Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

YAZIK GEÇEN YILLARIMA

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    YAZIK GEÇEN YILLARIMA

    Hep şükrederdim. İyi ki Anadolu’da Müslüman bir toplumda Müslüman bir aileye mensup olarak dünyaya gelmişim ve şereflerin en büyüğü ile şereflenip Yüce yaradanın habibi, peygamber efendimize ümmet olmuşum diye.

    Uzaktan bakınca çok saf ve çok iyi niyetli bir yaklaşım olarak hatırlıyorum.

    İnsanlarımızın tamamında var olan hastalık bende de vardı, ne okur ne araştırır, ne de yeni bir şey öğrenme gayretim vardı. Din adına tüm bildiğim ve yaşadığım sadece ANLATILANLARDI!

    Bir Huseyn hatırlıyorum boşa geçen yıllarımda, Tüm zamanlar içinde en çok sevilen insan, en yüce peygamber hz. Muhammed’in (s.a.a) cennet gençlerinin efendisi olarak tanıtılan torunu, ki O; hem efendimizin kızının hemde bir taraftan amcaoğlu bir taraftan da damadı Hz. Ali’nin kerbela da şehid edilen ve bu şehadetle cennet gençlerinin efendisi olarak tanıtılan torunu. Hepsi bundan ibaretti. İşin kötü tarafı ise bu kadar sığ ve kısa bilgi yetiyordu öyle ya bize anlatılanlarda din daha başkaydı. O dinde cennetle müjdelenen ler vardı, Allah’a ve peygambere yakınlıkları ve üstünlükleri sıraya göre dizilmiş 4 halife inancı vardı ve sadece 4 hak mezhep vardı. Ve her İslam büyüğünün o dönemlerde şehit olmuş birçok babaları, oğulları ve torunları vardı ve maalesef Hüseyin de sadece o şehitlerden , torunlardan biriymiş gibi anlatılıyordu.

    Bir hadis vardı “Kuran ve sünnet” bunlara sıkı sıkı sarılınca sapılmaz hiçbir sorunda kalmazmış. Kuran Allah kelamı sünnet resulun yolu. Ne güzeldi benim dinim Allah kelamını ebu hureyrenin övdüğü kişilerden ve sünneti de ebu hureyrenin kendisinden öğrenince ne güzeldi, tabi etliye sütlüye dokunmadığın müddetçe!

    Onların gösterdiği yola İslamiyet bunu yaşayanlara da Müslüman deniliyordu.

    Ancak İslam diye peşine takıldığımız dinin Kur-an’i ve Muhammedi İslam değil, dedelerime dedelerinden zorla miras bırakılan, geleneksel anlayışın adına İslam denilerek bize sunulduğunu ancak birkaç sene evvel bir muharrem ayının aşurasında inananların sel olup akan gözyaşlarının içinde Hüseyin’i görünce anladım.

    Anladım ki Hüseyin’in dedesine Allah tarafından ilahi vahiyle indirilen ve maide suresinde “….Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. “ olarak bildirilen yüce İslam maalesef makam ve saltanat hırsıyla bir takım çapulcu sürüsünün eline adına hilafet denen makamla geçmiş ve kur-an’i mesajları bir kenara bırakarak , adına da din denilerek hak hukuk bir tarafa bırakılmış gariplerin hakları gasp edilir olmuş,yine kabile üstünlükleri hortlatılmış, devlet yönetimiyle ilgili önemli makam ve mevkiler baştaki halifelerin yakınlarına peşkeş çekilir hale gelmiş, toplum İslam öncesi alışkanlıklarına güçlü bir otoritenin zalimce baskılarıyla yeniden döndürülmüştür.

    Ve vahiy kokan evin gülü Hüseyin’in tüm bu olup bitenlere kayıtsız kalması mümkünmüydü. “gerdanlık kızların boynuna yakıştığı gibi ölüm insanlara yakışır” diyerek ve zillet içinde yaşamaktansa izzetlice ölmeyi tercih ederek tarihte eşi benzeri görülmeyen kıyamını başlatmış ve hiçbir insanın tahammül etmesinin mümkün olamayacağı inanılmaz eza ve acıları yaşayarak en sevdiklerine kavuşmuştur.

