Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


    Her gün aşura! Her yer kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    161


    İnsan Nefs-i Mücerrede’nin Bir Mekana İhtiyacı Yoktur:

    ‘’Nefsini tanıyan Rabbi’ni tanımış olması gerçeği’’ hadislerde karmaşık meselelerden biri de ‘’Nerede?’’ sorusu ve bedeni kuşatan mekân meselesinin olmasıdır. Nefsin belli bir yeri yoktur. Evreni Yaratan’nın da belirlenmiş bir yeri yolmaz. ‘’Allah nerde? diye sorulamaz. Arş’ta ve Gökte, yerde, Allah için aşağı veya yukarı diye bir şeyden söz edilemez.’’ Zira mekân ihtiyacı olan sadece cisimdir. Yaratıcı ise cisim değildir.

    Pek çok elementin bileşimi olan bedendir mekâna ihtiyacı olan. Soyut olan varlık ise mekâna gereksimini duymaz. Bu konu ve meseleler hakında:

    Mü’minlerin Emir’ı İmam Ali (a.s.) şöyle demektedirler: ‘’Nerede nerede ki? Bu medenle O’nun için ‘Nerede?’ diye sorulmaz.’’ Allah mekanın yaratıcısıdır. O’nu bir mekânda göstermmemiz mümkün değildir. O, yerin ve göğün yaratıcısıdır. O’nun buralarda bir yerinin olması anlamsızdır. Arş’ın yaratıcısıdır. Yeri Arş değildir.

    Allah’ın mekânı yoktur. Bunun en güzel örneği ruhumuzdur. Herbirimizin bir ruhu olduğu kesindir. Peki ruhumuz nerededir? ‘’Baştan ayak parmaklarının uçlarına kadar insan elini nereye koysa orası ruhun yeridir’’ denebilir ama bu yanlıştır. ‘’Ruhun mekânı burası değildir’’ de denebilir, bu da yanlıştır ve bir anlamı da yoktur. Burası ruhun mekânıdır denemez, ruhtan ayrı bir şeydir de denemez.

    Mekân da Varlıktan Ayrı Değildir Konumu:

    Bu ne denböyledir? Çünkü ruh soyut bir varlıktır. Bedenle bütünleşmiştir. Bedenin içini ve dışını kaplamıştır. Bir şeyin yeri değildir. Bedenin içindedir. Onun hiçbir yeri yoktur O, soyut bir varlıktır. Gölgesi yoktur. Bedende ruhun olmadığı bir yerden söz edilemez: ‘’Ey bir yere sığmayan ve bulunmadığı yer olmayan!’’ Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


      Her gün aşura! Her yer kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      162

      Ruhtan Yoksun Olan Organlar Felç ve Ölüdür Buna Yezid Dahildir!...!

      ‘’İyi bilin ki O, herşeyi kuşatmıştır’’ (Fuusilet, Suresi, 54). Yüce Allah her şeyi kuşatmıştır. Fakat O’nun bir yeri ve mekânı olmasının bir anlamı yoktur. Bu konuyla daha açık bir biçimde anlamak isteyen insanların belli bir yeri olmayan ruhuna bakmalıdır. Baştan ayağa kadar insan bedeninin hangi organında ruh olmazsa o felçtir ve ölürdür. Bununla beraber ruh o yerde değildir. Orası ruhun mekânı değildir. Ama ruh da o yerde değildir. Varlık aleminin tüm birimleri de böyledir. Onların hiç biri Allah’ın mekânı değildir. Fakat onlar Allat’an soyutlanmış da değildir.

      İnsanın gidebileceği her yerde Allah vardır. İnsn nerede olursa olsun Allah onunla beraberdir: ‘’O sizinle beraberdir; nerede olursanız olun’’ (Hadid Suresi.4.) Aynı zamanda Allah’ın bir mekânı yoktur. ‘’Bu nasıl mümkün olur’’ denebilir. Bunun en güzel örneği, ruh beden ilişkisidir.

      Nefsin hakikat-ı Hepimize Kapalı Olması:

      Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak Nefsin biz beşer insanların üzerindeki gerçek yüzünün kapalı olmasının temel nedeni biz insanların hak ve batıl arasında farkın hakikat konumundaki gerçeğe sahib olmadığımızdan dolayıdır. Ama gerçek yüzü Nebilerin ve Hak imamların gerçek konum ihtibarıyla Nefsi Emmarenin hakikat içerisinde olması gerçeğini inkar edemeyiz. O’nun için Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaların bu bölümde kısaca meselenin üzerinde fazla durmamasıdır.

      Bu konuda ele alınabilecek yaklaşımlardan bir de şudur ki: Biz nefsin varlığına kesin iman ederiz. Onu etkileri, işaretleri ve yaptıkları ile biliriz. Fakat, O’nun hakikatını ve mahiyetini kavramak ise imkansızdır. Hiç kimse hakikatını kavrayamaz.

      İnsanın ruh’u nedir? Kimse bilemez. Şimdiye kadar kimse kendi nefsinin hakikatını kavrayabilmiş değildir. Şu kadar ki insan ancak nefsin bu beden ve saire üzerindeki etkileri aracılığı ile onu tanıyabilir ve kavrıyabilir.

      Ve aynı şekilde de insan Allah’ın zatını da kavrayamaz. Ey şu ana kadar kendi nefsini bile kavrayamayan insan! Sen kendi nefsini daha anlayamamışsın ve kavrayamamış durumdayken nasıl Allah’ın zatını anlamayı ve Allah’ın hakikatını kavramayı isteyebilrsin?!...

