Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.): 899

    Kur’ân-ı Kerim’in Sahabe Hakkındaki Temel Görüş Konumu:

    Burda şunuda belirtelimki bizim herhangi kişi veya kişilere düşmanlık kastımızın olmadığını ve İslam devrimi için olan olayların teori ve pratik şekilliğiyle günden konusu haline getirmek olduğunu söyleye biliriz...

    Her şeyden önce şunu açıklayabiliriz ki, Allah’u Teala kitanın çeşitli ayet ilkelerinde Hz. Resulullah (s.a.v.)’e dünyada mal ve makamına ulaşmak için değil, sadece Allah’ın ve Resulünün rızasını umarak uyup itaat eden sahabeyi övmüştür. Allah’ın onlardan, onların da Allah’tan razı olduğunu beyanlar buyurmuşlardır.

    Müslümanlar bu tür sahabeyi Hz. Resulullah (s.a.v.)’e karşı itaatkar davranışlarından ve diğer çeşitli tutumlarından tanımış bulunmakta ve onlara saygı göstermekte, onları hürmet ve büyüklükle anmaktadırlar.

    Bilhasa Alevi ve Şi’â ve bunun yanında da bazı Ehl-i Sünnet’inde birlikte hürmet ettiği bu tür sahabe hakknda değildir. Aynı şekilde Alevi ve Şi’â ve Ehl-i Sünnet’in birlikte nefret ve lânet ettikleri münafık (faşist) fasıklara da ilgili değildir.

    Bu arada söz konusu ettiğimiz sahabe, Müslümanların hakkında ihtilaf ettikleri ve Kur’ân-ı Kerim’in ve Hz. Resulullah (s.a.v.)’in kendilerine bazı işlerinden dolayı kınanmış olduğu ve diğerlerini onlardan sakındırdığı kimselerdir...

    Alevi ve Şi’â ve hatta Ehl-i Sünnet’in arasında ki, ihitlaf, bu tür sahabe hakkındadır; çünkü but tür sahabenin adaleti hakkında Alevi ve Şi’â şüphe etmekte ve onların söz ve davranışların telkit etmektedir; ama Ehl-i Sünnet bu tür sahabenin yaptığı işleri kendi kitap kaynaklarında da yazmış olmasına bakmayarak onların hepsinin adil bilmektedir. Bu tür bir incelemeden maksadımız bu hususta hakkı ortaya koymak olacaktır.

    Bu hususlara değinmekteki temel maksadımız şudur: Bazıları bizim sahabeyi öven ayetleri bırakıp yalnızca onları tenkit eden ayet ilkelerini tuttuğunu sanmasınlar. Hatta biz araştırmalarımızda sonucunda bazı övgü ayet ilklerinin yergiyi ve yergi ayet ilkelerininde de övgüyü içine aldığını görürüz.

    Kur’ân ve Ehl-i Beyt olarak yirmi üç yıllık araştırmalarımızın boyunca elde etiğimiz bilgileri ve ulaştımığımız sonuçların hepsini nakletmek olduğunu istemedimizdir. Sadece bazı ayet ilkeleri numune olarak zikretmekle yetinmeye çalışmiyacağız...

    Daha geniş bilgi edinmek isteyen araştırma ve incelemenin zorluklarına katlanmalıdırlar. Bu yollarla insan kendi zahmetinin sonucunda hidayete kavuşmuş olacaktır. Allah’u Teala’nın her insandan istediği de zaten budur.

    Bir kişi kendi fîkrî araştırma ve çabası sonuncunda hakikati bulursa, kendi vicdanının feryadına müspet cevap verdiği için hakkın tereddütsüz olarak kabul eder ve hidayete kavuşması çok kolay olur.

    Ama dış etkenlerin neticesinde kişinin hakla karşılaşması, çoğu zaman onun hidayete varmasına sebep olmaz. Bir de insan, eğer doğru yolu içten doğan bir kanaat ile ele geçirirse, bu inanç, his ve duydular sebebiyle ele geçirilen inançtan kat kat üstün ve kalıcı olur.

    Allah’u Tealla, Hz. Peygamber (s.a.v.)’i överek şöyle buyurmaktadırlar:

    ‘’Seni, hakikati aradığında buldu da yol gösterdi sana.’’ (Duhâ Sûresi. 7.nci ayet ilkeleri.)

    Ve yine diğer bir bakış açısında şöyle buyurmaktadırlar ki:

    ‘’Bizim için Cihad edenler biz yollarımıza yani (kanunlarımıza) sevk ederiz ve şüphe yok ki, Allah elbette iyilik edenlerle beraberdir.’’ (Ankebût Sûresi. 13.ncü ayet ilkeleri.) Yazan. imam Dikmen


    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.): 890

      a- İslâm’dan Dönme ile İlgili Âyet İlker Konumu: 1

      İslam felsefi ve sentez olarak düşünülmesi gereken asıl konu bu İslâm’a giriş ve İslam’dan ayrılma noktasında rolun ne anlama gelediğini anlamak ve kavramak olacaktır.

      Düzeysel olarak İslam’in felsefi yönündeki İslam kurulmasında var olabilecek bir Cumhuriyetin konumnuna gelemesinin zorunlu olup olmadığın anlamaktır.

      O’nun için de Allah’u Teala kutsal kitabının anayasal hukuku çerçevesinde asıl mesajının ne gibi bir şekilde anlaşılacağının vurgulanması olacaktır.

      Allah’u Teala Hukuksal anayasında şöyle buyurmaktadır:

      ‘’Muhammed ancak bir peygamberdir; ondan önce nice peygamberler geldi geçti; ölürse hayut öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Kim dönerse bilsin ki, Allah’a hiçbir surette zarar vermez; Allah şükredenlerin mükâfaatını yakında verecektir.’’ (Âl-i İmrân Sûresi. 144.ncü ayet ilkeleri gereği.)

      Bu ayet ilkelerinden de anlaşılan Hz. Resulullah (s.a.v.)’in hayatında Müslümanlara hitap ederek apaçık bir şekilde bildirilmesi ve sahabe Peygamber’in vefatından sonra hemen dinden yani (İslam devletinden) dönme ile karşı karşıya gelecektir ve sadece onlardan çok az bir kıs-mi inandıklarında sabit ve bağlı kalacaklardır.

      Bu grup, yani açıkçası dinden (İslam’dan) sabit kalanları Allah bu ayet ilkesinde şükredenler olarak vasıflandıracaktır.