    Görünüşte Hüseyin yok edilmiştir. Rezil oğlu rezil yezit O’nun kesik başına bakarak “keşke bedirde öldürülen atalarım burada olsaydı da haşimoğullarından nasıl bir intikam aldığımı görselerdi demişti.

    Ancak Hüseyn’in şanlı şehadeti ile kan kılıca galip gelmiş, kılıç kırılmış kan ise ebedileşmişti.

    Ey Allah’ın resulu ne olur affet bu aciz ,zelil, düşünmekten bile bihaber olan ve ümmetin olduğunu zanneden bu zavallıyı. Bize anlatılan hiçbir hadisi şerifini Kuran ile doğrulamak aklımıza gelmedi, içinde senin adın var diye inandık,

    Yüce yaradan en büyük şahit olarak seni gösteriyordu onun için hiçbir meali de sırf sana indirilen vahiy diye sorgulayamadık, gözümüzü açık tutamadık. Yüce Allah’ın “şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin” deyip te hemde seni kendi kitabında azarlayamayacağını düşünemedik yumuşattık sadece azar değil uyarı sadece dedik.

    Bilemedik , bilemedik….

    Henüz sen hayattayken bile sana nasıl karşı gelinildiğini o eşsiz kalbini defalarca bile bile nasıl kırdıklarını bilemedik…

    Gadir-i Hum’da yaradanın emriyle açıkladığın halifeni o gün orda tebrik edip senden sonra sözlerinden nasıl döndüklerini bilemedik….

    Sen buyurmuşken ilmin kapısı Ali’dir diye kapıya dahi yürümeyi bilemedik…

    Babasının annesi dediğin canlar feda eşsiz kızın Zehra anamızın kalbini nasıl kırdıklarını, hakkını nasıl gasp ettiklerini, evinin kapısını nasıl kırdıklarını,kapı ile duvar arasına sıkışıp Muhsini’ni nasıl kaybettiğini bilemedik..

    Bilemedik gencecik yaşında sana kavuşunca niçin gece ve bilinmeyen bir yere defnedildiğini,

    Torunun Hasan’ın tabutunun nasıl oklandığını bilemedik…

    Kerbeladan sonra evlatlarının hicaplarının nasıl açıldığını, nasıl çıplak develer üstünde zincirlenerek sürgüne gönderildiklerini,sürgünde morarmış vücutlarla aç sususz ve zulüm altında sana nasıl kavuştuklarını bilemedik…

    Ve

    Mızrağa takılan O şanlı başın ne canlı kuran olduğunu nede mızrakta kuran okuduğunu vallahi bilemedik….

    Yaradanıma sonsuz şükürler olsun ki O ‘nu tanımak 40 yaşında nasip oldu.

    O’nu tanıdıktan sonra anladık anlaşılmasını istemeyenlerin sakladıkları islamı ve O’nu çok ama çok sevdik. Değerli büyüğümün dediği gibi

    Ben o susuz dudağını, ben o yanan ciğerini seviyorum

    Binbir pare peykerini, hançer öpen hançereni seviyorum

    Üç gün, o kanlı çölde, o yaslı çölde, o kızgın çölde kalan

    Kızıl lalelerle süslü başsız bedenini seviyorum

    Ben hasır kefenini seviyorum

    Kesik başla okuduğun o Kur’an sesini

    O İsevi nefesini seviyorum

    Ben seni seviyorum ey Hüseyn!

    Zalime zulme eğilmediği için mızraklara yükselen

    O mukaddes, o nurlu başını seviyorum

    Ben sana ağlayan gözü, ıslanan yüzü, akan gözyaşını seviyorum

    Ben seni seviyorum ey Hüseyn

    Seni seviyorum.



    Ey gönüller sultanı şimdi anlıyorum ki seni anlayabilmenin yolu torunu anlamak ve sevmekten geçiyormuş, ve O’nu tanıyana kadar sadece müslümanım zannederken şimdi anlıyorum ki ben yeni Müslüman olmuşum…

    Nuh’un gemisine yeni binmişim….



    CENGİZ SEYFİ


    vela hevla vela kuvvete illa billahul ALİYYUL AZİM
    [center]

    #2
    Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

    muhtesem
    ilk baslari okurken, kendimmi yazdimda haberim yok diye düsündüm bir an
    o kadar benziyor ki
    eminim sonradan sia olan herkes ayni hislere kapilacak
    Allah razi olsun bacim

    ben bu konuyu, foruma gelip gezinen herkes görsün ve diger konulardan ayri olarak okusun diye sabitlemek istiyorum....


