Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.): 737

    6- ) Îslâm Devrimi Dönemi: 12

    Hz. Muhammed (s.a.v.) sayısız sahih hadislerinden söyle buyurmaktadırlar ki, kesinlikle değerli araştırmacı ve yazar ve aynı zaman zarfında Türkiye Diyanet Vakfı Başkanlığı makamında olan sayın ‘’Ethem Rûhi Fığlalı’nın’’ yapmış olduğu görevler itibarı ile ve yine aynı zaman zarfında kendi kitaplarından da sayısız defalarca şöyle buyurdukları tesbit şekliyle sabittir.

    ‘’Ey Ali seni mümin ehl-i sever , sana ancak münafık kişi buğz eder.’’ Ve yine söyle bir hadisle kendilerininde defalarca kitaplarında yazmış ve üzerinde analız konumunda bulunmuşlardır

    ‘’Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır.

    Allah’ın Ali’ye düşman olana sen de düşman ol’’ ve hattâ buna benzer sayısız hadislerin kendi yazmış olduğu eserlerde mevcudiyyeti vardır ki, yine de İmam Humeynî’nin İran İslam Cumhuriyetinin kurulmasındaki rolunu ver liderliğini kabul etmemektedirler...!

    Ümitiszliğe sevk etmektedir; çünkü İslâm milletlerinin birlik ve beraberliklerinin zarûrî olduğu, dünyamızın ve hattâ özellike İslâm âleminin yeni ve akıbeti mehçul maceraları denemeye tayammülünün bulunmadığı bir dönemde, İran hâdiseleri, hâl-i hazırda müsbet bir puan alamamıştır.

    Üzüntüye sevk etmektedir; çünkü İran gibi eski bir medeniyete ve İslam tarihinde dâima bozguncu hareketlere yataklık etmiş olmasına rağmen köklü bir kültüre sahip bir Müslüman ülke, mollalar eliyle sonu mehçul bir maceraya sürüklenmiş görünmekte ve bu maceranın sıhhatli bir sona ulaşacağına dâir müsbet bir emare de göz çarpmamaktadır.

    Maamafih, şu andaki mübhem ve mütereddit vaziyete rağmen, İran’ın en kısa sürede akl-ı selimin hâkım kılınacağı bir idare ve vasata kavuşması; İslam âleminin birlik ve bütünlüğü, dirlik ve düzenliği yolundaki hâlisâne teşebbüslerle ahenk için de bulunması en içten temennimizdir.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak siz sayın Türkiye Diyanet Vakfı Başkanlığı makamında olan sayın ‘’Ethem Rûhi Fığlalı’nın’’ gerçekten teşebbüslerinizde ve temenninizde ciddimısınız? Yoksa sizce Emevioğulları daha mı? adildirler.

    Lütfen buna bir cevap verin. Eğer burda buna bir cevap cesaretini gösteremiyecekseniz inşallah mahşer de vermek zorunda olacaksınız?...

    16- Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın şöyle buyurduklarını nakletmişlerdir: ‘’Benim dokuzuncu Oğlumda bir haslet Yusuf Peygamber’den, bir haslet de Musa İbn-i İmrân’dan vardır.

    O biz Ehl-i Beyt’in kıyam edecek olanıdır. Allah’u Teala onun işini yani (kıyam etme ortamını) bir gecede doğrultacaktır.’’ (Yenabi-ül-Meveddet sayfa. 393. Bihar-ül Envar cild. 51, sayfa. 110.) Yazan. imam Dikmen



    Yorum


      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.): 738

      Cafer-i Mezhebinde Hilafet ve İmamet Makam Konumu:

      İmamet, Şia mektebinin temel akaidinde İslam devletinin ilkelerinde en başka olan biri olup tevhid, nübüvvet ve mead’a imandan sonraki sırada yer almakta olan ilkelerinden biridir.

      Zamanının imamını tanımadan ölen kişi veya kişilerin aynen cahiliye dönemlerinde ölen kimselerle aynı noktada ve takvalarından olmalardır. Bu mesele ve konular hakkında ilk başka bakmanız gereken kaynak ‘’Mecma-üz Zevaid, cild. 5, sayfa. 218; Müsned-i Ebi Davud-i Teyalisi, sayfa. 259 ve diğer kitaplarda belirlenmiş kaynaklar.’’

      Bu ve buna benzer sayısız hadislerin her zamanda hak üzere olan bir imamın varlığını ve onu tanımanın çok önemli olduğunu bildirmektedirler.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarınında Şî’â’ya göre imam, peygamberlik dışında Peygamber’in ilahi rehberliğiyle ilgili bütün vazifelerini üstlenir ve bu vazifeleri yapmak zorundadır.

      İlahi bir rehber olarak Peygamber’in ve ondan sonra da imamın yapması gereken temeli görev vazifeler üç tanedir:

      1- Kur’ân ve ilahi emirler esasınca çeşitli siyasî, iktisadî ve kültürel, ekonomi her alanlarda toplumun işlerini idare etmek.
      2- Temel öğretiler ve fer’i hukuksal kanunların hükümleri beyan etmek:

      ‘’Allah’u Teala’nın Kur’ân-ı Kerim’de’’ şöyle buyruldukları kesin senetleri vardır: ‘’Sana da Zikr’i (Kur’ân-ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın.’’ (Nahl Süresi. 44.ncü ayet ilkeleri hükmü dereği.)

