Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


    Her gün aşura! Her yer kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    221

    Hz. İmam Hüseyin (a.s.)ın ve ma’rufu emredip münkeri neyhetmek: 1

    Kur’an ve Ehl-i Beyt araştırmalar olarak İmam Hüseyin (a.s.)’ın kerbela kıyamı ile ilgili olara daha önceki çalışmalarımızda kaleme almış, fakat yeterli bir konum araştırması niteliğinde açıklık getirmemiştık. Fakaf bazı değerli kardeşlerimizin istekleri üzerine Kerbela Aşura olayına daha detaylı bir çalışma ile daha geniş kavramlı bir araştırmanın yapılması hakında dilekte bulunmuşlardır.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarıda bu gibi konular ve meseleler üzerinde durarak ve daha kapsamlı bir araştırmanın gerekliliğine inanarak kelime kavramlarının genişletmesine karar vermiştir.

    Onun içinde ister Aşura konuları olsun ister genel olarak Biât meseleleri olsun ve hatta istersede İmam Hüseyin (a.s.)’ın kerbela’da vermiş olduğu şehidlik kutsallığının kaynak nitelikler açışında müslüman toplumların daha iyi anlaya bilmeleri veya kavramaları konusunda iyi bir şekil derslerini çalışma şekline koymaları gerekliliğiyle araştırmalarımızı genişletmek mecburiyetindeydik.

    Kuran ve ehlibeyt arastırmalarımızın daha iyi anlaşılması ve günden konusundaki işlev gerçekliğini koruması için daha detaylı bilgilerin gün ışığına çıkması için araştırmalarımızı uzakmak zorunda kalacağız. Onun içinde gündemden çıkarılmış olan meselelerin üzerine gitmeyi zorunlu bir halde araştırmalarımızı zorunlu hale ve işlev konumu şekline getireceğiz inşallah.

    İslam uleması içinde en ust mertebe sevyesine ulaşmıs ve hakk yolunda şehid olmus sayısız kıtaplara imza atmış degerli ustad şeyid Murtaza Mutahhri’nin kaleminden Emr-i ma’ruf ve nehy-i münker’i makalelerinin oluşturduğu kitabını ele alacağız.

    Zaten Kuran ve Ehl-i Beyt arastırmalarının temel amacını oluşturan gündem konusunda farz edilen meselelerinin gerçekliği olması ve bu gibi meseleleri hakında tartışmasız her bilir kişinin hiç ihtiraz etmemesi konusu olacaktır. Bizler gerçektende İslam-i bir araştırma yapmak istiyorsak ve İslami bir detaylı doğruluğunda hem fikir olmak istiyorsak gün ışığına çıkmamış belgelerin gün ışığına çıkarmamız en doğru ve sağlam fikir olacak düşüncesiyle araştırma yapmış olacaktır. Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


      Her gün aşura! Her yer kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      222

      Hz. İmam Hüseyin (a.s.)ın ve ma’rufu emredip münkeri neyhetmek: 2


      Onun içinde gerçek yönüyle İslam-i bir bilir kişiliği sahipliği ve bilirkişi akıllı olma Müslümanlığı İslam anayasa ve İslam hukuku yönünden yeniden İslam felsefensin ayakta tutabilecek tek kişi ve şahşiyetiyle kerbelada hiç taviz vermeden altı aylık evladıyla 72 kişi şehid vererek islamın bugüne kavuşmasını bir ilke bilen imam Hüseyin (a.s.) örnekliğiyle öğrenmek ve İslam-i ayakta tutabilmenin temel amaçlı niteliğini öğrenmek şartıyla mecburi tutacağız.

      Hz.İmam Hüseyin hareketin alt yapısını oluşturan ÜÇ ESAS unsur neden yer almakta ve onun ortaya çıkışında rol oynamaktadır. Genel olarak üç etken bu büyük ve emsalsız olaya şekil vermiştir. Bu hadisenin, tarihi sureci açısı pek uzun ve ayrıntılı olmamakla birlikte vakianın mahiyetinin araştırılması ve yorumlanması yönünden değişik boyutları var etmesi neden olacaktır.

      Bu hadisenin çeşitli şekillerde anlatılıp yorumlanmasının ve bu büyük hadiseden sui istifadelerin sebeplerinden biri, hadisenin meydana gelmesinde etkili olan en baştaki unsurları konusundaki değerlendirmelerin farklı oluşudur. İşte bu hadisede de anlaşılacağı gibi birçok meselelerle karşılaşmaktayız. Bir yerde, İmam Hüseyin’den biat yani (oy alma kabullenme) istendiğinden ve onun bu biattan kaçındığından sözediliyorken, diğer bir başka yerde de Kûfe halkının davetinden ve İmam Hüseyin’nin bu daveti kabul ettiğinden bahsedildiğini görmekteyiz.