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

      sendende ablam sen nasıl istersen..
      vela hevla vela kuvvete illa billahul ALİYYUL AZİM
      [center]

      Yorum


        #4
        Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

        [quote author=ali_siasi link=topic=3989.msg22323#msg22323 date=1241023769]
        Hep şükrederdim. İyi ki Anadolu’da Müslüman bir toplumda Müslüman bir aileye mensup olarak dünyaya gelmişim ve şereflerin en büyüğü ile şereflenip Yüce yaradanın habibi, peygamber efendimize ümmet olmuşum diye.

        Uzaktan bakınca çok saf ve çok iyi niyetli bir yaklaşım olarak hatırlıyorum.

        İnsanlarımızın tamamında var olan hastalık bende de vardı, ne okur ne araştırır, ne de yeni bir şey öğrenme gayretim vardı. Din adına tüm bildiğim ve yaşadığım sadece ANLATILANLARDI!

        Bir Huseyn hatırlıyorum boşa geçen yıllarımda, Tüm zamanlar içinde en çok sevilen insan, en yüce peygamber hz. Muhammed’in (s.a.a) cennet gençlerinin efendisi olarak tanıtılan torunu, ki O; hem efendimizin kızının hemde bir taraftan amcaoğlu bir taraftan da damadı Hz. Ali’nin kerbela da şehid edilen ve bu şehadetle cennet gençlerinin efendisi olarak tanıtılan torunu. Hepsi bundan ibaretti. İşin kötü tarafı ise bu kadar sığ ve kısa bilgi yetiyordu öyle ya bize anlatılanlarda din daha başkaydı. O dinde cennetle müjdelenen ler vardı, Allah’a ve peygambere yakınlıkları ve üstünlükleri sıraya göre dizilmiş 4 halife inancı vardı ve sadece 4 hak mezhep vardı. Ve her İslam büyüğünün o dönemlerde şehit olmuş birçok babaları, oğulları ve torunları vardı ve maalesef Hüseyin de sadece o şehitlerden , torunlardan biriymiş gibi anlatılıyordu.

        Bir hadis vardı “Kuran ve sünnet” bunlara sıkı sıkı sarılınca sapılmaz hiçbir sorunda kalmazmış. Kuran Allah kelamı sünnet resulun yolu. Ne güzeldi benim dinim Allah kelamını ebu hureyrenin övdüğü kişilerden ve sünneti de ebu hureyrenin kendisinden öğrenince ne güzeldi, tabi etliye sütlüye dokunmadığın müddetçe!

        Onların gösterdiği yola İslamiyet bunu yaşayanlara da Müslüman deniliyordu.

        Ancak İslam diye peşine takıldığımız dinin Kur-an’i ve Muhammedi İslam değil, dedelerime dedelerinden zorla miras bırakılan, geleneksel anlayışın adına İslam denilerek bize sunulduğunu ancak birkaç sene evvel bir muharrem ayının aşurasında inananların sel olup akan gözyaşlarının içinde Hüseyin’i görünce anladım.

        Anladım ki Hüseyin’in dedesine Allah tarafından ilahi vahiyle indirilen ve maide suresinde “….Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. “ olarak bildirilen yüce İslam maalesef makam ve saltanat hırsıyla bir takım çapulcu sürüsünün eline adına hilafet denen makamla geçmiş ve kur-an’i mesajları bir kenara bırakarak , adına da din denilerek hak hukuk bir tarafa bırakılmış gariplerin hakları gasp edilir olmuş,yine kabile üstünlükleri hortlatılmış, devlet yönetimiyle ilgili önemli makam ve mevkiler baştaki halifelerin yakınlarına peşkeş çekilir hale gelmiş, toplum İslam öncesi alışkanlıklarına güçlü bir otoritenin zalimce baskılarıyla yeniden döndürülmüştür.

        Ve vahiy kokan evin gülü Hüseyin’in tüm bu olup bitenlere kayıtsız kalması mümkünmüydü. “gerdanlık kızların boynuna yakıştığı gibi ölüm insanlara yakışır” diyerek ve zillet içinde yaşamaktansa izzetlice ölmeyi tercih ederek tarihte eşi benzeri görülmeyen kıyamını başlatmış ve hiçbir insanın tahammül etmesinin mümkün olamayacağı inanılmaz eza ve acıları yaşayarak en sevdiklerine kavuşmuştur.