      Şükredenler de çok azdır; çünkü Allah’u Teala diğer bir ayet ilkelerinden de tekrar; ‘’Ve kullarımdan pek azı şükreder.’’ diye noktayı koymaktadır...

      Hz. Resulullah (s.a.v.)’den naklolunan hadis-i şeriflerde, bu ayet ilkesinin zikredilen dinden yani (İslam cumhuriyetinden) dönme meselesini açıklamıştır. Sonra ki, bölümde bu hadisilerden birkaç tanesini nakletmeye çalışacağız...

      Eğer bu ayet ilkesi kerimesinde Allah’u Teala İslâm’dan dönüp mürtel olanların cezalarını zikretmemiş ve yalnız Allah’a şükredenlerin iyi mükâfaatlara lâyık olduklarını zikretmişse İslaâm’dan dönenlerin asla Allah’ın mükâfaat ve bağışına ulaşamayacakları herkes tarafından bilindiği içindir.

      Hz. Resulullah (s.a.v.) bu hususu birkaç hadisinde açıklamışlardır.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak da eğer Allah dilerse bu kutsal anayasamız olan kitabımızda onlardan bazılarını dile getirmeyi olacaktır. Yazan. imam Dikmen


      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.): 891

        a- İslâm’dan Dönme ile İlgili Âyet İlker Konumu: 2

        Sahabenin saygınlığını kısm-i olsada korumak için, söz konusu ayet ilkesinde yalnız Talihe, Seccah ve Esvedi’l-Ânesî’nin kastedildiğini söylemek doğru değildir; çünkü bunlar Hz. Resl-i Ekrem (s.a.v.)’in kendi hayatında dinden dönüp Peygamberlik iddia ettiler.

        Ve hatta Hz. Resulullah (s.a.v.) onlarla savaştı ve onları mağlup etti. Yine bu ayet ilkesi Malik İbn Nuveyre ve taraftarlarına da yorumlanmaz. Çünkü onlar makul sebepler yüzünden zekâtlarını Ebubekir’e vermediler.

        Evvela halife seçimi mevzusunu inceleyip meselenin aslını öğrenmek istiyorlardı. Çünkü onlar Haccetu’l-Veda da Hz. Resulullah (s.a.v.) ile birlikte hacca gitmişlerdi ve Gadir-i Hum denilen yerde Hz. Resullah (s.a.v.)’in İmam Ali (a.s.)’ı kendisinden sonra halife tayin etrmesine bizzat şahit olmuş ve orada diğer Müslümanlar gibi Hz. İmam Ali (a.s.)’a bi’ât etmişlerdi.

        Ve hatta Ömer b. Hattab ve Ebubekir’in bile orada Hz. İmam Ali (a.s.)’a bi’ât ettiğine şahid olmuşlardır.

        Bu yüzdendir ki, bunlar yeni halifenin gönderdiği elçilerin Hz. Resulullah (s.a.v.)’in vefat haberini getirip Ebubekir’in adına zekât yani (vergi) talep etmeleriyle karşılaşınca şaşırdılar...

        İslam tarihi oyuncuları bu olayın hakikatine inmek istememiş onu en üstü kapalı tutmaya çalışmışlardır. Çünkü bu olay iyice incelenmesi gereken mesele ve konular olduğunu içindir ki bazı sahabelerin hak etmedikleri makamına gölde düşebilir.

        Burada şu noktaya işaret etmek gerekir ki, Malik İbn Nuveyre ve onun taraftarları Ömer b. Hattab ve Ebubekir b. Kaufe’nin de itiraf ettikleri gibi Müslüman idiler; çünkü Ebubekir de dahil olmak üzere sahabeden bir çoğu Malik İbn Nuveyre’in Halid İbn Velid tarafından kaltedilmesine itiraz ettiler ve Ebubekir Beytülmaldan Malik’in kan parasını yani (diyetini) onun kardeşine vermiş ve özür dilemiştir...

        Demek ki, Malik ve taraftarları dinden yani (İslam’dan) çıkmış değillerdir. Çünkü İslâm’dan çıkıp mürted olan kişinin katli farz olur ve artık onun için Beytülmalden diyet vermek söz konusu olamaz ve onun öldürülmesinden dolayı da vasilerinden özür dilenmez.

        O hâlde ‘’İslam’dan dönmekle ilgili ayet illkeleri’’ Hz. Resulullah (s.a.v.) ile Medine’de birlikte olan ve onun vefatından sonra İslâm’dan dönen sahabelere aittir.

        Bu mesele ve konu Hz. Resulullah (s.a.v.)’tan nakledilen hadislerde de iyice açıklandığına göre artık bu hususta şüphe ve tereddüde yer kalmıyor. İnşallah yakında o hadisleri de zirkedeceğiz...

        Bunların haricinde tarihin kendisi de Hz. Peygamber (s.a.v.)’den sonra İslâm’dan dönenler hususunda en iyi şahittir. Hz. Resulullah (s.a.v.) vefatından sonra sahabenin arasında vuku bulan hadisleri inceleyen görür ki, sahabelerden çok azı hariç hak yolunda sebat gösterep kalmadı... Yazan. imam Dikmen


        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.): 892

          b- Cihad yani (savaş) Ayet İlkeleri Konumu: 1

          İslam’ın temel amaçlarını oluşturan en önemli noktaların başında Cihad anlamıyla kullanılan (Savaş) kavramlarının oluşması konumunu iyice kavramak mecburiyetindeyiz.

          Kur’an’ın temel amaçların başında cihad ilgili ayet ilkelerin başında ‘’Ey iman edenler, size ne oldu da Allah hukuku için savaş’a çıkın dendiği zaman olduğunuz yer(iniz)’de ağırlaşıp kaldınız; ahireti bırakıpta dünya yaşamınıza mı razı oldunuz!

          Fakat dünya hayatının faydası, âhirete göre pek azdır. Hep birden savaş’a çıkmazsanız sizi acıklı bir azapla azaplandırır ve yerinize sizden başka topluluk getirir ve siz ona hiçbir zarar veremezsiniz ve Allah’ın her şeye gücü yeter.’’ (Tevbe Sûresi. 38-39.ncü ayet ilkeleri.)

          Evet net ve açık olan bu ayet ilkelerinde sahabenin savaşta yani (cihad)’dan kaçıp ona yanaşmadıkları ve dünya hayatına bağlandıklarını bildiriyor. Allah’u Teala onları bu işlerinden dolayı kınamakta ve başka bir toplumu kendilerini yerlerine geçirmekle tehdit etmektedir.