      Bir başka yerde de ise İmam Hüseyin (a.s.)ın biat yani (oy verme kabulluluğu) hakında biat isteme, biattan kaçınma ve Kûfe halkının kendisini davet edip etmemesi meselesine bakmaksızın içinde bulunduğu dönemin şartlarını ve o günkü zalim hükümetin yapılandırma yapısını ortaya çıkarıp aydınlığa kavuşturmak fesat ve bozgunculuğun yaygınlaşmasına işaret etmektedir.

      Bu değerlendirmeye göre İmam Hüseyin, İslam’ın sahip olduğu asıl misyonun değişikliğe uğradığını hatırlamakta; haramların (yani yasakların) helalleştirildiği, helallerinde haramlaştırıldığını açıklamaktadır; İslam’î kişiliğe sahip bir milletin bu tür hadisler ve akımlar karşısında sessiz kalmamakla yükümlü olduğunu, işte böyle bir zaman zarfı dilimi içinde bulunduklarını göstermektedir. Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


        Her gün aşura! Her yer kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        223

        Hz. İmam Hüseyin (a.s.)ın ve ma’rufu emredip münkeri neyhetmek: 3


        İşte, İmam Hüseyin (a.s.)ın böyle bir zamanda ne biattan, ne de davetten sözetmediğini görüyoruz. Evet, ne Yezid’in kendisinden istediği biatten, ne de Kûfe halkının kendisini davet etmesinden sözetmiştir. Pekâlâ, o halde bu olayların esası neydi sizce? Acaba mesele biat meselesi miydi?! Acaba mesele davet miydi?! Yoksa mesele, kötülük yani (münker)lerin yaygınlaşması ve bunlara karşı yapılan itirazlar meselesi baş kaldırması miydi?! Ve yine acaba bunlardan hangisiydi sizce?!

        Bu meseleyi hangi esasa dayandırmalıyız? Ayrıca, İmam Hüseyin (a.s.)’ın asrı ve Yezid dönemi ile geçmişteki zalim Muaviye dönemi gibi dönemler arasındaki büyük ve açık fark neydi? Niçin İmam Hüseyin hiçbir şekilde Yezid ile barışa yanaşmadı ve böyle bir barışı caiz görmedi?

        Bu konunun hakikatına bakılırsa bu unsurların tümünün kendine göre bir etkinliği vardır. İmam Hüseyin de bu etkenler karşısında gereken tepkiyi göstermiştir. İmam Hüseyi (a.s.)ın göstermiş olduğu tepkilerin bir kısmı Yezid’in kendisinden istemiş oldugu biatta karşıydı, bir kısmı Kûfe halkının kendisine yapmıs oldugu davet üzerine almış olduğu tavırlar, bir kısmı da o dönemde her ne şekilde ve kim tarafından olursa olsun ortaya çıkan kötülüklere karşı mücadele etmekle ilgiliydi.

        İşte bu unsurların hepsi, kerbela hadisesinde İmam Hüseyin (a.s.) tarafından alınmış olan kararlardır, tepkiler ve tavırlardır. İşte Kuran ve Ehl-i beyt araştırmalarının temel niteliğinde İslam-i araştırmalarda İslam devletinim kurulma ve uygulanma konumundaki tam anlamıyla öğretilmesi sonucu olacaktır.

        Şimdi ise müslumanların temel ahent temel felsefi biografisini oluşturan kelime kavramının incelik ve nitelik önem taşıyan biat kelime anlamını öğrenmeye çalışacağız. Çünkü İslam sentezi felsefi işlemesinde biat kelime anlamının derinliğine girilmediği için inanılması zor anlam çıkarılarak değişik fikirler üretilerek anlamlar kullanılmakta ve değerlendirilmektedir.

        Onun için Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarının anlamına gerçek önüyle inilmesi bu gibi önemli meselelerin üzerinde detaylığıyla durulması kendisine ilke edinişinden dolayı görev bilmiştir. Yazan. Imam Dikmen

        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

          selamun aleykum kardeş

          emekleriniz için Allah razı olsun

          bütün konularınızı birleştirdim

          arandığı zaman kolaylık olsun kolayca okunsun diye

          şuan konunuz 1. makaleden başlıyor ve sırayla devam ediyor
          Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

            MÜDDESSİR
            Süper
            Moderatör
            *

            Puan +82/-15
            ++ --
            Çevrimdışı Çevrimdışı

            Mesaj Sayısı: 3398


            ALLAH'ım aldıklarına da şükür verdiklerine de ....


            Üyelik Bilgileri WWW Özel Mesaj (Offline)


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.
            « Yanıtla #243 : Bugün 17:28:04 »
            Bu mesajı alıntı ile cevaplaAlıntı
            selamun aleykum kardeş

            emekleriniz için Allah razı olsun

            bütün konularınızı birleştirdim

            arandığı zaman kolaylık olsun kolayca okunsun diye

            şuan konunuz 1. makaleden başlıyor ve sırayla devam ediyor
            Moderatöre Bildir Logged
            Bu gece yüreğimi Kerbela'ya uçurdum,
            Ağamın ayak ucunda aktı gözyaşlarım orda can verdim,
            Orda Abbas'ımın kuru dudaklarında yandı yüreğim..
            Rugeyye'min baba diye seslenişinde..
            Hüseyn'imin belinin büküldüğünde..
            Ey dünya ben istemem seni ben; İstemem güzelliğini azad et beni...


