Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

    Zihicce: 18. Kasım: 24. Gadir-i Hum Bayramı!

    GADİR-İ HUM KLİBİ




    İslam Devletinin en Büyük Bayramlarından en Önemlisi:

    Hicri: 18 Zilhicce Gadir-i Hum... Bayram-ı

    Dünya literatüründe ve dünya devletlerin içinde en önemli bir yere ve değere sahip olan bayramlarından biri olan Gadir-i Hum bayramını tüm dünya, Müslümanların birlik ve beraberliğinde kutlamalarının zorun bir hale getirilmesi için dünyanın her yerinde mitingler halinde kutlaması gerekliliğinin günden konusu haline getirmek lazımdır.

    O’nun için de bu değerli bayramın neden ve niteliklerine az da olsa değinmemiz mecburi olacaktır. Gadir-i Hum bayramının Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın son veda hacc’ından gödükten sonra Gadir-i Hum denen yerde müslüman halk kitelesini toprayarak Maide Süresinin 67.ci ayet ilkelerinin zuhuri ile bağlantısı olarak kendi yerine İmam Ali (a.s.) mebusluğunu ilan etmişlerdir.

    Bu görev İslam devletinin imamet makamınında denk tutularak islam devletinin kurulmasında ki, rolu ve değerini sadece müslümanlara değil tüm dünya halklarınada bir mesaj olarak vurgulamışlardır...

    Müslümanlar veda haccı’nı Hz. Peygamber (s.a.v.) dört bir yandan kuşatmış ve aralarına almış bir durumda tamamladılar. Artık Hz. Resulullah (s.a.v.) Medine’ye dönecekti.

    Büyük hac kafilesi Gadir-i Hum denen yerin yakınındaki Rabığ adı ile anılan mıntıkaya varmıştı. Burada hacılar dağıllıp kendi şehirler ve mıntıka beldelerine döneceklerdi ki, dağılmadan önce bu ayet ilkeleri nazil oldu:

    ‘’Ey Rabbin tarafından sana indirilen mesajı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun elçisi olma görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur.’’ (Maide Süresi: 67.nci ayet ilkeleri.)

    Bu ilahî hitâp, son derece ömenli bir ilahî emir içeriyordu. Acaba Hz. Resulullah (s.a.v.) gerçekten de gerçekleştirilmiş olan görevinin gerçekleşmememiş olduğu bu ömenli tebliğin görevi ne olabilir di?...

    Çok sıcak bir gündü. Öyle ki, insan sıcağın aşırı şiddetinden dolayı başının ve ayaklarının üzerini örtmek zarunda kalıyorlardı. İşte böyle bir anda Hz. Peygamber (s.a.v.) geride kalanlar baş taraftakilere yetişsinler diye kafilelere durmalarını emretti. Maksadı hacılara ilahî emri okumak, onlara peygamberlik görevinin son duuyurunu iletmekti.

    Duyurunun bu mekânda ve bu şartlarda gerçekleşmesi ilahî bir hikmette dayanoyordu, Böylece bu duyuru, göçecek zaman boyunca ümmetin vicdanına yapışık ve hafızasında canlı bir şekilde kalacak ilahî risalei ve İslam devletinin ümmetini koruma altında tutacaktı...

    Hz. Peygamber (s.a.v.) büyük bir cemaatle namaz kıldıktan sonra deve eyerlerinin üst üstte yığılması ile kurulan minbere çıktı ve Allah’a hamd-ü sena ettikten sonra orada bulunan herkesin işitebildiği yüksek bir sesle şu konuşmayı yaptı:
    ‘’Ey insanlar yakında çağrılacağım ve o çağrıya icabet edeceğim (dünya’dan göçüp gideceğim).

    Ben sorumluyum sizde sorumlusunuz... Benim arkamdan iki değerli emanetime karşı nasıl davranacağınıza bakın... ‘’En büyük emanet Allah’ın kitabı’dır. İki emanetin öbürü ve küçüğü benim soyumdur.

    Lütfen ve her şeyden haberdar olan Allah bu ikisinin havuzumun başında benim yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklarını haber vermişlerdir...’’

    Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. İmam Ali (a.s.)’ın elini tuttu ve şöyle buyurdular: ‘’Ey insanlar mü’minler için kendilerinden önce gelen kimse kimdir? diye sordu.

    Dinliyenlerin: ‘’Allah ve Resul-ü daha iyi bilir’’ demeleri üzerine; Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘’Allah benim mevlam ve ben mü’minlerin mevlasıyım. Ben mü’minler için kendilerinden daha evla (onlar üzerinde yetki sahibi) kişiyim.

    Ben kimin önderi, velisi isem İmam Ali’de onun önderi ve velisidir...’’ ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.) bu son cümleyi üç kere üst üstte tekrarladı. Ardından şöyle buyurdu: ‘’Allah’ım kim ona dost olursa sende ona dost ol...

    Kim onun düşmanı olursa sen de ona düşman ol...’’ Bu sözlerin ardından şu ayet ilkeleri indi: ‘’Bugün sizin (yani İslam devletini) dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din (yani devlet olarak) İslam-ı seçtim razı oldum... (Mâide Süresi: 5.cni ayet ilkeleri)...

    Hemen arkasından Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. İmam Ali (a.s.) için bir çadır kurulmasını ve mü’minlerin akın akın bu çadıra önderi olarak teslimiyetlerini bildirmelerini emretti. Orada bulunanların hepsi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu emrini yerine getirdi. Allah bizleri Hz. Peygamber (s.a.v.) ve O’nun pak ve masum Ehl-i Beyt’nin yolundan ve imametinden ayırma...

    Tüm müslüman kardeşlerimin İslam sentezi felsefesi içinde oynanan oyunların daha iyi anlaya bilmeleri için lütfen burda verilen kiliplerin izlenmeleri kendi açılarından İslam Peygamber’inin vefatlarından sonra ki gerçeklerin öğrenmelerine neden olacaktır.