        Görünüşte Hüseyin yok edilmiştir. Rezil oğlu rezil yezit O’nun kesik başına bakarak “keşke bedirde öldürülen atalarım burada olsaydı da haşimoğullarından nasıl bir intikam aldığımı görselerdi demişti.

        Ancak Hüseyn’in şanlı şehadeti ile kan kılıca galip gelmiş, kılıç kırılmış kan ise ebedileşmişti.

        Ey Allah’ın resulu ne olur affet bu aciz ,zelil, düşünmekten bile bihaber olan ve ümmetin olduğunu zanneden bu zavallıyı. Bize anlatılan hiçbir hadisi şerifini Kuran ile doğrulamak aklımıza gelmedi, içinde senin adın var diye inandık,

        Yüce yaradan en büyük şahit olarak seni gösteriyordu onun için hiçbir meali de sırf sana indirilen vahiy diye sorgulayamadık, gözümüzü açık tutamadık. Yüce Allah’ın “şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin” deyip te hemde seni kendi kitabında azarlayamayacağını düşünemedik yumuşattık sadece azar değil uyarı sadece dedik.

        Bilemedik , bilemedik….

        Henüz sen hayattayken bile sana nasıl karşı gelinildiğini o eşsiz kalbini defalarca bile bile nasıl kırdıklarını bilemedik…

        Gadir-i Hum’da yaradanın emriyle açıkladığın halifeni o gün orda tebrik edip senden sonra sözlerinden nasıl döndüklerini bilemedik….

        Sen buyurmuşken ilmin kapısı Ali’dir diye kapıya dahi yürümeyi bilemedik…

        Babasının annesi dediğin canlar feda eşsiz kızın Zehra anamızın kalbini nasıl kırdıklarını, hakkını nasıl gasp ettiklerini, evinin kapısını nasıl kırdıklarını,kapı ile duvar arasına sıkışıp Muhsini’ni nasıl kaybettiğini bilemedik..

        Bilemedik gencecik yaşında sana kavuşunca niçin gece ve bilinmeyen bir yere defnedildiğini,

        Torunun Hasan’ın tabutunun nasıl oklandığını bilemedik…

        Kerbeladan sonra evlatlarının hicaplarının nasıl açıldığını, nasıl çıplak develer üstünde zincirlenerek sürgüne gönderildiklerini,sürgünde morarmış vücutlarla aç sususz ve zulüm altında sana nasıl kavuştuklarını bilemedik…

        Ve

        Mızrağa takılan O şanlı başın ne canlı kuran olduğunu nede mızrakta kuran okuduğunu vallahi bilemedik….

        Yaradanıma sonsuz şükürler olsun ki O ‘nu tanımak 40 yaşında nasip oldu.

        O’nu tanıdıktan sonra anladık anlaşılmasını istemeyenlerin sakladıkları islamı ve O’nu çok ama çok sevdik. Değerli büyüğümün dediği gibi

        Ben o susuz dudağını, ben o yanan ciğerini seviyorum

        Binbir pare peykerini, hançer öpen hançereni seviyorum

        Üç gün, o kanlı çölde, o yaslı çölde, o kızgın çölde kalan

        Kızıl lalelerle süslü başsız bedenini seviyorum

        Ben hasır kefenini seviyorum

        Kesik başla okuduğun o Kur’an sesini

        O İsevi nefesini seviyorum

        Ben seni seviyorum ey Hüseyn!

        Zalime zulme eğilmediği için mızraklara yükselen

        O mukaddes, o nurlu başını seviyorum

        Ben sana ağlayan gözü, ıslanan yüzü, akan gözyaşını seviyorum

        Ben seni seviyorum ey Hüseyn

        Seni seviyorum.



        Ey gönüller sultanı şimdi anlıyorum ki seni anlayabilmenin yolu torunu anlamak ve sevmekten geçiyormuş, ve O’nu tanıyana kadar sadece müslümanım zannederken şimdi anlıyorum ki ben yeni Müslüman olmuşum…

        Nuh’un gemisine yeni binmişim….



