına burda bir gerçeğin söz konusu olan bir olayı dikta etmek istiyorum. Amaç ve nedenlik sadece o günün kerbela olayında katil olan izzetsiz ve şerefsizlere lanet okumak değildir.

                    Bunun üzerinde tam 1369 yıl bir zaman zarfı geçmiştir. Ama o gün Kerbela’da dökülen masum ve temiz kanın tazeliğini korumaktadır. Ama her nedense o günün zalimlerinin taraftarlığını yapan insanlarında bugünde kendilerini göstermekten hiç saklamamaktadırlar. İnanın ki bu çok şok edici bir gerçektir. Bir taraftan İmam Hüseyin (a.s.)’ı Kerbela’a evladları ile katlediyorlar. Öbür taraftanda gerçekle alakası ve bağlantı olmayan yalan ve uydurma hadisleri Hz. Muhammed (s.a.v.) mal ve isnad ederek müslüman halk kitlelerini kandırmaya devam ediyorlar. Elbette ki bu çok büyük bir suçtur. Ve bunun asla ve asla affı mümkün değildir. Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları bu konu ve meseleler hakında sayısız kaynak ve belgeler vermiş ve bunu sayısız defalarcada ispatlamışlardır. Her nedense bazı kişi veya kişiler bu verilen kaynaklara hiç aldırış etmeden müslüman halk kitlelerine yalan söylemeye devam etirmektedirler. Bunların tövbeler mümkün omadığı gibi aflarıda asla mümkün değildir. Şimdi burada vereçeğin kişileri ve yukarda vermiş olduğum kaynak ve belgeleri bir birleri ile karşılaştırın ve ona göre sizlerinde amel ve iman takvalarınızın nerde olduğunu siz karar verin.

                    Şimdi burda verilen isme çok dikkat edin ve ne şekilde bir kelime oyununu oynadığını bir görün. Aslına bakarsanız bu değerli kişi sıradan bir şahıs değildir. Okumuş ve yüksek sevyede eğitim görmuş olduğu kadarda rutbeleride bayağı yüksektır. Ve aynı zamanda hem tv kanallarında program yapmakta vehemde Türkiyenin en büyük gazetelerinde köse yazarlığını yapmaktadır. Sayın hocam ‘’Hak’’ ile ‘’Batıl’’ aynı terezide tutulup tartılmaz. Bu çok büyük bir suç unsurudur. Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                      Her gün aşura! Her yer kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      111

                      Sayın Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu’nun Hürriyet gazetesindeki 23 Şubat 2009 köşe yazısındaki başlığın aynısını veriyoruz. Ve kendilerini mahşer’e havele ediyoruz. Başlık aynen şöyle:
                      Mahşerde Hazreti Peygamber’in şefaati:

                      Ve aynen dikta ediyoruz: mahşer âlemi, herkesin mezarlarından çıkıp hesaba çekileceği âlemin adıdır. Buna ahiret âlemi diyoruz. Orada hesap vardır. Herkes dünyada yaptığının bedelini ödeyecek. Hiçbir şey gizli kalmayacaktır. Mahşer yerinin büyüklüğünü, ihtişamını, dehşetini, zorluğunu ve oradaki insanların çaresizliğini anlatmak çok zordur.

                      Mahşer günü dünyamızın günleriyle kıyaslanamaz. Saatlerle ifade edilemez. Nitelik ve inceliğini ancak yüce Allah bilir. Söylenecek her söz, yapılacak her tanımlama yetersiz kalacaktır. Dehşet tarif etmekten uzak olacaktır.
                      Orada sorgu var. Sorgu esnasında diller kilitlenecek, organlar konuşacak. Zalim zulmünden pişman olacak. Ama bu faydasız bir pişmanlık olacaktır.

                      Orayı hasret kaçacaklar. Allah için kurulan dostluklar hariç, dostlukların, arkadaşlıkların hiçbir faydası olmayacak o gün...

                      Orada terazi kurulacak. Sevap ve günahlar tartılacağı terazi. Bu dünyanın terazilerine benzemeyen bir terazi. ‘’Teraziden maksat adalet midir?’’ Belki tartışılır ama orada bir terazinin olacağı kesindir. Orada sırat köprüsü kurulacaktır. Altımdan cehennem kaynayan sırat...