      Kur’an-ı Kerim, bütün İslam-i öğretiler ve hükümlerin kaynağı olmakla birlikte bazı ayetlerinin müteşabih oluşu yüzünden Peygamber’in veya Peygamber tarafından görevlendirilen ve madde aleminin ötesiyle bağlantılısı olan birinin Kur’ân-ı Kerim’in ayet ilkelerini beyan ve tefsir edip onların derin anlamını mü’minlere açıklaması gerekir. Yazan. imam Dikmen


      Yorum


        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.): 739

        3- Batını hidayet:

        Şunu iyi biliyoruz ki, her canlı varlık yaratılışının ilk anlarında gelecekteki değişim ve kemalara ulaşmak için özel bir kabiliyete sahiptir. Uygun bir ortamda yer almak ve yeterince beslenmek bu kabiliyeti fiiliyete dönüştürür.

        Bir fidanı daikkate alacak olursak, bu fidan gelişip meyve vermesi için uygun bir yerde dikilmeli ve ihtiyacı kadar ışık, su ve hava almalıdır. İnsan da bu kanunun dışında olamaz.

        İnsanın ruh ve aklı manevi kemallere ulaşmak ve insaniyet derecelerini katetmek için öğretim dışında birtakım eğitimlere de ihtiyacı vardır. Diğer taraftan her şeyin eğitimi için uygun şart ve beslenmenin, o şeyin türüne ve kişisel yetenek ve özellikleriyle ilintili olduğunu, örneğin gül ve balığın, birinin gül bahçesinde, diğerinin de denizde beslenip gelişmesi gerektiğini biliyoruz.

        Bu hususu nazar-ı dikkate alacak olursak, insan türünün eğitiminin diğer hayvan türlerinin eğitimiyle ve yine insan türünden olan her ferdin eğitiminin diğer fertlerin eğitimiyle farklı olduğunu anlamış oluruz.

        Buna binaen Peygamber ve onun yerinde oturan kimsenin (imamın), insanın ruh ve aklıyla ilgili olan bilgiye sahip olması, aynı zamanda gayb alemi ve ilahi feyiz ve nurla ilişkisi bulunması gerekir.

        Çünkü ancak böyle birisi, insanları kabiliyet ve yeteneklerine göre manevi açıdan yönlendirebilir, ilahi feyiz ve tevfik sayesinde onların kalblerini perde arkasındaki gizli gerçeklerle tanıştırıp insani kemallere ulaştırabilir.

        Bütün peygamberlere ve onların mâsum vasilerine ait olan bu makam beşerin saadete erişmesi için vazgeçilmez bir zarûrîyettir. Bu zaruriyet ışığında yeryüzünün ilahi bir rehber ve hüccetten boş olmayacağı gerçeğini imam Hüseyin (a.s.)’ın kanlı kerbela devriminin kıyamı bizlere öğretmektedir.

        Kaynaklar:

        1- ‘’Evail-ul Makalat’’ kitabının önsözü.

        2- ‘’Şeyh Tusi’nin’’ (Rical) adlı kitabı. Sayfa. 514.)

        3- ’Şeyh Tusi’nin’’ (Fihrist’i), sayfa. 157.)

        4- ‘’Necaşi’nin’’ (Rical)’i sayfa. 283.

        5- ‘’Mealim-ul Ulema’’ sayfa. 112.

        6- ‘’Hulasat-ul Akval’’ sayfa. 147.

        7- ‘’Allaame Bahr-ul Ulum’un’’ (Rical)’i, cild. 3, sayfa. 311.

        8- ‘’İbn-i Nedim’in’’ (Fihrist) adlı kitabı, sayfa. 266.

        9- ‘’İbn-i Nedim’in’’ (Fihrist)’i sayfa. 293.

        10- ‘’El-Muntazam’’, cild. 8, sayfa. 11.

        11- ‘’Tarih-u Bağdad’’, cild. 3, sayfa. 331.

        12- ‘’Mir’at-ul Cihan’’, cild. 3, sayfa. 199.

        13- ‘’Hatib Bağdadi’nin maksadı görüşleri, inançları ve metodları Şeyh Müfhid tarafından incelenip eleştirilen sahabe ve Ehl-i Sünnet müçtehidleridir.

        14- ‘’Vasıt’’ bugünkü Bağdad ve Samırra kentleri arasında ve Bağdad’a üç veya dört fersah uzaklıkta olan ‘’Duceyl’’ köyünün etrafında yer alan bir mıntıkanın ismidir. ‘’Ukbera’’ bu yol üzerinde Bağdad’a on fersa uzaklığında olan bir yerin ismidir. Bkz. ‘’Merasd-ul İttila’’ (Vasıt) ve ‘’Ukberat’’ kelimeleri.

        15- ‘’Lisan-ul Mizan’’ cild. 5, sayfa. 368.

        16- ‘’Allame bahr-ul Ulum’un (Rical)’i cild. 3, sayfa. 320; Hatimet-ül Müstedrek sayfa. 518; Ayetullah Hoi’nin (r.a.) ‘’Mucem-u Rical-il Hadis’’ cild. 17, sayfa. 234.

        17- Daha önce İbn-i Şehraşub’dan ‘’Muhammed b. Muhammed Nu’man’ın ‘’Müfhid’’ lakabını Hz. Mehdi’den (a.c.) almıştır.’’ dediğini naklettik. Bunun böyle olup Şeyh’in daha önce Müfhid lakabıyla meşhur olması Rummani ve kadı Abdulcabbar’ın ise sadece bu lakabı onun için te’yid etmiş olmaları da ihtimal dışında kalmamaktadır.