          Bu tehdit çeşitli ayet ilkelerinde de zikrolunmuşştur ki, Hz. Resulullah (s.a.v.)’in vefatlarından sonra O’nun yerine vasiyetini yerine getiren İmam Ali (a.s.)’a itihat etmelerinin mecburiyetinin aynısı olduğunu vurguluyor... Ve bu, onların defalarca savaştan kaçtıklarının apaçık delillidir.

          Örneğin bir ayet ilkesindeki uyulması mecburi bir ayet ilkelerinde şöyle buyurmaktadır:

          ‘’Eğer din yani (devletten) yüz çevirirseniz, yerinize bir başka topluluğu getirir; sonra görürsünüz ki onlar size benzememektedirler.’’ (Muhammed Sûresi. 38.nci ayet ilkeleri.)

          Ve yine başka bir yerde ve başka bir ayet ilkelerinden de şöyle buyurmaktadır:

          ‘’Ey iman edenler, içinizden kim dininde yani (İslam anayasa hukukundan) dönerse, Allah’da (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü’minlere karşı alçak gönüllü kâfir yani (faşist ve zalimler) karşı ise güçlü ve onurlu Allah yolunda cihad (savaş) eden ve kınayıcının kınanmasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu Allah’ın bir lütfü ve ihsanıdır onu dilediğine verir...’’ (Mâide Sûresi. 54.ncü ayet ilkeleri.)

          Biraz yukarda da açıkladığımız Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emirlerine asi olan sahabelerinin kendi kaynak belgeleriyle ispatlanmış bu konulardaki tahlillerini açıklamiştik. Şimdi tekrar bu meseleler üzerinde durmayı iştemediğimiz ve daha sonra ki, Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızdaki İslam’da yapılan savaşlardaki Müslümanların başarıları ile ilgili detaylarına girmeyi umut ediyoruz... Yazan. imam Dikmen


          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.): 893

            b- Cihad yani (savaş) Ayet İlkeleri Konumu: 2

            Eğer biz bu hususları tekit eden ve açıkçası Alevi ve Şi’â’nın sahabeyi üç kısma ayırmasındaki haklılığını ispat eden ayet ilkelerini hepsini burada zikretmek veya açıklamaya kalkarsak bu olayların kendi başında sayısız kitapların yazılmasına neden olacaktır. Kur’ân bu hususu en kısa ve en mükemmel tabirle şöyle açıklamıştır:

            ‘’İçinizden öyle kişiler bulunmalı ki onlar sizi hayıra çağırsın, size iyiliği emretsin, kötülükten alıkoymaya çalışsın ve onlardan kurtuluşa ve muradına erenler.

            Kendilerine apaçık deliller getirdikten sonra da yine bölük bölük olanlara, yine ayrılığa düşenlere benzemeyin ki, onlaradır büyük azap. O gün öyle bir gündür ki bazı yüzler ağarır ve bazı yüzler kararır, Yüzleri kararanlara şöyle denir:

            İnandıktan sonra kâfir yani (faşist diktatör bir egemenlik sınıfına) mı? geçtiniz mi? tekrar kâfir olmanıza karşılık tadın azabı. Yüzleri ağaranlara gelince; onlar Allah’ın rahmetindedirler. Onlar o rahmette ebedî kalacaklardır...’’ (Âl-i İmrân Sûresi. 104-105-106.nci ayet ilkeleri hükmünce cezalanacaklardır.)

            Aklı selim hiçbir araştırmacıya gizli kalmayacağı gibi bu ayet ilkelerinin muhatabı elbette sahabedir. Eğer onlar Hz. Resulullah (s.a.v.)’in emirlerine karşı asi olup zevki perestlik ve makamlar için İslam anayasasını bölüp Emevi zinakarlarına bırakmasaydılar, bugünün daha değişik bir İslam devleti akaidi olmuş olurdu...

            Kur’ân ve Ehl-i Beyt araştırmaları içerisinde bu gibi meseler hakkında detaylı belgelerle analiz yapıp değişik düşüncelerden fikirler edinerek özel çalışmalar yaptık. O’nun içinde şimdiki araştırmamızı fazla uzatmamaya çalışacağız inşallah...

            Allah’u Teala Mü’minin takvasın ve güzel ahlakından ayrılmayı tecelli edenlerin açısından şöyle buyurmaktadırlar:
            ‘’Mü’minlerin, Allah ve Kur’ân’dan inen ayet ilkeleri anıldığı vakit, korkup itaat etmelerinin vakti gelemedi mi? Ki önceden kendilerine kitap verilenlere benzemesinler; onların peygamberiyle araları uzayıp açıldıkça kalpleri katılaştı ve onların çoğu emirden çıkanlardır.’’ (Hadîd Sûresi. 16.nci ayet ilkeleri.)

            Bu konu ve mesele hakkında Ehl-i Sünnet kaynaklarından en mütebir olan sayın Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr adlı tefsirinde aynen şöyle nakledilmektedir:

            ‘’Sahabîler, Mekke’de çektikleri zorluklara rağmen Medine’de refaha kavuştular. Bu refah, onları biraz soğuttu, bu nedenle bazı şeylerde gevşediler. Bu yüzden de şu ayet ilkeleri nazil oldu.’’

            Müminlerin Allah ve Kur’ân’dan inen ayet ilkeri anıldığı vakit...

            Bir başka hadislerine görede Hz. Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

            ‘’Allah muhacirlerin kalplerinin Kur’ân’ın inişinden on yedi yıl sonra gevşediğini görünce bu ayet ilkesini indirdi.’’
            Sahabe, Ehl-i Sünnet’in dediği gibi insanların en iyisi olsaydı, onların kalpleri on yedi yıllık bir zaman zarfının sonunda katılaşmaya başlamaz ve Allah onları bu durumlarından ötürü kınamazdı. Bu birkaç ayet ilkeleriyle, sahabeden bir kısmının adil olmadığını delalet olarak göstermiştir.

            Eğer, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadislerini de inceleyecek olursak daha birçok delil bulabiliriz. Onun içinde biz Kur’ân ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak bu konu ve meseleleri uzatmak istemiyoruz. Konuya etraflıca incelendiğinde kimse bu hususta birçok hadisin kaynaklarda nakledildiğini görecektir... Yazan. imam Dikmen


            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.): 894

              c- Güzel Takva (Huşu) ile İlgili Ayet İlkeler Konumu:

              Kur’ân ve Ehl-i Beyt araştırmaları içerisinde bu gibi meseler hakkında detaylı belgelerle analiz yapıp değişik düşüncelerden fikirler edinerek özel çalışmalar yaptık. O’nun içinde şimdiki araştırmamızı fazla uzatmamaya çalışacağız inşallah...

