BİSMİHİ TEALA
HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAM HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHLİ BEYT (A.S) OLSUN LANETİ İSE ONLARIN EBEDİ DÜŞMANLARINA OLSUN
RABB'İMDEN SÖZÜN EN DOĞRUSUNU DİNLEYİP, HAKKI BATIL'DAN AYIRMAYI MUAVVAK KILSIN
Selamun Aleykum Aziz Canlar
HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAM HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHLİ BEYT (A.S) OLSUN LANETİ İSE ONLARIN EBEDİ DÜŞMANLARINA OLSUN
RABB'İMDEN SÖZÜN EN DOĞRUSUNU DİNLEYİP, HAKKI BATIL'DAN AYIRMAYI MUAVVAK KILSIN
Selamun Aleykum Aziz Canlar
Ayetullah Mekarim Şirazi ![]() ![]() Veya doğrusu bu inanç bir çeşit fert ve içtimanın kıyam ve uyuma daveti midir? Acaba hareket mi sağlar, yoksa duraklamayı mı? Acaba insana sorumluluk mu getirir, yoksa sorumluktan kaçınmayı mı? Ve bilahare uyuşturan mıdır, yoksa uyandıran mı? Bu soruların açıklamasından önce bir noktaya dikkat çekmek zorunludur. O da şudur ki en yapıcı ve en yüce değerler her ne zaman ehil olmayan, layık olmayan veya su istifade edicilerin eline düşerse, verilmek istenen hedefin mukabilinde netice vermesi ve onun güzergahının zıttın da hareket etmesi imkan dahilindedir. Bunun birçok örneği vardır. “İntizar” ve “bekleyiş” konusu da -göreceğimiz gibi- bu konulardandır. Her ne olursa olsun bu tür hatalardan kaçınmak için suyu kaynağından almalıyız ki yol kenarlarından geçen kanal ve nehirlerden karışabilecek muhtemel kirlerden korunmuş olsun. Yani bizler “intizar” konusunda direk olarak asil İslam kaynaklarının peşi sıra gitmeliyiz ve rivayetlerde değişik tonlarda vurgulanan “intizar” konusunu analiz ederek, ondaki öz hedefi kavramalıyız. Şimdi dikkatli bir şekilde aşağıda zikredilen kaç rivayete bir göz atalım: 1- Birisi İmam Sadık’a (aleyhi selam) öncülerden birinin velayetine sahip olan biri hak hükümetin zuhurunu beklemektedir, bu halde dünyadan ölen kişinin durumu nedir? Diye sordu. İmam Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu: “هو بمنزلة من كان مع القائم فى فسطاطه ـ ثم سكت هنيئة ـ ثم قال هو كمن كان مع رسول الله!” “ O, bu inkılabın rehberinin çadırında (ordu merkezinde) onunla olan biri gibidir.” Sonra biraz sessiz kaldıktan sonra şöyle buyurdu: “O peygamberin mücadelesinde onunla olan biri gibidir.”[1] Bu içerikte bir çok rivayet değişik tabirlerle rivayet edilmiştir. 2- Bazı rivayetlerde “بمنزلة الضارب بسيفه فى سبيل الله” “Allah yolunda elinde kılıcıyla savaşan gibidir.” Gelmiştir. 3- Bazı rivayetlerde ise: “كمن قارع مع رسول الله بسيفه” “Peygamberin yanında elinde kılıcıyla vuruşan gibidir.” 4- Bazı yerlerde ise: “بمنزلة من كان قاعدا تحت لواء القائم” “Kaim’in bayrağı altında olan kişi gibidir.” 5- Bazı yerlerde: “بمنزلة المجاهد بين يدى رسول الله” “Peygamberin (Allah’ın selamı Onun ve Ehlibeytinin üzerine olsun) elinin altında cihat eden kişi gibidir.” 6- Bazı yerlerde: “بمنزلة من استشهد مع رسول الله” “Peygamberle (Allah’ın selamı Onun ve Ehlibeytinin üzerine olsun) şehit olan kişi gibidir.” Bu altı rivayette İmam Mehdi’nin (aleyhi selam) zuhurunun intizarı konusunda gelen bu yedi tabir, bir tarafta “intizar” diğer tarafta düşmana karşı “cihat” ve mücadele konusu arasında bir çeşit bağ ve benzerliğin olduğunu net olarak göstermektedir. (Dikkat ediniz) 7- Bazı rivayetlerde ise böyle bir hükümeti beklemenin en üstün ibadet olduğu söylenmiştir. Bu içerikteki hadislerin bir kısmı Peygamber (Allah’ın selamı Onun ve Ehlibeytinin üzerine olsun) efendimizden, bir kısmı Hz. Emirü’l Mümin’in Ali’den (aleyhi selam) rivayet edilmiştir. Hz. Peygamberimizden (Allah’ın selamı Onun ve Ehlibeytinin üzerine olsun) nakledilen hadislerden birinde şöyle okumaktayız: “افضل اعمال امتى انتظار الفرج من الله عزوجل” “Ümmetimin en üstün ameli, Allah Azze ve Celle tarafından olan fereci beklemektir.”