Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.): 707

    2- Ebû Ca’fer Muhammed b. Osman:

    İkinci sefir Ebû Ca’fer Muhammed b. Osman, babasının yazılı vasiyeti ile Gâib İmam’ın sefir’i olarak tayin olunmuştur. Esasen İmamiyye’ye göre, Ebû Ca’fer Muhammed’in sefirliği de el-Hasanu’l- Askeri (a.s.) tarafından bildirilmiştir.

    Bir gün o, ashabına ‘’O (Osman b. Sa’id) benim vekilim ve oğlu Muhammed de oğlum Muhammed’in vekilidir’’ demişti. (Donaldson, 251; Gölpınarlı, 530.)

    Ebû Ca’fer Muhammed b. Osman daha babasının sağlığında On İki İmam’ın sefirlik hizmetini yerine getirmeye başlamış; kendisine arada bir Gâib İmam’ın yazılı emri gelmiştir.

    Bunlardan biri Osman b. Sa’id’in ölümünden sonra şu ifadelerle kayıtlara geçmiştir. Ama ne yazıktır ki Ehl-i Sünnet alimleri ve ulu önder ulemalarının hepsinin bundan haberdar oldukları bir gerçektir.

    Neden bu güne kadar da kendi kaynak kitapların başında bu haberlerle mutebir oldukları halde gerçeklerinin açıklanmamalarında ki, israrlarının nedenleri anlaşılmamakla beraber büyük bir vebal altına girmişlerdir.

    Değerli araştırmacı ve aynı zaman biriminde de yazar olan sayın ‘’Ethem Rûhi Fığlalı’nın’’ kendi eserinde şu şekilde devam etmektedirler:

    ‘’Allah senin ecrini, hesabını artırsın; bu yas yüzünden de sana lûtufta ve ihsanda bulunsun. Sen de felakete uğradın, biz de uğradık; ayrılığıyla sen de yalnız kaldın, biz de yalnız kaldık. Allah, göçtüğü yerde onu sevindirsin.

    Kutluluğunun en yüce delili şu ki, Allah ona, kendisinden sonra yerine geçmek, onun işini yüklenmek ve onu rahmetle andırmak için senin gibi bir oğul vermiş.

    Ben, Allah’a hamdolsun derim; çünkü onun yerine geçmenle canlar huzur içinde. Üstün ve yüce Allah, sana ihsaniyle, senin onun yerine geçirmesiyle, onları bu huzura kavuşturdu. Allah yardımcı olsun; sana güç kuvvet versin; yardım etsin; başarı versin; dostun, koruyucun görüp gözetenin olsun.’’

    Bunun başka bir tevkiy’de de,

    ‘’Allah ondan da, babasındab da razı olsun. Muhammed b. Osman el-Amrî, bizim inandığımız, güvendiğimiz kişidir; onun yazısı benim yazımdır’’ demişlerdir. (Gölpınarlı, 531.)

    İkinci sefir 29 Cemâziyelâhir 305/17 Aaralık 917 tarihinde Bağdâd’da vefat etmişlerdir. (Donaldson 252; Gölpınarlı, 530-1; eş-Şi’a ve’t-Teşeyyu, 273.) Yazan. imam Dikmen


    Yorum


      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.): 708

      3- Ebû’l- Kasım Huseyn b. Ruh

      Huseyn b. Rûh Nevbatîler soyundadırlar:

      Bağdad’da Şî’i topluluğun önderi olarak tanınan Ebû Cafer Muhammed b. Osman’la sorumluluğunu kendisiyle birlikte paylaşma durumunda yaklaşık on iki kişi vardı. Bunlar, ona idar’ı işlerde yardımcı oluyorlardı.

      Ebû Ca’fer, bu kimseler arasında en çok Ebû’l- Kasım Huseyn b. Rûh’a itimad ediyordu. Bu sebepten, ölmeden önce Gâib İmam’ın sefiri olarak onu tayin etmiştir. (Donaldson, 253; Gölpınarlı (sayfa. 532), bu tayinin İmam-ı Zaman’ın emirleri yani (tevkiy) ile olduğunu söyler.)

      Ebû Ca’fer Muhammed b. Osman’ın bu tayini Şi’i topluluk tarafından uygun görülmüş bir ihtiraz vâki olmamıştır.
      Bize gelen rivayetler göre o, hem Sünni hem de Şî’iler tarafından âlim bir kimse olarak görülmüştür.

      Ve hatta özellikle hislerini gizlemedeki zekası ve hüneri takdirle karşılanmıştır. Yine rivayete göre, bir keresinde Halife el- Muktedir’in huzurundaki bir tartışmada, orada bulunanlardan biri, ‘’Resulullah’tan sonra insanların en büyüğü Ebû Bekir, sonra Ömer’den daha büyüktü’’ der.

