Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

hz.ali'yi(as) sevmek

Daraltma
Bu konu kapanmıştır.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    hz.ali'yi(as) sevmek

    Şeyh Ebu Cafer Taberi r.a. rivayet eder ki; İbni Ömer şöyle dedi :Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e Hz.Ali hakkında bir şeyler söyleyince gazaplanarak şöyle buyurudu: Makamı benim makamım gibi biri hakkında nasıl böyle konuşuyorlar:

    1. Her kim Ali’yi severse beni sevmiştir.Beni sevenden Allah razı olur ve Allah razı olduğuna cenneti verir.
    2. Her kim Ali’yi severse Allah onun namazını,orucunu,ibadetini ve ettiği duaları kabul eder.
    3. Her kim Ali’yi severse melekler onun mağfireti için dua ederler. Cennetin kapıları açılır ve istediği kapıdan hesapsız olarak içeri girer.
    4. Her kim Ali’yi severse dünyadan gitmeden önce Kevser havzundan içer ve Tubâ ağacı meyvelerinden yer ve cennetteki yerini görür.
    5. Her kim Ali’yi severse Allah ona ölüm acılarını azaltır ve kabrini cennet bağlarından bir bağ olarak karar kılar.
    6. Her kim Ali’yi severse Allah ona bedenindeki bütün damarlar sayısınca huriler verir ve yakınlarından seksen kişiye şefaat eder ve bedenindeki tüyler sayısınca cennette şehirler verir.
    7. Her kim Ali’yi severse Allah ona ölüm meleğini gönderdiğinde dostça yaklaşmasını emreder ve nekir ve münker meleklerinin cefasından korur ve kalbini nurlandırır ve yüzünü aydınlatır.
    8. Her kim Ali’yi severse Allah kendi arşının altında sıddık ve şehitlerle beraber gölgelendirir.
    9. Her kim Ali’yi severse Allah ona cehennem ateşinden kurtarır.
    10. Her kim Ali’yi severse yaptığı iyilikler kabul olur ve hataları affolunur ve cennette şehitlerin efendisi Hamza ile beraber olur.
    11. Her kim Ali’yi severse hikmet onun kalbine yerleşir,doğru söz onun diline akar ve Allah rahmet kapılarını ona açar.
    12. Her kim Ali’yi severse göklerde ona “Allah’ın yeryüzündeki esir kulu”denir.
    13. Her kim Ali’yi severse arşın altından bir melek ona şöyle seslenir; Ey Allah’ın kulu!Amellere yeniden başla.Allah tüm günahlarını affetti.
    14. Her kim Ali’yi severse kıyamet sahnesinde yüzü tıpkı dolunay gibi parlayacaktır.
    15. Her kim Ali’yi severse Allah keramet tacını onun başına koyacak ve keraket elbisesini giydirecektir.
    16. Her kim Ali’yi severse sırat köprüsünden şimşek gibi geçecektir.
    17. Her kim Ali’yi sever ve velayetini kabul ederse Allah ona cehennemden beraat (kurtuluş) ve sırattan geçiş ve azaptan güven beratı verecektir.
    18. Her kim Ali’yi severse ona divan açılmaz ve mizan kurulmaz ve ona; cennete hesapsız gir denir.
    19. Her kim Âl-i Muhammed’i severse hesap,mizan ve sırattan amanda olur.
    20. Her kim Muhammed ve Âl-i Muhammed sevgisi üzerine ölürse Meleklerle kucaklaşır ve peygamberler onu ziyaret ederler.Allah azze ve celle’nin katındaki bütün hacetlerini Allah yerine getirir.
    21.Her kim Muhammed ve Âl-i Muhammed sevgisi üzerine ölürse ben onun cennetine kefilim.Bunu üç kez buyurdu.”


    Beşaretul Mustafa sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem li şietil Murtaza aleyhisselam sf 37 ve 38.


    Allah Hz Emir'ül-mümin'in Ali Aleyhisselamı seven Şialarının sayısını artırsın İnşallah...


    Ya Ali...Ya Ali...Ya Ali...
    QUR WAY IS THE WAY OF İMAM MOOSA AL KADHEM
    WHO TEACHED US TO LİVE IN THE PRISON......

    #2
    hz.ali'yi(as) sevmek

    bu ibn ömer hangi ibn ömer ? hattabın oğlu ömerin oğlu abdullah mı ?

    Yorum


      #3
      hz.ali'yi(as) sevmek

      sanırım ama tam olarak bilmiyorum o yüzden yanlış cevap vermek istemem kesin bilen varsa cevap verirseniz sevinirim
      QUR WAY IS THE WAY OF İMAM MOOSA AL KADHEM
      WHO TEACHED US TO LİVE IN THE PRISON......

      Yorum


        #4
        hz.ali'yi(as) sevmek

        Şu Hadis-i Şerif hakkında yorumunuzu bekliyorum arkadaşlar
        "Ey kızım Fatıma! Allah katında kabul edilen ibadetler yap Çünkü kıyamet gününde ben de seni Allah’ın azabından kurtaramam"
        ( Müslim 31- İman 384)
        ben Hz. Aliyi sevmeyi, onun da itikat edip dayandığı vahye önce iman, sonra tasdik sonra da ameli salih ile yapılabileceğine inanıyorum. Yoksa Peygamber efendimizin s.a.v. de dediği gibi Allahın hakkında azap hükmü verdiği kimse için kendisi dahi şefaatte bulunamaz. Yalnız Allah c.c. ın izin verdiği kimselere şefaat edebilir. şu saydığınız maddeleri cahil biri okusa, ben Ali'yi r.a. seviyorum. başka amele hacet yok demesi muhtemeldir.
        tek tek maddelere cevap verecek değilim ama dikkatinizi çekmek açısından şu maddeye dokunmak istiyorum
        - Her kim Ali’yi severse arşın altından bir melek ona şöyle seslenir; Ey Allah’ın kulu!Amellere yeniden başla.Allah tüm günahlarını affetti.
        “Allah katında (makbul) tevbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisâ, 4/17)



