SEVGİ EMEK İSTER, YÜREK İSTER
12/03/2010 - 20:04
ARZU ÇETİNKAYA
Bismillah...
Eski bir Türk filminde geçen klasikleşmiş bu cümle. Sevgi, dostluk emek olmayınca yürek olmayınca sulanmayan bir gül misali solmaya mahkumdur.
Aklıma internetteki forumlardan birinde okumuş olduğum bir hikaye geldi.
Gül, bülbüle aşık olmuş ve ona her gün defalarca sevdiğini söylemiş. Gül buna rağmen mutsuzmuş; günden güne sararıp solmuş, selvi gibi boyu büklüm büklüm olmuş. Gülün bu halini gören bülbül kaygılanmış ve doktor çağırmış. Doktor gülü muayene ettikten sonra, güle sevgisizlik teşhisini koymuş.”Bu gül sevgisiz kalmış. “demiş.
Bu duruma şaşıran Bülbül; “Ama nasıl olur, ben ona her gün onu sevdiğimi söylerdim.” demiş.. Bunu duyan gül bükülen belini doğrultup: "Evet, bana her gün sevdiğini söyledin ama beni hiç sulamadın.’’ demiş.
Birçoğumuzun eşimizle, çocuğumuzla dostlarımızla hatta Rabbimizle olan ilişkilerimiz bu gül ile bülbülün ilişkisi gibidir.Sözde, seviyorum, der ama davranışlarımızda hareketlerimizde amellerimizde bunun aksini yaşarız.Seviyorum demek yeterli değildir. Sevgiyi lafta değil amellerde göstermek gerekir. ‘’Ben Allah'ı seviyorum.’’der ama şeytanın yanında oluruz.
‘’İmam Hüseyni seviyorum.’’ der ama Yezid’in hayatını yaşarız. Dostlarımıza sevdiğimizi söyler, bize ihtiyacı olduğu anlarda kaçacak delik ararız.
Dostunum diyorsa insan yalnız bırakmamalı...
Dostunum diyorsa insan, bebeğin ağlamasına fırsat vermeden karnını doyuran anne gibi,feryadını duymadan yetişmeli imdadına.
Hissetmeli ,çağırmadan gelmeli.
Yağmur yağmasını beklemeden şemsiyeyle, ağlamayı beklemeden mendille hazırda bulunmalı, dost dostu için.
Ve haykırabilecek yüreğe sahip olmaktır sevgisini tüm dünyaya utanmadan gurur yapmadan.
Dostluklar kolay kazanılmıyor.
Bulduk mu yanında sesli düşündüğümüz birini.
Yaşadık mı yalnızlığımızda o sıcak sesin sihrini.
Sarılalım dosta sıkıca bırakmayalım elini .
Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kumun üzerine şu sözleri yazar: Bu gün en iyi arkadaşım bana bir tokat attı.
Yıkanabilecekleri bir yere rastlayana dek yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken batağa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Tam selamete çıktıktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır: Bu gün en iyi arkadaşım Benim hayatımı kurtardı: Your browser may not support display of this image.Your browser may not support display of this image.
Tokadı vuran ve sonra en iyi arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der:
Senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın ama şimdi kayaya kazıyorsun, neden?
Öbür arkadaş ona söyle cevap verir.
Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgarı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir şey yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin.
İncinmelerimizi kuma, gördüğünüz iyilikleri kayalara kazımayı öğrenelim.
Denilir ki: özel birini bulmak bir dakikanızı alır, onu değerlendirmeniz bir saat içinde olur, onu sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.
Sevmek için "yürek", sürdürmek için "emek" gerek.
İmam Sadık (a.s) dostluk hakkında söyle buyurmuşlardır: "Şu üç şeyde imtihan etmediğin kimseyi dost sayma: Onu kızdırdığında, bu kızgınlığın onu haktan batıla itip itmediği hususunda, dirhem ve dinar hususunda ve onunla yolculuk etmekte.
Ve yine İmam Ali (a.s) söyle buyurmaktadır: "Sadık dost ayıpların hususunda sana nasihat eden, gıyabında seni koruyan ve seni kendisine tercih edendir.
Büyük dost Mevlana’nın deyişleri ile sözü bağlayalım.
Dost,sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli.
Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı.
Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı.
Dost dediğin sevgisinde istikrarlı olmalı.
Herkes seni üzdüğünde sana moral vermeli.
Ve ağladığında seninle ağlamalı.
Ama hepsinden çok,
Dost matematiksel olmalı.
Sevinci çarpmalı,
Üzüntüyü bölmeli,
Geçmişi çıkarmalı,
Yarını toplamalı.
