Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şia ile Bir Sohbet

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: Şia ile Bir Sohbet

    [quote author=Elif.. link=topic=9390.msg60260#msg60260 date=1257430426]
    [quote author=AliekberBabacan link=topic=9390.msg60258#msg60258 date=1257429452]
    [quote author=Elif.. link=topic=9390.msg60253#msg60253 date=1257428895]
    Kur'an'da geçen saniyesneyn'e selam olsun...
    [/quote]

    saniyesneyn'e
    Ne sözlüklerde var, ne google'dan yazdım var, manası ne?


    [/quote] Tevbe 40. Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.

    iki kişiden biri , yani hz. Ebubekir , yani sizin öfke kustuğunuz kişi.. Nasıl kıyarsınız O'na Efendimiz'in sav en yakın arkadaşıyken...
    [/quote]

    Elif bacım, hiç düşündümü ki, şia neden Ebu Bekiri sevmez ama onun oğlunu canı gönülden sever diye? kaldı ki, şu mağara olayına. evet Ebu Bekir Rasulullahla (s.a.a) mağarada olmuşdur, oeki bu onun için nasıl fazilet oluyor onu anlamadım. eğer "Rasulullah (s.a.a) onu sevdiyi için kendisiyle götürdü" derseniz derim ki: "bu masala kimse inanmaz, çünükü şia tarihciler bir yana sizin tarihciler bile Efendimizin (s.a.a) Medineden yanlız çıktığını Ebu Bekirin yolda ona yetişdiyini kayd ediyor."

    Yorum


      #47
      Ynt: Şia ile Bir Sohbet

      [quote author=Elif.. link=topic=9390.msg60271#msg60271 date=1257433244]
      İyi de serdarcan , biz Ebubekir ra.ı severken hz. Ali'nin ra. Efendimizin yatağında yatmasındaki şecaata da hayran oluruz...
      Serdarcan... Hatalar vardır , (iki tarafın da) bunu görüp ibret almak lazımdır... Şöyle geniş düşününce bu olayların Allah'ın izniyle olduğunu ve kimseyi tabulaştırmama hikmeti olduğunu görürüz... Hataları görüp , günümüzdeki müslümanların bu hataları yapmaması yeterli bir çıkarımdır... Lanet ve öfke üzerine kurulan bir mektep , İslam'ın ruhuna aykırıdır... Diye düşünüyorum...
      [/quote]
      Lanetin eğer dinimizde yeri olmasa ALLAH c.c kuranı kerimde bir çok yerde lanet etmezdi elif hanım..kaldıki sizden şianın ebubekir yada diğer halifelere olan kininin sebebini sıralamanızı istemiştim halende beklemedeyim..acaba şia neden bu dediğiniz kişilere kin ve öfke kusuyor..

      Ehlibeyt mektebi lanet ve kin üzerine kurulmamıştır elif hanım buna emin olun..

      neyse ben size başka bir vereyim
      ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

      Yorum


        #48
        Ynt: Şia ile Bir Sohbet

        [quote author=Elif..


        Sayın can sanıyorum ki yazımı hakkıyla okumadın

        nisa 93

        Ve kim bir mümini kasten öldürürse cezası cehenneme atılmaktır, ebedi kalır orada ve Allah ona gazap eder ve rahmetinden uzaklaştırır onu ve ona pek büyük bir azap hazırlamıştır da.

        Hazreti Ali hak halifesiyken, Ebubekir kızı Ayşe'nin ordu kaldırıp savaşıp on binlerce Müslümanın kanına girme meselesi apaçık


        Nisa 59 u hiçe saymak da başka bir kurtuluşu olmayan iş örneği
        Yazımı bir daha oku apaçık yazmışım

        Bir ayet açısıyla cehenemde ebedi haşredilecekleri bildirmişiz


        hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi,
        Biz bu ayeti ele almadık, Ebubekiri de irdeleemdik, ki Onun da bir çok ayete yasa dışı halde olduğunu ispatlayabiliyoruz bir çok işte, ama dikkat edersen, kendi verdiğin ayetten bile Ebubekir yüceltilmiyor, krokmuş olması,korkaklığı Allah tarafından tecilleniyor


        hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi,
        Eğer İmamet yoksa eğer rehberlik ve önderlik yoksa eğer hedef yoksa ve eğer Hüseyin yok ve onun yerine eğer Yezid varsa, işte o zaman; Allah evi etrafında dönmekle puthane etrafında dönmek arasında hiçbir fark yoktur.”