        Yorum


          #5
          hz.ali'yi(as) sevmek

          [quote author=HidayetVerYarab link=topic=19237.msg116139#msg116139 date=1295963713]
          Şu Hadis-i Şerif hakkında yorumunuzu bekliyorum arkadaşlar
          "Ey kızım Fatıma! Allah katında kabul edilen ibadetler yap Çünkü kıyamet gününde ben de seni Allah’ın azabından kurtaramam"
          ( Müslim 31- İman 384)
          ben Hz. Aliyi sevmeyi, onun da itikat edip dayandığı vahye önce iman, sonra tasdik sonra da ameli salih ile yapılabileceğine inanıyorum. Yoksa Peygamber efendimizin s.a.v. de dediği gibi Allahın hakkında azap hükmü verdiği kimse için kendisi dahi şefaatte bulunamaz. Yalnız Allah c.c. ın izin verdiği kimselere şefaat edebilir. şu saydığınız maddeleri cahil biri okusa, ben Ali'yi r.a. seviyorum. başka amele hacet yok demesi muhtemeldir.
          tek tek maddelere cevap verecek değilim ama dikkatinizi çekmek açısından şu maddeye dokunmak istiyorum
          - Her kim Ali’yi severse arşın altından bir melek ona şöyle seslenir; Ey Allah’ın kulu!Amellere yeniden başla.Allah tüm günahlarını affetti.
          “Allah katında (makbul) tevbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisâ, 4/17)




          [/quote]

          haklısın dediklerinle alakalı hadiste var...

          biz kimseyi ateşten kurtaramayız der imamlar...bizim allah karşı hüccetimizde yoktur ( usulu kafi 2. cilt)

          Yorum


            #6
            hz.ali'yi(as) sevmek

            [quote author=HidayetVerYarab link=topic=19237.msg116139#msg116139 date=1295963713]
            Şu Hadis-i Şerif hakkında yorumunuzu bekliyorum arkadaşlar
            "Ey kızım Fatıma! Allah katında kabul edilen ibadetler yap Çünkü kıyamet gününde ben de seni Allah’ın azabından kurtaramam"
            ( Müslim 31- İman 384)
            ben Hz. Aliyi sevmeyi, onun da itikat edip dayandığı vahye önce iman, sonra tasdik sonra da ameli salih ile yapılabileceğine inanıyorum. Yoksa Peygamber efendimizin s.a.v. de dediği gibi Allahın hakkında azap hükmü verdiği kimse için kendisi dahi şefaatte bulunamaz. Yalnız Allah c.c. ın izin verdiği kimselere şefaat edebilir. şu saydığınız maddeleri cahil biri okusa, ben Ali'yi r.a. seviyorum. başka amele hacet yok demesi muhtemeldir.
            tek tek maddelere cevap verecek değilim ama dikkatinizi çekmek açısından şu maddeye dokunmak istiyorum
            - Her kim Ali’yi severse arşın altından bir melek ona şöyle seslenir; Ey Allah’ın kulu!Amellere yeniden başla.Allah tüm günahlarını affetti.
            “Allah katında (makbul) tevbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisâ, 4/17)




            [/quote]
            elbetteki haklısınız
            zaten mevlam Aliyi sevmek resulü sevmek resulü sevmek Allah'ı sevmektir
            QUR WAY IS THE WAY OF İMAM MOOSA AL KADHEM
            WHO TEACHED US TO LİVE IN THE PRISON......

            Yorum


              #7
              hz.ali'yi(as) sevmek

              Allah c.c. hepinizden razı olsun.. Benim maksadım Hz. Ali tasavvurundaki en ufak bir sapmanın, hedefe vardığında fersah fersah Hz. Aliden uzak olacağıdır. Doğrusu Hakk, Hakikat ve Hidayet zaman üstü yüce değerlerdir zamana, mekana ve kişiye bağlı değildir Ahlaka ve tertemiz bir inanca bağlıdır. Bu sebeple Hz. Ademden Hz. Muhammed a.s. a kadar tüm peygamberler aynı hakikati getirmişler ve ona uyulmasını istemişlerdir.
              - Muhakkak ki biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik. (Nisa 163)
              Ayeti kerimeden de anlaşılacağı gibi Allah c.c. kullarının hidayeti için devamlı uyarıcı peygamberler göndermiş ve onlara uyulmasını şart koşmuştur. Bunun dışında kurtuluş pek zordur. Fakat bu zorluğa bir kolaylık getirmek amacıyla pek çok kişinin yüzü, suyu, hürmeti ve şefaatinden medet umulur olmuştur. Kuranda kurtuluşun nasıl olacağı defalarca ayrıntılı bir biçimde ele alınmışken, başka kolaycı yollar türetmek yalnız bize özgü bir zaaf değil, vaktiyle Yahudi ve Hıristiyanların da aynı yola başvurarak yaptıkları sapmanın bir örneğidir. Yahudiler, biz üstün bir ırkız bize sayılı günden fazla ateş dokunmaz diyerek kendilerini yücelttiler, Hıristiyanlar ise önce hz. isa yı ilah kabul ettiler (isadan 300 küsür yıl sonra) daha sonra da onu sevmenin, ve Allahın (haşa) oğlu olarak kabul etmenin cenneti kazanmanın tek yolu olarak ilan ettiler. Bu gibi sapmalardan Allah c.c. bizleri korusun. Oysaki Kur'an da şefaat anlayışı, sırf müşriklerin Kur'anda belirtilen "Biz ancak (putlara) Allaha yaklaştırsın (şefaat etsin) diye tapıyoruz" bozuk anlayışını yok etmek için bir kural getiriyor ve tüm şefaatleri bir bir temizliyor. Tıpkı La ilahe illallah cümlesinde "La ilahe" ile tüm ilahları, ilahlaştırılanları yok edip "illallah" ile yerine hak olanı koyması gibidir. Öyle değil mi? Hak geldi Batıl zail oldu der kuran. zail olan batılı yeniden diriltmekten sakınalım. Bakınız tüm şefaatleri yok eden ayeti kerime
              - "Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının." (Bakara 123)
              ve yerine hak olan şefaati koyuyor.
              - O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse (Allahın) şefaat (ine aracılık) eder. [Taha 109]
              Kuran sade sevgi ile şefaat beklemek yerine kurtuluşun reçetelerini bizlere nasıl sunuyor?
              - Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de (Yunus 62)
              - “Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.