      İşte asıl gerçek burdadır ki, Sen daha ölüm meleği Azrail’in ruhları nasıl aldığını, hangi yoldan girdiğini, hangi yoldan çıktuğını anlayabilmiş ve kavrayabilmiş değilsin?! Halbuki o Allah’ın varlıklardan sadece birisidir!... Yazan. imam Dikmen


      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


        Her gün aşura! Her yer kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        163


        Yeryüzünün Tamamı Azrail için Sofra Gibidir:

        Bize gelen rivayetlere göre Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın Miraç gecesi ölüm meleğine ‘’Aynı anda hem doğuda hem de batıdaki insanların ruhlarını nasıl alıyorsun?’’ diye sormuş. O da demiş ki: ‘’Yüce Allah bana öyle bir güç vermiştir ki, bana bütün yeryüzü bir sofya gibidir. Bir anda orada bulunan kaç kişinin ruhunu almam gerekirse alırım.’’ Yani ben buna memurum!

        ‘’Allah’ın zatını düşünmek haramdır’’ gibi sözler, Allah’ı kavramanın imkansız olduğu ve bu tür bir düşünmenin sonuçta hayret dışında bir noktaya çıkamayacağı anlayışından kaynaklanmıştır. Yaratılmış hiçbir varlık Yaratıcıyı kuşatabilecek bir yetkinliğe sahip değildir. İnsan ancak Allah’ın eserleri, Allah’ın fiilleri ve Allah’ın yaptıkları ile Allah’ı tanıyabilir. İnsan için bundan daha ileri bir yol yoktur ki Allah’ın zatını düşünebilsin.

        Ruhun Birliği Yaratıcının Birliğine Örnektir:

        Biz bu konu hakkında tek fiilin yolu ile yapanın da bir olduğunu kavrayabiliriz. Bütün bu sistemlerin organların yöneticisi birdir. Varlıkların yüzlerce, milyonlarca ve hatta sayısız rakamların dereceleri bütünü ile bire yönetliktir. Nitekim ruh da tek olmasına rağmen yüzlerce iş yapar. Pek çok eylemiyle kendini hissettiren ruhun birliği, varlık aleminde tek Yaratıcıyı gösteren güzel bir iştir.

        İdare eden ve düzene sokan birdir.: ‘’İşi düzenleyen O’dur.’’ (Ra’d Suresi. 2.) İşlerin bütünü de birimleride Allah’ın elindedir. Tıpkı bedenin tüm birimleriyle ruhun emri altında oluşu gibi. Mesela ben falan dişimin ağrısını hissediyorum veya ayağıma bir diken batmış onu çıkarmam, hayut bu dişimi tedavi ettirmem gerekir vs. gibi şeyler...

        Farklı Fiillerine Rağmen

        Allah’ın Birdir Olması Gibi:


        Ruh’un bazı işleri beden üzerinde tahakkuk eder. Diğer bazıları ise bedenden ayrı ve onu aracı kılmadan gerçekleştirir.
        Bedenin yaptığı işler bakma, işitme, tad alma, koklama, dokunma, nefes alma, sindirim vesaire gibi faaliyetlerdir. Bu işlerin hepsi de ruhun işleridir. Ruh, bedenden ayrıldığında ise beden bu işlerin hiç birini yapamaz. His bile edemez.

        Tıpkı sönen bir lamba gibi. Böylece anlaşılıyor ki, görmek gözün eylemi değildir. Yoksa ruh ayrıldıktan sonra da gözün yerinde duruyor fakat işlemiyor. Yazan. imam Dikmen

        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


          Her gün aşura! Her yer kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          164


          Ölüm, Ruhun Faaliyetinin Alametidir Konumu:

          Ölüm, kendisinden önceki zamana göre, ruhun etkinliğini gösteren en güzel tanıktır. Bedenin bütün organizması olduğu gibi duruyor. Bir kaç saniye önce görüyordu. Şimdi ise görmüyor. Az önce işitiyordu. Ruh ayrıldıktan sonra artık işitmiyor. Buradan anlaşılıyor ki işitmek kulağın işi değildir. Konuşmak da dilin işi değil. Yoksa ölümden önceki dil, ölümden sonraki dilin aynısıdır. Demek ki kounuşma ruhun fonksiyonunudur, dilin değildir.

          Bedende gözlediğimiz bütün hareketler ve fiiller ruhun varlığına tanıklık ettikleri halde biz O’nun hakikatını kavrayamayız.
          Ne tür bir varlık olduğunu da bilemeyiz. Ruh bedenden mücerred bir varlıktır. Fakat biz onu eylemlerinden kendisinin varlığını anlarız. Ruh gerçekten ilginç bir varlıktır. Bedende bulunduğu süre zarfında bir lamba gibi onu aydınlatan ve pek çok iş yapan ruh ayrıldığında bedenin kuru ve taştan pek farkı olduğunu anlarız.

          Ruh ve Harici Faaliyetleri Düşüncesi:

          Buraya kadar açıkladıklarımız ruhun beden aracılığı ile yaptığı işlerdir. Ruhun bir diğer fiileri ise bedenle bağlantısı olan işleridir. Bunlar daha güçlü bir şekilde ruhun varlığını gösterirler. Burada açıklamak istediğimiz konu ve mesele İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın bir sözünden esinleşerek: ‘’Ehliciyi rivayeti diye bilenen bu anlatım İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın Hindistanlı bir adama ruhun mücerred oluşunu ispatladığını dile getirmesidir.