      Bu, tartışmayı uzatır. Bir süre sonra Ebû’l-Kasım Huseyn der ki: ‘’İcma’ya uyanlar, Ebû Bekir onların hepsinden üstündür; ondan sonra Peygamber’in vasisi İmam Ali (a.s.) gerlir, derler.

      Bu hadislere uygundur ve bana göre de doğrudur.’’ Onun bu sözü üzerine orada bulunanlar şaşırırlar. Hattâ meclisteki Sünniler onu hakaretle tebrik ederler ve onu Râfızîlerden olduğunu kabul edenlerle alay ederek omuzlarında taşırlar.

      Ancak Şî’i râvi, Huseyn b. Rûh’un bu ihityatlı ifadesini işittiğinde ona bakar ve onun kahkaha atmamak için ne kadar zorlandığını, hatta yenini ağzına kapattığını görür ve daha fazla sıkıntıya düşmemek için salonu terk ettiğini söyler.

      Yine bu râvi salonu terk ederken, Huseyn b. Rûh’un ona göz ettiğini ve bir iki saat sonra bu muhterem zâtın daveti üzerine yanına gittiğini ve birlikte şakalaşıp eğlendiklerini söyler’’ (Donaldson, 253-4.)

      Huseyn b. Rûh, Şaban 326/ Mayıs 938 tarihinde ölmüş ve Nevbatîler kabristanına gömülmüşlerdir. (Donaldson, 255; Gölpınarlı, 532.) Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.): 709


        4- Ebû’l- Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî

        Şî’i İmamiyye’ye göre, On İkinci İmam’ın emriyle Huseyn b. Rûh tarafından dördüncü sefir olarak tayin olunan Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed, oldukça karışık ve zor şartlarda sefirlik yapmişlardır.

        El- Hasanu’l- Askeri (a.s.)’nın vefatlarından yani (şehid) oluşlarından (260/873) sefir olarak tayin edildiği 326/938 yılına kadar yaklaşık altmiş altı yıl geçmiş olmasına ve Şi’i cemaatın derin intizârına rağmen, Gâib İmam zuhur etmemişlerdir.

        Oysa yeryüzü zulüm ve adâletsizlikle dolnuştu. Bu da bir çoklarını imam’ın mutlaka zuhûr edeceğini hissine götürüyordu. Zuhûr, sadece küçük Şî’i cemaatini bölünmekten ve ayaklar altında kalmaktan kurtarmayacak, aynı zamanda İslam Devletinin kayıplarını telafi edecekti; ama bir türlü gerçekleşmiyordu.

        Bu durumda, ölümüne yakın, kendisinden sonra kimin sefir olacağını soranlara herhangi bir isim bildirmemiş ve onlara, ‘’Emir ancak Allah’ındır’’ (45 Talâk, 3 ayet ilkeleri ) dedikten sonra, Gâib İmam’dan gelen tevkii göstermiştir. Bu tevkî şöyledir: (Gölpınarlı, 533). Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.): 710

          ‘’Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.’’: 1

          Ey Samarrâlı Muhammed oğlu Ali! Allah senin yüzünden, kardeşlerinin ecrini artırsın. Sen öleceksin; ölümüne de altı gün kalmıştır. İşini derleyip toparla; ölümünden sonra da, yerine geçmek üzere birisi hakkında tavsiyede bulunma.

          Gerçekten de artık tam gaybet başlamıştır ve zikri yüceldikçe yücelsin; Allah izin vermedikçe zuhûr yoktur; zuhûr, ancak O’nun izniyle olur; bu da uzun bir zaman sonra, kalbler kasvete düştükten, yeryüzü cevirle dolduktan sonra olur ancak.

          Şî’ama, beni gördüklerini söyleyenler gelecektir; fakat Sufyânî’nin çıkmasından, yüce sesin duyulmasından önce beni gördüğünü iddia eden, yalancıdır, iftiracıdır. Hâlden hâle çevirmek, güç kuvvet, ancak yüce ve ulu Allah’ındır.’’

          Ayrıca Gaybet-i Kübrâ yani (büyük Gizlilik) denen ve dördüncü sefir Ali b. Muhammed’in 15 Şaban 328/27 Mayıs 940 tarihindeki (eş- Şî’a ve’t-Teşeyyu, 273; Gölpınarlı, 533; Donaldson (sayfa. 257), ölüm tarihini 329/940 olarak verir.) ölümüyle başlayan devrede, Şî’ilerin nasıl hareket etmelerinin gerekeceğini de tevkî ile bildirmişlerdir. (Gölpınarlı, 534.)

