Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    selamunlaeykum canlar

    yazı yapıştırmada önizleme oluşmuyor, eğer bu konuda yardımcı olursanız sevinirim... h..imam dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.): 825

      İslam Ulemaları Sünneti Ayaklar Altına Almaları Konumu: 7

      Buharî, bu hadisi sahih bilmektedir. Buna ek olarak, eğer İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın sözlerine dikkat edersek, okuyucuların en ufak dahi şüphesi olmaması için Peygamberimizin, hadislerini Hz. İmam Ali (a.s.)’a özellikle yazdırdığı ortaya çıkar.

      Hakim, Müstedrek’inde; Ebu Davud, Sünen’inde; Ahmed b. Hanbel, Müsned’inde; Daremî, Sünen’inde Abdullah b. Amr hakkında şu önemli rivayeti yazmışlardır:

      ‘’Abdullah b. Amr şöyle diyor: Ben peygamber’den ne duysam yazıyordum. Kureyşliler beni bu işten men ederek ‘’Neden Peygamber’den her duyduğunu yazıyorsun?’’ O da bir insan; sinirli olduğunda da konuşabilir, mutlu olduğunda da’’ dediler.

      Ben de yazmaktan vazgeçtim ve durumu Hz. Peygamber (s.a.v.)’e anlattım. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) bana, ‘’yaz; canım elinde olan Allah’a and olsun ki, bu ağızdan haktan başka bir söz çıkmaz’’ buyurdular. (Müstedrek, Hakim, cild. 1, sayfa. 105; Sünen, Ebu Davud, cild. 3, sayfa. 318; hadis no: 3646; Sünen, Daremî, cild. 1, sayfa. 125; Müsned, Ahmed b. Hanbel, cild. 2, sayfa. 162; Kenzu’l-Ummal, cild. 10, sayfa. 222.)

      Evet bu rivayetten de anlaşılacağı gibi Abdullah b. Amr Hz. Peygamber (s.a.v.)’den duyduğu her sözü yazıyordu ve Peygamberimiz onu bu konuda engellememişti bile. Rivayete göre hadis yazımını engellemek isteyen Kureyşlilerdi.

      Ne var ki Abdullah b. Amr, kendisini bu işten men etmek isteyenlerin isimlerini söylemekten çekinmil. Çünkü bunu yapanlar Allah Resulüne kin besleyenlerdi. O ise üstü örtülü bir şekilde Kureyşliler deyip geçmişti.

      Kureyşlilerden maksat ise onların önderleri olan Ebubekir, Ömer, Osman, Abdurahman b. Avf, Ebu Ubeyde, Talha, Zübeyr ve onlarla aynı düşünceyi paylaşanlardı. Görüyoruz ki onlar, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in zamanında bile hadis yazmayı yasaklamaya çalışıyorlardı.

      Bütün tehlikesine rağmen böyle bir düşünce Allah resulünün zamanında bile varmış. Aksi takdirde Abdullah’ın Sünneti yazmasına neden mani olsunlar veya Abdullah neden Hz. Peygamber (s.a.v.)’e danışmak zorunda kalsın?!... Yazan. imam Dikmen


      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.): 826

        İslam Ulemaları Sünneti Ayaklar Altına Almaları Konumu: 8

        Ayrıca, ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.)’de bir insan; sinirli olduğunda da konuşabilir, mutlu olduğunda da...’’ şeklindeki şunu gösteriyor ki, onlar Peygamber’e (s.a.v.) tam anlamıyla iman etmemişler.

        Demek ki onlara göre Hz. Peygamber (s.a.v.) yanlış konuşabilir, yanlış hüküm verebilir ve hatta sinirli olduduğunda bunlar gerçekleşebilir.

        Diğer taraftan da, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ‘’Yaz; canım elinde olan Allah’a ant olsun ki, bu ağızdan haktan başka bir söz çıkmaz’’ sözünden de anlaşıldığı kadarıyla onlar Peygamber’in adaleti hakkında şüphe içindeydiler.

        Onun hata yapabileceğine ve uygunsuz sözler sarf edebileceğine inanıyorlardı. Oysa ki, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ağzından haktan başka bir şey çıkmadığına dair yemin ederek şu ayet ilkesinin tefsirini açıklıyor:

        ‘’O heva ve heves üzere konuşmaz, ne söylerse vahiydir.’’ (Necm Süresi ayet ilkesi. 3-4.) Allah resulü masumdur, hata yapmaz ve boş söz söylemez.

        Böylece biz yakin ediyoruz ki, Emevî döneminde uydurulan bu gibi rivayetlerin tamamı, Hz. Peygamber (s.a.v.)’i masum göstermemek için yapılan uğraşların ürünüdür ve hepsi yalandır.

        Yine anlıyoruz ki, onlar Abdullah b. Amr üzerinde oldukça etkiliydiler ve onu hadis yazma eyleminden men etmeyi başarmışlardı. Nitekim Abdullah. ‘’Ben de yazmaktan vazgeçtim...’’ demişti.

        O, bu şekilde kaldı. Taki kendisi bir gün Hz. Peygamberimizle karşılaştı ve durumu Hz. Peygamber (s.a.v.)’e anlatarak içindeki şüpheyi gidermeye çalıştı. Böylece ‘’Hz. Peygamberimiz masum mudur? değilmidir; adil midir, değil midir?’’ sorularına cevap aradı.

