İran İslam devriminden bu yana Amerika ile İran arasında zaman zaman sıcak temaslara varacak kadar soğuk ve örtülü bir savaş süregelmektedir. Ortadoğu'da yoğunlaşan bu savaş, İran'ın ABD'ye ait son teknoloji ile donatılmış RQ 170 casus uçağını indirmesiyle yeni bir boyut kazandı. Her ne kadar saklamaya çalışsa da Amerika, askeri teknoloji harikası olan bu uçağın indirilmesinden çok ciddi bir kaygı içindedir. Askeri uzmanlar, bu uçağın içerdiği teknolojik bilgilerin değerini çok iyi bilirler.
RQ 170 casus uçağının teknik donanımı, CIA'nin titizlikle sakladığı ve koruduğu askeri bir sır idi. Bu sırrın başta İslam Cumhuriyeti olmak üzere başka ülkelerin eline de geçebileceği ve bunun sonuçları Amerika'yı derinden endişelendiriyor. Konunun ehemmiyetine ışık tutması bakımından söz konusu uçağın bazı özelliklerini belirtmekte fayda var.
1-İnsansız olması ve radara yakalanmaması. Uzak görüşlü radarlara kesinlikle yakalanmıyor. Yakın mesafeyi denetleyen radarlar tarafından da (VHF) ancak 40 km. mesafede olursa gözlemlenebiliyor ki, bu da neredeyse imkansızdır. Radara yakalanmamasını sağlayan unsur, uçağın dış kaplamasıdır. Başta Rusya ve Çin olmak üzere bir çok ülke, uçağın gövdesinin ve kanatlarının üzerindeki bu çok özel kaplamanın sırrının peşindedir.
5 Aralık 2011 tarihli Newyork Times gazetesinde ABD askeri makamların açıklamalarına dayandırılarak yayınlanan yazıda bu uçağın günlerce Üsame bin Laden'in evi üzerinde uçuş yaptığı ve Pakistan'a ait hiçbir radar sistemine yakalanmadığı ifade ediliyordu.
Aynı uçağın İran üzerinde de defalarca uçuş yapmış olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu casus uçağı, insanlı veya insansız uçakların giremediği yerlere girebilme özelliğini taşıyor ve radarlara yakalanmıyor. Uçağın üzerindeki rengin özelliği, radarlardan kaçmasında önemli rol oynuyor.
2- RQ 170'te kullanılan teknolojinin benzeri Amerika'nın B2 ve F35 savaş uçaklarında kullanılmıştır ki, bu teknoloji Amerika için fevkalade önemli ve askeri sır mahiyetini taşımaktadır.
3- İran İslam Cumhuriyetinin eline geçmiş olan bu uçağın bir diğer özelliği, çok az yakıt yakan güçlü motorlarıdır. Günlerce havada uçuş yapmasını sağlayacak kadar güçlü ve az yakıt yakan motor sistemine sahiptir.
4-Bu uçak, sahip olduğu elektronik donanımı ile kendi uçuş bölgesindeki tüm iletişimi dinleme imkanına sahiptir. Ayrıca gerektiğinde çok geniş bir alandaki elektronik sistemleri devre dışı bırakabilecek gücü de içermektedir
5-Bu uçağın üzerinde dünyada benzeri olmayan radar sistemleri vardır. Batılı kaynaklar, bu sistemi AESA olarak tanımladılar.
6-Bu uçağın bir diğer özelliği de benzersiz görüntü alma cihazlarını barındırmasıdır. Her türlü hava koşullarında çok dakik ve ayrıntılı görüntüler alabilmektedir. Amerika'nın Irak ve Afganistan'daki savaşının istihbarat temelini oluşturan bu son teknoloji harikası uçağın İran'ın eline geçmiş olması, İslam dünyası adına İran için büyük bir başarı ve istikbar dünyası adına Amerika için büyük bir hezimettir.