          ‘’Yeniden yeniye ortaya çıkan olaylarda, hadislerimizi rivayet edenlere başvurun; çünkü onlar, sizin üzerinizde huccetimdir benim; ben de onlara Allah huccetiyim.’’ (

          Muhammed Bâkır es- Sadr’a göre, ‘’Ortaya çıkan olaylara gelince, bu hususlarda hadislerimizi rivayet edenlere başvurun; çünkü onlar, benim sizler üzerindeki hüccetimdirler ve ben de Allah’ın huccetiyim.’’ Bkz. Lemha, 32. Ayrıca bkz. Humeynî, 97-8.) Gaybetim zamanında, benden faydalanmak, bulut altına girdiği zaman güneşten faydalanmaya benzer.

          Yıldızlar nasıl gök ehline âmânsa, ben de yeryüzündekilere âmânım; onlar, benimle esenleşirler. Soru kapısını kapatın; size gerekmeyen şeyleri sormayın; bilmediğiniz şeylerin üstüne düşmeyin.’’ Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.): 711

            ‘’Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.’’: 2

            Böylece Gaybet-i Suğrâ sona ermiş ve Gâib İmam’la Şî’i topluluğu arasındaki bağlantı ve sefirlik dönemi bitmiştir.

            İmamiyye de bu anlayışa dayalı olarak, o zamandan bu zamana, bütün mes’ele ve müesselerini Ehl-i Beyt rivayetlerini esas alan râvilerin görüşlerine dayandırmış ve özellikle İmam Muhammed el- Bâkır (a.s.) ve İmam Ca’fer es-Sadık (a.s.)’dan geldiği rivayet edilen fikirleri benimsemişlerdir.

            Evet değerli Ehl-i Sünnet ve değerli Alevi Şî’a araştırmacı fikir ve düşünceler açılarından aktüel islam-i bir felsefi sentezisinde konum olarak araştırma yapmak isteyen arkadaşlarım.

            Burda aktarmış olduğum delillerinin tam metni yukarda belirtmiş olduğun değerli Ehl-i Sünnet alimlerini kaleme almış oldukları kitapta verilmiştir.

            Bundan da anlaşılmaktadır ki, Ehl-i Sünnet ulemalarının tümü Kuran ve Ehl-i Beyt hadis ve haberlerinden ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vasiyetlerinden haberileri olduğu ve bunu müslüman halk kitlelerinden gizledikleri ortaya koymuşlardır. Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.): 712

              b- ) Gaybet-i Kûbrâ Dönemi Konumu:

              Evet ve yine elinizde bulunan değerli Ehl-i Sünnet ulemalrından olan ve hepimizin tanıdığı ve Türkiye Diyanet Vakfı başkanlığı yapmış Ehl-i Sünnet ulemalarından büyük bir değere sahip olan Sayın değerli ‘’Ethem Rûhi Fığlalı’nın’’ kaleme aldığı İmamiyye Şiası kitabının İkinci baskısı 186.nci sayfasını açıyoruz ve bu başlığın beraberce analizini yapmaya çalışacağız.

              İmamiyye’ye Şî’asına göre, 329/940 tarihinden itibaren Gaybet-i Kûbrâ yani (Büyük Gaybet Gizliliği dönemi) başlamış olmuştur.

              İmamiyye’ye, o tarihten bu yana, Taberistan, Curcân, Kumis gibi eyaletleri içine alan Deylem ve dolayısıyla İran’da hâkimiyet kuran bazı hânedânlar veya devletlerin himâyesinde gelişmeler kaydetmişlerdir. İmamları alabildiğine yücelterek Şî’i-İmamiyye’ye gelişme imkânı sağlayan ilk sülâle Buveyhiler olmuştur
              .
              Bu kısımda, Büveyhîler’den başlamak üzere Şî’i-İmamiyye’nin Gaybet-i Kûbrâ dönemindeki gelişmesi, hânedânlar esas alınarak, kısaca gösterilmeye çalışılacaktır. Yazan. imam Dikmen


              Yorum


                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.): 713

                1- Buveyoğulları Dönemi (334-447/945-1055) Tarihler Konumu: 1

                Büveyhoğulları, Ebû Şucâ Büveyh tarafından kurulmuş bir hânedândır. Ebû Şucâ’nın Şî’iliği kabul eden Ali, Hasan ve Ahmed ismli oğulları, hânedânın gerçek müessisler olarak tanıtlar.

                Nitekim de Ali, 334/ 945’te Bağdâd’a girer ve Halîfe el-Mustakfî, onu Muizzu’d-Devle unvanı ile emîru’l-ümerâ olarak tayin eder. Artık Abbâsi hilafeti tam bir intitat devresine girmiş ve halifeler de Büveyhoğulları’nın elinde oyuncak hâline gelmişlerdir.