              (Ahkaf 13)
              - Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik. (Bakara 38)
              - Ey Adem oğulları! Size kendi içinizden âyetlerimi anlatacak peygamberler gelir de kim (onlara karşı gelmekten) sakınır ve kendini ıslah ederse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir (A’raf 35)
              - Hayır, öyle değil; iyilik yaparak kendini Allah'a veren kimsenin ecri Rabbi'nin katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.2/Bakara-112
              - Mallarını Allah yolunda sarfedip sonra sarfettikleri şeyin ardından başa kakmayan ve eza etmeyenlerin ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.2/Bakara-262
              - İnanıp yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp, zekat verenlerin Rab'leri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.2/Bakara-277
              - Allah, [b]müttakileri (sorumluluk bilinciyle sakınanları) başarılarından ötürü kurtarır[b]. Onlara hiçbir kötülük gelmez; onlar üzülmezler.39/Zümer-61

              Yukarıdaki ayetlere benzer pek çok ayet daha sıralayabilirim fakat işin özünü burada aktarmaya çalışıyorum.

              Rabbim cümlemizi sırat-ı müstakime iletsin ve ilettikten sonra tekrar saptırmasın. Fatiha suresinde hergün ondan talep ettiğimiz şey üzerine titreyelim. "Bizi dosdoğru yola ilet. Gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil!"
              Aminn..

              Yorum


                #8
                hz.ali'yi(as) sevmek

                hidayetveryarab'ı sizi süre görmüyorduk. bu gün görünce dedim sanırım bu sessiz kaldığı süre içerisinde araştırdı ve tereddütte kaldığı konularda eksikliklerini tamamladı ve karşımıza şii olduğuna dair emare ya da açık müjdelerle geldi..

                ama ne yazık ki yazınızı okuyunca bunun şimdilik hayal olduğunu gördüm. yazınızda hala daha sapasağlam ve değil şirk izi hiç bir sapıklık eğrilik bulunmayan tertemiz Ehlibeyt mektebine şüphe ve zanla yaklaştığınızı tereddütler içinde bulunduğunuzu gördüm.

                ancak bunları işin kaynağından öğrenme azminizi görünce takdirle karşılıyorz. iftiralarla başka yerlerde gündeme de getirenler gibi olabilirdiniz.. bunu takdirle karşılıyor ve şia hakkında hangi tereddütleriniz varsa cevaplamaya hazır olduğumuzu ilan ediyor mesajınızdaki yanılgılarınıza işarete geçiyoruz:

                "Allah c.c. hepinizden razı olsun.. Benim maksadım Hz. Ali tasavvurundaki en ufak bir sapmanın, hedefe vardığında fersah fersah Hz. Aliden uzak olacağıdır.

                bu çok doğru. Ancak İmam Ali a.s. hakkındaki sapma tek taraflı yani onu çok sevme şeklindeki bir ihtimal değildir. Takdir edersiniz ki onu hakkıyla sevmemek ve gereken değerini vermemek onun olan değerini başkalarına haksız yere aktarmak da aynı şekilde sapma olarak ihtimaller içerisine alınmalıdır.

                Bu konudan yaklaştığımızda İmam Ali a.s.'ı gereği gibi hakkıyla sadece şia sevmiş bulunmaktadır. Şia içindeki ya da diğer fırkalardaki gulatlar (ki biz bunları şii görmüyoruz) Ali a.s.'ı olduğundan farklı olarak görüp uluhiyet ya da nübüvvet atfetmekle onu inkar etmiş oldukları gibi, onun imametini inkar eden sünniler de O'nu hakkıyla sevmediklerini hem dini kaynaklarında hem de yaşantılarında göstermektedirler.. bu konunun detayları sitemizde mevcuttur.

                "Doğrusu Hakk, Hakikat ve Hidayet zaman üstü yüce değerlerdir zamana, mekana ve kişiye bağlı değildir Ahlaka ve tertemiz bir inanca bağlıdır. Bu sebeple Hz. Ademden Hz. Muhammed a.s. a kadar tüm peygamberler aynı hakikati getirmişler ve ona uyulmasını istemişlerdir."

                bu cümleye katılmak mümkün değildir. çünkü öncelikle bu ifadeler kendi içinde çelişki arzetmektedir. hem hakikatin zaman ve kişiye bağlı olmadığını iddia ediyor sonrasında hakikati kişiyler yoluyla getirildiğini söylüyor.

                burada karar verilmelidir. Peygamberler kişi değil midir? Eğer hakikat kişi ve mekandan bağımsız olsaydı o zaman hakikatin bir kitap halinde gökten bir mucize olarak indirilmesi ya da peygamberlere postacılık ötesinde bir görevin Yüce Allah'ca verilmemesi gerekmez miydi? Eğer hakikatin mekan ve kişiye bağlı olmadığ ancak peygamberlerin bundan istisna olduğu iddia edilirse biz o zaman Allah tarafından görevlendirilen Peygamberlerin getirdiği hakikatlere bakarız. ve oralarda hakikatin peygamberlere bağlı olduğu kadar onların atadığı vasilere de bağlı olduğunu görürüz.

                Peygamberler dini getirip tebliğ etmişler ve onu en güzel yaşayarak örnek olmuşlardır. insanların dini sapmalarını hem inanç hem de ameli boyutlarda engellemeye çalışmışlar doğruları göstermişlerdir. bu anlamda hakikat onların şahıslarıyla müşahhaslaşmış örneklenmiştir. dinde şahıs olarak peygamberler otorite olmuştur. Öyle ki doğru ve yanlışı onların davranış ve söylemlerinde aramamız emredilmiştir.

                şimdi bu hakikat varken nasıl iddia edilebilir ki hakikat kişiler üstüdür.. onlarla bağlantılı değildir. bu zihniyet, insanları şahıs ve başsız sadece kitap ve cansız öğretilerle başbabaşa bırakmak için ortaya çıkaran müsteşriklerin iddialarından başka bir şey değildir. böylece onlar insanları, dini temsil edecek onlara baş olacak onları derleyip toparlayacak sapmalarına işaret ederek onları düzeltecek görevlilerden koparmak istemişlerdir. ve malesef ki bunu da gerçekleştirmiş durumdadırlar.

