Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.
Zihicce: 18. Kasım: 24. Gadir-i Hum Bayramı!
GADİR-İ HUM KLİBİ
İslam Devletinin en Büyük Bayramlarından en Önemlisi:
Hicri: 18 Zilhicce Gadir-i Hum... Bayram-ı
Dünya literatüründe ve dünya devletlerin içinde en önemli bir yere ve değere sahip olan bayramlarından biri olan Gadir-i Hum bayramını tüm dünya, Müslümanların birlik ve beraberliğinde kutlamalarının zorun bir hale getirilmesi için dünyanın her yerinde mitingler halinde kutlaması gerekliliğinin günden konusu haline getirmek lazımdır.
O’nun için de bu değerli bayramın neden ve niteliklerine az da olsa değinmemiz mecburi olacaktır. Gadir-i Hum bayramının Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın son veda hacc’ından gödükten sonra Gadir-i Hum denen yerde müslüman halk kitelesini toprayarak Maide Süresinin 67.ci ayet ilkelerinin zuhuri ile bağlantısı olarak kendi yerine İmam Ali (a.s.) mebusluğunu ilan etmişlerdir.
Bu görev İslam devletinin imamet makamınında denk tutularak islam devletinin kurulmasında ki, rolu ve değerini sadece müslümanlara değil tüm dünya halklarınada bir mesaj olarak vurgulamışlardır...
Müslümanlar veda haccı’nı Hz. Peygamber (s.a.v.) dört bir yandan kuşatmış ve aralarına almış bir durumda tamamladılar. Artık Hz. Resulullah (s.a.v.) Medine’ye dönecekti.
Büyük hac kafilesi Gadir-i Hum denen yerin yakınındaki Rabığ adı ile anılan mıntıkaya varmıştı. Burada hacılar dağıllıp kendi şehirler ve mıntıka beldelerine döneceklerdi ki, dağılmadan önce bu ayet ilkeleri nazil oldu:
‘’Ey Rabbin tarafından sana indirilen mesajı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun elçisi olma görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur.’’ (Maide Süresi: 67.nci ayet ilkeleri.)
Bu ilahî hitâp, son derece ömenli bir ilahî emir içeriyordu. Acaba Hz. Resulullah (s.a.v.) gerçekten de gerçekleştirilmiş olan görevinin gerçekleşmememiş olduğu bu ömenli tebliğin görevi ne olabilir di?...
Çok sıcak bir gündü. Öyle ki, insan sıcağın aşırı şiddetinden dolayı başının ve ayaklarının üzerini örtmek zarunda kalıyorlardı. İşte böyle bir anda Hz. Peygamber (s.a.v.) geride kalanlar baş taraftakilere yetişsinler diye kafilelere durmalarını emretti. Maksadı hacılara ilahî emri okumak, onlara peygamberlik görevinin son duuyurunu iletmekti.
Duyurunun bu mekânda ve bu şartlarda gerçekleşmesi ilahî bir hikmette dayanoyordu, Böylece bu duyuru, göçecek zaman boyunca ümmetin vicdanına yapışık ve hafızasında canlı bir şekilde kalacak ilahî risalei ve İslam devletinin ümmetini koruma altında tutacaktı...
Hz. Peygamber (s.a.v.) büyük bir cemaatle namaz kıldıktan sonra deve eyerlerinin üst üstte yığılması ile kurulan minbere çıktı ve Allah’a hamd-ü sena ettikten sonra orada bulunan herkesin işitebildiği yüksek bir sesle şu konuşmayı yaptı:
‘’Ey insanlar yakında çağrılacağım ve o çağrıya icabet edeceğim (dünya’dan göçüp gideceğim).
Ben sorumluyum sizde sorumlusunuz... Benim arkamdan iki değerli emanetime karşı nasıl davranacağınıza bakın... ‘’En büyük emanet Allah’ın kitabı’dır. İki emanetin öbürü ve küçüğü benim soyumdur.