              Allah’u Teala Mü’minin takvasın ve güzel ahlakından ayrılmayı tecelli edenlerin açısından şöyle buyurmaktadırlar:
              ‘’Mü’minlerin, Allah ve Kur’ân’dan inen ayet ilkeleri anıldığı vakit, korkup itaat etmelerinin vakti gelemedi mi? Ki önceden kendilerine kitap verilenlere benzemesinler; onların peygamberiyle araları uzayıp açıldıkça kalpleri katılaştı ve onların çoğu emirden çıkanlardır.’’ (Hadîd Sûresi. 16.nci ayet ilkeleri.)

              Bu konu ve mesele hakkında Ehl-i Sünnet kaynaklarından en mütebir olan sayın Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr adlı tefsirinde aynen şöyle nakledilmektedir:

              ‘’Sahabîler, Mekke’de çektikleri zorluklara rağmen Medine’de refaha kavuştular.

              Bu refah, onları biraz soğuttu, bu nedenle bazı şeylerde gevşediler. Bu yüzden de şu ayet ilkeleri nazil oldu.’’
              Müminlerin Allah ve Kur’ân’dan inen ayet ilkeri anıldığı vakit...

              Bir başka hadislerine görede Hz. Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

              ‘’Allah muhacirlerin kalplerinin Kur’ân’ın inişinden on yedi yıl sonra gevşediğini görünce bu ayet ilkesini indirdi.’’

              Sahabe, Ehl-i Sünnet’in dediği gibi insanların en iyisi olsaydı, onların kalpleri on yedi yıllık bir zaman zarfının sonunda katılaşmaya başlamaz ve Allah onları bu durumlarından ötürü kınamazdı.

              Bu birkaç ayet ilkeleriyle, sahabeden bir kısmının adil olmadığını delalet olarak göstermiştir.

              Eğer, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadislerini de inceleyecek olursak daha birçok delil bulabiliriz. Onun içinde biz Kur’ân ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak bu konu ve meseleleri uzatmak istemiyoruz.

              Konuya etraflıca incelendiğinde her kesin bu hususta birçok hadisin kaynaklarda nakledildiğini görecektir... Yazan. imam Dikmen


              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.): 895

                Hz. Resulullah (s.a.v.)’in Sahabe Hakkındaki Görüşleri Konumu:

                Kur’ân ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak daha önceki çalışmalarımızda bu mesele üzerinde detaylı bir araştırma yapmış ve konunun hadisin anlamı ismi altında sayısız belgelerle ispatlamıştık. Şimid ise tekrarda olsa bu konu ve mesele hakkında kısa da olsa bir açıklama yapmaya çalışşacağız.

                Hz. Peygamber (s.a.v.)’in havuz hadisine azda olsa bir giriş yapmaya çalışacağız.

                Hz. Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduklarını kaydederler:

                ‘’Kıyamet (havuzun) başında durduğum an bir grupla karşılaşacağım ve onları tanımiyacağım. O anda onlarla benim aramda bir kişi kalkıp onlara gelin diyecek. Ben nereye doğru gelsinler diyeceğim.

                ‘’Allah’a andolsun ki, cehennem’e doğru, diyecektir?’' ‘’Bunlar ne yapmışlar?’’ diye soracağım. ‘’Bunlar senden sonra dinden yani (senin kurduğun İslâm devletinden) çıkıp tekrar cahiliye Emevî faşist saltanatlığına döndüler ve senin Ehl-i Beyt’ini katledip İslâm’ın anayasasını değiştirdiler.’’ diyecektir.

                Bunların içerisinden sürüden ayrılıp kendi başına yayılan develer gibi az bir grup dışında kurtulan olmayacaktır. (Sahih-i Buharî, cild. 3, sayfa. 94’den 99’a kadar ve sayfa. 156 ve cild. 3, sayfa. 32 ve Sahih-i Müslim, cild. 7, sayfa. 66; Hadis-i Havz.)

                Ve yine Ehl-i Sünnet ulemalarınca Hz. Resulullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini buyurmaktadırlar:

                ‘’Ben sizden önce havuza yani (Kesver suyuna) varacağım. Bana gelen herkes, o kesver havuzun suyundan içer ve artık susamaz. Bazı gruplar da bana gelirler ki ben onları tanırım, onlar da beni tanırlar.

                “O arada benimle onların arasında ayrılık düşer. ‘’Bunlar benim ashabındır’’ diye seslenirim. ‘’Sen bilmiyorsun, bunlar senden sonra Ehl-i Beyt’ine neler yaptıkları?’’ denilir. Bunun üzerine ben de: Benden sonra dinimi yani (İslam cumhuriyetimi ve hadislerimi) değiştirenler uzak olsun, uzak olsun derim.’’

                Yukarıda anılan aynı kaynaka bakabilirsiniz. (Sahih-i Buharî, cild. 3, sayfa. 94’den 99’a kadar ve sayfa. 156 ve cild. 3, sayfa. 32 ve Sahih-i Müslim, cild. 7, sayfa. 66; Hadis-i Havz.)

                İnanın ki, eğer Ehl-i Sünnet âlimlerinin, Sahih kabul ettiği hadis kitaplarında ve Müsnetlerinde yazmış oldukları bu değerli hadislere iyice dikkat eden olursa, artık sahabeden çoğunun Hz. Resulullah (s.a.v.)’den sonra İslam devletinin başında kimin olduğunu ve kimlerin İslam devletinin temel anayasasından göndüklerini ve kimlerin bu hukusal hükümlerinin değiştirildiğinden hiçbir şüpheleri kalmayacaktır. Gerçekte Hz. Resulullah (s.a.v.)’den sonra az bir grup dışında herkes hakka sırt çevirmiştir.

                Bu gerçek hadis sadece üçüncü kısım sahabeye tatbik ettiremeyiz; çünkü Hz. Resulullah (s.a.v.) açıkça ve net söz konusu hadiste, bunlar benim ashabındır diye buyuracaktı.