          Öbür taraftanda günümüzün kullanmış olduğu Elektrik santralarında akımlarının boşa alınmış şekli veya bir televiziyonun komandayla kapanış şeklinin ama üzerindeki akımın durulması. Aslına bakarsan sen televiziyonunu komandoyla kapatmışsın ama üzerinde henüz ceriyan akımının olması. Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


            Her gün aşura! Her yer kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            165


            Uyku Halinde Ruhun Faaliyetleri:

            İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın bu Hindistanlı adama bir dizi delil sıralamaktadır. Bunların birkaç tanesine işaret edelim:
            İnsanların uykudayken hem ağlar gülerler değil mi?
            Evet, çoğu zaman böyle olur.
            İnsanlar uykuda hem sevindirici hem de korku veren şeyler görürler?
            Evet, bu da çok kere insanın başına gelir.
            İnsan bazan uykuda lezzetli bir yemek yer, güzel bir kokuyu koklar değil mi?
            Bu da çok defa olur... İmam Cafer Sadık (a.s.) bundan sonra:

            Peki bu gülen, ağlayan, güzel tablolar ve korkunç olaylar gören, zevk alan, üzülen ve şezzetli yemekler yiyen kimdir? Eğer bedendir diyecek olursan, beden bir yerde uzanmış gözleri kapalı, dili de ağzında hareketsiz duran varlık değil mi?...

            İhtiham Olmakta Başka Bir Alamektir İnsan İçin:

            Şimdi biraz düşünelim? Hindistanlı adam çocuksu bir soru sorar: ‘’Uykuda gördüğümüz bu olayların hepsi hayaldir, serap gibidir. Uyandığımızda gördüklerimizin hiç biri izine rastlayamayız.’’

            İmam Cafer Sadık (a.s.) ona cevap verir: ‘’Sen hiç rüyada cima ettiğini görmedin mi?

            Adam: ‘’Evet’’ dediğinde İmam Cafer Sadık (a.s.) der ki: ‘’Uyandığında bu rüyanın etkilerini ihtiham şeklinde de görmedin mi?’’ Adam yine ‘’Evet’’ demek durumunda kalır.

            İnsanın zatında meydana gelen bütün faaliyetler aslında bu araçlar vasitasıyla olmaktadır. Bu faaliyetlerin hepsi ruhta meydana gelmektedir. Ruhunda işitme, görme, konuşma diğer faaliyetlerin en küçüklerine varıncaya kadar her şey var. Bu faaliyetlerin görülebilen kısmı, ya rüyada hayut mükaşefe dünyasında görebildiğimiz bir kaç nümuneden ibarettir. Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


              Her gün aşura! Her yer kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              166


              Greçek Rüyalar Ve Ruhun hayret Verici Gücün Yönü:

              Ruh, gelecği görür. Mü’minin ruhu bir sene sonra meydana gelecek bazı olayları görür. Uykuda onları kavrar. Demek ki rüyada hem ruh var hem de kavrama.

              İnsanın rüyada gördüklerinin maddeyle kopmaz bir bağ yoktur. Zira maddenin şuuru yoktur. Binerce atomun birbirine bağlasak da bundan bir bilinç elde edilemez. Bilinç madde için değildir. İnsan ruhu, maddeyle hiç bir bağı olmayan bazı şeyleri anlayabilir.

              Bu konu ve meselelerden ortaya çıkan binlerce delil var. Uyku aleminden yola çıkarak nefsin mücerred olduğunu anlamayacak çok az insan var. Bu olgunun tüm deillerini dökmesek de bunların sayısız olduğu gerçeğini inkâr edemeyiz.
              Şimdi doğa üstü biraz daha düşünürsek örnek olarak denizler kadar suyun hepsini içmek mümkün değilse de
              Susuzluğu giderecek kadarını içmenin zorunlu olduğu kesindir.

              İnsan ruhunun madde ötesinde ve başka bir alemden olduğunu gösteren bir örnek olarak bir kıssa aktaracağım. Bundan da bazı şeyler anlaşılacak ve konu daha da güzel bir şekilde açıklık kazanacaktır. Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                Her gün aşura! Her yer kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                167


                Nadir Şah’ın ilginç Rüyası:

                Tarih kitap kaynaklarında Nadir Şah Ahşar’ın bir kıssasını kaydederler ki: Bu kıssa Mecmau’t-Tevârihi kitabında da yer almaktadır:

                Şah Nadir ömrünün son gecesine geldiğinde gözüne bir türlü uyku girmez. Çıkar dışarda dolaşır. Sonra döner. Ömrünün sonunda hali gerçekten perişandı. Kimse de cesaret edip neden bu gece yatmadığını soramıyor. Sadece adı Hasan Ali olan ve memleket idaresinden sorumlu yardımcısı bir şahıs hariç. Bu adam Şah’ın dostlarındandı ve sırlarını onunla konuşurdu. Bu adam cesaret ederek ona sokuldu ve ‘’Size ne oldu ki bu gece uyku sizden ayrıldı?’’ diye sorar.

                Nadir ona dedi ki: ‘’Ben kimseye söylememem şartı ile sana açıklayabilirim. Yoksa sonun ölüm olur.’’ Sonra ona anlattır: ‘’Gerçek şu ki ben sultan olmadan önce bir rüya gördüm. İki tane bekçi beni tuttu. Bütün bir saygı ile beni imamların bulunduğu yere götürdüler. Orada oniki nurun hazır olduğunu gördüm. Ben onlara yaklaşır yaklaşmaz en büyükleri olduğu anlaşılan şahıs bir kılıç getirmelerini istedi. Sonra onu aldı ve belime bağladı. ‘’İnsanları güzel idare etmen şartı ile seni İran’ın ıslahı için görevlendiriyorum’’ dedi.