        Evet bu tür şüpheler hatta Peygamber’in kendi huzurunda bile gösteriliyordu. İşte Peygamberimize hitaben şöylenen ilginç sözler:

        ‘’Sen gerçekten de peygamber misin?’’ (Bu soruyu Ömer b. Hattab, Hudeybiye Barış Antlaşması’nda sormuştur. Bkz: Sahih-i Buharî, cild. 3, sayfa. 182.)

        ‘’Sen kendinin peygamber olduğunu mu zannediyorsun?’’ (Bu sözler Ayşe’ye aittir. Bkz: İhya-u Ulumi’d-Din, Gazalî, cild. 2, sayfa. 29.)

        ‘’Allah’a ant olsun ki, sen bu paylaştırmada Allah’ın haklarını yerine getirmedin!’’ (Bu sözü ensardan bir sahabe Peygamberimize söylemiştir. Bkz: Sahih-i Buharî, cild. 4, sayfa. 24, 128.) Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.): 827

          İslam Ulemaları Sünneti Ayaklar Altına Almaları Konumu: 9

          Ayşe, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e ‘’Allah, kalbinden geçirdiklerini çok çabuk yerine getiriyordu!’’ (Sahih-i Buharî, cild. 4, sayfa. 24-128.) diyor, bazen de ona ‘’Fazla aşırıya kaçma!’’ diyerek tembihte (!) bulunuyordu.

          Buna benzer Hz. Peygamber (s.a.v.)’in masumluğundan şüphe ettiklerine dair birçok söz mevcuttur. Hz. Peygamber (s.a.v.)’inden hâşâ yalan söylediğine, zulmettiğine, hatalara düştüğüne ve aşırıya kaçtığına inanıyorlardı. (Allah’a sığınırız bu gibi saçma sapan düşüncelerden.)

          Hz. Peygamber (s.a.v.) efendimizin çok şevkatli ve yüce bir ahlak üzereydi. Her zaman onların bu şüphelerini gidermeye çalışıyordu. Bazen ‘’Ben, görevli bir kulum’’ derdi. Bazen de ‘’Allah’a ant olsun ki, bunu yapmaktan daha adil ve takvalıyım ben!’’ derdi. Şu sözü de çok söylerdi: ‘’Allah, kardeşim Musa’ya rahmet etsin. Onu bundan daha çok incittiler, ama sabretti.’’

          Peygamberimizin adaleti ve masumluğu konusundaki bütün bu şüpheler maalesef münafıkların değil, önde gelen sahabelerin ve aynı zamanda müminlerin anası konumunda görülen Ayşe’nin ağzından çıkmıştır.

          Hz. Peygamber (s.a.v.)’ atfedilen ‘’Benim hadislerimi yazmayın’’ sözünün yalan olduğunu bilirsek, yakinimiz artar. Ebubekir’in kendisi bile Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sözlerini yazardı ve o sözleri bir araya toplamıştı. Ama hilafet makamına oturduktan sonra meçhul delillere dayanarak onların hepsini yakmıştı.

          Bu konu hakkında yine Aişe şöyle diyor: ‘’Babam Allah resulünün rivayetlerini topladı. Rivayet sayısı beş yüze ulaşmıştı. Bir akşam yatağında sağa sola döndüğünü gördüm. Kendi kendime ‘’sanırım babam hasta veya kötü bir haber duymuş olabilir?’’ diye düşündüm. Sabah olunca bana dönerek ‘’Sendeki bütün rivayetleri getir’’ dedi. H

          adisleri ona verdiğimde hepsini yaktı. (Kenzu’l-Ummal, cild. 10, sayfa. 285; Müsnedu’s-Sıddık, ibn-i Kesir; Tezkiretu’l-Hifaz, Zehebî, cild. 1, sayfa. 5.)

          Ömer b. Hattab’ın hilafet döneminde yaptığı bir konuşmada halka hitaben şöyle seslendiği kaydedilmektedir: ‘’Kimsenin elinde herhangi bir yazı kalmasın. Elinizde olanları getirin, göreyim!’’

          Halk, Ömer’in ihtilaf çıkmaması için hadisleri inceleyeceğini sanarak söyleneni yaptı. Ama o bütün hadisleri toplayarak hepsini ateşe verdi. (Tabakatü’l-Kübra, İbn-i Sâd, cild. 5, sayfa. 188; Takyidu’l-İlm, Hatip Bağdadî.)

          Ve yine çeşitli şehirlere adam göndererek, halka ‘’kimin elinde yazılı bir şey varsa onu silsin!’’ emrini verdi. (Cami-u Beyani’l-İlm, İbn-i Abdurbirr, cild. 1, sayfa. 65, Beyrut baskısı; Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye.)Yazan. imam Dikmen


          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.): 828

            İslam Ulemaları Sünneti Ayaklar Altına Almaları Konumu: 10

            Evet bu rivayetler bile başlı başına şunu göstermektedir ki, gerek Medine’deki, gerekse Medine dışındaki tüm sahabelerde Hz. Peygamber (s.a..v.)’e ait yazılı hadisleri vardı ve onlar bu hadisleri kendi arşıvlerinde muhafaza ediyorlardı.

            Ama Ömer ve Ebubekir’in muhalefetiyle bütün hadisler yakıldı. Geriye kalan hadisler de Ömer’in hilafeti döneminde yok edildi.

            Şimdi Allah aşkına söyleyin: Ebubekir ve Ömer bu şekilde sünneti imha ederek İslam ümmetine faydalı mı oldular? Oysaki insanlar bu hadislere ulaşmış olsaydı, Kur’ân’ı çok daha iyi anlayacak, Allah’ın kanun ve hükümlerini daha çok rahatlıkla uygulayacaklardı.

