EY! Diye başladı yüze paralel açılan avuçların içindeki çizgilerden dillere düşen serzeniş
Ey mabud-u müteal,
Ciğerlerim yorgun, adımlarım uzakken, yetişemiyorsa gözlerim fecr-i sadık’ın ardında bıraktığı karanlığa ve üşüyüp titriyorsa bedenim, yani her zaman olduğu gibi yine acizsem, sahte bakışlarla eğilen, kendini bile kandırmaya inandıramayan müsvedde bakışlarım hüzünlüyorken gecenin bilinmezlerini, lüzümsüz kaldırımlarda yürümek bir adım bile yaklaştıramıyorsa bana seni, sahili karanlığa boğmaya niyetlenmişse güneş, suskun denizleri med-cezirlerden mahrum bırakmaya kastetmişse ay, tam sırasıdır en sevdiklerinin zikri ile eğilip büzülmeye dergâhında…
Ey Hira’nın kutsal taşlarında kutsanmış nefesi,
Ey Hatice’nin bekleyişi,
Ey “iki yay arası” rabbine yakın,
Ey düşmanlarının bile hüsn-ü zannı,
Ey şakaklarda beliren umutsuzluğu gizleyen kirpiklere düşen umut,
Ey son lahzaların sığınağı,
Ey mebde-i rahmet pınarı,
Ey yetim ellerin gökteki tecessümü,
Ey “kerremna” tacının sahibi,
Ey geçilemeyen,
Ey sözleri aciz bırakan,
Ey mübeşşir ve ey nezir,
Ey küçük ellerle cihanı saran,
Ey bakışını yere indirdiğinde güneşi söndüren,
Ey yiyeceğini “miskin, yetim ve esir’e “ yediren,
Ey babasını erken yitiren,
Ey belli olan haberi aldığında eteğini gözyaşlarıyla sulayan,
Ey soğuk ve titrek ellerin sıcaklığı,
Ey çeyizini kerbela toprağıyla süsleyen,
Ey Azra,
Ey Betül,
Ey kapılar kapalıyken kapısı açık kalan,
Ey abasının altına sığmayan,
Ey âlemin kaybolduğu derin bakışların sahibi,
Ey darbesi meydanlarda yankılanan,
Ey mesajı çağlar aşan,
Ey kaşları adalet kapılarının miftahı,
Ey sakalı kana boyanan,
Ey tek adımıyla sultanları mecalsiz bırakan,
Ey zevc-i Betül,
Ey vahyin son damlasını teberrüken yüzüne süren,
Ey makam-ı mahmud’un sahibinin son nefesine yetişen,
Ey kuyuları gözyaşlarıyla dolduran,
Ey kelamı ahsenü’l ihtisar,
Ey idğam-ı dücan,
Ey arşın çifte küpeleri,
Ey heyhat feryatlarının dağları devirdiği,
Ey yanakları iki cihan güneşinin busegahı,
Ey mazlumların iftitah nidaları,
Ey leb-i teşnelerin umudu,
Ey vuslat için zehri son damlasına kadar içen,
Ey isimleri anıldığında gözleri nemlendiren,
Ey gizli yaralar,
Ey huzur verenler,
Ey temizler, paklar, hürler,
Güneş, yine sabah oldu der…
Yularlarından sürüklenen cefa dolu, vefadan uzak bir hikâyenin gönüllerde tutuşan ateşi seyyalin bil cümle hikâyesidir.
Arz oluna…
(Hudeyfe el-Batmani)
Yorum