Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

    [tt]HAZRETİ MEVLANA'NIN DİLİNDEN iMAM ALİ(AS)
    (Her Şii okumalı ve İmam Ali sevgisi nasıl anlatılmış görmeli. Özellikle kendini birşey zannedip HZ Mevlana eleştirmeye çalışanlar)

    NAT-I ALİ

    O açıklayıcı imam, o tanri velisi safa ehlinin vücut güneşidir.
    Yerde, gökte, makânda, zaman da Hakla duran o imamın zati,
    iç ve dış temizliğiyle Vasıflamak vaciptir.
    Çünkü küfürden,ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir...
    Onun konağı birlik âlemidir.

    Dünyevi ve beşeri sıfatlardan dışarıdır. o, insanın hakikati ve canı gibiydi. Her şey fanidir, fakat
    can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli
    varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yarata
    nın zati gibi o bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali'nin vasfıdır.
    Hakkın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrının yapışmış ol
    muştur. Hani duyduğun lâhûtun o gizli hazinesi yokmu; işte
    odur.

    Çünkü o, haktan hakla görünmüştür. O hazinenin nakdi,
    tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksût, yüce Ali'dir. Hakkın
    hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, her-
    şeyin bilginidir.

    İbtidasız evvel o idi, sonsuz ahirde odur. Peygamberlere
    yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikatten odur.
    Yüzünün nurlu pırıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O,
    hak iledir; hak ondan görünür. Hakka ki, o hak ile ebedidir.
    Âdem'in toprağı onun nurundan idi. O sebeple meleklerin tacı
    oldu; Allah'ın isimlerini ondan belirledi.

    O temiz ve yüce
    imamın ilmi sayesinde, Âdem herşeyi anladı. O nur tek olan
    yaradanın nuru olduğu içindir ki, melekût onun huzurunda secde
    ettiler. Evet, muhakkak ki, Âdem, o imamın nuru ile bütün ilahi
    isimleri bildi...

    Şit, kendinde Ali'nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi.

    Nuh, kendinde yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep
    ondan buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehir de
    gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu.

    Halil Peygamber,
    dostlukla onu andı da, ateş ona al lale oldu Nemrud'un ateşi, o
    Allah'ın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle
    kendi koyununu İsmail'e kurban etti.

    Yûsuf, kuyuda onu andı da
    o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup onun önünde
    bir çok inledi de Yûsuf'un kokusunu alıp gözleri açıldı.
    İmran'ın
    oğlu Mûsa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı.
    Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı.
    Sonra dediki: Yarabbi! Bana bu lütuftan bir âlâmet ver
    Hak ona iste sana Yed-i Beyza (Nurlu el) 'i verdim; dedi.
    Gene Ali'nin vergisidir ki, Meryem'e arkadas oldu da Isa
    vücuda geldi...

    O seriatte ilim sehrinin kapisidir. Hakikatte ise iki cihanin
    beyidir. Iki cihanin sultani Muhammet, hakka yakinlik gece-
    sinde, Allah'a kavusmanin harem yerinde onun sirrini gördü.
    Ali'nin nutkunu, Ali'den dinledi. Ali ile birlesilen o yerde
    Ali'den baskasi bulunmaz.

    Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyle-
    yenler söylerler, susarlar. O susmaz söyler. Ebedi ilim,
    onun gögsünde parlayip görüldü. Vahyolunanlarin sirlarini,
    o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetine haykirdi:
    - Allah yolunda Ali, sizin kilavuzunnuzdur.

    Allah'a içi dogru olanlar yüzlerini ona çevirmislerdir. Zira o
    sahtir, dogru yolu gösterendir, efendidir...
    O bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:
    - Benimle açıkça beraber bulundu dedi.
    Dinde evvel, ahir o idi. Allah ile içli dışlı idi...
    Iste bunlari söyledim ki, bu yüksek mananin nüktesini ög-
    rensin de yüksek velayete ersin. Sence apaçık bilinsinki,
    hakkiyle yüce olan odur.

    Ey efendi! Benimle bosuna kavga etme bu böyledir. Hakikat
    budur ki, hepimiz zerreyiz, günes odur. Biz hepimiz damla-
    yiz, deniz odur.