                      Değerli dostlarım buraya kadar elbette normal bir deyim kullanılmış ve müslüman halk kitlelerine altın tepside bir zehir sunulmaktadır. Ama bunu sıradan normal bir insanın anlayabileceği bir kavram değildir. Bunuda unutmadan geçmeyelim. Allah’u Teâla’nın terazisinde asla ve asla adaletsizlik söz konusu değildir. Biz yine çalışmalarımıza devam edelim. Bakalım değerli hocamız bizlere ne şekilde bir zehir sunacaklardır?...

                      Amel defterleri dağıtılacak o gün. Defterler, iyilik ve günahların sicilini anlatır. Hafıza kaybına uğrayanlar o gün hatırladıklarında mutlu olmayacaklardır. Dönmek isteyenler dönmeyecekler. Bağırsalar duyulmayacak. Çaresizlik ve pişmanlık kasıp kavuracak.

                      İşte o dehşetli gün ümit parıltısı, Hz. Peygamber’in şefaati olacaktır. Sevgili Peygamberimiz, mahşer âleminin ateşini dindiren bir rahmet olacaktır o gün.

                      Bütün mü’minlerin yöneldiği bir pusula olacaktır. Yüce Rabb’imizin müsaade ettiği noktaya kadar şefaat yetkisini kullanacak ve insanların kademe kademe kurtuluşunda aracı olacaktır. Aslında kendisi, ’’Umulur ki Rabb’in seni makam-ı mahmud’a (övülmüş makama) yükseltir.’’ (İsra suresi. Ayet ilkesi. 73) ayetinin kendisine verilecek şefaate işaret olduğunu şefaatle bildirmiştir.

                      İşte bundan sonra zehirlerini kusmaya başlamışlardır. Her Peygambere dünya hayatında reddedilmez bir dua imkânı verilmiştir. Ve her peygamber bunu dünyada kullanmıştır. O ise bunu ahirete saklamıştır. İnananlara şefaat olarak.

                      İşte size peygamberimizin şefaatini anlatan o salih hadislerden birisi: ‘’Kıyamet günü olunca insanlar birbirlerine karışırlar. Hz. Adem’e (a.s.) gelirler. O’na, Bize Rabb’inin katında şefaatçi ol derler. Adem, Ben bu konumda biri değilim, siz İbrahim’e gidin. O Rahman’ın yakın dostudur. der. Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        112


                        İbrahim (a.s.)’a gelirler. O da, ‘’Ben bu konumda biri değilim, siz Musa’ya gidin, o Allah’la konuşandır’’ der.
                        Musa’ya (a.s.) gelirler. O da, Ben bu konumda biri değilim, siz İsa’ya gidin. O Allah’ın Ruhu ve kelimesidir.’’ der.
                        İsa’ya (a.s.) gelirler. O da, ‘’Ben bu konumda biri değilim, siz Muhammed (s.a.v.) gidin’’ der. Bana gelirler. Ben, ‘’Ben bu konumdayım’’ derim. der. Sayın hocam siz gerçektende böyle bir makaleyi kaleme aldınız mı? yoksa sizin adınıza birileri sizin bilincinizin dışında bu gibi saçma sapan olayları sizin adınıza müslüman halk kitlelerine dikta edip belirli bir kazanç elde ediyor mu? acaba...

                        Bu konu bakımında hem fikir olalım. Ve asla ne Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ve ne de diğer değerli hak Peygamber (a.s.)’lerine iftira atalim. Çünkü bunların örnekleri asıl anayasamız olan kutsal kitabımız Kuran-ı kerim’de mevcutturlar. Kuran asla ve asla yalan söylemez. Yalan söyleyenler Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın vefatlarından sonra Kuran’ı degiştirmek isteyen ve sayısız yalancı hadis nakleden Emevi saltanatlığını kendi çıkarları için kullanan Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın neslini ve soyunu katleden Muaviye ve onun lanetlik oğlu Yezid’in yalanlarından başka bir şey değildir. Sizlerde bilinçsiz müslüman halk kitlelerine kendi düşünce doğrultusunda altın tepsilerde müslümanlara zehir sunmaktan geri kalmıyorsunuz. Zaten Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları bu mesele ve konular hakında sayısız belge ve kaynaklar sergilemişlerdir. Şimdi vereceğimiz Kuran ayetlerine iyice bir bakıp inceleyin.