[2] Yine başka bir yerde Peygamberimizden (Allah’ın selamı Onun ve Ehlibeytinin üzerine olsun) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: “افضل العبادة انتظار الفرج” “En üstün ibadet fereci beklemektir.”[3] Bu hadis “intizarı ferec” kelimesini ister geniş anlamında bilelim veya ister has anlamı olan, alemin büyük ıslah edicisinin zuhurunu bekleyiş anlamında bilelim; bahsimizdeki intizar konusunun önemini aydınlatmaktadır. Bu tabirlerin hepsi, böyle bir inkılabın intizarını çekmenin geniş kapsamlı ve devalılık gerektiren bir cihadı gerektirdiğini nazarınızda tutarak bu şekilde “intizar” kelimesinin mefhumunun açıklamasına geçip, son olarak onların toplamından bir netice alalım. İntizar kelimesinin anlamı “intizar” kendi durumundan razı olmayıp, daha iyi bir durumun oluşması için çaba gösteren birinin haletine derler. Hasta birinin iyileşme intizarı çekmesi ve oğlunun seferden gelişinin intizarını çeken bir baba örneğinde olduğu gibi hastalıktan ve oğlunun ayrılığından huzursuz olduğundan daha iyi bir durum için çaba sarf etmektedir. Pazarda işlerin kesat gitmesinden rahatsız olan bir tacirin pazardaki belirsiz durumun bir an önce geçmesi için çektiği intizar. Böyle bir durumda: “mevcut olan duruma yabancı” ve “daha iyi bir durum için çaba sarf etmek” anlamında iki haleti taşımaktadır. Bununla birlikte Hz. Mehdi’nin (aleyhi selam) adaletinin ve hak hükümetinin intizarını çekmek ve dünyanın ıslah edicisinin kıyamını beklemek; gerçekte “olumsuzluk” ve “ispat” olmak üzere iki unsurdan terkip bulmuştur. Nefy ve olumsuzluk unsuru mevcut olan duruma yabancılık, ispat unsuru ise daha iyi bir durumun olmasını istemektir. Ve eğer bu iki yön insanın ruhuna köklü olarak hulul ederse iki dalda ameller kapsamlı olur. Bu iki daldaki ameller şunlardır: zulüm ve fesat faktörleriyle uyumluluk ve iş birliğini terk edip, onlarla mücadele edip çarpışması bir taraftan; evrensel ve halkçı bir hükümetin teşkil olması için kendisini yetiştirerek cismi, ruhi, maddi ve manevi olarak hazırlaması diğer bir taraftan. Eğer iyice dikkat edersek bu iki kısmın her ikisi de yapıcı, hareket ettirici, bildirici ve uyandırıcıdır. “İntizar” kelimesinin asıl mefhumuna teveccüh edilirse, intizar çekenlerin amellerinin neticesi ve mükâfatları hakkında yukarıda zikrettiğimiz rivayetler güzel bir şekilde ortaya çıkar. Şimdi anlıyoruz ki neden hakiki intizar çekenler imam Mehdi’nin (aleyhi selam) çadırında veya onun bayrağı altında veya Allah yolunda kılıç çeken veya kendi kanına bulanmış veya şehit olmuş kişi gibidir. Acaba intizar çekenlerin hazırlık miktarına ve derecesine göre olan bunlar; hak ve adalet yolunda cihadın değişik derece ve merhalelerine işaret değil midir? Allah yolunda cihat alanındaki fedakarlıkların ölçüsü, değeri ve rolleri farklı olduğu gibi, intizar, kendini yetiştirmek ve hazırlık derecesi de tam olarak farklıdır, ama “mukaddime” ve “sonuç” olarak her birinin bir birlerine benzerlikleri vardır. Her ikisi de cihattır ve her ikisi de hazırlık ve kendini yetiştirmeyi gerektirmektedir. Böyle bir hükümet