                Büveyhîler hâkimiyeti, 447/1055 tarihinde, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in Bağdâd’ı alışıyla sona erer. (Büveyhîler hakkında bilgi için bkz. K.V. Zettersteen, ‘’Büveyhîler.’’ İÂ, 2/843- 45; Lao-ust, 163-173; Donaldson, 272 vd.)

                İşte Şî’iler, İslam tarihinde ilk defa, bu hânedân sayesindedir. Nitekim de bugün Şî’î İmâmiyye’nin en muteber saydığı hadis külliyâtı itikad ve muâmelâta dair eserler, Büveyhoğulları döneminde te’lif olunmuştur.

                Şî’i*İmamiyye’nin ana kaynağı durumunda olan ve el-Kütübü’l-Erba’a (dört kitap) adıyla anılan hadis külliyatının ilkini, her ne kadar Büveyhoğulları devrinde yaşamamış ise de, zikrinde fayda mülâhaza ettiğimiz Muhammed b. Ya’kûb el- Kuleynî (el-Kulînî) (328 veya 329/939)’da yazılmıştır.

                Kuleynî’nin el-Kâfî fî İlmi’d-Dîn adını taşıyan bu eseri, 16 binden fazla hadis ihtiva etmektedir. Eserin I-VII. Bâbına el-Usûl mine’l-Kâfî; VII-XXX. Bâblarına da el-Furû’mine’l-Kâfî denir.

                Alevi, Şî’i-İmamiyye muhaddislerinin ikincisi, Muhammed b. Ali b. El-Huseyn b. Mûsâ b. Bâbûveyh (Bâbûyeh) (318/991)’dir.

                Şeyh Sadûk veya el-Kummî lâkabları ile anılan İbn- Bâbuveyh, 4496 hadis ihtivâ eden Kîtâbu Men Lâ Yahzuruhu’l-Fakîh adlı meşhur eseri meydana getirmiştir. Ayrıca onun, Şî’i-İmamiyye akaidi için hâlâ son derece değerli ve önemli olan bir eseri de kısaca Rîsâle adını taşımaktadır.

                (Bu eser, tarafımızdan Türkçe’ye de çevrilmiştir: Şeyh Sadûk, Ebû Ca’fer Muhammed İbn Bâbeveyh el-Kummî, Risâletu’l-i tikâdâti’l-İmamiyye’nin İnanç Esasları), çev. Ethem Ruhi Fığlalı, Ankara: A:Ü İlâhiyat Fak. Yay. 1978.) Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.): 714

                  1- Buveyoğulları Dönemi (334-447/945-1055) Tarihler Konumu: 2

                  Bu ilk dönemin üçüncü muhaddisi, Ebû Ca’fer Muhammed b. Hasan et-Tûsî (460/1068)’dır Onun Kîtâbu’l-İstibsâr Ma’htelefe fîi mine’l-Ahbâr ve Kîtâbu Tehzîbi’l-Ahkâm adlı hadis kitapları Şî’i-İmamiyye’nin Kütüb-i Erba’a’sının üçüncü ve dördüncüsünü teşkil eder. Ayrıca o, Şî’i eserelri için Fihrist adlı önemli bir eser de yazmıştır. Et-Tûsî, Bağdâd’da Şeyh el-Mufid ve Şerîf el-Murtazâ’dan ders almışlardır.

                  Eş- Şeyh el-Mufid (413/1023), Bağdâd’ devrinin en parlak Şî’i kelâmcısı olarak tanınmıştır. Onun Kitâbu’l irşâd adlı eseri, on iki imamın tarihini; Kîtâbu Evâilî’l-Makalât adlı meşhur eseri de, diğer fırkalar karşısında İmamiyye itikadını ortaya koyar. Onun el-Fusûlu’l-Muhtâra ve Tashîhu’l-İ’tikad adlı eseri de vardır.

                  Nehcu’l-Belâğa müelifi Şerif er-Radî (406/1016) ile Kitâbu’l-Emâmlî sahabi Şerif el-Murtaza (436/1045) da Buveyhoğulları devrinde yetişmiş Şî’î âlimlerindendir. (Bu âlimler hakkında bkz. Donaldson, 284: v.d.; Laosut, 181 v.d.; R. Strothmann, ‘’Şî’a’’ İA, 11/502 v.d.; gölpınarlı, 633 v.d.)

