Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


    Her gün aşura! Her yer kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    147


    Varlık Aleminde Cismi ve Hakkın Kudreti:

    Ruha oran insanın bedeni, Sonsuz kudrete ve Ezeli İradeye nisbetle alemin bedeni gibidir. Nasıl ki, Allah'ın sırf dilemekle dilediği gerçekleşirse , bilinen şekilde yaratılan bu beden de aynen o şekilde ruhun emrindedir. Ruh bir şeyi sırf yapmak istemekle beden bu isteği yerine getirmek için harekete geçer.

    İnsanın hem kendi gücünü tanımalıdır. Hem de İlahını ve Yaratıcısını tanımalıdır. Yalnız bir insanda ruh günah işlemez. İnsan vucudunun bedensel olarak günah işlemede kendi özel iradesine bağlılığıyla serbest olduğundan dolayı günah işlemesiyle insanın bedensel ruh'u günah işlemiş hale gelir.

    Bütün bu organizma , göz, kulak dil, burun, zihin, hayal gücü, ilham kaynağı, kalb, ciğer, mide, sindirim, solunum ve saire gibi yüzlerce açık ve gizli güç ve sistemli ile yani beden bütün bu teşkilatı ile ruhun hizmetindedir.

    Ruh'un İradesinin İnsan Beden'ine Etkisi:


    İnsanoğlunun kendi yaratılışı ile hayvan yaratılışının arasında farklara bir bakmalıdır. Elbette ki İnsandaki ruh hayvanlarda mevcut değildir, ama insanda olan canlılık varlığı hayvanlarda da mevcuttur. Şu anda bir insan canı ile hayvanların canları hakında bir çalışma veya herhangi bir araştırmak yapmak niyetinde de değiliz.

    Bir şeye doğru hareket etmek istediğinde insan doğal olarak hareket eder. Yürümek isteyen adamın ayaklarına yürü demesine herhangi bir gerek yoktur. Sadece yürümesi yeterlidir. Elini cebine koymak isteyen insan doğrudan elini cebine koyar, eline cebe gir demesi gerekmez.

    Bir tarafa bakmak isyeten adam herhangi bir emre gerek duymadan o tarafa bakar. İnsan iradesinin bedenin tüm organlarına nüfuz etmesi İlahi iradenin varlık alemine nüfuzun küçük bir örnektir. Bu konuların insanlar üzerinde olan bir canlılık varlığının kendi serbest iradesinin bir özetidir. Kur'an'da ise Allah'u Te'ala şöyle buyurmaktadır :

    "Ve sana Rûh'u soruyorlar; de ki Rûh, Rabbi'min işindendir, hakkındandır ve zâten size pek az bir bilgiden başka bir şey de verilmemiştir." (âl-İsrâ Suresi: 85. ayetin meali ) Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


      Her gün aşura! Her yer kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      148

      Nefs-i Natıka'nın Gücüne Bir Örnek:


      Şeyh Reis (İbn Sina) Eş-Şifâ kitabında daha önce de zikretmiş olduğumuz güzel bir nükte anlatmaktadırlar: İnsanlar mıknatısın demir tozlarını ve demiri çekmesine, iğneyi nasıl çektiğine hayret etmektedirler. Halbuki daha önemlisine, insan ruhunun bu ağır bedeni nasıl çektiğine hiç mi? hiç hayret etmezler. Veyahutta dünyanın yuvarlak olduğu, olduğuna her insanın aklı bilincindedir. Ama dünyanın altı veya üstünün neresi olduğunu insanların nasıl ayakta durduklarına ve yer çekimin nasıl bir çekim etkisini kullandığının henüz bilicinde değildirler.

      Nefs-i Natıka, sırf dilemekle elli yahut altmış kıloyu kendine çeker, onu istediği tarafa harekete geçirir. Bu Nefs-i Natıka'ya Yüce Allah ne büyük güç vermiştir! Bu ne etkili bir iradedir!

      Ruh, İnsanoğlunun

      Yapamadığı İşi Nasıl Yapıyor:


      İnsan yaşayışının canlılık çağlarında insanların üzerindeki etkisini göstermişsede insanlar bunun farkında olmak istememişlerdir. Nedenlerin niteliklerine inmekte bir yana dursun bunun ruhla veya bedenle bağlantının olduğunun farkına varmak bile düşünmemişlerdir.