            Allah'u Teala siz Ehl-i beyt muhib ve Şia kardeşlerimden razı olsun ki sizler kadar değerli iman ve takvayla dolmuş kardeşlerimizin sayısız katliamlara göğüş gererek mucadele edenlerden razı olsun. sizlerin her bir mucadele ve hareketlerinizin karşılığı Rabbi'miz katında sayısısz mükafaatları Ehl-i Beyt sohbet ve muhabetleri ile karşılık vereceğını Kur'an'ın sayısız ayet ilkelerinde belirtmiştir. O'nun için de Yezid ve Emevi tayfalarının sizlere düşman olmaları göz önünde tutmaktadırlar.

            Ama ne gibi bir şart ve düşmanlık sebebleri olursa olsun sizlerin kahramanca onlara karşı mücadele edip karşılık vermeniz onların korkulu ruyaları ve cehennem yerleri olmuştur. O'nun için de Kur'an ve Ehl-i Beyt araştırmaları siz değerli ve imanlı kardeşlerimizin desteklemeleri ile her gün güçlenmektedir.

            Siz değerli kardeşlerime sayısız saygı ve şükranlarınla teşekkür ederek Allah'u Teala sizlerin ecirlerini uzakmaları ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt muhabet ve sohbetleri ile Kevser havuzun başında buluşmalarınızı umuduyla saygılarımı sunarım. h. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her yer kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              224

              BİAT

              Biat ya da (BEY’AT) Konumu:


              a.(ar. Bi’at). Esk. 1. Birinin egemenliğini kabul etme, buyruklarına uyacağını belirtme – 2. El sıkma. 3. Etek öpme. – 4 Biat etmek eylemek, bşrşnşn buyuruğu altına girmek, hakimiyetini kabul etmek.

              - İst. Huk. Elele tutuşup sözleşmek, akitleşmek. (Bu şekilde hükümdarın ya da devlet başkanının egemenliğini ve başkanlığını kabule de ‘biat’ denir.

              Şimdi ise biat keilme kavramını Türkiye Diyanet Vakfının İslam ansiklopedinin 6.ci cildi olan sayfa 120 konusundaki biat kelime anlamını açıklamaya çalişacağız. Burada İmam Hüseyin (a.s.) Yezid gibi bir fasıka biat edip etmediğinin temel ahnek taşını irdelemeye çalışacağızki İslam ulemasının biat konusundaki vermiş delillerinin doğruluğu hakında bilinçli olup olamdıklarını göreceğiz. Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her yer kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                225

                BİAT

                İslam devletinde idare edenle

                İdare edilenler arasında yapılan

                Seçin veya bağlılıkteri taşıyan

                Sosyopolitik akid :
                1

                Anladığımız dil Türkçede biat şeklinde kullanılan kelimenin Arapçası aslı Bey’at satmak; satın almak’’ mânasındaki bey masdarına bağlı olarak ‘’yöneticilik tevdi etmek, birinin yöneticiliğini benimsemek’’ anlamında kulanılmıştır. Sosyopolitik bir atik olarak ise devlet başkanını seçme, belirleme ve İslam hukuku çerçevesinde ona bağlılık gösterme anlamına gelmektedir.

                Genellikle Araplar yaptıkları ticari anlaşmaları teyit amacıyla el sıkışmayı âdet haline getirdiklerinden idare edenle edilen arasında bir nevi anlaşma niteliği taşıyan devlet başkanı seçimini de el sıkışma suretiyle belirlemişler ve aralarındaki benzerlikten dolayı buna da bey’at demişlerdir.

                Âdet anını belirleme akdinin tarafından biri yani (halk) yönetime hakkın öbürüne devretmek, diğeri de yani (devlet başkanı) hukukuna riayet etmek suretiyle bunun karşılığını ödemek üzere anlaşma yapmış olacaklardır. Bundan anlaşılmaktadır ki ister Muaviye olsun isterse onun emri ile tayin edilen oğlu Yezid olsun, İmam Hüseyin (a.s.)dan biat alması haksızca bir diktatörlüğün temelini atacaktı.

                Kuran-ı Kerim’de bey’at kelimesi geçmemekle birlikte bey kökünden türeyen mübâyaa masdarının türevleri biatlaşma, getirdiği emir ve yasaklarda peygambere itaat arzetme ve bu konuda onunla ahidleşme anlamında kullanılmıştır. (mesela bk. El-Fet 48/10 ; el-Mümtehine 60/12). Hadislerde ise bey’ kökünden türemiş bir çok kelime hem sözlük anlamında hem de terim olarak kullamılmıştır. (bk. Wensink, Mu’cem, bâye’a md.).

                Hz Peygamber’in önemli dini yani İslam deveti- siyasi olaylar arefesinde veya İslamiyet’i kabul eden kimselerle ilk defa görüştüğünde biat aldığı bilinmektedir. Bu türün örnekleri olarak Akabe biatları ve Bey’atürrıdvân zikrediebilir.

