Ali Haydar Aksal
Müslümanlar ruh bakımından birlikte olmayı zorunlu kılan hâl ve durumları var. Bunlar insanların doğal akışında kendiliğinden yer alırlar. Dayanışmaları, birbirilerine sarılmaları ve yardımlaşmaları bir zorunluluk. Bu, ilk bakışta bir çekirdek yapı olan aileden itibaren başlar, komşulara, mahalleye, köy, kasaba, kent ve bütün İslâm dünyasına doğru açımlanır. Müslümanlar salt kendi benlerinden de sorumlu değildirler. Sorumluluk, bir baba veya anne olarak çocuklarının evlilik mürüvvetlerini görünceye kadar devam eder. Ondan sonra onlar sorumluluk sahibidirler.
Dayanışma ve yardımlaşma, yapılan ibadetlerde belirginleşir. Namaz birlikte kılınır. Cemaat olunur. Omuz omuza verilir. Günde beş vakit bir araya gelen müminler bu buluşma anlarında birbirlerinden haberdardırlar. Cemaat arkadaşlarının dostlukları, yakınlıkları akraba yakınlıklarından daha ileri bir aşamadadır.
Oruç ibadetine birlikte başlanır, birlikte nefs denetiminde bulunulur, birlikte iftarda bulunulur. Köyümüzde ramazan boyunca bütün komşular birbirlerini iftara davet eder birlikte bir ay boyunca iftar edilir. Bu, bir aylık ibadet küçük yerleşimlerde bir sevinç havası yaşatırdı. Aralarında geçen kırgınlıklar küskünlükler unutulurdu. Kin diye bir duygu yaşanmazdı. Teravih namazlarında çoluk çocuk hemen herkes birbiriyle kaynaşırdı. Köy dağıldı bu hayat tarzı da ortadan kalktı.
Ramazanda fitre, zekât ve sadakalar verilir. Fakirler, ihtiyaç sahiplerine yardım eli ulaşır. Onlar da soluklanırlar. Bu, bazen öylesine bir yoğunluk kazanır ki, o aileler uzun bir süre rahatlarlar.
Kurban bayramında kurbanlar kesilir, bunda fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin üçte bir hakkı var. Konu komşu ve akraba da diğer üçte bir hakka sahip. Bunlar artık bir zorunluluk hâlini alır.
Müslümanların ibadetleri ve sosyal hayatı bir bütün. Bu bütünlük birbirini tamamlar, geliştirir.
Hac ibadetinden bütün dünya Müslümanları, renk, ırk, kavim duyguları olmaksızın bir araya gelirler. Dilleriyle değil hâlleriyle kaynaşırlar, birbirilerini sever ve bağlanırlar.
Devlet düzleminde savaşlar cihat ruhuyla yapılır. Bu, hiçbir zaman emperyal bir ruhta değil. Müslümanlar savaşlarını da Allah rızası için yaparlar.
Yeryüzünde bütün Müslümanlar birbirinden sorumludurlar. Zalimlere karşı birlikte hareket ederler. Bu dayanışma geneli içerir. Hiçbir zaman zalimlerden yana olunmaz. Tarihteki zalimler ile günümüz zalimleri arasında hiçbir fark yoktur, onlar birbirlerinin özdeşidirler. Müslümanlar hiçbir zaman onların yanında yer almazlar.
Müslümanları küçük ayrıntılarda birbirlerine hasım kesilemezler. Onların bu gibi eğilimlerinin önü kesilir. Kavmi üstünlükler, soy üstünlükler, makam, mansıp, konum üstünlükleri asla karşılık bulmaz. Namazlarda en üstü makamdakiler en alt katmandakilerle aynı safta buluşur. Onların Allah huzurunda öncelikleri yoktur. Öncelik ancak takvada aranır. Âlimler ve veliler karışışında devleti yönetenler de diz çökerler, alacak dersler var.
Müslümanların sevgisi de Allah rıza için.
Bu sevgi dayanışması ve kaynaşması Müslümanları daha bir güçlü kılar. Müslümanlar birbirlerinden uzaklaştıkça ve ayrıştıkça soğudular. Parçalandılar, güçsüzleştiler.
Müslümanları birbirine bağlayacak nedenler sonsuz. Ve kalıcı. Ayrıştırıcı nedenler ise çok sıradan. Belli çevrelerin, güç odaklarının çıkarcıların amacına hizmet eder. Müslümanların ruhunu bozan da toplumun önünde yer alanların kendi çıkarlarına çalışmalarıdır. Müslümanların haklarını kendi lehlerine kullanmalarıdır. Yeryüzünde var olan her şey insanlık hakkı. Bunu âdil bir yönetimle adil olarak dağıtmak da bir sorumluluk. Nasıl ki zekât fitre ve sadakaları ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyorsa, kazanımlar da adil olarak dağıtılıyor.
Bu Müslümanların birlikteliklerini daha güçlendiriyor.
Müslümanlar bilirler ki bu dünyada da ötede de birbirlerine karşı sorumludurlar. Kardeşlik ve sevgi bağları sadece bu dünya ile sınırlı olmadığı gibi, hem bu dünyayı hem de öteyi kuşatır.
Müslümanların evrenselliği de bu dünya ile kaim değil. İnsanlığın kurtuluşu da ancak bu ruh birlikteliği ile olur. Dağınıklık hem insanlık hem de Müslümanların aleyhine.
