Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

BİR “İSLAMCI SİTENİN” İFTİRALARI YA DA “MEZHEBİ TAASSUBUN” BİR TEZAHÜRÜ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    BİR “İSLAMCI SİTENİN” İFTİRALARI YA DA “MEZHEBİ TAASSUBUN” BİR TEZAHÜRÜ

    Bismillah…

    Son zamanlarda Ortadoğu’da baş gösteren halk kıyamları ve bunlara karşı küresel emperyalizmin karşı atakları ile şekillenen birçok yeni hamle ile karşılaşıyoruz. Özellikle Mısır’ın “kaybedilişi” ABD’de öylesine tedirginlik yaratmış ki, Mısır’ı “elde tutmak” ve Ortadoğu’yu kaybetmemek için her zaman “sonuç aldığı” medya silahını bütün gücü ile kullanıyor. Ve ne yazık ki bu silahın, çoğu zaman da “Müslümanlar” eliyle tahrip gücü yükseltiliyor.

    Suriye’de ki “karşı hamlenin “ Müslümanlarda yarattığı kafa karışıklığı”, ABD eliyle yavaş yavaş dizayn edilen “mezhebi” alt yapılı için bulunmaz bir nimet… Her zaman etkili olan “mezhebi anlaşmazlıkları kaşımak” silahı, birçoklarının şuur altı taassuplarını da fora etmiş durumda… Bu bağlamda Türkiyeli Müslümanların durumu ise hayret verici… Başbakan Erdoğan’ın birkaç çıkışı ile “Orta doğu’nun liderliği” hevesine kapılan Türkiyeli Müslümanlar, İran ve Hizbullah’ın, Suriye’deki “karşı hamle” karşısındaki serinkanlı duruşlarını bahane ederek zihin altlarında gizli olan “mezhebi reflekslerini” ortaya saçmış durumdalar… Öyle ki, birkaç gün önce Hizbullah’ın önderlik ettiği Filistinlilerin “Nekbe” öfkesini ve buna karşı Filistinlilere ateş açan Siyonist İsrail’in hunharca birçok Filistinli’yi şehit etmesini dahi görmezden gelebildiler. Çünkü bunu sahiplenmek, aslında Hizbullah’ı da “teyid” etmek demek olacaktı… O Siyonizm karşıtlığı, rafa mı kalktı? O “mazlum Filistinlileri” sahiplenmek unutuldu mu? Hizbullah’ın 2006 zaferine yapılan övgüler nerede? “Devrimi görünce teyemmüm bozan” şanlı İslamcı yazarlarımızın Hizbullah’a öfkesi ne menem şey ki, böylesine onlarca şehidin olduğu bir olaya şöyle bir yan gözle bakıyor, hatta onu bile esirgiyorlar? Bahreyn’deki katliamı, sırf “mezhebi saiklerle” görmezden gelme ile başlayan bu süreç, kimin ekmeğine yağ sürüyor?

    İşte şimdi, yine basın yoluyla, yine “İslami” haber kanalları ile yeni şeyler servis ediliyor… Fakat servis edilirken öyle fahiş yanlışlar ve iftiralar ortaya saçılıyor ki, bu “mezhebi körlüğün” ne kadar tehlikeli bir silah olduğunu da orta yere seriveriyor…

    22 Mayıs 2011 tarihli Haber 7 haber sitesinde bir haber yayınlandı. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmedi nejad’ın resmi eşliğinde yayınlanan haber’in başlığı “İran'ı Mehdi'nin gelişine hazırlıyor”. Haber öyle bir “kinle” kaleme alınmış ki, çocukların dahi inanamayacağı, az biraz güncel olayları ve çok yakın tarihimizi takip edenlerin asla yapmayacağı büyük yanlışlıklara ve çelişkilere imza atılmış. Bu yüzden yazıyı sonuna kadar okuyabilmek sabır işi… Ama bu sabrı gösterip yazıyı sonuna kadar okuduğunuzda, bu yazının aslında bir alıntı olduğunu görüyorsunuz. Çünkü haberin altında “Hürriyet/ Pazar” imzası var… Hürriyet Gazetesi’nin hem de magazin içerikli Pazar ekinde kaleme alınmış böyle bir yazıyı, Haber 7 gibi “hassasiyete sahip” bir haber sitesinin manşetten vermesi ne anlama geliyor, siz karar verin!