                  Büveyhoğulları devrinde, Şî’i geleneğinde bugün de aynı canlılık ve bağlılıkla yaşanan, Muharrem âyinleri başlatılmıştır. Büveyhî Muizzu’d-Devle, (352/963)

                  Yılında Muharrem ayının ilk on gününü Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın kanlı Kerbela devrimindeki şehâdeti için umumi matem olarak ilân etmiş ve Alioğulları’na bağlı Şî’ilerin, bu günlerde açıkça ve toplu olarak ağlamak, yas tutmak ve zincirlerle kendilerini döğmek şeklindeki bu matem törenleri o günden bu yana sürüp gelmiştir. (Donaldson. 277.) Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.): 715

                    2- Moğollar (İlhanlılar) Dönemi

                    (663-737/ 1265- 1337): 1

                    Evet ve yine elinizde bulunan değerli Ehl-i Sünnet ulemalrından olan ve hepimizin tanıdığı ve Türkiye Diyanet Vakfı başkanlığı yapmış Ehl-i Sünnet ulemalarından büyük bir değere sahip olan Sayın değerli ‘’Ethem Rûhi Fığlalı’nın’’ kaleme aldığı İmamiyye Şiası kitabının İkinci baskısı 188.nci sayfasını açıyoruz ve bu başlığın beraberce analizini yapmaya çalışacağız.

                    447/1055 tarihinde ki Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in Bağdâd’a giderek Büveyhoğulları Hânedânı devrine son verişinden, 656/1258’de Moğol kumandanı Hulâgû’nun Bağdâd’ı zaptederek Abbâsî hilâfetini ortadan kaldırışına kadarki dönem, Selçukluların Sünnî oluşlarından dolayıda, Şî’îlik tarihi için oldukça meçhul ve kapalı bir durum arz etmektedir.

                    İki asırlık bu dönemde, Şî’îliğin gelişmesini sıhhatli bir şekillde takip edebilmek pek mümkün değildir; çünkü Şî’î âlimler, bir köşeye çekilmiş ve Şî’îliğin bu durumlarda en emin sığınağı olarak gördükleri takiyye inancına ve uygulamasına sarılmışlardır.

                    Nitekim de bu dönemde, eldeki bilgilere, göre Meşhed’de halka vermekte olduğu dersleri bırakıp Sebzevar’da bir köşeye çekilerek eser veren tek Şî’î âlimi, Kitâbu’l-Câmîi’l- fi Tefsîri’l-Kur’ân ve meşhur Mecmau’l-Beyân li-Ulûmi’l-Kur’ân adlı tefsirlerin sahibi Şeyh Tabersî (548/1154)’dir. (R. Strothmann ‘’Şî’a’’ İA, 11/509.)

                    Şî’i-İmamiyye, siyasî ve askeri bakımdan Sünni hâkimiyetin devam ettiği bu dönemden sonra, Moğol istilâsını bir kurtarıcı olarak görmüş; onların Allah tarafından gönderilmiş oldukları inancıyla lehlerine çalışmış ve her fırsatı kullanarak inançlarını müdafaa için eserler vermişlerdir.

                    Nitekim Moğol- İlhanlılar devrinde (663- 737/1265-1337), pek çok Şî’î âlimi, Şî’î- İmamiyye’nin i’tikâdî ve fıkhî esasları hakkında önemli eserler vermişlerdir.

                    Bunlardan ilki, astronomi âlimi, feylesof ve mütekellim Nâsıru’d-Dîn et-Tûsî (672/1274)’dir. Ona Şah dönemine kadar okullarda okutulan Ahlâk-i Nâsırî ve tecrîdu’l-Alkâid adlı meşhur eserleri vardır. (Donaldson, 294-5.) Yazan. imam Dikmen


                    Yorum


                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.): 716

                      2- Moğollar (İlhanlılar) Dönemi

                      (663-737/ 1265- 1337): 2

                      Tûsî’nin daha az bilinmekle beraber, Şî’a’nın imametle ilgili görüşleri aksettirmesi bakımından ilgi çekici bir risâlesi vardır. Rîsâle-yi İmâmet başlığı altında nesredilen (Tahran 1335/1956) bu rîsâlede, Tûsî, imâmetle ilgili her meseleyi çözdüğünü söylemektedir.

                      ‘’İmam nedir?’’, ‘’İmam dâima mevcûd mudur?, yoksa sadece belli zamanlarda mı var olur?’’, ‘’Niçin bir imam var olmalıdır?’’, ‘’İmam nasıldır?’’ (vasıfları)’’ ve nihayet ‘’Hak imam kimdir?’’ şeklinde beş sorudan ibaret bu rîsâlede Tûsî’nin cevapları oldukça kısa ve özlüdür.

                      O’nun ‘’Hak imam kimdir?’’ şeklindeki sorusuna verdiği cevap şöyledir. (Tûsî, Rısâle, 23’den naklen Mazzaoui, 25.)

