Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Yeni Anayasada Emevi, Abbasi, Osmanlılar Örnek Olabilir mi?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Yeni Anayasada Emevi, Abbasi, Osmanlılar Örnek Olabilir mi?


    Allah'ın adıyla

    Anayasa Mahkemesi’nin 50. kuruluş yıldönümü kapsamında Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi’nde Anayasa Mahkemesi'ne yeni seçilen üyeler için ant içme ve açılış töreni düzenlendi. Törene katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, burada bir konuşma yaptı.

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni Anayasanın nasıl olması gerektiği konusunda ilginç noktalara değindi.

    Cumhurbaşkanının açıklamalarında realite ile bağdaşan noktalara işaret ettiği inkar edilemez elbet. Müsbet noktaları herkesin kabulü olduğu için açıklamaya ve üzerinde durmaya gerek yok, çünkü evrensel değerleri içeren, haktan kaynaklanan hakikatlerin başka kalıplarda dile getirilmesidir.

    Lakin Cumhurbaşkanının satır aralarında değindiği bazı noktalar üzerinde düşünmek gerekir.

    1-Sayın Gül şöyle diyor: “Özellikle Abbasiler, Emeviler ve Osmanlı gibi İslam imparatorluklarında adalet, hukukun üstünlüğü ve istişare gibi kavramlar güçlü bir şekilde kök salmıştır.

    Sayın Cumhurbaşkanı İslami toplumlardan adalet ve hukuka sahip çıkan devletlerden örnekler veriyor.

    Emevi saltanatında adalet ve hukuktan bahs ediyor, sayın Gül ya Emevi tarihini iyi okuyup tahlil edememişler veya Emevilerin adalet saltanatı olduğuna inanıp içindeki gerçek akidesini beyan etmektedirler.

    Hilafeti saltanata çeviren Emeviler mi adalet ve hukuka riayet ediyordu?

    Sayın Gül’e sormak gerekir, içinizde Ehlibet sevgisini taşıdığınızı defalarca söylemiş bulunuyorsunuz, sevgi beslediğiniz Ehlibeyt’e 80 küsür yıl zülm eden Emevi saltanatı mı adalet devletine örneklik teşkil ediyor? Hz.Ali’ye (a.s) karşı savaş açıp binlerce müslümanın şehid olmasına sebep olan Emevi saltanatı adalet ve hukukun üstünlüğünü mü savunuyordu?

    Hz. Ali’ye (a.s) saltanatları süresince camilerde “sebb” eden Emeviler sizce adaletili mi hüküm sürmüşlerdi? Hz. Ali’yi (a.s) camide şehid eden bu zihniyet sahibi saltanat adaletin üstünlüğünü mü savunuyordu? Peygamberin oğlum dediği Hz. Hasan’a (a.s) karşı savaş açan ve sonunda onu barış yapmaya mecbur bırakarak hilelerle zorba hükümeti kuran Emeviler mi adaleti uyguluyorlardı? Ve neticede Ehlibeytin siyaset ve stratejileri karşısında aciz kaldığı zamanda cennet gençlerinin efendisi dediğiniz İmam Hasan’ı şehid eden bu zülüm saltanatı nasıl adil olabilir?

    Kerbela mezalimini söylemeye gerek bile yok. Çünkü sizlerde maslahat gördüğünüz yerde bu katliami gerçeklendirenlere karşı olduğunuzu açıklıyorsunuz, bu katliam ve zülümleri yapanlar Emeviler değil miydi?

    Sadece Ehlibeyte değil seçkin sahabelere dahi zülm edip onları şehid eden Emevi saltanatı mı adaletin üstünlüğünü savunuyor? Kur'an'ı mızraklara takıp müslümanları kandırmak, Ebuzer, Ammar, Hücr bin Udey... sahabeleri şehid etmeleri de cabası.

    Emevilerin hukuk üstünlüğünü savunduğunu iddia ediyorsunuz. Ehlibeytin hakkını gasbedip hukukunu ayaklar altına alarak müslümanların ortak malı olan Beytulmal’dan mahrum bırakılmaları mı hukukun üstünlüğüdür? Bütün müslümanlara ait olan Beytulmalı Emevilerin cebine akıtıp Emevi olmayanları hatta Arap olmayanları da Beytulmal’dan mahrum bırakarak Beytulmalı hortumlayanlar mı hakukun üstünlüğünü savunuyordu?

