Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Akp’ye yüklenen Misyon

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Akp’ye yüklenen Misyon

    Bismillah

    Aylarca Türkiye gündemini meşgul eden milletvekili seçimi son buldu. Yorumlar, tahliller günlerce gündemden düşmeyecek gibi. Sonucu önceden belli bu seçimin galibinin Akp olacağı herkes tarafından biliniyordu. Üçüncü defa hükümet kuracak olan Akp’nin getirdiklerini ve getireceklerini kısa bir analiz etmekte fayda var sanırım. Akp’nin üstlendiği misyonu müslümanlar çok dikkatli takip edip analiz etmelidirler.

    1-İslam’ın liberalleşmesini sağlamak.
    Liberalizm yani tolerans, liberalizm yani dini pluralizm, liberalizm makyavelizm (siyaseti ahlaktan ve dinden ayıran ve her türlü din kuralı ile ahlak kuralını hiçe sayan teorisi ile dürüstlük ve ahlaktan yoksun siyaset düşüncesi) , liberalizm yani sınırsız özgürlük/serbestlik, - emperyal gücün çıkarlarıyla çelişmediği sürece-, liberalizm yani eşitlik-adalet değil-, liberalizm yani hedefe ulaşmak için her yolun meşru olduğunu savunmaktır.

    2000 yılından günümüze kadar müslümanların ne kadar liberalleştiriğini bilmek için çok fazla araştırmaya gerek olduğunu sanmıyorum.

    Bir kaç örnek yeterlidir; a) İlkelerden taviz vermek; 70 yıl boyunca İslam ve ilahi kanunları savunan kendisini entel ve toplumun elit tabakasından gören müslüman yazar ve okumuş kesim şimdi artık eski inançlarını bırakmış kalemlerinin gücünün yettiğince “liberal İslam düşüncesini” savunuyorlar.

    b) Tolerans gösterip hoşgörülü olmak;Türkiye’de eşcinseller seslerini dahi çıkaramazken, eşcinsellik utanç verici bir kimlik olarak algılanırken Akp hükümeti döneminde Türkiye’de ilk defa eşcinseller Taksim’de yürüyüş yapıp haklarını talep edebiliyorlar. Milletvekili aday adayı olmak için kayıt yaptırabiliyor, hem de eşcinsel olduğunu belirterek. Bu dönemde haklarının verilmesi talebinin milletin meclisine gelmesi uzak bir ihtimal değildir.

    c) Dini pluralizmin meşrulaştırılması; İslam dini kendisinden başka bir dinin hak olmadığını beyan ederken, hem İslam dini içinde, hem de islam dini dışındaki inançların hepsinin hak olabileceği düşüncesi ve dolayısıyla her inanca hak olabilir gözüyle bakılması gerektiği düşüncesi yaygınlaştırılıyor. Semavi dinlerin yanısıra, humanist düşüncenin meşru gördüğü budizm, hinduizm,vahabilik, bahailik....v.s

    Elbette her inanç kendi öğretilerini söyleyebilir, anlatabilir ama onların da hak olma ihtimalini din adına kabullenmek, İslam’ın temel ilkelerini inkar etmektir.

    2- Müslümanları dünyevileştirerek, metafizik âlemle irtibatını, manevi bağını koparmak beşeri sistemlerin nihayi hedefidir. İnsanların dünyevi ihtiyaç ve sorunlarının giderlimesi bir hükümet için en öncelikli meselelerden biridir şüphesiz. Ama gayb alemiyle irtibatın kopması veya sembolik olarak dinin zahiri ibadetleriyle yetinmek ve dünya sevgisini aşılayıp maddiyata önem verilmesini sağlamak insanın dünyevileşmesinin başlangıcıdır. Müslümanların ekonomik sorunlarının, dünyevi ihtiyaçlarının bu hükümet tarafından nisbeten giderilmeye çalışıldığı inkar edilemez bir gerçektir.

    Akp hükümeti döneminde müslüman şirketlerin sayısı arttı, tatil beldelerinde binlerce liralık tatiller yapılmaya başlandı, villa ve yazlıklar eşleri tesettürlü müslümanlarla dolup taştı, İstanbul sokaklarında tesettürlü bayanlar son model jiplerle görünür oldu, tesettür giyimde moda takip edilip defileler düzenlenir oldu ve zengin bölgelerde sakallı, tesettürlü müslümanlarda büyük bir artış gözlendi, kısacası müslümanların dünya hayatlarında reform denecek derecede hızla değişim oldu. Diğer taraftan dinin zahirlerinde yapılan hayratlar yarışa dönüştürüldü; iftar çadırlarının uzunluğu ile rekor peşinde yarış başladı, zengin iftar sofraları kurma, dinin zahiri rituel ve sembolleri yarış vesilesi olmaya başladı, Allah rızası, maneviyat devre dışı kaldı. Zenginlerin hayır işler vicdanı rahatlatma psikolojisiyle yapılıyor oldu. İlahi vecibeler Allah’a yakınlaşma yerine dünya menfaatı ve rahatlığı karşılığı gözönünde bulundurularak yapılır oldu. Kur’an’da “mal, servet dünya ziyneti olarak” tanıtılırken, servet ve zenginlik insanın ziyneti ve üstünlük vesilesi oluverdi. İşte müslümanların dünyalaşması hemde din kalıbında budur. Üretimden tüketime, aile yaşantısından sosyal yaşantıya, bireysel ilişkilerden toplumsal ilişkilere, iç siyasetten dış siyasete kısacası insan hayatının bireysel ve toplumsal alanlarının hepsi küresel humanist yaşam tarzına uygun bir model olabilecek bir şeklide dizayn edilmektedir.