                      Dünyadaki bütün insanların icmâı haktır; yani ideal olan, cihanşümül ve topyekûn icmâdır. Eğer ihtilâfa düşerlerse, hak İslam ümmetinin kendi arasında ittifak ettiği şeydir.

                      Eğer İslam ümmeti de (kendi aralarında) ayrılığa düşerlerse, hak, ehl-i hakkın üzerine birleştiği şeydir. Bunlar, tevhide, adâlete, nübüvvette ve aklın tayin ettiği, hadisin de te’yid ettiği esaslara dayanarak imâmete inanan kimselerdir.

                      Eğer bunu biliyorsan, ümmetin bu konuda ihtilafa düşmüş olduğunu da bilmen gerekir. Bazıları, imama hiç ihtiyaç yoktur, dediler. Bir kısmı, ümmet (kendi arasından) bir imam tayin etmelidir, dedi. Diğerleri ise, imam tayin etmenin Allah üzerinde bir vazife olduğuna inandılar.

                      (Bu konu ve meseleler hakkında Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları imamet, ümmet konularına bakınız.) Artık bu son görüşü savunanların doğruluğunu diğerlerinin de hatâsını isbât için bu kadar kafidir...

                      İslam ümmeti, imamın tayını meselesinde ihtilafa düştü. İmam tayininin Allah’ın üzerine bir vazife olduğuna inanan son grup, imamların her biri, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ailesinden yani (Ehl-i Beyt)’ten olan on iki olduğunu iddia etmiştir.

                      Diğerleri ise, her biri kendi topluluğu için birini savunmuştur. Artık böylece sen, hakikatin bütün insanların arasında olması gerektiğini öğrendin. Bu sebepten imam tayinin zarûrî olmadığına inananlar hatalı oldukları için, İsnâ Aşerîlerin görüşlerinin doğruluğu âşîkâr hâle gelmiştir. Yazan. imam Dikmen


                      Yorum


                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.): 717

                        2- Moğollar (İlhanlılar) Dönemi

                        (663-737/ 1265- 1337): 3

                        Ve bu konu ve meseleler hakkında Tûsî, Şî’î-İmamiyye’nin tayiniyle ilgili bu izahhından sonra, imamın ‘’İsmeti üzerinde durur. O’na göre bazı Müslümanlar,’’ ismetin imam için zarurî bir sıfat olduğuna inanırken, diğerleri bunu inkâr ederler.

                        Bu sıfatın varlığını kabul edenler, İsnâ Aşeriyye’nin görüşlerini, diğerleri de öteki görüşleri benimsemişlerdir. İmam tayini hususunda hakkın onlarla (İsnâ Aşeriyye) beraber olduğu göstermişti.

                        O halde, ‘’İsmet konusunda da hakkın onlarla beraber olması şarttır.’’ Aksi halde ümmet, hatâ ve dalâlet üzerinde ittifak etmiş olur.

                        Böylece Tûsî, görüşleri itibariyle, Kütüb-i Erba’a’nın müelliflerinden Muhammed b. el-Hasan et- Tûsî ile daha sonraki Şî’î âlimler arasında bir köprü olmaktadır.

                        Yukarda kayıt edildiği ve belirtildiği gibi Moğol devri en önemli Şî’î müelliflerinden biri de, Ca’fer b. el-Hasan İbn Yahya b. Saîd el-Hıllî (676/1277)’dir. Şî’î fıkhı hakkında bugün de pek çok şerhleri yapılan Şerâi’u’l-İslam adlı meşhur eserin sahibidir. (R. Strothmann, İA, 11/509; Donalson, 295; Mazzaoui, 28, n.z.)

                        Bu devrin bir diğer önemli yönü ve ismi de, ‘’Şî’î usûlü’’ yani açıkçası akaidi hakkında eserler vermiş olan ‘’el-Allame’’ lakabıyla meşhur el-Hasan b. Yûsûf İbn-i’-l-Mutahhar el-Hıllî (726/1236)’dır. En meşhur eserleri işe şünlardır: ‘’Keşfu’l-Yakın fi Fezâili Emiri’l-Mü’minin, Kavâidu’l-İslam, Minhâcu’s-Salâh fi ihtisâri’l-Misbâh, Minhâcu’l-Yâkîn fi Usûli’d-Din, Tezkiretu’l-Fukaha, Muhtelîffu’ş-Şî’a ve Minhâc’l- Kerâme fi Ma’rifeti’l-İmâmet hakkındaki on bölümlük bu eser, el-Bâbu’l-Hâdî-Aşer başlığı ile on birinci bir bölüm daha eklenmiştir ki bu da Alevi ve Şî’î kelâmı hakkında çok değerli bir şağeserdir.’’ (R. Strothmann, İA, 11/ 509; Donaldson, 295; Mazzaoui, 28,n.z.) O, meşhur Minhâcu’l-Kerâme’yi, Moğol-İlhanî Sultan Olcaytu Hüdâbende için kaleme almıştır. Eser, beş kısındır.