                Hz.Peygamber döneminde daha çok dînî hükümlere bağlı kalmak ve Resûlullah’a itaat etmek anlamında kullanılan biat, Ebu Bekirin halife seçilmesinde itibaren sonraki kullanışlarına esas olacak siyasi bir mahiyet kazanmıstır. Bir devlet başkanını seçme yahut seçilmiş veya bu makama herhangi bir yolla gelmiş devlet başkanına bağlılık sunma anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Gerek dört halife döneminde görülen, gerekse sonraki dönemlerde ortaya çıkan uygulamalar bu kurumun teorik esaslarının belirlenmesinde önemli rol oynamıştır. Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  226

                  BİAT

                  İslam devletinde idare edenle

                  İdare edilenler arasında yapılan

                  Seçin veya bağlılıkteri taşıyan

                  Sosyopolitik akid :
                  2


                  Biatın Unsur ve şartları. Devlet başkalığı makamı boşaldığında bu makama bir başkan seçmeyi veya iş başında bulunan başkana İslam hukuku çerçevesinde bağlılık sunmayı amaç edilen biatın oluşması ve geçerli sayılması için gerekli görülen unsur ve şartlarla konu ile ilgili diğer hükümler şöylece özetlenebilir: Biat akdinin unsurlarından birincisi, bir yanda halife, diğer yanda bait eden kimseler olmak üzere iki tarafın mevcut olmasıdır.

                  İslam hukukçuları devlet başkanında bulunması gereken şartlar üzerinde durmuş, bunlardan Müslüman ve âdil olmak, beden ve ruh sağlığına, ictiad derecesinde ilmi, yeterliğe sahip bulunmak, erkek olmak gibi şartlar üzerinde görüş birliğiline varmışlar. Kureyş kabilesine mensup ve zamanının en faziletlisi olma gibi şartlarda ise birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.

                  Bu şartlarda meydana gelecek her hangi bir eksiklik, şartın easas ilgili olup olmamasına göre farklı sonuçlar doğurmaktadır. (bk. ANAYASA; İMAMET). Biat eden tarafta aranan genel şartlar ise Müslüman ve hür olmak, temyiz gücüne sahip bulunmaktır.

                  İslam hukukçuları Müslüman olma şartını mümtehine sûresindeki (60/12) âyet ilkesi hürriyet şartını da Hz. Peygamber’in durumunu bilmeden biat aldığı bir köleyi statüsünü öğrendikten sonra iki köle karşılığından satın alarak âzat etmesi ve bir daha hür olduğunu bilmediği hiç kimseden biat almaması şeklindeki uygulamasına (bk. İbn Mâce,’’Cihad’’, 41; Tirmizi,’’ Siyer’’, 36; Nesâi,’’ Bey’at’’,21) dayandırmaktadırlar.

                  Temyiz gücüne gelince, bazı hukukçular biat eden kimsenin diğer akidlerde olduğu gibi tam ehliyetli olmasını şart koşarken diğer bir kısmı Hz. İmam Hasan, İmam Hüseyin, ibn Abbas, Abdullah b. Cafer ve Abdullah b. Zübeyr’in küçük yaşlarda Resûlullah’a biat etmelerine bakarak sadece temyiz gücünün biat için yeterli olduğunu söylemişlerdir.

                  Biatın geçerli olabilmesi için ona katılması gerekli olan kimselerin sayısı hakında bir kişiden başlayarak şartlarını taşıyan herkese varıncaya kadar değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bir, üç, beş gibi sınırlı sayıda kişinin yapacağı biatın yeterli olduğunu söyleyen İslam alimleri Hulefâ-i Râşidin dönemindeki bazı uygulamalara dayandıklarını ifade ediliyorsa da onları böyle bir hükme götüren asıl âmil, sonraki dönemlerde fiilen verasete dayanan bazı saltanatları meşrû bir seçimle yapılmış gibi gösterme gayreti olabilir.

                  Çünkü dört halife döneminde Medine’de bulunanların çoğunun biatlara katıldığı, ondan kaçınanların sayısının çok az olduğu bilinen bir husustur. Ne yazıktırki eski kaynaklarda Türkiye diyanet vakfının vermiş olduğu uydurma çelişkilerinde burada biat meselesinde örtbaş etmek istemeleri olmuştur.

                  Zaten Kuran ve Ehl-i Beyt arastırmaları bu gibi meseleleri yerli yerinde bunları kaynak ve belgeleriyle kanıtlamış sayısız delillerde vermişdir. Bu konu ve mesele hakında ve yine sayısız kaynak verecektir.(bk. Ehlü’l-Hal ve’l-AKD). Yazan. imam Dikmen


                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    227

                    BİAT

                    İslam devletinde idare edenle

                    İdare edilenler arasında yapılan

                    Seçin veya bağlılıkteri taşıyan

                    Sosyopolitik akid :
                    3


                    İkinci unsur tarafları halife seçme ve seçilme konsundaki iradelerini ortaya koymaları yani irade beyanlarıdır. Biat sırasında irade beyanının sözlü olması şart değildir, uygulamada bu beyan daha çok el sıkma şeklinde ortaya konmuştur. Burada önemi olan, rızayı bozan hallerin özellikle ikrah’ın bulunması durumunda bu biatın geçerli ve ona dayanan hilafetin şahih olup olmadığıdır. İslam hukukçuları umumiyetle ikrah altındaki biatın geçerli olmadığını söylemektedirler.