                Bu hadisler, geçmişte naklettiğimiz ashabın dinden yani Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kurmuş olduğu (İslam cumhuriyetinden) döneceğini haber veren ve onları azapla tehdit eden ayet ilkelerinin mânâ ve tefsiri durumundadır. Bundan asla ve asla kaçış imkanı yoktur... Yazan. imam Dikmen


                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.): 896

                  Dünya Çıkarı İçin Yarışmalar Hususunda ki, Hadis Konumu:

                  Hz. Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

                  Ben sizden önce kıyamette havuzun yani (Kevser havuz suyu) banışma varacağım ve amellerinize şahit olacağım. Allah’a andolsun ki, ben şimdi havuzumuzu görüyorum. Yerdeki hazinelerin (veya yerin anahtarlarının) bana verildiğini görüyorum.

                  Allah’a andolsun ki benden sonra (müşrik) yani ikiyüzlü olmanızdan korkuyorum, benden sonra dünya menfaat ve makam için yarışmanızdan korkuyorum. (Sahih-i Buharî, cild. 3, sayfa. 100-101.)

                  Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın buyurmuş olduğu haktır. Sahabeler dünya malı ve menfaatları için o kadar birbirleriyle yarıştılar ki, hatta dünya makamları için Ehl-i Beyt’e ve İmam Ali (a.s.)’ın evlatları olan Alevilere kılıç çekip savaşıp onlarla beraber Şi’îleri ve sayısız Müslümanları katlettiler.

                  Sahabeden bazılarının altın ve gümüş biriktirdikleri meşhurdur. Hatta Mes’udî ‘’Mürucu’z-Zeheb’’ adlı eserinde ve Tâberî ve diğerleri de kitaplarında yazıyorlar ki, sadece Zübeyir’in serveti elli bin dinar ile bin tane at ve bin tane köleye ulaşmıştı; diğer malları da Basra, Kûfe, Mısır ve başka şehirlerde mevcuttur. (Mürucu’z-Zeheb, cild. 2, sayfa. 341.)

                  Yine Talha’nın Irak’tan elde ettiği günlük bin dinar olduğu nakledilmiştir. Bazıları, bu gelirin daha fazla olduğunu ile söylemişlerdir.

                  Abdurrahman İbn Avf’ın yüz atı, bin devesi, on bin koyunu olduğunu yazılmıştır. Ve hatta öldükten sonra kadınlarına verilmek için ayrılan malların sekizde biri 84 binmiş. (Mürucu’z-Zeheb, cild. 2, sayfa. 341.)

                  Osman b. Affan kendinden sonra sayısız miktarda koyun, deve ve emlakın yanı sıra yüz elli bin dinar da bırakmıştır. Zeyd İbn Sabit öldükten sonra yüz bin dinar değerindeki mülklerinin haricinde o kadar da altın ve gümüş bırakmıştı ki, onları taksim için baltalarla kırıyorlardı.

                  Öyle ki, birkaç kişinin elli balta sallanmaktan yaralandı. (Mürucu’z-Zeheb, cild. 2, sayfa. 341.)

                  Burada bunlardan sadece bir kaçını örnek olarak vermemiz basit ibarelerdir. Bu gibilerinden tarihte çok kaydedilmiştir. Biz sadece bu konuları fazla uzakmak istemediğimizden bu kadarıyla yetinmek zorundayız. Bütün bunlar gösteriyor ki, dünya, ashabı kendine çekmiş ve onların gözlerini karartırmıştır...

                  Burdan kalkıp sahabelerin faziletlerini anlatmak mangaldan kül bırakmamaktan başka bir şey değildir. Artık sizin ne gibi bir İslam cumhuriyetine laik olduğunu görün!... Yazan. imam Dikmen


                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.): 897

                    Birde Sahabe’nin, Kendileri Hakkındaki Görüşlerine Bir bakalım:

                    Hz. Resulullah (s.a.v.)’in Yönetimini ve Sünnetini

                    Değiştirdiklerine Dair Sahabe’nin Kendi İtirafları: 1

                    Bir ata sözüyle başlamak istiyorsak, Atalarımızın dediği şudur Yalancıların mumları yatsıya, kadar yanar. Sonra söndüğünde kendilerinide beraber yakar...

                    Ebu Said Hudrî’den şöyle rivayetler nakledilmektedir:

                    Hz. Resulullah (s.a.v.), Ramazan ve Kurban bayramlarında nusallaya giderdi ve oarda ilk işi, bayram namazını kılmaktı. Sonra saflarda oturan halka nasihat eder; onlara bazı şeyleri yapmalarını yahut onları terk etmelerini emrederdi... Ve sonra kalkıp giderdi...

                    Ebu Sa’id diyor ki:

                    Halk da aynı şeye alışmıştı. Ta ki bir gün Medine’nin Valisi Mervan’la birlikte Kurban veya Ramazan bayramlarında musallah geldik. Kesir İbn Selt’in yaptığı minberin yakınına gittik.

                    Mervan bayram namazını kılmadan minbere çıkmak istedi. Ben çıkmasın diye elbisesinden tutup aşağı çektim, o da minbere çıkmak için beni çekti ve sonunda minbere çıkıp namaz kılmadan önce hutbe okudu. ‘’Ben ona: ‘’Allah’a andolsun ki (Hz. Resulullah’ın Sünnetini) değiştirdiniz.’’ dedim.

                    O: ‘’Artık senin bildiklerinin zamanı geçti.’’ dedi. Ben: ‘’Allah’a andolsun ki, benim bildiklerim bilmediklerinden daha hayırlıdır.’’ dedim. O: ‘’Halk namazdan sonra beklemiyor, ben de onun için hutbeyi namazdan önce okuyorum.’’ dedi. (Sahih-i Buharî, cild.1, sayfa. 122; Kitabu’İle’l-Musallah Bi Gayri Minbein bâbın’da.)

                    Kuran ve Ehli- Beyt araştırmaları olarak sahabenin, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini neden değiştirdiğini çok araştırdık ve şu sonuca ulaşmış olduk: Sünneti değiştirenlerin çoğu Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından olan Emevî zihkârların başında olanların da vahiy katibi dedikleri kişi yani Muaviye İbn-i Ebusüfyan, yer almıştır.

                    Yine tarihin yazdığına göre o, halkı zorla Hz. İmam Ali (a.s.)’a sövmeye ve mescit ve minberlerde ona hâşâ lânet okumaya zorlayordu.