                        Kuran-ı Kerim’in buyurduğu gibi her toplum kendi peygamberleri ile (harş) yani sorguya çekileceklerdir. Bu konu hakında hem Kuran’ı Kerim’de sayısız ayet ilkeleri bulunmaktadır ve hemde Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘’Ben ilmin şehriy’im İmam Ali (a.s.)’da ilmin kapısı. Bana ulaşmak isteyen kapıya gelsin. Zaten çalışmalarımızda sayısız ayetler ve hadisler ilkelerinde Gadir-i Hum olayını defalarca kaleme aldık. Bunun delili ise Kur’an’ı Kerim’in Maide suresinin 67.ci ayet ilkesi kesin bir yükümle kendilerinden sonra İmam Ali (a.s.)’ın imamet makamına getirmeleri. Bir zat Hz. İsa (a.s.) Allah’ın oğludur diyenlere karşı bir zat Kuran’da Allah’ın Hz. İsa (a.s.)’a sorup Ey Meryem oğlu İsa sen mi? dedin ben Allah’ın oğluyum. Hz. İsa (a.s.) ise Ey Rabbim beni katına sen aldıktan sonra onlara ben nasıl böyle bir söz söyleyebilirim. Her şeyin gerçeiğini bilen sensin.

                        Hz. Muhammed (s.a.v.) O’nun Ehl-i Beyt’i hakında Şura suresinin 23.cu ayet ilkesi gereğince senin bize getirmiş olduğun bu tebliğe karşı bizden ne istersen yapalım. Demeleri üzerine Sizlerden Benim Ehl-i Beyt’ime karşı iyi muhabet durust davranmanız onları karşı saygılı olmanız. Buna benzer daha sayısız ayet ilkelerin bulunduğu halde sizler burda kalkıp Hz. Muhammed (s.a.v.) başka kızı Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Vel-Arz (a.s.) şehid etmeleriyle İmam Ali (a.s.)’ katletmeleri İmam Hasan (a.s.) zehirliyerek şehid etmeleri kanlı kerbela’da 120 bin zalim müslüman ordusuyla imam Hüseyin (a.s.) ile 71 cananı katledip şehid etmelerine rahmen daha Hz. Muhammed (s.a.v.)’in biz müslümanlara şefaat edecek diye kendinizi ve halkı kandırıyorsunuz. Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          113


                          Size bir şey söylemek istiyorum. Siz ve sizinle beraber olan aynı düşüncedeki müslümanlar vizdanen rahatmısınız. Elleriniz öyle bir kana bulaşmıştır ki, asla temizlenmesinin mümkünü yoktur. Bununda Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarında sayısız ayetler ve sayısız hadis kaynaklarından belgeler verilip ispatlanmıştır. Peki Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Vel-Arz (a.s.) fedek hurmalığının alınmasına ne diyeceksiniz. Ve diğer 12 imamların katledilişleri gibi. Yarın mahşer günü Hz. Muhammed (s.a.v.)’in huzuruna gidince gerçektende hangi yüzle ve hangi vizdanen şefaat isteyebileceksiniz.

                          Değerli hocam şimdi sizlerin vermiş olduğu gerçeklerle hiç bir alakası ve bağlantısı olmayan gerçek dışı makalenize devam edelim. Bakalım bundan da vizdanızı rahat olacak mı?...

                          Ve Rabb’imin huzuruna çıkmak üzere izin isterim. İzin verilir. Bu esnada bana şu anda bilmediğim bazı hamd sözleri ilham olunur. Bunlarla Rabb’ime hamd ederim. O’na secdeye varırım.

                          Kalk ey Muhammed! Konuş dinleneceksin; istediğin verilecektir; onlar senin evlatlarını katlettikleri için onlara şefaatçı ol, şefaatin kabul edilecektir’’ denilir. Ben de, ‘’Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetimi istiyorum derim. Sayın hocam sizler gerçektende Hz. Muhammed (s.a.v.)’i kendi babalarınızın çobanı mı? sanıyorsunuz.

                          Biraz düşünün ki birileri sizin herhangi bir evlatınıza bir tokat vuruyor, siz dünyaları ayağa kaldıracaksınız. Polislere gidip şikayetlerde bulunacaksınız. İntikamınız için elinizde gelen her şeyi yapacaksınız. Bu benim çocuğum benim evladım sen kim oluyorsunda benim evladıma tokat vurabilirsiniz. Ama Allah tarafında peygamber olarak gönderilen Hz. Muhammed tüm çabalarına rahmen sen kalkıp O’nun o kutsal evlatlarını bir bir katledeceksin. Sonrada o kalkıp sana ve seninle olanlara şefaat edecek. Sen gerçekten de çok akıllısın galiba. Senden başka akıllı insan bulunmaz?!!!!.....