    Birinci kilipte Gadir-i Hum meselesinin açıklanması ikinci kilipte ise Hz Fatıma’ut Zehra Semavati Vel-Arz (a.s.)’ın Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatlarından takriben üç sonra ne şekilde şehit edildiğinin gerçeklerini göreçeklerdir.

    Değerli Müslüman kardeşlerim Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları sizlere ben cennet kapılarını açıyorum diye herhangi bir garanti vereceğim diye hiç bir zaman söz vermedi. Ve bu gibi bir saçmalıklada herhangi bir bağlantısıda olmayacak. Ama şu bir gerçektirki Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları size hak ve batıl doğrultusunda gerçekleri simgeleyecektir.

    Siz müslüman kardeşlerim cennet ehl-i olmak için her türlü çabayı harcamaktasınız. Ama bunun karşılığı olarak O’nun pak ve Masum olan Ehl-i Beyt’ini katl ederek mi? cennet-i düşünüyormusunuz. İşte burda büyük bir yanılgı içerisindesiniz. Burda hak ve batı’lın ne anlama geldiğini idrak edemiyorsunuz.

    Değerli canlar ve Erenler sizlerde iyi biliyorsunuz ki İslam tarihinde ve kuruluşunda Hz. Muhammed (s.a.v.)’en sonra Hz. İmam Ali (a.s.)’ın çok büyük bir rolu olmaktadır. Ve bir zat Kuran’ı Kerim’de Allah’u tealaâ’nın emri ile islam devletinin başına getirilmiştir.

    Ama ne yazıktır ki İslam ulameları tarafında bu haktan marum bırakılarak uzaklaştırılmış ve aynı zaman biriminden de hanımı olan Hz. Fatımat’uz Zehra Semavat-i Vel Arz şehid edilmiş daha sonra kendilerini ve daha sonralarıda evlatları katledilmiş bu yetmiyormuş gibi tarih boyunca evlatları olan Alevileri katl etmeye kendilerine bir marifet bilmişlerdir.

    O’nun içinde her müslüman vatandaşa düşen bu kilibi dinlemesi ve arkadaşlarına göndermeleri olacaktır. Zaten kilibin içeriği açıklamaktadır.

    Canlar, bu klipte “Gadir-i Hum” olayının resimlerle anlatımını, fon müziği eşliğinde kesintisiz olarak izleyebilirsiniz. (süre : 6dk.)

    Gadir-i Hum bayramı (18 zilhicce) tüm ehlibeyt dostlarına kutlu olsun.

    Allah (cc) bizlere hep ehlibeyt’in nurundan faydalanmayı nasip etsin. Allah (cc) Onların şefaatinden bizleri mahrum bırakmasın. Amin, velhamdülillahi rabbil alemin.


    Gerçekten cennet ehl-i olmak ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt muhabetinden faydalanmak istiyorsanız cennet’e gidine tek yol http://www. Kuranveehlibeyt.com

    Bu iki şart ve kural doğrultusundan başka cennet ehl-i olmak imkanı yoktur. Bunun dışında cenneti vad edenler yalan söylemiş olacaklardır.

    İmam Hüseyin (a.s.) için göz yaşı döken asla cehennem yüzü görmiyecektir. Bu hadis hakında Hz. Muhammed (s.a.v.)’den sayısız tüm Ehl-i Sünney kaynak kitablarında sahi hadis olarak bulunmaktadır. Örnek olarak verirsek Aişe hatun bunun kanıtıdır.

    Tüm Müslüman kardeşlerimin bu kilip üzerinde Eh-i Beyt üzerine hazırlanmış deyişlere ve Müharrem matemlerine ulaşabilir ve yorum yazabilirler. Bu Gadir-i Hum kilibini hem dinleyip yorumlayın ve hemde arkadaşlarınıza ulaşmasını sağlayın. Çünkü Gadir-i Hum olayı İmam Ali (a.s.)’ın ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’den sonra İslam devletinin makamına getirilmiş en gerçek ve doğru delildir. Yazan. imam Dikmen




    Yorum


      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.): 635

      B- Şeyh Tusi El- Gaybet sayfa. 228.)

      Abdullah b. Şerik, El- Amiri olarak tanınan kimsedir. O Hz. İmam Zeynel Abidin (Seccad) (a.s.) ve Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s.)’dan rivayet ediyor.

      Onun Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’i da görerek vasıta olmaksızın hadis almış olması da uzak bir ihtimal değildir. Bazıları onu Hz. İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın ashabından da saymıştır.)

      Bu konu ve meseleler hakında az da olsa Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları İmam Muhammed Mehdi (a.c.)’nin imamet ve zuhurları hakkında kısa bir çalışma yapmak zorunda kalacaktır.

      Umarım burda sorulan sorularınızın bir nebzede olsa sorulan soruların cevablarını vermiş olacağız. Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.): 636

        İmameti Hakkındaki Gerçeklerin Oluşması Konumu: 1

        Ehl-i Beyt hak imamlarının on birincisi, Abbasi halife Mu’temid’in verdiği zehir sonucu yirmi sekiz yaşında şehid olunda Hz. İmam Muhammed Mehdi (a.c.) beş yaşındaydı. (Zindigi-yi İmam Hasan Asker’î (a.s.) sayfa. 383.)

        Hz. İmam Mehdi (a.c.) küçük yaşta imamet makamına geeçmesinin, Ehl-i Beyt İmamlarına lütfedilen ilahî mucize ve olağan üstü şeyler gözönünde bulundurulduğunda şaşırtıcı ve şüphe edilecek bir durum olmadığı görülür.

        Kaldı ki, tarihte yaşanan apaçık gerçek örnekleri herkes tarafından kabul edilmektedir Buna örneğin: Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yahya (a.s.) hakkında şöyle buyrulmaktadır:

        ‘’Ve ona çocuk iken pergamberlik ve hakimiyet verdir.’’ (Meryem süresi. 12.nci ayet ilkeleri doğrultusundan.)