MİLLİGAZETE
Müslümanlar ruh bakımından birlikte olmayı zorunlu kılan hâl ve durumları var. Bunlar insanların doğal akışında kendiliğinden yer alırlar. Dayanışmaları, birbirilerine sarılmaları ve yardımlaşmaları bir zorunluluk. Bu, ilk bakışta bir çekirdek yapı olan aileden itibaren başlar, komşulara, mahalleye, köy, kasaba, kent ve bütün İslâm dünyasına doğru açımlanır. Müslümanlar salt kendi benlerinden de sorumlu değildirler. Sorumluluk, bir baba veya anne olarak çocuklarının evlilik mürüvvetlerini görünceye kadar devam eder. Ondan sonra onlar sorumluluk sahibidirler.
Dayanışma ve yardımlaşma, yapılan ibadetlerde belirginleşir. Namaz birlikte kılınır. Cemaat olunur. Omuz omuza verilir. Günde beş vakit bir araya gelen müminler bu buluşma anlarında birbirlerinden haberdardırlar. Cemaat arkadaşlarının dostlukları, yakınlıkları akraba yakınlıklarından daha ileri bir aşamadadır.
Oruç ibadetine birlikte başlanır, birlikte nefs denetiminde bulunulur, birlikte iftarda bulunulur. Köyümüzde ramazan boyunca bütün komşular birbirlerini iftara davet eder birlikte bir ay boyunca iftar edilir. Bu, bir aylık ibadet küçük yerleşimlerde bir sevinç havası yaşatırdı. Aralarında geçen kırgınlıklar küskünlükler unutulurdu. Kin diye bir duygu yaşanmazdı. Teravih namazlarında çoluk çocuk hemen herkes birbiriyle kaynaşırdı. Köy dağıldı bu hayat tarzı da ortadan kalktı.
Ramazanda fitre, zekât ve sadakalar verilir. Fakirler, ihtiyaç sahiplerine yardım eli ulaşır. Onlar da soluklanırlar. Bu, bazen öylesine bir yoğunluk kazanır ki, o aileler uzun bir süre rahatlarlar.
Kurban bayramında kurbanlar kesilir, bunda fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin üçte bir hakkı var. Konu komşu ve akraba da diğer üçte bir hakka sahip. Bunlar artık bir zorunluluk hâlini alır.
Müslümanların ibadetleri ve sosyal hayatı bir bütün. Bu bütünlük birbirini tamamlar, geliştirir.
Hac ibadetinden bütün dünya Müslümanları, renk, ırk, kavim duyguları olmaksızın bir araya gelirler. Dilleriyle değil hâlleriyle kaynaşırlar, birbirilerini sever ve bağlanırlar.
Devlet düzleminde savaşlar cihat ruhuyla yapılır. Bu, hiçbir zaman emperyal bir ruhta değil. Müslümanlar savaşlarını da Allah rızası için yaparlar.
Yeryüzünde bütün Müslümanlar birbirinden sorumludurlar. Zalimlere karşı birlikte hareket ederler. Bu dayanışma geneli içerir. Hiçbir zaman zalimlerden yana olunmaz. Tarihteki zalimler ile günümüz zalimleri arasında hiçbir fark yoktur, onlar birbirlerinin özdeşidirler. Müslümanlar hiçbir zaman onların yanında yer almazlar.
Müslümanları küçük ayrıntılarda birbirlerine hasım kesilemezler. Onların bu gibi eğilimlerinin önü kesilir. Kavmi üstünlükler, soy üstünlükler, makam, mansıp, konum üstünlükleri asla karşılık bulmaz. Namazlarda en üstü makamdakiler en alt katmandakilerle aynı safta buluşur. Onların Allah huzurunda öncelikleri yoktur. Öncelik ancak takvada aranır. Âlimler ve veliler karışışında devleti yönetenler de diz çökerler, alacak dersler var.
Müslümanların sevgisi de Allah rıza için.
Bu sevgi dayanışması ve kaynaşması Müslümanları daha bir güçlü kılar. Müslümanlar birbirlerinden uzaklaştıkça ve ayrıştıkça soğudular. Parçalandılar, güçsüzleştiler.
Müslümanları birbirine bağlayacak nedenler sonsuz. Ve kalıcı. Ayrıştırıcı nedenler ise çok sıradan. Belli çevrelerin, güç odaklarının çıkarcıların amacına hizmet eder. Müslümanların ruhunu bozan da toplumun önünde yer alanların kendi çıkarlarına çalışmalarıdır. Müslümanların haklarını kendi lehlerine kullanmalarıdır. Yeryüzünde var olan her şey insanlık hakkı. Bunu âdil bir yönetimle adil olarak dağıtmak da bir sorumluluk. Nasıl ki zekât fitre ve sadakaları ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyorsa, kazanımlar da adil olarak dağıtılıyor.
Bu Müslümanların birlikteliklerini daha güçlendiriyor.
Müslümanlar bilirler ki bu dünyada da ötede de birbirlerine karşı sorumludurlar. Kardeşlik ve sevgi bağları sadece bu dünya ile sınırlı olmadığı gibi, hem bu dünyayı hem de öteyi kuşatır.
Müslümanların evrenselliği de bu dünya ile kaim değil. İnsanlığın kurtuluşu da ancak bu ruh birlikteliği ile olur. Dağınıklık hem insanlık hem de Müslümanların aleyhine.
MİLLİGAZETE