        CENGİZ SEYFİ



        [/quote]
        Hep şükrederdim. İyi ki Anadolu’da Müslüman bir toplumda Müslüman bir aileye mensup olarak dünyaya gelmişim ve şereflerin en büyüğü ile şereflenip Yüce yaradanın habibi, peygamber efendimize ümmet olmuşum diye.
        Hep şükrederdim. İyi ki Anadolu’da Müslüman bir toplumda Müslüman bir aileye mensup olarak dünyaya gelmişim ve şereflerin en büyüğü ile şereflenip Yüce yaradanın habibi, peygamber efendimize ümmet olmuşum diye.


        Ben bu sükre iyi ki sia dogmusum iyi ehlibeyt mektebine mensubum diye eklemek istiyorum

        Yorum


          #5
          Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

          [quote author=ali_siasi link=topic=3989.msg22323#msg22323 date=1241023769]
          Hep şükrederdim. İyi ki Anadolu’da Müslüman bir toplumda Müslüman bir aileye mensup olarak dünyaya gelmişim ve şereflerin en büyüğü ile şereflenip Yüce yaradanın habibi, peygamber efendimize ümmet olmuşum diye.

          Uzaktan bakınca çok saf ve çok iyi niyetli bir yaklaşım olarak hatırlıyorum.

          İnsanlarımızın tamamında var olan hastalık bende de vardı, ne okur ne araştırır, ne de yeni bir şey öğrenme gayretim vardı. Din adına tüm bildiğim ve yaşadığım sadece ANLATILANLARDI!

          Bir Huseyn hatırlıyorum boşa geçen yıllarımda, Tüm zamanlar içinde en çok sevilen insan, en yüce peygamber hz. Muhammed’in (s.a.a) cennet gençlerinin efendisi olarak tanıtılan torunu, ki O; hem efendimizin kızının hemde bir taraftan amcaoğlu bir taraftan da damadı Hz. Ali’nin kerbela da şehid edilen ve bu şehadetle cennet gençlerinin efendisi olarak tanıtılan torunu. Hepsi bundan ibaretti. İşin kötü tarafı ise bu kadar sığ ve kısa bilgi yetiyordu öyle ya bize anlatılanlarda din daha başkaydı. O dinde cennetle müjdelenen ler vardı, Allah’a ve peygambere yakınlıkları ve üstünlükleri sıraya göre dizilmiş 4 halife inancı vardı ve sadece 4 hak mezhep vardı. Ve her İslam büyüğünün o dönemlerde şehit olmuş birçok babaları, oğulları ve torunları vardı ve maalesef Hüseyin de sadece o şehitlerden , torunlardan biriymiş gibi anlatılıyordu.

          Bir hadis vardı “Kuran ve sünnet” bunlara sıkı sıkı sarılınca sapılmaz hiçbir sorunda kalmazmış. Kuran Allah kelamı sünnet resulun yolu. Ne güzeldi benim dinim Allah kelamını ebu hureyrenin övdüğü kişilerden ve sünneti de ebu hureyrenin kendisinden öğrenince ne güzeldi, tabi etliye sütlüye dokunmadığın müddetçe!

          Onların gösterdiği yola İslamiyet bunu yaşayanlara da Müslüman deniliyordu.

          Ancak İslam diye peşine takıldığımız dinin Kur-an’i ve Muhammedi İslam değil, dedelerime dedelerinden zorla miras bırakılan, geleneksel anlayışın adına İslam denilerek bize sunulduğunu ancak birkaç sene evvel bir muharrem ayının aşurasında inananların sel olup akan gözyaşlarının içinde Hüseyin’i görünce anladım.

          Anladım ki Hüseyin’in dedesine Allah tarafından ilahi vahiyle indirilen ve maide suresinde “….Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. “ olarak bildirilen yüce İslam maalesef makam ve saltanat hırsıyla bir takım çapulcu sürüsünün eline adına hilafet denen makamla geçmiş ve kur-an’i mesajları bir kenara bırakarak , adına da din denilerek hak hukuk bir tarafa bırakılmış gariplerin hakları gasp edilir olmuş,yine kabile üstünlükleri hortlatılmış, devlet yönetimiyle ilgili önemli makam ve mevkiler baştaki halifelerin yakınlarına peşkeş çekilir hale gelmiş, toplum İslam öncesi alışkanlıklarına güçlü bir otoritenin zalimce baskılarıyla yeniden döndürülmüştür.