                Bu rüyadan hemen sonra başarı ve yükselişim işaretleri görülmeye başladı. İktidara ulaşıp Hindistan’ı fethime kadar sürdü. Bilidiğin gibi bunlar bir dizi fetihtir. Memleketin işlerini düzene koydum.’’ (Yanlız son zamanlarda durum hayli kötüydü. Çok da zulmetmişti. Nice gözleri çıkarmış, nice masum insanı katletmişti.)

                Bu gece daha yatar yatmaz rüyama yine o iki bekçi geldi. Fakat bu sefer farklıydılar. Birinci seferinde bana karşı muameleleri sevgi ve nezaket doluydu. Bu sefer ise beni apar topar ve zor kullanarak aşağışayarak belime kılıcı veren efendiye götürdüler. Önüne gelir gelmez hemen beni sert biçimde azarladı ve ‘’Müslümanlara böyle mi muamele edilir?’’ dedi.
                Bu sırada kılıcı benden aldılar, En ağır hakaretlerle beni dışarı attılar, İşte benbu rüyadan endişeliyim.’’

                Nadir Şah’ı bu gecenin seher vaktinde öldürdüler. Cesedini kendisi için yaptırdığı evine gönderdiler.

                Geceleyin katil ve yağma vardı

                Seher ki ne vücudun başı, ne de başın vardı.

                Yani gecenin ilk saatlerinde yetki ve hüküm onundu. Seher vakti geldiğinde ne cesedi ne de başının tacı kalmıştı.
                Zavvalı bu rüyadan bir şeyler sezmişti. Kendisini bu makama getirenin onu burada indireceğni farketmişti. Bu rüya da nefsin mücerred olduğunu bize daha güzel bir şekilde isnat edip, İmam Hüseyin (a.s.)’în ve O’nun pâk ve masun Ehl-i Beyt’ini katledenlerin ve bugüne kadar onların dalkavukluğunu yapanların sonun neticesi olacaktır. Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  168

                  Nimet ve Hikmet İnsanların Amellerine Bağlılığın İspatıdır:

                  Şöyle düşünecek olursak insanın kendi menfaatları icabı yapmış olabilecek bazı şeylerin kendi gücü çabası sonucu elde etmiş olacağına kapılarak sonsuz kusur ve hatalara neden olur. Bir kişiye mal ve makam verildiğinde, bu o insan iyidir ve bu işe ehliyetlidir anlamınada gelmez. Tam aksine mal ve makam sınırının sınanması aracısıdır. Bunlar bir insana verildikten sonra onların nimet mi? yoksa hikmet mi olduğunu anlaşılır. İnsan bu mal ve makam ile iyilik yapar adaletin gereğini yerine getirirse bunların onun için mi? nimet oldukları anlaşılır. Bunun tam tersi olursa bunların o şahıs için mi? nimet değil bela olduğu ortaya çıkar.

                  Telikeden kurtulan bir insan görüldüğünde hemen onun iyi bir kişi ve bunu hak eden kişi veya şahıs olduğu hükmüne varılmamalıdır. Tam aksine belkide de günahı daha da artsın, yükü ağırlasın, yetenekleri ortaya çıksın ve sınansın diye kurtulmuş olabilir.

                  Altın ve Güç İmtihan Araçlarındandır Gerçeği:

                  İslam anayası olan kutsal kitabımız Kur’an’ın dile getirdiği konuların: ‘’İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühdet vermemiz, kendileri için hayırlıdır. Biz onlara mühdet veriyoruz ki günahları artsın. Onlar için alçaltıcı bir azâb vardır.’’ (Al-i İmrân Suresinin ayet ilkesi. 178.)

                  Bu onların kötü tercihlerinden ve sonları ihtibarıyle böyledir. Bir kimseye mal ve güç verildiğinde bu onun sınanması ve bundan sonra mutluluğu veya mutsuzluğunun ortaya çıkarılması içindir.

                  Bı kıssayı burada aktarmamızın amacı, bu tür şeyleri kavramada etin ve derinin hiçbir rolü olmadığını ortaya koymak olacaktır. Ayrıca iktidarın Veliyyu’l Emr’e bağlı olduğunu, İmam Hüseyin (a.s.)’dan istemeden bunun elde edilemeyeceğini dile getirmek olacaktır. Bu türden kavrayışlar nefse bağlıdır; bedenle değil. Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    169

                    Hz. İmam Ali (as.) Rüya’da Nasibi’nin Başını Keser Olduğu:


                    Hz. İmam Ali (a.s.)’nin bir mucisesini de burda aktarmakta yararlı olacağını düşünüyorum. Kutb-i Ravendi haber veren birinden naklederler. Ben Musul’dan Mekke-i Mükerreme’ye bir yolculuk yapmayı arzu ediyordum. Ahmed b. Hamdûn’un evine gittim. Benim komşum, Musul’un ileri gelen eşrafından ve İmam Ali (a.s.)’nin aşırı düşmanlarındandı. Komşu hakkı gözetmek için onunla vedalaşmaya karar verdim. Ona gittiğimde, ‘’Senin için yapabileceğim bir şey var mıdır?’’ diye sordum. Bir Kur’an getirdi ve ‘’Söyleyeceğimi yapacağına bu Kur’an üzerine yemin et’’ dedi. ‘’Sakıncası yok, yapabileceğim bir şeye yaparım’’ dedim. Dedi ki: ‘’Mescid-i Nebi’ye vardığında Resûlün kabri yanında dur. Sonra da: Adam kıtlığı mı vardı, kocalara kırım mı girmiştı? İnsanların hepsi bıraktın da Fatıma’yı saçının ön-yan tarafları dökük, göbekli... İmam Ali ile evlendirdin. Bunu niye yaptın? diye sor’’ dedi.

