:hosgeldiniz
HZ.ALİNİN HAYATI
Hz. Ali (as) hicretten 23 yıl önce Receb ayının onüçüncü gününde Mekke´de Kaabe´nin içinde dünyaya geldi. Babası Ebu Talib annesi Esat Kızı Fatime´dir. 6 yaşında iken Peygamberimiz onu kendi evine götürdü. Terbiye ve himayesini bizzat kendisi üstlendi. Hz. Ali (as) Peygambere ilk iman getiren kimsedir. O her zaman Hz. Peygamber (saav) ile beraberdi.
Hz. Muhammed (saav) Medineye hicret ettigi gece Kafirler Peygamberin evine gelipte onu öldürmek istediklerinde Hz. Ali (as) yatağına yatmıştı. Hz. Ali (as) Peygamberin kızı Hz. Fatime (as) nin eşi idi. Hz. Muhammed (saav) Medineye hicret ettiginde müminler arasında kardeşlik bağı icad etti ve Hz. Ali (as) mı kendi kardeşi olarak seçti.
Resulullah döneminde gerçekleşen savaşların çoğunda, müslümanların zaferi, Hz. Ali (as) nin kılıcıyla gerçekleşmiş, bu savaşlardaki fetihleri yüzünden Hz. Muhammed (saav) ´´Ali´den yigit ve Zülfikar´ dan başka kılıç yoktur,, diyen Hadis´i Kudsî de Hz. Ali (as) yi övmüştür. Yine Hendek savaşında, İslam ordusuna korku ve dehşetin hakim olduğu bir sırada, müşriklerin en büyük kahramanı olan Amr bin Abdeved´i yere seren Hz. Ali (as) nin kiliç vuruşu, hadislere göre bütün insan ve cinlerin ibadetinden daha faziletli bilinmiştir.
Caferi inancına göre, Hz. Ali (as) ilahi emir geregi Hz. Peygamber (saav) rin halifesi olan 12 masum İmamların ilkidir. Maide Suresinin 67. Ayetine göre Hz. Muhammed Mustafa (saav) son veda Hac´cında Hz. Ali (as) yi kendi yerine Halife seçmistir. Ama Hz. Peygamberden sonra bazı sebeblerden dolayı ilk 3 halife döneminde Hz. Ali (as) hilafet zahiriyesi tahakkuk etmemiştir.
Hz. Ali (as) Üçüncü Halife´den sonra Hicretin 35. yılında müslümanların halifesi oldu. Hz. Ali (as) her şeyden önce geçmişteki valilerin çoğunun iş başında olmalarını uygun görmeyince, onları azledip layık gördügü kimseleri tayin etti. Bu arada bir takım insanlar şahsi çıkarlari için ona muhalefet edip Cemel, Siffin ve Nehrevan savaşlarında ona karşı savaştılar.
Hz. Ali (as) Takvada, hakka ibadet etmekte, cesarette, yigitlikte ashap arasında tekti. Hz. Ali (as) hakkı ve ilahi kanunu icra ediyor, her zaman için Hz. Ali (as) adaleti icra etmekte hiç bir kimseye bir ayrıcalık tanımaz, yakınlarına bile müsamahalı davranmaz, herkese bir gözle bakardı.
Hz. Ali (as) İlimde ashabın en bilgilisi idi. Hz. Muhammed Mustafa (saav) ´´ Ben ilmin şehriyim, Ali´de kapısıdır,, buyurmuştur. Üç halife döneminde şer´i meselelerin çözümü için ona müracaat edilirdi. Nehcül Belaga kitabı onun hutbe, mektub ve sözlerinden bir kısmını içermektedir.
Hz. Ali (as) hicretin 40. yılında Ramazan ayının 19. gününün sabahı Kufe camiinde sabah namazını kılarken İbn-i Mülcem'in zehirli kılıcıyla aldığı darbe sonucu Ramazan´ın 21. günü şehit olmuştur. Hz. Ali (as) nin Türbesi Irak´ın Necef Şehrindedir.