        Buna karşılık yine Hz. İsa (a.s.)’lar beşikte şu sözlerle konuştuğu gerçeğini göz önüne sermektedirler.

        ‘’Çocuk: Ben Allah’ın kuluyum, dedi, (O) bana kitabı verdi, beni peygamber yaptı.’’ (Meryem Süresi. 30.ncü ayet ilkeleri.)
        Sahib-i Zamam İmam Muhammed Mehdi (a.c.)’nin zuhurları hakkında ki, düşünceleri O’nun iki zaman ve konum şeklinde yer alacağı bunun en önemli belirtilerinin Gaybet-i Suğra yani (küçük) gaybet döneminin olduğunu üzerinden de durmuşlardır.

        Hz. Mehdi (a.c.)’nin düşmanlardan ve mühaliflerden gizli kalmasını gerektiren nedenler de onun gaybete çekilmesi zorunluğunu getirmiştir.

        Bize aktarılan rivayetlerden de Hz. İmam Mehdi (a.c.) Hz. Musa (a.s.)’ya benzetilmiştir. (Muntehabu’l- Eser, sayfa. 301.)’da anlatılıdğı gibi Fravun, Hz. Musa (a.s.)’ı ortadan kaldırmak için o dönemde bütün hamile kadınları ve süt emen çocukları kılıçtan geçirip, yeni doğan bebekleri bile gözünü kırpmadan öldürtüyorlardı. Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.): 637

          İmameti Hakkındaki Gerçeklerin Oluşması Konumu: 2

          Bu durum ise Abbasîler de gaspla ulaştıkları hükümeti korumak ve zalimleri yok edecek kişi olarak tanıtılan son vasinin doğumunu engellemek için her türlü cinayetten çekinmezzlerdi.

          Bu vahşetler Hicrî 260 yılında Sahib-i Zaman Mehdi (a.c.) odasından çıkıp amcası Cafer-i Kezzab-ı kenara itti ve değerli babası hak imam-i İmam Hasan Asker-i (a.s.)’ın cenaze namazı kıldı. Aslında bu imametin ilâhî anlamına geliyordu. Abbasî hükümeti komployla imam-ı şehid etmeyi plânladı.

          Allah’u Teala mutlak gücüyle bu son hüccetini düşmanların komplolarından korumak ve öldürülmesini engellemek için imametinin başından itibaren onu gaybet perdesinin ardına almış oldu.

          ‘’Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler yani (faşistler) hoşlanmasa da Allah, nurunu tamamlayacaktır.’’ (Saff Süresinin 8.nci ayet ilkeleri)

          Bu durum karşısında Abbasî zinakarları boş durmayıp yalan haber yaymaya ve iftiralar atmaya başlamış ve uydurma hadisleri üreterek uydurma bodrum olaylarının hazırlığına girmişlerdir bile...

          Semarra şehrinde, İmam Hadî Naki (a.s.) ve İmam Hasan Asker-i (a.s.)’nın türbelerinin yanında bu iki hak İmamları Sahib-i Zaman İmam Muhammed Mehdi (a.c.) namaz kıldığı yer olarak kutsanan bir bodrum var.

          Ama ne yazık ki, Sünnî yazar ve tarihçiler eserlerinde Hz. Mehdi (a.c.) o bodrumda gaybete çekildiğini kaydetmiş ve Şîîleri İmamnın o bodrumdan zuhur etmesini beklemekle eleştirmiş ve alay etmişlerdir.

          (Bu garazlı kişilerden bazıları şunlardır: Suveydî, İbn-i Hacer, İbn-i Teymiyye, Abdullah-i Fuseymî. bk. Hayat-i İmam Mehdi (a.c.), Kureyşî.) Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.): 638

            İmameti Hakkındaki Gerçeklerin Oluşması Konumu: 3

            Bu saygısızlığa karşı Şia uleması kanıtla bu mesnetsiz ve iftiraları katı bir dille reddetmişlerdir. Burada Allame Eminî’nin ‘’el- Gadir’’ adlı kitabında buna vermiş olduğu cevabı zikretmekle yetineceğiz şimdilik:

            ...’’Ve bodrum iftirasına gelince; bu da daha çirkin bir iftiradır... Şia esasen Hz. Mehdi (a.c.)’nin bodrum’da gaybete çekildiğini kabul etmez.

            Ne onlar İmam-ı zaman (a.c.) gayıp etmişler ve ne de o Masum İmam Mehdi (a.c.) bodrum’da zuhur edecektir; Şia rivayetlerin yardımıyla onun Mekke-i Muazzama’dan ve Kâbe’den zuhur edeceğine inanır; hiç kimse bodrum olayına inanmaz...

            Keşke bodrum hikayesini uyduranlar, durumun anlaşılmaması ve rezil olmamaları için bu açık yalanda hepsi bir tek şeyi savunsalardı ve biri bu bodrumun Hille’de diğeri Bağdat’ta ve başka biri Samerra’da olduğunu ve ayrı biri de nerede olduğundan haberi olmadığını söylemeseydi!...’’ (el- Gadir, cild. 3, sayfa. 309.)

            10- Abdullah b. Şerik’ten şöyle rivayet edildiğini nakletmişlerdir: ‘’Hz. İmam Hüseyin (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in mescidinde toplanmış olan bir grup, Beni Ümeyye’nin yanından geçtiğinde’’ onlara hitap ederek şöyle dediklerini kaydederler:

            ‘’Allah’u Teala benim neslimden olan bir kişiye meb’us kılıp, o sizden binlercenizi öldürmedikçe dünya sona ermiyecektir.’’
            Ve Ravi şöyle devam etmekrtedir:

            Ben o hazrete ‘’Sana feda olayım, bunlar falancaların çocuklarıdır, sayıları o kadar değildir’’ dedim. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s.) ‘’yazıklar olsun sana o zaman bir kişinin neslinden falan kadar tğreyecektir.