        Ali Şeriati

        Yorum


          #49
          Ynt: Şia ile Bir Sohbet

          Yusuf suresi.39- Ey benim iki zindan arkadaşım, birbirine aykırı Rabler mi daha hayırlı, yoksa bir ve her şeye üstün olan Allah mı?

          Yusuf suresinin 39. ayetinde de görüldüğü üzere Hz. Yusuf (a.s) zindanda iken iki arkadaşı vardı. Ayette şöyle buyurmaktadır:

          “Ey benim zindan arkadaşlarım! Parçalara bölünüp fırkalaşmış Rabler mi daha hayırlıdır, Vahid ve Kahhar olan Allah mı?”
          Müfessirler bu ayet hakkında şöyle diyorlar: Yusuf’u zindana götürdüklerinde, kralın aşçı ve sakisi olan iki kafiri de onunla birlikte zindana götürdüler. Bu üç kişi 5 yıl boyunca bir yerde kaldılar.

          Ayette görüldüğü gibi Hz. Yusuf (a.s) onlara “arkadaşlarım” diye hitap ediyor. Acaba Peygamberin o iki kafire arkadaş diye hitap etmesi onların fazilet ve şereflerini mi ispatlamaktadır. Yoksa onlar iman mı etmişlerdi? Halbuki müfessir ve tarihçilerin hepsi, onların beş yıl arkadaşlıktan sonra kafir olarak Hz. Yusuf’un yanından ayrıldıklarını söylüyorlar.

          Kehf suresinin 37. ayetinde de Allah Teala şöyle buyuruyor:
          “Kendisiyle konuşan (imanlı fakir) arkadaşı ona dedi ki: Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni bir adam olarak biçimlendiren Allah’ı inkar mı ettin?”

          Ehlisünnetin büyük alimlerinden olan Fahr-u Razi’nin de “Tefsir-i Kebir”de naklettiği gibi, müfessirlerin geneli bu ayet hakkında şöyle diyorlar: Biri mümin, diğeri de kafir olan iki kardeş vardı. Müminin adı “Yahuda”, kafirin ise “Beradus” idi. Aralarında geçen konuşma uzun olduğu için nakletmiyoruz. Ancak görüyorsunuz ki Allah-u Teâla, biri mümin, diğeri de kafir olmasına rağmen onları “arkadaş” olarak nitelendiriyor. Acaba müminin kafirle arkadaş olması, kafire herhangi bir fayda sağladı mı?

          Cevap olumsuzdur. Demek ki birisiyle arkadaş olmak tek başına fazilet ve üstünlük için yeterli değildir. Bu konu için birçok delil var, ama zaman bundan fazlasına izin vermiyor.

          Ehlisünnete göre Resulullah (s.a.a)’in Ebu Bekir’e “Allah bizimle beraberdir.” diye buyurması Allah’ın kesinlikle daima onunla beraber olduğu ve bunun da onun üstünlüğü ve hilafetinin ispatı için yeterlidir..ama işin aslı hiçte öyle değildir. Çünkü böyle dediğinizde size hemen itiraz ederek şöyle derler. “Allah yalnızca mümin ve evliyalarla mı beraberdir? Mümin olmayan birisiyle beraber değil midir?”

          Acaba bir yer var mı ki Allah orada bulunmasın? Bir kimse var mı ki Allah onunla beraber olmasın? Bir mecliste hem mümin hem de kafir olursa, Allah’ın yalnızca müminle beraber olduğunu ama kafirle olmadığını akıl kabul eder mi?

          Allah Teala Kur’ân’ın 58. suresi olan Mücadele suresinin 7. ayetinde şöyle buyuruyor:

          Allah’ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekte bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O’dur; beşin altıncısı da mutlaka O’dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra yapmakta olduklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Allah, her şeyi bilendir.”

          Bu ve buna benzer ayetlere, akli ve nakli delillere göre, ister mümin olsun ister kafir, ister dost olsun ister düşman, isterse de münafık olsun Allah herkesle beraberdir. İki kişi bir arada olsa ve biri diğerine “Allah bizimle beraberdir” derse, bu karşı tarafın faziletli olduğunu ispat etmez.
          Nitekim eğer iki iyi adam, ya da iki kötü adam, ya da biri iyi diğeri kötü olan iki kişi bir arada olsalar, yine de Allah onlarla beraberdir.
          ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