      İnsan öldükten sonra , Nefs-i Natıka bedenle ilişkisini kestiğinde beden bir yerden bir yere almak için en azından birkaç kişiye ihtiyaç duymuşlardır. Çok kısa bir mesafe için, bu cesedi dört kişi veya daha fazla kişiler tarafından zorlukla ve yorgunlukla ancak kaldırıp götürebilmişlerdir. "Rûh nedir?" Nasıl bir şeydir? Yukarda da verdiğimiz ayeti kelimeninde anlattıdığ gibi insanların bilincinin dışında mıdır? Bu ağır bedeni bu kadar kolaylıkla, son derece rahat bir biçimde hareket ettirip koşturan Nefs-i Natıka nedir ? Neden Allah'ın işini görmiyor? Bu bedeni insanın emrine veren Allah ne büyüktür demek gerekir. İnsan öncelikle nefsini, ruhunu ve bedenini tanımalı mıdır? sonra da onu yapan İlahi gücün kudrettini anlamalı mıdır ? O'nun kutsal kanunlarına riayet etmeli midir..? Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


        Her gün aşura! Her yer kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        149


        Maddi Duyuların Yetersizliği:


        Cahil dediğimiz zaman anlaşılmaktadır ki, hiç okumamış insanların olduğunu kast etmektir. Bu bir yanlış anlaşmadan başka birşey değildir. Cahilik kelime kavramlarının Kur'an-ı Kerim'de kullanılmakta olduğunu ve bununda Allah'ın ilkelerinin dışında yani beşeri bir bilgiden kaynaklandığı ve Allah'ın kural ve kanunlarıyla hareket edilmediği anlamındadır, kullanılmıştır.

        Bazı cahiller "Gözlerimizin görmediği şeyleri nasıl doğrular- onlara nasıl inanırız?" derler. Bazı materyelist insanların dedikleri gibi, "Biz et ve deriden başka birşey görmüyoruz, nefis ve ruhun varlığını nasıl doğru kabul ederiz?" derler. Bu cahillerin ve Yaratıcının nasıl tasdik edelim?" demelerine benzemektedir.

        "Şöyle- böyle bilginiz olan şeye dair tartışıp duruyorsunuz, ama hiç bir bilginiz olmayan şeyde dene ne diye tartışmaya kalkışırsınız? Allah bilir , siz bilmezsiniz." (âl-i İmrân Süresi: 66).

        "Bilmediğin şeyin üstünde durup ısrâr etme; çünkü kulak da, göz de, gönül de, hepsi de bunlardan sorumludur." (al- İsrâ Suresi: 36 ).

        "De ki: İnsanlar ve cinler, bu Kur'ân'ın bir benzerini meydana getirmek için bir araya gelseler bir benzerini meydana koyamazlar, ve hatta bir kısmı bir kısmına yardım etse bile." (al- İsrâ Suresi: 88 ).

        "Cahiller: Allah bizimle konuşmalı değil mi?" dediler. (Bakara Suresi: 118). "Musa: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım dedi. (Bakara Süresi: 67). "Musa: Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz" dedi. (7-138) Cahil milletlerden veya cahil toplumlardan ve bugün kü kendileri çok bilmiş devletleşme sektorlerindeki boraklardan ve devlet adamlarının şerlerinden kıral ve sultanlardan vb. gibi cahillerden yüz çevirmek Allah'ın emirlerindendir. ( 2-67; 5-50; 6-35; 7-199; 11-46; ve bunlara benzer daha çok sayıda süre ve ayetlerde bulunmaktadır.

        Bu söz cehaletten kaynaklanıyor. İnsan görmediği her şeyi yalan sayıp inkâr edebilir mi? Kesinlik kazanan bir şeyi insan fiziksel olarak algılayamadığında" benim duyu organların yetersiz" demesi gerekir. "Algılayamadığım şey yok" demesi değil. Aşırı letafetlerinden dolayı gözün görmediği şeyler o kadar çoktur. Yazan. imam Dikmen

        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


          Her gün aşura! Her yer kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          150


          İnsan Havayı da Elektiriği de

          Görmez? Ama İnanır:

          İnsan oğlunun hayatında havanın varlığındaki rolune ve havanın sıvı maddesinin ayıntılarına girmek istemiyoruz. Çünkü bu konu tartışmamızın dışında olan ve üzerinde geniş durması gereken bir konudur. Ama havanın varlığını inkâr eden bir insanında olmadığını biliyoruz. Havanın olmadığı yerde hayat da yoktur. İnsan boğulakla yüzyüze geldiği böylesi bir ortamda havayı gözleriyle görebilir mi?

          İnsanoğlunun filik ilmiyle kesin kabul edilen olgularından biride su'dur. Öncelikle iki temel elementten, yani Hidrojen ve Oksijen'den meydana gelen bir birleşimdir. Su böyle bir birleşim olmasına rağmen göz onda elementlerini görmez. Latif varlıkları göz nasıl görebilir?

          Bunların kapsamında ki elektrik'in oluşumu, gücünün enerjiye çevrilmesi, kendisi için bütün kablolarda varken göz bu gücü de görmez. Bu elektrik sisteminde ceriyanın volt'unu tavsiz etmez. İçindeki gücün varlığında direk olarak haberdar olmaz.

          Eser, Müessiri Olarak Göstermek:

          Canlı varlıklardan latif olarak üzerinde durmak istediğimiz temel amaçın aklı olmasıdır. Bir adama akılsız diye seslendiğimizde onu bir hayli üzmüş oluruz. Peki akıl nerede, neden görülmez ? Halbuki biz onun varlığından kuşkuya düşmez, onun beyin ücrelerinde olduğunu biliriz.