                          Senin düşündüğünü inanın ki, Şeytan bile düşünmez ve aklınada getiremez. Evet sizin değerli sözlerinize devam edelim sayın: Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu;

                          Allah’u Azze ve Celle, ‘’haydi git kalbinde bir arpa tanesi ağırlığınca iman olan herkesi ateşten çıkar’’ buyrulur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildiklerini yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim. Sonra secdeye kapanırım. Sayın hocam inanın ki gülesim yoktu ama sizin gibi bir yüksek mevkide bulunan bir şahsın böyle gerçek dışı Hz. Muhammed (s.a.v.) yalan isnat etmesinden çok üzgümün?!... Ve yine devam ediyorsunuz?:
                          ‘’Kalk ey Muhammed! Konuş dinleneceksin; işte, istediğin verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’’ denir. Ben de, ‘’Ey Rabb’im! Ümmetim, Ümmetim!’’ derim.

                          Ne yazıktır ki; Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yapmış olduğu 23 senelik mücadelesinin sonunda sizin gibi insanlara gerçektende imaının ne anlama geldiğini öğretilmemesinin gerçek yüzü. Sen peygamberlik zafsında 23 sene her türlü katliamlara, işkencecilere, açlık kıtlıklara ve gereken her türlü zorluklarla İslam devletini kuracaksın sonrada kurmuş olduğun devleti tekrar savaşmakta olduğun kişilere teslim edeceksin. Ve onlara benim evlatlarımı katledin diyeceksin. Lütfen iyi düşünün hocam. Ömür belki uzun görülebilir ama, gerçek yönünden ömür çok ve çok kısadır. İstediğim tek bir gerçek vardır ki sizin gibi insanlara tövbenin nasip olmamasıdır. İnşallah’da tövbe etmeden bu dünyadan göçmenizin olması!... Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            114


                            Sizin makalenize devam ediyoruz: Allah’u Teâla, ‘’Haydi git, kalbinde zerre miktarınca ya da hardal tanesi büyüklüğünce iman bulunan herkesi ateşten çıkar buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bilidireni yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim, sonra secdeye kapanırım.

                            Allah’u Azze ve Celle, ‘’Kalk ey Muhammed! Konuş dinleneceksin; iste, verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’’ buyurur. Ben, ‘’Ey Rabb’im! Ümmetim! Ümmetimi istiyorum’’ derim.

                            Allah (c.c.), ‘’haydi git kalbinde hardal tanesinden çok az miktarda iman olan herkesi çıkar, onları ateşten çıkar’’ buyurur. Ben de gider bunu yaparım.’’ Yüce Rabb’imizden bu şefaati hak etmeyi temeni edelim. Diyorsunuz ve makalenizinde sonu geliyor. Sayın: Doç Dr. Nihat Hatipoğlu, madem ki müslümanlık bu kadar kolaydı da neden 83 tane savaş olmak zorunda kaldı. Sayısız insanlar şehid oldular. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in evlatlarının kanları helal sayıldı. Peki peygamberliğe ne gerek vardı. Bence siz henüz hak ile batılın ne anlama geldiğini öğrenmemiş ve idrak etmemişsiniz. Tek cümleyle yazıklar olsun size ve sizin gibi böyle kolaylıkla müslümanları kandıranlara.

                            Birde yetmiyormuş gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in evlatlarını katlediyorsunuz. Sonrada cennet’e en güzel mevkiyide ki, yeri almış oluyorsunuz. Vallahi helal olsun size hocam!!?... Çok büyüksunuz!

                            Evet Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızı tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiyiz. İnsanları kendi hatalarının anlamaları icabıyle tövbe etmeleri bir erdemlik vasfıdır. Bunun elbette tövbe icabı kendi yapmış olduğu hata ve kusurların anlamlarını itiraf etmesi demektir. Bağışlanması ile elbette yüce Rabbimiz Allah’ı Teala’ya mahsustur.
                            Hür b. Yezid-i Riyah-i Zuheyr b. Kayn’le omuz omuza vererek Ömer b. Sa’d’ın ordusuna hücum ettiler. Düşman onların birini çevrelediğinde diğeri muhasara halkasını parçalıyor arkadaşını düşmanın elinden kurtarıyordu.
                            Bu arada Kahraman Hür b. Yezid-i Riyah-i (r.a.)Recez okuyarak şöyle diyordu:

                            Doğrusu ben Hür’üm
                            Sizleri kılıçtan geçiririm.
                            Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
                            Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.