            Vallahi yakılan hadislerin hepsi doğru hadislerdi. Çünkü onları yazanlar direkt olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)’den duymuş ve yazmışlardı. Ortada başka bir vasıta yoktu. Ama uzun yıllar sonra toplanan hadisler uyduruk hadislerdir. Zira her yerde fitne vardı. Kardeş kardeşi öldürüyordu. Ortaya atılan çoğu hadisler, zalim hükümdarların emriyle yazılmıştır.

            Tüm bunların neticesinde bizler, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadislerinin kayda geçmesini yasakladığını kesinlikle kabul etmiyoruz. Bunu hiçbir akıl sahibi kabul edemez.

            Çünkü biliyoruz ki, sahabeler hadisleri ‘’yazarak’’ topluyorlardı. Özellikle de İmam Ali (a.s.) elinde bulunan, tüm konuları içine alan ve sürekli yanında taşıdığı yetmiş zira uzunluğundaki Camia kitabı da bunlardan biriydi.

            Zamanın siyasîleri ve yöneticileri, menfaatleirni Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini yok etmekte görerek, dayanakları olan sahabelerin de yardımıyla emellerini icraya koydular. Sünnet yok olunca da şahsî görüşlere yani (kişisel içtihad) uygulamaktan başka çareleri kalmadı.

            Ebubekir ve Ömer’in sünnetlerine uymak ve buna Osman, Maviye, Yezid, Mervan b. Hakem, Abdulmelik b. Mervan, Velid b. Abdullah ve Süleyman b. Abdulmelik’in sünnetlerini de eklemek durumundaydılar.

            Bu gelenek Ömer b. Abdülaziz’in dönemine kadar devam etti. Ömer b. Abdülaziz başa gelince Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadislerine ve sünnetlerine dair ne varsa Ebubekir Hazmî’den bunları yazmasını ve onlara Ömer b. Hattab’ın sözlerini eklemesini istedi. (Muvatta, Malik, cild. 1, sayfa. 5.)

            Görüldüğü gibi, aradan yüz yıl geçtikten sonra hadis yazmak serbest bırakıldığında Ehl-i Sünnet’in hülafa-i raşidine ilave ettiği bu ılımlı Emevî hükümdarı, sanki Ömer b. Hattab Hz. Peygamber (s.a.v.)’la nübüvvette ortakmış gibi emir veriyordu ve Allah resulü ile Ömer’in sünnetlerinin yazılmasını istiyordu. Yazan. imam Dikmen



            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.): 829

              İslam Ulemaları Sünneti Ayaklar Altına Almaları Konumu: 11

              Ömer b. Abdülaziz neden zamanındaki imamlardan sözü edilen Camia kitabından bir şeyler istememiş? Neden onları Peygamber hadislerini yazma konusunda görevlendirmemiş? Halbuki dedelerinin hadislerini en iyi bilen onlardı.

              Elbette ki hakikatı bulmak için araştırma içerisinde olan kimseler bu soruların cevaplarını pek âlâ bilirler.
              Şimdi size soruyoruz: ey Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in Emevîlerden ve onların yardımcı ve yardakçılarından nakletttiği onca hadise biz nasıl inanabiliriz?

              Halbuki biz pekâlâ biliyoruz ki onlar, Kureyş hilafetinin sözcüleri idiler. Kureyşlilerin, Hz. Peygamber (s.a.v.) vePeygamber’in sünneti hakkındaki düşüncelerini de daha önce yazmıştık.

              Halifeler hilafetleri süresince içtihad ve kıyasla, bazen de birbirleriyle meşveret ederek kanun ve hükümleri kendi amaçları için kullandılar.

              Onlar, İmam Ali (a.s.)’ı siyaset meydanından kenara ittikleri ve artık onun taraftarlarının herhangi bir tehlike hissetmedilleri için onun yazdığı hadisleri yakmamışlardı.

              İmam Ali (a.s.) bir çiziğin dahi hükmünün bulunmadığı o kitabı saklayarak, halife seçildiğinde onunla minbere çıkıp onun önemini insanlara anlatacaktı.

              Evet Ehl-i Beyt imamlarından gelen mütevatır rivayetlere göre bu kitap, nesilden nesile miras olarak kalmış ve her zaman o kitaptan fetva vermişlerdir.

              Nitekim bu meseleler hakkında da ‘’İmam Cafer Sadık (a.s.) ve İmam Rıza (a.s.), İmam Muhammed bâkır (a.s.)’lar ve diğer imamlar her zaman şu sözü söylerlerdi: ‘’Biz sadece kendi görüşümüze dayalı fetva vermiyoruz.

              Eğer sadece kendi görüşümüze göre fetva verseydik hem kendimizi ve hem de insanlar zavallı olurdu. Fakat biz Allah resulünden bize kalan eserlere dayanarak fetva veriyoruz.

              Bizim öyle bir ilmimiz var ki bu ilim bize Peygamber (s.a.v.)’den miras kalmıştır ve onu tıpkı altın ve gümüş gibi evimizde koruruz.’’ (Meailu’l-Medreseteyn, Allame Askerî, cild. 2, sayfa. 302.