          Herşeyin varlığı, etkilerinden anlaşır ki: "Burhan-ı inni." Etki nedeni, etkileri aracılığıyla kavrarız. Cadde'de bir kaç araba veya ayak izine rastladığımızda bu yoldan birkaç araba veya birkaç insanın geçtiğini anlamış oluruz.

          Bu anlayışımızın temel metotlarında beyin ücrelerimizin iletişimdeki fonsiyonlarımızın sinir sistemleri ile bağlı olmadığımızı acaba nerden anlamış oluruz. İşte bu akıl almaz iletişimlerinin eser veya müessirlerin yapımcılarını kimlerin olduğunu neden düşünmeyiz. Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


            Her gün aşura! Her yer kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            151


            Ruhun Yaradılışı ile yapısı

            Arasındaki Oluşum Farkları:


            Konumuzun başında da belirtiğimiz gibi, insan nefs-i'nin bağımsız ; nur'lu ve faal bir varlıktır. Allah'ın bekaası ile bâkiliğini korumaktadır ki, insan ekseriyetle bunun farkında bile değildir.

            Ayni deyimlerin açıklamasında kitabımız olan Kur'an-ı Kerim'de bunun üzerinde net bir biçimde bir tez kullanmıştır.
            Kur'an-ı Kerim'de ruhun bedenden başka bir yaratık olduğunu belirtilmekte olmakla beraber şöyle bir tabir kullanmıştır: "Sonra onu başka bir yaratışla inşa ettik." ( Müminun Süresi: 14 ). " Önce nutfe, ardından alaka sonra bir çiğnenen et, daha sonra beden taman olduğunda başka bir varlık yaratır ve ona ruh veririz "

            İnsanın ruhu, toprağa gömülen cesed değildir. Hastalanan, eksilen ve eriyip yok olan deri-kemik değildir.

            Sırf bu sınıra kadar beden üzerinde düşünmekle yetinmemek insanın ruhunu da düşünmek gerek gelecektir. İnsanı insan yapan hakikat ruhtur. Beden ise, insanın altındaki araba elindeki iş aletleri gibi bir metadan başka bir şey değildir.

            Şehidler Sonsuza Kadar Diridirler, Ama

            İnsanlar Bunun Farkında Değildirler:


            Kur'an-ı Kerim insanoğlunun ruh'u hakkında bir kalıcı sistemin olduğunu vurgularken insanoğlunun hiç mi ? hiç ölmediğini şu şekilde tavsil etmektedir:

            "Allah yolunda öldürülmüş şehidlere öldü demeyin, çünkü onlar diridirler. Fakat siz anlayamazsınız." (Bakara Suresi: 154. ayetin meali).

            Gerçek odur ki, ölüm sırasında ruh, sanki beden bineğinden inmekte, ve bu konu hakkında İmam Cafer Sadık (a.s.) bir ifadelerinde, kafesten kurtulan kuş gibi uçup gitmekte, kafes ise toprak altında kalmaktadır. "Bu kuşun sonra ki, hali ne olur? sorusuna gelince:

            "İnsanoğlunun yapısıyla meydana getirilmiş bir televizyonu düşünmekte yarar var sanırım. Bir televizyonun komandasını düşünürsek, televizyondaki ceriyan akımının komanda vasıtasıyla kapatıldığı zaman televizyonda henüz ceriyanın olduğunu (yani akımın) olduğunu görürrüz, ama televizyonun içinde ceriyan olduğunu görmeyiz.’’ Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


              Her gün aşura! Her yer kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              152


              Ruh Allah'ın Bekası İle Bâki'dir:


              Hz. İmam Ali (a.s.) der ki: "Nefsini tanıyan adama Allah rahmet eder." Hayvan olmadığını anlar, hakikatinin başka bir şey olduğunu, nefsin, Allah'ın bekâsı ile bâki olduğunu, bedenin ise onun emrinde ve hizmetinde olduğunu kavrayan insandır. Allah'ın nefse bağışladığı etkinler İlahi etkinin bir görüntüsüdür. İnsan bedenin İlahi kudretin etkisi açıktır. Nefsin iradesi nasıl bedende etkili oluyorsa Allah'ın iradesi de öyledir: "Emri her şeye etki eden Allahım..!"

              Alemin Cismi Allah Tarafından Yaratılmıştır:

              İnsanın batı'nı veya zahir'i yönünden ele almamızın zamanı olmadığından dolayı fazla bir çalışma türüne girmek istemiyoruz. Ama bu gibi konuların üzerinde müzakere şekliyle kısa bir değerlendirme yapmakta yarar vardır düşüncesiyle çalışmalarımıza devam edeceğiz.

