Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şaşırıp kalmışız!

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Şaşırıp kalmışız!

    Allah’ın adıyla

    Başbakan, kamuoyu araştırmalarına meraklıdır. Suriye bağlamında çizdiği tablodan dolayı bu halk ne düşünüyor, niye uygulanan politikalar konusunda ne düşünüldüğüyle alakalı çalışmalar kamuoyunun bilgisine sunulmuyor, bilen var mı?

    Irak’ın egemen devlet oluşunu hiçe sayan o tepeden inmeci bakışının ülkemiz halkının göğsünü kabarttığını mı zannediyor, niye sormuyorlar, niye alınan cevaplar basına yansıtılmıyor? İpler gerilirken, kopmasının doğuracağı sorunların altında sadece Irak mı kalacak? Bir milyon insanını kaybetmiş, onuru ve namusu biraz da bölgedeki gayretsiz dostlar duyarsızlığıyla iğdiş edilmiş bir halka karşı bu denli iğneleyici davranış niye? “ Barzani baş tacı, Maliki ayak bağı mı? Biri demokrasi meşalesi, diğeri totaliter öyle mi?
    İran gezisinde yaşananları Davutoğlu’nun anlattığı gibi, tozpembe mi anlayacağız, yoksa ABD ile “stratejik ortak” olan bir ülke Başbakanına, İran devletinin diplomasi kuralları içerisinde uyguladığı “anlamıyoruz sanma” tavrı olarak mı bakacağız. Suriye operasyonunun ve Kürecik Radar İstasyonu’nun asıl hedefinin İran olduğu ortadayken, Başbakanın Suriye’de rejimin değişmesi için İran’dan yardım istemesinin oluşturduğu ironiye nasıl bakacağız, nasıl bakmalıyız?
    Şimdilerde Tarık Haşimi’nin İnterpole teslim edilmeyeceğinin ilanındaki kararlılığa bakılacak olursa bölgesel kavga trendi yükselmiş bir Başbakan gözlemleyeceğiz demek ki.
    İşin ilginç yanı, Irak devletiyle köprülerin atılmasına sebep olan bu şahsın (Haşimi), öyle bir tabanı da yok! Siz Irak’ta Haşimi için bir halk gösterisi gördünüz mü, göremezsiniz çünkü halk da suçlu olduğuna kanaat getirmiş. Hani Suriye sınırında “biz Suriye halkının yanındayız” diyordu ya, Irak’ta kimin yanında? Ülkesinde, hakkında terör eylemleri bağlamında yığınla iddia bulunan birinin hangi özelliği ona kanat açmamızın dayanağıdır. “Suçlu değildir”i bizim savunmamız ne denli geçerli karinedir?
    Bir Başbakana (Maliki) karşı kullanılan bu dilin, onun halkını inciteceği düşünülmüyor mu? Maliki, başbakan olarak halkı temsil etmiyorsa; adının önüne Şii ibaresi konuyorsa, Tayyip Erdoğan kimi temsil ediyor? Makamların, inançların anlamını mı tartışalım şimdi. Erdoğan’a oy vermeyen bu ülkenin yarısının durumu nedir? Başbakan diyor ki; “Zaten kendi ülkesinde de birçok kesim Maliki’den yana rahatsız!” Bizde konuyla alakalı sizden rahatsızız, nasıl olacak şimdi? Şöyle düşünelim: Bir başka ülkede biri çıkıp Tayyip Erdoğan ile yardımcısı Bülent Arınç arasındaki olası bir problemde “biz Arınç’ın yanındayız” derse bu yaklaşımın adını ne korsunuz; Egemenliğe, müstakil devletliğe, komşuluk ilişkilerine nasıl sığdırırsınız? Siz nasıl ki, oturduğunuz koltuk itibarıyla ülkemizi temsil ediyorsunuz, elin oğlu da öyledir. Yoksa vaktinde Kaddafi’yi ne diye selamlıyordunuz?
    Yaptıkları, çelişki yumağını büyütmek!
    Şaşırıp kalmışız, sadece son dönemlerde yaptıklarını onaylamadığımızı, böyle bir şeyin bu denli yüksek sesle dillendirilmesinin bu coğrafya için hayırlı bir gelişme olmadığını belirtiyoruz. Başbakan Tayyip’dir, ne yaparsa doğrudur” mu? Bu yaklaşım çağdaş mıdır, etik midir?
    Şimdilerde halkımızı psikolojik olarak Suriye’ye askeri müdahaleye hazır etmenin ayak oyunlarını oynuyorlar. Nato’nun bir ülkesine yapılmış saldırının Nato’nun tamamına yapılmış sayılacağı 5. Madde ‘nin işlerlik kazanması için can havliyle çalışıyorlar. Sanki Annan planı bir an önce akamate uğrasın da, tayyareler Şam’ın semalarında görünsün diye bir hal var. Bakın Irakvari eylemler başladı Suriye’de. Çarşı -Pazar bombalamaları karşısında dudağını kıpırdatan yoksa, Nato’yu çağırıp “gel yak yık” demek midir; 910 km’ye sığan komşuluk hukuku…
    Suriye’de savaş çıkaran Özgür Suriye Ordusu komutanları Türkiye’de konuşlanmışsa eğer, sınırın sükûnetinden bahsedebilir misiniz ki, “bize saldırıyorlar” diye bir gerekçeye sığınasınız. Çin’den seyahati kesip gelmeler vs…