              ‘’Bu kitap Kevser yayıncılık tarafından Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet Ekolleri adı altında üç cild hâlinde basılmıştır.) Yazan. imam Dikmen


              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.): 830

                İslam Ulemaları Sünneti Ayaklar Altına Almaları Konumu: 12

                Ve yine bu mesele ve konu hakkında hak altıncı imamımız olan İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın başka bir yer de şöyle buyurmaktadırlar:

                ‘’Ben hadisimi babamdan naklettim; babam, dedemden; dedem, İmam Hüseyin’den; İmam Hüseyin, İmam Hasan,’dan; İmam Hasan’da babası;

                İmam Emirü’l-mü’minin’den (İmam Ali; Emirü’l-Mü’minin, Resul-i Ekrem’den; Resul-i Ekrem de Allah-u Teala’dan nakletmişlerdir.’’ (Usul-u Kâfî, cild. 1, sayfa. 53; hadis no: 14.)

                İşte bu sıralamaya göre Resul-i Ekrem’in hadisi olan ve mütevatir olarak gelen aşağıdaki Sakaleyn Hadisi sahihlik kazanmış oluyor:

                ‘’Aranızda iki ağır emanet bırakacağım; biri Allah’ın kitabı, diğeri ise Ehl-i Beyt’indir. Bu ikisine sarıldığınız sürece benden sonra asla sapmazsınız.’’ (Sahih-i Müslim, cild. 7, sayfa. 122-123; Sahih-i Tirmizi, cild. 5, sayfa. 621-622; Beyrut basımı, Daru’l-İlmiyye; Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmaları Sahih- hadis bölümü.)

                Bu hadisler doğrudur ve onda herhangi bir şüphe ve yanlışlık yoktur. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünneti de doğrudur. Masum imamların dışında kimse sünnetin koruyucusuda olamaz.

                Sonuç şudur ki; ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ailesine sarılan Ehl-i Beyt evlatları Alevi ve Şiî’leri Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinin gerçek ehl-i dirler. Ama ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, sahip olmadıkları bir sünnetin ehl-i olduğunu iddia ediyorlar.

                Onların bu iddialarını doğrulayacak herhangi bir delilleri yoktur. Doğru kanun ve hükmün yolu bizi gösterdiği için Allah’a sonsuz şükürlerimimiz bir borç biliyoruz...

                20- Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’dan şöyle rivayet edilir ki: ‘’Hz. Resulullah (s.a.v.)’’ beni müjdelediği bir sözünde şöyle buyurdumuşlardı: ‘’ Ey Hüseyin (a.s.) sen efendisin; efendinin oğlusun; efendiler babasısın. Senin neslinden dokuzu, fazilet sahibi emin ve masum olan imamlardır.

                Onların dokuzuncusu kıyam edecek olan Mehdi (a.c.)’dir. Ve sen imam, imam oğlu ve imamların babasısın. Senin neslinden fazilet sahibi imam gelecektir. Onların dokuzuncusu Mehdi (a.f.)’dir. O yeryüzünü kıst ve adaletle dolduracaktır. Benim kıyam ettiğim giibi o ahirüzzamanda kıyam edecektir.’’ (İkmal-üd Din cild. 1, sayfa. 269.) Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.): 831

                  Ehl-i Sünnet Ulemaların Görüşüne Göre Şi’a Ve Alevi Kavram Konumu: 1

                  Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarında Aleviliğin kelime anlamı kavram olarak görmüş bunun üzerinde Ehl-i Sünnet ulemalarında tavsif edilen Aliviyye yani (imam Ali (a.s.)’in evlatları olduğunu belge ve kaynakları ile durmuştuk.

                  Bunun yanında yine Şia kelime kavramların açıklamalarına detayları şeklinde işlemiş ve bir çözüm konulu belgelerini dile getirerek ispatlamıştık. Şimdi ise yine Ehl-i Sünnet ulemalarında Alevi ve Şi’a kavramları ile alakalı onların fikir ve düşüncelerine baş vuracağız.

                  Alevi ve Şia hakkında insafla yaklaşan, İslam-i ahlaka rivayet eden ve ılımlı davranan Ehl-i Sünnet mensubu bazı ulema ve muasır âlimleri saymazsak, Ehl-i Sünnet âlimlerinin büyük çoğunluğu, Emevî anlayışına dayalı olarak geçmişte ve günümüzde Alevi ve Şi’â’ya kin ve nefretle yaklaşmışlar, içlerindeki bu kin ve nefreti gerek yazılarında, gerekse konuşmalarında çekinmeden sergilemişlerdir.

                  Bazen kendilerinin bile anlamadıkları şeyleri yazmışlar, Ehl-i Beyt Aleviyye ve Şi’â’ları hakkında yalan şeyler isnad ederek bunları halka anlatmışlar, onlara küfrettirmişler, onları kâfir ilan etmişler ve hakkında çirkin lakaplar kullanarak alçak düşürmeye çalışmışlardır.

                  Onlar bu işi zorla ve hileyle hilafet koltuğuna oturan, hile, nifak ve yalanla insanlara hükümdarlık eden Muaviye ve Muaviye gibi insanların yolunu izlemişlerdir.

                  Bazen Alevilği ve Şi’î’liği Abdullah b. Sebe tarafından ortaya atıldığı savunuyorlar, bazen de iftiralarını daha da ileri boyutlara götürerek şöyle diyorlar: ‘’Alevi ve Şi’î’liğin kökü Zerdüstlüğe dayanır. Onlar Rafizî’dir. Allah onların yüzünü kara çıkarmış! İslam için Yahudi ve Hıristiyanlardan daha tehlikelidirler!’’

                  Bazen de şöyle yazıyorlar: ‘’Onlar münafıktır. Takiyye yaparlar. Hiçbir şeye aldırış etmezler. Kendi yakınlarıyla evlenirler ve hatta geçici evlilik, yan zina (!) yaparlar.’’