              İnsanın Cismi- Bedeni kendisinin yarattığı bir şey olmamasına rağmen iradesi (yani yönetmenliği) iradesi onda bu kadar nüfuz ettiğine göre , Allah'ın bir yarattığı olan alemin cisminde O'nun emri seması ve iradesi nasıl etkili olmaz? Zât-ı Mukaddesin iradesi karşısında alemin varlığında yer alan atomlarda evrensel itaat daha fazla ve daha bir bütün olur. Onun iradesiyle yok olan var olur, var olan da yok olur. Bitişik olan ayrılır, ayrı olan bitişiktir. Yani kısacası tam anlamıyla bir bütündür. Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                153


                Kavrayışların Ruh'a ve Bedene Etkisi:


                Ruhun bedenle oranla etkinliği ve dinamikliği daha iyi açıklık kazansın diye Ruh ile Beden'in farklılığını defalarca açıklıyor ve bununla ruh'un beden'den başka bir şey olduğunu ortaya koymak istiyoruz. Zaten yukarda da televizyonun ve ceriyan iletişimindeki etkisinin ne anlama geldiğinin hissini gördük.

                Bir şey tanımak, onun etkilerini tanımakla olur diye belirtmiştim . Göz ve kulak soyut olan ruh'u kavrayamaz ve fakat onu, etkilerinden anlamamız mümkündür diyebiliriz.

                Kavrayışlar (idrakâr) yoluyla ruhun beden üzerindeki etkilerinden sayılır. Yürüme sırasında insanın ayağı taşa değdiğinde veya ayağına bir diken battığında insan bunu hemen hisseder . Aynı bunun gibi meydana gelen her olay, anında ruh tarafından algılanır ve sinir sistemleri ile başbaşa bağlantıldır.

                İşte bu bedende meydana olayların ruh tarafından bilinmsine bir örnektir. İnsan, bedeninde meydana gelen olayları biliyorsa, ruh ve bedenin yaratıcısı olan Allah, daha mükemmel ve daha eksiksiz bir şekilde her şeyi bilir. Alemin bedeninde meydana gelen hiçbir şey O'ndan gizli kalamaz.

                Hangi açıdan bakılırsa bakılsın bu alemde meydana gelen her olay ancak O'nun izni ve iradesi ile gerçekleşir. Yalnız burda bir konuya dikkat etmek lazım gelecektir ki, burda kullanılan alem'dir, insan nefsinin iyiliği veya kötülüğü hakkında kullanılmamıştır. Çünkü Allah'ın buyurduğu iyilik Allah'tan kötülük ise insan oğlunun kendi amere olan nefsindendir.

                Hafıza Nefsin Mücerred Olduğuna

                Özgü Bir Delildir:


                Ruh, maddi fiziksel bir varlık değildir. Mesela insan hafızasını ele alalım. Burda insanın gördüğü, işittiği, duyduğu, hatta konultuğu herşey ömrünün belli bir yaşından itibaren kaybededilir. Bir insan bütün söylediği sözleri, gördüğü, işittiği, dokunduğu tattığ herşey kaydetse ve onları hesaplamaya kalksa ancak hayal edilebilen bir rakama ulaşır. Sadece bir saat konuşulanı yazmaya çalıştığımızda kaç kelime elde ederiz.

                Acaba insan bütün söylediği ve işittiği şeyleri yazmak istese ve bunları hepsini kağıtlara kaydetmeyi düşünse kaç sayfa kağıda ihtiyaç olur? Bunlar nereye sığar, gerçekten hayret edilecek boyutlara ulaşması ve bunların masraflarını karşılaması mümkün mü? acaba. İnsanoğlunun bilmediği veya inanmak istemediği vehayutta bu gerçekleri tasdik etmediği bir ilahi gücün bunları kaydettiğinin bilincinde mi? Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  154

                  Algılanan Varlıklar Arasında Sürtüşme

                  Olması Mümkün mü?


                  Bütün bu algılanan varlıkları karıştırmadan derleyip- toplayan "Nefs-i Natıka nedir?" Birine, "Geçen gün falan yer de ve saatte gördüğün şahıs kimdi?" diye sorduğumuzda hafızası harekete geçer. Sorumlu merkezleri faaliyete geçirir. Araştırma ve incelemeden sonra bellekte istenen şahıs ve özellikleri ortaya konur.

                  Doğaldır ki, bütün insanların hafıza güçleri aynı değildir. Unutkanlık, bireylerin hafızaları değiştikçe değişiktir. Kimi bireyler çok unutkandır kimileri ise az. Bunlara nazaranda bilginin sevyesinin aynı olmadığı gibi. Eğer örneklerle ve misallarla bunları simgelemeye çalşırsak aklı zekalıların özürlü olması veya bunların yanında normal olması ve daha da değişik bir şekilde amınsanırsa süperliliklerin oldukları gibi.

                  Nefsin ve Algıların Genişliği Sınırsız Olması:


                  Bu da nefsin kendisinin maddi olmadığına bir delil değil midir? Nefis, genişlik açısından hayret vericidir. Onca kavranan ve algılanan şeylerin hepsini, toplama ve koruma yerine ihtiyaç duymadan koruyabilmektedir.

