Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.
Her gün aşura! Her Yer Kerbela.
Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.
Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi
İmam Hüseyin (a.s.): 899
Kur’ân-ı Kerim’in Sahabe Hakkındaki Temel Görüş Konumu:
Burda şunuda belirtelimki bizim herhangi kişi veya kişilere düşmanlık kastımızın olmadığını ve İslam devrimi için olan olayların teori ve pratik şekilliğiyle günden konusu haline getirmek olduğunu söyleye biliriz...
Her şeyden önce şunu açıklayabiliriz ki, Allah’u Teala kitanın çeşitli ayet ilkelerinde Hz. Resulullah (s.a.v.)’e dünyada mal ve makamına ulaşmak için değil, sadece Allah’ın ve Resulünün rızasını umarak uyup itaat eden sahabeyi övmüştür. Allah’ın onlardan, onların da Allah’tan razı olduğunu beyanlar buyurmuşlardır.
Müslümanlar bu tür sahabeyi Hz. Resulullah (s.a.v.)’e karşı itaatkar davranışlarından ve diğer çeşitli tutumlarından tanımış bulunmakta ve onlara saygı göstermekte, onları hürmet ve büyüklükle anmaktadırlar.
Bilhasa Alevi ve Şi’â ve bunun yanında da bazı Ehl-i Sünnet’inde birlikte hürmet ettiği bu tür sahabe hakknda değildir. Aynı şekilde Alevi ve Şi’â ve Ehl-i Sünnet’in birlikte nefret ve lânet ettikleri münafık (faşist) fasıklara da ilgili değildir.
Bu arada söz konusu ettiğimiz sahabe, Müslümanların hakkında ihtilaf ettikleri ve Kur’ân-ı Kerim’in ve Hz. Resulullah (s.a.v.)’in kendilerine bazı işlerinden dolayı kınanmış olduğu ve diğerlerini onlardan sakındırdığı kimselerdir...
Alevi ve Şi’â ve hatta Ehl-i Sünnet’in arasında ki, ihitlaf, bu tür sahabe hakkındadır; çünkü but tür sahabenin adaleti hakkında Alevi ve Şi’â şüphe etmekte ve onların söz ve davranışların telkit etmektedir; ama Ehl-i Sünnet bu tür sahabenin yaptığı işleri kendi kitap kaynaklarında da yazmış olmasına bakmayarak onların hepsinin adil bilmektedir. Bu tür bir incelemeden maksadımız bu hususta hakkı ortaya koymak olacaktır.
Bu hususlara değinmekteki temel maksadımız şudur: Bazıları bizim sahabeyi öven ayetleri bırakıp yalnızca onları tenkit eden ayet ilkelerini tuttuğunu sanmasınlar. Hatta biz araştırmalarımızda sonucunda bazı övgü ayet ilklerinin yergiyi ve yergi ayet ilkelerininde de övgüyü içine aldığını görürüz.
Kur’ân ve Ehl-i Beyt olarak yirmi üç yıllık araştırmalarımızın boyunca elde etiğimiz bilgileri ve ulaştımığımız sonuçların hepsini nakletmek olduğunu istemedimizdir. Sadece bazı ayet ilkeleri numune olarak zikretmekle yetinmeye çalışmiyacağız...
Daha geniş bilgi edinmek isteyen araştırma ve incelemenin zorluklarına katlanmalıdırlar. Bu yollarla insan kendi zahmetinin sonucunda hidayete kavuşmuş olacaktır. Allah’u Teala’nın her insandan istediği de zaten budur.
Bir kişi kendi fîkrî araştırma ve çabası sonuncunda hakikati bulursa, kendi vicdanının feryadına müspet cevap verdiği için hakkın tereddütsüz olarak kabul eder ve hidayete kavuşması çok kolay olur.
Ama dış etkenlerin neticesinde kişinin hakla karşılaşması, çoğu zaman onun hidayete varmasına sebep olmaz. Bir de insan, eğer doğru yolu içten doğan bir kanaat ile ele geçirirse, bu inanç, his ve duydular sebebiyle ele geçirilen inançtan kat kat üstün ve kalıcı olur.
Allah’u Tealla, Hz. Peygamber (s.a.v.)’i överek şöyle buyurmaktadırlar:
‘’Seni, hakikati aradığında buldu da yol gösterdi sana.’’ (Duhâ Sûresi. 7.nci ayet ilkeleri.)
Ve yine diğer bir bakış açısında şöyle buyurmaktadırlar ki:
‘’Bizim için Cihad edenler biz yollarımıza yani (kanunlarımıza) sevk ederiz ve şüphe yok ki, Allah elbette iyilik edenlerle beraberdir.’’ (Ankebût Sûresi. 13.ncü ayet ilkeleri.) Yazan. imam Dikmen
Her gün aşura! Her Yer Kerbela.
Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.
Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi
İmam Hüseyin (a.s.): 899
Kur’ân-ı Kerim’in Sahabe Hakkındaki Temel Görüş Konumu:
Burda şunuda belirtelimki bizim herhangi kişi veya kişilere düşmanlık kastımızın olmadığını ve İslam devrimi için olan olayların teori ve pratik şekilliğiyle günden konusu haline getirmek olduğunu söyleye biliriz...
Her şeyden önce şunu açıklayabiliriz ki, Allah’u Teala kitanın çeşitli ayet ilkelerinde Hz. Resulullah (s.a.v.)’e dünyada mal ve makamına ulaşmak için değil, sadece Allah’ın ve Resulünün rızasını umarak uyup itaat eden sahabeyi övmüştür. Allah’ın onlardan, onların da Allah’tan razı olduğunu beyanlar buyurmuşlardır.
Müslümanlar bu tür sahabeyi Hz. Resulullah (s.a.v.)’e karşı itaatkar davranışlarından ve diğer çeşitli tutumlarından tanımış bulunmakta ve onlara saygı göstermekte, onları hürmet ve büyüklükle anmaktadırlar.
Bilhasa Alevi ve Şi’â ve bunun yanında da bazı Ehl-i Sünnet’inde birlikte hürmet ettiği bu tür sahabe hakknda değildir. Aynı şekilde Alevi ve Şi’â ve Ehl-i Sünnet’in birlikte nefret ve lânet ettikleri münafık (faşist) fasıklara da ilgili değildir.
Bu arada söz konusu ettiğimiz sahabe, Müslümanların hakkında ihtilaf ettikleri ve Kur’ân-ı Kerim’in ve Hz. Resulullah (s.a.v.)’in kendilerine bazı işlerinden dolayı kınanmış olduğu ve diğerlerini onlardan sakındırdığı kimselerdir...
Alevi ve Şi’â ve hatta Ehl-i Sünnet’in arasında ki, ihitlaf, bu tür sahabe hakkındadır; çünkü but tür sahabenin adaleti hakkında Alevi ve Şi’â şüphe etmekte ve onların söz ve davranışların telkit etmektedir; ama Ehl-i Sünnet bu tür sahabenin yaptığı işleri kendi kitap kaynaklarında da yazmış olmasına bakmayarak onların hepsinin adil bilmektedir. Bu tür bir incelemeden maksadımız bu hususta hakkı ortaya koymak olacaktır.
Bu hususlara değinmekteki temel maksadımız şudur: Bazıları bizim sahabeyi öven ayetleri bırakıp yalnızca onları tenkit eden ayet ilkelerini tuttuğunu sanmasınlar. Hatta biz araştırmalarımızda sonucunda bazı övgü ayet ilklerinin yergiyi ve yergi ayet ilkelerininde de övgüyü içine aldığını görürüz.
Kur’ân ve Ehl-i Beyt olarak yirmi üç yıllık araştırmalarımızın boyunca elde etiğimiz bilgileri ve ulaştımığımız sonuçların hepsini nakletmek olduğunu istemedimizdir. Sadece bazı ayet ilkeleri numune olarak zikretmekle yetinmeye çalışmiyacağız...
Daha geniş bilgi edinmek isteyen araştırma ve incelemenin zorluklarına katlanmalıdırlar. Bu yollarla insan kendi zahmetinin sonucunda hidayete kavuşmuş olacaktır. Allah’u Teala’nın her insandan istediği de zaten budur.
Bir kişi kendi fîkrî araştırma ve çabası sonuncunda hakikati bulursa, kendi vicdanının feryadına müspet cevap verdiği için hakkın tereddütsüz olarak kabul eder ve hidayete kavuşması çok kolay olur.
Ama dış etkenlerin neticesinde kişinin hakla karşılaşması, çoğu zaman onun hidayete varmasına sebep olmaz. Bir de insan, eğer doğru yolu içten doğan bir kanaat ile ele geçirirse, bu inanç, his ve duydular sebebiyle ele geçirilen inançtan kat kat üstün ve kalıcı olur.
Allah’u Tealla, Hz. Peygamber (s.a.v.)’i överek şöyle buyurmaktadırlar:
‘’Seni, hakikati aradığında buldu da yol gösterdi sana.’’ (Duhâ Sûresi. 7.nci ayet ilkeleri.)
Ve yine diğer bir bakış açısında şöyle buyurmaktadırlar ki:
‘’Bizim için Cihad edenler biz yollarımıza yani (kanunlarımıza) sevk ederiz ve şüphe yok ki, Allah elbette iyilik edenlerle beraberdir.’’ (Ankebût Sûresi. 13.ncü ayet ilkeleri.) Yazan. imam Dikmen
Yorum