Arzu ÇETİNKAYA
12/03/2010 - 20:04
ARZU ÇETİNKAYA
Bismillah...
Eski bir Türk filminde geçen klasikleşmiş bu cümle. Sevgi, dostluk emek olmayınca yürek olmayınca sulanmayan bir gül misali solmaya mahkumdur.
Aklıma internetteki forumlardan birinde okumuş olduğum bir hikaye geldi.
Gül, bülbüle aşık olmuş ve ona her gün defalarca sevdiğini söylemiş. Gül buna rağmen mutsuzmuş; günden güne sararıp solmuş, selvi gibi boyu büklüm büklüm olmuş. Gülün bu halini gören bülbül kaygılanmış ve doktor çağırmış. Doktor gülü muayene ettikten sonra, güle sevgisizlik teşhisini koymuş.”Bu gül sevgisiz kalmış. “demiş.
Bu duruma şaşıran Bülbül; “Ama nasıl olur, ben ona her gün onu sevdiğimi söylerdim.” demiş.. Bunu duyan gül bükülen belini doğrultup: "Evet, bana her gün sevdiğini söyledin ama beni hiç sulamadın.’’ demiş.
Birçoğumuzun eşimizle, çocuğumuzla dostlarımızla hatta Rabbimizle olan ilişkilerimiz bu gül ile bülbülün ilişkisi gibidir.Sözde, seviyorum, der ama davranışlarımızda hareketlerimizde amellerimizde bunun aksini yaşarız.Seviyorum demek yeterli değildir. Sevgiyi lafta değil amellerde göstermek gerekir. ‘’Ben Allah'ı seviyorum.’’der ama şeytanın yanında oluruz.
‘’İmam Hüseyni seviyorum.’’ der ama Yezid’in hayatını yaşarız. Dostlarımıza sevdiğimizi söyler, bize ihtiyacı olduğu anlarda kaçacak delik ararız.
Dostunum diyorsa insan yalnız bırakmamalı...
Dostunum diyorsa insan, bebeğin ağlamasına fırsat vermeden karnını doyuran anne gibi,feryadını duymadan yetişmeli imdadına.
Hissetmeli ,çağırmadan gelmeli.
Yağmur yağmasını beklemeden şemsiyeyle, ağlamayı beklemeden mendille hazırda bulunmalı, dost dostu için.
Ve haykırabilecek yüreğe sahip olmaktır sevgisini tüm dünyaya utanmadan gurur yapmadan.
Dostluklar kolay kazanılmıyor.
Bulduk mu yanında sesli düşündüğümüz birini.
Yaşadık mı yalnızlığımızda o sıcak sesin sihrini.
Sarılalım dosta sıkıca bırakmayalım elini .
Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kumun üzerine şu sözleri yazar: Bu gün en iyi arkadaşım bana bir tokat attı.
Yıkanabilecekleri bir yere rastlayana dek yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken batağa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Tam selamete çıktıktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır: Bu gün en iyi arkadaşım Benim hayatımı kurtardı: Your browser may not support display of this image.Your browser may not support display of this image.
Tokadı vuran ve sonra en iyi arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der:
Senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın ama şimdi kayaya kazıyorsun, neden?
Öbür arkadaş ona söyle cevap verir.
Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgarı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir şey yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin.
İncinmelerimizi kuma, gördüğünüz iyilikleri kayalara kazımayı öğrenelim.
Denilir ki: özel birini bulmak bir dakikanızı alır, onu değerlendirmeniz bir saat içinde olur, onu sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.
Sevmek için "yürek", sürdürmek için "emek" gerek.
İmam Sadık (a.s) dostluk hakkında söyle buyurmuşlardır: "Şu üç şeyde imtihan etmediğin kimseyi dost sayma: Onu kızdırdığında, bu kızgınlığın onu haktan batıla itip itmediği hususunda, dirhem ve dinar hususunda ve onunla yolculuk etmekte.
Ve yine İmam Ali (a.s) söyle buyurmaktadır: "Sadık dost ayıpların hususunda sana nasihat eden, gıyabında seni koruyan ve seni kendisine tercih edendir.
Büyük dost Mevlana’nın deyişleri ile sözü bağlayalım.
Dost,sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli.
Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı.
Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı.
Dost dediğin sevgisinde istikrarlı olmalı.
Herkes seni üzdüğünde sana moral vermeli.
Ve ağladığında seninle ağlamalı.
Ama hepsinden çok,
Dost matematiksel olmalı.
Sevinci çarpmalı,
Üzüntüyü bölmeli,
Geçmişi çıkarmalı,
Yarını toplamalı.
Arzu ÇETİNKAYA
Yorum