                  Bazıları da şöyle diyor: ‘’Onların bugün Müslümanların ellerinde bulunan Kur’ân’dan başka bir Kur’ân’ları var. İmam Ali ve evlatları (Aleviyye) evlatları olan diğer imamlara taparlar. Muhammed (s.a.v.)’e ve Cebrail (a.s.)’a düşmandırlar vs. vs. gibi daha sayısız fitneler... Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.): 832

                    Ehl-i Sünnet Ulemaların Görüşüne Göre Şi’a Ve Alevi Kavram Konumu: 2

                    Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat önderleri olarak tabir edilen bu âlimler tarafından hemen hemen her yıl Alevi ve Şi’â’ya hakaret içeren ve onları kâfir ilan eden sayısız kitapları yayınlanmaktadır.

                    Bu işlerin zamane hükümdarlarını hoşnut etmekten başka hedefleri bulunmamaktadır. Onlar ise saf Müslümanlar arasında tefrika ve ikilik görmedikleri sürece hoşnut olmazlar.

                    Ne ilginçtir ki, bütün bunları iddia eden âlimler, gerek yazılarında, gerekse cuma hutbelerindeki konuşmalarında hiçbir delil sunmamakla beraber Alevi ve Şi’â’lara hakaretler içerikli işaretler vermektedirler.

                    Onların tek delili geçmişlerini körü körüne taklit etmek, cahiliye cahilliklerini ve içlerindeki Alevi Ehl-i Beyt evlatlarına kinlerini kusmaktır. Onlar sanki papağanlar gibi Nasibîler ve Emevilerin yazdıklarını tekrarlamaktadırlar.

                    Henüz dahi Yezid düşmanlarına küfrediyor ve onları kâfir ilan ediyorlar. (Suudi Arabistan Kültür bakanlığı, Müslümanlığı hâşâ Müminlerin Emiri Yezid b. Muaviye’den Hakikatler adlı bir kitap yayınlamış ve bu kitabı okullarda ders kitabı olarak seçmişlerdir.)

                    Yezid’i saygıyla ananların, Yezid düşmanlarına küfretmelerine ve onları kâfir ilan etmelerine şaşmamak gerekir. Bunların ‘’iyiler’’ olarak kabul ettiği Yezid ve Muaviye değil miydi ki kendi dönemlerinde altın ve gümüşleri oluk gibi akıtarak nice vicdansızları satın almış ve kendilerine yandaş toplamışlardı. Onlar kendi dönemlerinde bunu yaparken bunlar da onlardan geri kalmadılar.

                    Milyonlarca dolarları, Londra ve Paris’te görenleri şaşkına çeviren görkemli sarayları ve şatafatlı içki ve kumar sofralarında zamanlarını zaman etmektedir. Sahip oldukları onca haram varlık, niceleri için din, vicdan ve vatan unsurlarını göz ardı ettirebilecek güçtedirler.

                    Eğer bunlar gerçekten de Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinin takipçileri olsalardı, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in örnek davranışlarından birinin de, ‘’inanç ayrımı gözetmeksizin başkalarına saygılı olmak’’ olduğunu bilirlerdi.

                    Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünneti bize şunu demiyor mu? ‘’Müslümanlar sağlam bir bina gibidir; bir kısmı sarsılsa diğer kısmı onu tutar.’’? Ve yine şöyle buyurmuyorlarmı; ‘’Müslümanlar bir beden gibidir.

                    Bir yeri ağrıdığında diğer yerler onun acısını hisseder.’’? Yine Hz. Peygamber (s.a.v.)’in açıkça buyurmamış mıdır ki; ‘’Müslüman’a küfretmek ve onunla savaşmak kâfirliktir (faşistliktir, zalimliktir.)’’ diye... Yazan. imam Dikmen


                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.): 833

                      Ehl-i Sünnet Ulemaların Görüşüne Göre Şi’a Ve Alevi Kavram Konumu: 3

                      Kendilerine tabiri caiz ise Ehl-i Sünnet adını veren bu yazarlar Hz. Peygamber (s.a.v.)’i tanısalardı, Allah’ın varlığına ve birlikliğine, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in onun elçisi kulu olduğuna inanan, namaz kılıp zekât veren, oruç tutan, hacca giden, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir grubu kâfir olarak ilen etmez Ehl-i Beyt’ten İmam Ali (a.s.)’ın evlatları Alevileri katletmezlerdi.

                      Onlar sadece ve sadece Emevîlerin sünnetine, cahiliyet düşüncesine, ırkçılık ve kabilecilik kavramlarına sahip oldukları için böyle kitap yazıyorlar.

                      Çok meşhur bir atasözü vardır: ‘’Akrep kininden dolayı sokmaz; onun doğasında vardır.’’ Yine şöyle derler ki: ‘’Çömlekte ne varsa o çıkar.’’

                      Acaba Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Kur’ân’da da olduğu gibi şöyle buyurmuyor muydu: ‘’De ki ey kitap ehl-i: Gelin, aramızda ortak sözde birleşelim...? (Âl-i İmrân Süresi ayet ilkesi. 64.)

                      Eğer onlar gerçekten sünnet ehli olsalardı, kardeşleri olan Şi’îleri bu ayet ilkesi gereği ortak inanca davet etmeleri gerekirdi.