önderinin çadırında yani evrensel dünya hükümetinin ordu komutanlığı karargahında olan biri, habersiz, gafil ve vurdum duymaz biri olamaz. Orası herkesin yeri değildir. Böyle bir yerin kadir ve kıymetini bilen biri ancak oraya yol bulabilir. Aynı şekilde bu inkılabın rehberinin yanında barış ve adalet hükümetinin mukabilinde olanlara karşı eline silah alıp savaşan birinin, mutlaka ruhi, fikri ve savaşmak için gerekli hazırlıkları fazlasıyla yerine getirmesi gerekmektedir. İmam Mehdi’nin (aleyhi selam) zuhurunun gerçek eserlerini daha ayrıntılarıyla öğrenmek için aşağıdaki açıklamalara dikkat edilsin: İntizar tam hazırlık demektir Ben eğer zalim ve zorba biriysem kılıcı zalimlerin kanında olan birinin intizarında bulunmam nasıl mümkün olabilir? Ben eğer pis ve kirliysem birinci şulesi kirlileri yakacak olan inkılâbın intizarını nasıl çekebilirim? Büyük cihadın intizarında olan ordu; neferlerine inkılâp ruhu aşılayarak, savaş kapasitesini en yüksek dereceye çıkarmak ve her türlü zaaf noktasını düzeltmek için çalışır. “İntizar”ın nasıllığı her zaman intizarını çektiğimiz hedefle hemahenktir. İntizar bir yolcunun seferden gelişidir. İntizar çok değerli bir dostun geri dönüşüdür. İntizar meyvelerin toplanma, mahsulün verim zamanıdır. Bu intizarların hepsi bir çeşit hazırlıkla yoğrulmuştur. Birisi evi hazırlamalı ve ikramda bulunacak şeyleri amade etmeli, diğeri lazım araçları hazırlamalı… Şimdi bir düşünün, büyük evrensel ıslah edicinin kıyamının intizarını çekmekte olanlar gerçekte değişiklik ve farklılığın intizarını çekmektedirler öyle bir inkılâp ki insanlık tarihindeki en geniş en kapsamlı en esaslı inkılâp. Önceki inkılâplar gibi bölgesel değildir. Tam tersi bütün insanlığı kapsayan umumi, uyumlu, insanların tüm yaşam yönlerini ve durumunu göz önüne alan bir inkılâptır. Siyasi, kültürel, ekonomik ve ahlaki bir inkılâptır. Birinci felsefesi – kişinin kendini yetiştirmesi Böyle bir değişimin her şeyden önce insani değerlere ve hazırlık unsurlarının olmasına ihtiyacı vardır. Böylelikle dünyadaki bu denli geniş kapsamlı bir ıslahatın ağır yükünü yüklenebilsin. Bu da ilk aşamada böyle büyük bir programın uygulanmaya konulmasında gerekecek iş birliği için düşünce, bilgi, ruhi ve fikri hazırlığa ihtiyaç duymaktadır. Dar ufuklar, kısa düşünceler, eğri fikirler, çekememezlikler, çocukça ve mantıksız ihtilaflar ve genel olarak her türlü nifak, ayrılık “gerçek intizar” çekenlerin durumuyla bağdaşmamaktadır. Önemli nokta şudur ki gerçek intizarcılar böyle büyük bir proje de seyirci rolünde kalmazlar, onlar kesinlikle şimdiden inkılâpçıların saflarında yerini almalıdırlar. Onun sonucuna ve bu değişimin akıbetine olan inancı, onun muhaliflerin safında olmasına asla izin vermez. Muvafıkların safında olması için de “pak amellere”, gerekli “yürekliliğe” ve yeterli “bilince” ihtiyaç duyar. Ben eğer bozguncu ve sapkın olsam, bozguncu ve sapkınların hiçbir rolünün olmadığı inkılâp düzeninin intizarını çekip, günlerini nasıl sayabilirim? Bilakis orada sevilmeyen ve dışlananlardan olurum. Acaba bu intizar, ruhun ve düşüncelerin arındırılması, cismimin ve canımın çirkefliklerden yıkanması için kâfi değil midir? Özgürlükler için cihadın intizarını çeken ordu, mutlaka böyle bir savaş meydanına yakışan silahlar edinerek, tam bir hazırlık içinde olur. Gerekli siperleri hazırlar, adamlarını savaş için en üstün aşamaya getirir. Adamlarının ruhiyesini takviye eder. Böyle