        18- Daha geniş bilgi ve Şeyh Müfhid’in diğer münazaraları için bkz. ‘’İbn-i İdris Hilli’nin ‘’Serair’’ adlı kitabının sonlarına’’, (Mecalis-ul Müminin)’e Ravzat-ül Cennat’a Mamakani’nin ve ‘’Rical’ine’’ v.s.

        19- ‘’Müstedrek-ül Vesail’’ cild. 3, sayfa. 517.

        20- ‘’Mu’cem-u Rical-il Hadis’’ (Ayetullah Hoi) cild. 17, sayfa. 232.

        21- ‘’Şeyh Tusi’nin Fihrist’’ adlı kitabı, sayfa. 158.

        22- ‘’Necaşi’nin Rical’i’’, sayfa. 287.) Yazan. imam Dikmen

        Yorum


          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.): 740

          İçtihadın Sınırlandırılması Tarihi Belgeler Konumu:

          İmam Hüseyin (a.s.)’ın dilinde Ahırzaman İmam Mehdi (a.c.)’ın geleceği ile ilgili çalışmalarımıza konum olan asıl meselelerin var akidelerinin başında Müslüman halklar kitlelerinin bölünmeleri ve Kur’an düşmanlığı açışları ile Ehl-i Beyt’e olan katliamlarının nedenlerini yine Ehl-i Sünnet ulema alimlerinden belgeleri ile konu edineceğiz.

          Hamd Allah’a mahsustur ki, Salat ve selam kıyamet günün şefaatçısı ve 117 bin alemlere mahsus olan şefaatçısı Hz. Resulullah (s.a.v.) ve O’nun, Allah’ın hüccetleri olan mâsum evlatları ve 12 imamlarımıza olsun.

          Burda bazı kardeşlerimizin, Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarından Ehl-i Sünnet mezheplerinin dinin yani (devletinin) fer’i kanunsal hükümlerindeki ihtilaflarının sebebi, dört mezhebin ortaya çıkış tarihi, bunların mezhep olarak kabullenilmesinin etkenleri, mezheplerin dört olarak sınırlandırılması, bu sınırlandırılmanın başlangıç tarihi ve yine Şî’î alimlerin fer’i hükümlerdeki ihtilaflarının sebebi ve Şi’iliğin doğuş tarihi hakkında bir şeylerin ortaya çıkması ve yazılmasının istemem açısında kaçınılmaz olmuştur.

          Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarıda bu isteğe icabet ederek gücümüzün gittiği oranda bir şeyler yazmaya çalışacağız inşallah...

          Büyük alimler geçen asırlarda, bu konu ve meselelerle ilgili birçok kitap ve risaleler yazarak mezheplerin tarihini ve ihtilaflarını çıkış nedenlerini akıl ve vicdanın kabul edeceği sahih nakillere dayanarak herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak ve hakkı herkese güneş gibi aydınlatacak şekilde açıklamışlardır.

          Ancak söz konusu asırlarda güvenilir sayılan kaynak ve belge kitapların genelde taasuba eğilimli konuları içerdiği, bu kitapları, ihtilafların kökünü kurutmak, birlik ve beraberlik ruhunu oluşturmak gibi beklentileri yerine getirmekte etkisiz bırakmışlardır.

          İlim nurundan yararlanma ve cehaletten kaynaklanan taklitlerden kurtulma asrı olan günümüzde Allah’u Teala’nın bizleri kısır bağnazcılıktan ve cahilane taklidlerden sıyrılmaya muvaffak kılmasını umarak, Umidim şu ki, ictihadın sınırlandırılış tarihiyle ilgili olarak kaleme alacağımız bu araştırmalarımızı hak olan ictihad ile ilgili kısıtlamaların kalkmasında olumlu etki yapsın. Gayemiz ıslah etmek olup, güvenimiz Allah’adır inşallah... Yazan. imam Dikmen


          Yorum


            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.): 741

            Müslümanların Arasındaki İhtilafın Başlama Konumu: 1

            Asıl mesele ve konu olan gerçek yönüyle ihtilafa düşmemizin nedenlerin başından gelen konumun bu tavrın olduğu gerçeğini hiç birimiz inkar edemeyiz. Çünkü neden? Dendiği zaman buna cevap verilmesinin güç olduğu konuda budur.

            Halbuki bizlere sorulduğu zaman Allah’a inancınız var mı? Peygamber (s.a.v.)’e iman etmişmisiniz? Dendiği zaman hemencecik ilk sözde Elhamdulillah Müslümanız deriz. Ama ne kadar doğru sözlüyoruz bunu Allah bilir?...

            Müslümanların asıl konuları olan şer’i hükümler yani (füru-i din) içtihad yapmalarının Peygamber (s.a.v.)’in vefatlarından hemen sonra başladığı hususunda hiçbir şüphe yoktur.

            Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) hayattayken, müslümanlar bütün konularda onun ilim nurundan faydalanır ve onun görüş düşüncelerini belirtmeye cüret etmezlerdi.

            Çünkü bu, müslümanların Peygamber’in (s.a.v.)’in heva ve heves üzerine konuşmadığı, onun konuştuğunun vahye dayalı olduğu hususundaki inançlarıyla çelişmekteydi.

            Bu yüzden de Makrizi’nin fetva verme ve ictihad etmenin çok eskilere dayandığını isbat makamında ‘’Cennetle müjdelenen on kişi yalanın Hz. Peygamber (s.a.v.)’in zamanında bile içtihad edip fetva veriyorladı.’’ (El-Hutat-ül Makriziyye, cild. 2, sayfa. 332.) şeklindeki sözleri Hz. Peygamber (s.a.v.) ve onların makamına gölge düşürmektedir.