                Örneğin yeni cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte yürürlüğe sokulan harf devrimi bu amaca matuftur. bu yolla öncelikle (sünni de olsa) devlet için tehlike arzeden ulema kesimi cahilleştirildi. yeni harfleri okuma bakımından türkiye halkıyla eşit konuma geldiler. sonrasında devrimin lideri Kur'an'ın meali ve tefsiri için hadislerin tercümesi için görevlendirmeler yaptı. Meal görevi Akife, tefsir elmalılıya, buhariyi tercüme ise diyanete verildi. Bu görevler verilirken iki şart koşuldu:

                1- olanca türkçe olacak halkın anlayabileceği dilden olacak

                2- hurafelerden arındırılmış olacak..

                bu yolla yeni yönetim, hakla alimlerin arasını açmak birbirinden koparmak istiyordu. böylece halk artık bu tercümelerle dinlerini öğrenecekler alimlere muhtaç kalmayacaklar. din insan merkezli olmaktan kitap ve bilgi merkezli hale gelecekti. Bundan sonra artık müslümanlar bireyselleşeceklerdi. Onları toparlayacak bir alim baş olmayacaktı.. herkes evinde dini kendisi öğrenecek çıkacak ihtilaflarda ve cemaate aykırırı durumlarda ise herkesin dini anlama hakkı vardır kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur diyerek başsızlık oluşturulacaktı..

                ve 80 yıllık aradan sonra olan bu oldu. Şimdi artık din sahipsiz müslümanlar başsız kaldılar. her önüne gelen her ekran mikrofon kapan din adına atıp tutmaya dalga geçercesine konuşmaya başladı.. ve önceden iki üç alim çerçevesinde toplu olan halk bu gün sayısız guruplara ayrıldı..

                şu durumda kişi ve mekandan bağımsız olan hakikat neden konuşup dile gelip insanları toparlamıyor yanlış gidenleri düzeltmiyor?

                sizin aşağıdaki sıraladığınız ayetler halkın elinde yok mu? .. herkes mi samimiyesiz.. sadece siz mi samimisiniz.. samimi olanlar bile bir araya gelemiyorsa burda bir sistem bozukluğu yok mudur?..

                şia'nın tek yumruk tek güç olmasının sırrı ve hikmeti nedir. Din adına şianın otoritesinin ve konuşacak merciinin bulunması iyi mi kötü mü?..

                sizin bir fabrikanız olsa ve buradaki üretimi daha da artırmak ve aç kurt gibi rakiplerinizin arasında tutunmak ve ciddi ucuz ve kaliteli üretim için siz naparsıdınız?

                başlarına en akıllı ve işi bilen güvendiğiniz birisini atar sorumlu yapar herkesin itaatini ona bağlar mıydınız yoksa hakikat kişilerin tekelinde değildir der herkes sorumluluğunu bilsin bakın giriş kapsına ve çalışma yerlerinize iş talimatlarını yazdım asıyorum herkes görevini bilsin mi derdiniz...

                Sizin basit bir yaşamda üç beş kişiyle sınırlı olan fabrikanız kadar mı Allah'ın dünyaya düzen ve dğer vermediğini düşünüyorsunuz? Yoksa her işte bir başın gerekli olduğu balığın baştan koktuğu ya da düzeldiği bilincinden mi Allah yoksun.. Hikmetli iş yapan Allah'ın dinini ve dünyayı hakikati örneklikle sergileyecek insanları derleyip toparlayacak bir baş atamadığından mı bahsediyor bunu mu bize anlatmak istiyorsunuz..

                yok varsa ve bir bu başlılık peygamberimiz s.a.a ile sona erdiyse o zaman bize bunları açıklayın. Ali a.s.'ın imametiyle ilgili sünni kaynaklarda dahil tüm eserlerdeki nasları açıklayın.. Size iki ağır emaneti bırakıyorum Kur'an ve Ehlibeyt, benden sonra 12 halife/zat/adam/emri gelecektir hepsi kureşten olacaklardır, zamanın imamına biat etmeden ölen cahiliye ölümüyle ölür, her ümmeti imamıyla çağırdığımız zaman, her topluluktan bir şahit getirdiğimiz, seni de onlara şahit getirdiğimiz zaman onların hali.. gibi ayet ve hadisler hakikatin her dönemde bir şahsın örnekliği toparlayıclığı ve koruyuculuğunda olduğunu ispatlayan nakli deliller değil midir?..

                "- Muhakkak ki biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da
                vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik. (Nisa 163)

                Ayeti kerimeden de anlaşılacağı gibi Allah c.c. kullarının hidayeti için devamlı uyarıcı peygamberler göndermiş ve onlara uyulmasını şart koşmuştur. Bunun dışında kurtuluş pek zordur."

                burayı anlamak mümkün değildir. Ayetten bunun dışında kurtuluş yolunun olmadığını nasıl çıkarıyorsunuz. bu ayetlerde peygamberler sadece postacıdır mı deniyor? Peygamberler kendilerinden sonra bir vasi vekil halife bırakmamışlar mı? bırakmamışlarsa o zaman ben neden peygamber zamanında yaratılmadım. Bu Allah'ın adaletiyle uyuşur mu? ben bu gün samimi onca guruplar arasında hakikat mi derlemekle birinin dediğini diğerinin çürüttüğü bir cemaaler arasında top gibi bir o yana bir bu yana gidip gelmekle mi bitireceğim hayatımı?.. hakikati Allah Peygamber zamanında bir kişide sergileyecek örnekleyecek ama sonrasında bu işi her okuyanın farklı anlayabildiği kitapta mı gösterecek?. Neden? Peygamberimiz s.a.a. ile Adem a.s. arasında 6204 yıl geçti. bu süre içinde 124bin peygamber geldi. her yıla 19 peygamber düşüyor. yani dünyada aynı an içinde çok sayıda peygamber görevli..

                e sonrasında ne oldu? Allah mı insanlığa küstü yoksa insanlık mı kemale erdi. yoksa Kur'an diğer kitaplarda olmayan konuşucu haklıyı haksızı belirleyici, kendisini yanlış anlayanlara dur yanlış anladın ben bunu demiyorum deyici niteliğe mi kavuştu? ben neden Peygamber zamanında her sorduğuma farklı olmayan cevap alacak şekilde beynimin rahat olacağı şekilde yaşamadım? bu adil olan Allah inancıyla uyuşuyor mu?.

                " Fakat bu zorluğa bir kolaylık getirmek amacıyla pek çok kişinin yüzü, suyu, hürmeti ve şefaatinden medet umulur olmuştur. Kuranda kurtuluşun nasıl olacağı defalarca ayrıntılı bir biçimde ele alınmışken, başka kolaycı yollar türetmek yalnız bize özgü bir zaaf değil, vaktiyle Yahudi ve Hıristiyanların da aynı yola başvurarak yaptıkları sapmanın bir örneğidir.

                kurtuluşun nasıl olacağı konusunda sizinle farklı düşünüyoruz siz mi samimi değilsiniz biz mi? ya da sorun nerededir? madem kurtuluş nasıl Kur'an'da belirtilmiş biz mi kurtulmak istemiyoruz yoksa siz mi? neden farklı anlyoruz ve hangimiz haklı?