1. İMÂM HZ. ALİ’NİN (a)HAYÂTI
İmâm Ali (a.s) hicretten 23 yıl önce Mekke’de dünyaya geldi. Babası Ebû Tâlib ®, annesi Esed kızı Fâtıma ®’dır. Küçük yaşlardan itibaren, peygamberimiz onu kendi evine alarak, terbiye ve himâyesini bizzat kendisi üslendi. O, peygamberimize ilk îmân getiren kimseydi ve her zaman O’nunla beraberdi. Peygamberimizin biricik kızı Fâtıma (sa), O’nun eşi idi.
O; Putperestlerin, peygamber efendimizi öldürmek istedikleri o hicret gecesinde, canını ortaya koyarak Resûlullâh’ın yatağına yatan, hem Mekke’de ve hem de Medîne’ye hicret gerçekleştikten sonra ashâb ® arasındaki kardeşlik (musâhiplik) eşleşmesinde Hz. Peygambere kardeş olan, Resûlullâh’ın (s.a.a) hayatta olduğu dönemde yapılan savaşların çoğunda Allâh’ın izni ile Müslüman’ların muzaffer olmalarında olağanüstü emekleri geçen ve hakkında kudsî hadîs ile; “Lâ fetâ illâ Ali, Lâ seyfe illâ zülfikâr-Ali’den yiğit er Zülfikâr’dan üstün kılıç yoktur.” buyrulan, hendek savaşında Müslüman’larda korku ve gevşekliğin hâkim olduğu bir sırada, kimsenin karşısına çıkmaya cesâret edemediği elebaşı bir müşrîki, dillere destan kılıç darbesi ile cehenneme yuvarlayarak, Hz Peygamber’in (s.a.a); “Ali’nin bu kılıç darbesi diğer bütün insanlar ve cinlerin ibâdetlerinden daha üstündür/faziletlidir.” kelâm-ı şerîflerine mazhâr olan... kimsedir.
Ehl-i Beyt’in anlayışı ve yoluna göre, İmâm Ali (as), ilâhî emir gereği Hazreti Resûlullâh’ın (s.a.a.) hak halifeleri olan Oniki masum İmâm’ın ilkidir. Resûlullâh, İslâm davetini teblîğe başladığı günden itibaren, çeşitli münâsebetlerle, Hz. Ali’nin bu ilâhî hilâfet makâmının sâhibi olduğunu açıklamıştır. Özellikle de “Ğadir-i Hum” denilen mevkide vedâ haccı dönüşünde Hazreti Ali’yi hilâfet-İmâmet-Velâyet makâmına ilâhî bir emirle atamışlar, sahâbeden bir çok ileri gelenler de orada Hz. Ali’yi bu makâma atanmalarından dolayı tebrîk etmiş, kutlamışlardır. Ehl-i Beyt mektebinde bu münâsebetle “Ğadir-i Hum” olayının cereyân ettiği 18 Zilhicce günü “Ğadîr-i Hum bayramı” olarak kutlanır ki, bu günde, günün önemini belirten konuşmalar yapılır, İmâm’ın (a.s) kişiliği, hayâtı, mücâdelesi hakkında bilgiler verilir, ümmete, örnek bir “İnsan-ı Kâmil” tanıtılmaya çalışılır.[39]
Ancak; Resûlullâh’ın vefâtından sonra bazı sebeplerden ötürü ilk üç halîfe ® döneminde İmâm-ı Ali’nin zâhirî hilâfeti gerçekleşmemiştir. Üçüncü Halîfe’den sonra Müslüman’larca halîfelik makâmına getirilen İmâm (as), kendisinden önceki halîfelerin atamış oldukları bir çok vâli ve devlet görevlilerini bulundukları makâma layık görmediğinden, onları azledip, yerlerine lâyık gördüğü kimseleri tayîn etti. Bu dönemde, çeşitli nedenlerden ötürü oluşan iç muhâlefet netîcesinde, İmâm (as), Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşlarını yapmak zorunda kaldı.
Hz. Ali ®; takvâda, Allâh’a ibâdette, cesârette, yiğitlikte, emînlikte, Hz. Resûlullâh’tan (s.a.a) sonra gelen ilk insandı. O, her zaman hakkı, adâleti, Allâh’ın şerîatını icrâ ediyor, mazlûmlara yardımcı, dost, zâlimlere ise düşmân idi. O’nun adâlet anlayışında, hiç kimse için bir ayrıcalık söz konusu olmayıp, Hakk’a âşık, adâlet timsâli bir zât idi.