            Zira müslüman olmaları onları böyle bir iş yapmaktan alıkoyordu. Elbette onların Hz. Peygamber (s.a.v.)’in karşısında değil de onun emri doğrultusunda ictihad yapmış olmaları mümkündür.

            Yine İslam’da çıkan ilk ihtilafın şer’i kanun hükmüleriyle ilgili olmadığı hususuda hiç kimsenin şüphesi de yoktu. Bütün tarihçilerin yazdığına göre müslümanlar arasında ilk ihitlaf, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra onun pâk bedeni toprağa verilmeden önce başlamış oldu. Bu ihtilaf ise ‘’hilafet ve velayet’’ konusu meselelerindendir. Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.): 742

              Müslümanların Arasındaki İhtilafın Başlama Konumu: 2

              Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra ümmetin hepsinin belirli bir şahsın halife olması hakkında oy ve görüş birliği içinde olmadığı da aşıkârdır.

              Bazıların Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatından hemen sonra Gadir-i Hum biatını bozarak Hz. İmam Ali (a.s.) velayetini inkâr ettiler. İlk ihtilaflar bu olayla başladı ve yavaş yavaş diğer hususlara da sirayet etti.

              Evet çalışmalarımızı Müslümanlar arasındaki Alevi yani (İmam Ali (a.s.) evlatları) ve Şi’i ve Sünni olarak ikiye bölünmeninin nedenliklerini araştırmaya devam edeceğiz.

              Bu mesel hakkında da Ehl-i Sünnet ulemaları içinde üstün bir takvaya sahip olan araştırmacı ve yazar ve aynı zaman zarfında da Ehl-i Sünnet için de ulema makamında bulunmuş değerli Prof. Dr. M. Ticanî Semavî ustadın kaleme almış olduğu Gerçek Sünnet Ehl-i Şî’â kitabını 32.nci sayfasını ele almaya çalışacağız inşallah...

              Bu olay Hz. Peygamber efedimiz (s.a.v.) son anlarında sahabeye, ‘’Bana kalem ve kâğıt getirin, sizin için öyle bir şey yazayım ki, benden sonra asla sapıklığa düşmeyesiniz!’’ dedikten sonra Ömer b. Hattab ile orada bulunan birçok sahabenin korkunç bir şekilde Hz. Peygamber (s.a.v.)’e karşı geldiği olaydır. (Sahihi-i Buharî, cild. 5, sayfa. 137-138; Sahih-i Müslim, cild. 7, sayfaç 123; Tarih-i Taberî, cild. 3, sayfa. 193.
              )
              Eğer biz burda bu konu ve mesele üzerinde düşünerek konuşmaya ve yazmaya başlarsak inanın ki bu gerçek olayın içinde çıkamayacağımız gibi cennet ve cehenmem ehl-i’nin kim ve kimlerin olduklarını açıkça belirlemiş oluruz.

              Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bana bir kâğıt ve kalem getirin size vasiyetimi yazayım ki, ben’den sonra asla delalete düşmeyesiniz konusu var. Onun içinde biz burda bu kelime kavramlarının temel amaçlarını sizin aydın fikir düşüncelerinize bırakmak istiyoruz...
              Onlar tam bir taş kalplikle ve saygısızlıkla Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sözü karşısında direndiler. Ve hattâ ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.)’e sayıklıyor, Allah’ın kitabı bize yeter, bizim onun yazacağı şeylere ve şefaatına ihtiyacımız yok!’’ diye itiraz ettiler.

              İbn-i Abbas (a.s.) bu olayı Müslümanlar için bir felaket ve facia olarak nitelendirirken bölünmelerin ve ayrılmalara neden olmuştur demektedirler. Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.): 743

                Müslümanların Arasındaki İhtilafın Başlama Konumu: 3

                Bizler bu olaydan şu neticeyi elde ediyoruz ki: Müslümanların çoğu Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini ayaklar altına almış ve ‘’kur’ân bize yeter!’’ diyerek, Elçiliğini redetmişlerdir.

                (Ama İmam Ali (a.s.) ve ona uyan azınlık bir halk grub’u (öyle ki, Hz. Peygamber (s.a.v.), onları İmam Ali (a.s.)’nın Evlatları ve Şî’â’ları diye adlandırılmışlardır.)

                Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emrini yerine getirmiş, onun sözlerini ve fiillerini sünnet bilmiş, kur’ân’a uydukları gibi sünnete de uymayı gerekli bilmişlerdir.

                Kur’ân-ı Kerim şöyle buyurmuyor mu? ‘’Ey imam edenler Allah’a ve Resülüne itaat edin.’’ (Nisâ Süresi. 59.ncü ayet ilkeleri.)
                Başta Ömer b. Hattab’ın tavırları bütüm Müslümanlarca bilinmektedir.

                Ömrü boyunca Hz. Peygamber (s.a.v.)’e muhalefet ettiği birçok meşhur hadislerde vardır. Hattâ Ömer’in, bizzat kendisini Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine bağlı görmediğini açık ve net olarak ortadadır.

                Halife olduğu zaman Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine aykırı fetvalar veriyordu. Hatta Kur’ân’ın açık ve net ayet ilkelerine rağmen aykırı aykırı fetvalar veriyor, Allah’ın helâlini haram, haramını da helâl sayıyordu.

                (Örnek olarakta: müellefetü’l-Kulûb’ub payını zekâttan çıkardı. Temettü haccını ve mutayı yasakladı. Allah’ın bir mecliste üç kez boşanmayı haram etmesine rağmen bunu caiz bildi. Bkz. sahih-i Buharî, cild. 2, sayfa. 339.)