    Yazının manşeti, içeriğini haber veren bir spotla süslenmiş! Spotta şunlar yazıyor: “ İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın derdi tek. Ne Obama’nın açıklamaları, ne savaş tehdidi... Varsa yoksa Mehdi’nin gelişi. İran halkı da aynı bekleyişte. Hazırlıklar da yapılmış”

    “İran halkı da aynı bekleyişte cümlesine dikkat! Çünkü haberin içeriğinde, Mehdi’nin gelişi için çaba gösterenlerin İmam Humeyni tarafından yasaklanan ve hala gizli faaliyetlerde bulunan bir tarikat olduğu ballandıra ballandıra anlatılıyor. Üstelik İran Uleması’nın da “biri hariç” bu tarikata karşı olduğu belirtiliyor… Hani bütün İran halkı da aynı bekleyişte idi?

    Devam edelim. Yazıda İran sokaklarının ve hatta otellerin dahi Mehdi’nin gelişi için hazırlandığı, Mehdi gelince bütün dünyanın İran’a akın edeceği için hazırlıklar yapıldığı, hem de Turizm Bakanı’nın ağzından veriliyor: “Sene 2010, İran Kültür ve Turizm Bakan yardımcısı Hamid Bagai İranlı gazetecilerle bir arada. Bagai gazetecilere, “Tahran’da çok acil onlarca yeni büyük otele ihtiyacımız var” diye anlatıyor. Kendini tutamayan gazetecilerden biri herkesin o anda aklından geçirdiği soruyu soruveriyor “Efendim, tamam otel yapılsın ama gelen turist yok ki; o otellerde kim kalacak?” Bagai odada bulunan en muhafazakar gazetecinin bile gözlerinin fal taşı gibi açılmasına neden olan samimi yanıtını veriveriyor “Biliyorsunuz yakında Mehdi gelecek, o zaman tüm dünya Mehdi’yi görmek için Tahran’a akın edecek. O zaman bu insanların kalabilecekleri otellerin mevcut olması lazım.”

    Peki bu diyalog, İranlı gazetecilerle yapılmışsa, bu hangi İran gazetesinde yayınlanmış? Yayınlanmışsa tepkiler ne olmuş? Psikolojik Savaş’ın unsurlarından biri de bu tür kaynağı belirsiz yalan haberlerle zihinleri iğfal etmek değil mi?

    Ve bu “kaynağı belirsiz” haberin ardından hemen asıl yargı kesin bir şekilde veriliyor: “Aslında İran siyasetindeki mevcut şifrelerin hepsi, Turizm Bakanı’nın gayet masumane ve kendince samimi açıklamalarında gizli.”

    Yani, İran’ın bütün politikaları, aslında böylesine uçuk ve ütopik bir “inançtan” kaynaklanıyor ve ciddiye alınacak durumda değil!...

    Halbuki, Şia’nın “Mehdi” inancı birazcık incelenirse, aslında bu haberin ne kadar uçuk ve iftira içeren ve neye hizmet ettiği rahatlıkla anlaşılabilecektir… Haber 7 sitesinin gözünü bu kadar kör eden bu “düşmanlık” niyedir acaba?

    Yazıya dönelim. Hemen ardından “Gizli tarikat” diye nitelenen ve “Hocatiye” diye yazılan Hüccetiye’den bahsediliyor ve lider olarak İran’ın saygın ve şahsiyetli âlimlerinden Ayetullah Misbah Yazdi’nin ismi veriliyor… Hürriyet Gazetesi’nin, böylesine akla ne gelirse savurduğu ve okuyucu kitlesinin yabancısı olduğu için “sorgulamayacaklarını umduğu” isimler hakkında, sık sık yaptığı iftiralarına alıştık da, haber 7’nin buna balıklama atlamasına ve okuyucularının rahatlıkla doğru bilgiye ulaşabilecek düzeyde olduğunu dikkate almamasını hala şaşkınlıkla karşılıyoruz. Ve haberin “amacı” da yavaş yavaş ortaya çıkıyor bu satırlarla: “Hocatiye tarikatına göre, müminlerin ana amacı 12’inci İmam Mehdi’nin gelişini hızlandırmak. İnanışa göre Mehdi dünyanın felaketin yok olmanın eşiğinde olduğu bir zamanda ebedi kurtarıcı olarak dünyaya dönecek. Dolayısıyla tarikata göre Mehdi’nin bir an önce gelmesi için savaşlar, siyasi kaoslar tetiklenmeli. Tarikatın çizgisi, ne pahasına olursa olsun dünyaya sırtını dönerek nükleer silah elde etme tutkusunu elden bırakmayan, her sabah İran’ı yepyeni bir siyasi kaosa uyandıran Ahmedinejad’ın bu hamlelerini birdenbire anlamlı kılıyor.