Amerika, İran'ın bu uçağın kopyasını, bir benzerini yapmasından korkuyor. Bu ihtimal uzak değildir. Böylesine bir uçağı Amerika'nın kontrolünden çıkarıp kendi kontrolüne alan ve onu hasarsız bir şekilde yere indiren güç, onun kopyasını da yapabilir. Devrim Muhafızları Ordusunun ilk dönemlerindeki komutanlarından olan Muhsin Refikdost, İran-ırak savaşı zamanında bile İran'ın, füze sistemlerinin benzerlerini örnekler üzerinden üretebildiğine dikkat çekmişti.
Ele geçirilen uçağın bir benzerinin yapılabilmesi konusunda İran'ın Rusya ve Çin ile de işbirliği imkanı yapma ihtimali olabilir. Amerika'ya karşı böyle bir üçlü ittifaktan da söz edilebilir. İran, Rusya ve Çin'in bu son teknolojiyi ele geçirme ihtimali, Amerika'nın uykularını kaçırıyor. Bu kaygılara binaen olmalı ki, Wall Street Journal gazetesi, Amerika'nın RQ 170 uçağının İran'ın eline geçmesinden sonra askeri bir operasyonla bu uçağı kaçırmak veya yok etmek istediği ancak İran'ın tepkisinden çekindiği için bu operasyondan vazgeçtiğini yazıyordu.
İran İslam cumhuriyetinin, elektronik savaşta böyle üstün bir başarı göstermesi, İran'ın gücünün Amerika'nın tahminlerinden çok daha gelişkin olduğunu gösterdi. Hatta İran'ın çok daha gelişmiş teknolojilere sahip olabileceği ancak bunu açıklamadığı ihtimali de Amerika'yı düşündürüyor.
Amerika'yı şoke eden bu gelişmenin arkasındaki gerçek, İran'ın bilimsel gelişmeler ve bilimsel güce ilişkin geliştirdiği stratejilerdir. İran'ın bilimsel hareketinin başlangıcı, İran-Irak savaşının ilk yıllarına denk gelir. Ambargo ve savaş kıskacına alınan İslami İran, daha o günlerde kendi ihtiyacını kendisinin karşılaması gerektiği sonucuna ulaşmış ve savaş yıllarında yerli üretime başlamıştı. Savaşın sonuna gelindiğinde, roket ve basit toplardan başlayan yerli üretim, füze üretimine kadar bir mesafe kat etmişti. Savaştan sonra da bu süreç, daha güçlü ve fikri arka planı oluşturularak devam ettirildi. Kendini korumak ve bölgesel güç olmak için, bilimsel güce ulaşmanın olmazsa olmaz bir şart olduğu gerçeğinden hareket edildi. İslami ve ulusal hedeflerle fikri arka planı güçlendirilen bu strateji, devrime bağlı güçler tarafından içselleştirildi ve idealist bir mahiyette bu hedef takip edildi ve ediliyor. İran'ın devrime bağlı idealist güçleri, normalin çok üstünde bir eforla ve azimle hedeflerine doğru ilerliyorlar.
İran'ın stratejik amaçlara matuf bilimsel faaliyetleri hem bir devlet politikası hem de bir idealdir. Bizzat inkılab rehberi tarafından özenle takip edilmektedir. Bilimsel faaliyetlerin neticeleri birden bire ortaya çıkmadığı ve geniş bir zamana yayıldığı için, herkes tarafından fark edilmiyor. Batıdaki Rönesans dönemini andıran bu süreç, iyice hissedileceği zaman, Batı dünyası bileğini bükemeyeceği bir güç ile karşılaşırken İslam dünyası da İran ile arasındaki bilimsel farkı kapatamayacak kadar arada bir farkın oluştuğunu görecektir.
Casus uçağının indirilmesi ve askeri amaçlı son teknoloji harikasının İran'ın eline geçmesi, bir yandan İran'ın bilim ve teknoloji alanındaki kat ettiği mesafeyi gösterirken öte yandan da dünya istikbarinin mümessili sayılan Amerika'nın işini daha da zorlaştırmaktadır.