Lütfen ve her şeyden haberdar olan Allah bu ikisinin havuzumun başında benim yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklarını haber vermişlerdir...’’
Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. İmam Ali (a.s.)’ın elini tuttu ve şöyle buyurdular: ‘’Ey insanlar mü’minler için kendilerinden önce gelen kimse kimdir? diye sordu.
Dinliyenlerin: ‘’Allah ve Resul-ü daha iyi bilir’’ demeleri üzerine; Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘’Allah benim mevlam ve ben mü’minlerin mevlasıyım. Ben mü’minler için kendilerinden daha evla (onlar üzerinde yetki sahibi) kişiyim.
Ben kimin önderi, velisi isem İmam Ali’de onun önderi ve velisidir...’’ ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.) bu son cümleyi üç kere üst üstte tekrarladı. Ardından şöyle buyurdu: ‘’Allah’ım kim ona dost olursa sende ona dost ol...
Kim onun düşmanı olursa sen de ona düşman ol...’’ Bu sözlerin ardından şu ayet ilkeleri indi: ‘’Bugün sizin (yani İslam devletini) dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din (yani devlet olarak) İslam-ı seçtim razı oldum... (Mâide Süresi: 5.cni ayet ilkeleri)...
Hemen arkasından Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. İmam Ali (a.s.) için bir çadır kurulmasını ve mü’minlerin akın akın bu çadıra önderi olarak teslimiyetlerini bildirmelerini emretti. Orada bulunanların hepsi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu emrini yerine getirdi. Allah bizleri Hz. Peygamber (s.a.v.) ve O’nun pak ve masum Ehl-i Beyt’nin yolundan ve imametinden ayırma...
Tüm müslüman kardeşlerimin İslam sentezi felsefesi içinde oynanan oyunların daha iyi anlaya bilmeleri için lütfen burda verilen kiliplerin izlenmeleri kendi açılarından İslam Peygamber’inin vefatlarından sonra ki gerçeklerin öğrenmelerine neden olacaktır.
Birinci kilipte Gadir-i Hum meselesinin açıklanması ikinci kilipte ise Hz Fatıma’ut Zehra Semavati Vel-Arz (a.s.)’ın Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatlarından takriben üç sonra ne şekilde şehit edildiğinin gerçeklerini göreçeklerdir.
Değerli Müslüman kardeşlerim Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları sizlere ben cennet kapılarını açıyorum diye herhangi bir garanti vereceğim diye hiç bir zaman söz vermedi. Ve bu gibi bir saçmalıklada herhangi bir bağlantısıda olmayacak. Ama şu bir gerçektirki Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları size hak ve batıl doğrultusunda gerçekleri simgeleyecektir.
Siz müslüman kardeşlerim cennet ehl-i olmak için her türlü çabayı harcamaktasınız. Ama bunun karşılığı olarak O’nun pak ve Masum olan Ehl-i Beyt’ini katl ederek mi? cennet-i düşünüyormusunuz. İşte burda büyük bir yanılgı içerisindesiniz. Burda hak ve batı’lın ne anlama geldiğini idrak edemiyorsunuz.
Değerli canlar ve Erenler sizlerde iyi biliyorsunuz ki İslam tarihinde ve kuruluşunda Hz. Muhammed (s.a.v.)’en sonra Hz. İmam Ali (a.s.)’ın çok büyük bir rolu olmaktadır. Ve bir zat Kuran’ı Kerim’de Allah’u tealaâ’nın emri ile islam devletinin başına getirilmiştir.
Ama ne yazıktır ki İslam ulameları tarafında bu haktan marum bırakılarak uzaklaştırılmış ve aynı zaman biriminden de hanımı olan Hz. Fatımat’uz Zehra Semavat-i Vel Arz şehid edilmiş daha sonra kendilerini ve daha sonralarıda evlatları katledilmiş bu yetmiyormuş gibi tarih boyunca evlatları olan Alevileri katl etmeye kendilerine bir marifet bilmişlerdir.