    3- İslam dünyasına model olmak, emperyal gücün kontrolünde 1.5 milyar müslümanı kontrol edecek Osmanlı benzeri bir gücü oluşturmak diğer bir misyondur. Yıllarca ön hazırlığı yapılan bu hedef günümüzde net bir şekilde zahir olmaktadır. Hükümetin dış siyasette; Kuzey Afrika’da, Ortadoğu’da takip ettiği strateji bu modeli oluşturmanın mukaddimeleridir.

    4- Diğer bir misyonOrtadoğu’ya hakim olmak isteyen emperyal gücün karşısında duran anti emperyal gücün karşısında kalkan olmasını sağlamak. Libya’da Batı emperyal güç kendi çıkarları oranında bombalama ve tahribat yapıyor, Türkiye de lojistik destek vererek yaralıları tedavi ediyor, gıda ve tıbbi yardım yapıyor, onların tahrib ettiği şehirleri Türkiyeli inşaat şirketleri inşa edecekler. Böylece hem Arap halkının gönlünde taht kurarak “Büyük Ortadoğu Projesinin” uygulanmasında itirazların önünü alacak, hem de bu projenin karşısındaki İslami direnişin nüfüzünü engelleyecek kalkan olacak. Suriye’deki gelişmeler bu planı su yüzüne çıkarmaya yetiyor. ABD- İsrail-Türkiye üçgeninde Suriye dize getirilecek ve emperyal güç önündeki bir engel daha aşılmış olacak. Suriye’deki halkın haklı itirzlarını kriz ve kargaşayı dönüştüren siyonist ajanlar acaba içteki piyonlarını nasıl silahlandırdılar? Bu silahlar Suriye’ye nereden ve nasıl sokuldu? Henüz Suriye’de halk ayaklanması tam manasıyla gerçekleşmemiş, İslami uyanış netlik kazanmamışken neden göç başladı, hem de Türkiye’ye. Acaba siyonistler Türkiye üzerinden piyonlarına destek vermiş olabilirler mi?, diye bir soru geliyor insanın aklına.

    5- Toplumu Sekulerleştirme teorisini pratize etmek
    ise en büyük tehlikelerden biridir. Batı dünyasının ilerlemesini sağlayan etkenlerden biri toplumu sekulerleştirip dini siyasetin emrine vermek olduğunu herkes bilmektedir. Tahrif edilmiş Hrıstiyanlık ve Yahudiliğin toplumun sorunlarına cevap veremeyeceği aşikardır. İslam dini de öyle midir acaba? Toplumun sorunlarına cevap verecek kapasiteye sahip değil mi? Müslümanlar sekülerleştirilerek dinlerinin siyasetin doğrultusunda şekillenmesine rıza gösterecek bir duruma sürükleniyor.

    Evet! İşte yapılmak istenen, dinin ahkam ayetlerini devre dışı bırakıp sadece ibadi hükümleri alarak dini sosyal hayattan çıkarıp bireyselleştirmek ve sekülerizmin ilk adımını atmaktır.

    Neticede Akp’ye hangi gözle bakıyoruz değerlendiriyoruz;

    Halk gözüyle bakıldığı zaman,
    Akp bir hizmet partisidir, dünyanın diğer ülkelerindeki, cumhuriyetci, demokrat, laik, sosyalist partiler gibi. Gerçekten de Cumhuriyet tarihinde Akp gibi halkın dünyası için hizmet eden bir parti gelmemiştir.

    Küresel siyaset penceresinden bakıldığında,
    Akp vazgeçilemez bir güç ve desteklenmesi gerekir bir olgudur. Çünkü Türkiye’yi emperyal gücün vizyonuna uygun dizayn edecek yegane parti konumundadır.

    Din perspektifinden bakıldığında nasıl değerlendirilmesi gerektiği; Dinci bir parti midir? Din derdi olan bir parti midir? Dinden kaynaklanan ve dinden beslenen bir parti midir? Dini hükümleri pratize etmek isteyen bir parti midir? Herşey bu gibi soruların cevabından sonra anlaşılacaktır.

    Abdullah Özgür
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X