                Evet, Ömer’e uyan sahabenin de onun gibi olması doğaldır. Dolayısıyla geçmişte ve şimdi ona bağlı olup da onu sevenler tabii ki onun güzel (!) bidatlerini kabul ederler.

                İleriki konularda onların, aslında Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine değil de Ömer b. Hattab’ın sünnetine uydukları daha net ortaya çıkacaktır. Evet İmam Hüseyin (a.s.)’ın kanlı Kerbela katliamı’nın temel neden niteliklerininde baş noktalarını oluşturmaktadır. Yani bir nevi zemin hazırlamak gibi!... Yazan. imam Dikmen


                Yorum


                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.): 744

                  Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Sünnetine Muhalif Konusundaki İkinci Olay Konumu:

                  Konu ve araştırma meselelerinin gündem halinden düşürmemek maksadıyla gerçeklerin irdelenmesin hakkında düşüncelerimizin temelinde yatan olay bir İslâm peygamberinin sağlığında ve onun vefatlarından sonra olmuş olduğu muhalefet ve tefrikaların nasıl mümküm olacağını tartışmaktır.

                  Burda iki konu akla gelemsinde gerçeğin asıl nedeninin bir peygamber’e karşı bir insanın herhangi nedenle ona muhalefet olabileceğinin mümkünlüğü hakkında Ehl-i Sünnet alimlerince kaleme almış oldukları belge ve kaynakların incelenmesine katılma payımızın olup olmadığını göz önünde tutmak olacaktır.

                  Bu mesel hakkında da yine değerli Ehl-i Sünnet ulemaları içinde üstün bir takvaya sahip olan araştırmacı ve yazar ve aynı zaman zarfında da Ehl-i Sünnet için de ulema makamında bulunmuş değerli Prof. Dr. M. Ticanî Semavî ustadın kaleme almış olduğu Gerçek Sünnet Ehl-i Şî’â kitabını 33.nci sayfasını ele almaya çalışacağız inşallah...

                  Sahabelerden bazılarının, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emrettiği halde Usame’nin ordusuna katılmamaları da bir diğer olaydır. Peygamberimizin bizzat kendisi bu orduyu hazırlamış ve vefatından iki gün önce herkesin bu orduya katılmasını emretmişti.

                  Ne var ki iş öyke bir yere dayandı ki, sahabeden bazıları ‘’Neden 17 yaşında, henüz suratında tüy bitmemiş bir çocuğu başımıza konutan ediyorsun?’’ diye Hz. Peygamber (s.a.v.)’e karşı geldiler.

                  Bunların başında Ebubekir ve Ömer b. Hattab olmak üzere sahabeden bazıları bu orduya katılmadılar. Hilafet işlerinin bahanesiyle Medeni’de kaldılar. Hâlbuki Peygamber efendimiz, Usame’nin ordusuna katışmayanları lanetlemişti. (el-Milel ve’n-Nihel, Şehristânî, cild. 1, sayfa. 29, hadis: ‘’Allah, Usame’nin ordusuna katılmayana lânet etsin!’’)

                  İmam Ali (a.s.) ve onun takipçileri olan sahabeler, bu olayda da Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bağlı kalmış, iğne ucu kadar dahi ondan uzaklaşmamışlardır.

                  Bu musibette İmam Ali (a.s.)’ın Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vasiyetlerine amel ettiğini, onun cenazesinin gusül, kefen ve defin işleriyle meşgul olduğunu görüyoruz.

                  Evet burda da görüyoruz ki, Peygamberimizin vasiyetlerini yerine getirmekten başka bir işe girişmedi. Ama bununla birlikte sahabeden bir grubun ‘’halife seçmek ve tefrika yaratmak’’ için Benî Said sakifesi’ne koştuğunu biliyordu. İsterse, o da hilafet için oraya koşar ve onların planlarını bozardı.

                  Ama o, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vasiyetine saygı gösterip onu icra etti. Hilafet elden gitse de Hz. Peygamber (s.a.v) amcasının oğlu vasiyetleri ve Peygamber’in sünnetini yalnız başına yerine getirdi.

                  Burda Hz. İmam Ali (a.s.)’nın Hz. Peygamber (s.a.v.)’den miras aldığı bu yüceliği anlayabilmemiz için biraz duraklamamız gerekir. O, sünnete amel etmek için hilafeti terk etti. Diğerleri ise hilafeti elde etmek için sünneti terk edip ve Ehl-i Beyt’i kaltetiler. Yazan. imam Dikmen



                  Yorum


                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.): 745

                    Hz. Resulullah (s.a.v.)’den Sonra Müslümanların

                    İki Fikraya Bölünüşü Konumu: 1

                    Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak bu konu ve meseleler hakkında iki önemli düşünce doğrultusundan birinin gerçek oldğunu anlamamız gerekliliğini tasdik etmemiz gerekir. Bu konularında ayrıntıları ile birlikte sunmaya çalışacağız.

                    Muhacir, Ensar ve diğer grupların önde gelen simalarının arasında vuku bulan tartışma, niza ve çatışmalardan sonra ümmet bilahere ‘’Hasse’’ ve ‘’Amme’’ diye iki fıkraya bölündü.

                    Haşşa, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vasisi olan İmam Ali (a.s.)’a bağlı ve onun velayeti üzere sabit kalan fırkadır. Amme ise onun böyle bir makama sahip olduğuna inanmayan gruptur. İşte bu, ümmet arasında ihtilafın ilk çıkış menfaat noktası olmuş oldu.