O’nun içinde her müslüman vatandaşa düşen bu kilibi dinlemesi ve arkadaşlarına göndermeleri olacaktır. Zaten kilibin içeriği açıklamaktadır.
Canlar, bu klipte “Gadir-i Hum” olayının resimlerle anlatımını, fon müziği eşliğinde kesintisiz olarak izleyebilirsiniz. (süre : 6dk.)
Gadir-i Hum bayramı (18 zilhicce) tüm ehlibeyt dostlarına kutlu olsun.
Allah (cc) bizlere hep ehlibeyt’in nurundan faydalanmayı nasip etsin. Allah (cc) Onların şefaatinden bizleri mahrum bırakmasın. Amin, velhamdülillahi rabbil alemin.
Gerçekten cennet ehl-i olmak ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt muhabetinden faydalanmak istiyorsanız cennet’e gidine tek yol http://www. Kuranveehlibeyt.com
Bu iki şart ve kural doğrultusundan başka cennet ehl-i olmak imkanı yoktur. Bunun dışında cenneti vad edenler yalan söylemiş olacaklardır.
İmam Hüseyin (a.s.) için göz yaşı döken asla cehennem yüzü görmiyecektir. Bu hadis hakında Hz. Muhammed (s.a.v.)’den sayısız tüm Ehl-i Sünney kaynak kitablarında sahi hadis olarak bulunmaktadır. Örnek olarak verirsek Aişe hatun bunun kanıtıdır.
Tüm Müslüman kardeşlerimin bu kilip üzerinde Eh-i Beyt üzerine hazırlanmış deyişlere ve Müharrem matemlerine ulaşabilir ve yorum yazabilirler. Bu Gadir-i Hum kilibini hem dinleyip yorumlayın ve hemde arkadaşlarınıza ulaşmasını sağlayın. Çünkü Gadir-i Hum olayı İmam Ali (a.s.)’ın ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’den sonra İslam devletinin makamına getirilmiş en gerçek ve doğru delildir. Yazan. imam Dikmen
Zihicce: 18. Kasım: 24. Gadir-i Hum Bayramı!
GADİR-İ HUM KLİBİ
İslam Devletinin en Büyük Bayramlarından en Önemlisi:
Hicri: 18 Zilhicce Gadir-i Hum... Bayram-ı
Dünya literatüründe ve dünya devletlerin içinde en önemli bir yere ve değere sahip olan bayramlarından biri olan Gadir-i Hum bayramını tüm dünya, Müslümanların birlik ve beraberliğinde kutlamalarının zorun bir hale getirilmesi için dünyanın her yerinde mitingler halinde kutlaması gerekliliğinin günden konusu haline getirmek lazımdır.
O’nun için de bu değerli bayramın neden ve niteliklerine az da olsa değinmemiz mecburi olacaktır. Gadir-i Hum bayramının Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın son veda hacc’ından gödükten sonra Gadir-i Hum denen yerde müslüman halk kitelesini toprayarak Maide Süresinin 67.ci ayet ilkelerinin zuhuri ile bağlantısı olarak kendi yerine İmam Ali (a.s.) mebusluğunu ilan etmişlerdir.
Bu görev İslam devletinin imamet makamınında denk tutularak islam devletinin kurulmasında ki, rolu ve değerini sadece müslümanlara değil tüm dünya halklarınada bir mesaj olarak vurgulamışlardır...
Müslümanlar veda haccı’nı Hz. Peygamber (s.a.v.) dört bir yandan kuşatmış ve aralarına almış bir durumda tamamladılar. Artık Hz. Resulullah (s.a.v.) Medine’ye dönecekti.
Büyük hac kafilesi Gadir-i Hum denen yerin yakınındaki Rabığ adı ile anılan mıntıkaya varmıştı. Burada hacılar dağıllıp kendi şehirler ve mıntıka beldelerine döneceklerdi ki, dağılmadan önce bu ayet ilkeleri nazil oldu:
‘’Ey Rabbin tarafından sana indirilen mesajı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun elçisi olma görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur.’’ (Maide Süresi: 67.nci ayet ilkeleri.)