                      Eğer İslam, düşmanlık gösteren Yahudi ve Hıristiyanları ortak bir konuda birleşmeye ve kardeşliğe davet edilebiliyorsa, aynı Allah’a ve aynı Peygamber’e aynı kitaba ve aynı kıbleye inandıkları halde Alevi ve Şi’î’lerle neden dost ve kardeş olunmasın ki?

                      Ehl-i Sünnet âlimleri neden Alevi ve Şi’î kardeşlerini davet edip onlarla konuşmaya yanaşmıyorlar? Eğer inançları yanlışsa, bunu neden oturup Alevi ve Şi’î’lere söylemiyorlar. Neden bir panel düzenleyip de her iki tarafın âlimlerini karşılıklı konuşturmuyorlar? Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.): 834

                        Ehl-i Sünnet Ulemaların Görüşüne Göre Şi’a Ve Alevi Kavram Konumu: 4

                        Evet burda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat bugün dünya Müslümanlarının dörtte üçünü oluşturuyor. Dolayısıyla maddî imkânları ve yönetimlerde etkileri var. Uydu vb. gibi kitle iletişim araçlarıyla bu tür panelleri tüm dünya Müslümanlarına duyurabilirler. Böylece onların işi daha kolay olur.

                        Ama ne yazık ki Ehl-i Sünnet âlimleri hiçbir zaman böyle bir girişimde bulunmuyor ve ilmî bir konuda yüzleşmek istemiyorlar. Hâlbuki Allah’u Teala, şöyle buyurmaktadırlar:

                        ‘’De ki: Eğer doğruysanız, getirin delillerinizi!’’ (al-Bakara Süresi ayet ilkesi. 111.)

                        ‘’De ki: ‘’Sizin elinizde ortaya koyacağınız bir bilgi, bir belge varsa hemen çıkarıp gösterin. Ama gerçek şu ki: sizin sadece kuru bir zannın ardından gidiyorsunuz, düpedüz yalan söylüyorsunuz.’’ (En’am Süresi ayet ilkesi. 148.)

                        Bu nedenle görüyoruz ki, onlar sürekli küfürlere, hakaretkere ve iftiralara müracaat ediyor, Alevi ve şi’a’lara kâfir ikna ediyorlar. Onlar da biliyorlar ki delil sadece Alevi ve Şi’înın ellerindedir.

                        Bence onlar korkuyor. Çünkü hakikatler ortaya çıkacak olsa, el Ezher’de (el-Ezher veya el-Ezher Üniversitesi: Mısır’ın başkenti Kahire’de dini eğitim veren üniversite düzeyinde bir kurumdur.

                        Dünyanın dört bir yanından buraya dinî eğitim almak için gelenler vardır. Bu üniversitede Türkiyeli talebeler de eğitim almaktadır. çev.)’de olduğu gibi Müslümanların çocuğu Şi’ı ve Alevi olur. El-Ezher âlimleri bu konuda araştırma yaptıklarında hakikatlari görüp kabullendiler ve germişlerinin inançlarını terk ettiler.

                        Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat âlimleri, inançlarını tehdit eden bu tehlikelerinin farkına vararak Alevi ve Şi’â toplumlarının içerisinde asimile olmaktan korkuyorlar.

                        İşte bundan dolayıdır ki, bazıları, Alevi ve Şi’î’lerle oturup kalkmayı dahi müridlerine haram kılmışlardır. Nerde kaldiki Alevi ve Şi’î’lerle oturup konuşun, onlarla evlensin ve kestiklerini yesinler!...

                        Onların Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinden ne kadar uzak ve Emevîlerin sünnetine ne kadar yakın oldukları hemen ortaya çıkmaktadır. Tabii ki... Müslümanlarla var olan güçleriyle mücadele eden ve istemeyerek Müslüman olan Emevi’ler değilmiydi?

                        Onların öncüsü olan Ebusüfyan oğlu Muaviye, yani iktidarı ele geçirmek için seçkin sahabeleri öldüren kişi, şöyle diyordu:
                        ‘’Ben, namaz kılmanız, oruç tutmanız ve hacca gitmeniz için sizinle savaşmadım. Size hükmetmek için savaştım. Allah, sizin meylinizin aksine beni arzularıma kavuşturdu!’’

                        Allah’u Teala ne güzel bir biçimde buyuruyor demi:

                        ‘’Hükümdarlar bir ülkeye girince oranın düzenini altüst eder, halkının eşrafını da sefil ve zelil ederler. Evet, istilacılar hep böyle yaparlar.’’ (Neml Süresi ayet ilkeleri. 34.) Ne diyelim kişi benliklerini kayb etmiş zalimlere!... Yazan. imam Dikmen


                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.): 835

                          Alevi ve Şi’a’ların Ehl-i Sünet’e Bakış Konumu: 1

                          Bazı aşırı grupları ve sıradan insanların dışındakilerinde saymazsak geçmişte ve günümüzdeki Alevi ve Şi’î ulemasının büyük çoğunluğunun Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat hakkındaki görüşlerini şöyle açıklayabiliriz:

                          Alevi ve Şi’i’ler sünniler hakkındaki düşücelerinin kardeş oldukları taraftarlardır. Ancak Sünniler, Emevîlerin kirli siyasetlerinin kurbanı olmuşlardır, onların uydurmalarına kulak arasak inanmışlar.

                          Haklarında herhangi bir araştırma yapmadan ve iyi olanla kötü olanı birbirinden ayırt etmeden Selef-i Salih adını verdikleri sahabelere itimat etmiş ve böylece de doğru yoldan saparak iki ağır emanet olan Kur’ân ve Ehl-i Beyt’ten yüzden çevirmişlerdir.

