Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

BERZAH ALEMINDEN MEKTUP VAR

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    BERZAH ALEMINDEN MEKTUP VAR

    BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM

    Sevgili anne ve babacığım!
    Bu mektubu size berzah alemi denilen bir yerden yazıyorum. Buraya geleli ne kadar oldu bilemiyorum. Ama sanki asırlardır buradayım. Öldüğüm anı hatırlıyorum da, baş ucumdaydınız ağlıyordunuz. Ben henüz öldüğümü anlamış değilim. "Anne! Baba!" diyorum, ağlamayın, bakin ben buradayım, yanınızdayım. Bağırıyorum, bağırıyorum... haykırışım nafile...adeta beni duymuyor, görmüyorsunuz.


    Ancak, mezarımın içine konulup yalnız kaldıktan sonra anlıyorum acı gerçeği..Meğerse bana çok uzak olduğunu sandığım ölüm beni de almış yanına. Çırpınıyorum kalkıp kaçmaya çalışıyorum nafile...İsimleri Münker ve Nekir iki melek geliyor yanıma sorular soruyorlar bana; Rabbim kim? Peygamberin kimdir? Hangi dine mensupsun? Kıblen neresidir? İmamın kimdir? vs. Ve ben anne bunların hiçbirisine hem de hiç birisine cevap veremiyorum, hatta soruların içinde okulda din öğretmenimizin öğrettiği bir kaç soru da var. Onlara bile cevap vermekten acizim.. Amellerimin kötülüğü engelliyor cevap vermemi. Sonra, bedenimde gezinen yılanları böcekleri hissediyorum. Çok canimi yakıyorlar anne!......Kabrim daralıyor gittikçe, kemiklerim teker teker kırılıyor .


    "Ey Allah’ın kulları! Ölümden sonraki merhaleler, bağışlanmayan kimse için ölümden daha şiddetlidir; o da kabirdir. Öyleyse onun darlığından, karanlığından ve gurbetinden sakının. Şüphesiz kabir her gün için şöyle diyor: ‘Gurbet evi benim, vahşet evi benim, kurt (böcekler) evi benim.’ Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya ateş çukurlarından bir çukurdur." (Hz Ali a.s)


    Dünyada işlediğim günahlar bir filim şeridi gibi geçiyor gözümün önünden.ilk yalanım....Hatırlar mısın anne, daha çocuktum telefonumuz çaldığında ben koşardım telefona. Sen bağırırdın, "Yavrum Fatma teyzense annem evde yok de."Sonra yanıma gelir, "Yavrum bak baban aksam sorarsa bugün ne yaptığımızı, çarşıya çıktığımızı sakin söyleme tamam mı? diyerek farkında olmadan beni yalan söylemeye teşvik ederdin.


    . Ben de bana yaptığın kötülüğün farkına varmadan sana iyilik yaptığımı düşünerek mutlu olurdum. Sonra Ramazanda oruç tutmak için heveslenirdim .15 yaşında olduğum halde izin vermezdin ve "Yavrum henüz küçüksün, zayıfsın, dayanamazsın, biraz daha büyü, sonra tutarsın" derdin. Ve ben senin gözünde hiç büyümedim anne. Sigaraya da senin yüzünden başladım anne. Paranın üstü bende kalacak diye koşa koşa giderdim sigara almaya. Bir keresinde yalan söylemiştim sana. Paketi kaybettiğimi söyleyip, gizli bir yerde arkadaşlarla içmiştik sigarayı. Böylelikle ilk sigara içme deneyimimizi kazanmıştık.Zaten kötü bir şey değildir ki diye düşünmüştüm öyle olsa annem içer miydi hiç?!


    Beni çok sevdiğini biliyorum ama bana istemeden ne kadar çok kötülük yaptın bir bilsen. Beni sevdiğini keşke beni İslam ahlakına göre yetiştirerek gösterseydin, bu hem senin hem de benim ahiretim için daha faydalı olurdu.Ya sen baba! Her gece eve geç gelirdin. Eve geldiğinde yanıma yaklaşırdın. Ağzındaki içki kokusunu koklamak zorunda kalmamak için uyur numarası yapardım.