bir savaş için askerlerinin kalplerini canlı tutmak için aşk ve şevk şulesiyle aşılar. Böyle bir hazırlık içinde olmayan ordu asla intizar haletinde değildir, söylese bile yalan söylemiştir. Maddi, manevi, fikri ve ahlaki olarak tam bir hazırlık anlamındaki evrensel ıslah edicinin intizarını çekmek, bütün dünyanın ıslahı içindir. Bir düşünün böyle bir hazırlık ne kadar yapıcıdır. Yer yüzünün tamamının ıslahı ve bütün zalim ve uygunsuzlukların son bulması şaka değil, basit bir şey değildir. Böyle büyük bir hedefe hazırlık ta ona münasip olmalıdır. Yani onun genişlik ve derinliğinde olmalıdır! Böyle bir inkılabın tahakkuk bulması için çok büyük, iradeli, güçlü, yenilmez, son derece temiz ve ileri görüşlü, tam hazırlıklı ve derin düşünce sahibi insanların olması gerekmektedir. Böyle bir hedefe varmak için kendini yetiştirmek, en derin ahlaki, fikri ve içtimai programları yürürlüğe koymak gerekir. İşte intizarın gerçek anlamı budur, acaba kim böyle bir inkılâbın yapıcı olmadığını iddia edebilir? İkinci felsefesi – içtimai birliktelik ve yardım Gerçek bekleyiciler sadece kendilerine yetişmekle mükellef değillerdir. Birbirlerinin durumlarını gözetmeli kendilerini ıslah etmenin yanı sıra başkalarının ıslahı için de uğraşmalıdırlar, zira intizarını çektiği program büyük ve ağır bir programdır, sıradan ferdi bir program değildir. Bir inkılâbın tüm unsurları onda olmalı, birlikte ve uyum içinde hareket etmelidirler. Gayret ve çabaları hemahenk olmalı, bu uyumun derinlik ve kapsamı intizarını çektiği evrensel inkılâbın programının azametiyle uyum içinde olmalıdır. Gurup halindeki geniş savaş meydanında savaşan biri başkalarının halinden gafil kalamaz, bilakis her nerede bir gedik görse orayı ıslah etmekle mükelleftir, açık noktaları kapatmalı, zaaf ve eksik noktaları takviye etmelidir, zira tüm diğer savaşçılarla aktif bir şekilde uyum içinde olmazsa böyle bir programın yürürlüğe konulmasına imkan olmaz. Bundan dolayı gerçek intizarcılar kendilerini yetiştirmek ve ıslah etmenin yanı sıra başkalarını da ıslah etmeyi vazifelerinden saymaktadır. Evrensel hükümetin ıslah edicisinin kıyamının intizarını çekip beklemenin yapıcı eseri ve gerçek intizar çekenler hakkında sayılan faziletlerin felsefesi işte budur. Üçüncü felsefesi – gerçek intizar çekenler çevrenin bozukluğunda çözülmezler Hz. Mehdi’nin (aleyhi selam) intizarını çekenlerin önemli eserlerinden biri de fesat ortamlarında bozulmamaları ve pisliklerin karşısında teslim olmamalarıdır. Fesat her yeri kapladığı, çoğunluğu çirkefliye çektiği zaman, bazen pak insanlar bu çıkmaz sokakta ruhi sıkıntılar çeker, sebebi ise ıslahatın olacağından ümidini kesmekten kaynaklanan çıkmaz sokak. Bazen onlar işin işten geçtiğini ve artık ıslahatın olmayacağını düşünürler ve kendilerini temiz tutmak için çaba ve gayret etmelerinin faydasız olduğunu düşünürler. Bu ümitsizlik onları yavaş yavaş fesada ve çevrenin rengine bürüyebilir ve kendilerini bozuk çoğunluğun mukabilinde Salih azınlık olarak koruyamazlar ve onlarla bir olmamayı rüsva sebebi sayabilirler. Onlara ümit verecek, mukavemet ve direnişe davet edecek, çevrenin fesadında erimesine izin vermeyecek sadece son bir ıslah ümidi vardır. Sadece bu surette kendilerini korumak için çaba sarf edip, başkalarının ıslahı için uğraş verirler. Eğer bizler İslam öğretilerinde bağışlanmaktan ümidini kesmenin en büyük günahlardan sayıldığını görüyorsak, bu anlamayan