Bismillahirrahmanirrahim
Tarih 26 Aralık 2009.
Nihayet günlerdir beklediğim gün gelip çatmış, Almanya’nın Dortmund şehrinde düzenlenecek Aşura gününe katılmak için yola çıkmışız.
Her seneki gibi kalbim heyecan ve mutluluk dolu...Sanki Kerbela’yı ziyarete gidiyorum.Gönül bahçemde kurumaya yüz tutmuş iman çiçeklerine yeniden hayat vermek için Hüseyin (a.s)’i ziyarete ,onun uğruna göz yaşı akıtmaya gidiyorum..
Bir aile dostumuzu yaşamış olduğu bir olayla heyecanım iki katına çıkmış durumda.
On iki seneden sonra bir mucize sonucu çocuk sahibi olan H.Vedat ağabey işi gereği malzeme dağıtmak için bir restorana gidiyor...Gereken malzemeleri verdikten sonra restoran sahiplerine vermiş olduğu mallarda sorun ya da depolu olursa çekinmeden arayabileceklerini, 12 senelik hasretten sonra kavuşmuş oldukları yavrularına haram mal yedirmek istemediği söylüyor..Onun bu sözü üzerine restoranın sahibi bayan ağlıyor..Ve kendilerinde 6 senedir çocukları olmadığını belirtiyor...
Bunun üzerine H.Vedat abimiz parmağında meşhetten aldığı içinde,
‘’Rabbim, bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin." dedi. (Al-i İmran Suresi, 38)
Yazan yüzüğü bu karı kocaya hediye ederek, ben bu yüzüğün faydasını gördüm. İnşallah siz de görürsünüz diyor.
Bunun üzerine bayan yeniden ağlamaya başlıyor..
Şaşıran H.Vedat abimiz: "Hayırdır abla yanlış bir şey mi söyledim?" diyor..
Bayan, Resulullah efendimizi rüyasında gördüğünü ve ona bir çocuk sahibi olmayı arzuladığını söylediğini buna karşılık da, Peygamberimizin,
birisinin kendisine bir hediye vereceğini onu kabul etmesi gerektiğini söylediğini söylüyor..
Bunun üzerine H.Vedat ağabey madem peygamberi rüyanda görmüşsün önümüzdeki hafta onun evladı İmam Hüseyin’in şahadet yıldönümüdür..Bunun için bir konferans düzenleyeceğiz buyurun siz de gelin diyor..
Kadın buna karşılık şaşkın bir şekilde:
Peygamber efendimiz aynı zamanda rüyamda bana şöyle söyledi:
Yakında Dortmund da bir toplantı olacak, sen o toplantıya katıl ben de orada olacağım.Ve senin duan o toplantıda kabul edilecektir..
Evet, bu duygularla gidiyorum...Resul’ün bulunacağı bir salonda nefes almaya onun varlığını hissetmeye gidiyorum..
Umutsuzum biliyorum ki onu göremeyeceğim ...Ama ne fark eder ki onun bulunduğu bir salonda nefes alacağım...Belki de o gül kokusu yayılacak salona..Belki de onun orda bulunması hürmetine af edilecek o gün günahlarımız belki temizlenmiş, aklanmış olarak döneceğiz evlerimize ..Kim bilir?
Salon tıklım tıklım küçükten büyüğe kadar herkes karalara büyümüş..Sırayla tüm camiiler kendi destleriyle salona giriş yapıyorlar..Ne güzel bir manzara bu Allah’ım.Binlerce Hüseyin aşıklarıyla aynı yerde bulunmak, aynı havayı teneffüs etmek.
Bugün YA HÜSEYİN !!! demek bir başka güzel.
Bugün Hüseyin’e ağlamak bir başka güzel..
Bu manzaraya bakarak ağlamak , ağlayarak Rabbe kendini daha da yakın hissetmek bir başka güzel.....
Rabbim sana hamd-u senalar olsun ki Avrupa’nın göbeğinde bizlere bu mutluluğu yaşama fırsatı verdin. Bu atmosferin yaşanılmasına vesile olan Avrupa alimler birliğinin emeği gecen tüm üyelerinden Allah razı olsun..Ecirlerinin karşılığı rabbim İmam Hüseyin (a.s) eliyle versin inşAllah.
Bir hafta sonra,..
Bu defada Sayın İsa Güneş hocamızı vesilesiyle tertiplenmiş Almanca Aşura merasimine gidiyoruz..
Her şey çok güzel Almanca sinezenler, mersiyeler konuşmacılar..
Fakat dikkatimi çeken bir konu beni çok mutlu ediyor..
Salon çok sessiz..Camide zorla susturmaya çalıştığımız hocayı dinletmeye çalıştığımız çocuklardan eser yok ...
Çocuklar pür dikkat Almanca okunan mersiyeyi dinliyorlar..Üstelik duygulanıp ağlıyorlar..
Ve o an bu tür programların çocuklarında anlaması bakımından Almanca’da yapılması gerektiğini daha iyi anlıyorum .
Ebul Fazl Abbas’ın kesilen kollarına ağlarken bir de çocuklara bakıp mutluluktan ağlıyorum.