                    Müslim kendi sahih’inde Hz. İmam Ali (a.s.)’ın faziletleri babında bu konuyu yazmıştır; hatta orada şunu da kaydetmiştir ki, Muaviye tüm şehirlerde kendi adamlarına, minberlerde Hz. İmam Ali (a.s.)’a sövmeyi ve lânet etmeyi her hutbe ve vaazda tekrarlanan bir sünnet haline getirmeleri için emir çıkarmıştır. Yazan. imam Dikmen


                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.): 898

                      Birde Sahabe’nin, Kendileri Hakkındaki Görüşlerine Bir bakalım:

                      Hz. Resulullah (s.a.v.)’in Yönetimini ve Sünnetini

                      Değiştirdiklerine Dair Sahabe’nin Kendi İtirafları: 2

                      Bu duruma karşı çıkan sahabeler, Muaviye tarafından öldürülüyordu ve yakılıyordu. Muaviye, sahabenin meşhurlarından olan Hucr İbn Adiy Kendî’yi ve dostlarını Hz. İmam Ali (a.s.)’a lânet okumadıkları için kaltetti ve bazılarının da bu suçtan dolayı diri diri gömülmesi doğruldusunda emir verdi.

                      Ebu’l-Âla Mevdudî, Hilâfet ve saltanat adlı kitabında Hasan Basrî’nin şöyle yazdıklarını nakletmişlerdir:

                      Muaviye’de dört özellik vardı ki, onların sadece biri bile olsaydı, onun helâk olmasına yeterdi:

                      1- Faziletli sahabenin büyüklerinin hayatta olmasına rağmen meşveret etmeksizin hilâfeti eline geçirdi.

                      2- Şarap içen, kumar oynayan, ipek elbise giyen, tambur çalan oğlu lânetlik Yezid’i kendisinden sonra halife yaptı.

                      3- Ziyad’in kendi kardeşi olduğunu iddia etti; oysa ki; Hz. Resulullah (s.a.v.) buyurmulardır ki: ‘’Çocuk kadının kocasınındır,
                      zina eden kişiye taş verilir.’’

                      4- Hucr İbn Adiy’i öldürdü. Ona Hucr’u öldürmesinden dolayı eyvahlar olsun. Ona Hucr’u öldürmesinden dolayı eyvahlar olsun... (el-Hilafet ve’l-Mulûk, sayfa. 106.)

                      Beni Ümeyye döneminde, müminlerden bazıları, namazdan sonra okunan hutbeleri dinlemek ve hutbe okunduğunda mescitte bulunmamak için mescitten ayrılıyordu. Çünkü hutbeler İmam Ali (a.s.) ve evlatlarına lânet okumakla bitiriliyordu.

                      Ama Benî Ümmeyye, halkı hutbeleri dinlemeye mecbur kılmak için Hz. Resulullah (s.a.v.)’in sünnetini değişitirip hutbeyi namazdan önceye aldı...

                      Ne yazıktır ki hala bu kör ve feodal lanetlik zihniyet devam etmekte ve İmam Ali (s.a.v.)’ın evlatları olan Alevilere sövülmekte ve katliamlar düzenlenmektedir.

                      Sizlere Aferin (!) böyle sahabeye ki, (Sahih-i Müslim, cild. 1, sayfa. 61.) Hz. Resulullah (s.a.v.)’in sünnetini ve Allah’ın hukuksa anayasa hükümlerini kendi kötü hedef ve amellerine hizmet için ve cahilliye döneminden kalan pis kinlerini doyurmak için değiştirmekten eçkinmediler ve Allah’ın her türlü pislikten uzak ettiği tertemiz kıldığı ve Resul’üne salât ve selâmı vacip kıldığı gibi ona da salat ve selâm vermeyi vacip ettiği birisine lânet okumaya teşebbüs ettiler.

                      Hz. İmam Ali (a.s.) öyle bir zat idi ki, Hz. Resulullah (s.a.v.) onun hakkında: ‘’Ali’yi sevmek imandan, onunla düşmanlık ise nifaktandır.’’ diye buyurmuşlardır ki, burda Emevî zinakârların mertebe makamlarının ne olduğu açıklanmaktadır. Yazan. imam Dikmen


                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.): 899

                        Birde Sahabe’nin, Kendileri Hakkındaki Görüşlerine Bir bakalım:

                        Hz. Resulullah (s.a.v.)’in Yönetimini ve Sünnetini

                        Değiştirdiklerine Dair Sahabe’nin Kendi İtirafları: 3

                        Ama bu sahabîler dinde yani (İslam devletinde) olanı hiç çekinmeden değiştirdiler ve kötü amelliyle ‘’duyduk ama karşı geldik’’ dediler. Öyle ki, altmış yıl Ehl-i Beyt’e salavat yerine lânet okuttular minberlerde.

                        Hz. Musa’nın (a.s.) ashabı onun vasisi olan Hz. Harum (a.s.)’ı öldürmek için tertip ve hile hazırladıkları gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ashabından bazıları da onun vasisi olan ve İslam ümmetinde Hz. Harun (a.s.)’ın konumunda olan Hz. İmam Ali (a.s.)’ı öldürmek için hem hile hazırladılar ve hem de hilelerini tatbik ettirip Hz. İmam Ali (a.s.)’ı şehir ettiler.
                        Bununla da kalmayıp onun evlâtlarını yeryüzünde yok etmeye bile tesebbüs ettiler.

                        Bu planın tatbiki için Ehl-i Beyt soyundan gelen her Alevi’yi nerde bulunduysa katlediyorlardı. Bu soydan olanların isimleri beytülmal defterinden silindi ve hatta yasakladılar.

                        İnanın ki Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları tüm kaynak ve belgelerin Ehl-i Sünnet ulamalarının en mutebir kişilerin naklettileri kitaplardan vermekle büyük bir ilkeye imza atmayı başarmıştır. Hz. Resulullah (s.a.v.)’ın kardeşi ve amcasının oğlu ve yine damadı olan Hz. İmam Ali (a.s.)’a olan muhahbbetini açılayan hadisleri okuduğumuzda şaşırıyoruz.

                        Bu hadisler apaçık gösteriyor ki, Hz. Resulullah (s.a.v.), Hz. İmam Ali (a.s.)’ı bütün ashabından üstün tutardı.

                        Örneğin bir hadiste Hz. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

                        ‘’Ey Ali, senin bana nisbetle makamın, Hz. Harum (a.s.)’ın Hz. Musa (a.s.)’la nisbetle makamı gibirdir ancak benden sonra Nebi gelmeyecektir.’’ (Sahih-i Buharî, cild. 2, sayfa. 305; Sahih-i Müslim, cild. 2, sayfa. 360; Müstedrek-i Hakim, cild. 3, sayfa. 109.)