    Cihan var oldukça Ali var olur
    Cihan var olurken de Ali vardi.

    Cihanin temeli suret buluncaya kadar var olan Ali idi. Yer
    resmedilinceye, zaman husule gelinceye kadar var olan Ali
    'idi. Veli, vasiy olan? ah Ali, cömertliğin, keremin, bagisin
    Sultani Ali idi.

    Ali'den ötürü melekler Ademe secde ettiler. Adem bir kible gibi
    idi, secde olunan Ali idi., Adem de, Sit de, Eyyub da, Idris de,
    Yusuf da, Yunus da, Hud da, Musa da, Isa da, Ilyas da, Salih
    peygamber de, Davud da Ali idi.

    Nefsin tamamindan ötürü cihan sofrasi üzerinde elini bulastir-
    mayan kahraman aslan Ali idi. Kur'an'in yer yer, ayetlerinde
    Tanri'nin ismetini vasf ile övdügü Kur'an sirlarinin kasifi Ali idi.Kapisinin topragi kadir ve kiymette Arsin semasindan daha
    ileri geçen, o durmadan hakka secde eden arif Ali idi. Islamin
    yolunda is düzelmedikçe, durup dinlenmeyen o serefli, vekar-
    li Sah Ali idi. Hayber kalesinin kapisini bir hamlede koparip
    açan o kalalar fatihi Ali idi.

    Afaka her bakisimda gördümki, yakin yüzünden her varlikta var
    olan Ali idi. Bu küfür olmaz, küfrolan bu söz degildir.

    Cihan var oldukça Ali var olur,
    cihan var olurken de Ali vardi.
    Tebriz'in Sems-ül Hakki cihanin gizli ve açik sirlarindan her ne
    gösterdinse hepside Ali idi.

    MEVLANA CELALETTİNİ RUMİ/NAAT-I ALİ [/tt]

    #2
    Ynt: HZ.Mewlana'dan: Nat-ı ALİ

    Sadece şii değil Sünni kardeşlerimizde okumalı Yada vahabi tüm mümin kardeşlerimiz okumalı..
    [b]ONUNCU KÖYÜ ARIYORUM

    Yorum


      #3
      Ynt: HZ.Mewlana'dan: Nat-ı ALİ

      [quote author=Ab-ı Hayat link=topic=20633.msg125841#msg125841 date=1306354854]
      Sadece şii değil Sünni kardeşlerimizde okumalı Yada vahabi tüm mümin kardeşlerimiz okumalı..
      [/quote]

      Yorum


        #4
        Ynt: HZ.Mewlana'dan: Nat-ı ALİ

        Melis abla birde birşey sormak istiyorum. Bin kez tövbe etsende gel diyor mevlena Ama kur-an'ı kerimde tövbe ettikten sonra tekrar günah işleyenin katımızda kabul edilecek tövbesi yoktur buyuruyor. Şimdi kime uyalım ?
        [b]ONUNCU KÖYÜ ARIYORUM

        Yorum


          #5
          Ynt: HZ.Mewlana'dan: Nat-ı ALİ

          Sen cevap vermedin ama ben cevap vereyim abla.. İmam alinin reklamına ihtiyacımız yok İsmi bile yeter.! İmam ali.. Yani hazreti Hüseyinin babası yani eşi olmayan kılıcın sahibi.. İsmini duyduklarında tükrükleri boğazında düğümlenen kafirlere sor sen imam ali kim diye ? Mevlanaya değil.. Sen kime kılıç çekmiş diye sor bence.. Mevlana yada bektaşi veliye değil.. İmam aliyi şemsi tebriziye evlatlığını nikahlayan mevlanaya değil yada post üzerinde ahkam kesen bektaşiye değil kafirlere sor İmam ali kim diye..Hendek günü; Bugün imanın tamamı küfrün tamamının karşına çıktı diyen ResulAllah'a sor imam aliyi.. Ama bize demeki Bakın hz(!) Mevlana böyle diyor imam ali hakkında.. Biz imam aliyi bilmesek burda işimiz ne ?..
          [b]ONUNCU KÖYÜ ARIYORUM

          Yorum


            #6
            Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

            "Ama kur-an'ı kerimde tövbe ettikten sonra tekrar günah işleyenin katımızda kabul edilecek tövbesi yoktur buyuruyor."

            hangi ayette?

            kişi evlatlığını başkasına, hocasına, nikahlayamaz mı?