                        Birincisi muhtelif mezheblere göre imâmet; ikinci imâmet konusunda İmâmiyye mezhebine uymanın zarûriyeti; üçüncüsü Hz. İmam Ali (a.s.)’nin imâmetinin delilleri; dördüncüsü on iki imam; beşincisi de Osman’ın hilâfetinin geçersizliği hakkındadır. (Mazzaoui, 29.)

                        Moğullar döenminde Şî’î düşüncenin gelişmesine katkıları ve öneminde bulunmuş olanlardan önce gelen, bahsettiğimiz bu şahışlardır. (Bu dönem hakkında daha fazla geniş bilgi için b.k.z. Mazzaoui v.d.; R. Strothmann, ‘’Şî’a’’, İA, 11/509 v.d.; Donaldson, 293 v.d.)

                        Şurası muhakkat ki Şî’i-İmamiyye, İlhanlı sultanları Gazan Han ve Olcuytu zamanında, önemli gelişmeler göstermişti. Ancak 736/1335’te İlhanlı sultanı Ebû Saîd’in ölümünden sonra İlhanlı saltanatı, Celâyirli ve Çoban aileleri arasındaki mücadeleler neticesinde inkıraz edince, İmamiyye kısmen himayeden mahrum kalmışsa da varlığını sürdürmüştür. Yazan. imam Dikmen


                        Yorum


                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.): 718

                          2- Moğollar (İlhanlılar) Dönemi

                          (663-737/ 1265- 1337): 3

                          Maamafih daha sonra Sünni Timur devrinden, Şî’î-İmamiyye yenine takıyye yani (gizlilik) durumuna geçer. Bu durum Safevîlerin iş başına gelişlerine kadar devam eder. (Moğollar sonrası durum için bkz. Mazzaoui, 63 v.d.; Kramers, ‘’İran’’, İA, 5-2/1022-3; Donaldson, 297.)

                          Evet değerli müslüman halk kitleleri sizlerinde aşıkarınızdır ki, Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarının İslam tarih felsefesi sentezisinin oluşturmuş olduğu aktüel araştırma çalışmalarının yüz de doksan dokuzun Ehl-i Sünnet alim ve ulemaların getirmiş oldukları kaynak ve belgeleri ile sürdürülmüştür.

                          Bundan da anlaşılmaktadır ki ister Kur’an batini ve zahiri olarak Ehl-i Beyt imametlerinden habersiz olmadıkların ve İslamın serüven ekseriyetinin Emevi saltanat doğruluğuna götürülmek istediği ap açık ortadadır. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.): 719

                            2- Moğollar (İlhanlılar) Dönemi

                            (663-737/ 1265- 1337): 4

                            15- İmam Hüseyin (a.s.)’ın dilinden çalışmalarımıza devam ederek değerli ustad Şeyh Saduk hazretlerinin kendi sahih senetleri ile Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’den şöyle buyurduklarını naklederler:

                            ‘’Benim dokuzuncu çocuğumda bir haslet Yusuf Peygamberden ve bir haslet de Musa peygamberden vardır. (İsbat-ül Hüdat cild. 1, sayfa. 397; İkmal-üd Din cild. 1, sayfa. 117.) Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.): 720

                              3- ) Safevî Dönemi Devri

                              (907-1149 / 1501-1737): 1

                              Evet ve yine elinizde bulunan değerli Ehl-i Sünnet ulemalrından olan ve hepimizin tanıdığı ve Türkiye Diyanet Vakfı başkanlığı yapmış Ehl-i Sünnet ulemalarından büyük bir değere sahip olan Sayın değerli ‘’Ethem Rûhi Fığlalı’nın’’ kaleme aldığı İmamiyye Şiası kitabının İkinci baskısı 192.nci sayfasını açıyoruz ve bu başlığın beraberce analizini yapmaya çalışacağız.

                              Safevî Hânedanı, adını Sünni bir zat olan ve İlhanlılar devrinde Tebriz’in doğusundanki Erdebil’de Sünni bir tarikatın kurucusu ve temsilcisi durumunda bulunan Şeyh Safiyuddîn (735/1334)’den almıştır.

                              Şeyh Safiyuddîn’den sonra yerine, sırasıyla oğlu Sadreddîn, torunu Hoca Ali ve onun oğlu Şeyh İbrahîm geçmiştir. Tarikat, Hoca Ali’nin şeyhliğine kadar (794/1392) tamamiyle Sünni iken, onun zamanında Şî’’ıliğe mütemayil bir hâl alır.