                            Hür’rüm atını hedef aldılar ve at aldığı darbeyle öldü. Hür piyade olarak savaşa devam etti. Düşman askerlerinden kırktan fazlasını öldürdükten sonra düşmanın piyade birliklerinden bir grubun saldırması sonucu ayakta duramayarak yere düştü. Bu sırada İmam Hüseyin (a.s.) dostlarından bir kaçı onlara saldırarak, can vermek üzere olan Hürr’ün bedenini katligahın ortasından çadırlara doğru getirip şehidlerin bulunduğu çadırın önüne bıraktılar. Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              [flash=200,200][/flash]
                              Her gün aşura! Her yer kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              115


                              İmam Hüseyin (a.s.) can vermekte olan Hür’rün yanına gelerek başını dizleri üstüne aldı ve yüzündeki kanla toprakları temizleyerek şöyle buyurdular: ‘’Ey Hür! Anne’nin adını hür koyduğu gibi gerçekten sen hem bu dünyada ve hem de ahirette hürsün.’’

                              Ve daha sonra İmam Ali b. İmam Hüseyin (a.s.) onun hakkında şu şiileri okudular:

                              ‘’Hürr-ü Riyahi ne de iyidii!
                              Mızraklarla çarpıştığında ne de sabırlıdır!
                              Hür ne iyidir İmam Hüseyin çağırda bulunduğunda
                              O zaman canıyla ne de fedakârlık edendir.
                              Ya Rabb’im! O’nu cennete misafir kıl.
                              Ve O’nu güzel hurilerle evlendir.’’


                              (Hür’ün, Habib’in şehid olmasından sonra ve öğle namazından önce şehid edilişi Taberi ve İbn-i Kesir’in nakline göredir. Bu konuda farklı nakillerde mevcuttur.)

                              İmam Hüseyin (a.s.) durarak ashabıyla öğle namazını kılmaya başladı. Zuheyr b. Kayn ve Said b. Abdullah-i Hanefi okların İmam Hüseyin (a.s.)’a isabet etmemesi için İmam Hüseyin (a.s.)’ın önünde durarak göğüslerini siper ettiler ve İmam Hüseyin (a.s.) namazı bitirince Said aldığı ağır ayaralar yüzünden yere yıkıldı ve şöyle ded.: ‘’Allah’ım! Âd ve Semud kavmini lanetlediğin gibi ahdini bozan bu insanları lanetle ve onlara azabını gönder. Allah’ım benim selamı Hz. Peygamber (s.a.v.)’ine ulaştır.’’ Daha sonra İmam Hüseyin (a.s.)’a bakarak dedi ki: ‘’Ey Resulullah (s.a.v.)’ın torunu sna karşı vazifemi yaptım mı?’’

                              İmam Hüseyin (a.s.): ‘’Evet, ey Said; Sen cennete gidiyorsun ve bir saat sonra biz de senin yanında olacağız. Benim selamını ceddim Hz. Resulullah (s.a.v.)’e ulaştır.’’

                              Daha sonra İmam Hüseyin (a.s.) yaranlarına hitaben şöyle buyurdular: ‘’Ey benim dostlarım! Cennet sizin karşınızdadır ve onun kapıları sizin yüzünüze açık, nehirleri akmakta olup meyveleri yetişmiştir. Hz. Resulullah (s.a.v.) ve Allah yolunun şehidleri sizi beklemekte ve sizin geleceğinizi birbirlerine müjdelemektedirler. Öyleyse Allah ve Resulullah (s.a.v.)’in devleti himaye edin. Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın Ehl-i Beyt’ini müdafaa edin. Allah sizleri affetsin.’’

                              Daha sonra İmam Hüseyin (a.s.)’ın sözleri bitmemişti ki Yezid b. Ma’kel, Bureyr b. Huzayr’e hitaben şöyle dedi: ‘’Ey Bureyr! Allah’ın size yaptıklarını nasıl değerlendiryorsun?’’

                              Bureyr: ‘’Allah’a andolsun ki O’ndan iyilikten başka bir şey görmedim. Beni hayır ve iyiliğe yöneltti; seni ise ve mahcup etti.’’

                              İbn-i Ma’kel: ‘’Yalan söylüyorsun, ey Bureyr’ Beni levzan’da birlikte hareket ettiğimizde mü’minlerin emirinin İmam Ali (a.s.) olduğunu söylediğini hatırlıyor musun?’’

                              Bureyr: ‘’Evet, öyle söyledim ve şimdi de o sözlerimi tekrarlıyor ve senin sapıklardan olduğunu şehadet veriyorum. Şimdi gel mübahele edelim ve Allah’ın lanetini yalanciların üzerine kılalım.’’