                    İmam Ali (a.s.)’nın imametini itiraf eden, onun masum olduğuna inanan ve itaatini Allah’ın itaati bilen fırka, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in halk içerisinde: ‘’Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır’’ (Bu hadis Amme (Ehl-i Sünnet) ve Haşşa (Şî’a) Hz. Resulullah (s.a.v.) mütevatir olarak nakledilmiştir.

                    Bu hususta şu kitaplara müracaat edilebilir: (Tarih-i Bağdad, cild. 2, sayfa. 337; Kifayetüt Talip, sayfa. 220, 58.nci bab; Tezkiret-üt Havas. Sayfa. 47, Hadis-i Medinet-üt İlm; Zehair-ül Ukba, sayfa. 77; Üsd-ül Ğabe, cild. 4, sayfa. 22; Tehzib-üt Tehzib, cild. 6, sayfa. 320.) buyurarak, din ve devlet ilminin emini ve emanetçisi olarak tanıttığı şahsa, yani İmam Ali (a.s.)'a uymanın gerekliliğine inanıyordu.

                    Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.v.)’den sonra Hz. İmam Ali (a.s.)’a İmam Ali (a.s.)’nın vefatlarından sonra da ise Hz. Peygamber (s.a.v.) ve İmam Ali (a.s.)’nın vefatlarından sonra da vasiyeti üzere belirlenen vasiler, yani Hz. İmam Hasan (a.s.) ve Hz. İmam Hüseyin (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.)’ın soyundan birbiri ardınca gelen dokuz imama müracaat ediyorlardı.

                    Sayı bakımından azınlık olan bu fırka, ilahi hükümler ve diğer devlet öğretileri, Allah tarafından tayin edildiklerine ve bütün günah ve suç hatalardan masum olduklarına inandıkları Hz. İmam Ali (a.s.) ve diğer imamlardan alıyorlardır.

                    Bu durum ister Alevi ve ister Şî’a inancına göre gözlerden kayıp olan on ikinci imam Sahib-i Zaman Hz. İmam Mehdi (a.c.)’nin imamet dönemine kadar devam edecektir. Yazan. imam Dikmen


                    Yorum


                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.): 746

                      Hz. Resulullah (s.a.v.)’den Sonra Müslümanların

                      İki Fikraya Bölünüşü Konumu: 2

                      Başka bir deyiş ve ifadeyle Alevi Şî’a fırkası, Hz. Peygamber (s.a.v.)’i Allah tarafından kendi ümmeti için halife kıldığı ve Kevser havuzunun yanına varıncaya dek birbirlerinden asla ve asla ayrılmayacağını açıkladığı Sekaleyn’e (Allah’ın kitabı ve Peygamber’in (s.a.v.) Ehl-i Beyt)’)ine sarılmışlardır.

                      Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Kur’an ve Ehl-i Beyt’ini iki emanet olarak bıraktığına dair hadisi ise her iki fırkanın mütevatir olarak naklettiği hadislerindendir.

                      (Sekaleyn hadisi Alevi ve Şî’a ve Sünni kaynakları arasında mütevatir olup inkâr edilemeyecek kadar da kesindir. Bu hadisi iki yüzden fazla alim ve otuzdan fazla sahabeden nakledilmiştir.

                      Örnek olarak Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları Sahih hadis bölümü olarak ve şu kitaplara müracaat edebilirsiniz: Sahih-i Müslim, cild. 4, sayfa. 36-38; Sünen-i Tirmizi, cild. 5, sayfa. 32; Sünen-i Darimi, cild.2, Konu: Fezail-ül Kurân; Hasais-ün Nesai, sayfa. 93, Necef baskısı; Kifayet-üt Talip, birinci bab, sayfa. 50, Necef baskısı; Zehair-ül Ukba, sayfa 16, bab: Fezail-ü Ehl-i Beyt; Tezkiret-ül Havas, 12.nci bab, sayfa. 322, Necef baskısı; Yenabi-ül Meveddet, sayfa. 30; Üsd-üd Gabe, cild. 2-5, sayfa. 12; Tarih-i Yakubi, cild. 2, sayfa. 102, Necef baskısı; El-Müstedrek Ale-s Sahihayn; Ma’rifet-üs Sahabe, Fezail-i Ali, cild. 3, sayfa. 109; Müsned-i Ahmed, cild. 3, sayfa.17. cild. 5, sayfa. 371- cild.5, sayfa. 181 yine Şeyh Kıvamüddin Vüşnevi’nin ‘’Hadis-i Sekaleyn’’ adlı risalesine

                      (Bir bölümünü geçen sayımızda yayınladığımız bu risalenin geriye kalan bölümünü de bu sayımızda okuyabilirsiniz) ve ‘’Abekat-ül Envar’’ kitabının ikinci cildine müracaat edebilirsiniz.)

                      Bu fırka tarih boyunca Teşeyyu ve Alevi Şî’a’ya (uyanlar, takip edenler) diye tanınmışlardır. Bu ise onların İmam Ali (a.s.) ve onun evlatları olan Masum imamlara uymak, onları takip etmeleri içindir. Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.): 747

                        Hz. Resulullah (s.a.v.)’den Sonra Müslümanların

                        İki Fikraya Bölünüşü Konumu: 3

                        Bu fıkranın Caferi olarak tanınması, Cafer ibn-i Muhammed’in (a.s.) bu mezhepin tek imamı olmasından dolayı değil, Emevileri’n çöküşü ve Abbasiler’in başa geçmesi dönenimde meydana gelen gevşemenin İmam Cafer Sadık’ın (a.s.) yaşadığı döneme rastlaması ve iki hükümetin birbiriyle uğraşmasından meydana gelen nisbi bir rahatlıktan yararlanarak Alevi ve Şî’a’nın inançları ve fıkhi meselelerini beyan etmesinden dolayıdır.