            Ayrıca bir kavmi seven de onlardandır’’ dedi. (Suyuti’nin El- Cami-üs Sağır adlı kitabının hamişinde basılan Kenz-ül Hedaik cild. 2, sayfa. 128 ve El- Mehdi’yyül- Mev’ud cild. 1, sayfa. 116.)

            Evet Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızda saydığımız bu devrim kıyam boyutu ve yönlerin hepsi veya çoğu alim, mütefekkir ve araştırmacıların ilgisini çekmiş ve bu hususlarda sayısısız kitaplar yazılmışlar ve bunların üzerine hutbeler irtişatetmişlerdir. Yazan. imam Dikmen


            Yorum


              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.): 639

              İmameti Hakkındaki Gerçeklerin Oluşması Konumu: 4

              Ve yine ister bu araştırmalarımızın gerçek devrim kıyam boyutları teferruatıyla ele almasa da kendi çaplarında önemli ve bu büyük insani ve İslam devletinin temel hareket ve kültür hazinesi konumundadırlar.

              Ama burada inkar edilip gerçekler ardı edilen, hakkıyla inayet gösterilmeyen, bir boyut daha vardır. Halbuki bu boyutun gerçek yönü oluşturan kanlı kerbela devrim kıyamının İmam Hüseyin (a.s.)’ın kıyamda önemli bir yeri insanlara verdiği dersler bağlamında da yüce bir makamlarınınbulunmasıdır.

              Bu boyutun insan fıtratının temel kıyamın ahlakî boyutlarındandır. Bu kıyamın sahibi, yardımcıları ve tüm tabileri de tarih boyunca bununla tanınmış olmaları da netice olarak büyük bir devrimdir.

              Evet burda İmam Hüseyin (a.s.)’ın yukarda söylemiş oldukları benim neslimden bir evladımın gelip bunların sonunu getireceği gerçeğini biraz daha irdelemeye çalışalım.

              Bu gelecek hak imamlarımızın sonucusu Sahib-i Zaman Muhammed Mehdi (a.c.)’den başkaları olmadıkları ve bunun küçük gaybetten sonra belli bir zaman zarfından sonra ravilerinin müslüman ulemaları ile irtibatlar kuracak ve ondan sonra da büyük gaybetleri başlıyacaktır.

              Bunun hakkında bize ihtikal etmiş gerçek ve sahih kaynaklarında eşiğinde özel sefillerin olduğu gerçeğini göz ardı etmiyeceğiz.

              Gaybet-i Süğra yani (küçük gaybet) dönemi hicri 329 yılına kadar sürdü. (Muntahabu’l- Eser, sayfa. 358.) Hz. Mehdi (a.c.) her ne kadar 69 yıl boyunca düşmanlardan gizli yaşadı ise de yarenleri yani (Şia’ları) ve samimi ashabından dört kişi ile sürekli onunla bağlantı içerisindeydiler.

              Biz konu ve mesele hakkında Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızda da belirli bir çalışma yapmış gereken detaylı meseleler hakkında belgeleri sunmuştuk. Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.): 640

                İmameti Hakkındaki Gerçeklerin Oluşması Konumu: 5

                Ama yine de bu mesele ve konu hakkında az da olsa biraz daha durmayı ve azda olsa biraz daha bu meseleyi İmam Hüseyin (a.s.)’ın dillinde değerlendirmeye çalışacağız; halkın sorun ve problemleri ona sunuluyor ve İmam’ın da cevapı halka ulaştırılıyor konumunu ele alacağız. O’nun Özel sefirler sırasıyla anmaya çalışacağız:

                1- Osman b. Said-i Amrî: On bir yaşından beri İmam Hâdiy’le (a.s.) ile birlikte idi. Mütevekkil-i Abbasî ve diğer zalim Abbasî yöneticilerin zulüm ve baskılarının zirveye tırmandığı dönemde yağ satıcısı görünümünde öğretileri Şiilere ulaştırmada çok büyük bir rol ifâ etmiştir.

                Daha önce ki, iki İmamın naibi olan Osman b. Said-i Amirî Hz. Mehdi (a.c.)’nin ilk özel sefiri tanıtıldı. O, hicrî 300 yılında vefat etti ve Bağdat’ta defnedildi. (Hayatu’l- İmam Mehdi (a.c.) Kureyşî, sayfa. 121- 123; Biharu’l- Envar, cild. 51, sayfa. 344.)

                2- Muhammed b. Osman b. Amrî: Babasının vefatından sonra, Hz. Mehdi (a.c.)’nin naibi olma iftiharını elde etmiştir. O, fıkıh ve hadis konusunda birkaç kitap yazmış, birkaç defa imam Mehdi (a.c.) tarafından teyid edilmiş ve Hz. İmam Muhammed Mehdi (a.c.) onun hakkında, ‘’O, benim yanımda güvenilir bir kişidir; onun yazdığı benim yazdığımdır.’’ diye buyurmuşlardır. (Tenkihu’l- Mekal, cild. 3, sayfa. 149.)

                Muhammad b. Osman, hicri 305 yılında, cemaziyülevvel ayının sonunda vefat etmiştir. Daha sonra ki araştırmalarımızda bu mühtebir değerleri hakkında geniş bilgi vermeye çalışacağız. Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.): 641

                  İmameti Hakkındaki Gerçeklerin Oluşması Konumu: 6

                  3- Hüseyin b. Ruh-i Nevbahtî: Muhammed b. Osman, vefatlarından bir süre önce Hz. Mehdi (a.c.)’nin emriyle onun İmam’ın sefiri ve naibi olduğunu ilân etti. O, ulemanın ileri gelenlerinden olup fazilet ve takvayla meşhurdur.