İmâm Ali; ilimde ashâbın ® arasında en bilgini idi. Resûlullâh (s.a.a); “Ben ilmin şehriyim, Ali’de onun kapısıdır, şehre girmek isteyen kapıdan gelsin.”[40] buyurarak, Hz. Ali’nin bu derin ilmini beyân etmişlerdir.
“NEHCÜ’L BELÂĞA” kitâbı da, ilim deryâsı olan İmâm’ın (as), hutbe, mektûp, öğüt ve nasîhatlerinden bir kısmını içeren kıymetlibir eserdir.
İmâm Ali, bir sabah namâzı esnâsında dâhilî hâinlerden İbn-i Mülcem (l.a.) tarafından bir kılıç-hançer darbesi ile vurulmuş ve aldığı yaralar neticesinde şehâdet şerbetini içmiştir.[41]
Selâm sana, Ey ilim şehrinin kapısı!
Selâm sana, Ey Resûlullâh’ın kardeşi!
Selâm sana, Ey müminlerin velîsi
Selâm sana, Ey hakkında; “Ali’ye söven bana sövmüştür, bana söven de Allâh’a sövmüş olur.”, “Ali ile savaşan benimle savaşmıştır, benimle savaşan da Allâh ile savaşmış gibi olur.”, Ey Ali! Ben Kur’ân’ın tenzîli için savaştım, sen de te’vîli için savaşacaksın.”, “Ali’yi sevmek îmândan, O’na buğzetmek ise münâfıklıktandır...” buyrulan İslâm Askeri!
Selâm sana, Ey Hizbullâh’ın İmâmı!
Hz. İmâm Ali (as) buyuruyor; “İyilerle kötüler senin yanında aynı değerde olmasın. Çünkü, bu iyileri iyilik yapmaktan soğutur, kötüleri de kötülük yapmak da cüretli kılar.”[42]
“Son veda haccı idi peygamberin.
Onsekizinci günü Zilhicce’nin.
Çıktı yüksek bir yere ol Mustafâ,
Yanına aldı Ali’yi, bâsafâ.
Dinleyiniz ey garib ümmetlerim,
Anlatayım size vasiyetlerim.
Aranızdan ayrılığım çok yakın,
Hak yoldan çıkmayın, aman, sakın.
Bana îmânı olanlar, dinleyin,
Allâh’ın fermânını siz belleyin.
İki muhkem şey bırakırım size,
Haşr’e dek rehber olur bunlar size.
Birisi, Allâh’ın Kur’ân’ıdır,
Diğeri, Ehl-i Beyt’in irfânıdır.
İşte aldım ben Ali’yi yanıma,
Son sözü tekrarlarım ihvânıma.
Canla, başla siz Ali’ye sarılın,
Böylelikle Hak yoluna doğrulun.
Ben, kimin mevlâsı olduysam heman,
Ali’de mevlâsıdır, onun her zaman.
Kim beni severse, sever Ali’yi,
Ayrı bilmez, Peygamberle, velîyi.
Kim, Ali’ye düşman olursa heman,
O, benim de düşmanımdır her zaman.
Sonra dedi, ol Muhammed Mustafâ,
Ey ashâbım eyleyin ahde vefâ.
Sonra kaldırdı elini Fahr-ı Cihân,
Dedi: Yâ Rab! Şâhit ol sen de hemân.
Allâh’ım sen de sev Ali’yi seveni,
Sen de sevme Ali’yi sevmeyeni.
Düşman ol! sen de Ali’nin düşmanına,
Yardım eyle! Ali’nin yârânına.
Her kim Ali’den kaçarsa ey Hüdâ!,
O’nu benden dâima eyle cüdâ.
Kim hakâret eylese bu Ali’ye,
Ya, husûmet eylese ol velîye.[43]
Sen iki cihânda onu kıl hakir,
Bu duâmı müstecâb et yâ Kadîr!
İşitince hep sahâbe bu sözü,
Vecde geldi, güldü hepsinin yüzü.”[44]
İmâm Ali (a.s) İslâm’ın onurudur.