                        Terkrar bizlerin daha detaylı araştırmalara girdiğimizde Hz. Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduklarını naklederler:
                        ‘’Ali sen bendensin, ben de sendenim.’’ (Sahih-i Buharî, cild. 2, sayfa. 76; Sahih-i Tirmizi, cild. 5, sayfa. 300; Sünen-i İbn Mâce, cild. 1, sayfa. 44.)

                        Ve yine şöyle buyurduklarını naklederler:

                        ‘’İmam Ali’yi sevmek imandan, onunla düşmanlık nifaktır.’’ (Sahih-i Müslim, cild. 1, sayfa. Sayfa. 61; Sünen-i Nesaî, cild. 6, sayfa. 117; Sünen-i Tirmizi, cild. 8, sayfa. 306.)

                        Hemen hemen Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat araştırmacı ve yazarların tüm kaynak ve belgelerinde şöyle bir hadis vardır ki, bunu inkar etmeleri imkansızdır;

                        ‘’Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.’’ (Sahih-i Tirmizi, cild. 5, sayfa. 201; Müsnedrek-i Hakim, cild. 3, sayfa. 126.) Yazan. imam Dikmen


                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.): 900

                          Birde Sahabe’nin, Kendileri Hakkındaki Görüşlerine Bir bakalım:

                          Hz. Resulullah (s.a.v.)’in Yönetimini ve Sünnetini

                          Değiştirdiklerine Dair Sahabe’nin Kendi İtirafları: 4

                          Ve yine şöyle buyurmaktadırlar ki:

                          ‘’İmam Ali benden sonra tüm müminlerin mevlasıdır.’’ (Sahih-i Tirmizi, cild. 5, sayfa. 201; Müsnedrek-i Hakim, cild. 3, sayfa. 126.)

                          Eğer dikkat ederseniz burda kullanılan tabirin sadece müminlerin mevlası. Burda anlaşılması gereken konu ve meselenin açıklanması münafıklardan uzak olmaları ve ebediyen münafık faşist darbecilerin cennetle mükafaatlanmayacağını açıklamalardır.

                          Ve yine buyuruyorlar ki;

                          ‘’Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.’’ Bu açıklamaları Gadir-i Hum denen yerde yapmaları olduğu tüm Ehl-i Sünnet ulemalarınca açıktır ki İlk etapta Ömer b. Hattan İmam Ali (a.s.)’ı tebrik eder ve daha sonra sözünde döner.

                          (Müsned-i İmam Ahmed, cild. 5, sayfa. 25; Müsnedrek-i Hakim, cild. 3, sayfa. 134; sahih-i Tirmizi, cild. 2, sayfa. 296.)

                          ‘’Allah’ın, O’nu seveni sev, O’na düşman olana düşman ol.’’ (Sahih-i Müslim, cild. 2, sayfa. 362; Müstedrek-i Hakim, cild. 3, sayfa. 109; Müsned-i Ahmed, cild. 4, sayfa. 281.)

                          Evet bizim âlimlerimizin sahih olduğunu itiraf ettikleri Hz. İmam Ali (a.s.)’ın faziletleriyle ilgili Hz. Peygamber (s.a.v.) nakledilen bu tür hadislerin hepsi toplanırsa bir kitap değil çok sayıda kitapların yazılması gerekeceğini sizin malumunuzdur.

                          Sizin sahabe bu gibi hadisleri nasıl gözmezlikten gelebilir de; açıkçası Hz. İmam Ali (a.s.)’a minberlerde lânet okutturlar; onunla savaşaşmaya kalkıştılar ve sonunda hem onu ve daha sonra ki zamanlarda evlatları olan (Alevileri) kaltetmeye başladılar!...

                          İtiraf etmeniz gerekir ki bu tür sahabeyi savunmak için mazeret uydurmaya ve bahane aramaya boşuna çırpınıyorlardır. Gerçekte onları bu tür işlere sevk eden saik dünya malı ve makam sevgisinden başka ve İslam’dan gönmeden başka bir şey olabilir mi?...

                          Bazen bu işlerin mesuliyetini zahiren İslâm’a girip kalben kâfir yani (faşist) olna iki yüzlü münafık sahabeye yüklemek istiyoruz; ama maalesef bu imkânsızdır.

                          Çünkü, Hz. İmam Ali (a.s.)’nın aleyhine yapılan teşebbüslerin başında, sahabenin meşhur simalarından bir grup yer almaktadır. Yazan. imam Dikmen


                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.): 901

                            Birde Sahabe’nin, Kendileri Hakkındaki Görüşlerine Bir bakalım:

                            Hz. Resulullah (s.a.v.)’in Yönetimini ve Sünnetini

                            Değiştirdiklerine Dair Sahabe’nin Kendi İtirafları: 5

                            Hz. İmam Ali (a.s.) evinin, içinde ki bulunan Hz. Resulullah (s.a.v.)’in evlatları bulundukları halde ne maksatla tehdit eden ilk şahıs olan Ömer b. Hattab idi... Yine ona ilk savaş açan, Talha ve Zübeyir ve Ümmü’l Mü’minin Aişe idi.

                            Yine Hz. İmam Ali (a.s.) ile düşmanlığı son haddine vardıranlar, Müslüman olmadığı halde kendini zavallı Müslüman halk kitlelerine Müslüman olarak tanıtan Muaviye ve Amr İbn As gibi kimseler idi...

                            Biz Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları bu gibi konu ve meseleleri düşündüğümüzde sonu gelmeyen hayret ve şaşkınlığa düşürüyor. Hür düşünce sahibi bir insan da mutlaka bize hak verecektir.

                            Zira Ehl-i Sünnet âlimlerinin sahabenin durumunu açıklayan bu kesin tarihi hakikatlere rağmen sahabenin hepsinin istisnasız âdil olduklarını iddia etmeleri asla savunulacak bir gerçek görüş değildir.

                            Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat Hz. Resulullah (s.a.v.)’in sünnetine gerçekten tâbî ise, Kur’ân ve Sünnetin, küfrüne ve İslam devletinin anayasal hukukundan döndüğüne veya fâsık olduğuna hükmettiği kişilerin âdaletine nasıl hüküm verebilirler?...

