Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ali Şeriati/ Ali (kitabından)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ali Şeriati/ Ali (kitabından)

    ...avamı aldatanlar da halkı uyandırmak ve düşünceleri doğruya yöneltmek (Bu son defrece sıkıntılı ve ağır
    bir sorumluluk gerektiren bir iştir. Avamın miras olarak devraldığı geleneksel eğilimlerinin, isteklerinin, hurafelerin, körü körüne bağlılıkların karşısında durmayı gerektirir) yerine genellikle halkın kendi keyfine göre hareket etmesini sağlamaya çalışırlar. Tashih etmek yerine tevil ederler, her hakkı ve hakikati "takiye" bahanesiyle! -ya sükuta gömerler -bundan daha da kötüsü- ya mezarı açıp onun ruhsuz ve çürümüş cesedini halka sunarlar, ya da -daha da kötüsü- duruma hâkim olanın çıkarları doğrultusunda onu yanlış ve kötü gösterirler. Mesela, hilafeti bırakıp bunun yerine halifeye saldırırlar, imameti bırakıp bunun yerine sadece imam üzerinde dururlar, imamın yerine imamın kabri, marifet yerine sadece ziyaret, takipçisi olmak yerine tapıcısı olmak, Kur'an'ı tanımak ve tefsir etmek yerine takdis etmek, aşk ve mânâ yerine lafız, içerik yerine kalıp, hakikatler yerine sloganlar, Şiîlik yerine tevessül, akletmek yerine ibadete dalmak, tahkik yerine taklit, hakkı söylemek yerine takiye, hakikat yerine maslahat, vesile yerine hedef, reddedici bir takva yerine, züht takvası, itiraz ve "hazır olma" [Mehdi'yi] bekleyişi yerine teslim "boş vermişlik" bekleyişi, yol demek olan mezhep yerine mesire yeri demek olan mezhep, izzete dayanmak yerine zillete dayanmak, yaşayanlar yerine ölüler, insanî özgürlük yerine ilahî cebir. Kur'an'ın metni yerine Mefatih'in haşiyeleri, dünya ve âhiretin birbirinin devamı olması yerine dünya ve âhiretin birbiriyle zıtlığı ve "meadın" [ahiret] alt yapısı olan "maaş" [maddî geçim] yerine, "meadı" yıkan "maaş", tekamüle yaklaşmak yerine dalkavukluğa yaklaşmak, "kendi'ni "cemaafe katmak yerine, "cemaat'ten "kendi'ne kaçmak, küfrün kapı komşusu olan fakirliği, dinin kardeşi saymak, adaleti bu dünyadaki kendi vazifesi bilmek yerine, bunu öte dünyada Allah'ın vazifesi olarak
    görmek, kendi zelil ve ölgün haline matem tutmak yerine, Hüseyin'in ölümsüz şehadetinin aziz diriliğini bir ölüm matemine çevirmek. Kerbela nın kızıl [kanlı) mektebinden. Hüseyin'in davetini, Zeyneb'in mesajını, kundaktakilerin şehadetinin yürek yakan feryadını duyarak, kendini bilinçlendirme yolunda dersler çıkarıp kendi hayatına diriltici bir yön ve hareket vererek özgürleşmek yerine Kerbela kabristanında Zey-neb'i ağıt yakan bir kadın ve Hüseyin'i yardım dileyen bir insan olarak tanıtmak, havanın sıcaklığından ve kılıç yarasından feryat ve figân ederek susuzluktan kavrulan hazret-i Kasımın yalvarışlarıyla, "İsrafil'in sûrunun" sesi gibi, yaşayan ölülerin kabirlerine ulaşıp onları diriltmemek, bu mesajı "Cebrail dudaklarıyla" ve bu ayeti, "Hira misali gırtlaklarla" bu ümmî ümmetin kalbine indirmemek ve bunları zulüm ve cehalet kurbanlarına okumamak...

    ...Ne söyleyeyim?...

    Kandan bahsetmek yetmez, bunu bir "afyon" yapıp, gece gündüz, her hafta, her ay, her yıl, tüm çağlar boyunca nesilden nesle, beynin içine, fıtratın derinliklerine, bilince, kişiliğe, idrake duygulara, vicdana bakışa, iradeye, ülküye vs.... ümmetin tüm varlığına zerre zerre, zerk etmek... Ümmet "bu mukaddes zehri" tüm gücüyle, aşkıyla, ateşiyle -ki bu, Hüseyin'in aşkı ve ateşidir- öylesine büyük bir şevkle ve iştiyakla, emer, kendisinin tek hayat kaynağıyla ölür, ruhu'I- kudüs'ün doğmasıyla, ihtiyacının masumiyetiyle, imanının temizliğiyle duygularının el değmemişliğiyle "mesih" yerine "yehuda" doğurur!!

    Sonra mı?

    Ne diyeyim, Ne diyeyim?

    Avamın görüşünün özelliklerinden birinin de mutlakçılık olduğunu söylemiştim. Ya "hep" ya da "hiç"! Neticede düşünceler, etkiler ve şahıslar hakkındaki yargılar* daima tek yönlü, kesin, hüküm içeren, mutaassıpça, sevgi ya da nefretle karı-sık yoğun duygulardan, kıyaslamalardan ve genellemelerden ibarettir.
    Avam asla "şu açıdan böyledir" ve "diğer açıdan böyle değildir", "bir açıdan iyidir, diğer bir açıdan kötüdür" demez. İlahî adalet terazisinin aksine avamın yargı terazisi "tek kefelidir!" Her kesin iyiliğini ve kötülüğünü birlikte tartan, Allah'ın terazisidir. En muttaki müminin günahlarını da en fasit kâfirin sevaplarını da bir "zerre" kadar da dahi olsa dikkate alır.

    Allah insana iki göz, iki kulak ve bir dil vermiştir. Bunun anlamı, herkesin - dostun da düşmanın da- hem kusurunu, hem de iyiliğini görmek değil midir?
    Başkasının sözünü işittiğin zaman hem ondaki hakkı, hem de ondaki bâtılı duy; ama kendin bir söz söylediğinde yalnızca hakkı söyle. Sözünü söyleyebilmen için sana tek bir organ verilmiştir; ama dost konuştuğunda, onun bâtıl sözünü ve düşman konuştuğunda onun hak sözünü duymazlıktan gelmeye-sin diye başkalarının sözünü duyman için sana iki organ verilmiştir.
    Bir yüzün ve iki gözün var. Yani bir yüzlü olmalısın; ama başkalarının -gerek en kötü, gerekse en iyi- iki yüze sahip olduğunu görmelisin. Bir Fransız atasözü şöyle der: "En sağlıklı insanlar en eleştirilebilir insanlardır." Ancak avam bunu anlamaz, avamı aldatanlar da hem anlamak istemez hem de bunun anlaşılmasına izin vermez.

    sayfa 302-304
    "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
    "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X