                Sizin Kur'an'ı anlama hakkınız var da bizim yok mu? yoksa yazdığınız o ayetlerden bizim habersiz olduğumuzu mu Kur'an'ın sadece sizin yanınızda olduğunu mu iddia ediyorsunuz? eğer her ikimiz de okuyor ama farklı anlıyorsak bu konuşmayan bir metnin yetersiz olduğunu konuşan masum ve hatasız birinin aramızda hakem olmasının şart olduğunu göstermez mi?..

                "Yahudiler, biz üstün bir ırkız bize sayılı günden fazla ateş dokunmaz diyerek kendilerini yücelttiler, Hıristiyanlar ise önce hz. isa yı ilah kabul ettiler (isadan 300 küsür yıl sonra) daha sonra da onu sevmenin, ve Allahın (haşa) oğlu olarak kabul etmenin cenneti kazanmanın tek yolu olarak ilan ettiler."


                evet bu dedikleriniz bana sizi anımsattı. siz de kendinizi yüceltiyorsunuz.. biz anlayabiliriz biz hakikati kendimiz şahıslardan bağımsız olarak bulabiliriz bizim anladığımız doğrudur şeklindeki yücelmeler daha çok sizin bu sapmalara bağlı olduğunuzu gösteriyor. biz şiilerin değil..

                " Bu gibi sapmalardan Allah c.c. bizleri korusun. Oysaki Kur'an da şefaat anlayışı, sırf müşriklerin kuranda belirtilen "Biz ancak (putlara) ancak bizi Allaha yaklaştırsın (şefaat etsin) diye tapıyoruz" bozuk anlayışını yok etmek için bir kural getiriyor,
                - "Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının."


                müşrikler şefaatle mi saptılar yoksa sapıklıklarına şefaatle dayanak ve kılıf mı buldular?. hem Müriklere söylenen DELİLSİZ YERE, ALLAH'IN HAKKINDA HİÇ BİR DELİL İNDİRMEDİĞİ aracılara inandılar denmesi nedendir. Kur'an aracıyı mı reddediyor yoksa delilsiz hakkında hiç bir kanıt bulunmayan Allah'ın atamadığı ama kendilerinin uydurduğu aracıları mı reddediyor? Müşriklerin tuttuğu konuşmayan aracılar onları kendi küfür ve sömürü düzenlerinin kurulmasına ve devamına neden oluyor. Put tağutların arkasına sığınarak menfaatlerini sürdürdüğü soyut ya sa somut nesnelerdir. Şimdi putlar sayesinde tağutlar sömürülerini ve iktidarlarını sağlıyorlar.

                ee dinin Kur'an'ın böyle bir put haline gelmeyeceğinin garantisi ne? Peygamber s.a.a. 'ten sonra dini ve Kur'an'ı Allah'ın temsil hakkı verdiği masum Ehlibeyt'in tekelinden aldıklarında insanlar sömürülerini rahatça kurmadılar mı? Kur'an'la insanları kandırıp itaatlerini sağlayıp zulümlerini kurmadılar mı? Muaviyenin kılçlarının ucundaki Kur'an sayfaları ne işe yarıyordu?..

                siz Kur'an'ı doğru sahibine vermezseniz onu yetkisiz ellere bırakırsanız olacağı onun tağutlar elinde bir puta dönüştürmesidir. hariciler gibi içeriğinin unutulup abd ajanları elinde müslümanlara karşı bir tekfir ve canlı bomba vasıtası olmasından başka yolu yoktur.. bu kez binlerce cemaatin hepsinin Kur'an bizi destekliyor demesinin önünü nasıl alacaksınız. bu kısır döngüden masum atanmış bir yönetici ve hakemden halifeden imamdan başka nasıl çıkılır?..

                "ve bunun yerine kurtuluşun reçetelerini bizlere nasıl sunuyor?

                - Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de (Yunus 62)
                - “Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.

                (Ahkaf 13)
                - Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur,

                onlar üzülmeyeceklerdir” dedik. (Bakara 38)
                - Ey Adem oğulları! Size kendi içinizden âyetlerimi anlatacak peygamberler gelir de kim (onlara karşı gelmekten)

                sakınır ve kendini ıslah ederse
                , onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir (A’raf 35)
                - Hayır, öyle değil; iyilik yaparak kendini Allah'a veren kimsenin ecri Rabbi'nin katındadır. Onlara korku yoktur,

                onlar üzülmeyeceklerdir.2/Bakara-112
                - Mallarını Allah yolunda sarfedip sonra sarfettikleri şeyin ardından başa kakmayan ve eza etmeyenlerin ecirleri

                Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.2/Bakara-262
                - İnanıp yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp, zekat verenlerin Rab'leri katında ecirleri vardır. Onlara korku

                yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.2/Bakara-277
                - Allah, [b]müttakileri (sorumluluk bilinciyle sakınanları) başarılarından ötürü kurtarır[b]. Onlara hiçbir kötülük

                gelmez; onlar üzülmezler.39/Zümer-61

                Yukarıdaki ayetlere benzer pek çok ayet daha sıralayabilirim fakat işin özünü burada aktarmaya çalışıyorum.

                Rabbim cümlemizi sırat-ı müstakime iletsin ve ilettikten sonra tekrar saptırmasın. Fatiha suresinde hergün ondan talep ettiğimiz şey üzerine titreyelim. "Bizi dosdoğru yola ilet. Gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil!"
                Aminn..


                bu ayetlerin hepsi Peygamber ve Ehlibeytine uyanlar içindir. ayetlerin yorumlarını bir de şiadan öğrenin.. gördüğünüz gibi örneğin son ayete bakalım:

                hakikat eğer kişilerden bağımsız olsaydı, getirip önce sizin atladığınız yerdeki kendilerine nimet verilenlerin yoluna diyerek kişilere dikkat çekilir miydi? kendilerine nimet verilenlerle ilgili Ebu hanifeyle İmam Muhammed bakır ya da İmam Cafer-i Sadık a.s.'ın diyaloğu sitede yayınlanmıştı. rastlamadıysanız biz tekrar edelim?..

