Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Alevileri Emevileştirmek mi?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Alevileri Emevileştirmek mi?

    BİSMİHİ TEALA
    HAMD ALEMLERİN RABB’İ ALLAH’A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
    RABB’İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

    Selamun Aleykum Aziz Canlar;


    Alevileri Emevileştirmek mi?
    01/07/2013 - 09:03
    ABDULLAH ÖZGÜR
    Allah'ın adıyla

    Alevilerin ne kadar değerli ve önemli bir konuma sahip oldukalarını düşmanlarının onlar üzerlerindeki plan ve oyunlarından anlamak mümkündür.

    Tarih boyunca hem iktidarlar hem de muhalifler, Alevilerin ne kadar büyük bir güç olduğunun farkına varmış ve bu gücü kontrollerine geçirmek veya çıkarları için yönlendirme çabası içinde olmuşlardır.

    “Ali taraftarı” ve “Ali şiası” olarak ortaya çıkan Aleviler, hakim güç Emeviler tarafından her türlü zülme, baskıya, sürgüne maruz kalmalarına rağmen egemen güce boyun eğmemiş, hiç bir maslahat/menfaat onları Ali’den, Ehlibeyt sevgisinden el çekmeye zorlayamamıştır.

    İslam’ı maske yaparak iktidarda kalmayı başaran Emeviler,yine dini kullanarak iktidari ele geçiren bir diğer diktatör sülale Abbasiler tarafından yıkıldılar. Aleviler üzerindeki baskı ve zulüm bitmedi, tağuuti sistemlere karşı Alevilerin kıyamları hep devam etti.
    Hem yıkanı/ Abbasileri, hem de yıkılanı/ Emevileri haklı gören bir zihniyet hortladıldı müslümanlar arasında.

    Bu yeni zihniyete göre; “Sıffeyn savaşında hem Ali haklıdır, hem de Muaviye, ikisi de sahabedir; Ali halifedir, Muaviye de içtihat etmiştir”. İşte bu zihniyet asırlardır müslümanları koyun sürüsü gibi güdüyor.

    Aleviler asla bu zihniyeti taşımadı ve taşıyacak gibi de görünmüyor, ne de olsa damarlarında Ali kanı, Ali cesareti, Ali yiğitliği ve Ali mertliği var.
    Aleviler, Emeviler ve Abbasiler döneminde can verdiler, kan verdiler Ali’yi ve Ali çizgisini terketmediler. Ser verdiler Ehlibeyt’in sırrını vermediler.

    Derken Emevi ve Abbasi varisi, Osmanlılar çıktı ortaya, öyle bir imparatorluk kurdular ki önüne çıkanı Allah adını kullanıp yenmeyi başarıyordu, yani din maskesi ve din adına sömürme politikası devam ediyordu. Sultanlar, padişahlar kapıkulu saray alimlerinin fetvaları sayesinde Allah adına müslümanların halifesi oluyor, arka planda, haremlerinde ise her türlü alem ve keyif sürüyorlardı.

    Emevi ve Abbasi saltanatının yaptıklarına karşı boyun eğmeyip Ali’yi satmayan Aleviler, Osmanlı karşısında da satmayacaktı elbette. Bu defa Yavuz Sultan Selim müslümanların halifesi ünvanını alarak çıkıyordu sahneye. “Siz misiniz Ali taraftarı, siz misiniz Şiiler, siz misiniz Aleviler, siz misiniz Ali’yi satmayanlar” deyip katliamlarını başlattı. O tarihten bu yana bu ülkede Alevilere yönelik devlet terörünün sonu gelmiyor. Birbiri ardına yarış yapar gibi Alevi katliamını sürdüren Osmanlı padişahları Alevilerin şehirleri terkederek kırsal, dağlık ve ormanlık bölgelere sığınmalarına, gizlenmelerine ortam hazırladılar.

    Dağlara, ıssız bölgelere kaçmak zorunda kalan Aleviler, Ehlibeyt'in öğretilerini gizli gizli öğrenmek ve gelecek nesillere aktarmaktan başka çareleri kalmıyordu. Ehlibeyt öğretilerini ilim merkezlerinden, kaynaktan almaktan alıkonulan Alevilerin bu mahrumiyetleri maalesef hala devam etmektedir.

    Osmanlı imparatorluğunun yıkılışından sonra rahat bir nefes almayı bekleyen Aleviler kurulan yeni sistemde de ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmüşlerdir.