    Yazdi’nin sevgili öğrencisi Mahmut Ahmedinejad, İran tarihine Mehdi’yi yeryüzüne getiren lider olarak geçmek istiyor. Yani aslında Ahmedinejad’ın üzerinde büyü falan değil, tarikatın ideolojik baskısı var. Misbah Yazdi bastırıyor: “Kaosa ver dünyayı ki bir an önce Mehdi’mize kavuşalım.” Ne de olsa Ortadoğu liderlerinin her birinin çılgın projesi kendine...”


    Hüccetiye’nin, İran’ın ne halkı ne de alimleri tarafından, onların sapık görüşlerine karşı çok ciddi eleştirilerin kaleme alındığı ve taraftar kitlesinin “yok denecek” kadar az olduğu biliniyorken, hem de Ayetullah Misbah Yazdi gibi saygın alimleri ve bu bağlamda da Ahmedinejad ve küresel emperyalizme karşı dik duruşunu “sapık bir inançtan kaynaklanan çılgınlık” olarak nitelemek ve Müslümanların gözünde aşağılamak kimin projesi olabilir?!... “Mehdi’nin gelişi için Tahran sokakları hazırlanmış ve hangi güzergâhtan geçeceği bile belirlenmiş!”, Ahmedinejad, Mehdi’yi dünyaya getiren lider olarak tarihe geçmek istiyor” gibi hezeyanların iki amacı var! Birincisi, Küresel Emperyalizmi yerle bir edecek ve Müslümanların geleceğe karşı umutlarını zinde tutacak olan ve Kur’an’ın da “Andolsun, biz Zikir ’den sonra Zebur’da da yazdık ki, salih kullarım yeryüzüne varis olacaklardır. (Enbiya/105)” İlahi buyruğu ile müjdelenen adalet devletine olan inancı yerle bir etmek. İkincisi de, Emperyalizmin ellerini kesen İslam İnkılabını zayıflatmak ve insanların gözünden düşürmek !... Böylece İslam İnkılabı’nın, emperyalizm karşıtı politikalarını ve dik duruşunu “kaos çıkarmak ve dünyayı karışıklığa maruz bırakmak” olarak tanımlayarak, aslında ABD ve Siyonist İsrail’in şekillendirdiği dünya düzenine arka çıkılıyor.

    Yazı, çok daha komik ve bir o kadar da “sabır” gerektiren iftiralarla devam ediyor. İslam İnkılabı rehberi Seyyid Ali Hamanei ile ilgili yazılanlar, kargaları dahi güldürecek yalanlar içeriyor:

    “Ali Hamaney, İran-Irak savaşı yıllarında bir süre gönüllü olarak cepheye de giden Besic diye bilinen paramiliter güçlere bağlı savaş veren, şiire ve müziğe tutkun Azeri köylüsü bir genç. Kaderi, Humeyni’den sonra Rehber olmasına kesin gözüyle bakılan Muntazeri’nin Humeyni ile arasının bozulmasında sonra değişti. Dinle-imanla pek de arası iyi olmayan Ali Hamaney bir gecede ‘fahri’ olarak Hucetulislam mertebesine yükseltildi ve başına iliştiriverilen bir sarıkla İran’ın Dini Rehber’i oluverdi. İranlılar hala Hamaney’in Kuran’ı Kerim’i okuyabilecek kadar Arapça bildiğinden bile şüpheli. Hamaney, Humeyni’nin ardından Rehber edildiğinden beri ondan tek beklenen biraz araştırma yapıp bir risale yazması. Böylece Kum’daki ulema tarafından Ayetullah ilan edilecebilecek ve meşruiyeti bir nebze de olsa sağlanabilecek. Ne var ki Hamaney beklenen meşhur risalesini 20 yılı aşkın süredir yazamadı. Ahmedinejad’ın birbirinden çılgın projelerinden usanan İranlılar bugünlerde Hamaney’in ‘afyonlu nargilelerini bir kenara bırakıp’ bir türlü risalesinin dahi tamamlayamamasından şikayetçi.
    Yani Hamaney’in arkasında ne ulemanın ne de halkın desteği var.

    Şimdi İran, yanıbaşlarında art arda devrimler yaşayan Arap ülkelerine bakıyor ve çaresizce 30 yılı aşkın süredir ülkede bitmeyen kaosu belki de sonlandırabilecek olan ‘Mehdi’sini bekliyor.”