    Diğer taraftan Barzani’nin Kürt devleti kurma fikrini, Maliki’ye karşı bir baskı unsuru olarak kullanmanın peşindeler. PKK konusunda bu ülkede on yıldır derli toplu bir politika geliştiremeyen Başbakan (Habur’dan bir kahraman edasıyla girişleri hatırlayın), bölge ülkelerinin içine dalmış. Ne oldu Uludere’ye, niye tamamlanmıyor bu soruşturma, haydin soru işte, cevaplayın. Biz de, yapanın yanına kar kalmıyor, diyelim.
    Dikkat edin, ne zamandır ağzından Bahreyn diye bir kelime duyamıyoruz. BM’nin daimi temsilcisi olan Çin ve Rusya’nın Suriye’ye müdahaleyi veto kararı sonrası öfke sarmalıyla “Meşruiyet” tartışması üstlenen Tayyip Erdoğan, Suudi tanklarının Bahreyn’de cirit atması karşısında meşruiyeti “Körfez işbirliği Ülkeleri Protokolü”nde arıyordu. Zannediyor ki, beyin yerine et taşıyoruz.
    Daha uzatacağımız türlü türlü hesap, kitaplar… Ama sırıtan, içinde ciddi handikaplar barındıran ve hayrımıza olmayan hamleler.
    Ben şahsen artık ümidimi kaybettim. İnanın ki, çoğu çevrede de öyle.
    Artık ne Mavi Marmara, ne One minute , hiç biri heyecanlandırmıyor. Zaten her şey Arap saçına döndü gitti. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurma iddiasıyla içeride, Mit Müsteşarına dokunulamıyor. Aklımın almadığı şu: Eğer Genelkurmay başkanının suç işleyebildiği bir ülkedeysek; Mit müsteşarı bunu yapamaz mı, koruma niye? Adalet mekanizması Ergenekon için “adalete güvenmek lazım” konumundaysa, bir başka soruşturma için niye “sakınılacak” durumda? İnanın tüm samimiyetimle olanı biteni anlamlandırmak istiyorum.
    Nuray Mert susturulmuş, gazeteler halka karşı “kuşa bak!” pozisyonuna itilmiş.
    Başbakan, şu anda kendi başarısında boğuluyormuş gibi bir fotoğraf vermektedir. Onu oraya getirenin halkın gönlünde yer edinmesi olduğunu unutmuş olacak ki, şimdi o gönüllerin birer birer kırıldığının farkında bile değil. Hiçbir eleştiriye kulak kabarttığını görmüyoruz. Hoş, etrafında eleştiri cesaretiyle donanmış adam da yok hani. Ne olup bitenleri hakkıyla yorumlayacak irade, ne de bu yorumları hakkıyla ele alabilecek bir tahammül iradesi…
    Sıkıysa biri çıksın hadi.
    Geçmişte Fehmi Koru “kem küm” cinsinden bir şeyler demeye kalkmış, “sevsinler seni” cevabını alıp oturmuştu yerine. O gün, bugün çıt yok! Tabi bunu görenler de kendi hesaplarını yapmışlardır hemen. Zaten bu ülkenin temel sorunlarından biri de “selama durma” değil midir? Ha ona, ha buna.
    İçimde, olanlardan daha büyük haksızlıklara düçar olabileceğimiz gibi bir his var. Korkuyorum! Halkımız adına, bölgemiz adına, komşularımız adına korkuyorum. Kantarın topuzu kaçmak üzere. Çığırtkanları sesi akil adamlarınkini boğmuş durumda. Sezai Karakoç feveran etti, aldıran dahi olmadı. Ali Bulaç’ın uykuları kaçmış, çırpınıp duruyor; “aman etmeyin” diyor, trampetleri daha hızlı çalıyorlar.
    Ben şahsen Başbakanın entelektüel birikiminin bölgeyi okuyacak düzeyde olduğundan emin değilim. Ki, bölge kadim bir medeniyete sahip ve hafızası çok güçlüdür. Günahlar da sevaplar da kolay kolay unutulmaz bu coğrafyada. Her daim başı belalıdır bu toprakların. Cezayir’in bağımsızlığındaki duruşumuz bugün dahi yüzümüze vuruluyorsa eğer, bu; bin düşünüp, bir danışma kuralını doğurmaz mı? Danışmanları ve Dışişlerinin bu konuda ortaya koyduğu stratejinin de gelecekte en büyük mağdurunun Başbakan olacağını tahmin ediyorum.
    İşler kötüye gitmektedir, bunu yüksek sesle söylememiz belki huzur kaçırıcı olabilir ama birilerinin bu huzuru kaçırması gerekmektedir. Niyetimiz salihtir, bu ülkenin esenliğinden başka derdimiz yoktur. Kişileri değil, ülkeyi önceliyoruz, komşularımızı önemsiyoruz. Geçmişte “sıfır sorun”u alkışlayanların, şimdilerde “sıfır komşu” olayına feveran etmelerinden doğal ne olabilir? Ülkemizin, coğrafyamızın birliği adına yıllarca söylem geliştirenler, şimdilerde bölgeyi ve ülkemizi esir almaya çalışan “Mezhep fitnesi”ne bigâne kalabilirler mi, kalanlara karşı sükut edebilirler mi?
    Şimdiye değin en büyük sıkıntı, Başbakanın %50 oy alışındaki gururda saklı idi. “Sen de kimsin” pozisyonuna bunun için giriliyordu… Son üç kamuoyu araştırması da tam buradan uyarıyor artık onu. Halk desteğini çekmeğe başlamış, bunu görmesi lazım. Tarih elbette dününü yazdı onun, ama bugününü de yazacak!
    MUHAMMED AK
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X