                        Böylece Ehl-i Beyt mezhebi İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın asrında yayılıp genişledi; bundan dolayı da Alevilik ve Şî’ı’lik İmam Cafer Sadık (a.s.)’a atfedilerek ‘’Caferi’’ diye anıldı. Caferi deyinimin bazen İsna Aşariye Alevi Şî’âsını Zeydiyye’den ayırt etmek için de kullanılması bu deyiminin yerleşmesine yardımcı olmuştur.

                        Kısacası Aleviler ve Şî’îler, Kur’an’ın tefsiri ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünneti hakkında ihtilaflarda Ehl-i Beyt’e müracaat ederler ve onların sözlerini kabul ederler.

                        İslâm Peygamber (s.a.v.)’nin vefatından bugüne kadar Alevi ve Şî’â’nın tavrı hep bu olmuştur. Kur’an’ın zevahiri ve muhkem ayetler ilkeleriyle amel eder, müteşabihleri de ehline bırakırlar.

                        Bunun yanı sıra da hadis kaynaklarında muteber senetlerle masum imamlardan rivayet ettikleri Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetiyle amel ederler. (Şî’â’da hadislerin derlemesi ve günümüze dek korunması hakkında müellifin ‘’Ez-Zeria’’ adlı kıtabına bakınız.) Yazan. imam Dikmen



                        Yorum


                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.): 748

                          Ehl-i Sünnet karşısında Alevi (İmam Ali a.s. Evlatları) ve Şî’â’nın

                          Ortaya Çıkmasına Neden ve Sebep Olan Üçüncü Olay Konumu: 1

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları bu olay ve meseleninde üzerine giderek İslam felsefe ve sentezisinin ne gibi bir farklılıkla bölündüğü ve neden için fırkalara ayrılma eğişine geldiğinin iç konulardaki tavırlar makam ve mertebe sebebiyle büyük bir kapitalım rol oynadığını gerçeğini ortaya koymaktadır.

                          Bu olay, sahabenin birçoğunun Sakife’deki hilafet seçimini kabullenmesiyle başladı. Çünkü bu, açıkça Hz. Peygamber (s.a.v.) sünnetine meydan okuyup muhalefet şeklini yaratmak olacaktı.

                          Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) veda haccından dönerek Gadir-i Hum denilen yer de, bütün yani 120 bin sahabenin karşısında, Hz. İmam Ali (a.s.)’i kendi yerine halife olarak tayin etmiş ve ilan beyanlarında bulunarak tüm sahabelerinin de oyuna sunmuş ve tayin etmişlerdir.

                          Muhacirlerle ensar arasında ilk önce hilafet konusunda tartışma çıktıysa da sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini ve emrini ayaklar altına alma yani Ömer b. Hattab’ın isteğiyle de Ebubekir’i halife seçme konusunda birleşmişlerdir. Sonra da kolları sıvayarak hilafete muhalşefet eden herkesi ortadan kaldırmaya başlamışlardır.

                          Hatta muhalefet edenler Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yakınları yani Ehl-i Beyt bile olsa katletmeye başlamışlardır. (Bunun en büyük örneği, Ömer’in Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve-l Arz (a.s.)’nın evini yakması ve onları tehdit etmesi vekarnındaki çocuğun ölmesiyle neticelenmiştir.)

                          Bu olay da şunu göstermektir; sahabenin çoğu, Ebubekir ve Ömer’in görüşlerine uymayı ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine muhalefet etmeyi uygun görmüşlerdir.

                          Demek ki onlar sünnetin değil de şahşî görüşlerin takipçişeriymiş. Sahabenin çok az bir kısım ise Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine sarılarak Ebubekir’e biât etmedi. Onlar İmam Ali (a.s.) ve Şî’î’leri yani (takipçileri ve taraftarlar) idi. Yazan. imam Dikmen


                          Yorum


                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.): 749

                            Ehl-i Sünnet karşısında Alevi (İmam Ali a.s. Evlatları) ve Şî’â’nın

                            Ortaya Çıkmasına Neden ve Sebep Olan Üçüncü Olay Konumu: 2

                            Evet, İslâm devleti ve toplumunda bu üç olaydan sonra iki grubun kimliği ortaya çıkmış oldu. Bu gruplardan biri Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine saygı gösterip ona amel ediyor, diğer grup ise Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine ortadan kaldırmaya veya unutturmaya çalışılıp tekrar Emevi sultanlığını ihtidar yapmaya uğraşıyor.

                            Sünnet yerine bütün gücü ele geçirebilmek için insanların istahını kabartan içtihada yani (kendi fikir ve görüşlerine) başvurmaya başlıyorlardı.

                            Birinci grubun, yani sünete uyanların başında İmam Ali b. Ebu Talib (a.s.) ve onun Şî’îleri geliyordu. İkinci grubun, yani, kendi fikir ve düşünce görüşlerine uyanların başında ise ilk etapta Ömer b. Hattab ve Ebubekir ve onların icraatlarına uyan sahabenin çoğunluğu vardı.

