Ayağı tutmaz ki annemin Kerbela’ya gidelim. Kerbela’ya gitsek bile zerihe nasıl el sürelim. O kadar çok isterim ki, gönülde olmasa zaten neden dillendireyim. Annemi, sevindirmek için fikrimi açayım dedim, Kerbela’ya olan özlemini paylaşmasını bekledim. Dedim ey annecim, hazırlık yapıp Kerbela’ya gidelim. Bana bakıp, sen git ey Oğul can, bir de ben yük etmeyeyim. Dedim ey annecim o nasıl söz. Yüzündeki tebessüme ortak olan yaşlı iki göz.
Vardım, gittim bir mescide Kerbela’ya gidelim diye. Bir aşığı görüp sual edeyim diye. Cevabımı alıp dönünce geriye, selamımı çoktan göndermiştim İmam Hüseyin’e. Eve gelince ben söylemeden annem sordu önce, oğul gidiyor musun? Annemi de götürecektim ama sürpriz olsun diye dedim ki, ne vakit bilmiyorum. Dedi, ey oğul varınca beni de duanda unutma, bu gariban ananı da hatırla, dua et ki, ayağa kalkıp seninle beraber gidelim, zerihe ulaşıp ta birlikte dua edelim.
Gece su içmeye kalkınca, hani bir vakit insan secdeye varınca, annemi de o vakit ağlar halde buldum. Elleri semaya açılmış, kunuttan yükselen nurlar odanın her tarafına saçılmış. İşte o vakitti ki, annem özlemini ilk kez anlatmış.
Ya Hüseyin Kerbela arzum benim. Ya Hüseyin nokerinem ben senin.
Sabah olmuş. Vakit gelmişti. Evimizin önünde koca otobüs durmuş, Annem bahçede merakla gelenleri süzmüştü. Ahh şu ehlibeyt âşıkları, omuzlarında taşırken annemi, ilk o zaman “Karivan-ı Kerbela” yazısını görmüş. Aşka yolculuk başlıyordu…
Her aşkın deryası ve bu hikâyenin de Kerbela’sı vardır. Annemin harem karşısında heyecanı, benim ise bu aşka tanıklığım.
Kerbela, âşıkları karşısında Ya Hüseyin feryatları ve annemin kunutla başlayan duaları. Titretmekteydi sanki semaları.
Ya Hüseyin, Kerbela gönlüme sefa oldu. Ziyaretin ahdime vefa oldu. Selam ey Hüseyin bu gönül senden hoşnut oldu. Selam ey mah-ı beni Haşim, selam ey Hüseynimin yaveri Kasım.
Öyle bir dua ki, âşıktan başkası edemez, öyle bir aşk ki, maşuktan başkası istemez, Annem haremde olmaktan ben ise onu aşkına kavuşturmaktan memnundum. Dedim gelmişken buraya kadar olmaz ki zerihe tutunmamak, zerihe tutunup ta hacette bulunmamak. Âşıkların yardımıyla zerihe ulaşınca, bu sefer ben dedim anneme duaların da beni unutma
Hiç görmedim şimdiye kadar yüzünün böyle güldüğünü, geriye dönüp bakınca ve anlatınca akıllar da kalan türbenin görüntüsü. Bir arzusu da böyle gerçekleşmiş oldu. Gelince sormuştum anneme, nasıl aşk ki, kendisi için şifa dilemeyi unuttu.
Hz. Zeynep’in (a.s) dediği gibi,
“Biz Kerbela’da güzellikten başka bir şey görmedik.”
Ey yüreğinde Kerbela haceti olan kendinle birlikte beni de dua eyle. Âcizane kalemimle yazılamasa da aşk. Kalemimin acizliğine affeyle.
Vardım, gittim bir mescide Kerbela’ya gidelim diye. Bir aşığı görüp sual edeyim diye. Cevabımı alıp dönünce geriye, selamımı çoktan göndermiştim İmam Hüseyin’e. Eve gelince ben söylemeden annem sordu önce, oğul gidiyor musun? Annemi de götürecektim ama sürpriz olsun diye dedim ki, ne vakit bilmiyorum. Dedi, ey oğul varınca beni de duanda unutma, bu gariban ananı da hatırla, dua et ki, ayağa kalkıp seninle beraber gidelim, zerihe ulaşıp ta birlikte dua edelim.
Gece su içmeye kalkınca, hani bir vakit insan secdeye varınca, annemi de o vakit ağlar halde buldum. Elleri semaya açılmış, kunuttan yükselen nurlar odanın her tarafına saçılmış. İşte o vakitti ki, annem özlemini ilk kez anlatmış.
Ya Hüseyin Kerbela arzum benim. Ya Hüseyin nokerinem ben senin.
Sabah olmuş. Vakit gelmişti. Evimizin önünde koca otobüs durmuş, Annem bahçede merakla gelenleri süzmüştü. Ahh şu ehlibeyt âşıkları, omuzlarında taşırken annemi, ilk o zaman “Karivan-ı Kerbela” yazısını görmüş. Aşka yolculuk başlıyordu…
Her aşkın deryası ve bu hikâyenin de Kerbela’sı vardır. Annemin harem karşısında heyecanı, benim ise bu aşka tanıklığım.
Kerbela, âşıkları karşısında Ya Hüseyin feryatları ve annemin kunutla başlayan duaları. Titretmekteydi sanki semaları.
Ya Hüseyin, Kerbela gönlüme sefa oldu. Ziyaretin ahdime vefa oldu. Selam ey Hüseyin bu gönül senden hoşnut oldu. Selam ey mah-ı beni Haşim, selam ey Hüseynimin yaveri Kasım.
Öyle bir dua ki, âşıktan başkası edemez, öyle bir aşk ki, maşuktan başkası istemez, Annem haremde olmaktan ben ise onu aşkına kavuşturmaktan memnundum. Dedim gelmişken buraya kadar olmaz ki zerihe tutunmamak, zerihe tutunup ta hacette bulunmamak. Âşıkların yardımıyla zerihe ulaşınca, bu sefer ben dedim anneme duaların da beni unutma
Hiç görmedim şimdiye kadar yüzünün böyle güldüğünü, geriye dönüp bakınca ve anlatınca akıllar da kalan türbenin görüntüsü. Bir arzusu da böyle gerçekleşmiş oldu. Gelince sormuştum anneme, nasıl aşk ki, kendisi için şifa dilemeyi unuttu.
Hz. Zeynep’in (a.s) dediği gibi,
“Biz Kerbela’da güzellikten başka bir şey görmedik.”
Ey yüreğinde Kerbela haceti olan kendinle birlikte beni de dua eyle. Âcizane kalemimle yazılamasa da aşk. Kalemimin acizliğine affeyle.
Yorum