    İslam İnkılabı rehberinden nasıl söz edildiğini görüyor musunuz? Şu aşağılayıcı nitelemeye bakın: “Ali Hamaney, İran-Irak savaşı yıllarında bir süre gönüllü olarak cepheye de giden Besic diye bilinen paramiliter güçlere bağlı savaş veren, şiire ve müziğe tutkun Azeri köylüsü bir genç.” Bu haberi kotaranlar, Rehber’in İslam İnkılabı’nın hazırlayıcılarından olan rabbani bir alim, İslam İnkılabı’nın gerçekleşmesinden sonra da önemli görevler üstlenen,Ayetullah Mutahhari, Ayetullah Behişti, Ayetullah Rafsancani gibi şahsiyetlerle beraber İslam İnkılabı Yüksek Şurasını oluşturduklarını ve kısa bir süre sonra da Cumhurbaşkanı olan basiretli bir lider olduğundan habersiz mi sizce? 27 Haziran 1981’de, o zamanlar devrimin lider kadrosunda bulunan ve İslam düşmanlarınca “ortadan kaldırılması elzem” olarak görülen Seyyid Ali Hamanei’nin kim olduğunu, İslam İnkılabı için ne ifade ettiğini ve Tahran’da Ebu Zer camiinde halka konuşma yaptığı bir sırada teybe yerleştirilen bir bomba ile suikasta uğradığı ve Allah’ın lütfü ile sağ kurtulduğu ancak sağ elini kullanamaz hale geldiğini öğrenmek için, çok yakın tarihimize kısa bir göz atmak yetmez mi? Kaldı ki, rehber o zamanlar “genç” de değildi! 1939 doğumlu aziz rehberin yaşı inkılap sırasında 40, rehberliğe seçildiğinde de 50 idi… rehberin hayatını inceleyenler, onun nasıl saygın bir alim olduğunu elbette görürler ve Şia din adamlarının sıfatları hakkında birazcık inceleme yapanlar “Ayetullah” ve “Hüccet-ul İslam” sıfatlarının çoğu kere birbirinin yerine kullanıldığını teşhis ederler. Mesela İmam’ın, zamanın büyük fıkıh mercilerinden olan Ayetullah Muntazari’ye yazdığı meşhur mektubunda ona hitabının “Hüccet’ul İslam Ve’l Müslimin” şeklinde olduğunu ve bunun bir “aşağı görme” olmadığını rahatlıkla görebilirler… Kaldı ki haberde burası dahi yanlış yazılmış: “Dinle-imanla pek de arası iyi olmayan Ali Hamaney bir gecede ‘fahri’ olarak Hucetulislam mertebesine yükseltildi ve başına iliştiriverilen bir sarıkla İran’ın Dini Rehber’i oluverdi.” Anlaşılan bu haberi yazan masasının başında kulağına çalınan yalanlarla ve cehaletinden dolayı da onları bile anlamaktan aciz bir şekilde masal uyduruvermiş. Bizim şanlı İslamcı haber sitemiz de, zihin altındaki mezheb taassubu ve İran düşmanlığı sebebiyle bu masala balıklama atlamış… Yoksa insanda birazcık vicdan, birazcık izan, birazcık “iftira atmanın ne denli büyük bir insanlık suçu” olduğuna iman olsa, böylesine bir mezhebi ve onun inananlarını aşağılayabilir mi? Rehber’in risale yayınlamamasını, “Arapça dahi bilmemesine ve alim olmamasına” bağlayanlar, onun fetvalarından ve klasik risale yerine soru cevap şeklinde daha pratik bir yol tercih ettiğinden ve ta gençliğinde Seyyid Kutub’un “Fi zilal’il Kur’an” adlı tefsirini Farsça’ya çevirdiğinden, daha bir çok çevirilerinin olduğundan da haberleri yok tabi… Ve yine Aziz rehber’in, İran’ın saygın ulema topluluğu olan “Cami-i müderrisin” tarafından, Ayetullah Eraki’nin vefat sonrası ilan edilen ve ümmete tavsiye edilen 7 büyük müçtehidden, yani taklid merciinden biri olduğundan da habersizler…

    Aslında bu habere cevap vermek bile gereksiz. Çünkü yalan ve iftira dolu olduğu o kadar açık ki… Ancak bu haberi veren “İslamcı” bir haber sitesi olunca iş değişiyor tabi… Ve bu haberde Türkiye İslamcılarının ( Elbette hepsini kastetmiyoruz) zihni altyapısını da ortaya seren bir durum mu diye sormadan edemiyor insan!…
    MUHSİN KÜÇÜKER

    #2
    Ynt: BİR “İSLAMCI SİTENİN” İFTİRALARI YA DA “MEZHEBİ TAASSUBUN” BİR TEZAHÜRÜ

    gercekten trajikomik olmus
    cehaletlerinin böyle bir bilgi caginda bu kadar derme catma bir haberi manset olarak vermeye cüret edebilecek boyutta oldugunu düsünememistim


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X