Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İLAHİ NİMET ve ŞİİLERİ BEKLEYEN TEHLİKE

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İLAHİ NİMET ve ŞİİLERİ BEKLEYEN TEHLİKE

    Bismillahirrahmanirrahim

    İlahi nimet

    Tarih boyunca baskı altında olmalarına ve ümmetin idaresinden uzaklaştırılmış olmalarına rağmen İslam dünyasının ilmi liderliğini bütün alanlarıyla elinde bulunduran hidayet önderi masum imamlar ve onların naipleri, aynı zamanda peygamberlerin hedefi olan ilahi iradenin dünyaya hakim olması doğrultusunda tağutlara karşı mücadelenin de bayraktarlığını yapmışlardır. İlmi alanda velayet mektebinin öğretilerini kendi takipçilerine öğretirken diğer mekteb ve meşreplerin önderleri de bu ilim okyanusundan yararlanarak kendi ekollerini oluşturmuş ve yaşamasını sağlamışlardır.

    Ahlak, irfan, tasavvuf alanında İslam aleminde yetişen büyük arifler, tasavvuf ehli kişiler ya masum imamların öğrenciliğini yapmış veya onların yetiştirdiği ariflerin irfan sofrasından faydalanmışlardır. Tağutlara karşı kıyam ve başkaldırı kültürü Kerbela‘dan ilham almıştır. Fıkıh ilminde içtihad ve mezheplerin doğuşu Ehlibeyt imamlarından ilim alan kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir.

    250-300 yıl kesintisiz ilim, bilim, irfan, itikad, siyasi alanlarda İslam ümmetini ilahi maarif ile aşına etme mücadelesi veren masum imamlar, bu zaman zarfında her dönemin şartlarına göre ve toplumun gereksinimleri doğrultusunda farklı strateji/metod/taktik ve siyasetler belirlemişlerdir.

    Üç asır tağuti saltanatların tahtlarını sallamış ve onların çöküşünün zeminini hazırlamışlardır ve çok geçmeden zalimlerin teker teker zevallerine İslam ümmeti şahit olmuştur. Kudret ve gücü ellerinde bulunduran beşeri sistemler, alsa önder ve lider olamamış, sadece iktidarı ellerinde tutarak kendilerini halka zorla dayatmışlardır.

    İslami maarifin her alanında lider ve önderlik yapan masum imamlar, takipçilerine zengin, kamil, eksiksiz, evrensel öğretileri bırakmanın yanısıra bu öğretileri insanlara ulaştırma yollarını, taktik ve yöntemlerini öğretmiş ve 14 strateji miras bırakmışlardır. İlahi mesajı dünyaya tanıtıp küreselleştirmenin gerekliliğini idrak edenler, bu stratejilerin dışında farklı bir yol seçerlerse büyük hata yapmış olacak ve hedefe ulaşamayacaklardır.

    Zamanın imamına biatinde samimi olan ve onun evrensel adalet devletinin zeminini oluşturma yolunda vazife ve görevinin ne olduğunu hidayet önderlerinin öğretilerinden öğrenmek isteyen müminin bir kaç merhaleyi aşması gerekir:

    a) 14 masumun ilmi, irfanı, siyasi hayatlarını öğrenmek: İmamların yaşamış oldukları dönemlerin şartlarının ne olduğunu ve insanların hidayeti için nasıl bir metod uyguladıkları ve zamanın siyasi otoritesi karşısında nasıl bir strateji ortaya koyduklarının bilinmesi gerekir. Şii mektebinin en büyük iftiharlarından biri üç asır boyunca müslümanlara her biri farklı şartlara uygun ve bir birine zıt olmayan14 doktrin sunmuş olmasıdır.

    b) Mümin, yaşamış olduğu zamanın ihtiyaçlarını, sorunlarını, şartlarını bilmeli ve mevcut/etkin ekol ve fikri akımları tanımalıdır.

    c) Yaşadığı dönemde şartların hangi imamın dönemi ile bağdaştığını tesbit etmeli ve O imamın siretini, stratejisini tahlil ve analizden sonra düşünce ve hayatına tatbik etmelidir.