            Yorum


              #7
              Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

              Gene Ali'nin vergisidir ki, Meryem'e arkadas oldu da Isa
              vücuda geldi...
              Bu sözleri her okuduğumda en çok kafama takılan söz bu satır olur. Acaba burada anlatılmak istenen nedir?

              Yorum


                #8
                Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

                Ben İmam Aliyi Hz mevlanadan öğren demedim ki. Onu beğenmeyen bazıları okusunda ondaki Hz. Ali sevgisini görsün demek istedim Ab-ı hayat!

                Senin amacın kusur aramak olduktan sonra, Hz. Ali övgüsünde bile kusur bulursun!

                Yorum


                  #9
                  Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

                  GUZEL ama gulata gidebilicek yerler var.

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

                    [quote author=Murtazaali link=topic=20633.msg125859#msg125859 date=1306394725]
                    Bu sözleri her okuduğumda en çok kafama takılan söz bu satır olur. Acaba burada anlatılmak istenen nedir?
                    [/quote]

                    biz biliyoruz ki bu eski ümmet ve peygamberlerin olaylarında etken fail olarak (bir tür varlık), geçen Ali a.s'ın bedeni değil ruhu diyebileceğimiz nurudur. ve biz şu hadisi de biliyoruz: Peygamber s.a.a. buyurdu:

                    Ben ve Ali a.s.'ın nuru bitişiktik ve ilk yaratılan varlık bizim nurumuz idi. buradan çıkan ibtida(i)siz evvel anlamıdır: başı olmayan ilk. yani bir şeyin ilk ve sonra olabilmesi diğer bir şeye oranladır. yani sonra olan bir şey olmasa ilk de olmaz. Allah başlangıcı olmayan idi. bir varlık üstü idi. dolayısıyla onun varlığı ile Muhammed s.a.a. ve Ali a.s.'ın nuru başlangıcı olmayan ilk diye bilinemez. (çünkü kıyas benzer şeyler ve zıtlıklar arasında caizdir) ancak başka bir varlık olacak ki ona kıyasla onun ilk mi sonradan mı olduğu bilinebilsin. böylece (başka kıyaslanacak bir varlık olmadığından) Ali a.s.'ın nuru başlangıcı olmayan ilktir. (Allah-u A'lem)

                    diğer soruya gelince. hadisin devamında der ki:

                    bizim bitişik haldeki nurumuz tertemiz kaplardan Peygamberlerin ve masumların bedenlerinde (zürriyetlerinde) saklandı ve ve ta Abdulmuttalibe kadar. Abdulmuttalibde bu nur ikiye ayrıldı biri Abdullaha, diğeri Ebu Talibe geçti Ebu talibden Ali, Abdullahtan ben dünyaya geldim.

                    diyor hadiste. sonrasında ise Peygamber s.a.a.ten kızı Kevser Fatımaya s.a. geçen bu nur Ebu Talip'ten Ali'ye geçen nurla, bu ikisinin evlenmesiyle birleşiyor ve 11 imam burdan meydana gelerek devam ediyor. yine başka bir hadiste ise:

                    "kıyametin kopmasına yakın dünyada iki kişi kalsa bunlardan biri mutlaka huccet Yani İmamı Zaman a.f. Muntazarul Mehdi olurdu"

                    buyruluyor. yani son varlık da dünyadan göçecek olan Muhammed s.a.a ile Ali a.s.'ın bitişik haldeki nuru olan Mehdi a.f. bedenindeki nur olacaktır. böylece Allah baştaki mükemmellikle bu aleme sondaki nurla ve de dünyaya hakim kıldığı bu nurla nihayet verecektir.