                    Gerek Hz. Peygamber (s.a.v.) ve gerekse dört halife zer kulanarak biat almamışlardir. İmam Malik cebir altında yaptırılan yeminin ve dolayısıyla alınan biatın geçerli olmadığını söylemiş, bu sebeple de çeşitli baskılara mâruz kalmıştır.(İbn Haldûn,II, 609). Bununla birlikte daha sonra ortaya çıkan fiili durumlar sebebiyle böyle bir biata dayanan hilafetin zarureten geçerli olduğunu söyleyen hukukçular da olmuştur. Biat genellikle herhangi bir şart koşulmaksızın yapılmakla birlikte belirli durumlarda şartlı olması da mümkündür.

                    Nitekim Amr b. Âs’ın Hz. Peygamber’e affolunması şartıyla biat ettiği rivayet edilmektedir.(Müslim,’’Îman’’, 192; Ümmü Atıyye’nin yapmış olduğu şartlı biat için bk. Buhâri, Ahkâm’’, 49; Nesâi,’’Bey’at’, 18; Müslim,’’Cenâ’iz’’, 33).

                    Evet buradanda anlaşılmaktadır ki İslam devleti ilk üç halife zamaında yapılan biatların hiçbir tanesininde geçerliliği bulunmamaktadır. Burada da gösterilen kaynakların Ehl-i Sünnet alimlerin vermiş oldukları kaynakları sağlamlığı hakında tartışılmaz bir hal almıştır ki, biz yinede Türkiye Diyanet Vakfının vermiş olduğu biat kelime anlamına devam edeceğiz.

                    Mesele burada çok konuşmak değil altın tasta Müslümanlara sunulan zehirin gündem konusu tartışma yöntemine getirmek olacaktır. Şimdi ise sizler Kuran-ı kerim’de biat için söz edilen madde ilkelerini tam anlamıyla mealını vermeye çalışacağız:
                    ‘’Ey Peygamber, inanmış kadınlar, hiçbir şeyi Allah’a ortak kabûl etmeyip şirk koşmamak ve hırsızlık etmemek ve zinâda bulunmamak ve çocuklarını öldürmemek ve kendi çocuklarından başkasını eşlerine, ben doğurdun diye iftira etmemek ve sana meşrû ve güzel işlerde karşı gelmemek üzere biatleşmeye geldikleri zaman biatleş onlarla ve onlar içinAllah’tan yargılama dile; şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahin’dir.’’ (al-Mumtahine Sûresi. 12.) Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her yer kerbela.

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      228

                      BİAT

                      İslam devletinde idare edenle

                      İdare edilenler arasında yapılan

                      Seçin veya bağlılıkteri taşıyan

                      Sosyopolitik akid :
                      4


                      ‘’ Şüphe yok ki seninle biatleşenler, ancak Allah’a biatleşmişlerdir, Allah’ın eli, onların, ellerinin üstündedir; artık kim dönerse zararı kendi nefsinedir ve kim Allah’la ahitleştiği şeyde durursa ona, yakında büyük bir ecir verilecektir.’’ ( al-Fath Sûresi. 10.)

                      Biat halifeye bizzat yapılabileceği gibi asıl adına vekil, bir topluluk adına mümessil tarafından da icra edebilir. Hz. Peygamber, bey’atürrıdvân’a katılamayan Osman’a vekâleten kendi kendine musafaa yapmak suretiyle biat etmiştir (Tirmizi,’’Menâkıb’’, 18)

                      Aynı şeklilde Dımâd b. Sa’lebe, Kabilesi Ezd-i Şenûe adına Hz. Peygamber’e biatta bulunmustur. ( Müslim,’’ Cum’a’’,46) Biatın mektupla yapılması da mümkündür. Necâsi Hz. Peygamber’e, Abdullah b. Ömer de halife Abdülmelik’e (BUhari,’’Ahkam’’, 43) biatlarını mektupla bildirmişlerdir. Öte yandan halifenin şahsen olduğu gibi bir temsilcisi vasıtasıyla bait alması da mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber ensar kadınlarından biat almak üzere Ömer’i temsilci olarak tayin etmiştir.(Mûned,V, 85; VI, 409).

                      Biatta önemli olan seçin veya bağlılık iradesinin belirlenmesidir. Bu sebeple biatın icrası için belli bir şekle uymak gerekli görünmemiştir. Hz.Peygamber (s.a.v.) ve dört halife zamanındaki uygulamalar genellikle el sıkışma şeklinde olmakla birlikte Resulullah’ın başka şekillerde biat müslümandan sözlü olarak biat aldığı (Müslim,’’Selâm’’, 126;İbn Mâce,Tıb’’,44), kadınlardan biat alırken de bir kez üzerinde musafaha yaptığı veya bir kap suya birlikte ellerini soktukları bilinmektedır.

