Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ABD’nin Ortadoğu Planları ve AKP’nin Tehlikeli Oyunu

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    ABD’nin Ortadoğu Planları ve AKP’nin Tehlikeli Oyunu

    Bismillah...



    ABD’nin başını çektiği Batı emperyalizmi Ortadoğu’daki sultasını devam ettirmek doğrultusunda bölgedeki müttefikleri ve kuklalarını çeşitli vaadler ve imtiyazlarla oyalama ve uğursuz hedefleri doğrultusunda koordine etme çabası içerisindedir. Her birinin kendine has talep ve planları bulunan bu bölgesel işbirlikçiler ise bu tehlikeli oyunun sonuçlarına bakmadan öne çıkan fırsatı değerlendirmeyi ganimet olarak görmekteler. İşbirlikçi çevreler, güçleri ve talepleri bakımından farklı konumlarda bulundukları için verilecek imtiyazlar, avantajlar bakımından da onlara farklı vaadlerde bulunulmaktadır. Çünkü bunlardan bazılarına Irak ve Suriye’de olduğu gibi onları iktidara taşıma sözü verilmekte, bazılarına Suudi Arabistan, Ürdün ve Körfez şeyhliklerinde olduğu gibi kendi halklarının iradesine rağmen rejimlerini ayakta tutma, sözde İran’ın durmadan artan nüfuzuna karşı koruma vaadinde bulunulmakta, Türkiye gibi daha güçlü olana ise elde edilecek pastadan pay verme veya bölgede yeni nüfuz alanları sunulmaktadır. Son yıllarda bölgede gerçekleşen Amerikan işgal ve komploları dikkate alındığında bu çevrelerden hangisi planın gerçekleşmesine daha çok katkıda bulunursa kendisine vaadedilen avantajlara da daha çabuk ulaşacaktır.

    Aslında vaadedilen avantajlar ABD’nin cebinden değil yine bölge ülkelerinin kaynaklarından peşkeş çekilmektedir. Ama plan gerçekleştiğinde kazanan taraf yine ABD, İngiltere, Fransa ve bölgedeki kanser tümörü İsrail olacaktır. Çünkü ABD, halk inkılaplarının hızla yayıldığı şu sıralarda bölgedeki sultasının durmadan zayıflamakta olduğunu görmekte iken Siyonist Rejim elebaşları İsrail’in tarihinde ilk defa olarak varlığının bu kadar ciddi bir şekilde tehdit edildiğini açıkca dile getirmekteler.

    ABD, müttefikleri ve işbirlikçileri cephesinden bakıldığında halk ayaklanmaları, demokrasi, ülke idaresine katılma, özgürlük , insan hakları ve adalet taleplerinin gerçekte hiç bir anlamı yoktur. Çünkü bu değerlerin en fazla ayaklar altına alındığı ülkeler yine ABD’nin bölgedeki komplo planlarına ortak olan çevre ve ülkelerde müşahade edilmektedir. Ülkeler bazında bunun en bariz örneği Suudi, Bahreyn, Ürdün, Yemen ve öteki krallık ve şeyhliklerdir. En ilkel insan haklarına bile saygı gösterilmeyen bu ortaçağ rejimlerini uğursuz hedefleri için ayakta tutan Batı için bu ülke halklarının taleplerinin hiç bir önemi yoktur. Ama Siyonist Rejimle uzlaşmayı reddeden ve onlarca yıldır Filistinli direniş hareketlerine ev sahipliği yapan Suriye rejiminin yıkılması gerekir...Niçin mi? Sözde insan haklarına/demokratik haklara vs. riayet edilmediği için! Peki adını saydığımız ülkelerde insan hakları daha iyi bir seviyede mi sanki?!

    ABD’nin niyeti de ortadadır, komplo planları da; enerji deposu bu ülkelerin zenginlikleri sömürülmeli, Batı uygarlığının askeri/ siyasal/kültürel ve teknolojik üstünlüğü sürdürülmeli ve farklı amaçlar için İsrail’in varlığı korunmalıdır. Bu hedefe varılması için ABD açısından her yol, her komplo, her yalan, her ittifak meşrudur. Batı emperyalizmi ve başını çektiği ABD’den mahiyeti gereği bu beklenir ve acaip bir durum olarak karşılanmaz. Batılıların çıkarları söz konusu oldu mu bırakın başka ülkeler halklarını kendi halklarını bile feda etmekten çekinmezler. Bankerlerin, sermaye çevrelerinin çıkardığı son ekonomik krizin yükünü halk kitlelerine yansıtarak bankaları kurtarma operasyonları bunun en açık örneğidir. Asıl üzerinde durulması gereken husus AKP hükümeti de dahil bazı bölge ülkeleri rejimlerinin bu komplolara ortak olmalarıdır.