                  Ondan aktarılan münazaralar, güçlü ruhunu ve geniş ilmini göstermektedir. O öyle bir irade ve direnişe sahiptir ki, o döneminin alimlerinden birisi onun hakkında şöyle rivayet etmektedirler:

                  ‘’Düşman onu lime lime doğrasa bile, o zamanın imam Mehdi (a.c.)’yi onlara göstermez. (Merakidu’l- Mearif, cild. 1, sayfa. 25.)

                  Hüseyin b. Ruh-i Nevbahtî, 21 yıl özel sefirlik görevini yapmış, hicrî 326 yılında vefat etmişlerdir ve Bağdat’ta toprağa verilmiştir. (Muntehabu’l- Eser, sayfa. 393.)

                  4- Ali b. Muhammed Semerî: O’nun makamının yüceliğini ifade etmek için şu hususlar yeterli olacaktır ki, yaşadığı dönemde ilim ve takvada yüce makamlara erişmiş şahşiyetler ve ‘’el-Kâfî’’ kitabının yazarı ‘’Muhammed b. Yakub Kuleynî’’ gibi büyük yazarlar olmasına rağmen o Hz. Mehdi (a.c.)’nin özel sefiri olma şerefine ulaşmıştır.

                  Ölümünden altı gün önce Hz. Mehdi (a.c.) bir mektupla onun öleceğini ve gaybet-i kübra yani (büyük gaybet) döneminin başlıyacağını halka baçıklamalarını istemişlerdir. (Biharu’l- Envar, cild. 51, sayfa. 361.)

                  Ali b. Muhammed-i Semerî hicrî 329 yılında, Şaban ayının on beşinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuşlardır. (age. Sayfa. 360.)
                  Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak biz şimdi bu değerli konu ve meseleler hakkında detaylı ve geniş bir çalışma yapmıyacağız, çünkü daha sonra ki araştırmalarımızda Hz. Mehdi (a.c.)’nin hayat serüveninde küçük gaybet ve büyük gaybet hakkında İslam hukuk ve kanunsal açılarıyla İslam-i fıkıh konularını ele alacağız. Yazan. imam Dikmen


                  Yorum


                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.): 642

                    İmameti Hakkındaki Gerçeklerin Oluşması Konumu: 7

                    O zaman zarfında bu bahsedilen meselelerin üzerinde ve bu hususi bu gibi önemli olan İslam-i tarihi araştırmalar bölümünde ele alarak onun büyük gaybet zuhürları hakkında fikir ve görüşlerimizi açıklamaya çalışacağız.

                    Gaybet-i Kübra yani (Büyük Gaybet) Dönemi ile ilgili konularımızın bir özetlenmesi konumundaki başlıca nedenleri:
                    Altmış dokuz yıl süren gaybet-i suğra dönemi, geçmiş ve gaybet-i kübra dönemi için bir başlangıç tarihi ve halkıda buna tahammül etmeye hazırlamak için küçük bir süreç başlama dönüm noktası olmuştur.

                    Bu gün itibariyle yaklaşık on bir asıra varan bu büyük gaybet dönemi bir kaç açıdan ilk gaybet döneminden farklıdır:

                    1- zaman ve mekan itibarı ile ondan çok uzundur.

                    2- Bu dönemde hiç kimse Hz. Mehdi (a.c.)’nin özel sefiri unvanıyla bağlantı içerisinde olmamıştır.

                    3- Gaybet-i (Kübra) döneminde, özellikleri İmam Cafer Sadık (a.s.) ve İmam Hasan Askerî (a.s.) ve İmam Mehdi (a.c.)’nin
                    buyruklarında belirtilen tüm şartlara sahip olan fakihler (bk. Vesailu’s-Şia, ‘’kaza’’ kitabı ve İmam Humeyni’nin (r.a.) ‘’Velayet-i Fakih’’ ve ‘’Bey’’ kitabı.) İmam Mehdi (a.c.)’nin genel naipleri olarak İslâm hükümetini üstlenirler; İslâm-i ve Müslümanları savunma ilahî hüküm ve kanunları uygulama, Müslümanların bütün içmai ve iktisadi işleri onların üzerine bırakılmıştır. (Buna ‘’velayet-ü fakih’’ denir.

                    4- Bu gaybet döneminin son bulması, halkın hazırlanmasına ve dünyada evrensel bir İslam devletinin hukuksal hakimiyeti için gerekli zemin ve şartların oluşmasına bağlıdır.

                    5- Bu gaybet süresinin Allah’u Teala dışında hiç kimse bilmez; gaybet süresi hiçbir hadiste belirtilmemiştir, zuhur zamanını belirleyenle (ki bu durumda gaybet dönemini de belirlemiş olurlar) yalancı ve iftiracı sayılmışlardır. (Muntehabu’l- Eser, sayfa. 400.) Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.): 643

                      Kısım: 2. Konumu: 1

                      Bu kısım konumda ise Hz. Mehdi (a.c.)’nin Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.)’ın pak ve masum neslinden oluşlarının ispatı olacaktır.

                      Gerçi biz bu mesele ve konular hakkında ister Ehl-i Sünnet alimleri olsun ve isterse Şia alim mütebir kaynak ve belgelerinden olsun müslümanlar için fazla bir fikir ayırımın olmadığını biliyoruz.

                      O’nun içinde burda verilen belgelerin yine yüz de doksan dokuzun Ehl-i Sünnet vel camaat müslüman kardeşlerimizin tarih kitapları ile belgelenmiş olacaktır.

                      Hz. Mehdi (a.c.)’nin Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.)’ın neslinden oluşu gerçekleri ise burda anılan kaynaklarla mütebirdir.