                    Bu sözü anlatan adam der ki: Ben bu vasiyeti son güne kadar unuttum. Mescid-i Nebi’de birden aklıma geldi. ‘’Ya Rsulullah! Ben mahçubun sana karşı. Ancak adam beni yemine verdi. Bunu sana söylememi istedi.’’

                    Bu adam aynı gece rüyasında Hz. İmam Ali (a.s.)’i gördü. İmam Ali (a.s.) onu beraberinde Musul’a götürdü. Onu Ahmed b. Hamdun’un evine aldı. Ahmed bu sırada uyuyordu. İmam Ali (a.s.) onun örtüsünü kaldırdı. Elindeki bıçak ile onun boynundan boğazladı. Uğursuz başını bedeninden ayırdı. Sonra kanlı biçağı üstündeki yorganla sildi. Yorganın üzerinde iki kırmızı çizgi biçiminde bir iz kaldı. Bu işin bir işaretiydi. Sonra İmam Ali (a.s.) tavanı mübarek eliyle kaldırdı ve bıçağı duvarın bir oyuğuna bıraktı.

                    Sonra bu korkunç rüyadan uyandım. Bu şekilde korkunç bir rüya gördüğümü arkadaşlarıma anlattım. Bugünün tarihini d kaydettim.

                    Musul’a vardığımda bu adam rüyasında gördüğünü araştırmaya başladı. Denildi ki: Falan gece bir suikast olayı gerçekleşti. Fakat şimdiye kadar katilin kim olduğu ortaya çıkmadı. Katilin hırsız olmadığı da belli. Yoksa birtakım eşyayı da çalmasıda gerekirdi. Fakat bütün eşya olduğu yerde el değmemiş duruyormuş. Herkesin hayrete düşüren de bu ya. Bu nedenle Musul idaresi soruşturma için bütün komşularını hapse attırmış ve şu ana kadar yakalanamayan katili bulmaya çalışılıyor.
                    Adam yolculuk arkadaşlarına, ‘’Hakime gidelim, vaziyeti anlatalım da zavallı insanları hapisten kurtaralım’’ demiş.
                    Hakime gittiklerinde adam ona demiş ki: ‘’Bütün arkadaşlarım şöyle şöyle bir rüya gördüğüme şahittir. Ben bugünün tarihinide kaydettim. Bu adamın öldürenin Allah’ın güçlü aslanı İmam Ali b. Ebi Talib (a.s.)’dan başkası değildir. Bunun iki de delili vardır. Birincisi, biçağın yorgan üzerindeki izidir. Yorganın iki yerinde kanlı bıçağın izi vardır. Diğeri ise, bıçak tavanın falan yerinde saklıdır.’’

                    Aynı hakim gelir. Bu iki delilin de doğru olduğunu ortaya çıkar. Bütün mahpusları serbest bırakır. Bazıları bu olay üzerine şii olurlar. Ölünün tüm akrabaları nasibîlikten dönüş yapar ve Hz. İmam Ali (a.s.) dostlarından olurlar. Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                      Her gün aşura! Her yer kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      170


                      Şuursuz Madde ve İdraku’l-Mücerred Kavrayışı:

                      Bu bölüm Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarımızda da son olarak, insanın rüyada gördüğü ve sonra ortaya çıkan şeyler ruha yöneliktir. Bu tür kavrayışların beden ve etle bir bağlantısı yoktur. Şuursuz olan madde nasıl geleceği kavrayıp anlayabilir?...

                      Merhum Hâc Nurî, gerçekleşen ve ortaya çıkan rüyalar hakında bir kitap yazmıştır. Burada sözkonusu hayret verici cihazın niteliğini encelemiş, müşahhas ve mücerred alemin haberlerini elde edebilen varlığın birimlerini ve bütününü kavrayabilen varlıktan sözetlemiştir.

                      Nefsini Elde Etmeye Çalışmak Konumu:

                      Geçen günlerin araştırmalarından elde etmemiz gereken sonuç odur ki: Bize düşen nefislerimiz ve özümüzü elde etmemiz gereken takvaya ulaşabilmenin olmasıdır.

                      Halkın dilinde dolaşan fakat derin bir anlamı olan bir söz var ‘’Kendi nefsinle ilgilen.’’ Ne var ki halk bu sözün anlamını kavramaz olmuştur. Bu sözün temel anlamı ‘’Bedenine sağlığına önem ver’’ diye düşünürler. İnsan hayvan mı ki?!
                      ‘’Nefsinle ilgilen’’ demek, nefsinin zatı ve hakikatı ile ilgilen demektir. Zira insan bedenden ibaret değildir. Nefsini elde et ki yarın kendini Allah’ın dostları yanına atabilecek bir yol bulasın kendine. Yoksa insanın bedeni parlamış, tertemiz olmuş da nefsi çirkin kalmış ne yararı var?...

                      Manevi Yapıyı Elde Etmeye çalışmak:

                      Hz. Fatımat’ut-Zehra Semavat-ı Vel Arz (a.s.)’ın yanında değer kazanmak eğitilmek isteyen kadının yapması gereken nedir? Zehra insanın içine bakar. Bazı durumlarda iç yabanileşen bir hayvan olur. Bazıları bedenden çıktıktan sonra şekil olarak onlardan daha çırkın ve daha pis kokulu olurlar. Diğer tarafta binlerce güzellik işlemi ve yüzlerce parfüm... Ne yararı var ki?!...

                      Bize gelen rivayetlerden edinen belgeler bakarsak bazı durumlarda insanın içinden gelen bir yalanla ağzından öyle bir koku çıkar ki ta Arş’a kadar yükselir. Melekleri bile rahatsız eder de toptan ona lanet ederler.