HZ.ALİNİN HAYATI
Hz. Ali (as) hicretten 23 yıl önce Receb ayının onüçüncü gününde Mekke´de Kaabe´nin içinde dünyaya geldi. Babası Ebu Talib annesi Esat Kızı Fatime´dir. 6 yaşında iken Peygamberimiz onu kendi evine götürdü. Terbiye ve himayesini bizzat kendisi üstlendi. Hz. Ali (as) Peygambere ilk iman getiren kimsedir. O her zaman Hz. Peygamber (saav) ile beraberdi.
Hz. Muhammed (saav) Medineye hicret ettigi gece Kafirler Peygamberin evine gelipte onu öldürmek istediklerinde Hz. Ali (as) yatağına yatmıştı. Hz. Ali (as) Peygamberin kızı Hz. Fatime (as) nin eşi idi. Hz. Muhammed (saav) Medineye hicret ettiginde müminler arasında kardeşlik bağı icad etti ve Hz. Ali (as) mı kendi kardeşi olarak seçti.
Resulullah döneminde gerçekleşen savaşların çoğunda, müslümanların zaferi, Hz. Ali (as) nin kılıcıyla gerçekleşmiş, bu savaşlardaki fetihleri yüzünden Hz. Muhammed (saav) ´´Ali´den yigit ve Zülfikar´ dan başka kılıç yoktur,, diyen Hadis´i Kudsî de Hz. Ali (as) yi övmüştür. Yine Hendek savaşında, İslam ordusuna korku ve dehşetin hakim olduğu bir sırada, müşriklerin en büyük kahramanı olan Amr bin Abdeved´i yere seren Hz. Ali (as) nin kiliç vuruşu, hadislere göre bütün insan ve cinlerin ibadetinden daha faziletli bilinmiştir.
Caferi inancına göre, Hz. Ali (as) ilahi emir geregi Hz. Peygamber (saav) rin halifesi olan 12 masum İmamların ilkidir. Maide Suresinin 67. Ayetine göre Hz. Muhammed Mustafa (saav) son veda Hac´cında Hz. Ali (as) yi kendi yerine Halife seçmistir. Ama Hz. Peygamberden sonra bazı sebeblerden dolayı ilk 3 halife döneminde Hz. Ali (as) hilafet zahiriyesi tahakkuk etmemiştir.
Hz. Ali (as) Üçüncü Halife´den sonra Hicretin 35. yılında müslümanların halifesi oldu. Hz. Ali (as) her şeyden önce geçmişteki valilerin çoğunun iş başında olmalarını uygun görmeyince, onları azledip layık gördügü kimseleri tayin etti. Bu arada bir takım insanlar şahsi çıkarlari için ona muhalefet edip Cemel, Siffin ve Nehrevan savaşlarında ona karşı savaştılar.
Hz. Ali (as) Takvada, hakka ibadet etmekte, cesarette, yigitlikte ashap arasında tekti. Hz. Ali (as) hakkı ve ilahi kanunu icra ediyor, her zaman için Hz. Ali (as) adaleti icra etmekte hiç bir kimseye bir ayrıcalık tanımaz, yakınlarına bile müsamahalı davranmaz, herkese bir gözle bakardı.
Hz. Ali (as) İlimde ashabın en bilgilisi idi. Hz. Muhammed Mustafa (saav) ´´ Ben ilmin şehriyim, Ali´de kapısıdır,, buyurmuştur. Üç halife döneminde şer´i meselelerin çözümü için ona müracaat edilirdi. Nehcül Belaga kitabı onun hutbe, mektub ve sözlerinden bir kısmını içermektedir.
Hz. Ali (as) hicretin 40. yılında Ramazan ayının 19. gününün sabahı Kufe camiinde sabah namazını kılarken İbn-i Mülcem'in zehirli kılıcıyla aldığı darbe sonucu Ramazan´ın 21. günü şehit olmuştur. Hz. Ali (as) nin Türbesi Irak´ın Necef Şehrindedir.