                          Oysaki bu iki emanet olan şey ümmeti bir araya getirebilir ve sapmamalarını garanti edip birleşebilirlerdi.

                          Bu konu ve meseleler hakkında Alevi ve Şi’â alimleri kendilerini savunmak ve inançlarını ortaya koymak için sayısız kitaplar yazmışlar ve Ehl-i Sünnet âlimlerini insaflı davranmaya, birlik ve beraberliğe davet etmişlerdir.

                          Çeşitli ülkelerde, bazı Alevi ve Şi’â âlimleri, mezhepleri yakınlaştırma ve tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve vahdeti sağlama amacıyla İslam-î kuruluşlar oluşturmayı, ve hatta bazıları da Ehl-i Sünnet’in ilim meşalesi olan el-Ezher Üniversitesi’ne yönelerek oradaki Ehl-i Sünnet ulemasıyla en güzel bir şekilde söyleşiler yapmışlardır.

                          Kin ve nefreti ortadan kaldırmaya yönelik yapılan bu çalışmalar, tıpkı Alevi seyyid uleması olan Allame Şerefuddin Musevî’nin Şeyh Selim’le yaptığı şöyleşiler gibi oldukça olumlu sonuçlar doğurmuştur.

                          Nitekim de Allame’nin onlarla yaptığı diyalog neticesinde, konuşmaları ve yazışmaları el-Müracaat adlı değerli bir eseri ortaya çıkarmış, bu kitap, Müslümanların birbirlerine bakış açısını değiştirmede önemli bir rol oynamıştır. Yazan. imam Dikmen


                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.): 836

                            Alevi ve Şi’a’ların Ehl-i Sünet’e Bakış Konumu: 2

                            Evet Mısır’daki bu çalışmalar başarıyla devam ederken yeni bir gelişme daha yaşanmıştır. Ve, Mısır’ın diyanet işleri başkanı (genel müftüsü) imam Mahmud Şeltut, cesur bir açıklamayı yaparak ‘’İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın’’ (Caferilik Mezhebi’ne bağla olmak caizdir) fetvalarını vermişleridir.

                            “Ve inne min şiatihi le İbrahim” Ve şüphe yok ki İbrahim de onun yani (Nuh’un) taraftarlarındandı. (Saffat Süresi ayet ilkeleri. 83) Böylece Caferi fıkhı da el-Ezher’de Üniversitesinde ders kitapları arasına girmiş oldu.

                            Alevi ve Şi’îler, özellikle de âlimleri, tertemiz Ehl-i Beyt imamlarını ve tam anlamıyla İslam’ın tanımı olan Caferî’liği dünyaya tanıtmak için uğraş vermişlerdir ve bu konuda da birçok kitap ve makaleler yazmışlardır, ve ayrıca seminerler düzenlemektedirler.

                            Yine bunu özellikle İran İslam Cumhuriyeti inkilabından sonra İslâm’ı vahdet konulu meseleler oluşturmak ve mezhepleri yakınlaştırmak amacıyla konferanslar düzenlenmiş, bu konferanslarda samimi bir şekilde kardeşlik ruhu ön plana çıkartılarak tüm Müslümanların arasında kin ve nefret duygusunu ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerde bulunmuşlardır.

                            Artık her yıl İslam’i Vadet Konferans düzenleniyor, Alevi ve Şi’îa ve Sünni âlimlerini bu konferanslara davet ediyorlar. Tam bir hafta boyunca bir araya geliyorlar, beraber oturup kalkıyorlar, beraber yiyip içiyor, beraber namaz kılıp dua ediyorlar.

                            Bu konferanslarda çeşitli ilmî konuşmalara yer veriliyor. Bunların hiç faydası olmasada dahi en azından Müslümanların bir araya gelmesi, kalplerdeki kin ve nefretin azalmasını göz önüne getirecek olursak, yine de oldukça başarılı ve faydalı ve hatta bereketli olduğunu söyleyebiliriz. İnşallah bu konferanslar daha da güzel bir yerlere gelebilecektir.

                            Sizlerin Bir Alevi veya Şi’â’nın evine misafir olsanız; ister sıradan biri olsun, ister öğrenci olsun, ve hatta ister bir âlim olsun, görürüsünüz ki Alevi ve Şi’â’ya ait kitapların yanında onlarca Ehl-i Sünnet kitapları da göreceksiniz.

                            Ama bir Sünni’nin evine gitseniz, istisnaî durumlar dışında hiçbirinin evinde Alevi veya Şi’â kitapları bulunmaz. Bundan dolayıdır ki Sünniler, Alevi ve Şi’îler hakkında pek fazla bilgiye sahip değillerdir ve tek bildikleri, Alevi ve Şi’â karşıtlarının onlara verdiği yanlış yalan bilgilerdir.

                            Buna karşı sıradan Alevi ve Şi’â’ların genel çoğunluğun İslam tarihini bildiklerini ve bazı önemli günleri andıklarını görmekteyiz. Oysaki çoğu Sünni âlimi bile İslam tarihini fazla önemsemiyor, derinliklerine inmeyi kötümsüyorlar... Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.): 837

                              Alevi ve Şi’a’ların Ehl-i Sünet’e Bakış Konumu: 3

                              Onlara göre tarih araştırılmaz, görmezden gelinir ve iş Allah’a havale edilir. Böylece Selef-î Salih’e suizan edilmesi önlenir deyimlerini kullanmaktan geri kalmazlar.