                Yorum


                  #9
                  hz.ali'yi(as) sevmek

                  "Şu Hadis-i Şerif hakkında yorumunuzu bekliyorum arkadaşlar
                  "Ey kızım Fatıma! Allah katında kabul edilen ibadetler yap Çünkü kıyamet gününde ben de seni Allah’ın azabından kurtaramam"
                  ( Müslim 31- İman 384)


                  hadisin sahih olması şianın Fatıma s.a.'nın masumiyet inancı ve şefaat edeceği inancıyla zıtlık arzetmez. Çünkü hadiste Fatıma s.a.'nın hata yaptığı söylenmiyor ki, hatta buradan Fatıma için böyle bir ihtimal bulunacağı bile anlaşılmaz.. Onun için hadisleri doğru anlamamız gerekir..

                  Bu hadiste Peygamber s.a.a. sorumluluktan söz ediyor. insanların makamlarının, masum bile olsalar torpille olmadığını, kendilerinin özgür iradeleriyle günahlardan uzak kalışlarına bağlı olduğunu söylüyor. bunun için de masumiyetin zirvesinde bulunan Fatıma s.a'ı örnek veriyor. Yani demek istiyor ki görüyor musunuz, Fatıma bile kendisi elleri şişene kadar dışardan su çekiyor evine bir hizmetçi almıyor, bir tane günahını görüyor musunuz, dinde torpil olsa ben onu kurtarırdım ama bunu yapamayacağımdan dolayı kızım fatımanın bile amel edip kendi makamını kendisinin kazandığını görmüyor musunuz.. sizi de seçkinlik hülyasına bürünmeyin başınıza dert açarsınız...

                  şia bundan farklı bir şey demez. şianın masumiyet inancı onların yatarken kazandığı bir şey olarak görülmez.. masumlar en çok çile çekmiş ve kendilerini arındırmış insanlardır..

                  tıpkı Peygamber s.a.a için şu ifadelerde olduğu gibi:

                  "Alemlerin rabbinden bir indirilmedir. Eğer o bize karşı bazı sözleri uydurup söylemiş olsaydı. Elbette onu kudretimizle alırdık. Sonra onun can damarını elbette keserdik. Muhakkak onun sağ elini (bütün güç ve kudretini) çekip alıverirdik. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı. hakka suresi 43-47

                  burdaki lev teqavvele ifadesi geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacak uydurmaları kastediyor. muzari fiil kullanılması geleceği de kapsar geniş zaman olduğundan geçmişi de.. yani ayetin söylediği şu anlama da gelir: "şayet gelecekte bize bir şey uydurup isnat edecek olursa."

                  Şimdi kim diyeblir ki Peygamber böyle yaptı ya da böyle bir ihtimali vardı da Allah Peygamberini buna karşı tehdit etti?.. böyle bir anlam nasıl çıkarılır burdan?

                  brudaki anlam Peygamberin asla böyle yapmayacağı ve Kur'an'a asla kişisel düşüncenin sızmayacağı konusunda garantidir..

                  burda olduğu gibi bu ve benzeri hadislerde de aynı anlam vardır. Asla böyle bir şey olmaz. Onlar haklarını kendileri kazandılar.. ve adalet sadece sizin için değildir. bizi de size uyguladığımız adalet kuralları geçerlidir. biz size emredip kendimizi torpilli görmüyoruz aynen biz de uyguluyoruz... anlamındadır...

                  "ben Hz. Aliyi sevmeyi, onun da itikat edip dayandığı vahye önce iman, sonra tasdik sonra da ameli salih ile yapılabileceğine inanıyorum. Yoksa Peygamber efendimizin s.a.v. de dediği gibi Allahın hakkında azap hükmü verdiği kimse için kendisi dahi şefaatte bulunamaz."


                  burda çok büyük yanlışlık var umarız gafletten dolayıdır. Kim Peygamberin o hadisine dayanarak, Fatıma hakkında azap hükmünü verdiğini iddia edebilir? Azap hükmünü vermek ne demektir?.. bu cümleyi bilerek kullanmadığınızı düşünüyoruz..

                  Bakın Fatıma s.a. hakkında hangi hükümler verilmiş:

                  33- "Rasülüllah (s.a.v)'e kadınların en sevgilisi Fatıme ve erkeklerin en sevgilisi de Ali idi. "

                  Tirmizi Menkabe babları, Fatıma (r.a.)nın fazileti hakkında, cilt 6. Hadis no: 4122. sayfa 361. sayfa 364, hadis no: 4127. (bu ikinci hadis Aişe'den rivayet edilmiştir.)

                  34- "Fatıme benim bir parçamdır. Onu üzen beni de üzer ve onu yoran beni de yorar."

                  Tirmizi Menkabe babları, Fatıma (r.a.)nın fazileti hakkında, cilt 6. Hadis no: 4123. sayfa 361.

                  35- Rasulüllah (s.a.v.) Ali, Fatıme, Hasan ve Hüseyin (r. anhüm) 'a şöyle buyurdu: "Ben, sizin savaştığınız kimse için savaş ve barıştığınız kimse için de barışım!."

                  Tirmizi Menkabe babları, Fatıma (r.a.)nın fazileti hakkında, cilt 6. Hadis no: 4124. sayfa 362.



                  51- Fatıma Cennet Ehli kadınların Seyyidesidir.

                  Sahihi Buhari, Ötüken yayınları. cilt 7 sayfa: 3476. Kitabul Fadaili Ashabun Nebi.

                  52. Ebubekirin Fatımayı Fedek mirasından mahrum edişi.

                  Sahihi Buhari, Ötüken yayınları. cilt 7 sayfa: 3476. Kitabul Fadaili Ashabun Nebi. aynı yer.

                  53. Ebubekir: "Muhammed'e hürmeinizi, O'nun Ehlibeyti hususunda da gözetip muhafaza ediniz. aynı yer 34

                  Sahihi Buhari, Ötüken yayınları. cilt 7 sayfa: 3477. Kitabul Fadaili Ashabun Nebi.

                  54- "Fatıma benden bir parça. Kim onu öfkelendirirse beni öfkelendirmiş olur."

                  Sahihi Buhari, Ötüken yayınları. cilt 15 sayfa: 7075. Kitabul Ahkam. 52. Bab. hadis: 79.



                  Ve Ali a.s. içinse sizin iddianızın tersine hüküm vardır:

                  30- Ali a.s. bağışlanmıştır: "Affedilmiş olsan bile, söylediğin zaman Allah'ın seni affedeceği... (duayı öğreteyim)

                  Süneni Tirmizi, Dua babları, Cilt: 6, hadis no: 3733. sayfa 103. Bab 83.