                      (Kurtubi, Tefsir, XVIII, 71). Biat Hz. Peygamber (s.a.v.) ve dört halife döneminde mescide herkesin katılımına açık olarak düzenlenirdi. Hz Resulullah (s.a.v.) döneminde biata iştirak eden kadınların ilk halifeden itibaren fiilen bu uygulamanın dışında kaldıkları görülmüştür. Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        229

                        BİAT

                        İslam devletinde idare edenle

                        İdare edilenler arasında yapılan

                        Seçin veya bağlılıkteri taşıyan

                        Sosyopolitik akid :
                        5


                        Biat akdinin yazı ve yeminle tevsiki tamamen sonraki dönemlerin bir ürünüdür. İlk defa da Haccâc’ın halife Abdülmelik b. Mervân adına zorla aldığı biatları yeminle tasdik ettirmeye ve yazılı olarak düzenlenmeye başladığı bilinmektedir. Abbasiler döneminde de veliahtlar için alınan biatlar ahidnâme veya fermanla tevsik edilir, halife ve akrabalarınca mühürlenerek veliahta verilir, gereklitiğinde kasa, mescid veya Kâbe gibi güvenilir yerlerde saklanırdı. Mesala Hârûnûrrreşid’in oğulları için almış ahidnâme Kâbe’de saklanmıştır.

                        Biat ferdi olarak yapılabileceği gibi toplu olarak da akdedilebilir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın hem tek tek fertlerden (Müslim,’’Îman’’, 98; Nesâi,’’ Tatbîk’’, 35), hem de topluca cemaatlerden (Buhari,’’ Cihâd’’, 110;’’Ahkam’’, 43; Müslim,’’îmare’’80; Nesâi,’’ Tahrîmü’d-den’’, 14,’’ Bey’at’’, 8, 17; Tirmiizi, ‘’Siyer’’, 34) biat almıştır. Ayrıca biat şartları gerektiğinde yenilenebilir (Buhari,’’Ahkam’’, 44; Müslim, ‘’Zekat’’, 108;Ebu Dâvûd,’’Zekat’’, 27; İbn Mâce,’’Cihâd’’, 41).

                        Biat akdinin üçüncü unsuru ise akdin bir konusunun bulunmasıdır. Bu da hilafet makamının boşalması halinde yeni bir halife seçmek veya iş başındaki halifeye bağlılık sunmaktır. Türkiye Diyanet Vakfının anlayıp kavramadığı ilahi bir mesajda gönderilen bir peygamberden sonra vefat eden peygamberin yerine halkın kendi isteği ile herhangi bir kişiyi peygamber makamına getiremediğidir.

                        Halbuki Kuran-ı Kerim’de de bu konu hakında başkanlık ve vekillik konusu kişiliği hakında ayet ilkeleri ile belirlenmiş ve tesbit edilmiştir. Biz Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak bu konu hakında saysız kaynak ve belge sergilemiş ispatınıda vermiştik.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları olarak yapmış olduğunuz kaynak ve belgelerin Müslüman halk kitlerine sunmayı kendisine bir görev bilerek yaptığı defalarca vurgulamış her kimse isterse isteğiyle bu gösterilen kaynak ve belgelerin üzerinde bir tahlil yapma yetkisinin kendisine bırakmıs ayrıcada istemeyen kişilerinde kendi öz bilgi güvenceleriyle kendilerinin sorgu sual konumunda bu gibi mesele sorunlulukların kendi hal ve gidişatlarıyla bağlılıklarına bırakmıştır. Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          230

                          Biatın Çeşitleri:

                          Biat icra ettiği fonksiyona göre ikiye ayrılır. Birincisi, ehlü’l-hal ve’l—akdin gerekli şartlara sahip bir kimseyi devlet başkanı olarak belirledikleri seçim biatıdır ( bey’atü’l-in’ikad). Sınırlı sayıda kimselerin katılması sebebiyle buna ‘’bey’atü’l-hâsa’’ da denilmektedir.

                          Hz.Peygamber (s.a.v.)’in ölümünden sonra ki hak edilmeyen ve zorla getirilen Ebu Bekir’in halife olarak Ömer.b Hattab tarafında seçilmesi için yapılan devre dişi biat bu türdendir. Bazılarına göre bu biat Beni Sâide toplatısındaki biattır; bazılarına göre ise Benî Sâide’de Ebû Bekir’in sadece adaylığı kesinleşmiş, seçim ertesi gün mescide yapılmıştır.

                          Dolayısıyla mesciddeki biat seçim biattıdır ki Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaları bu mesele hakında sayısız belge ve kaynak göstererek bu İslam halifeleriyle herhangi bir gerçek payları bulunmamaktadır. Bu biatta aynı zamanda bağlılık anlamı da vardır. İkincisi, seçim veya başka bir yolla devlet başkanlığını etmiş bulunan kimseye bağlılık sunmak için yapılan biattır(bey’atü’t-tâa). Çok sayıda kimsenin katılmasından dolayı buna da ‘’bey’atü’-âmme de denilmiştir.