Bu ilahî hitâp, son derece ömenli bir ilahî emir içeriyordu. Acaba Hz. Resulullah (s.a.v.) gerçekten de gerçekleştirilmiş olan görevinin gerçekleşmememiş olduğu bu ömenli tebliğin görevi ne olabilir di?...
Çok sıcak bir gündü. Öyle ki, insan sıcağın aşırı şiddetinden dolayı başının ve ayaklarının üzerini örtmek zarunda kalıyorlardı. İşte böyle bir anda Hz. Peygamber (s.a.v.) geride kalanlar baş taraftakilere yetişsinler diye kafilelere durmalarını emretti. Maksadı hacılara ilahî emri okumak, onlara peygamberlik görevinin son duuyurunu iletmekti.
Duyurunun bu mekânda ve bu şartlarda gerçekleşmesi ilahî bir hikmette dayanoyordu, Böylece bu duyuru, göçecek zaman boyunca ümmetin vicdanına yapışık ve hafızasında canlı bir şekilde kalacak ilahî risalei ve İslam devletinin ümmetini koruma altında tutacaktı...
Hz. Peygamber (s.a.v.) büyük bir cemaatle namaz kıldıktan sonra deve eyerlerinin üst üstte yığılması ile kurulan minbere çıktı ve Allah’a hamd-ü sena ettikten sonra orada bulunan herkesin işitebildiği yüksek bir sesle şu konuşmayı yaptı:
‘’Ey insanlar yakında çağrılacağım ve o çağrıya icabet edeceğim (dünya’dan göçüp gideceğim).
Ben sorumluyum sizde sorumlusunuz... Benim arkamdan iki değerli emanetime karşı nasıl davranacağınıza bakın... ‘’En büyük emanet Allah’ın kitabı’dır. İki emanetin öbürü ve küçüğü benim soyumdur.
Lütfen ve her şeyden haberdar olan Allah bu ikisinin havuzumun başında benim yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklarını haber vermişlerdir...’’
Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. İmam Ali (a.s.)’ın elini tuttu ve şöyle buyurdular: ‘’Ey insanlar mü’minler için kendilerinden önce gelen kimse kimdir? diye sordu.
Dinliyenlerin: ‘’Allah ve Resul-ü daha iyi bilir’’ demeleri üzerine; Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘’Allah benim mevlam ve ben mü’minlerin mevlasıyım. Ben mü’minler için kendilerinden daha evla (onlar üzerinde yetki sahibi) kişiyim.
Ben kimin önderi, velisi isem İmam Ali’de onun önderi ve velisidir...’’ ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.) bu son cümleyi üç kere üst üstte tekrarladı. Ardından şöyle buyurdu: ‘’Allah’ım kim ona dost olursa sende ona dost ol...
Kim onun düşmanı olursa sen de ona düşman ol...’’ Bu sözlerin ardından şu ayet ilkeleri indi: ‘’Bugün sizin (yani İslam devletini) dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din (yani devlet olarak) İslam-ı seçtim razı oldum... (Mâide Süresi: 5.cni ayet ilkeleri)...
Hemen arkasından Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. İmam Ali (a.s.) için bir çadır kurulmasını ve mü’minlerin akın akın bu çadıra önderi olarak teslimiyetlerini bildirmelerini emretti. Orada bulunanların hepsi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu emrini yerine getirdi. Allah bizleri Hz. Peygamber (s.a.v.) ve O’nun pak ve masum Ehl-i Beyt’nin yolundan ve imametinden ayırma...
Tüm müslüman kardeşlerimin İslam sentezi felsefesi içinde oynanan oyunların daha iyi anlaya bilmeleri için lütfen burda verilen kiliplerin izlenmeleri kendi açılarından İslam Peygamber’inin vefatlarından sonra ki gerçeklerin öğrenmelerine neden olacaktır.