                  " Yalnız Allah c.c. ın izin verdiği kimselere şefaat edebilir. şu saydığınız maddeleri cahil biri okusa, ben Ali'yi r.a. seviyorum. başka amele hacet yok demesi muhtemeldir.

                  bu bir varsayımdır hem de sizin yani şiayı tanımadan dışardan değerlendiren bir varsayım. ve din varsayımlar üzerine belirlenmez. inançlar varsayım ve kendisini kötüye kullanabileceklere göre sahih ya da batıl diye nitelenemez. Çünkü en sahih inançları bile insanlar kötüye kullanabilirler ve kullanıyorlar ki bunlar o inanç ve ibadetlerin batıllığına delil olmayacağı gibi onların sıhhati hakkında şüphe uyandırmak da doğru değildir.. Vebaldir..

                  dışardan değerlendirdiğinizi söylüyoruz çünkü şiayı incelemiş değilsiniz. Şia hakkında alimler konuşur ve halkın yanlışlarını düzeltirler.. olası muhtemel sapmaları sürekli düzeltirler. bizde alimlere bağlılık vardır sünnilerde olduğu gibi alimlerden çok biliyoruz başıboşluğu yoktur. alimleri masumdan ilim ve feyz almakta birileri olarak değerli görürüz..

                  "tek tek maddelere cevap verecek değilim ama dikkatinizi çekmek açısından şu maddeye dokunmak istiyorum
                  - Her kim Ali’yi severse arşın altından bir melek ona şöyle seslenir; Ey Allah’ın kulu!Amellere yeniden başla.Allah tüm günahlarını affetti.
                  “Allah katında (makbul) tevbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisâ, 4/17)


                  buna benzer hadisler çoktur. bu şundandır: Peygamber s.a.a. hayattayken onu sevmeden günahların bağışlanması mümkün değil idi. onu sevenlerin ve ona gelip duasını isteyenlerin Allah tarafından bağışlanacağı garanti ediliyor.. Peygamberin vefatından sonra onun tebliğcisi vasisi halifesi İmamı olarak bu işler Ali a.s.'a devredildi. Nitekim nefis birliği ayeti (mübahale ayeti Al-i imran suresin 61) ve: Musa yanında Harun makamı hadisindeki istisna olan ancak benden sonra nübüvvet yok ifadesiyle Ali a.s.'ın Peygambere s.a.a. 'e ait nübüvvet dışındaki tüm vasıf makam ve faziletlerin olduğunu görüyoruz.

                  siz bu hadislerin uydurma olduğuna dair inanışlarınızı nereye dayandırıyorsunuz.

                  Tevbeleri kabul edenin Allah olduğuna Ali a.s.'ı sevmenin nasıl engel olduğunu iddia ettiğinizi merak ediyoruz...

                  Yorum


                    #10
                    hz.ali'yi(as) sevmek

                    Qomu_u_aşk,
                    siz henüz ne dediğimi bile anlamamışsınız. bunu önyargıyla (sanki anti şiacıymışım gibi) yazımı yüzeysel olarak okuyup hızlıca cevap vermenize bağlıyorum.
                    Bence biraz bekleyin herkes okusun. Dediklerimde yanlışlık varsa o zaman düzeltirsiniz. kısa kısa yanıtlar verin bende maddelere öyle yanıt vereyim uzunca bir metni inceleyip toplu halde cevap vermem için heralde bikaç ay daha uzaklaşmam lazım.
                    1. Ben yazımı ne niyetle yazmışım fakat sen ne niyetle okumuşsun?
                    2. Beni takdir ettiğin bir hususta sen neden zıddını yapıyorsun şu halde seni yermem mi lazım? (Qomu_u_aşk: ...onun imametini inkar eden sünniler de O'nu hakkıyla sevmediklerini..)
                    3. Hakkın, Hakikatlerin ve Hidayetin kişilere bağlı olduğu gibi bir düşünceyi nasıl savunursun? Şoyle bir soru sorayım size ki bu kesinlikle Hz. Peygamberi bir postacı yerine koymak değildir biz bundan şiddetle sakınırız. Kuran-ı Kerim mi Hz. peygambere uyuyordu yoksa Hz. Peygamberimiz mi Kur'an-ı Kerime uyuyordu? cevap ikincisi ise eğer kişiye bağlı olmasını nasıl açıklayacaksın? Hz. Peygamberimiz Kur'anın ete kemiğe bürünmüş haliydi dersem heralde yanılmam. Bu da bizim ilk önce kimi örnek almamız gerektiğini gösteriyor. Sonra söylemediğim birşeyi bana sakın atfetme! buradan yola çıkıp Hz. Ali'yi örnek almayalım, onu sevmeyelim demiyorum tıpkı Hz. Fatıma annemiz için hakkında azap hükmü gerçekleşmiş saydığımı benim yazımdan nasıl bir cinayet işleyerek çıkardığını hatırlatmak isterim..
                    Kur'an bir uyarıyı yahudilere yapıyordu hatırlarsanız. " Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.." Yahudiler, alemlere üstün olmayı Allahın verdiği bir nimet olmaktan çıkarıp kendi üstünlükleri olarak nitelendirdiler ve helak oldular. Aynı şekilde Hz. Ali de Allahın bize verdiği sayısız nimetlerden biri. Bu nimeti iyi değerlendirmek varken şu yukarıda anlatılan 21 tane kurtuluş akçesi olarak sayılacak sayısız güzel vaadi sırf Hz. Ali sevgisine bağlamak ya Allahın nimetini küçümsemek olacak, ya da Hz. Aliyi hiç olmadık makamlara yüceltmek olacak. Ben yazılan 21 madde karşısına 5-6 madde yazdım hepsi ayeti kerime ve içerisinde “Allahı sevmek, Allahın gönderdiği peygamberlere uymak, inanıp Salih amel işlemek, malını canını Allah yolunda sarfetmek, Allaha karşı ittika lı (sorumlu) davranmak.. gibi kişinin davranışlarını düzeltecek hayatla ilişkili maddeler sıraladım. Fakat 21 madde içerisinde soyut bir sevgiden başka bir şey yok ve karşılığında hesaba çekilmemek, sırattan jet hızında geçmek, cennetin kapılarının açılması vs.. ben bu tavrı eleştirdim yoksa Hz. Ali sevgisine düşman olmak gibi bir iblisliğe soyunmadım.