                            Ve yine hak Resul-ü (s.a.v.)’in şöyle dediğini kendi kaynaklarınca mütebirdir:

                            ‘’İmam Ali (a.s.) düşman olan bana düşman olmuştur; bana düşman olan, Allah’ın düşmanı olmuştur. Allah’a düşman olan birinin, Allah yüz üstü cehennenme atar.’’ (Müstedrek-i Hakim, cild. 3, sayfa. 121; Hasaisu’n-Nesaî, sayfa. 24; Müsned-i İmam Ahmed cild. 6, sayfa 33; Menâkıb-ı Harezmî, sayfa. 81; Riyazu’n-Nazire, Taberî’nin, cild. 2, sayfa. 219; Tarih-i Suyutî, sayfa. 73.)

                            Evet burda kaydedilen bizim fikir ve düşüncemiz değildir. Bu İmam Ali (a.s.)’a düşmanlık edenin cezasıdır, onunla savaşıp ve ona hâşâ lânet eden kişi veya kişilerinin azabını varın siz değerli Ehl-i Sünnet âlimleri düşünün.

                            Sizin âlimleriniz bu hakikatlerin karşısında ne diyorlar? Onlar bu hakikati idrak etmekten aciz midirler? sizce....

                            Burda kısada olsa biraz ara verip İmam Ali (a.s.)’ın Hak ve Resulullah (a.s.)’in düşmanlarına okumuş oldukları bir dua’yi dile getirdikten sonra araştırmalarımıza devam edelim!... Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.): 902

                              Faşist ve Emperyalist Kureyş’in iki Put’u: 1

                              “Hz. İmam Ali (a.s.)’ın namaz kıldıklarında kunutta sürekli olarak bu duaya çok önem verir ve devamlı olarakta okur ve şöyle buyururlardı: “Her kim, kunutta sürekli olarak bu duayı okursa, Hz. Peygamberlerle (s.a.v.) ile birlikte; ‘’Bedir, Uhut ve Huneyn’de binlerce ok atmış gibidir.”

                              Konut sırasında ilk olarak ‘’Allahumme salli ela Muhammed ve Al-i Muhammed’’ diyerek! Allah’ım! Kureyş’in bu iki zalim putlarına ve onları kendilerine tapanak yapan şu zalim Kureyş idarecilerine lanet et ve iki cibtine ve o iki tağutuna ve o iki yalancısına ve iftiracısına ve o ikisinin iki kızına da.

                              Çamur ve taştan yapılmış olan heykeller üzerinde söz sahibi olan Kureyş’in kan emici idareceileri ve O ikisi, Senin emrine karşı çıkıp, senin Peygamber’in ve O’na inen vahyini inkâr ettiler, nimetlerine karşı çıkıp inkâr ettiler ve Hz. Resululullah (s.a.v.)’na isyan ettiler.

                              Senin kuracağın İslam Dinini yani (İslam devletini) değiştirerek kutsal, anayasal kitabını tahrif ettiler, hükümlerini değiştirip, kendi amelleri menfaatları icabı farzları iptal ettiler, ayetlerine karşı asi ve O’nun yerine tekrar Emevî içkenceci zalimce idareleri olan menfaatlarını koydular.

                              Senin, Velilerine düşman oldular, düşmanlarına ise dost oldular. Şehirlerini harap ettiler, kullarını fesada ittiler. Allah’ım! O ikisine ve onların kişisel çıkarları açılarına hizmet edenlere lanet et, onlara tabi olanlara da, onların dostlarına ve taraftarlarına ve o üçünü sevenlere de. Nübüvvet evini yakıp harap ettiler, kapısını kırdılar, çatısını çökerttiler, üstünü altına getirdiler, içini dışına getirdiler.

                              Evin halkına hakaret edip saldırdılar Senin nebi ve Resul’ün Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Kızı ve Varisi olan Hz. Fatımat’ut Zehra Semavat’I Ve’l-Arz (a.s.)’ın kaburga kemiğini kırıp Şehid Ettiler.

                              O ev halkının yardımcılarını sürdüler, evdeki çocukları öldürdüler, minberdeki vasiyi ve ilminin varisini oradan indirdiler, İmametine karşı çıkıp inkâr ettiler ve o üçü Rablerine şirk koştular.

                              Allah’ım! Onların günahlarını çoğaltıp büyült. Onları sonsuza dek sager cehenneminin en alt mertebesine at, bilir misin nedir sager?... Yazan. imam Dikmen


                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her Yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.): 903

                                Faşist ve Emperyalist Kureyş’in iki Put’u: 2

                                Ne öldürüp yok eder, ne de diri tutar.

                                Allah’ım! Onlara işledikleri münkerler kadar lanet et.

                                Ve gizledikleri hak kadar. Yükselttikleri minberler kadar.

                                Düşman oldukları müminler kadar. Dost edindikleri münafıklar kadar.

                                Eziyet ettikleri veliler kadar. Sürgünden getirttikleri kovulmuşlar kadar.

                                Dışladıkları sadıklar kadar. Yardım ettikleri kâfirler (faşistler) kadar.

                                Kahrettikleri İmam Ali (a.s.) kadar.

                                Değiştirdikleri farzlar kadar. İnkâr edip ve yakıp yasakladıkları hadisler, ettikleri eserler kadar.

                                Geriye bıraktıkları Şer izleri kadar. Döktükleri kanlar kadar.

                                Değiştirdikleri haberler ve hükümler kadar. Biât koydukları küfürler kadar.

                                Gizlemeye çalıştıkları yalanları kadar. Gasp ettikleri miraslar kadar.

                                Çaldıkları ganimetler kadar. Yedikleri haramlar kadar,

                                Helal saydıkları humuslar kadar. Temelini attıkları batıllar kadar.

                                Yaydıkları adaletsizlik ve zulüm kadar. Gizledikleri vaatler kadar.

                                Yerine getirmedikleri ahitler kadar. Helal ettikleri haramlar kadar.

                                Haram ettikleri helaller kadar. Gizledikleri nifaklar kadar.

                                Yaydıkları zulümler kadar. Gizledikleri hıyanet ve vefasızlıkları kadar.

                                Yardıkları karınlar kadar. Kırdıkları kaburgalar kadar.

                                Düşürdükleri çocuklar kadar. Sıkıştırdıkları bedenler kadar, vurdukları tokatlar kadar, hürmetsizlik ettikleri hicaplar kadar. Dağıttıkları ve zulüm ettikleri toplumlar kadar, söndürdükleri ocaklar kadar. Alçalttıkları yüce insanlar kadar. Yazan. imam Dikmen



                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X