Bismillah
Nedir bu toprakların acısı? Nasıl bir cehennemdir fokurduyor dağlarımızın bağrında? Ya da nasıl bir körfezdir bu zehirli bir hançer gibi saplanmış yürek kıtalarımıza?
Her yerde biz varız. Tasada, kıvançta, işgalde, üzerimize yağmur yerine bomba yağdıran deniz aşırı bulutların gölgesinde birlikteyiz. Bahreyn’de göğsümüzü delip geçen kurşunda biz varız, vurulan da vuran da bize dair. Mescidimize bomba olup dalan da biz, duvarlardan beden parçaları toplanan da bize dair Afganistan’da. Altımızdan fışkıran kara bela petrol bile ayıramadı bizleri. Siyah leke gibi hepimizin terine bulaşmaktadır yüzlerimizde, sefasını çeksin diye bize dair olmayanlar. Karartılmış emekler bize dair. Kum fırtınaları beraber su aradığımız çöllerimizden kopmaktadır. Çölün tozunu savuştururken yüzümüze sardığımız poşu dahi aynıdır, sırtına bindiğimiz devemiz kadar.
Bu coğrafyada ne söylense, ne yaşansa, kim ölse, kim doğsa...bize dairdir. Biz olmadan “biz” olmaz bu diyarda.
Doğarken çocuklarımız ya da ölürken ulularımız, kadınlarımız, yiğitlerimiz. Bize dair türkülerle karşılanır, uğurlanır bize dair ağıtlarla. Övgülerimizin biri ötekinin yansıması.
Ezanlarımız bize dairdir. Kamette omuz omuzayız, aynı mescitlerde. Secdeler, rükular, kıyamlar…selamlar bize dair.
Sünnilerimiz, Şiilerimiz…bize dairdir, acıların Arapçası, Farsçası, Türkçesi, Kürtçesi…
Ama biz ayrıyız. Bir araya gelemeyiz. Aramızda dağlar yok. Dikenli sınırlar yok. Aşılmaz enginler yok. Aynı evlerde, aynı ülkelerde, aynı dillerde, aynı türkülerde, aynı ağıtlarda, aynı ağlamalarda, gülmelerdeyiz…ama biz ayrıyız. Bize dair bir hüzündür bu. Bizi “biz”in ötekisi yapmanın tarifsiz hüznü.
Aynı mezarlarda, aynı kıblelerde, aynı musallalarda ayrıyız biz. Bize dair ibarelerde, bize dair terennümlerde, bize dair gazellerde, bize dair tellerde ayrılıklardayız.
Aynı kınlardan sıyrılmış kılıçlarız bizi kesmeye hazır. Gerilmiş yaylarız bize dair canlara doğru. Aynı namluda sırt sırta vermiş bir çift kurşunuz, bize dair bedenlere tetik gerilen.
Yumruk olmuş sıkılmış ellerin aynı parmaklarıyız, kendi yüzümüze inmek üzere.
Böyle bir hüzündür bu bize dair.
Bize dair bir tarihi yeniden yaşıyoruz bu günlerde.
Irak’ta, Afganistan’da, Bahreyn’de, Lübnan’da, Suriye’de…kendi ocağımızda cayır cayır yanan ne varsa bize, hepimize dairdir.
“Sen beni öldürmek için elini uzatsan bile ben seni öldürmek için elimi uzatmayacağım” çünkü sen ben yok biz varız diye Habil’ce bir duruşu beklerken kararan ufuklarda, Kabil’ce bir tankın altında ezildi başımız bize dair.
Vahdettin İnce
Nedir bu toprakların acısı? Nasıl bir cehennemdir fokurduyor dağlarımızın bağrında? Ya da nasıl bir körfezdir bu zehirli bir hançer gibi saplanmış yürek kıtalarımıza?
Her yerde biz varız. Tasada, kıvançta, işgalde, üzerimize yağmur yerine bomba yağdıran deniz aşırı bulutların gölgesinde birlikteyiz. Bahreyn’de göğsümüzü delip geçen kurşunda biz varız, vurulan da vuran da bize dair. Mescidimize bomba olup dalan da biz, duvarlardan beden parçaları toplanan da bize dair Afganistan’da. Altımızdan fışkıran kara bela petrol bile ayıramadı bizleri. Siyah leke gibi hepimizin terine bulaşmaktadır yüzlerimizde, sefasını çeksin diye bize dair olmayanlar. Karartılmış emekler bize dair. Kum fırtınaları beraber su aradığımız çöllerimizden kopmaktadır. Çölün tozunu savuştururken yüzümüze sardığımız poşu dahi aynıdır, sırtına bindiğimiz devemiz kadar.
Bu coğrafyada ne söylense, ne yaşansa, kim ölse, kim doğsa...bize dairdir. Biz olmadan “biz” olmaz bu diyarda.
Doğarken çocuklarımız ya da ölürken ulularımız, kadınlarımız, yiğitlerimiz. Bize dair türkülerle karşılanır, uğurlanır bize dair ağıtlarla. Övgülerimizin biri ötekinin yansıması.
Ezanlarımız bize dairdir. Kamette omuz omuzayız, aynı mescitlerde. Secdeler, rükular, kıyamlar…selamlar bize dair.
Sünnilerimiz, Şiilerimiz…bize dairdir, acıların Arapçası, Farsçası, Türkçesi, Kürtçesi…
Ama biz ayrıyız. Bir araya gelemeyiz. Aramızda dağlar yok. Dikenli sınırlar yok. Aşılmaz enginler yok. Aynı evlerde, aynı ülkelerde, aynı dillerde, aynı türkülerde, aynı ağıtlarda, aynı ağlamalarda, gülmelerdeyiz…ama biz ayrıyız. Bize dair bir hüzündür bu. Bizi “biz”in ötekisi yapmanın tarifsiz hüznü.
Aynı mezarlarda, aynı kıblelerde, aynı musallalarda ayrıyız biz. Bize dair ibarelerde, bize dair terennümlerde, bize dair gazellerde, bize dair tellerde ayrılıklardayız.
Aynı kınlardan sıyrılmış kılıçlarız bizi kesmeye hazır. Gerilmiş yaylarız bize dair canlara doğru. Aynı namluda sırt sırta vermiş bir çift kurşunuz, bize dair bedenlere tetik gerilen.
Yumruk olmuş sıkılmış ellerin aynı parmaklarıyız, kendi yüzümüze inmek üzere.
Böyle bir hüzündür bu bize dair.
Bize dair bir tarihi yeniden yaşıyoruz bu günlerde.
Irak’ta, Afganistan’da, Bahreyn’de, Lübnan’da, Suriye’de…kendi ocağımızda cayır cayır yanan ne varsa bize, hepimize dairdir.
“Sen beni öldürmek için elini uzatsan bile ben seni öldürmek için elimi uzatmayacağım” çünkü sen ben yok biz varız diye Habil’ce bir duruşu beklerken kararan ufuklarda, Kabil’ce bir tankın altında ezildi başımız bize dair.
Vahdettin İnce