                      Bu pis koku insanın özünden çıkar, bedeni tertemiz olmasına rağmen insan kendi değerini hiç konumuna getirir. Fakat bunun farkında olmaz. Hep kendi düşüncesi dorultusunda kendini üstün ve haklı görür.

                      ‘’Ey güzeli açığa çıkaran ve çirkini örten... Allah’ım! Bedenimi ateşle dağlamamanı niyaz ediyoru.’’ O kanlı Kerbela’da İmam Hüseyin (a.s.) ve Evlatlarını katleden ve onları oraya yönlendiren Yezid ve babası Muaviye’ye ve Onu o makama getiren Kuran ve Ehl-i Beyt düşmanlarına sayısız ve sonsuz lanet et!... Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        171


                        Giysilerimiz Ateşten Olmaması İçin Çalışmak:

                        Beri gel şu gerçek güzelliği yakalamaya çalış. Aslı Muhammed (s.a.v.) ve O’nun pâk masum Ehl-i Beyt’i olan güzelliği. Güneş ve Ay dünyada vardır. Harş’de ise ne Güneş olur ne ay... Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt güzelliğ olmadan hiç bir ışık aydınlatmaz. Muhammed-i olan herkes için beden güzelliği değil, ruh güzelliği vardır... İnsan nefsine bu kadar zulmetmemeli, ruhundan habersiz olmamalıdır bence.

                        Bütün bu araçlar beden rahatlığı için! Kabrin için de çalış!... Berzah aleminde rızık isteyen beden değil, ruhtur... Giysi de ister. Giysin ateşten olursa vay haline be Yezid!...‘’Giysileri katrandandır. Yüzleri ise ateş kaplamıştır.’’ (İbrahim Suresi. 50.)

                        Ateşin zalimleri nasıl çepe çevre kuşatmıştır bir görsen... Ateş kendisinden çıkar ve kendisini kuşatır Yezid ve soyunu. Ebedi lanet olsun sana her düşündüğünde insanlık alemi.

                        Eğlencelerin İnsanı Allah’ı Zikrden Alıkoyması Konumu:

                        İnsanın nefsine önem vermesi, onun ıslahı için çalışması gerekmez mi? Bu konu ve meseleler Kur’an-ı Kerim’de ‘’Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın’’ biçiminde vurgulanıyor... ‘’Ey zenginler ve Liderler!... Mal ve Liderlik sizi aldatmasın.’’ Gideceğiniz tek yer O’nun tapısıdır. Yani Arş’ı âla’ya. Mahşerihi Muhammed Mustafa’ya. Kevser-i Ehl-i Beyt kerbela’ya.

                        Mal ve Liderlik yüzünden nice eğlenceler edinerek nefsinizle ilgilenmekten, onu ıslah etmekten vazgeçiyorsunuz. Kur’an, ‘’Oyun ve eğlence onları oyaladı’’ buyurmaktadır... ‘’Çoklukla övünmek, sizi oyaladı. Öyle ki kabirleri bille ziyaret ettiniz.’’ Şeytan sizi aldatıp da nefsinizi ıslah etmekten vazgeçirmesin. Önem verin nefsinize, yani ruhunuza... Bedeninize değil...
                        ‘’Şu Allah’ı unuttuklarından dolayı (Allah’ın da) kendilerine kendi nefislerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan (fasık zalim faşist ve emperyalist güçlerdir ki) kimselerdir. Ateş halkıyla, cennet halkı bir olmaz. Kurtulanlar ancak cennet halkıdırlar.’’

                        İmam Hüseyin'in (a.s) şahadetinden sonra masum imamlar (a.s)’lar tarafından yapılan yas törenlerinin ve ağlamanın çok geniş bir öyküsü bulunmaktadır. Ancak bu araştırmalarımızda fırsatımız kısıtlı olduğu için sadece kısa bir meselelerle değineceğız. Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          172

                          İmam Zeynel Abidin'in (a.s) Ağlamaları

                          Kerbela'da İmam Hüseyin'e (a.) dokunan musibetleri gören ve yirmi üç yaşında olan dördüncü İmam Zeynel Abidin'in (a.s) Ağlaması bu korkunç olaydan sonra hayatta olduğu sürece (yaklaşık otuz dört yıl) her zaman babası ve ailesi için ağlardı. Ve matemi tutarlardı.

                          İbni Şehr Aşub şöyle yazmaktadır: İmam Zeynel Abidin (a.) su içmek için eline bardak aldığı zaman ağlardı. Nitekim gözyaşlarının çokluğuyla kırmızılaşan gözlerinden dolayı, bardak da kırmızılaşırdı. İnsanlar, onu teselli etmek istedikleri zaman ise, onlara şöyle buyururdu:

                          Nasıl ağlamayayım? Çünkü yırtıcı kuşlara ve vahşi hayvanlara serbest olan su, babama yasak edilmişti. (Menakıb: C.3,S.303 ve Bihar-ul Envar: C.46, S.109.)

                          Biz kendi bilincimiz içinde kendimizi İmam Hüseyin (a.s.) devrimcik kişiliğindeki kavramlarını uygulamak istersek O’nun gibi bazı inanç ve direnç konumundaki takvalardan misillemeler yapmak zorundayız. Burda İmam Hüseyin (a.s.)’ın Yezid gibi bir karektersiz bir idare biçiminin şekillenmesindeki biât’ının ne anlama geldiğini kavramak istersek bizimde bazı insani kamil mertebesinin özelliklerini öğrenmek zorundayız. O’nun iddalı ve cesur devrimciliği karşısındaki amansız hareketi sadece onun yapmış olduğu düşünceyi taşımaz aynı zaman birimin onun takva ile örtülü düşünce görüşlerinide temsil eder.
                          Bizim de ilke etap dört kapı kırt makam dediğimizin kişiliğimizin eğitilmesinde ön ayak olan İslam şartlarındaki özeliklerinde takvalığa bağlı olduğumuzu göstermek ve kanıtlamamız gerekli olacaktır.

