
Düşüncelerim ile duygularım hem-hâl olmuş vaziyette… Mahsusa ile makulanın derdest edilerek beni ezdiğini fark ediyorum…(Bunlar da benim segaleynim) İkisi de birer kolumdan tutup çekiştirmekte sanki… İşte bu keşmekeş içinde resmini (sana ait olduğu önesürülen genç ve yakışıklı bir erkek resmi) önüme alıp , gerekli ve gereksizi , duygusal ve aklî olanı ayırt etmek için yazmalıyım…
Öncelikle sevgili Hz. Ali , bu resimdeki sen olamazsın… Kesinlikle değilsin diyebilirim… Çünkü , senin gözlerin bu resimdeki kadar derinlikten yoksun olamaz…. “Aklımdaki Sen”in gözlerin baktığı yeri deler… Hayır! Bu resim sen gibi bakmıyor… Efendimiz’in en sevdiği , elleriyle yetiştirdiği , gözdesi kızının namusunu emanet ettiği , ilmin kapısı olan Sen , bu kadar sığ bakamazsın…
Biz Sünnilerin Seni ve Ehl-i Beyti ihmal ettiğini düşünüyorum… Saygı duyup sevmekle birlikte daha özel bir yere otutturmalıydık sizi…( Afedersin! “Otutturmalıydık” ifadesi yanlış oldu… Şöyle demeliydim…) Biz Sünniler’in senin ve Ehl-i Beyt’in özel konumunun idrakinde olmamız gerekirdi… Ya idrak edememek , ya da bilerek gizlemek… Bilemiyorum geçmişteki alimlerimizin bu konudaki ihmallerinin sebebini… Çok da merak etmiyorum açıkçası… Çünkü ben bilgimden ve bildiklerimi ne kadar uyguladığımdan sorumluyum… (Bu arada Nehc-ül Belağa’daki “Değerin bildiğindir” sözünü çok tuttum… Hakikaten alim ve belagat sahibisin… Sözün fazlasını atarak ancak bu kadar güzel söylenirdi…

Seni sevmeyen Efendimiz sav’i sevmemiştir… Bunda şüphe yok… Bu konuda beni hüzünlendiren başka bir yön var… Seni sevenlerin , daha doğrusu sevdiğini söyleyenlerin durumu… Ayetullah Humeyni’nin tabutunun sevgi (!) ile elden ele alınmaya çalışılıp da parçalanması gibi , seni sevenler de taşkınlıklarıyla sana zarar veriyorlar diye düşünüyorum… Gerçi bu konuda zararlı olan ancak kendine zarar vermiştir , senin değerin Allah ve Resulu sav yanında belli ve bakidir… Mesela: Aşure gününde insanların kendilerini zincirlerle yaralamaları , kan revan içinde kalmalarına onay vereceğine hiç ihtimal vermiyorum… Bu konu senin yolunu (seni değil) itici kılıyor… İslamda olmayan bir uygulama , insanlara “bu davranış Müslümanca mı?” dedirtiyor… Hangi ilmi delile dayanarak bu hareketi yapıyorlar bilmiyorum…
Diyorlar ki , Senin mushafın (kenarında açıklamalar varmış) gizli tutuluyormuş… İlim gizlenir mi hz. Ali? Neden açıklayıp Senin ve Ehl-i Beyt’in üstünlüğünü dünyanın gözüne sokmazlar? Elde kesin kanıt varken tali kanıtlarla neden uğraşırlar? Nasıl da ihtiyaç var böyle bir açıklamaya….
Bize (ehl-i sünnet ve’l cemaat) sitemli olduğunu hissediyorum… Seni daha iyi tanımak ve Ehl-i Beyt’i olması gereken yerde görmek için araştırıyorum… Muvaffakiyet Allahtandır… Şimdilik görünen manzara ne biliyor musun? Bir giz var… Hep bir giz… Gizli bir yerde bulunan senin mushafın… Mahzende kaybolan İmam…. İnancını gizlemenin (takiyye) imanın şartlarından sayılması… Olağanüstülük beklentisi v.s.
Hayır Sevgili hz. Ali Efendimiz… Kellâ… Seni biz ihmal ettik ama Şiilerin anladığından , (ya da anladıklarını gizledikleri için , ifade ettiklerinden) daha farklısın bence… İdrâkim ve ilmim ölçüsünde Seni tanımak , Ehl-i Beytin kıymetini anlamak üzere yola çıktım bi iznillah… Muvaffakiyetim niyetim ölçüsünde olacaktır eminim…
Yani , Seninle tanışacağım için çok heyecanlıyım…

Elif..
Yorum