    Emevi zulümlerini saymaya kalksak yüzlerce kitap olur, sadece doğruluğunu kabul ettiğiniz tarihi kitaplara müracaat etmeniz yeterli olur sanırım.

    Abbasi saltanatı da Emevi zülümlerine rahmet okutacak cinstendir. Adalet ve hukukun üstünlüğünü savunduğunu iddia ettiğiniz Emevi saltanatını Abbasiler devirdiler. Şimdi hangisi adaletli saltanat sizce?

    Abbasiler, Emevileri Ehlibeyt’e zülm ettikleri ve müslümanların hak ve hukukunu ayaklar altına aldıkları için devirdiler ama saltanat koltuğuna oturduktan hemen sonra Ehlibeyt’e zulmettiler, kendi saltanatlarını sağlamlaştırmak için hiç bir zulümden kaçınmadılar.

    Ehlibeyt İmamlarının arkasına saklanıp onları yönlendirerek saltanatlarını sürdürebileceklerini sandılar, masum imamların adını kullanarak halkı kendilerine itaate razı edeceklerini sandılar ama ismet ailesinin hidayet önderlerinin ilahi kaynaklı siyasetleri onların bütün planlarını altüst etti. Neticede yedi masum İmamı şehid ettiler. Abbasilerin, zulüm ile yazdıkları karanlık tarih de tarih kitaplarında kayd edilmiştir, bunlardan habersiz olmanız düşünülemez.

    Abbasileri devrilmesinden bir süre sonra padişahlık sistemini getiren Osmanlı imparatorluğunda adalet ve hukukun üstünlüğü gibi kavramların kök saldığını söylüyorsunuz. Osmanlı padişahlarından hangisinin adaletinden bahs ediyorsunuz? Hangi padişahın hukukun üstünlüğünü savunduğunu iddia ediyorsunuz? Kardeşini öldürüp başa geçen padişah mı adildi? Haremseralar oluşturan padişalar mı müslümanların hukukunu koruyordu? On binlerce Ehlibeyt dostu aleviyi katl eden pahişahlar mı müslümanların can ve malını koruyordu? Şehid ettikleri Ehlibeyt dostlarının/alevilerin başlarını kuyulara dolduran kuyucu... padişahlar , paşalar mı adil di? Ehlibeyt alimlerini kendilerine itaat etmedikleri için şehid eden padişahlar mı adil idiler?

    Şimdi Resulullah’ın (s.a.a) getirdiği ilahi hükümleri ayaklar altına alıp, nevebi sünneti yok etmeye çalışan ve Ehlibeyti şehid edip haklarını elinden alan Emeviler mi adil, yoksa Emevileri devirip zülüm saltanatı kuran Abbasiler mi adil, Abbasilerin yıkılmasından sonra saltanat kuran Osmanlı mı adil?

    Sayın Cumhurbaşkanı, adalet, hukuk ve iştişare kavramlarını insanlığa öğreten ilahi vahiy Kuran’ın ayetlerini görmezlikten gelerek sanki bu değerleri bu tağuti saltanatlar getirmiş gibi bir imada bulunuyorlar.

    Resulullah’ın (s.a.a) Medine devletini adalet ve hukukun üstünlüğünü savunmaya örnek göstermeniz gerekmez miydi? Yoksa Resulullah’ın (s.a.a) Medine devleti adil değil miydi?

    Hz. Ali’nin (a.s) Kufe’deki adalet devletine değinmeniz beklenmiyor zaten, adalet ve hukuk kavramlardan başka şeyi mi kast ediyorsunuz acaba?

    Sayın Gül 20 milyonu aşkın Ehlibeyt dostu Türkiyeli alevileri rencide ettiğinizi düşünmüyor musunuz? Çünkü asırlardır bu tağuti saltanatlar tarafından mazlum bırakılan, mektebinden uzaklaştırılan bu Ehlibeyt dostları bunların yanısıra, Ehlibeyt İmamlarına zülmeden bu tağuuti saltanatlarının övülmesine nasıl rıza göstersinler?