                    bu iki zaman (yani bitişik halde baştaki ilk nur ile son nur arasındaki zaman) daha değişik bir deyişte tüm zamanlarda varlıklara iyilik bu nurla bahşedildi. dünyada bir çok halikulade (olağanüstü) olay bu nurun direk müdahalesi ya da dolaylı müdahalesiyle oldu. Örneğin bu nur İbrahim a.s.'a direk müdahalede bulundu onu yönlendirdi. Çünkü nur, onun bedeninde emanetti. diğer bedenlerdeki nurun Peygamber s.a.a. ve Ali a.s.'da olduğu gibi tam mükemmel icraat bulmaması, ışıkla ayna teşbihiyle anlaşılabilir ki bu farklı bir konudur.

                    bu açıklamadan sonra; Meryem s.a. yiyeceğini mabedde olan yoksullara veriyor kendisi aç kalıyordu. ve ona Allah cennetten rızıklar verdi. Ayete göre; Zekeriyya'nın a.s. : "bu yiyecekler nerden geliyor" sorusuna Meryem s.a.: "bunlar Allah katındandır" cevabını veriyor. katındandır dediği işte bu nur aracılıyıyla idi. ki İsa a.s. bu mübarek yiyeceklerden babasız olarak vuku buldu (oluştu) Mukaddes mutahhar hz. Meryem s.a.'nın pak bedeninde...

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

                      "böylece Ali a.s.'ın nuru başlangıcı olmayan ilktir"

                      hocam başlangıcı olmayandan kastınız nedir?
                      KIYAMI UNUTTUK YA RAB! NAMAZI BATIL EYLEDİK.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

                        "İbtidasız evvel o idi, sonsuz ahirde odur. Peygamberlere
                        yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikatten odur... "


                        burda kastedileni açıklamaya çalıştım...

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

                          daha çok açıklamanı istiyorum hocam. biz sizin seviyenizde değiliz. bizim anlayacağımız dilden açıklarsanız sevinirim.
                          KIYAMI UNUTTUK YA RAB! NAMAZI BATIL EYLEDİK.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

                            "Ben ve Ali a.s.'ın nuru bitişiktik ve ilk yaratılan varlık bizim nurumuz idi. buradan çıkan ibtidaisiz evvel anlamıdır: başı olmayan ilk. yani bir şeyin ilk ve sonra olabilmesi diğer bir şeye oranladır. yani sonra olan bir şey olmasa ilk de olmaz. Allah başlangıcı olmayan idi. bir varlık üstü idi. dolayısıyla onun varlığı ile Muhammed s.a.a. ve Ali a.s.'ın nuru başlangıcı olmayan ilk diye bilinemez. (çünkü kıyas benzer şeyler ve zıtlıklar arasında caizdir) ancak başka bir varlık olacak ki ona kıyasla onun ilk mi sonradan mı olduğu bilinebilsin. böylece (başka kıyaslanacak bir varlık olmadığından) Ali a.s.'ın nuru başlangıcı olmayan ilktir. (Allah-u A'lem)"

                            Allahu A'lem demek Allah daha iyi bilir en iyisini bilir demektir. bu deyiş, insanın emin olmadığı yerlerde kullanıldığı gibi insan zihninin kavrayamayacağı alanlarda da kullanılır. ben burdaki kelimeyi bu ikinci anlamda kullanıyorum.. biz bu konuyu tam olarak kavrayamayız.

                            bu kavrayamayış, çelişki ve Ehlibeyt mektebi öğretilerinin akla muhalif düşmesinden değil aklın çalışma ölçüleri ve kapasitesinden aşmasındandır. yani akıl ötesidir. akla aykırı olmak başka akıl ötesi olmak başka. eğer akla aykırı olsa mektebimize ait bir yanlışlık gibi dursa o zaman bunu örtmek için diğer ekollerin sıkça yaptıkları gibi bu konularda soru sormak yasaktır bu konular anlaşılamaz böylece inanmak gerekir der ve konuyu konuşup analiz etmeyi kapatırdık..