                              Ve daha sonra Yezid b. Ma’kel’le Bureyr b. Huzeyr ellerini kaldırırarak Allah’tan yalancıyı lanet ve helak etmesini istediler. Sonra savaşmaya başladılar. Çok geçmeden Bureyr’in kılıcı Yezid’in başına inerek orada kaldı. Bureyr kılıcını Yezid’in başından çıkarmaya çalıştığı esnada Rıza b. Munkiz-i Abdi adında birisi ona hücum etti. Bureyr bir müddet savaştıktan sonra onu yere vurarak göğsünün üstüne oturdu. Rıza b. Munkiz-i akrabalarını yardıma çağırdı. Ka’b b. Ömer Bureyr’i öldürmek istedi. Afif b. Zuheyr b. Ebi Ahmed ona seslenerek dedi ki: Yazıklar olsun sana! Kimi öldürmek istediğini biliyor musun? O Kufe mescidinin karilerinin büyüğü Bureyr’dir. Onu kendi haline bırak. Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                116

                                Ama Ka’b onun sözlerini önemsemedi ve Bureyr’in arkasına bir kılıç indirdi ve ikinci darbeyi Bureyr’in başına indirerek onu şehid etti.

                                Ka’b eşiyle karşılaştığında eşi onu kınayarak dedi ki: yazıklar olsun sana! Hz. Resulullah (s.a.v.)’in evladına kılıç çekiyor ve Kufe karilerinin büyüğünü mü öldürüyorsun?!... Allah’a andolsun bundan böyle seninle konuşmayacağım. Çünkü sen büyük bir cinayet işlemiş bulunmaktasın.

                                Hamzele b. Es’ad-i Şibami düşman ordusuna nasihat etmeye başladı ve konuşmasını şu sözlerle tamamladı: ‘’Ey insanlar! Ben sizin için Ahzab günü gibi azaplı bir günün ne Nûh, Âd ve Semud kavimlerinin başına gelenlerin sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum; birbirinizi kınayacağınız ve o zaman artık Allah’ın sizi affetmeyeceği günden korkuyorum. Bilin ki, Allah’ın saptırdığı kimseyi hiç kimse hidayet edemez, Ey insanlar İmam Hüseyin (a.s.)’i bırakın ve onu öldürmeyin, aksi durumda Allah sizi büyük bir azaba düçar edecektir.’’ Değerli araştırmacı Ehl-i arkadaşlarımıza şunu şöylemekte yarar görüyorum. Bu mesele ve konular hakkında daha sonra ki araştırmalarımızı hak imamları olan 12.ci İmam-ımız İmam Muhammed Mehdi (a.c.)’ın hayat serüveninide bu tür belaların alametlerini ayet ilkeleri doğrultusundan vermeye çalışacağız. Çünkü sahib’u zaman Mehdi (a.c.) zuhur sebeblerinden biride Hz. Muhammed (s.a.v.)’in İslam devletinin kurulmasındaki rolu ve İmam Hüseyin (a.s.) ve diğer hak imamlarımızın imtikamlarının alması için zuhurları gerçekleşecektir.

                                İmam Hüseyin (a.s.) Hanzele’nin sözlerini duyunca ona hayır dua ederek şöyle buyurdular; ‘’Allah sana rahmet etsin ey Hanzele. Onlar savaştan önce senin hak davetini reddederek kalkıp sana ve yaranına cevap verdiklerinde azabı hakettiler. Ama şimdi salih kardeşlerini öldürdüler; artık onların hallerinin nasıl olacağı bellidir.’’
                                Hanzele: ‘’Ey Resulullah (s.a.v.)’ın oğlu Doğru buyurdunuz; canım size feda olsun.’’

                                Daha sonra Hanzele meydana giderek şehid oluncaya kadar savaştı. Abis b. Ebi Şebib-i Şakiri, Şia’nın mehşur alim ve muhaddislerinden olan Şevzeb’e yaklaşarak şöyle dedi: ‘’Ey Şevzeb! Bu gün ne düşünüyorsun?’’
                                Şevzeb: ‘’Ne düşünmemi bekliyorsun. Öldürülünceye kadar Hz. Resulullah (s.a.v.)’in evladının emrinde savaşacağım.’’

                                Abis: ‘’Ben de senin hakkında böyle düşünüyorum. O halde şimdi İmam Hüseyin (a.s.)’ın huzuruna giderek izin iste ve savaşa git.’’ Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X