    Cumhuriyet Türkiye’sinde Aleviler bir denge unsuru olarak kullanılır hale geldiler.
    Emevi, Abbasi ve Osmanlı İslam anlayışından hep zülüm gören Aleviler, Cumhuriyete bir kurtuluş kapısı görüp sarıldılar. Tahakküm ve sömürülerini sürdürmeye kararlı olan güçler yeni durumu büyük bir fırsat görerek Emevi İslamına meyl etmeyen Alevileri kendi çatıları altında toplayarak bir denge unsuru oluşturdular. 70-80 yıl denge unsuru olarak kullanılan Aleviler, bir taraftan Emevi zihniyetini temsil eden muhafazakarların iktidarı tamamen ele geçirmesine engel olacak bir güç olarak kullanıldı, diğer taraftan da kendilerinin de iktidarı ele geçirmelerine veya iktidara ortak olmalarına izin verilmedi.

    İşte tarih boyunca bu badireleri atlatan Aleviler günümüzde karşı karşıya kaldıkları mevcut durum ve komplolara karşı hazırlıksız bulunuyorlar. Alevilerin tamamını veya ekseriyetini temsil edecek ne bir yapıya/kuruluşa sahipler ne de kendi varlıklarını tehdit eden tehlikelere karşı onları yönlendirecek bir liderleri ve stratejileri vardır. Geçmiş saltanatlar karşısında Ali sevgisi, Ali taraftarlığı ile en azından inancını korumasını bilmişlerdi, bu yeni hile ve tehlike karşısında yine aynı silaha ; Ali sevgisine, Ali taraftarlığına, Ali yoluna sarılmaktan başka seçenekleri yok gibi görünüyor.

    Bu yeni tehlike “Amr ibni Ass” gibi hile yolunu seçen, halkın cehalet ve bilgisizliğinden yararlanan, din maskesini kullanan, Allah adıyla aldatan güçtür.

    Alevi açılımı adına yapılan çalıştaylar, eski filmin yeni versiyonudur; ama bu defa demokrasi, hukuk, çağdaşlık, eşitlik ve barış adına.

    Aleviler bu çalıştayların ne anlama geldiğini çok iyi bilmektedir. Yeni iktidar çeşitli Emevi hileleriyle kendisine bağladığı bir kaç Alevi derneğiyle yaptığı çalıştay toplantılarının sonunda Alevileri kandırabileceğini sanıyorsa yanılıyor. İstanbul Boğazı üzerinde ihdas edilecek üçüncü köprüye Alevi katilinın adının verilmesine itiraz eden Alevilere, bir şiirle “ecdadıma küfr ettirmem” diye cevap veren zihniyetin Aleviler hakkında neler planladığını anlamak zor olmasa gerek.
    Üniversiteye, müzeye, havalimanına vb yerlere Hacı Bektaşı Veli, Pir Sultan Abdal isimlerinin verileceği vaadinde bulunmak, köprüdeki kan lekelerini temizlemez. Siz çok daha önemli yerlere Hz. Ali, İmam Hüseyin, İmam Hasan ismini dahi verseniz Alevileri aldatamazsınız.

    Çünkü Ali sevgisiyle Muaviye sevgisi bir kalpte olamaz. Bir gün birisi Hz. Ali’ye (a.s) gelerek, “Ya Ali ben seni çok seviyorum” der, biraz sonra, “Ya Ali ben filaniyi de ( Ali’nin muhaliflerinden birisinin adını söylüyor) seviyorum”. Hz. Ali (as) şöyle buyurur: “Bu olmaz; hem benim sevgim, hem de benim düşmanlarımın sevgisi bir kalpde olamaz.”

    Şimdi Amr ibni As'ın torunları aynı hileye başvuruyorlar, hem Hacı Bektaşı Veli sevgisi, hem de Yavuz'un isimini bir yerde bulundurup sevdirme politikası; tolerans ve hoşgörü adına.

    Bu çarpık anlayışa göre; hem katil Abbasiler hem de zalim Emevilerin ikisi de sevilmeli, hem Ali hem Muaviye ikisi de sevilmeli, hem Hacı Bektaşi Veli hem Yavuz Selim ikisi de sevilmeli. Halbuki Aleviler tarih boyunca bu zihniyete karşı çıktıkları için bunca zulme, bunca katliama, bunca baskıya maruz kalmışlardır.

    İşte Alevileri Emevileştirmek budur; hem Ali haklı, hem Muaviye / hem Emeviler haklı, hem Abbasiler / hem Osmanlı haklı, hem Cumhuriyet / hem Yavuz haklı, hem Hacı Bektaşi Veli.

    Emevilik, dini maske olarak kullanmak, Allah adına aldatmak, nifak inancına İslam elbisesi giydirmek demektir.

    Alevileri, Emevileştiremezsiniz çünkü onların kalplerinin derinliklerinde Ali sevgisi var, o kalbe Muaviye’yi sokamazsınız. Onların gönlü Ehlibeyt aşkıyla doludur, o gönülde tağuti sistemlerin sevgisine yer kalmadı. Buna sizin iktidarınızın, dış ve iç yaverlerinizin de gücü yetmez.

    Abdullah Özgür

    Rasthahber

    Allah'a emanet olun...
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X