          Yorum


            #50
            Ynt: Şia ile Bir Sohbet

            [quote author=Elif.. link=topic=9390.msg60137#msg60137 date=1257401972]
            “Nasıl olabilir?” , diye geçirdim içimden… İlahi menşe’li bir öğreti nasıl intikam ve kin üzerine kurulabilir?
            Var mı Efendimiz’in böyle bir talimatı ilk Müslümanlara ki , Şia olan yeniden Müslüman olmuşa benzer nazarınızda…
            “Sahibu’z-Zaman’ın gelmesini beklemek niye sen sahibü’l-ömr iken… Sen ömründen sorumlusun genç Sahibu’z-Zaman Allah’tır…
            Ve müşriklere küfretmeyi yasaklamıştır Nebi , onların akrabalarından Müslüman olanları incitmemek için… İncitmekten sakınan bir Nebi’ye uyan , uymalı değil mi bu hassasiyete…
            Zulüm her daim olacaktır çünkü bu din garib gelmiştir garib gidecektir…
            Varaklar arasında boğulmuş , üzerlerindeki yıllanmış toz gözlerine kaçmışa benzer… Hadi yüzünü yıka… Derin bir nefes al… İslam bu mudur cidden , dilin sussun gönlün konuşsun…
            Ve bilmez misin ki Efendimiz “ümmetim yalan üzere birleşmez” der…
            Çoğunluk olmaktan değil , ortak aklın yanlış olmayacağından alırız gücümüzü… Ortak akılız biz…
            “İnsanım” diyorsun “sevgim kadar nefretim olması doğal”
            Nefretimiz Allah’tan nefret edenlere olsun Müslümanlara değil…
            Namaz kılan münafıklara “siz namaz kılsanız da Müslüman değilsiniz” dememiş Efendimiz ki siz namaz kılan Müslümanlara Müslüman değilsiniz diyorsunuz…
            Bu nasıl bir mekteptir ki Hocası’nın yapmadıklarını yapıyor?
            İntikam alalım evet Müslümanlara zulmedenlerden … Gücümüzün yetmediğini bırakıp , gücümüzün yettiği kardeşlerimizden değil…
            Derin sular dalgasız olur , senin dalgalarından yüzümüze sıçrayanlar serinletici damlalar değil , kandan kıvılcımlar… [/color] [/b] [/i]
            [/quote]

            hadi dedi bir ses içimden, cesaretlen
            sen şianın yeni bir öğrencisi olarak elbet tebliğ edeceksin... Kur'an, Peygamber, sahabe, hadis, tarih adına ne varsa sünni kesimden alıp da sonra her şeye objektif baktığını söyleyen de olsa muhatabın,

            şianın bu dehşet doğruluğu

            ve yırtıp açması zulmün kara yüzünü, üzerindeki yeşil maskesini

            kimlerin aklını başına getirmedi ki... dedi

            boş değildir hedefa atılan hiç bir mızrak...

            bilmiyorlar bunlar bilseler böyle yapmazdı dedi.. yeniden aldım kalemi elime.. ve yazdım, ara vererek çalan lay lay gözimin nuri parçasına:
            ilahi menşeli bir öğreti la ile başlar dedi içimden yükselen bir ses.. tüm putlarına yer yüzünün, iserse havaya kalkmış kılıçlarında sayfaları olsun mushafın... kırarım hepsini dedi şia, yeniden tıpkı uçurduğu gibi bedirde uhutta... tıpkı kınandığı gibi bedir savaşı sonunda esirleri şeytan kaynaklı sahte acıma duygusuyla salıveren sahabelere karşı inen ayetteki gibi: hiç bir Peygamber'e yeryüzünde din tamamen Allah'ın olmadan esirleri serbest bırakması yakışmaz...(ayet) kellelerini uçuracaktınız. Allah'ın hükmünü uygulamada içinize en ufak bir acıma hissetmeyecektiniz... artık hak ile batıl ayırt edilmiş deliller tertemiz sağlam sahifelerden okunmuştu bir kere...

            kadınsı bir yüreğe sahip değildi Allah Resulü.. onu tanıyamazdı hiçbir bebe imajında hatırlamak için sadece kutlu doğumlarla anan sünni zihniyet.. çünkü artık İslami mücadele tamamdı onlar için dünyaya kurmuşlardı saltanat tahtlarını neylesinlerdi ki, yalınayaklı çöpten ekmek toplayan mazlumları...

            işte bu ruhtu her zaman yeniden doğmuşçasına diri tutan şiayı: ihdinas sıratal müstakim derdi şia, her gün kaç kez. yeniden hidayete taşınmak için nimet verilen İmamların a.s. yoluna girmek için... bunu sadece kendi için değil herkes için isterdi.. hele hele şiaya taşınmış biri için ne çok sevinirdi...