                          Hifaletin zorla ve zorbalıkla bir diktayla ele geçilmesi durumunda halkın yapmış olduğu biat bu gruba girer. Halifenin veliaht tayin etme (istihlâf) yoluyla belirlenmesi durumunda ise yapılan biatın hangi gruba girdiği hususu tartışmalıdır.

                          Bazı hukukçulara göre yalnızca veliaht tayin etme devlet başkanı olmak için yeterli değildir; ayrıca ehlü’l-hal ve’l-akd tarafından biat edilmesi de gerekir (Ebû Ya’lâ, sayfa. 25) Bu durumda çağdaş bazı hukukçuların belirtiği gibi veliaht tayini bir aday göstermedir(Senhûrî, sayfa. 150) başkan olmayı sağlayan asıl unsur biattır. Bu açıdan bakıldığı takdirde söz konusu biat bir seçim biatıdır.

                          Emeviler ve Abbâsiler döneminde de istihlâf usulü böyle anlaşılmış ve önceki halifenin veliaht tayin edip biat aldığı kimse, hilafet makamına geçtikten sonra meşrû bir halife olabilmek için tekrar biat alma gereğini hissetmiştir. Mâverdî’nin de için de bulunduğu diğer bir grup hukukçuya göre ise halifenin kendi cocuğu veya babası dışındaki veliaht tayinleri biata hitiyaç göstermeksizin halife olmak için yeterlidir (el-Akâmû’s-sultâniyye, sayfa.11). Dolayısıyla böyle bir halifeye yapılan biat sadece bir bağlılık biattırıdır. Ömer ve Osman’a göreve başlarken yapılan biat bu türdendir.

                          Devlet başkanının seçimle belirlendiği durumlarda seçim biatını uyumiyetle geniş kitlelerin zaman içerisinde yaptıkları bağlılık biatı takip etmektedir. Yazan. imam Dikmen


                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            231


                            Biatın Sonuçları: 1

                            Hukukî yönü itibariyle alım satım, vekâlet ve hibe gibi çeşitli akidlere benzetilmesine rağmen aslında kendisine has sosyopolitik bir akid olan biat, gerekli şartları taşıyan bütün Müslümanlar için vâciptir. Ayrıca gerçekleştirilmiş sahih bir biat akidine vefanın hükmü de budur.

                            Bu hususun Kur’an’daki delili şu ayet ilkesidir:’’ Ey Peygamber! Sana biat edenler aslında Allah’a biat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Şu halde biatından dönen kendi aleyine dönmüş olur. Allah’a verdiği ahde vefa gösterene ise o büyük bir ecir verecektir’’ (el-Feth Sûresi. 10.ncü ayet ilkesine bağlılık biatı) bu ayet ilkesinde sadece o günün Müslüman halk kitlelerine değildir. Bundan sonraki İslam aleminde Hz.Peygamber (s.a.v.)’in kendisinden sonraki tayin etmiş olduğu imamet makamına gelecek kişiler içindir.

                            Bu âyet ilkesinde belirtildiği üzere Hz. Muhammed (s.a.v.) ile ashabı büyük bir tehlike ile karşı karşıya bulundukları bir sırada İslâm inancını ve Müslümanların varlığını korumak üzere biatlaşmışlar ve ne pahasına olursa olsun bundan caymayacaklarına kesin söz vermişlerdir (bk. Bey’atüridvân).

                            Benzer nitelikler taşıyan Müslümanların devlet ve dünyevî işlerini idare edecek bir otoriteyi seçmek ve ona bağlılık sözü vermek anlamına gelen bu biatlar ise daha sonra Hz.Peygamber’in halifelerine ashap arasında akdedilmiştir. Biatın vâcip olduğunu ifade eden hadislerin birinde meşrû bir devlet başkanına bağlılığı olmadan dünyadan ayrılan kişinin İslâm dışı sayılan bir ölümle hayatta vedâ etme durumuna düştüğü ifade edilmiştir (Müslim,’’İmâre’’, 58; diğer hadisler için bk.

                            Buhari,’’Enbiyâ’’, 50; Müslim’’İmare’’,44; İbn Mâce,’’ Fiten’’, 9). Çeşitli hadis metinlerinden ve Asr-ı Sâadet’le Hulefâ-yi Râşidin dönemi uygulamalarından anlaşılacağı üzere biatta aslolan meşrû devlet başkanını tanımak kendini ona bağlı hissetmek ve bu hissi hayatının sonuna kadar korumaktır.