                      11- Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’dan şöyle viyate olunmuştur ki: ‘’Ben Hz. Resulullah (s.a.v.)’den: ‘’Mehdi Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.)’ın neslindendir’’ şöylemişlerdir. (El- Burhan sayfa. 94. )

                      Evet Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmaları yukarda da belirttiğimiz gibi Sahib-i Zaman Mehdi (a.c.)’nin Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.)’ın neslinden olmasını bazı yönlerin insan üstü olağan mücizelerin bulunması gerektirdiğinin burda sıralamaya çalışacağız inşallah...

                      Gaybetin Hikmenlerinden belli başlı bazılarının doğa üstü bir kabiliyete mecburen sahib olma şartlarının olduğu kurallar.
                      Hz. Mehdi (a.c.)’nin neden gaybet perdesi ardında gizli olduğu Allah’u Teala’nın hikmet üzere olan iradesine bağlı olup varlık âleminin akıl ermez sırlardan oluşması mecburiyeti vardır.

                      (İmam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyurdukları nakledilir: ‘’Allah’u Teala’nın hikmet sahibi olduğunu bildikten sonra onun bütün fiil ve buyruklarının nedenini bilmesek bile hikmet üzere olduğunu tasdik ederiz.’’ (Kemalu’d- Din, cild. 2, sayfa. 482.)

                      Buna rağmen sahih hadislerde gaybetin hikmetleri olarak sayılan, gaybetin bazı etkenlerine işaret ederek insanların uyanmasına, ibret almasına ve bir çare bulmasına neden olacaklardır. Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.): 644

                        1- İlahi Kanun ve sünnet Konumu: 1

                        İmam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyrmaktadırlar:

                        ‘’Peygamberlerin gaybetleri konusunda vuku bulan bütün sünnetler Ehl-i Beyt’in Kâimi (Hz. Mehdi (a.c.) hakkında da vuku bulacaktır.’’ (age, sayfa. 345.)

                        2- İmam Mehdi (a.c.)’nin canını korumak ve öldürülmesinden endişelenmesi konusunda dikkatlı olması gerekmektedir:
                        ‘’İmam Mehdi (a.c.)’ın öldürülmesi gerçekten mesajının yok olması, İslam-i Kanun ve hukukların Kur’an’ı dünyada hakim kılmak doğrultusundaki görevinin tamamlanması demektir.’’

                        İmam Cafer Sadık (a.s.) gaybet nedeniyle ilgili bir sorulan soruya da şöyle bir cevap vermişlerdir: ‘’Öldürülmekten endişeleniyor.’’ (age, sayfa. 481.)

                        3- Dünyanın İslâm’ın kanun ve hukuk hükümetiyle idaresini kabullenmeye hazırlanması ve müstekbirlerin sultasından yani (emperyalist ve faşist idarelerinin buyundurluklar şeklinden kurtulması) yok olması:


                        Hz. Mehdi (a.c.) şöyle buyurdukları nakledilmiştir:

                        ‘’Ben, zuhur döneminde, hiçbir tağutun biatı üzerimde olmadığı bir halde kıyam edeceğim.’’ (Muntehabu’l- Eser, sayfa. 267.)

                        4- Halkı imtihana tâbi tutulma konumun zorunluğu:

                        Aslına bakılırsa bu mesele ve konunun çok önemli olduğu ve sadece müslümanların değil dünya üzerinde yaşayan tüm insanların mesele ve konuları ile ilgidir.

                        Ama bizim şu an yapmış olduğumuz meselenin dışında olduğundan dolayı bu mesele üzerinde durmayacağız. Ama Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak daha sonraki çalışmalarımızda bu önemli mesele hakkında özel bir çalışma yapacağız inşallah.

                        Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın şöyle buyurdukları nakledilmetedir:

                        ‘’Mehdi (a.c.)’nin gaybeti döneminde Allah’u Teala’nın, kalbini imanla sınadığı kimse dışında hiç kimse onun imamaetine inanç konusunda sebat göstermeyecektir.’’ (a.g.e. sayfa. 101.) Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.): 645

                          1- İlahi Kanun ve sünnet Konumu: 2

                          5- İnsanların günahları yani (suçları) ve hazırlıklı olmayışları konusunda ki konumu:

                          Hz. Mehdi (a.c.) kendisini bulutlar arkasında kalan güneşe benzemektedir. (İhticac, sayfa. 263; Biharu’l- Envar, cild. 52, sayfa. 92.)

                          Bu mesele hakkında Hz. Mehdi (a.c.) varlığı, etrafına nur saçan ve feyiz veren bir güneş gibiyse, onu örten bulutlarda ve halkın kadir- kıymet bilmeyişinden başka ne olabilir ki?...

                          Bu meselenin detaylarına inilmesine gerektiğinin altını çizerek biraz daha irdelenmesine ve Hz. İmam Mehdi (a.c.)’nin gaybetin özelliklerine de yer verilmesi hakkındaki düşüncemin doğru olduğuna inanmaktayım.

                          İmam Mehdi (a.c.)’nin gaybetinin ne gibi özelliklere sahip olduğu hakkında düşüncelerimiz Ehl-i Beyt imamlarımızın nakletmiş oldukları bazı hadislerden de açıklamışlardır;

                          fakat bu hadislerden nasıl gaybet ettiğine dair açık ve net bir şey çıkarmak mümkün değildir. Dolayısıyla aşağıda söz konusu edilenler bu özelliklerden sadece bazılarını oluşturmaktadır:

                          1- Tıpkı bulutlar arkasında gizlenen güneş gibi ne anlama geldiği her insanın anlayacağı gibi düşünülmemelidir.
                          Bulutlar güneşin yüzünü örttüğü zaman insanlar güneşten nasıl yararlanıyorlarsa ondan da öyle bir şekilde yararlanacaklardır ki bir yağmur bekleme hissi gibi’dir. (Yenabiu’l- Mevedde, sayfa. 477.)

                          2- Halk onu görür fakat idrak edip tanıyamaz.