    Caferileri/Şiileri bekleyen tehlikeler:

    1-Velayet ve imamet ilkelerinin devre dışı bırakılması:

    Sıratı mustakimin olmazsa olmazları, kırmızı çizgileri, asla taviz verilemeyecek değişmez ilkeleri vardır. Hidayet önderlerinini değişmez evrensel ilkeleri, daha bir belirginleştiği bu asrımızda bütün beşeri sistemleri dehşete düşürmüş ve bunu engellemenin yollarını aramaktadırlar. İmamlarla muhalefet etmek yerine, onların ilkelerini hedef alan emperyalist düşünce ve güç odakları, bu ilkelerden arınmış bir Şiilik istemektedir. Bu ilkeleri yaşatıp pratikte uygulayan gerçek Şiiler ise terörist, radikal, aşırı, savaşcı olarak tanıtılırlar. Elbette bu gerçek gözardı edilmemelidir; masum imamın bir görevi var, onların takipçilerinin daha farklı bir vazifesi. İmamin vazifesi, insanların sorun ve problemlerini çözecek her türlü ilmi, irfani, ahlaki, siyasi, ekonomik öğretileri beyan etmek, gerektiğinde cihat, şartlara göre ise sulh yapmaktır, takipçilerin vazifesi ise imama ve naibine kayıtsız şartsız itaat etmektir.

    2- Siyasal Şiiliğin devre dışı bırakılması:

    Şiiliği diğer mezhep, mektep ve meşreplerden ayıran özelliklerinden biri siyasal alanda da öğreti ve stratejisinin olmasıdır. Masum imamlara hayatları boyunca ilmi, ahlaki, irfani, itikadi ve ibadi alanlarda hiç bir engel çıkaran olmamıştır, hatta zamanın sultanları destek dahi vermişlerdir. Şia ve gayri Şia herkes bundan istifade etmişlerdir. Ama imamların siyasal doktrini ve dinin kamusal alandaki siyasal hükümleri sözkonu olduğu zaman gözlerini kırpmadan imamları şehid etmekten kaçınmamışlardır. Zamanımızın müstekbir/emperyal güçleri İslam inkılabından sonra bunun farkına varınca Şiilerin yaşadığı İslam ülkelerinde ilmi, itikadi, ibadi alanlarda özgürlükler vererek onları kendi potalarında eritip siyasal Şiilikten uzak tutmaya çalışıyorlar. Geçmişte verilmeyen haklara bölgesel ve uluslararası gelişmeler ve oluşan yeni şartlar sayesinde kavuşmanın farkında olmayanlar bundan dolayı sisteme teşekkür etme zaafına düşmektedirler. Bazıları ise diktatörlük ve bağnaz rejimlerin sultası altındaki ülkelerle kendi durumlarını karşılaştırma aczine kapılmaktadırlar. Özgürlük, özgürce yaşamak bizim hakkımızdır demek yerine zulmetmedikleri için mevcut sistemlere endekslenmek, onların meşruiyetini sorgulamaktan çekinmek ve susmak tehlikeli gelişmeler olup tam da bu tip rejimlerin bizim için belirledikleri konumu kabullenmek demektir. Siyasallık Şiiliğin özünde mevcut olup günümüzdeki parti ve iktidarların izlediği ve uyguladığı siyaset konusu maksadımız dışındadır. Burada anlatmak istediğimiz hakimiyet ve hakimiyetin meşruiyeti temel konusu olup bu hususun „velayet-i fakih“ ile ilgili makalelerde takip edilebileceğini hatrılatmak isteriz.

    3- İmam-Ümmet ilişkisinin kesilmesi:

    Müstekbir/Emperyal güçler, Merce-i Taklitlerle irtibatın sadece fıkıh alanında taklid-mukallid-mukalled çerçevesinde/ekseninde kalmasının yollarını arıyorlar. Şiiliğin günümüze kadar dinamik kalmasını ve İslam ümmetinin ilmi/siyasi önderliğini sürdürmesinde en büyük rolü olan içtihad/ merce-i taklid müessesesinin günümüzdeki misyonu ibadet, ahlak, akaid alanlarında insanlara sadece fetva verme sınırlarını aşmış, insanların bireysel görevlerini beyan etmenin yanısıra kamusal ve toplumsal alanda da görevlerini beyan ederek onları yönlendirip yönetmektir. Siyasal doktrini olmayan diğer mezhep, mektep, meşrep ve ekollerin karşısında Şiiliğin, “İslamın Siyasal Doktrinini” beyan etme misyonunu üstlenmesi beşeri sistemlerin korkulu rüyası olmuştur. Şiiliği de diğer mezhepler kalıbına sokmak isteyen beşeri sistemler, kendileriyle işbirliğine giren ama maalesef masum imamların öğretilerinden gerekli eğitimi alamamış, onların stratejilerini idrak edememiş, hidayet önderlerinin naipleri merce-i taklid ve özellikle velayet-i fakihe itaati kendisine farz görmeyen birkaç zavallı ile bunu başaracaklarını sanıyorlar. Ümmet- imam ilşkisi artık önü alınamayan bir sel gibi sadece kendi mukallidlerini değil, Şia-Sünni, Arap- Acem, Türk- Kürt bütün milletlerin ümit kaynağına dönüşmektedir. Küçük kazanımlarla başarı elde ettiğini sananlar bu ilişkinin nekadar büyük bir nimet olduğunu ümit ederiz zaman geçmeden anlarlar.