          Ve vahiy kokan evin gülü Hüseyin’in tüm bu olup bitenlere kayıtsız kalması mümkünmüydü. “gerdanlık kızların boynuna yakıştığı gibi ölüm insanlara yakışır” diyerek ve zillet içinde yaşamaktansa izzetlice ölmeyi tercih ederek tarihte eşi benzeri görülmeyen kıyamını başlatmış ve hiçbir insanın tahammül etmesinin mümkün olamayacağı inanılmaz eza ve acıları yaşayarak en sevdiklerine kavuşmuştur.

          Görünüşte Hüseyin yok edilmiştir. Rezil oğlu rezil yezit O’nun kesik başına bakarak “keşke bedirde öldürülen atalarım burada olsaydı da haşimoğullarından nasıl bir intikam aldığımı görselerdi demişti.

          Ancak Hüseyn’in şanlı şehadeti ile kan kılıca galip gelmiş, kılıç kırılmış kan ise ebedileşmişti.

          Ey Allah’ın resulu ne olur affet bu aciz ,zelil, düşünmekten bile bihaber olan ve ümmetin olduğunu zanneden bu zavallıyı. Bize anlatılan hiçbir hadisi şerifini Kuran ile doğrulamak aklımıza gelmedi, içinde senin adın var diye inandık,

          Yüce yaradan en büyük şahit olarak seni gösteriyordu onun için hiçbir meali de sırf sana indirilen vahiy diye sorgulayamadık, gözümüzü açık tutamadık. Yüce Allah’ın “şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin” deyip te hemde seni kendi kitabında azarlayamayacağını düşünemedik yumuşattık sadece azar değil uyarı sadece dedik.

          Bilemedik , bilemedik….

          Henüz sen hayattayken bile sana nasıl karşı gelinildiğini o eşsiz kalbini defalarca bile bile nasıl kırdıklarını bilemedik…

          Gadir-i Hum’da yaradanın emriyle açıkladığın halifeni o gün orda tebrik edip senden sonra sözlerinden nasıl döndüklerini bilemedik….

          Sen buyurmuşken ilmin kapısı Ali’dir diye kapıya dahi yürümeyi bilemedik…

          Babasının annesi dediğin canlar feda eşsiz kızın Zehra anamızın kalbini nasıl kırdıklarını, hakkını nasıl gasp ettiklerini, evinin kapısını nasıl kırdıklarını,kapı ile duvar arasına sıkışıp Muhsini’ni nasıl kaybettiğini bilemedik..

          Bilemedik gencecik yaşında sana kavuşunca niçin gece ve bilinmeyen bir yere defnedildiğini,

          Torunun Hasan’ın tabutunun nasıl oklandığını bilemedik…

          Kerbeladan sonra evlatlarının hicaplarının nasıl açıldığını, nasıl çıplak develer üstünde zincirlenerek sürgüne gönderildiklerini,sürgünde morarmış vücutlarla aç sususz ve zulüm altında sana nasıl kavuştuklarını bilemedik…

          Ve

          Mızrağa takılan O şanlı başın ne canlı kuran olduğunu nede mızrakta kuran okuduğunu vallahi bilemedik….

          Yaradanıma sonsuz şükürler olsun ki O ‘nu tanımak 40 yaşında nasip oldu.

          O’nu tanıdıktan sonra anladık anlaşılmasını istemeyenlerin sakladıkları islamı ve O’nu çok ama çok sevdik. Değerli büyüğümün dediği gibi

          Ben o susuz dudağını, ben o yanan ciğerini seviyorum

          Binbir pare peykerini, hançer öpen hançereni seviyorum

          Üç gün, o kanlı çölde, o yaslı çölde, o kızgın çölde kalan

          Kızıl lalelerle süslü başsız bedenini seviyorum

          Ben hasır kefenini seviyorum

          Kesik başla okuduğun o Kur’an sesini

          O İsevi nefesini seviyorum

          Ben seni seviyorum ey Hüseyn!

          Zalime zulme eğilmediği için mızraklara yükselen

          O mukaddes, o nurlu başını seviyorum

          Ben sana ağlayan gözü, ıslanan yüzü, akan gözyaşını seviyorum

          Ben seni seviyorum ey Hüseyn

          Seni seviyorum.