                    Yazdıklarınızı kendi haline bıraksam neredeyse kendiliğinden fışkıracak bir yığın tezat ve çarpıtmalar var.. O yüzden acele etmiyorum. Herkes okusun fikrini beyan etsin yalnız lütfen kısa olsun.
                    Allaha emanet olun..

                    Yorum


                      #11
                      hz.ali'yi(as) sevmek

                      bende geçen bilim önemli dedim abimiz beni pozitivist yaptı evet bu hidayet kardeşimiz ali sevgisinin önemini inkar etmiyor sadece tek o kurtaramaz diyor...

                      Yorum


                        #12
                        hz.ali'yi(as) sevmek

                        Hz Ali as kuru kuru sevmekten söz etmiyor ki hadisler. Böyle düşünürsek zaten yanlış olur. Yukarıdaki hadislerden ben kuru bir sevgi anlamı çıkaramadım. Hani bir söz vardır: Seven, sevdiğine itaat eder. Sözde sevmek, amelen ise tam tersi ameller yapmak kişinin kendini kandırmasidir.
                        Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                        Hz.Peygamber (saa)

                        Yorum


                          #13
                          hz.ali'yi(as) sevmek

                          hidayetveryarab, Şuara suresi 23-cü ayet hakkında ne diye bilirsiniz? peki ya Rasulullahın s.a.a Kuran ile birlikte emanet bırakıp "sarıldıkca sapmayacaksınız" dediği Ehli Beytin a.s bu ayet hakkındakı tefsirine ne diyorsunuz? Kitap ve Ehli beyte a.s mi sarılıyorsunuz -ki, Rasulullahn s.a.a şahitliğine göre sapmamanın tek yolu bu- yoksa kendi görüşü ile söz söylip, kıyas ile din ortaya koyanlaramı?

                          حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، وَأَبُو مُعَاوِيَةَ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عَدِيِّ بْنِ ثَابِتٍ، عَنْ زِرِّ بْنِ حُبَيْشٍ، عَنْ عَلِيٍّ، قَالَ عَهِدَ إِلَىَّ النَّبِيُّ الأُمِّيُّ ـ صلى الله عليه وسلم ـ أَنَّهُ لاَ يُحِبُّنِي إِلاَّ مُؤْمِنٌ وَلاَ يُبْغِضُنِي إِلاَّ مُنَافِقٌ

                          Zirr bin Hubeyşden, Alinin şöyle söylediği rivayet edilmiştir: «Gerçekten, mü'min'den başkasının beni sevmiyeceğine ve münafıktan başkasının bana buğzetmiyeceğine Ümmî Peygamber, bana kesin bir ahid ve teminat verdi.»

                          Müslim, "Sahih", İman kitabı, hadis 131
                          Tirmizi, "Sünen", Menkıbeler kitabı, hadis 3717 ve 3736
                          ibni Mace, "Sünen", Mukaddime, hadis 114

                          not: yazılarımdaki renkli yerler ilgili kaynakların olduğu linklerdir, üzerine tıklarsanız açılır.

                          Yorum


                            #14
                            hz.ali'yi(as) sevmek

                            [quote author=HidayetVerYarab link=topic=19237.msg116288#msg116288 date=1296125318]
                            Kur'an bir uyarıyı yahudilere yapıyordu hatırlarsanız. " Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.." Yahudiler, alemlere üstün olmayı Allahın verdiği bir nimet olmaktan çıkarıp kendi üstünlükleri olarak nitelendirdiler ve helak oldular. Aynı şekilde Hz. Ali de Allahın bize verdiği sayısız nimetlerden biri. Bu nimeti iyi değerlendirmek varken şu yukarıda anlatılan 21 tane kurtuluş akçesi olarak sayılacak sayısız güzel vaadi sırf Hz. Ali sevgisine bağlamak ya Allahın nimetini küçümsemek olacak, ya da Hz. Aliyi hiç olmadık makamlara yüceltmek olacak. Ben yazılan 21 madde karşısına 5-6 madde yazdım hepsi ayeti kerime ve içerisinde “Allahı sevmek, Allahın gönderdiği peygamberlere uymak, inanıp Salih amel işlemek, malını canını Allah yolunda sarfetmek, Allaha karşı ittika lı (sorumlu) davranmak.. gibi kişinin davranışlarını düzeltecek hayatla ilişkili maddeler sıraladım. Fakat 21 madde içerisinde soyut bir sevgiden başka bir şey yok ve karşılığında hesaba çekilmemek, sırattan jet hızında geçmek, cennetin kapılarının açılması vs.. ben bu tavrı eleştirdim yoksa Hz. Ali sevgisine düşman olmak gibi bir iblisliğe soyunmadım.

                            [/quote]

                            Allah razı olsun

                            Yorum


                              #15
                              hz.ali'yi(as) sevmek

                              4. Her kim Ali’yi severse dünyadan gitmeden önce Kevser havzundan içer ve Tubâ ağacı meyvelerinden yer ve cennetteki yerini görür.
                              bunu yaşayanınız varmı aranızda ?


                              6. Her kim Ali’yi severse Allah ona bedenindeki bütün damarlar sayısınca huriler verir ve yakınlarından seksen kişiye şefaat eder ve bedenindeki tüyler sayısınca cennette şehirler verir.
                              bedenindeki tüyler sayısınca cennet...ilginç..


                              13. Her kim Ali’yi severse arşın altından bir melek ona şöyle seslenir; Ey Allah’ın kulu!Amellere yeniden başla.Allah tüm günahlarını affetti.
                              peki bu sesi duyan var mı ?

                              18. Her kim Ali’yi severse ona divan açılmaz ve mizan kurulmaz ve ona; cennete hesapsız gir denir.
                              mizan kurulmadan, hesapsız cennete girmek ha ! euzubillah..


                              20. Her kim Muhammed ve Âl-i Muhammed sevgisi üzerine ölürse Meleklerle kucaklaşır ve peygamberler onu ziyaret ederler.Allah azze ve celle’nin katındaki bütün hacetlerini Allah yerine getirir.
                              peygamberler ayağına gelecek yani seni ziyarete.. abartı dozu gittikçe artmış ..


                              Ali (a.s.), Peygamber'in (s.a.v.) onun hakkında şöyle buyurduğunu bildirir:

                              "Senin hakkında iki grup helak olacaklar: Aşırı derecede seni sevenler ve aşırı derecede seninle düşmanlık edenler.

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X