                  Konuyu biraz daha genişçe açmak istersek şu anda aklıma iki hikâye'yi size anlatacağım. Böylece konuşmanın havasını değiştirecek, yanısıra ruh'u, etkinliğini ve faydasını oluşturan gücün de daha rahat bir biçimde ortaya koyacağımı umut ederim. Ayrıca nefsin beden üzerinde otoritesini açıklamış olmuş olurum. Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    155


                    Harzem Şah'ın Psikolojik

                    Yolla Tedavi Edilmesi:

                    Hikayemizin anlatıdığına göre Harzem Şah bir ara felç olmuştu. Doktorlar onu tedavi etmede çaresiz kalmışlardır. Bundan sonra o sırada doktorluğu ile ün yapmış Ömer b. Zekeriya er-Razi'ye adam gönderdiler. Getirildikten sonra o zamana kadar uygulanan ilaçlar ve reçeteler kendisine sunuldu. Bunların hepsi hiç bir fayda vermedikleri bir tarafa, Şah'ı daha da hasta etmişlerdi.

                    Razi, bu konuyu değerlendirip topluma ve tüm boyutları ile düşündükten sonra böylesi bir hastalığın tedavisi için bu türden yüzeysel ilaçların bir yararı olmayacağını anladı. Bu problemi çözmek için ruh'un gücünden destek alınması gerekiyordu. Geniş bilgisi ve büyük deneyimi ile Razi bunu kavramada zorlanmadı. Ruhsal yönden onu tedavi etmeyi ve nefsin gücünden yararlanmayı düşündü.

                    Zekeriya er-Razi, Sultanla bir anlaşma istedi. "Bana bir eman-nâme yaz ki, uygun gördüğüm yöntemle seni tedavi edeyim"dedi. Eman-nâme aldıktan sonra hamamın yakılmasını istedi. İşin başında sıcaklık derecesi onun istediğine göre olacaktı. Sonra Doktor, hamamı en son derecesine kadar ısıtmalarını istedi. Hava için hiç bir delik bırakmayacaklardı. Elbiselerini alacak ve O'nu hamamın sıcak yerine oturtacaklardı. Su havuzunu da gayet yüksek derecede sıcak su ile doldurduktan sonra yanından ayrılacaklardı.

                    Sultan saatlerce burada tek başına bunaltıcı sıcaklık içinde kaldı. Tüm eklemleri yumuşatacak ve kemiklerini de ısınacaktı.
                    Birden bire Zekeriya er-Razi hamama girdi. Elinde bir kılıç vardı. Büyük bir öfkeyle ve ağız dolusu küfürler savurarak sulatnın üzerine yürüdü. "Bütün bu planı seni tuzağa düşürmek için yaptım. Ey zalim bunları seni yalnız yakalayıp öldürmek için düzenledim. Bu kılıçla seni lime lime doğrayacağım" diyerek üzerine yürüdü.

                    Harzem Şah , korkudan dehşete kapıldı. Birden irkildi. Yerinden sıçradı. Kurtulmak amacı ile kendisini su havuzuna attı.
                    Böylece felçli olan ve ilk reçetelerin kendisine fayda vermediği adam ruhsal ilaç yolu ile şifa ve hareket imkânına kavuşmuş olduç Burada kuruntudan kaynaklanan korku ve irkilme sultanın bedenini harekete iten başlıca nedeni onun hayatta barış içinde kalması idi.

                    Sultan kendisini havuza atınca Zekeriya er-Razi hızlıca hamamdam çıktı. Atına atlayıp kaçtı. Harzemşah hamamdan çıkıp üstünü giyince Zekeriye'yı çağırttı. Onun kaçtığı kendisine bildirince, peşinden adam göndermiş arayıp bulmasını , ödülünü alması için onu getirmesini söyledi.

                    Er-Razi'yi bulduklarında o, "Benim ödüle ihtiyacım yok. O'na savurduğum küfürler yüzünden bana öfkelenip zarar vermesinden endişe ediyorum" dedi. Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                      selamunaleykum değerli kardeşlerim beni maruz görün sizlere bir şey sormak istiyorum. Benim bilgisayarla pek fazla bilgin yok makale konuların üzerinde yeni etiketinin yazılmasını ve göstermesini bilmiyorum eğer bu konu hakkında bana yardımcı olursanız sevinirim. Kur'an ve Ehl-i Beyt selamları ile imam dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        156

                        Psikolojik Tedavi Daha Güçlü ve Daha

                        Etkilidirler:


                        Aslına bakılırsa bu gibi konuların ruh bunalımcıların ve ruh tesislerinde belirli bir aşamada araştırma yapan uzmanların kitaplarına baş vurmada ve öte yandanda İslam sosyologlarının tedacilerine gitmelerinin daha da sağlıklı olacağını faydalı olduğunu görürüz. Tabi ki öte yandanda doktorların bilim araştırmalarından da vaz geçmemeleri gerekir.

                        Burada amacın ruhun gücünü ortaya koymaktır. Ruh'un bu altıncı veya insanların arasında makbul görünen yedinci his adı verilen gücü hayret verici biçimde aktif, etkin ve dinamiktir. Öyle ki, ilaç ve saire gibi diş sebeplerin hepsinden daha güçlü bir niteliğe sahiptir.