1. İMÂM HZ. ALİ’NİN (a)HAYÂTI
İmâm Ali (a.s) hicretten 23 yıl önce Mekke’de dünyaya geldi. Babası Ebû Tâlib ®, annesi Esed kızı Fâtıma ®’dır. Küçük yaşlardan itibaren, peygamberimiz onu kendi evine alarak, terbiye ve himâyesini bizzat kendisi üslendi. O, peygamberimize ilk îmân getiren kimseydi ve her zaman O’nunla beraberdi. Peygamberimizin biricik kızı Fâtıma (sa), O’nun eşi idi.
O; Putperestlerin, peygamber efendimizi öldürmek istedikleri o hicret gecesinde, canını ortaya koyarak Resûlullâh’ın yatağına yatan, hem Mekke’de ve hem de Medîne’ye hicret gerçekleştikten sonra ashâb ® arasındaki kardeşlik (musâhiplik) eşleşmesinde Hz. Peygambere kardeş olan, Resûlullâh’ın (s.a.a) hayatta olduğu dönemde yapılan savaşların çoğunda Allâh’ın izni ile Müslüman’ların muzaffer olmalarında olağanüstü emekleri geçen ve hakkında kudsî hadîs ile; “Lâ fetâ illâ Ali, Lâ seyfe illâ zülfikâr-Ali’den yiğit er Zülfikâr’dan üstün kılıç yoktur.” buyrulan, hendek savaşında Müslüman’larda korku ve gevşekliğin hâkim olduğu bir sırada, kimsenin karşısına çıkmaya cesâret edemediği elebaşı bir müşrîki, dillere destan kılıç darbesi ile cehenneme yuvarlayarak, Hz Peygamber’in (s.a.a); “Ali’nin bu kılıç darbesi diğer bütün insanlar ve cinlerin ibâdetlerinden daha üstündür/faziletlidir.” kelâm-ı şerîflerine mazhâr olan... kimsedir.
Ehl-i Beyt’in anlayışı ve yoluna göre, İmâm Ali (as), ilâhî emir gereği Hazreti Resûlullâh’ın (s.a.a.) hak halifeleri olan Oniki masum İmâm’ın ilkidir. Resûlullâh, İslâm davetini teblîğe başladığı günden itibaren, çeşitli münâsebetlerle, Hz. Ali’nin bu ilâhî hilâfet makâmının sâhibi olduğunu açıklamıştır. Özellikle de “Ğadir-i Hum” denilen mevkide vedâ haccı dönüşünde Hazreti Ali’yi hilâfet-İmâmet-Velâyet makâmına ilâhî bir emirle atamışlar, sahâbeden bir çok ileri gelenler de orada Hz. Ali’yi bu makâma atanmalarından dolayı tebrîk etmiş, kutlamışlardır. Ehl-i Beyt mektebinde bu münâsebetle “Ğadir-i Hum” olayının cereyân ettiği 18 Zilhicce günü “Ğadîr-i Hum bayramı” olarak kutlanır ki, bu günde, günün önemini belirten konuşmalar yapılır, İmâm’ın (a.s) kişiliği, hayâtı, mücâdelesi hakkında bilgiler verilir, ümmete, örnek bir “İnsan-ı Kâmil” tanıtılmaya çalışılır.[39]
Ancak; Resûlullâh’ın vefâtından sonra bazı sebeplerden ötürü ilk üç halîfe ® döneminde İmâm-ı Ali’nin zâhirî hilâfeti gerçekleşmemiştir. Üçüncü Halîfe’den sonra Müslüman’larca halîfelik makâmına getirilen İmâm (as), kendisinden önceki halîfelerin atamış oldukları bir çok vâli ve devlet görevlilerini bulundukları makâma layık görmediğinden, onları azledip, yerlerine lâyık gördüğü kimseleri tayîn etti. Bu dönemde, çeşitli nedenlerden ötürü oluşan iç muhâlefet netîcesinde, İmâm (as), Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşlarını yapmak zorunda kaldı.
Hz. Ali ®; takvâda, Allâh’a ibâdette, cesârette, yiğitlikte, emînlikte, Hz. Resûlullâh’tan (s.a.a) sonra gelen ilk insandı. O, her zaman hakkı, adâleti, Allâh’ın şerîatını icrâ ediyor, mazlûmlara yardımcı, dost, zâlimlere ise düşmân idi. O’nun adâlet anlayışında, hiç kimse için bir ayrıcalık söz konusu olmayıp, Hakk’a âşık, adâlet timsâli bir zât idi.
