Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Aşkın Şehidi'ni "okumak"

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Aşkın Şehidi'ni "okumak"

    İçindeki Yezid'i Tanı, Hüseyin'i Uyandır...

    "Bozkırın Sırrı – Türk Peygamber"
    gibi ilgi uyandıran bir isimle edebiyat dünyasına merhaba diyen Ahmet Turgut'un yeni romanı Aşkın Şehidi, konuşuluyor elbet.

    Kerbelâ'nın ilk romanı olması nedeniyle konuşuluyor, bu romanı sünnî biri yazdığı için konuşuluyor, Polat, babası ve Memâti bu kitabı okuduğu, Zülfikar Ağa da dostlarına hediye ettiği için konuşuluyor, ilk roman gibi en çok satanlar listesine girdiği için konuşuluyor, yazarı Kurtlar Vadisi'nin senaryo grubunda çok uzun yıllar görev aldığı için konuşuluyor, konuşuluyor da konuşuluyor. Ve elbet okunuyor ki konuşuluyor. Ancak gerçekten "Akın Şehidi'ni nasıl "oku"yacağız?", ben tam da burası ile ilgileniyorum aslında…

    Zira yıllarca kitap okuduk da, Ahmet İnam'ın deyimiyle bir "bilgi oburu" olmanın ötesine geçip bize bakan yönünü değerlendiremedik hadiselerin. Yeni çıkanları okuduk, klasikleri okuduk ve arttırdığımız entelektüel bilgimizle süper egomuza tavan yaptırdık, hepsi o kadar!

    Tam da bu tehlikeden hareketle, Aşkın Şehidi bir İslam Tarihi romanı olmasının çok çok ötesinde bambaşka bir şey söylüyor bana! Kerbelâ'yı anmanın, hatırlamanın çok çok ötesinde bir şey!

    "Yıllarca gerçekten "Müslüman" olduğun zannı ile Yezid'e, Muaviye'ye, Ebu Süfyan'a, Ebu Cehil'e küfür ettin, lanetler yağdırdın da ne oldu! Sen içindeki Yezid'i görüp tanımadıktan, her gün içindeki Hüseynî ruhun boynuna inen o keskin kılıcı anlamadıktan, nefsini okumadıktan sonra ne işe yarar bu vaveylâ! Ve sen Hüseyin olmadıktan sonra hangi anma, hangi yâd ediş kurtarır ki seni!"


    Evet tam da bunu diyor ve onun için "Bize her yer Kerbelâ, her gün Aşûra!" ikazıyla uyandırmaya, sarsmaya çalışıyor beni! Yoksa ilâhî mukadderatta yaşanacağı çok önceden o hakikat erlerince bilinen bu hadiseye "Neden! Neden! Neden!" demek, "Nasıl kıyılır peygamber torunlarına!" duygusuyla aynı noktada dönüp durmak, kısır bir acı-beden yaratıp kendini kilitlemekten başka nedir ki?

    O Rasûl ki, daha sevip omuzlarında taşırken biliyordu o körpecik fidanların başına geleceği! Biliyordu ve "Büyük İşi"ne, Kur'an'da geçen "Esas İş"ine devam ediyordu muhkem bir sabırla, huşûyla, taşıdığı o derin hikmet bakışıyla…

    O zaman "Ben ne okuyacağım Kerbelâ'dan? Bana bakan yönü nedir bu büyük kilometre taşının?" suâli çıkıyor ki karşınıza, işte Ahmet Turgut da bu hassas suâlin peşine düşmüş kendi okumasıyla, kendi yanışıyla. Aşkın Şehidi de bu bakışın, bu irdelemenin bir ürünü sonuçta.

    Bana "İkrâ!" emrini hatırlatan, sonsuz varlık vücûdumdaki okuma kuvvesini, o olmazsa olmaz melekeyi harekete geçirmem gerektiğini ikaz eden bir metin! Çok geniş yer verdiği ayetlerin batınî yorumları ile varlık ufkuma yeni ufuklar katan hoş bir sadâ!

    "Kerbelâ'yı uzaklarda arama! Bu hikayenin Yezid'i, sana her dem kötülüğü emreden ve yeryüzünde nifak çıkarıp kan döken nefsindir! Zoru gördükçe dostlarını yarı yolda koyan Kûfeliler, maslahat gözeten aklındır! Arına paklana yücelen ve Allâh'ın yeryüzündeki halifesi olan Hüseyin, Allâh katından sana üflenen ruhtur… Unutma! Seni yaratan, Yezid'i de, Kûfelileri de, İmam Hüseyin'i de var edendir!" cümleleriyle, derin bir soluğun "Ey kendini insan zanneden insan!"
    uyarısını içimi titreterek yineleyen parlak bir ayna! Bana karanlık tarafımı gösteren, acı söyleyen dost bir ayna…

    Ve Kerbelâ'nın ilk romanını yazan kişinin bir sünnî olmasının ilgi görüşüne gelince, acıtan bir durumdur aslında içimi. İlginç olan nedir bunda! Hepimiz aynı Rasûl'ün mirasçısı ve aynı Ehl-i Beyt'in duâcısı değil miyiz sonuçta!

    Hem Hz. Muhammed'den, Hz. Âlî'den, tüm "uyanmışlar"dan oluşan bu eşsiz silsile-i hakikat, dünya üzerinde sınırlı bir coğrafyanın değil, insanlığına uyanma ateşiyle yanan her bir yolcunun ortak değeri, ortak ölçüsü değil midir?

    Ve "Müslüman"ı Müslüman kılan en önemli düsturlardan birinin, o her şeyin harcı olan kutsal BİZ duygusu, BİRLİK anlayışı olduğunu vicdanî bir tefekkürle yeniden alırsak okuma dairemize, neden şaşıralım ki buna! Hani mü'minler kardeşti!

    Neden şaşırıp da içimizdeki o bölen, parçalayan, kategorize eden Yezid'i sinsice gıdâlandıralım, besleyelim! Hakikat dairesindeki asıl Ehl-i Beyt bugünün ve yarının "insan"ını da içine alacak kadar geniş, bu denli enginken, biz neye, neden şaşıralım!


    Ve bu yolda ölenler hep "Vahdâniyet", "Tevhîd" ve hakikatin bütünlüğü adına can vermişken, biz neden hâlâ "TEK"likten değil parçalardan bakıp Yezidlik yapalım, bizi bölüp parçalayıp yutmak isteyen gerçek Yezidlerin ekmeğine yağ sürelim…


    Sağol Ahmet Turgut! Bize Kerbelâ'yı okuma yolunda taze bir bakış sunduğun için, sadece Kur'ân'ın incilerine değil, karşımıza çıkan irili ufaklı her hadiseye Allâh'ın okunası bir ayeti olarak bakmamız gerektiği gerçeğini içtenlikle hatırlattığın ve bu konuya eğilecek hassasiyeti taşıdığın için…

    Belki bir gün bu uyarıcı romanın beyaz perdeye aktarılıp bize yepyeni okumaların kapısını açacağı günleri de yaşayacağız, kim bilir!


    Ayten Çalış Yağmur


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X