                        Bunun tersi de sözkonusudur. Gayret sağlıklı olan insan psikolojik telkinle hastalanabilir ve hatta ölebilir. Bunun yanında da buyuculerin var olduğunu ve bunların ne aşamada yanlış tedavilerin uyguladıklarınıda unutmamak lazım.

                        Ruh'un Gücü (Nefsin Gücü) Vasıtası İle İdam:

                        Kitaplarda anlatıldığına göre idamlık iki makum vardı. Birinin gözlerin bağlayıp diğerinin de önüne oturttular. Sonra vücudunun değişik yerlerinde yaralar açtılar. Kanı akmaya başladı. Bir saat veya iki saat sonra adam öldü.

                        Bundan sonra ikincisinin sırası geldi. Onun da gözlerini bağladılar. Fakat bunun da şah damarını kesmediler. Sadece biçağı üzerine sürerek bıraktılar. Adam yaralandığı ve arkadaşı gibi kanının akmaya başladığını düşündü.

                        Bu hal üzere beş dakika geçti. On dakika geçti. Böylece arkadaşının üzerinden geçen zaman kadar süre geçtiğinde bu mahkum da düşüp öldü. Bu ikinci adamın idam sepasındaki hal ve durumu onun ölüm inancınından korkuyla dehşete girmesiyle kendisinin öldürüleceğinin kanıtı olarak ruhunun psikolojik sıkıntıdan olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yazan. imam Dikmen


                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          157


                          Psikolojik Telkin Ya Hastalığa Neden Olur

                          Veya da Onların

                          İyileşlerinde Tedavi Şeklini Alır:

                          İslam sentezisinin aktif gelişiminde bilinçli bilgi adamlarının yer almamaları ve devamlı olarakta okuması bile olmayan sözüm ona bilinçsiz ve eğitimsiz insanların mayetine bırakmaları üzünden bu kadar geri kalmasına neden olmuştur. Halbu ki, Kur'ân-ı Kerim'de ehliyeti sahiplerine bırakında onlar yönetmenlik ve bilgi araştırmalarını yapsın anayasal kanunları oldukları halde onlardan yararlanmamışlardır.

                          Çağın doktorları şimdi telkin meselesine de önem veriyorlar. Artık telkin ile hastalanan insanları tedavi etmek için oluşturulmuş birimler vardır. Bundan kurtulmada sağlığın telkin edilmesi de etkili olmaktadır. Ve hatta deniyor ki , yılan tarafından ısırılan insan , yılan ratafından ısırıldığını bilmediği sürece, rahatlıkla bundan kurtulabilir. Bunu öğrendikten sonra ise işi zorlaşır.

                          Herhalde bunun sebebi de yılan ısırmasının verdiği korku ve onun enzikte ettiği çok tesirli zehiri olmasındandırki endişe yaratmasında önem kazanır. Zira bu korku ve endişe basıncına etki etmekte ve bu da onu daha hızla kalbe iletmekte, o da yapacağını yapmaktadır.

                          Biz insanlar bedenden ibaret değiliz. Bu beden bizim bineğimizdir. Bizim gerçek varlığımız ortaya çıkacak niteliklere sahip değildir. Zira maddi fiziksel bir varlık değildir. Onu sadece etkilerinden anlayabiliriz demek en doğru davranış olur. Bedenin hareketleri ruhun etkilerindendir. Ruhun, beden üzerindeki tüm etkileri bu bağlamda ele alınabilir. Hafıza gücü de ruhun etkilerindendir. Ayrıca bu, ruhun soyut ve kalıcı olduğunu gösteren en büyük tanığıdır.

                          Ruh'un Bir İşi Diğerine Engel Olabilir mi?


                          Ruhun soyut ve güclü olduğunu gösteren delillerden biri de şudur ki: Bir iş onu diğer bir işten alıkoymaz. Ruh bir iş yaptığında bu, onun başka bir iş yapmasına engel olmaz. Mesela lokmanın ağzımıza vermemiz. Yemeğin tadının algılaması gibi. Tad alma duygusu harekettedir. Zaman zaman konuştuğu da olur insanın.

                          Aynı zamanda gözleri görür, kulakları işitir. Bir zaman diliminde göz görür, kulak işitir, dişler çiğner, damar tad alır, dil konuşur. Yanısıra insan bu sırada düşünce ve açısında da meşgul olabilir. Mesela hafızasına "Bu yemek mi daha güzel tadı ile beğenili kazanır veya falancı yemek tadı mi? ;bu yemeğin özellikleri nelerdir?" diye kendisine sorabilir. İnsan bedenin bütün birim organları ile meşgul olduğu durumlarda bile, duygu organları çalışır, hissetme faaldir. Kalb hareketini sürdürür. Çiğer nefes almaya devam eder. İçteki bütün güçleri ve sindirim isitemlerini işlemin haline getirir. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            158


                            Solunum Organlarındaki İlah'i Hikmet:

                            Bugünkü dünya tip dalındaki araştırmalarında amansız çalışmaların insan vücudu üzerindeki şaşkınlığını üzüntü bir ifadeyle ihtiraf etmektedir. Nedeninin soruşrurulmasındaki kasıtlı veya kasıtsız olarak yapılan deneylerin bir türlü başarıya ulaşmamaları ve insan genin üzerindeki tezlerinin net bir somut noktaya varmamalarıdır. Bu açıdanda bizde kısa bir özetlemeyle insan solunum üzerinde bir değerlendirmek yapmak zorundayız.