    4- Velayet/İmamet öğretilerinin içinin boşaltılması:

    Şiilik hakkında yeterince araştırma yapmış müstekbir/emperiyal güçler bunun karşısında nasıl bir strateji belirlemeleri gerektiğinin de hesaplarını yapmaktadırlar. Eğitim merkezlerinden biri olan okullarda Müslümanlara özellikle de Caferi Azerileri ve Caferi Alevileri, velayet/imamet maarifine göre değil de kendi -sekuler/humanizm- temeline dayalı sistemleriyle uyum içinde olacak öğretilerle eğitmek istemektedirler. Bunlar günümüzde en yaygın ve etkili tebliğ aracı olan medya aracılığıyla hakkı batıl, batılı hak gösterecek güçleri ellerinde bulunduranlar “yayın hakkının kullanılması” bahanesiyle, siyasal düşüncelerine ters düşecek fikirlerin söylenmesine izin vermezler. Çok ucuz ve basit kazınımlarla mektebe büyük hizmetler edeceğini – çoğu defa iyi niyetle- düşünen bazı ilmi, siyasi yeterlilikten yoksun kanaat önderleri bu plan için biçilmiş en güzel kaftandır. Böylece Şiiliğin içini Şiilerin kendi eliyle/diliyle boşaltmış olacaklardır. Ama yine yanılıyorlar. Çünkü Emeviler, Abbasiler ve diğerleri bunu başaramadılar, vezirlik derecesine çıkarılmış saray alimleri, kapı kulu mollaları aracılığıyla bunu başaramadılar çünkü imametin/velayetin makamda gözü olmayan adsız erleri gerçekleri söyleyecek ve müslümanları aydınlatmada kayıtsız- şartsız itaatleriyle velayetin maarifini tebliğ edeceklerdir.

    5- Mektebi rituel ve sembollerin geleneksel ve zahiri boyutlarının gündemde tutulması:

    Dinlerin tahrif edilmesinin ilk merhalesi, dinin maarifinin ibadetle sınırlı kalmasını sağlamak ve daha sonra dini rituelleri/ayinleri ve dini sembolleri koruyarak halkın sempatisini kazanmaktır. İnsanların geneli geleneksel mezhebi rituellerle yaşamaya daha yatkındır. Görkemli, içi maneviyattan uzak camiler yaptırmak, görkemli ruhsuz bayramlar kutlamak, amacının dışındaki azametli Cuma namazları, guines rekorlar kitabına girmek için yapılan toplu iftar yemekleri, camilerin minarelerini yükseltmek, hilali sembol olarak kubbelere yerleştirmek, boyuna haç yerine zülfikarı asmak gibi ameller dinin hakikati olarak lanse ediliyor. Yakında Aşura merasimleri de Mevlananın şeb-i aruz gecesi gibi kültürel etkinlikler kalıbında kutlanırsa şaşırmamak gerekir. Hırıstıyanlık da aynı bu şekilde tahrif edilmiş ve siyasilerin emrine sokulmuştur. Hem de dini, mektebi korumak adına. Kimden koruyacaklar işte burası henüz netlik kazanmamıştır.

    6- Liberal demokrasi- Şiilik sentezi ile yeni bir Şiilik anlayışını oluşturmak:

    Beşeri sistemler meşruiyetlerini müslümanlara kendi alimlerinin, kendi kanaat önderlerinin eli, dili ve kalemleriyle kabullendirme peşindedirler. Kendilerinin meşru olmayan haksız liderlik ve önderliklerinin kabulü ancak tahrif edilmiş ve kendi sistemleri ile uyum içinde olan bir dini inançla mümkün olur. “Başınızdaki emir sahiplerine itaat edin” ayetini tahrif edip, “başdaki lider fasık, facir de olsa itaat edilmelidir”, zihniyetinin hakim kılınması sadece ılımlı İslam, maslahatçı/demokratik Şiilik anlayışı ile gerçekleşebilir. Mektebin üç kuruşluk dünyevi makamlar için tahrif edilmesine müsade edenler veya buna vesile olanlar da yanılıyorlar. Çünkü ruhları Ehlibeytin muhabbeti ile yoğrulmuş velayet aşıkları, velayet Şiiliğinden asla vaz geçmeyecek ve bayrağı sahibine teslim edene kadar da kimseye boyun eğmeyeceklerdir.

    Abdullah Özgür
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X