Otuz yıldır İran'a karşı 'işgal imkansız, yaptırımlar etkisiz, bombalamak faydasız' şeklinde ifade edilebilecek üç seçenek arasında sıkışan ve sonuçta yaptırımlarla yetinen Amerika, İran'ın elektronik tuzağına düştükten sonra ilk iki şıkka yönelmede daha da zorlanacaktır.
RQ 170 casus uçağının teknik donanımı, CIA'nin titizlikle sakladığı ve koruduğu askeri bir sır idi. Bu sırrın başta İslam Cumhuriyeti olmak üzere başka ülkelerin eline de geçebileceği ve bunun sonuçları Amerika'yı derinden endişelendiriyor. Konunun ehemmiyetine ışık tutması bakımından söz konusu uçağın bazı özelliklerini belirtmekte fayda var.
1-İnsansız olması ve radara yakalanmaması. Uzak görüşlü radarlara kesinlikle yakalanmıyor. Yakın mesafeyi denetleyen radarlar tarafından da (VHF) ancak 40 km. mesafede olursa gözlemlenebiliyor ki, bu da neredeyse imkansızdır. Radara yakalanmamasını sağlayan unsur, uçağın dış kaplamasıdır. Başta Rusya ve Çin olmak üzere bir çok ülke, uçağın gövdesinin ve kanatlarının üzerindeki bu çok özel kaplamanın sırrının peşindedir.
5 Aralık 2011 tarihli Newyork Times gazetesinde ABD askeri makamların açıklamalarına dayandırılarak yayınlanan yazıda bu uçağın günlerce Üsame bin Laden'in evi üzerinde uçuş yaptığı ve Pakistan'a ait hiçbir radar sistemine yakalanmadığı ifade ediliyordu.
Aynı uçağın İran üzerinde de defalarca uçuş yapmış olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu casus uçağı, insanlı veya insansız uçakların giremediği yerlere girebilme özelliğini taşıyor ve radarlara yakalanmıyor. Uçağın üzerindeki rengin özelliği, radarlardan kaçmasında önemli rol oynuyor.
2- RQ 170'te kullanılan teknolojinin benzeri Amerika'nın B2 ve F35 savaş uçaklarında kullanılmıştır ki, bu teknoloji Amerika için fevkalade önemli ve askeri sır mahiyetini taşımaktadır.
3- İran İslam Cumhuriyetinin eline geçmiş olan bu uçağın bir diğer özelliği, çok az yakıt yakan güçlü motorlarıdır. Günlerce havada uçuş yapmasını sağlayacak kadar güçlü ve az yakıt yakan motor sistemine sahiptir.
4-Bu uçak, sahip olduğu elektronik donanımı ile kendi uçuş bölgesindeki tüm iletişimi dinleme imkanına sahiptir. Ayrıca gerektiğinde çok geniş bir alandaki elektronik sistemleri devre dışı bırakabilecek gücü de içermektedir
5-Bu uçağın üzerinde dünyada benzeri olmayan radar sistemleri vardır. Batılı kaynaklar, bu sistemi AESA olarak tanımladılar.
6-Bu uçağın bir diğer özelliği de benzersiz görüntü alma cihazlarını barındırmasıdır. Her türlü hava koşullarında çok dakik ve ayrıntılı görüntüler alabilmektedir. Amerika'nın Irak ve Afganistan'daki savaşının istihbarat temelini oluşturan bu son teknoloji harikası uçağın İran'ın eline geçmiş olması, İslam dünyası adına İran için büyük bir başarı ve istikbar dünyası adına Amerika için büyük bir hezimettir.
Amerika, İran'ın bu uçağın kopyasını, bir benzerini yapmasından korkuyor. Bu ihtimal uzak değildir. Böylesine bir uçağı Amerika'nın kontrolünden çıkarıp kendi kontrolüne alan ve onu hasarsız bir şekilde yere indiren güç, onun kopyasını da yapabilir. Devrim Muhafızları Ordusunun ilk dönemlerindeki komutanlarından olan Muhsin Refikdost, İran-ırak savaşı zamanında bile İran'ın, füze sistemlerinin benzerlerini örnekler üzerinden üretebildiğine dikkat çekmişti.