                          Elbette bunların başında bazı özel ve önemli kurallarının aman, amansız dediğimiz insan-i kamil takvasındaki ön, öncülüğüyle belli başlı şart ve kuralların olduğunu kendi alakımızla bağdaşlaştırmamız mecburu ve zorumlu olacaktır.

                          Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın Emr-i ma’ruf ve nehy-i münker’i Nesf-i Hakikat, İmam Hüseyin (a.s.) Nefs-i Mutmainne’nin en güzel akıl örneği, İnsan-i Tekâmülü, Gönül Huzuru, Allah’a Güvenmek, Kalp Huzuru ve mücadelesindeki en önemli olan Ceddleri ile bağdaşlaşma meselelsinde Kalbin Neşesi gibi ilkelerin öncülüğünde hazırlıklı bir şekilde biât’ın temsili mucadelesinin hazırlığında olmak. Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            173

                            Gönül Huzuru Hoşnutluğu:

                            Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla.

                            ‘’Ey mutmain (huzura eren) nefis! Hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön Rabb’ine Gir kullarımın arasına! Gir Cennetime!...!

                            İmam Bakır'ın (a.) Yas Tutması: Alkame Bin Muhammet Hazremi şöyle rivayet etmektedir:

                            İmam Muhammed Bakır (a.s), İmam Hüseyin Bin Ali (a.s) için matem tutar ve ağlardı. Evinde olan kişilere de (takiye çerçevesi içinde) ağlamalarını emrederdi. Böylece İmam Muhammed Bakır (a.s.)'ın evinde yas töreni düzenlenmiş olurdu. Onlar da, İmam Hüseyin'e (a.s) dokunan musibetten dolayı birbirlerine başsağlığı dilerlerdi. (Vesail-uş Şia: C.10,S.398.)
                            İmam Cafer Sadık'ın (a.s) Yas Tutması:

                            Abdullah Bin Senan şöyle söylemektedir: Bir Aşura günü, İmam Cafer Sadık'ın (a.s) yanına gittim. İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın rengi atmış, çok üzgün ve gözyaşları gözünden inci taneleri gibi dökülür bir halde gördüm. Bunun nedenini sordum. İmam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyurdu:

                            Yoksa ceddimiz İmam Hüseyin'in (a.) böyle bir günde şehit olduğunu bilmiyor musun?. (Sefinet-ul Bihar: C.2,S.196 (Maddei Aşer) ve Bihar-ul Envar: C.98,S.309.)

                            İmam Cafer Sadık (a.s) "Ebu Harun Mekfuf"a mersiye okumasını emreder. Mersiyeyi okuyunca İmamın şiddetli bir şekilde ağladığını görür. Sonra İmamın ağlama seslerinden dolayı perde arkasında olan kadınlar da ağlayarak seslerini yükseltmeye başlarlar. Bir süre sonra İmam Cafer Sadık (a.) şöyle buyurur:

                            Kim, Hüseyin (a.) hakkında bir şiir (mersiye) okur, kendisi ağlar ve on kişiyi de ağlatırsa cennet ona farz olur. (Kamil-uz Ziyarat: S.104.)

                            İmam Musa Kazım'ın (a.) Ağlaması konusunda: İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmaktadır:

                            Babam İmam Musa Kazım (a.s) Muharrem ayı geldiği zaman sürekli üzgün olurdu. Aşura geçinceye kadar asla gülmezdi. Aşura günü de, onun ağlama ve yas günüydü. O, şöyle buyururdu:

                            Bu gün, İmam Hüseyin'in (a.s)’ın öldürüldüğü gündür. (Vesail-uş Şia: C.10,S.394.)

                            İmam Rıza'nın (a.s) Matem Tutması konusunda kendi Şialarına şöyle tavsiyelerde bulunurlardı:

                            Muharrem ayı cahiliyet döneminde saygı duyulan bir aydı. İnsanlar bu ay içinde savaşmaktan kaçınırlardı. Ancak düşmanlar aynı ay içinde bizim kanımızı döktüler. Saygınlığımızı ayaklar altına alıp çiğnediler. Kadınlarımızı ve yakınlarımızı esir aldılar. Çadırlarımızı yaktılar. Mallarımızı yağmaladılar. Hz. Peygamberin (s.a.v.) bizim hakkımızda yapmış olduğu öğütlere hürmet göstermediler.

                            İmam Hüseyin'in (a.s) günü (aşura günü) göz kapaklarımızı yaraladılar. Gözyaşlarımızı döktü… Ağlayanlar, İmam Hüseyin (a.s) gibi bir kimseye ağlamalıdırlar. Çünkü ona ağlamak büyük günahları yok eder. (Bihar-ul Envar: C.44,S.284.) Yazan. Imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                              Her gün aşura! Her yer kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              174



                              İmam Mehdi'nin (a.) Ağlaması Hakında:

                              Allame Meclisi'nin, Ziyaret-i Aşura-i Hazret-i İmam Hüseyin-i Seyyid-uş Şüheda (a.s.) başlığı ile zikrettiği ve Muhaddis Kummi'nin aynı ziyaret duasını Ziyaret-i Nahiye-i Mukaddese adıyla rivayet ettiği bir nakil içinde, yas tutma konusunda birçok konu ve meseleleri bulabilmekteyiz.