Birinci kilipte Gadir-i Hum meselesinin açıklanması ikinci kilipte ise Hz Fatıma’ut Zehra Semavati Vel-Arz (a.s.)’ın Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatlarından takriben üç sonra ne şekilde şehit edildiğinin gerçeklerini göreçeklerdir.
Değerli Müslüman kardeşlerim Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları sizlere ben cennet kapılarını açıyorum diye herhangi bir garanti vereceğim diye hiç bir zaman söz vermedi. Ve bu gibi bir saçmalıklada herhangi bir bağlantısıda olmayacak. Ama şu bir gerçektirki Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları size hak ve batıl doğrultusunda gerçekleri simgeleyecektir.
Siz müslüman kardeşlerim cennet ehl-i olmak için her türlü çabayı harcamaktasınız. Ama bunun karşılığı olarak O’nun pak ve Masum olan Ehl-i Beyt’ini katl ederek mi? cennet-i düşünüyormusunuz. İşte burda büyük bir yanılgı içerisindesiniz. Burda hak ve batı’lın ne anlama geldiğini idrak edemiyorsunuz.
Değerli canlar ve Erenler sizlerde iyi biliyorsunuz ki İslam tarihinde ve kuruluşunda Hz. Muhammed (s.a.v.)’en sonra Hz. İmam Ali (a.s.)’ın çok büyük bir rolu olmaktadır. Ve bir zat Kuran’ı Kerim’de Allah’u tealaâ’nın emri ile islam devletinin başına getirilmiştir.
Ama ne yazıktır ki İslam ulameları tarafında bu haktan marum bırakılarak uzaklaştırılmış ve aynı zaman biriminden de hanımı olan Hz. Fatımat’uz Zehra Semavat-i Vel Arz şehid edilmiş daha sonra kendilerini ve daha sonralarıda evlatları katledilmiş bu yetmiyormuş gibi tarih boyunca evlatları olan Alevileri katl etmeye kendilerine bir marifet bilmişlerdir.
O’nun içinde her müslüman vatandaşa düşen bu kilibi dinlemesi ve arkadaşlarına göndermeleri olacaktır. Zaten kilibin içeriği açıklamaktadır.
Canlar, bu klipte “Gadir-i Hum” olayının resimlerle anlatımını, fon müziği eşliğinde kesintisiz olarak izleyebilirsiniz. (süre : 6dk.)
Gadir-i Hum bayramı (18 zilhicce) tüm ehlibeyt dostlarına kutlu olsun.
Allah (cc) bizlere hep ehlibeyt’in nurundan faydalanmayı nasip etsin. Allah (cc) Onların şefaatinden bizleri mahrum bırakmasın. Amin, velhamdülillahi rabbil alemin.
Gerçekten cennet ehl-i olmak ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt muhabetinden faydalanmak istiyorsanız cennet’e gidine tek yol http://www. Kuranveehlibeyt.com
Bu iki şart ve kural doğrultusundan başka cennet ehl-i olmak imkanı yoktur. Bunun dışında cenneti vad edenler yalan söylemiş olacaklardır.
İmam Hüseyin (a.s.) için göz yaşı döken asla cehennem yüzü görmiyecektir. Bu hadis hakında Hz. Muhammed (s.a.v.)’den sayısız tüm Ehl-i Sünney kaynak kitablarında sahi hadis olarak bulunmaktadır. Örnek olarak verirsek Aişe hatun bunun kanıtıdır.
Tüm Müslüman kardeşlerimin bu kilip üzerinde Eh-i Beyt üzerine hazırlanmış deyişlere ve Müharrem matemlerine ulaşabilir ve yorum yazabilirler. Bu Gadir-i Hum kilibini hem dinleyip yorumlayın ve hemde arkadaşlarınıza ulaşmasını sağlayın. Çünkü Gadir-i Hum olayı İmam Ali (a.s.)’ın ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’den sonra İslam devletinin makamına getirilmiş en gerçek ve doğru delildir. Yazan. imam Dikmen
Yorum