Ele geçirilen uçağın bir benzerinin yapılabilmesi konusunda İran'ın Rusya ve Çin ile de işbirliği imkanı yapma ihtimali olabilir. Amerika'ya karşı böyle bir üçlü ittifaktan da söz edilebilir. İran, Rusya ve Çin'in bu son teknolojiyi ele geçirme ihtimali, Amerika'nın uykularını kaçırıyor. Bu kaygılara binaen olmalı ki, Wall Street Journal gazetesi, Amerika'nın RQ 170 uçağının İran'ın eline geçmesinden sonra askeri bir operasyonla bu uçağı kaçırmak veya yok etmek istediği ancak İran'ın tepkisinden çekindiği için bu operasyondan vazgeçtiğini yazıyordu.
İran İslam cumhuriyetinin, elektronik savaşta böyle üstün bir başarı göstermesi, İran'ın gücünün Amerika'nın tahminlerinden çok daha gelişkin olduğunu gösterdi. Hatta İran'ın çok daha gelişmiş teknolojilere sahip olabileceği ancak bunu açıklamadığı ihtimali de Amerika'yı düşündürüyor.
Amerika'yı şoke eden bu gelişmenin arkasındaki gerçek, İran'ın bilimsel gelişmeler ve bilimsel güce ilişkin geliştirdiği stratejilerdir. İran'ın bilimsel hareketinin başlangıcı, İran-Irak savaşının ilk yıllarına denk gelir. Ambargo ve savaş kıskacına alınan İslami İran, daha o günlerde kendi ihtiyacını kendisinin karşılaması gerektiği sonucuna ulaşmış ve savaş yıllarında yerli üretime başlamıştı. Savaşın sonuna gelindiğinde, roket ve basit toplardan başlayan yerli üretim, füze üretimine kadar bir mesafe kat etmişti. Savaştan sonra da bu süreç, daha güçlü ve fikri arka planı oluşturularak devam ettirildi. Kendini korumak ve bölgesel güç olmak için, bilimsel güce ulaşmanın olmazsa olmaz bir şart olduğu gerçeğinden hareket edildi. İslami ve ulusal hedeflerle fikri arka planı güçlendirilen bu strateji, devrime bağlı güçler tarafından içselleştirildi ve idealist bir mahiyette bu hedef takip edildi ve ediliyor. İran'ın devrime bağlı idealist güçleri, normalin çok üstünde bir eforla ve azimle hedeflerine doğru ilerliyorlar.
İran'ın stratejik amaçlara matuf bilimsel faaliyetleri hem bir devlet politikası hem de bir idealdir. Bizzat inkılab rehberi tarafından özenle takip edilmektedir. Bilimsel faaliyetlerin neticeleri birden bire ortaya çıkmadığı ve geniş bir zamana yayıldığı için, herkes tarafından fark edilmiyor. Batıdaki Rönesans dönemini andıran bu süreç, iyice hissedileceği zaman, Batı dünyası bileğini bükemeyeceği bir güç ile karşılaşırken İslam dünyası da İran ile arasındaki bilimsel farkı kapatamayacak kadar arada bir farkın oluştuğunu görecektir.
Casus uçağının indirilmesi ve askeri amaçlı son teknoloji harikasının İran'ın eline geçmesi, bir yandan İran'ın bilim ve teknoloji alanındaki kat ettiği mesafeyi gösterirken öte yandan da dünya istikbarinin mümessili sayılan Amerika'nın işini daha da zorlaştırmaktadır.
Otuz yıldır İran'a karşı 'işgal imkansız, yaptırımlar etkisiz, bombalamak faydasız' şeklinde ifade edilebilecek üç seçenek arasında sıkışan ve sonuçta yaptırımlarla yetinen Amerika, İran'ın elektronik tuzağına düştükten sonra ilk iki şıkka yönelmede daha da zorlanacaktır.