                              Allame Meclisi bu ziyaret duasını, Şeyh Muhammet Bin Cafer Bin Ali Meşhedi Hairi'nin kitabı El-Mezar-ul Kebir'den nakletmiştir.

                              Allame Hacı Ağa Bozork Tahran-i ve Muhaddis Nuri hicri altıncı yüz yılda yazılmış olan adı geçen kitabı ve on beş güvenilir rivayetçiyi muteber olarak nakletmişlerdir. (Ez-Zeriat-u İla Tesanif-iş Şia: C.20,S.324 ve Mustedrek-ul Vesail: C.3,S.368.)

                              Adı geçen kitapların yapmış olduğu rivayete göre; İmam Mehdi (a.c), İmam Hüseyin'e (a.s) hitap ederek şöyle söylemektedir:
                              Ey aziz ceddim! Günler beni ertelemiştir. Sana yardım etmeye koşamadım. Düşmanlarınla savaşamadım. Ancak sabah akşam senin için ağlamaktayım. Sana olan hasretimden dolayı, senin için gözyaşı yerine kan ağlamaktayım.

                              Alemlerin serverisin
                              Ah Hüseyin, vah Hüseyin
                              Şehitlerin serdarısın
                              Ah Hüseyin, vah Hüseyin


                              Hasan, Hüseyin’in yarı
                              Muhammed’in gözü nur’u
                              Hem Ali’nin yadigari
                              Ah Hüseyin, vah Hüseyin

                              Zuhur oldum İmam Zeynel
                              Muhammed Bakır’dan evvel
                              Didene yanayım gönül
                              Ah Hüseyin, vah Hüseyin


                              İmam Cafer’dir yarımız
                              Musa-I Kazım şahımız
                              Budur şems ile mah’ımız
                              Ah Hüseyin, vah Hüseyin

                              Ali, Musa ilim, hüner
                              Muhammed Taki el sunar
                              Hüseyin’iler deyip yanar
                              Ah Hüseyin, vah Hüseyin


                              Ali, Taki, Hasan Asker
                              Muhammed Mehdi ser defter
                              İmam-I Seyyid-ı Ekber
                              Ah Hüseyin, vah Hüseyin

                              Pir Sultan haber ver dosttan
                              Bülbül ötüyor kafesten
                              Hem gül ağlar, hem gülüntan
                              Ah Hüseyin, vah Hüseyin…
                              Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                175


                                Allah Katında Hoşnut Edilmiş Nefis: Nefs-i Mutmainne Konumu:


                                Gerçek şudur ki, imam ehl-i ve Kur’an ehl-i olan kişi veya kişiler Kur’an’da anılan bu yüksek derece sahipleri için verilen sözleri kavramaları gerekir. Zira nice gurura kapılan kişiler vardır ki bazı gerçekleri yaşamadıklarından dolayı arzulanan düzeye ulaşamamışlardır.

                                Yüce Allah’ın Ferc Sûresi’nin ayet ilkelerinin sonunda açıkladığı ’’Mutmain nefis’’ derecesi bunlardan biridir. Bu ayet ilkelerinde mutmain nefis sahiplerine, imanın yüce mertebelerine ve ölüm anında Rahman olna Allah’ın İllahî çağırısının kendilerine ulaşacağı vadedilmiştir. O’na ’’Hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak Rabb’ine dön kayıtsız ve şartsız Cennet’e gir’’ denilmekle davet edilmiştir. Bunun İmam Hüseyin (a.s.)’ın Kerbela’da yalnız bırakmayanlarında dahilindedirler. Bunlar hem Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın Ehl-i Beyt’i kevser havuzunun başında onlarla olacaklardır ve hemde kendileri ile arkadaş olma fırsatları tanınmıştır.

                                Nefsin Sıkıntı ve Esenlık Vasfı:

                                Çekilen sıkıntı, yarın esenliğin nedeni olabilecektır. Ölüm anında Cennet’e veya sadete erişinceye kadar durum böyledir. Bazı anlarda şöyle dua ederz: ’’İllahî! Ölümümüzü esenlik ve sadetimiz için başlangıç yap…’’ Bazıları bu duayı, tanıma ve tanışma gibi tasarlarlar. Hayır bu gerçeğin ta kendisidir. ’’Kişi yorulmadıkça hazine elde edemez.’’

                                Bu mesele hakında Kur’an-ı Kerim’de, ölüm anında sıkıntı çekmemek gibi yüce derecelere varmanın, insan nefsinin ciddi ameli ve çabasının sonucu olduğunu vurgular!... ’’Ve doğrusu insana kendi çabasından başkası yoktur. Şüphesiz kendi çabası da görülecektir.’’ (Necm. Sûres. 40-41.)

                                Ve yine anayasal kitabımız olan Kur’an-ı Kerim bu anlamı, bir kaç beyanında ve hatta değişik ayet ilkelerinde açıklar: ’’(İnsanın) kazandığı iyilik lehine, kazandığı kötülük aleyhinedir.’’ (el-Bakara 286) ayet ilkesi gereğinde bu açıklamalardan biridir. Kişinin kazanmış olduğu hayırlı amelleri yararına; çirkin amelleri ise zararına olacaktır.

                                Sorun, kulluk yolunda kişinin Allah için çekebileceği sıkıntı ve harcayacağı çabanın ölçüsünde yatmaktadır. Mutmain nefis derecesine ulaşamayanın ölümü, esenliğin başlangıcının olmasıda imkansızdır. Yazan. Imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X