İmâm Ali; ilimde ashâbın ® arasında en bilgini idi. Resûlullâh (s.a.a); “Ben ilmin şehriyim, Ali’de onun kapısıdır, şehre girmek isteyen kapıdan gelsin.”[40] buyurarak, Hz. Ali’nin bu derin ilmini beyân etmişlerdir.
“NEHCÜ’L BELÂĞA” kitâbı da, ilim deryâsı olan İmâm’ın (as), hutbe, mektûp, öğüt ve nasîhatlerinden bir kısmını içeren kıymetlibir eserdir.
İmâm Ali, bir sabah namâzı esnâsında dâhilî hâinlerden İbn-i Mülcem (l.a.) tarafından bir kılıç-hançer darbesi ile vurulmuş ve aldığı yaralar neticesinde şehâdet şerbetini içmiştir.[41]
Selâm sana, Ey ilim şehrinin kapısı!
Selâm sana, Ey Resûlullâh’ın kardeşi!
Selâm sana, Ey müminlerin velîsi
Selâm sana, Ey hakkında; “Ali’ye söven bana sövmüştür, bana söven de Allâh’a sövmüş olur.”, “Ali ile savaşan benimle savaşmıştır, benimle savaşan da Allâh ile savaşmış gibi olur.”, Ey Ali! Ben Kur’ân’ın tenzîli için savaştım, sen de te’vîli için savaşacaksın.”, “Ali’yi sevmek îmândan, O’na buğzetmek ise münâfıklıktandır...” buyrulan İslâm Askeri!
Selâm sana, Ey Hizbullâh’ın İmâmı!
Hz. İmâm Ali (as) buyuruyor; “İyilerle kötüler senin yanında aynı değerde olmasın. Çünkü, bu iyileri iyilik yapmaktan soğutur, kötüleri de kötülük yapmak da cüretli kılar.”[42]
“Son veda haccı idi peygamberin.
Onsekizinci günü Zilhicce’nin.
Çıktı yüksek bir yere ol Mustafâ,
Yanına aldı Ali’yi, bâsafâ.
Dinleyiniz ey garib ümmetlerim,
Anlatayım size vasiyetlerim.
Aranızdan ayrılığım çok yakın,
Hak yoldan çıkmayın, aman, sakın.
Bana îmânı olanlar, dinleyin,
Allâh’ın fermânını siz belleyin.
İki muhkem şey bırakırım size,
Haşr’e dek rehber olur bunlar size.
Birisi, Allâh’ın Kur’ân’ıdır,
Diğeri, Ehl-i Beyt’in irfânıdır.
İşte aldım ben Ali’yi yanıma,
Son sözü tekrarlarım ihvânıma.
Canla, başla siz Ali’ye sarılın,
Böylelikle Hak yoluna doğrulun.
Ben, kimin mevlâsı olduysam heman,
Ali’de mevlâsıdır, onun her zaman.
Kim beni severse, sever Ali’yi,
Ayrı bilmez, Peygamberle, velîyi.
Kim, Ali’ye düşman olursa heman,
O, benim de düşmanımdır her zaman.
Sonra dedi, ol Muhammed Mustafâ,
Ey ashâbım eyleyin ahde vefâ.
Sonra kaldırdı elini Fahr-ı Cihân,
Dedi: Yâ Rab! Şâhit ol sen de hemân.
Allâh’ım sen de sev Ali’yi seveni,
Sen de sevme Ali’yi sevmeyeni.
Düşman ol! sen de Ali’nin düşmanına,
Yardım eyle! Ali’nin yârânına.
Her kim Ali’den kaçarsa ey Hüdâ!,
O’nu benden dâima eyle cüdâ.
Kim hakâret eylese bu Ali’ye,
Ya, husûmet eylese ol velîye.[43]
Sen iki cihânda onu kıl hakir,
Bu duâmı müstecâb et yâ Kadîr!
İşitince hep sahâbe bu sözü,
Vecde geldi, güldü hepsinin yüzü.”[44]
İmâm Ali (a.s) İslâm’ın onurudur.