          Ey gönüller sultanı şimdi anlıyorum ki seni anlayabilmenin yolu torunu anlamak ve sevmekten geçiyormuş, ve O’nu tanıyana kadar sadece müslümanım zannederken şimdi anlıyorum ki ben yeni Müslüman olmuşum…

          Nuh’un gemisine yeni binmişim….



          CENGİZ SEYFİ



          [/quote]



          Çok güzel bir paylaşım. Yazandan da buraya taşıyandan da Allah razı olsun.
          Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

          Yorum


            #6
            Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

            sizdende inş..rabbim razı olsun
            vela hevla vela kuvvete illa billahul ALİYYUL AZİM
            [center]

            Yorum


              #7
              Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

              çok güzel bir yazı gerçekten ama biz bunu sünni bir forumda yayınlasak hemen bizi banlarlar konuyu silerler bunlara rağmen sünni iken şialığı bilip şialığın hakkını veren ve hakkıyla yaşayanlara bir şia olarak öyle imreniyorumki onların cennetteki makamlarına Hz.Alini yanındaki konumlarına öylesine imreniyorumki
              Ben bir şiayım ama sonradan şia olan kardeşlerimizin mahşer günü ümmedi Muhammedin bir araya toplandığı gün onların bizlerden daha yüksek mertebede oldukalrını görerek ve onlara gıpta ile Bakarak Rabbim bizide o mücahid ve mücahidelerin yanına al diye yalvarmaktan kendimi alamıyorum

              Ne mutlu onlara
              "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
              "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

              Yorum


                #8
                Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

                Ne guzel yazı

                Yorum


                  #9
                  Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

                  gerçekten çok hoş ve samimice yazılmış bir yazı. etkilenmemek elde değil.
                  Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                  Hz.Peygamber (saa)

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

                    Allah Lanet etsin Huseyn'i şehit edenlere.
                    Allahumme salli ala Muhammed’in ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an ada ehum.
                    Allahumme salli ala Muhammed’in ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an ada ehum.

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

                      [quote author=huge link=topic=3989.msg136591#msg136591 date=1323427867]
                      Allah Lanet etsin Huseyn'i şehit edenlere.
                      Allahumme salli ala Muhammed’in ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an ada ehum.
                      [/quote]

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: YAZIK GEÇEN YILLARIMA

                        BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

                        [quote author=ali_siasi link=topic=3989.msg22323#msg22323 date=1241023769]

                        Bir hadis vardı “Kuran ve sünnet” bunlara sıkı sıkı sarılınca sapılmaz hiçbir sorunda kalmazmış. Kuran Allah kelamı sünnet resulun yolu. Ne güzeldi benim dinim Allah kelamını ebu hureyrenin övdüğü kişilerden ve sünneti de ebu hureyrenin kendisinden öğrenince ne güzeldi, tabi etliye sütlüye dokunmadığın müddetçe!

                        [/quote]

                        Çocukluğumdan beri evlerde ,işyerlerinde ve ramazan imsakiyelerinde yazılan VEDA HUTBEsini okurdum.

                        İlk başlarda okuduklarımda RESULALLAH iki emanet bırakıyorum ALLAH’ın kitabı KUR’AN-I KERİM ve sünnetim diye yazıyordu.
                        Sonra bazılarında dikkatimi çeken bir emanet bırakıyorum ALLAH’ın kitabı KUR’AN-I KERİM diye yazıyordu.içimden bunlar sünneti yazmayı unutmuş diyordum.

                        Sonradan bir kardeşimin söylemesiyle hakikati öğrenmiş oldum iki emanetin ne olduğunu

                        KUR’AN ve EHLİBEYT

                        İşte o zaman anlamıştım bir emanet diye yazılanlar unutmamıştı aslında.
                        sünnet diye bir çok bid’atın dine girdiğini öğrenmişler.ikincisini yazmayı uygun görmemişlerdi.

                        Halen daha düşünüyorum hadisin aslında geçenin EHLİBEYT olduğundan haberlerimi yoktu,
                        Yoksa EHLİBEYT yazmak işlerinemi gelmemişti.Niyetlerini ancak ALLAHu Teala bilir.

                        Yorum

                        YUKARI ÇIK
                        Çalışıyor...
                        X