                            kaldı ki bu konu yani ilk (yaratılan) varlık ya da varlığın ezeliliği konusu ve burdaki yazı mektebimizin inanç esaslarından değildir. Bildiğim kadarıyla Mevlana'nın na't (övgü vasıflandırma)ıdır. Bu konuda Ehlibeyt kaynaklarında yer yer benzer rivayetler olsa da ben İmamlarımızdan böyle net bir hadis görmüş değilim.. kişi inanır ya da reddeder bunda tamamen serbesttir. aklının alıp izahını yapabileceği konu ise kabullenir yok eğer Allah'ın Tevhid vasfına aykırı açıklamalara çıkıyorsa bunu reddeder. bu tamamen izah ve anlama yönü ve biçimiyle ilgili bir alan ya da konu.


                            bizim açıklamalarımız bir alime ait değildir. kendi anladıklarımız olup kendimizi bağlar mektebi değil. yine bu açıklamaları böyle bir nat-ı Ali (a.s.) metnindeki ilgili cümlelerin sahih olmasına bağlıdır. yani bu metni gerçekten Mevlana söyledi (ya da benzer ifadeler hutbetul beyan'da da var.) ise.

                            yukarda yazdığımız açıklamayı (tevili) daha da açacak olursak:

                            diyor ki "başlangıcı olmayan ilk"

                            bi kere bu vasfın Allah'a ait ve sadece ona ait olduğu tüm tevhid ehli (ki bunların başında Ehlibeyt mektebi gelmektedir) ittifak halindedir. hiç kimse ezeli vasfını Allah'tan başkasında görmez. en azından Allah'ın ezeli olması ile çelişecek şekilde başkasında görmez. akıl şunu teslim eder ki ilk tek olmalıdır. eğer iki ilk varsa bu iki ilk başkalarına yani üçüncü ve daha sonra olanlara oranla ilktirler. oysa bu ikisinin arasında da ilklik sıralaması vardır. eğer bunların ikisi de ilktir dense bu muhal olur. yani imkansız. yani anlaşılmaz yani aklın çalışma ölçülerine zıt olup böyle bir şey düşünülemez. bu açılardan önce ibtidasız ilk Allah olduğu hususunda hiç kimsenin bir şek ve şüphesi yoktur ve olamaz en azından tevhid ehli Ehlibeyt mektebi bu konuda her türlü zorlu sınavları geçmiş ve tam bir tevhid inancına sahip olmuştur bunu her platformda kanıtlamıştır. (örneğin ruyetullah konusu bunlardan biridir.)

                            burdaki başı olmayan ilk vasfının Ali a.s.'ın Muhammed s.a.a. ile bitişik haldeki nuru olduğu hususunu açıklamaya gelince...

                            biz diyoruz ki bir şeyi anlamak tamamen kıyasla sabittir. insan zihninin anlama çalışmalarının tümü aslında bir kıyas faaliyetinden ibarettir. yani insan varlıkların tamamını birbirlerine kıyaslayarak anlar vasıflandırır. örneğin çocuk önce dokunma duyusunu kullanır. ve bu yolla cisimlerin sertliklerini sıcaklıklarını büyüklüklerini birbirlerine kıyaslayarak tanır. böylece insanın ilk algı şekilleri oluşarak zihinde depolanır ve insan bunlara adlar koyar: büyük, küçük, sert, soğuk, sıcak...

                            dikkat edilirse tüm bu vasıflamalarda bir ad yoktur. ve bunların tamamı birbirlerine kıyasla ortaya çıkar. eğer iki cisim olmasa çocuk ve bunların büyüklükleri ve küçüklükleri farklı olmasa çocuk/insan türü asla büyük küçük kavramına sahip olamaz. büyük ve küçük kavramlarında aslında birbirine zıtlıklar vardır. benzerlikle zıtlık aynı şeyleri ifade eder. yani benzer cisimlerde de aslında zıtlıklar vardır. en azından aynı boyutlarda seyreden varlıkların benzer ya da zıt olduklarını anlayabiliriz. iki cisim benzerdir dediğimizde aslında bu iki cisimde de zıtlıklar görmemiz gerekir ki bu iki cisim farklıdır diyebilelim. örneğin benzer iki elmayı alalım. bunların iki farklı cisim olması içerdiği zıtlıklar sayesindedir. yoksa tek cisim olurdu. örneğin birinin zatının diğerinden farklı onun dışında ondan farklı oluşu bu zıtlıklardan bazılarıdır. yani birinci elma ile ikinci elmanın benzer yönleri vardır ikisinin de adı elmadır ama ikisi de farklı elmadır farklı hücrelere zatlara farklı yerlerde yer tutmalara sahiptirler. ki bunlar da zıtlıklardır. birinci elma ikinci elmanın kapladığı yeri kaplamaz birinci elma ikincisinin yanında olmak zorundadır bu bakımdan birinin olduğu yerde (aynı anda) diğeri yok olması sebebiyle birbirlerine zıtlık ifade ederler.