                          Allah’u Teala onunla insanlar arasına bir örtü çeker; onlar onu görürler, fakat tanımazlar. (Kemalu’d- Din, cild. 2, sayfa. 351.)

                          3- Her yıl hacc töreninde bulunur Arafat ve Mine’de ‘’Müminlerin dualarına amin der’’ fakat hacca giden insanları buna anlamaları mümkün değildir.

                          Çünkü Allah’u Teala’nın hukuksal kanunları gereğince onun kanunlarını temsil eden her hukuku yöneden ya bir peygamberin insanlar topluluklarının içerisinde bulunma zorunluklarının olması ve peygamberlerin varisleri yani (masum imam)’ların bulunma zorunluğunu olduğu kanıtların olması.

                          Bu konu ve mesele hakkında Hz. Muhammed (s.a.v.) hac’a katılmayıp yerine bir sahabe’nin kendi istediği ile Hz. Muhammed (s.a.v.)’den izin alması ve yola çıkması ondan sonra Cebrail (a.s.)’ın Hz. Muhammed (s.a.v.) nazil olup hac kabilesinin başına İmam Ali (a.s.)’ın geçme zorunluğunun olduğunu ve Hz. Muhmmed (s.a.v.)’in İmam Ali (a.s.)’ı görevlendirip göndermesi ve Ebu Bekr-i kabilenin başkanlığından alınması örneğinde olduğu gibi. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.): 646

                            1- İlahi Kanun ve sünnet Konumu: 3

                            O, her yıl hac törenlerinde hazır olur; Arafat’ta müminlerin duası için amin söyler. (Muntehabu’l- Eser, sayfa. 277.)

                            4- O her ne kadar insanların gözlerinn gizli olsa da anısı onların kalblerinden gitmez. Mümin olan müslümanlarda onu görseler bile bunu açığa vuramazlar. O’nun izni olması lazım.

                            O, ortalık sakinken halktan gayıp olsa da hiçbir zaman insanların yani peygamber evlatlarından ve samimi şia mümin alimlerden uzak durmaz. (a.g.e. sayfa. 272.)

                            5- Ona gönül verenlerden bir çoğu onu görme kabiliyetine ve takvasına şerefine nail olmuşlardır. (Biharu’l- Envar, Necmu’s-Sakib Cennetu’l- Me’va, Daru’s- Selam ve Akberiyyu’l- Hisan gibi kitaplarda Hz. Mehdi (a.c.) görenlerden yüzlerce kıssa kaydedilmiştir.)

                            6- Belli bir yeri yoktur; daha fazla çöllerde ve şehirlerde ve şehir çevrelerinde yaşadığını naklederler.

                            7- O, zalimlerin evlerinden uzak bir nokta da tanınmadan, diğer insanlar gibi belli bir ev de yaşar ve diğer insanlar gibi yemek ve elbise ve dinlenmeye ihtiyaç duyar; eşi ve çocukları da var denilmektedir.

                            8- Halkın meclislerine katılır, onların sergilerinin üzerine ayağını basar, sokak ve pazarlarında gezer.

                            9- Bazen ilahî hikmet bir yerde olmasını, fakat diğerleri tarafından görülmemesini gerektirir bu mesele hakkında İmamımız Hz. İmam Rıza (a.s.) şöyle buyurmaktadırlar:

                            ‘’O’nun cismi görülmez.’’ (Biharu’l- Envar, cild. 51, sayfa. 33.)

                            İmam Cafer Sadık (a.s.)’da şöyle buyurmaktadırlar:

                            ‘’O’nun özü sizden gizlidir.’’ (a.g.e, sayfa. 32.)

                            Bazense hikmet gereği bir yer de görülür, fakat tanınmaz:

                            ‘’Muhammed b. Osman Amrî (r.a.)’’ şöyle der:

                            ‘’O, insanları görür ve tanır; insanlar ise onu görürler fakat tanıyamazlar.’’ (Biharu’l- Envar, cild. 51, sayfa. 350.) Burdan da anlaşıldığı gibi Kur’an’da Hz. İsa (a.s.)’ın göğe çekildiğinin bashedildiği ve fakat Hz. İsa (a.s.)’ın bizin dünyamızda yani (içimiz de yaşadığı ) gerçeğini kabul ettikleri gibi benzerliğidir.

                            Hz. İmam Mehdi (a.c.)’nin kısa da olsa onun hakkında ve onun özelliklerine göre o’nun Ahlâk-ı değerine değinmeye ve daha sonra ki Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızda İmam Mehdi (a.c.)’nin hayat serüvenine değineceğimize söyleye bilirim.

                            Hz. İmam Mehdi (a.c.)’nin bütün ilâhî peygamberlerin ve Allah’ın değerli velilerinin mirasçı olduğundan bütün kemal ve cemal sıfatlarına sahiptir.

                            O, Hz. Resulullah (s.a.v.)’in sahip olduğu yüce ahlâkın, Emirü’l- Müminin Hz. İmam Ali (a.s.) insanı hayrete düşüren özelliklerinin Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-i Vel Arz (a.s.)’nın ve onun tertemiz evlatlarının ahlâkî erdemlerinin ve faziletlerinin tecellisidir.

                            Bu özelliklerden bazılarına işaret etdilmesi onu izleyip onunla aynı yönde hareket etmek için bir başlangıç noktası olabilir. Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.): 647

                              Bu Konu ve Mesele Hakkında Detaylı Geniş Bilgi Konumu: 1

                              Emriü’l- Müminin İmam Ali (a.s.) O’nun hakkında bu özel ifade icra etmekte ve şöyle buyurmaktadırlar:

                              ‘’O, sizin en bigilinizdir.’’ (Gaybet-i Nu’manî, Muntehabu’l- Eser, sayfa. 309.)