    2- Sayın Cumhurbaşkanı Gül, adalet rasyonel ve evrensel bir gerçeklik taşısa da kendinden tecelli etmesinin beklenemeyeceğini ifade etti. Bu açıdan ünlü toplum bilimci Karl Popper’dan örnek veren Cumhurbaşkanı Gül, Popper’ın özgürlüklerin ve adaletin tecellisinde kurumların önemine işaret ettiğini anımsattı.

    Günümüz dünyasında siyasal alanda devlet konusunda beşerin ulaşabileceği en güçlü devlet sisteminin demokrasi olduğu düşünülüyor. Adaletin ve hukukun üstünlüğünün beşer kaynaklı demokrasi ile olabileceği sanılıyor.

    Sayın Cumhurbaşkanı batılı sosyolog, felsefecilerden örnekler veriyor. Evrensel değerleri kim savunursa elbette ona karşı olunamaz ama örnek verilen insan bu evrensel değerleri batıl alanda kullanırsa elbette itiraz edilir. Hariciler, Kuran’ın ayetini kendi menfaatleri doğrultusunda yorumlayıp Hz. Ali’ye itiraz ettikleri zaman Hz.Ali (a.s)şöyle buyuruyor: “Hak sözden batılı irade ediyorlar “

    Sayın Gül, adalet, hukukun üstünlüğü ve güçlü devlet konusunda tartışan ve münakaşa eden müslüman ve batılı düşünürlerden örnekler veriyor. Aristo’dan Sokrates ve Eflatun’a, Nizamülmülk’ten Farabi’ye, Marx’tan Popper’a kadar birçok düşünürün bu konuları derinden tartıştığını ve münakaşa ettiğini söyleyen Gül, “İşleyen etkin bir toplum hayatı için şüphesiz güçlü bir devlete ihtiyaç vardır,” dedi.

    Örnek olarak verilen batılı filozof ve sosyologlar söylemlerinde, adalet ve hukukun üstünlüğünü belirtiyorlar ama düşüncelerinin temelini batıl oluşturmaktadır.

    Karl Marx, materyalizmi savunan, maddenin asıl olduğunu ve metafizik alemini inkar eden, gayb aleminin olmadığını savunan, Allah’ın olmadığını iddia eden bir düşünürdür. Karl Marx’ın düşüncesini tartışmak istemiyoruz ama adalet, hak, hukuk....gibi evrensel değerlere hangi pencereden baktığına dikkat etmek gerekir.

    Karl Popper, düşüncesinin temelini, “yanlışları olmayan mutlak doğru yoktur” prensibi oluşturuyor. Popper şöyle diyor: “Doğrulayıcıları çok olan fakat yanlışlayıcıları belirsiz olan kuramlar bilimsel olmayan kuramlardı. Eğer bir kuram yanlışlanabilir ise, bilimseldir. En iyi kuram "zamana bağlı olarak yanlışlanabilir, çürütülebilir olan kuramdır"

    Şimdi Popper’in bu temel düşüncesi doğrultusunda adalet ve hukuku, adalet devletini, yöntembilim kurallarını belirlemeye çalışırsak nasıl bir sonuç alacağımız ortada değil mi?

    Sayın Gül, Anayasanın nasıl olması gerektiği konusunda İslam toplumlarından ve batılı filozof ve toplum bilimcilerden verdiği örneklerde, bu örneklerin Kur'an, Nebevi Sünnet ve Ehlibeyt maarifiyle ne kadar çeliştiğini fark etmemiştir herhalde.

    Asırlardır Kuran ve sünnetle yoğrulan, inancının temelini Tevhid oluşturan Türkiye toplumunun, İslam ile demokrasinin ziddiyeti yoktur düşüncesiyle sekulerleştirilmeye çalışıldığına dikkat edilmesi gerekir.

    Sekülerleştikçe, ilahi değerlerden uzaklaştığımız, manevi çöküntü yaşadığımız, gittikçe materyalleştiğimiz/dünyevileştiğimiz kısacası Allah’tan uzaklaştığımız unutulmamalıdır.


YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X