    Şimdi Suriye konusundaki bazı açıklamalar ve tavırlarıla ilgili olarak yayınlanan bazı haberlere göz atalım:

    Başbakan Tayyip Erdoğan balkondan: “İstanbul kadar, Saraybosna kazanmıştır. İzmir kadar Beyrut kazanmıştır. Ankara kadar Şam kazanmıştır. Diyarbakır kadar Ramallah, Batı Şeria, Kudüs, Gazze kazanmıştır”

    Erdoğan: Seçimlerden sonra, Esad’la farklı şekilde görüşeceğiz.”(Gazeteler)

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül : Sivil-askeri en kötü senaryolara karşı hazırlığımızı da yapmış vaziyetteyiz.(Gazeteler)

    Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise daha açık tarif ediyordu durumu: “Türkiye bu değişim dalgasının sürükleyici lider ülkesi olmak durumunda. Böyle bir hedefle hareket ediyor. Yoksa bütün bu etrafta, değişim dalgasının olumsuz sonuçlarından en fazla etkilenecek ülkelerden biridir. Eğer aktif bir öncülükle değişim liderliğini yürütemezsek, biz bu coğrafyada bu gelişmelerde en olumsuz etkilenen ülke oluruz.” (Yeni Şafak, 16 Mart 2011)

    29 Mayıs günü New York Times’ın “Türkiye, Arapları birleştirebilir mi” sorusuna Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Türkiye’nin sınırlarının hiçbiri doğal değil. Hemen hemen tümü yapay.” yanıtını verdi! (Sabah, 30 Mayıs 2011)

    ABD’nin önde gelen Türkiye uzmanlarından İan Lesser şöyle diyor: Ortadoğu‘daki ve Suriye’deki yeni durum karşısında Türkiye’nin tek başına durması çok zor. Türkiye bu konuda Batı ile daha koordineli bir politika izlemesini tercih edecektir.”

    Rusya Devlet Başkanlığı İdaresi Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Uzmanı Aleksandr Kuznetsov da AKP’nin ikili tutumuna dikkat çekiyor: “AKP, Suriye üzerinde ikili oyun oynuyor. Amaç, Müslüman Kardeşler’in başında olduğu zayıf bir Suriye yaratmak. Ancak Suriye’deki bu istikrarsızlık, Türkiye’nin güvenliğine Kürt meseleleriyle birlikte tehdit olarak geri dönecektir. Beşar Esad’ın istifası bölgede felaketlere yol açacaktır” (Aydınlık, 14 Haziran 2011, s:6)

    Suriyeli muhalifler, Antalya’da ABD’nin Ortadoğu’daki yeni sınır tasarımını konuştu.

    Suriyeli NATO’cuların Antalya toplantısını Amerikalılar organize ediyor. (Aydınlık, 1 Haziran 2011, s:6)

    İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague: “Türkiye’nin Suriye üzerindeki etkisini kullanmaya ihtiyacımız var”

    Bu ve benzeri haberleri son günlerde sık sık duymaktayız. Şimdi gelelim bu açıklamaların gerçek amacının neler olduğuna:





    Cumhurbaşkanı Gül acaba hangi uluslararası kurallar çerçevesinde açıkca Suriyedeki karışıklıklara müdahil oluyor ve askeri de dahil her şeye hazırız açıklaması yapabiliyor? Çünkü bu ifadeler açık bir tehdit ve savaş ilanıdır. Yoksa Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı söz konusudur da kimsenin haberi mi yok?!

    Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanlığı düzeyinde uluslararası kural ve diplomatik örflere ve komşuluk ilişkilerine aykırı olarak yapılan bu açıklamalar acaba Türkiye’nin güvenliğiyle mi ilgilidir yoksa Suudi Krallığının petro dolarları ve ABD’nin BOP çerçevesinde Türkiye’ye yeni bölgesel nüfuz alanları vaatleriyle mi?

    Halbuki ekonomisi her geçen gün güçlenen Türkiye bölgenin önemli bir ülkesi olarak ABD’nin şeytani planlarına katılmaksızın da bölgede nüfuz sahibi olabilir. Ve yine bölgenin güçlü ülkeleriyle işbirliği ve uyum içerisinde Batı emperyalizminin bölgesel sultasına son verilebileceği gibi halkı müslüman ülkelere idari sistem de dahil her konuda örneklik oluşturulabilir.

    Unutulmamalıdır ki, İslam coğrafyasında meydana gelen halk kıyamlarının en belirgin yanı anti amerikancı özelliğidir ve ABD ile işbirlikçileri er ya geç bu coğrafyadan silinip atılacaktır. ABD sultasının bölgede en zayıf ve kırılgan olduğu bir dönemde Türkiye hükümetinin ABD ve NATO’nun dümen suyuna girmesi bölgenin Müslüman halkları tarafından dikkatlice izlenmektedir. “Midyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım” misali, sakın bölgede nüfuz sahibi olalım derken komşuların ve halkların hışmına uğramayalım. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki yönetim hatalarından dolayı İngiliz ve Fransızlara İslam coğrafyasına nüfuz fırsatı, Araplara başkaldırı ve düşmanlarla işbirliği bahanesi verilmesinin acı sonuçları hala hissedilirken yeni bir tarihi hataya düşülmemesi ümit edilir.

    Bölge halkları artık uyanmıştır, söylem ve eylemlerin nasıl bir amaç güttüğünü tespit etmekte gecikmemektedir. Bir yandan “one minute” “Gazze” ve “ Kudüs” sloganları atarken perde arkasında uluslararası siyonizmle işbirliğini sürdürmek ve Amerikan planlarına aracılık yapmak bölge halklarınca öyle affedilecek bir durum değildir.
    Y. ZİYA T.YILMAZ
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X