    Ve sen babacığım! Bir gün kadehi kendi ellerinle tutuşturdun elime ."Oğlum büyüdün artık baba oğul birer kadeh tokuşturalım" demiştin, bunu duyduğumda ne kadar da mutlu olmuştum. Yıllardır beni adam yerine koymayan, her konuşmamda beni susturup,"Sen anlamazsın, sen bilmezsin" diyerek, konuşmama izin vermeyen, fikrime saygı duymayan, benim kendime olan özgüvenimi kaybetmeme sebep olan babam bana içki sunuyor, beraber içelim diyordu.O günden sonra başladım içkiye ve bir daha da kopamadım baba. Şimdi içtiğim içkiden dolayı bana ne kadar azap çektirdiklerini bir bilsen Baba!... Keşke, kahve köşelerinde arkadaşlarınla geçirdiğin zamanı bize ayırsaydın. Beninle kardeşimle ilgilenip bize dinimizi anlatsaydın, öğretseydin.


    Buraya benimle beraber bir genç daha geldi. Üstelik yaşı benden de küçük ama sorulara öyle kolaylıkla cevap veriyordu ki şaşırmamak elde değildi. Onun canını hiç yakmadılar baba. Nurlu bir yüzle layık olduğu yere götürdüler onu. Hesap gününe kadar orada kalacakmış. Sordum ona "Neden seni , sana eziyet çektirmeden götürüyorlar.O, "Ben Ali Şiasıyım" dedi. "Ya Ali! Hoşnut ol; müjde ver. Zira senin Şiilerin için ölüm anında bir hasret, kabirde bir korku ve haşır günü bir üzüntü yoktur." (Hz. Resulullah s.a.a). Ali adını duyunca tüylerim diken diken oldu baba, seninde adin Ali'ydi. Biz de Ali Şiası değil miydik baba?! Ben Şia olduğumu yalnızca Muharrem aylarında anlardım.Dedemin hatırı için Aşura günlerinde camiye giderdik. İnsanlar ağlarlardı. "Ya Hüseyin!" diyerek sinelerine vururlardı. Ben bütün bunlara pek anlam veremezdim. Yalnızca hocanın anlattığı mersiyeye kulak asar, Kerbela'da yaşanan acı dolu anları gözümde canlandırmaya çalışırdım, üzülürdüm; Aliasker'in, Rugeyye'nin, Sakine'nin ve oradaki tüm çocukların hallerine. Duygulanırdım, hatta gözlerime biriken yaşları kimse görmesin diye yüzümü kapatırdım. İşte baba bana kâr kalan yalnızca onlar için dökmüş olduğum gözyaşları oldu. O gözyaşları sayesinde ara sıra da olsa azabımı hafifletiyorlar.Anneciğim! Babacığım! Benim dünyam için uğraştınız ama ahiretim için hiç caba harcamadınız. Ama eğer azabımın az da olsa hafiflemesini istiyorsanız bana bolca dua edin ve sadaka verin benim için.


    "Namaz, oruç, hac, sadaka, dua ve diğer hayırlı ameller kabirdeki ölüye ulaşır. Bu amellerin sevabı hem ölüye, hem de o hayır ameli yapana yazılır."İmam Cafer Sadık( a.s).



    Bu arada sizden ricam benim hakkımda yapmış olduğunuz hataları kardeşim hakkında da yapmayın. Onu İslam ahlakına göre eğitin. Bunu da siz kendiniz yaşayarak öğretin, yanlış yaşam tarzınızla bana kötü örnek olup, bu azabı çekmeme sebep olduğunuz gibi. Bazı şeyleri anlatmak yerine yaşayarak kardeşime örnek olun. Unutmayın ki bu onun karakterinin gelişiminde daha etkili olacaktır.Allah'a emanet olun.


    BIR GÜN
    Ömrü daim sanan ey insan oğlu
    Bu sefanda sona erecek bir gün
    İşlenen ameli yazan melekler
    Defteri eline verecek bir gün
    Seni de bulacak kaçılmaz ölüm
    Yanına kalmaz ki ettiğin zulüm
    Gel tövbeni eyle; belki son günün
    Azrail kapını çalacak bir gün
    Hayır gelmez sana evlattan yardan
    Güzelse amelin kurtuldun dardan
    Kaçış mümkün değil ateş-i nardan
    Cezanı yaradan verecek bir gün
    Yaşarken umurunda değildi ölüm
    Solacaktı elbet açılan gülün
    Şeytana kullukla geçtiyse ömrün
    Cehennem ateşi yakacak bir gün