            sahibuz zamanı beklemek, bir idabetti. çünkü adalet ölçüsü bozulmaması için Ahiret inancını koyan Allah dünyada bu adaleti sağlamak için de Sahibuz zaman inancına dayanmalarını istemişti kulların... bu sayede hiç bir zaman gidişatın onca kötülüğü, tüm Allah erlerinin aldığı onca mağlubiyet yıkamazdı şia aşkını, adalete dair.. ve derdi sürekli bir gün evet bir gün mutlaka açacak NERGİS GÜLÜ...

            oysa dünyayı karanlığa boğmak isteyen sömürgecilerin muaviyenin torunları en çok bu diriltici ve diri tutucu kıyam idealinden korktukları için her ekolde korunan 1000'e yakın Mehdi a.f. rivayetini nasıl da bir bir unutturuvermişlerdi... tozlanan hangisi diye sordu şia karşısındakine...

            Evet Nebi müşriklere sövmeyi yasaklamıştı ama sövmeye layık olmayanlara... o yüzden almıştı müşriklere sövgü suresi, onlara necis yaklaşmasınlar haremimize temizlensinler gelsinler diyen Tevbe suresini.. Almıştı temizlenmeyen Ebubekirin elinden, vermek için ve göstermek için farkı Tertemiz (ahzap 33) Ali a.s.'ın eline... git dedi, sen oku bunu müşriklere sen söv onlara: Allah ve Resulü müşriklerden uzak... Bunu ancan benden olan sen duyurabilirsin diyerek... ve onlara müddet ver...

            Zulüm her daim olacaktır... o yüzden asla zalimlere meyletmemek gerekir der şia haykırarak ekler: zalime yakın durmayın yoksa ateş size de dokunur (ayet) Ve bu yüzden zulme karşı daima nöbettedir, tüm dünyada mazlumların sesi olur kurduğu adalet devleti ile şia... ve asla teslim olmayacaktır. Bu din müşrikler istemese de galip gelecektir der..

            bu nasıl sözdür dedi şia aklı başında olmayan muhatabına... sen de kimsin... tasavvufu icad edenlerden misin, eksik kalan sisteminizi tamir etmek için... oysa irfan da tasavvuf da dua da gece ibadeti de zikir de şiadan neşvu nema bulmuştur... bak bizde alimler okudukça derinleşir başkalarında ise, okudukça müstağnileşir... bu mudur der...

            işte der şia biz Efendimizin bu sözünün ürünüyüz onca insan giderken saltanatın peşine biz asla meyletmedik zalimlere birleşmedik cumhurla... Ehlibeytten bir milim bile ayrılmadık, yanaşmadık Ehlibeyti unutanlara.. ve şaşkın yüzünü çevirip sorar muhatabının gözlerinin içine: yoksa bizi ümmetten saymıyor musunuz...

            bizim nefretimiz de değerlidir sevgimiz gibi.. biz nefretimizi de koymuşuzdur dinin içine teberra demişiz adına, tıpkı sevgiyi koyup adına tevalle dediğimiz gibi.. öyle rastgele kişisel değildir bu mesele... Resulün imzası vardır tüm nefret ettiklerimiz için... Resulün yası vardır ettiğimiz kerbela yası için.. Ve onun sözü: ammar, seni en azgın kavim öldürecek, Hüseynimi kana bulayacaklar... ve Resul ağlar bizimle birlikte... bu sadece torun için değildir...

            oysa şia asla hiç bir kimseye kafir demediğini söyler, çünkü dememiştir... ve delil ister...

            intikam Ehlibeyt a.s.'u çineyip insanlın tepesine dindar diye çöreklenen, o veyl olan namaz kılanlaradır... intikam Ehlibeyt a.s.'ı kitaplarından fıkhından hadisinden silenleredir... iki yüzlüleredir... yezidin l.a. torunlarınadır...

            zulüm varsa dünyada, köpek kanı gibi sayıyorsa abdli sömürgeciler müslümanların kanlarını, salim bir geminin içinde kandan uzak kalanlar sadece zalimlere yakın olup geçici emniyette olduğunu hissedenlerdir der şia ... ve asla biz romantik hülyaların insanı değiliz der. bitmeyecek bir mücadelede...

            Yorum

            YUKARI ÇIK
            Çalışıyor...
            X