                              Timur üzerine büyük nüfuzu olduğu anlaşılan Hoca Ali’ye, bu hükümdar tarafından, köyleriyle birlikte Erdebil adı verilir ve kendisine, bu arazi içinde her türlü kayıt ve şarttan âzâde olarak müstakillen hareket etme hakkı tanınır.

                              Bu yüzden, burası, cemiyete zararlı birçok kimsenin de sığınağı haline gelir. (T. Yazıcı, ‘’Safevîler’’ İA, 10/53. Ayrıca bkz. Mazzaoui, 43 v.d., Donaldson, 297; Çağımızda Îtikâdî Mezhepleri, 125. 2.nci baskı.)

                              Özelikle Hoca Ali’nin torunu Şeyh Cüneyd zamanında tamamen siyasî gayeler taşıyan bir teşekkül hâline gelen ve İmamiyye Şî’îliğini benimseyen Erdebil tekkesi’nin Şeyh Cüneyd zamanında başlayan ‘’devlet hâline gelme’’ teşebbüsü, oğlu Şeyh Haydar zamanında da devam eder.

                              Şeyh Haydar’ın annesi, Uzun Hasan’ın kız kardeşidir. Kendisi de Uzun Hasan’ın kızıyla evlenerek mevkiini daha da kuvvetlendirir. Haydar, müridlerine on iki dilimli kırmızı tac giydirmiş ve bundan dolayı da mensublarına Kızılbaş adı verilmiştir. (T. Yazıcı, İA, 10/54; Donaldson, 298; Mazzaoui, 71 v.d.) Yazan. imam Dikmen



                              Yorum


                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.): 721

                                3- ) Safevî Dönemi Devri

                                (907-1149 / 1501-1737): 2

                                Erdebil Tekkesi, Şah İsmail (907-931/1501-1524)’in başa geçisiyle İran’da siyasî birliği ve Şî’î İmamiyye’nin devlete sahip oluşunun menşei olur.

                                (Safevî Devleti’nin kuruluşu hakkında bkz. Sümer, Safevî Devleti’nin kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, Ank. 1976; Michel M. Mazzaoui, The Origins of the Safawids, Wiesbaden 1972; T. Yazıcı, ‘’Safevîler’’, İA, 10/53-59; Yedullah, Nesiryan Şî’îliğin İran’da Gelişmesi ve Resmi Mezhep Oluşu; Ankara. 1970-71 (A. Ü. İlaiyat Fak. Doktara Tezi); Hüseyin Mircâferî, Şî’îlik ve Safevî Şî’îliği, İst. (Doktora Tezi).

                                Şah İsmail, Şî’îliğe ifrâd derecede bağlanmıştır. Tebriz’e girişinde Şî’îliği resmi mezhep olarak ilân eden Şah İsmâil, üçte ikisi Sünnî olan şehir halkından Şî’îliği kabul etmeyenleri özellikle Sünnî ulemâyı şiddetle takip etmiş; hattâ meşhur Sünnilerin kabirlerini açıp kemiklerini yaktırmıştır.

                                Bu değerli araştırmacı ve yazar sayın ‘’Ethem Rûhi Fığlalı’nın’’ her ne kadar böyle bir ihtirafta bulunuyorsada bunun gerçekle herhangi bir gerçek payı bulunmamaktadır.

                                Tarih araştırmalarında hiç bir Ehl-i Beyt evladı ve mensubu hiç bir zaman böyle bir girişimde bulunmamıştır. O’nun için de diğer araştırmacı ve yazar arkadaşların bu konu ve meseleler üzerinde araştırma yapmaları ve gerçeklerin ortaya çıkmasında büyük yararları olacağı kanısındayın. (Mircâferî, 11; Kramers. İA, 5-2/1024.)

                                Hutbe ve sikkelerde Oniki İmam’ın isimlerini zikretmelke yetinmeyen Şah İsmâil, camilerde ve her yerde Ebû Bekir, Ömer ve Osman ile Muâviye’ye lânet edilmesini ve aksine hareket edenlerin katlini emretmiştir.

                                Ayrıca o, ezanda ‘’Allah-u ekber; Eşhedu en-lâ ilahe illallah; Eşhedu Muhammedden Resûlullah’’ sözlerinden sonra, bugün de devam eden ‘’Eşhedu enne Aliyyen Veliyyullah’’ ile ‘’Hayye ‘ale’s-salâh’’ sözünden sonra da ‘’hayye ‘alâ hayri’l-amel’’ sözünü eklemiştir. (T.Yazıcı, İA 10/54; Mazzaoui, 1.) Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X