    Muhammed aşkıyla ağlasan eğer
    Ali Ali diye çağlasan eğer
    Hüseyin’e sine dağlasan eğer

    Yaradan cennetin verecek bir gün


    Arzu Çetinkaya/ALMANYA

    #2
    Ynt: BERZAH ALEMINDEN MEKTUP VAR

    paylaşım için tşk

    Yorum


      #3
      Ynt: BERZAH ALEMINDEN MEKTUP VAR

      Elinize sağlık,
      Ne mutlu ölümü hatırlayıp, azık hazırlayanlara!

      Yorum


        #4
        Ynt: BERZAH ALEMINDEN MEKTUP VAR

        [quote author=Ondortmasum link=topic=5614.msg42796#msg42796 date=1247479643]
        Elinize sağlık,
        Ne mutlu ölümü hatırlayıp, azık hazırlayanlara!

        [/quote]

        ALLAH RAZI OLSUN

        Yorum


          #5
          Ynt: BERZAH ALEMINDEN MEKTUP VAR

          Buraya benimle beraber bir genç daha geldi. Üstelik yasi benden de küçük ama sorulara öyle kolaylikla cevap veriyordu ki sasirmamak elde degildi .Onun canini hiç yakmadilar baba.

          Nurlu bir yüzle layik oldugu yere götürdüler onu. Hesap gününe kadar orada kalacakmis.

          Sordum ona Neden seni sana eziyet çektirmeden götürüyorlar.

          O Ben Ali siasiyim dedi. Ya Ali Hosnut ol müjde ver. Zira senin siilerin için ölüm aninda bir hasret kabirde bir korku ve hasir günü bir üzüntü yoktur.(Hz. Resulullah s.a.a)
          Ali adini duyunca tüylerim diken diken oldu baba benim adim Ali ydi.

          Biz de Ali siasi degil miydik baba.
          Gönderen KeVSeR_GuLu - February 11 2008 03:23:06 Arzu cetinkaya/ALMANYA


          [quote author=segaleyn link=topic=5614.msg34685#msg34685 date=1244452109]
          BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM

          Buraya benimle beraber bir genç daha geldi. Üstelik yaşı benden de küçük ama sorulara öyle kolaylıkla cevap veriyordu ki şaşırmamak elde değildi. Onun canını hiç yakmadılar baba. Nurlu bir yüzle layık olduğu yere götürdüler onu. Hesap gününe kadar orada kalacakmış. Sordum ona "Neden seni , sana eziyet çektirmeden götürüyorlar.O, "Ben Ali Şiasıyım" dedi. "Ya Ali! Hoşnut ol; müjde ver. Zira senin Şiilerin için ölüm anında bir hasret, kabirde bir korku ve haşır günü bir üzüntü yoktur." (Hz. Resulullah s.a.a). Ali adını duyunca tüylerim diken diken oldu baba, seninde adin Ali'ydi. Biz de Ali Şiası değil miydik baba?! Ben Şia olduğumu yalnızca Muharrem aylarında anlardım.Dedemin hatırı için Aşura günlerinde camiye giderdik. İnsanlar ağlarlardı. "Ya Hüseyin!" diyerek sinelerine vururlardı. Ben bütün bunlara pek anlam veremezdim. Yalnızca hocanın anlattığı mersiyeye kulak asar, Kerbela'da yaşanan acı dolu anları gözümde canlandırmaya çalışırdım, üzülürdüm; Aliasker'in, Rugeyye'nin, Sakine'nin ve oradaki tüm çocukların hallerine. Duygulanırdım, hatta gözlerime biriken yaşları kimse görmesin diye yüzümü kapatırdım. İşte baba bana kâr kalan yalnızca onlar için dökmüş olduğum gözyaşları oldu. O gözyaşları sayesinde ara sıra da olsa azabımı hafifletiyorlar.Anneciğim! Babacığım! Benim dünyam için uğraştınız ama ahiretim için hiç caba harcamadınız. Ama eğer azabımın az da olsa hafiflemesini istiyorsanız bana bolca dua edin ve sadaka verin benim için.




          Arzu Çetinkaya/ALMANYA

          [/quote]

          Yorum

          YUKARI ÇIK
          Çalışıyor...
          X