                            Ebubekir ve Ömer’in önderliğinde var güçleriyle birinci grubun gücünü azaltmaya çalıştı. Bu grubu yok etmek için çeşitli planlar kurdu. Bu entrikalardan bazıları şunlardır: Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.): 750

                              1- Muhaliflerin İktisadî Yönden Çökertmek Konumu:

                              Bu mesele olay şekliyle şu tarih kitaplarında görebilirsiniz: Tarih-i Taberî, cild. 3, sayfa. 202; Tarih-i Yakubî, cild. 2, sayfa. 126.)

                              Ebubekir ile Ömer önce Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.) Fedek hurmalığında çalıştırdığı işçilerini kovdular. (Fedek olayı tarihte meşhurdur ki; Ebubekir ve Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.) arasında bir tartışma geçmiş, bu olay üzerine Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.) Ebubekir’e kızgın bir halde dünyadan göçmüştür.

                              Bu olay, sahih-i Buharî ve Sahih-i Müslim’de tevaratıyla geçer.) Bu hurmalığın Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.)’a değil Müslümanlara ait olduğunu iddia ettiler.

                              Hâlbuki bu hurmalığı babası ona bağışlamıştı. Ne var ki, Ebubekir ile Ömer, Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.)’ı babasının mirasından da marum ederek ‘’Peygamberler miras bırakmaz!’’ dediler. Humustan düşen payı ellerinden aldılar.

                              Hâlbuki onlar, Hz. Peygamber (s.a.v.) ailesinin zekât ve sadaka almalarının haram olduğunu biliyorlardı.

                              Bütün bunların sonucunda Hz. İmam Ali (a.s.) ikitsadî yönden çöküntü yaşadı. Çünkü getirisi olan Fedek hurmalığını, yine amcasının oğlunun mirasını ve Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.)’ın hakkın gasp etmişlerdi. Humustan da onlara bir şey verilmiyordu.

                              Bu durumda Hz. İmam Ali (a.s.), eşi Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.) ve çocukları, artık birilerinin onların karınlarını doyırmasına ve onların giydirmesine muhtaç duruma düşmüşlerdi.

                              Daha önce de belirttiğimiz gibi Hz. İmam Ali (a.s.) Şî’î’leri, azat edilmiş fakir ve yoksul kölelerdi. Dolayısıyla hâkim olan yani (yönetimi eline alan) grup, onlardan korkmuyordu. Çünkü insanlar her zaman zenginlere doğru gider ve yalınayaklılar ve fakirleri küçümserler... Yazan. imam Dikmen



                              Yorum


                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.): 751

                                2- Muhalifleri Sosyal Yönden Çökertmek Konumu: 1

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak muhalif gurubun etkinliğinin ne gibi bir sonuçla İslam felsefi sentezisinin yönünü değiştirdiğini araştırmamızın temel amaçlarından bir ilke haline geldi.

                                Bunun içinde bu mesele hakkındaki düşüncelerimizi yine Ehl-i Sünnet içinde ulema makamında bulunmuş değerli Prof. Dr. M. Ticanî Semavî ustadın kaleme almış olduğu Gerçek Sünnet Ehl-i Şî’â kitabını 36.nci sayfasını ele almaya çalışacağız inşallah...

                                Hâkim grup İmam Ali (a.s.) önderliğindeki muhalif cepheyi yok etmek için onları bulundukları konumdan düşürmeye çalıştılar.

                                Ebubekir ve Ömer’in ilk işlerinden biri de Müslüman halk kitlelerini doğal olarak saygı duydukları Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ailesi Ehl-i Beyt saygınlığını kırmaktı. Böylece Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yakınlarından olmak, bir diğer teşklil etmeyecekti.

                                Hz. İmam Ali (a.s.), Hz. Peygamber (s.a.v.)’in amcasının oğlu ve Ehl-i Beyt’in (a.s.)’ların büyüğüydü. Sahabeler arasında onu kıskanan birçok düşman vardı. Çünkü Allah onu diğerlerinden üstün kılmıştır. Kaldı ki, münafıklardan da her an fırsat kollayan çokça düşmanı vardı.

                                Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.), Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra ümmet arasında ondan geriye kalan tek yadîgârdı. O, babası için şefkatli bir anne gibiydi.

                                Zaten Hz. Peygamber (s.a.v.)’de ona ‘’babasının annesi’’ der ve onu ‘’bütün kadınların en üstünü’’ sayardı. Müslümanlar da ona saygı gösteririr, gerek Peygamber’in ona duyduğu sevgiden, gerekse sahip olduğu üstün makam ne niteliklerden dolayı onu severlerdi.

                                Ama ne yazıktır ki, Ebubekir ve Ömer, onun saygınlığını ve değerini insanların gözünde düşürdüler.

                                Ömer b. Hattab, Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.), evinin önüne gelerek evin çevresine odunlar yığdı. ‘’Eğer bu ev halkı Ebubekir’e bi’ât etmezse, evi ateşe vereceğim’’ diye bağırıyor ve yemin diyordu.

                                Bu mesele hakkında İbn-i Abdi Rabbih, bu konuda şöyle yazar: İmam Ali (a.s.), Abbas ve Zübeyr, Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.), evinde oturmuşlardı.

                                Ebubekir, Ömer b. Hattab’ı bi’ât etmeleri için onların üzerine yolladı. ‘’Eğer bi’ât etmezlerse onlarla savaş!’’ dedi. Ömer evi yakmak için ateş ve odunla geldi.

                                Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat-ı Ve’l-Arz (a.s.), Ömer’e ‘’Ey Hattab’ın oğlu! Evimizi yakmaya mı geldin?’’ diye sorunca Ömer, ‘’Evet, ümmetin gittiği yoldan gitmezseniz yakacağım!’’ dedi. (el-İkdu’l-Ferid, cild. 4, sayfa. 254.) Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X