                            bunlar bizim kıyaslayarak öğrenmemizi anlamamızı sağlayan örneklerdir. elma ile armutu kıyasladığımızda elma ile kıyaslamamızdan daha çok zıtlıklar çıkacaktır. bu zıtlıklar elma ile ateşin kıyaslanmasında çok daha fazla olacaktır. soyut bir kavram olan korku ile kıyasladığımızda bu uçurum o kadar çok olacak ki ne alaka bunları niye kıyaslıyorsun ki bunlar birbirlerine benzer mi ki cevabını duyarız.

                            bu itiraz işte korku dediğimizde elmayı anlamanın imkansız olmasından kaynaklanmaktadır. hiç yeşil elma görmemiş birine kırmızı elmayı örnek vererek yani ona kıyaslayarak anlatmanız kolaydır. dersiniz: işte aynı bildiğin kırmızı elma gibi sapı var yuvarlak kabuğu var ama tek farkı (zıtlığı) rengi. kırmızı elmayı düşün bir de yeşil eriği işte o yeşil eriğin büyüğünü dşün öyle bir şey diyerek bunu anlatır ve onun anlamasını sağlarsınız. hiç armut görmemiş birine de bildiği elma örneğin kullanarak tanıtım yapabilir onun kıyas ve zıtlıkları kullanarak armudu hayallemesini sağlayabilirsiniz. ateşi tanıtmaya kalksanız hiç görmeyen birisine, bildiği elma örneğini kullanarak anlatmanız biraz daha zor olabilir ama ateşe yakın bildiği başka cisim yoksa ve en yakın elma varsa bildiği napacaksınız mecburen ateşi tanıtmak için elmayı kullanacak, bu iki cismin benzer ve zıt yönlerini kıyaslayarak tantımınızı yapacaksınız..

                            şimdi bu açıklamalardan sonra ilk varlık olan Ali a.s.'ın nuru ile Allah'ı kıyaslamanız, bu ikisinin birbirine zıt veya benzer yönleri ortaya koymanız için bu ikisinin birbirinen benzeşir olması gerekir. oysa biz kesin biliyoruz ki Allah hiç bir varlığa benzemez. onun zıttı hiç bir şey yoktur. zıtlık ve benzerlik, birbirine yakın bibiriyle ortak noktaları olan varlıklar için geçerlidir. Oysa Allah'ın hiç bir varlıkla ne benzerliği ne zıtlığı vardır. o her türlü benzetme ve zıtlıktan münezzeh çok yüce bir varlıktır.

                            dolayısıyla Ali a.s.'ın nuru ilk nurdur başlangıcı yoktur dendiğinde bunun Allah'ın ilk ve başlangıcı olmamasıyla alakası yoktur bu iki varlık benzer ya da zıt değillerdir ki kıyaslanabilsinler.. Allah'ı başka varlıklarla kıyaslamak caiz değildir. O bundan çok yücedir.

                            sonsuz ve başlangıcı olmamak, benim asla kavrayamadığım aklımın almadığı kavramlardır. biri eğer sonsuzluğu aklıyla kavrayabiliyora bana söylesin. ben düşünüyorum sonsuzluk nasıl olur zaman şurda son desek ondan sonraki zamanlar da düşünülebilir e o zaman sonsuzluk nedir son nedir bunlar tamamen belirsizleşmektedir.