Tarih 26 Aralık 2009.
Nihayet günlerdir beklediğim gün gelip çatmış, Almanya’nın Dortmund şehrinde düzenlenecek Aşura gününe katılmak için yola çıkmışız.
Her seneki gibi kalbim heyecan ve mutluluk dolu...Sanki Kerbela’yı ziyarete gidiyorum.Gönül bahçemde kurumaya yüz tutmuş iman çiçeklerine yeniden hayat vermek için Hüseyin (a.s)’i ziyarete ,onun uğruna göz yaşı akıtmaya gidiyorum..
Bir aile dostumuzu yaşamış olduğu bir olayla heyecanım iki katına çıkmış durumda.
On iki seneden sonra bir mucize sonucu çocuk sahibi olan H.Vedat ağabey işi gereği malzeme dağıtmak için bir restorana gidiyor...Gereken malzemeleri verdikten sonra restoran sahiplerine vermiş olduğu mallarda sorun ya da depolu olursa çekinmeden arayabileceklerini, 12 senelik hasretten sonra kavuşmuş oldukları yavrularına haram mal yedirmek istemediği söylüyor..Onun bu sözü üzerine restoranın sahibi bayan ağlıyor..Ve kendilerinde 6 senedir çocukları olmadığını belirtiyor...
Bunun üzerine H.Vedat abimiz parmağında meşhetten aldığı içinde,
‘’Rabbim, bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin." dedi. (Al-i İmran Suresi, 38)
Yazan yüzüğü bu karı kocaya hediye ederek, ben bu yüzüğün faydasını gördüm. İnşallah siz de görürsünüz diyor.
Bunun üzerine bayan yeniden ağlamaya başlıyor..
Şaşıran H.Vedat abimiz: "Hayırdır abla yanlış bir şey mi söyledim?" diyor..
Bayan, Resulullah efendimizi rüyasında gördüğünü ve ona bir çocuk sahibi olmayı arzuladığını söylediğini buna karşılık da, Peygamberimizin,
birisinin kendisine bir hediye vereceğini onu kabul etmesi gerektiğini söylediğini söylüyor..
Bunun üzerine H.Vedat ağabey madem peygamberi rüyanda görmüşsün önümüzdeki hafta onun evladı İmam Hüseyin’in şahadet yıldönümüdür..Bunun için bir konferans düzenleyeceğiz buyurun siz de gelin diyor..
Kadın buna karşılık şaşkın bir şekilde:
Peygamber efendimiz aynı zamanda rüyamda bana şöyle söyledi:
Yakında Dortmund da bir toplantı olacak, sen o toplantıya katıl ben de orada olacağım.Ve senin duan o toplantıda kabul edilecektir..
Evet, bu duygularla gidiyorum...Resul’ün bulunacağı bir salonda nefes almaya onun varlığını hissetmeye gidiyorum..
Umutsuzum biliyorum ki onu göremeyeceğim ...Ama ne fark eder ki onun bulunduğu bir salonda nefes alacağım...Belki de o gül kokusu yayılacak salona..Belki de onun orda bulunması hürmetine af edilecek o gün günahlarımız belki temizlenmiş, aklanmış olarak döneceğiz evlerimize ..Kim bilir?
Salon tıklım tıklım küçükten büyüğe kadar herkes karalara büyümüş..Sırayla tüm camiiler kendi destleriyle salona giriş yapıyorlar..Ne güzel bir manzara bu Allah’ım.Binlerce Hüseyin aşıklarıyla aynı yerde bulunmak, aynı havayı teneffüs etmek.
Bugün YA HÜSEYİN !!! demek bir başka güzel.
Bugün Hüseyin’e ağlamak bir başka güzel..
Bu manzaraya bakarak ağlamak , ağlayarak Rabbe kendini daha da yakın hissetmek bir başka güzel.....
Rabbim sana hamd-u senalar olsun ki Avrupa’nın göbeğinde bizlere bu mutluluğu yaşama fırsatı verdin. Bu atmosferin yaşanılmasına vesile olan Avrupa alimler birliğinin emeği gecen tüm üyelerinden Allah razı olsun..Ecirlerinin karşılığı rabbim İmam Hüseyin (a.s) eliyle versin inşAllah.
Bir hafta sonra,..
Bu defada Sayın İsa Güneş hocamızı vesilesiyle tertiplenmiş Almanca Aşura merasimine gidiyoruz..
Her şey çok güzel Almanca sinezenler, mersiyeler konuşmacılar..
Fakat dikkatimi çeken bir konu beni çok mutlu ediyor..
Salon çok sessiz..Camide zorla susturmaya çalıştığımız hocayı dinletmeye çalıştığımız çocuklardan eser yok ...
Çocuklar pür dikkat Almanca okunan mersiyeyi dinliyorlar..Üstelik duygulanıp ağlıyorlar..
Ve o an bu tür programların çocuklarında anlaması bakımından Almanca’da yapılması gerektiğini daha iyi anlıyorum .
Ebul Fazl Abbas’ın kesilen kollarına ağlarken bir de çocuklara bakıp mutluluktan ağlıyorum.
Yorum