                            Solunum iki yoldan sağlanmasında Yüce Allah'ın büyük bir hikmeti var olduğunu bilimadamlarında kabul edilmektedir. Birincisi aksadığında ikincisi devreye girer. Burun delikleri bu iş için hazır bir vaziyette beklemektedir. Ağız yemekle dolu olduğunda, sürekli olarak lokmayı çıkarıp nefes aldıktan sonra tekrar almak gibi bir duruma meydan vermemek içindir.
                            Burunun iki deliğinin olması bir hikmet gereğidir. İnsan bazen soğuk alır, nezle olur ve bu deliklerden biri kapanabilir. Bu durumda diğeri olunum için kulanılabilecektir.

                            İnsanın uyku halinde ve ağız kapalı olduğu durumlarda burundan nefes almak gerekmektedir. Bazı durumlarda ise iki deliği de kapanabilir. Bu durumda solunum yolu ile direk bağlantısı olan ağızdan nefes almak gerekecektir. Bu hal insan oğlunun istekli veya isteksiz olmakla beraber insaoğlunun acmı dışındadır.

                            Özetle, insan bir anda yüzlerce iş yapabilmektedir ki, Rabbi'ni tanısın ve O'nun egemen gücünü kavrayabilsin niteliktedir.

                            Allah'ın Kudreti Ölüm Sırasında İnsanı Teceli Eder:

                            Aslına bakılırsa bizim bu konuların üzerinde tıbbı bir çalışmayla üzerinde durmamız gerekir. Ama neyazıktır ki, şu anda bizim çalışmalarımızın yoğun olma nedenleriyle bu gibi konuların üzerinde detaylı bir çalışma yapmadığımızdır. İnsanoğlunun ilimle mücadelesi doğal olarak her açıdan veya her açının konusal olarak üzerinde durmaya mümkünü mevcuttur. Yalnız bazı konuların üzerinde bilimin istediği değilde mümkün olmadığı konuların var olmasıdır ki , bunlardan en önemlisi insan ölümünün durdurulmamasıdır. İnsanlar ve bilim adamları bu açıdan inanılmaz bir aşamada uğraş vermektedirler.
                            "Ey kudreti ölüm zamanında ortaya çıkan!"

                            Ehl-i Beyt'ten bize gelen dualar ve niyazlar hikmetler ve hakikatlerle doludur. İnsan onların bereketi ile birçok ilim ve fazilet'e kavuşabilir ve bir Allah-eri olabilir.

                            Yüce Allah'ın güzel isimlerini içeren "Cevşen-i Kebir" duası da bu dualar arasındadır. Sağlıklı bir yönelimle onu okumaya devam etmek ; özellikle mübarek Ramazan ayında ve Kadir gece'lerinde okumak güzeldir.

                            Ben size bu duadan sadece bir cümle aktarmak niyetindeyim :


                            "Ey kudreti ölüm zamanında ortaya çıkan! "Allah'ın kendisi üzerindeki gücünü anlamak isteyen herkes için ölüm anını düşünmelidir. Ölüm anında Allah'ın kudreti bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır. Ne yazıktır ki insanoğlunun sağlığında bu gibi kudretlerin üzerinde çalışma imkanına sahip değildir. Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                              Her gün aşura! Her yer kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              159


                              Kudretten Sonra Acz (Mağdur Duruma Düşmek):

                              Şu insan 130 kiloyu zorlanmadan kaldıran ve minberde tam bir saat durmadan konuşan adamdır. Şimdi ise bir tek söz söylemek istiyorum : "La ilahe illallah- Allah'tan başka ilah yoktur. "Fakat onu söyleyemiyor. Bu dile ne oldu acaba?

                              "Onlar ki, bir çırpıda ikiyüz söz söylüyorlardı
                              Acaba ne duydular ki böyle sustular
                              Bir dem kabristana dön ve sessizce otur
                              O sessiz konulanlara bir bak."


                              Bunların bir tek dil ile yüzlerce söz konuşan insanlardı da zavalıları idare idiyorlardı. Kendilerini akıllı biliyorlardı. Peki ne işittiler de seslerini kestiler. Yavaşça sakin olan mezara doğru yönel ki, orada , konuşanların nasıl sessiz durduklarını görebilesin.

                              Zalim adam şu elleriyle mazlumları nasıl yakıyodu. Şimdi ise , sivrisinek yüzüne konduğu halde onu kovacak güçte değil. Bu andan itibaren el artık onun emirlerini dinlemiyor ve ona itaat etmiyordu. Dili deprenmiyor. İşte sırf onun isteğiyle harekete geçen ayakları şimdi uzanmışlar. Hiçbir organı kendisinin emirlerine kulak asmıyor. Herhangi bir iş yapmak istiyor, fakat şu andan sonra hiç takatı kalmamıştı.