                              Dolayısıyla bir Sünni, bütün sahabenin adil olduğuna razı olmuştur, artık tarihte onlar hakkında yazılan olumsuzlukları kabul etmeye yanaşmazlar.

                              İşte Ehl-i Sünnet’in bu yüzden delillere dayalı olarak tartışmaya yanaşmadıklarını ve ilmi münazaralardan kaçındıklarını görüyoruz. Zira böyle bir tartışmaya girdiklerinde yenik düşeceklerini, hakkın ne olduğunu görüp kendilerini eleştirmeye başlayacaklarını ve duygularının onlara galip gelerek atalarından miras kalan inançlarını terk edeceklerini ve netice itibarıylada bir Ehl-i Beyt Alevi Şi’â’sı olacaklarını önceden biliyorlar.

                              Şi’îler, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in gerçek sünnet ehl-i dirler. Çünkü onların birinci imam-i Hz. Peygamber (s.a.v.)’den sonra hayatının tamamını Peygamber sünnetiyle yoğrulmuş olan İmam Ali b. Ebi Talib (a.s.)’dır.

                              ‘’De ki: Eğer doğruysanız, getirin delillerinizi!’’ (al-Bakara Süresi ayet ilkesi. 111.)

                              ‘’De ki: ‘’Sizin elinizde ortaya koyacağınız bir bilgi, bir belge varsa hemen çıkarıp gösterin. Ama gerçek şu ki: sizin sadece kuru bir zannın ardından gidiyorsunuz, düpedüz yalan söylüyorsunuz.’’ (En’am Süresi ayet ilkesi. 148.)

                              ‘’Hükümdarlar bir ülkeye girince oranın düzenini altüst eder, halkının eşrafını da sefil ve zelil ederler. Evet, istilacılar hep böyle yaparlar.’’ (Neml Süresi ayet ilkeleri. 34.)

                              İmam Ali (a.s.), ‘’Ebubekir ve Ömer’in içtihadına göre hareket edecek olursan seninle biâtleşiriz!’’ diyenlere karşı bakınız nasıl bir cevap vermişlerdir: ‘’Ben ancak ve ancak Kur’ân’a ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Sünnetine göre hareket ederim.’’

                              “Ve inne min şiatihi le İbrahim” Ve şüphe yok ki İbrahim de onun yani (Nuh’un) taraftarlarındandı. (Saffat Süresi ayet ilkeleri. 83) Yazan. imam Dikmen


                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.): 838

                                Alevi ve Şi’a’ların Ehl-i Sünet’e Bakış Konumu: 4

                                Hz. İmam Ali (a.s.) hikafet makamı, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine aykırı olacaksa onun böyle bir makama ihtiyacı olmaz.

                                Zira o, şöyle buyurmuştur ki: ‘’Benim katımda size halife olmak, bir keçinin aksırdığında çıkardığı sümükten daha değersizdir. Ama Allah’ın bir hükmü ve kanununu icra edeceksem o başka...’’

                                Ve yine oğlu İmam Hüseyin (a.s.) ise şöyle buyurmuşlardır ki: ‘’Eğer ceddim Muhammed’in dini yani (devleti) ben ölmeden ayakta durmayacaksa, haydi kılıçlar, alın beni!’’

                                Bu söz, sonsuza dek dünyanın kulağında bir şelale ve ezgi gibi yankılacaktır.

                                İşte bundan dolayıdır ki, Alevi ve Şi’âlar, kardeşleri olan Sünnilere dostane ve şefkatle yaklaşırlar. Onların hidayete ermelerini ve kurtulmalarını umarlar.

                                Çünkü Alevi ve Şi’âların inançlarına göre bir insanı hidayet etmek, bütün dünyadaki her şeyden daha değerli ve kıymetlidir.

                                Sahih rivayetlerinde şöyle bir kavram geçer: ‘’Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, Hayber’in fethedileceği gün İmam Ali (a.s.)’a Yahudilerle savaşa gönderdiğinde’’ şöyle buyurmuşlardır:

                                ‘’Onlarla Allah’ın birliğine ve benim risaletime iman edene dek savaş. Eğer iman etseler canlarını ve mallarını korumuş olurlar. Artık hesapları Allah iledir.

                                Eğer Allah senin elinle bir kişiyi hidayet etse, senin için güneşin üzerine ışıdığı her şeyden ve rengârenk nimetleden daha değerlidir.’’ (Sahih-i Müslim, cild. 7, sayfa. 121; Kitab-ı Fazail, Ali b. Ebi Talib’in Fazilet bâbı bölümünde.)

                                Evet İmam Ali b. Ebi Talib (a.s.)’ın tek hedefi insanların Allah’ın kutsal anayasası olan Kur’ân-ı Kerim kitabı ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine dönüp hidayet olmalarıydı.

                                Ehl-i Beyt’in evlatları ve Şi’îleri de Ehl-i Beyt hakkındaki bütün iftiralara ve yalanlar karşı mücadele gösterirken bu yolu izlemiş, Ehl-i Sünnet kardeşlerini gerçekler konusunda aydınlatmaya ve onları doğru yola yönlendirmeye çaba ve gayret göstermişlerdir.

                                Nitekimde Allah’u Teala Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadırlar:

                                ‘’Elbette onların hikâyelerinde akıl sahipleri için ibret vardır. Bu, uydurulacak bir söz değildir; ancak kendinden öncekinin doğrulanması, her şeyin açıklaması; inananlar için bir kılavuz ve rahmettri.’’ (Yusuf Süresi ayet ilkeleri. 111.) Yazan. imam Dikmen


                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X