                              İmam Muhammed Bâkır (a.s.) İmam Medhi (a.c.) hakkında şöyle buyurduklarını naklederler: ‘’Bitkiler güzel bir şekilde yerden bittiği gibi Allah’ın Kitabı ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine bilgi de bizim Mehdimizin kalbinde biter.

                              O hâlde kim onu görürse desin ki: ‘’Selam olsun size! Ey rahmet ve nübüvvet ehl-i Beyt’i ve ey ilim hazinesi ve risalet mekânı.’’ (Kemalu’d- Din, Muntehabu’l- Eser, sayfa. 309.)

                              O’nun Züht konumu ve dünyayı önemsememek olduğunu konumu hakkında ‘’İmam Rıza (a.s.) mevlamız’’ şöyle buyurmaktadırlar:

                              ‘’Kâim’in yani (Mehdi a.c.)nin elbisesi ancak sert bir elbise ve yemeği kuru bir yiyecektir.’’ (Gaybet-i Nu’manî, Muntehabu’l- Eser, sayfa. 307.)

                              Bu devrim kıyam meselenin açıklığa kavuşması için geçmişte ve günümüzde vuku bulan devrimlerin akış seyirlerinerine kısaca da olsa bakmak gerekir düşüncesindeyim.

                              Dünya üzerinde oluşan devletleş şekillerinde yani özellikle devrim mücadeleelrinin bir İnkılab şekline ve hatta çoğunlukla insanî bir hedef taşımış ve kutsal bir takım değerleri yüceltmek istemiştir.

                              Bunlarında içinde örnek olarak verebileceğimiz insanların boyundurluk ve baskıcı oluşumlarını oluşturan zillet ve kulluktan kurtarılması, insanların zulüm ve baskıdan özgürlüklerine ermesi, ve oluşması gerektiren cemaatın fesat ve bozulmaktan kurtarılması, ahlakî ve medenî gerilemeden korunması hukuku ve sosyal adalet, huzur dolu bir hayat, adil bir düzen, temiz bir yaşayış. Ama bütün bu değerler savaş esnasında unutulmuştur.

                              Yapılanma konumununda ki yapılmış savaşların adalet ve hukuk görmezlikten gelinmiştir. Tüm hukuk ve kanunlar ayaklar altına alınmıştır. Bütün bunlar, henüz doğru dürüst zafere dahi erilmeden ve tam olarak işbaşına geçilmeden tekrar kölelik devrine geçilmiştir ki bunların örnekler sayısızcadır.

                              Bu devrimlerin gerçekleşmesinde emeği geçen atalarının kendi evlatlarına dahi en kötü muameleyi reva görmektedir. Nerde kaldı ki düşmanlara ve muhaliflerine. Buradan mezkur devrim ve kıyam rehberliğinin bozuk olduğu ve sapık bir kişilik taşıdığı anlaşılmaktadır.

                              Böyle olunca da hedef ve vesileler ile amel ve sloganlar arasında derin bir uçurumun olduğu anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bu, dünyadaki tüm beşeri yani insan istediği düşüncelerin boyup olup asıl özellikerlini birbir kaybetmiştir.. Bunun aksi oldukça az ve de sınırlı ortamlarda görülmüştür. Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.): 648

                                Bu Konu ve Mesele Hakkında Detaylı Geniş Bilgi Konumu: 2

                                O’nun içinde bu adaletsizliğin devrimleri açılarında insan hak ve özgürliklerine tamamıyla kavuşa bilmelerinin temel amaçlarındaki ilahi bir kıyam devriminin gerçekleşmesi için ilah gücün varlığı yani (Allah’u Teala)’nın müdaafanın şartlığı gerekliliğini şart görmüştür.

                                O’nun için de hak imamlarımızın İmam Muhammed Bâkır (a.s.)’ın Hz. İmam Mehdi (a.c.)’nin hakkında şöyle buyurmuşlardır:
                                ‘’O, ister iyi olsunlar, ister zalim olsunlar, Allah kulları arasında adaletle davranacaktır.’’ (Muntehabu’l- Eser, sayfa. 310.)

                                Burda bir noktanın üzerinde durmak istediğimi açıklarken bunun boş olmadığının kanıtlarını vurgulamak istiyorum. Olabilir ki sizlerin Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarını dile getirip gündem konususu meselesine dönüştüren şahsiyet düşüncesine katılmayabilirsiniz.

                                Burda bahsedilmiş kişinin fikir ve düşünce tarzının doğru veya yanlış olması değildir. Asıl konu ve mesele olan gerçek şey her insanın kabulleneceği belge ve kaynaklarının belirtmiş olduğu İslam tarih serüveinin gerçek olmasıdır.

                                Zaten burda kaydedilmiş belge ve kaynak kitaplarının yüzde doksan dokuzun Ehl-i Sünnet vel cemaat ulemalarının olmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatlarında hemen sonra oluşmuş olduğu hilafet devriminin devletleşme şekilliğinin tekrar batıl konumunda olan Emevilerinin imayesine geçmesinin düşüncesi kuşku uyandırması gerektiğinin olması olduğudur.

                                İnsan olarak düşünmesinin gerektiği konu kurulan İslam devletinin hemen kurucusunun vefatlarından hemen sonra kendisiyle 23 sene zarfında savaşmış olan Emevi’lerin yenilgilerin hemen ardında tekrar İslam devletinin idare şekilliğinin onların yani (Emevilerin ) eline geçmesi yapılan tüm bu savaş ve amansız mücadelerinin herhangi bir anlam ve ifade etmediği ortadadır.

                                O’nun için de burda müslüman halk kitlelerinin açık gözlülük yapmadan bu mesele ve konular üzerinde derince düşünmeleri açılarında çok önem farz etmektedir.

                                Gerçekten de kendilerinin müslüman oldukları ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’e bağlı oldukları düşüncelerinin doğru veya yanlış oldukları konularını tekrar ele alıp düşünmeleri gerekmez mi? sizce...!? Yazan. imam Dikmen


                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X