                              Ölüm anında insan, kullandığı gücün kendi gücü olmadığını farkeder. Ölüm sırasında ömrü boyunca emrine verilen gücün Allah'ın gücü olduğu açıklık kazannır. İnsanın kendisini kandırdığı ortaya çıkmış oluyor.

                              İnsan mal veya makam sahibi olduğunda bunlara aldanıp büyüklenmemelidir. Makam koltuğu insanın belini kırar ve nasibini de alır götürür. İnsan ise onunla herşeyin sahibi olduğunu hevesine kapılmış olur.

                              Mezarlıkta Behlül ve Ölülerin Kafata kemikleri:


                              İslam tarihlerinde bir değerli kişiliğe sahip olan Hz. Behlül Divane adında bir mü'min şahışdan basederler. Kimi tarihlerde Behlül'ün Harün Reşid'in kardeşi olduğunu iddia ederken kimileride Harun Reşid'in amcaoğlu olduğunu idia ederler. Kimileride Harun Reşid'in veziri olarak tamamlarla. Ne ise ne olursa olsun önemli olanda Hz. Behlül'ün mü'min kişiliğidir.

                              Harun Reşid'in veziri bir kabrin yanından geçiyormuş. "Behlül'ü yerden başka yere aktarmakla meşgulmüş. Vezir , Behlül'e sormuş. Başkan olanları, vezirleri, danışmanları, hizmetçileri ve vatandaşları ayırmak istiyorum. Fakat bunu beceremedim. Bu kafatasları diğerlerinden farkedilmiyor, kabirleri de birbirine benziyor" diye cevap vermiş. Bu vezir de Behlül'ün bu sözlerinden kendisine bir pay çıkarmış. Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                160


                                Nefsin Hakikati (Kendini Göre Bilmek)

                                Bismillahhirrahmanirrahim.

                                ‘’Biz onlara hem âfakta hem de enfüste ayet (ilkelerimizi) göstereceğiz ki, O’nun hak olduğu ortaya çıksın. Her şey’e şahid olarak Allah yetmez mi?’’ (Fussilet Suresi. 53.)

                                Bir önceki Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızdaki bölümde insanın kendisini tanıması ile ilgili Allah’ı tanımasının nasıl olacağından söz ediyorduk. Hz. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’den gelen meşhur hadiste deniyordu ki: ‘’Nefsinni kendisini tanıyan Rabbini de tanımış olur.’’

                                Bunun bir dizi örnek ve uygulamasını gösterdik. Bunun örneklerinden bir de O’nun görülmemesidir. Yani insanın kamil mertebesindeki merdiven aşaması gözü Allah’ı görebilecek güçte değildir. O Allah’ı göremiyor diye gözün O’nu inkâr etmesi de gerekmez. Zira biyolojik göz bedenle organik bağ içindedir. Yani boşlukta bir yer tutan bedenle, gölgesi olan cisimle organik bağı vardır.

                                İnsan Kendini Dahi Göremez Gerçekliği:

                                Bu olguyu kavramak için insan kendi nefsine bakmalıdır. Kuruntuya kapılan veya sofist olan insandan başka kim kendi nefsinin varlığını inkâr edebilir? Mesela Akıl nefsin var olduğuna kesin hükmetmektedir. Ama insan nefsini, açıkçası yani Nefs-i Natıka’sını görebilir mi?

                                İnsanın görebileceği şey kendi bedenin olmasıdır, biyolojik organnizmadır. Bu bedeni idare eden, evirip çeviren, insan-i kâmile ulaşan kemâl-i kavrayabilen varlık ise soyuttur, yani cisim değildir, gözle görülmez. Bu nefsin yaratıcısı ise pek tabii olarak gözle görülmez. Bizim burda anımsatmak istediğimizin hakikat mevki’inde insan-i kâmil olarak kendi nefs-i ile terbiye konumundaki takvasıdır.

                                İnsan varlığın Belirtilerini İncelenmesı Konumu:

                                Nasıl ki nefis, tesirleri ile biliniyorsa, bu alemin Yaratıcısı da ancak sanatının eserleri, yaptıkları, yarattığı varlıkların dereceleri ile bilenebilir. Bunlardan kalakarak insan kesin bilgiye ulaşabilir diye biliriz.

                                Örnek olarak konuşma, açıklama ve bedende meydana gelen sair hareketler ruh’un belirtileridir. Ruh çekildiğinde beden donup kalır.

                                İşte burada Yaratıcının eserleri de bu alemin her kapısı, her duvarı üzerinde yazılıdır. Her varlık Yüce Allah’ın varlığını, bilgisini ve gücünü gösteren işaretler taşımasında birer eşyadır.

                                İşte Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın Kerbela vakiasındaki amansız ve iddalı mücadelesinin temel amacının neden niteliklerinde oluşan büyük bir olgudur. Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X