                            Buna göre milletin her ferdinin devlet başkanı ile musafaha ederek veya başka bir şekilde biata fiilen katılması şart değildir. Delalen buna katılmış ilkel feodal boyundurluk altında yaşamayı kabullenmiştir. Yukarıda bahs ettiğimiz ayet ilkesinde alınan veya verilen sözden de cahilmiş olacaktır. Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              232


                              Biatın Sonuçları: 2


                              Biatın hem biat eden hem de edilen kimse için doğurduğu hukuki sonuçlar çeşitli durumlara göre farklılık göstermektedir. Halife üzerine aldığı görevi yürüttüğü ve İslam hukukunun çizdiği yoldan ayrılmadığı sürece biat edenlerin ahidlerinden dönmeleri mümkün değildir. Buna göre biat bunlar için bağlayıcı (lâzım) bir akiddir.

                              Nitekim bütün baskılara rağmen Emevi halifelerine biat etmekten kaçınan bazı kimseler bu tutumlarını daha önce Abdullah b. Zübeyr’e yapmış oldukları biatın kendilerini bağlayıcı olmasıyla açıklamışlardır. Hukuk çizgisinin dışına çıkmayan (âdil) halifeye yapılan biattan dönme ve silahla karşı çıkma isyan suçunu oluşturur (bk. BAĞY).

                              Fakihlerin büyük çoğunluğu hukuk çizgisinin dışına çıkan (fâsık) halifeye yapılan biatın bağlayıcı niteliğini kaybettiği ve onun değiştirilmesinin gerektiği görüşündedir. Ancak fitneye yol açacağ endişesiyle değiştirilmesini câiz görmezler. Onları bu konuda tereddüde sevkeden âmilerdeki biri, İslam tarihinin ilk dönemelerindeki dînî-siyasi ihtilafların Müslümanları bölmesi ve çok kan dökülmesine yol açması diğeri de kendi dönemlerindeki yöneticilerin baskıları olmalıdır. İslam bilginleri hukuk çizgisinin dışına çıkan devlet adamlarıyla fiilen mücadele edememişlerse de onların meşruiyetlerini yitirdiklerini söyleye bilmişler ve bu yolla idare edenle edilenleri uyarma görevlerini yerine getirmişlerdir. Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.


                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                233


                                Biatın Sonuçları: 3


                                Aynı anda iki halifeye biat edilmesi hilafetin tekliği prensibini bozacağı için ilk dönem İslam hukukçuları tarafından kabul edilmemiştir. Onlar bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.),’’İki halifeye birden edilmişse sonraki öldürün’’ (Müslim’’İmare’’, 61 hadisine ve Benî Saide toplantısında ensarın,’’Bizden bir emir, sizden bir emir’’ teklifini Ebu Bekir’in,’’Emirler bizden, vezirler sizden’’ diye reddetmesi vâkıasına dayanmaktadırlar.

                                Mu’tezile mensupları ile diğer bazı âlimler ise Hz.imam Ali (a.s.) ile Muaviye’nin aynı zamanda halife olduklarını öne sürerek iki halifeye biatı kabul etmektedirler. Endülüs Emevi Devleti’ne meşruiyet kazandırmak isteyen sonraki dönem âlimleri Endülüs’ün konumuna uygun bir istisna getirmek mecburiyetini hissetmişler ve aralarında deniz bulunması şartıyla iki halifenin, dolasıyla iki İslam devletinin olabileceğini kabul etmişlerdir. (Burada akle şu soruyu getiren bir gerçek var ki bunun üzerine bir tahlil yapmadan geçemiyeceğim;

                                Eğer Hz.Muhammed (s.a.v.) İslam devletini kurup tekrar Emevi saltanatçıkarını getirip silam devletini tekrar onlara teslim ediyorsa neden onca savaşlar yapıl ve sayısız Müslüman şehidler verildi. Bunun temel amacının bir devletleşme şekliyle bir İslam devleti cumhuriyeti kurmak ise Emevilerin ihtidarda ne gibi bir işleri vardır. Bence bunun üzerinde durmak ve bu meselenin hakında kafa yormak lazım gelecektir.

                                Bu görüş tabiatıyla Mısır’daki Fâtımî hilafetini meşruiyet sınırları dışında bırakmıştır. Zeydiler de başlangıcta aynı anda iki halifenin gayri meşrû olduğunu söylerken Yemen ve Mâverâün nehir’de iki ayrı Zeydî imamın ortaya çıkmasında iki halifenin meşruluğunu benimsemişlerdir.

                                Bütün bu farklı görüşlerin, hukukçuların bunları ortaya koyarken dayandıkları teorik esasları içinde bulundukları sosyal ve siyasi ortamın etkisiyle farklı yorumlamış olmalarından kaynaklandığını söylemek mümkündür. Çağdaş Mısırlı hukukçu Abdürrezzak Ahmed es-Senhûri ise hilafeti sahih ve nâkıs olmak üzere ikiye ayırmakta. İki halifenin ancak nâkıs hilafeti düzeninde olabileceğini, sahih hilafet esasen bütün ümmetin ehlü’l-hal ve’l-akdinin istirakiyle gerçekleşeceğinden aynı anda iki halifenin hukuken ve fiilen mümkün olamayacağını söylemektedir. (Fıkhü’l-hilafe, sayfa. 136-177; ayrıca bk.İMAMET). Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X