                            başlangıç bakımdan sonsuzluğa sahip olmayı biz kavrayamazken başı olmayan ilk diye nitelenen Ali a.s.'ın Peygamberimiz s.a.a. ile bitişik ve tek haldeki nurunun başı olmayan ilk oluşunu nasıl kavrayacağız? ben kavrayamıyorum varsa anlayan bana anlatsın. Allah'ın ezeli olmasını da kavrayamıyorum. bakın inkar ediyorum kabul etmiyorum aklıma zıt görüyorum şeklinde değil kastım. kavrayamıyorum. çünkü benim aklım bunu kavrayacak şekilde dizayn edilmemiştir. Allah dilerse bunu kavrarım ama şimdilik bu mümkün değil. yüz kilo tartan bir tartıya bir ton yükleseniz bu onu tartamaz.. şimdi bu bir tonluk ağırlığı tartı tartamıyor diye ağır değildir mi diyeceğiz.. işte akıl da öyle sonsuzluğu kavrayamaz ama böyle bir şeye inanır.

                            başlangıcı olmayan ilk nur, Allah ile kıyaslanmayacağından, onunla kıyalanmak Allah'ın tevhid vasfına muhalefet olacağından bu asla Allah'ın ezeliliğiyle anlaşılmaz. anlamaya çalışmamalıyız. anlayamadığımız iki olgu (varlık olduğunu bile bilmiyoruz bu ezeliliğin) arasında zıtlık olduğunu birinin diğerinin ilkliğini iptal ettiğini asla söyleyemeyiz.

                            başlangıcı olmayan ilk nur'u ancak tüm varlıkları ilk olan diğerleri için kıyaslayabiliriz. çünkü bunlar benzerdir.

                            mesela şu soruları sormak konuyu daha iyi anlamamızı sağlaycaktır. var olan neredeyse her şey başka varlıkların dönüşüm halidir. başka şeyler kullanılarak var edilmişlerdir. mesela insanın bedeni doğadaki topraktan veya cisimlerden onlar da başka şeylerden dönüşerek oluşmuştur. böylece ilk varlığa kadar gidilir. işte bu ilke gittiğinizde öyle bir varlığa inanmalısınız ki onun var edilmesi için başka varlık kullanılmayacak, başka varlığa muhtaç olunmayacak. yoksa eğer o varlığın var edilmesi için başka varlık kullanlacak olsa bu kez onun da varlığının ilkliğini araştırmak gerekecek böylece kısır döngüye düşmüş olacağız.

                            işte bu noktada Peygamberimiz s.a.a.'in Ali a.s'ın nuru ile bitişik halindeki nur başka bir varlıktan neş'et etmeyen var edilmesi için başka varlığın kullanılmadığı bu anlamda ilki olmayan varlıktır. yani başlangıcı olmayan ilk varlık. ilk yaratılandır. ya da yoktan var edilendir.. Zaten dikkat edilirse Mevlana sonraki cümlelerinde yaratılışı kabul ederek bu cümleyi daha da açıklamış oluyor:

                            "Yüzünün nurlu pırıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı."

                            yaratılan varlığın, var edicisinin ezeli oluşuyla çelişmesi imkansızdır.. Mevlana'nın böyle bir anlamı ifade ettiğini iddia edebilmek bu metne göre hele hele bu yarattı ibaresi varken mümkün değildir...

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: HZ.Mevlana'dan: Nat-ı ALİ

                              yukarıdaki açıklamalarınız için teşekkürler. yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için sormuştum.

                              "yaratılan varlığın, var edicisinin ezeli oluşuyla çelişmesi imkansızdır." bu cümleniz yeterli idi aslında ama zahmet edip epey yazmışsınız.

                              bir de

                              "bu iki zaman (yani bitişik halde baştaki ilk nur ile son nur arasındaki zaman) daha değişik bir deyişte tüm zamanlarda varlıklara iyilik bu nurla bahşedildi. dünyada bir çok halikulade (olağanüstü) olay bu nurun direk müdahalesi ya da dolaylı müdahalesiyle oldu."

                              cümlenizi açıklarmısınız?
                              KIYAMI UNUTTUK YA RAB! NAMAZI BATIL EYLEDİK.

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X