bazıları için şaşılacak bir durum olarak görülebilir. Neden Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek bu denli önemli sayılmış, hatta bir çok günahtan daha önemli görülmüştür? Felsefesi de gerçekte işte budur. Rahmetten ümidini kesen günahkâr kimse, telafi etmek için hiçbir delil görmez veya en azından günaha devam etmekten el çekme fikrine düşmez. Ona göre artık iş işten geçmiştir bir karış olsa ne olur yüz karış olsa ne olur? Rüsva olduktan sonra dünyanın gamı hiçtir! Siyahtan daha koyu bir renk yoktur, sonu ise cehennemdir. Ben ki şu anda onu satın almışım artık neden korkayım? Ve bunun gibi düşünceler… Ama eğer ümit kapısı onun yüzüne açılır, rabbin af ümidi, mevcut olan durumun değişme ümidi. Bu onun yaşamında atıf noktası olacak ve onu günah yolundan durdurup, temizliğe ve ıslaha davet edecektir. Bu delilden dolayı “ümit” bozguncu insanların terbiyesinde etkili bir faktör olarak bilinmekte ve ayrıca fesat ve bozuk ortamlarda yaşamak zorunda olan Salih insanlar da ümitsiz kendilerini koruyamazlar. Sonuç şudur ki dünya her ne kadar bozuk olursa ıslah edicinin zuhurunun intizarı da o denli artar. Bu, itikadını arttırarak, fesadın güçlü dalgası karşısında onu sigortalar. Onlar fesat ortamının alanının genişliğinde ümitsiz olmak bir yana “kavuşma vadesi olduktan sonra, yakıcı aşk ateşine daha da yakınlaşır” hedefe vusulu kendi karşısında görür ve fesatla mücadele çabası artar veya daha fazla aşk ve şevkle kendisini korur. Yukarıdakiler ışığında şöyle netice alırız: intizarın kavram ve mefhumu değiştirilip tahrif edilirse –bir grup muhalifin tahrif ettiği ve bazı muvafıkların anlamından çıkardıkları gibi- o zaman uyuşukluk ve gevşeklik verir. Ama gerçek kavram ve anlamında toplumda ve ferdi olarak uygulanmaya konulursa bir çeşit terbiye faktörü, kendini yetiştirme, hareket ve ümit olur. Bunu onaylayan açık delilerden biri: “وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى الْاَرْضِ”[4] “Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, vaat etti.” Ayetin açıklamasında İslam’ın büyük önderinden şöyle rivayet edilmiştir: “هو القائم و اصحابه” “Mehdi (aleyhi selam) ve onun yaranlarıdır.”[5] Başka bir hadiste şöyle okumaktayız: (عليه السلام) نزلت فى المهدى”Bu ayet Mehdi (aleyhi selam) hakkında inmiştir.” Bu ayette Mehdi (aleyhi selam) ve yaranları “الذين آمنوا منكم و عملوا الصالحات” “sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlar” olarak tanıtılmıştır. Bununla birlikte evrensel dünya inkılâbının tahakkuk bulması; her türlü zaaf, acizlik ve güçsüzlüğü uzaklaştıran sağlam iman olmadan gerçekleşmez. Ayrıca âlemin ıslah yolunu açacak Salih ve iyi davranışlar olmadan da bunun imkânı yoktur. Böyle azim bir projenin intizarını çekenler iman ve bilinç derecelerini yükseltmeli ve amellerinin ıslahı için çaba sarf etmelidirler. Ancak böyle kişiler hükümette birliktelik ümidi verirler, zulüm ve zorbalıkla iş birliği yapanlar ve iman ve Salih amellere uzak olanlar değil.İman zaafından kaynaklan, hatta kendi gölgelerinden bile korkan; korkak ve çaresiz insanlar değil. Elini elinin üstüne koyup çevre ve toplumundaki fesat karşısında tembel, halsiz ve başıboş bir şekilde oturmayı kendisine seçip, fesat karşısında en küçük bir çaba sarf etmeyenler değil. Hz. Mehdi’nin (aleyhi selam) İslam toplumundaki yapıcı eseri işte budur.[6] [move]ABNA.İR [/move] [1] - Mehasin-i Bergi, Bihar’ın nakline göre eski baskı 14. Cilt, sayfa. 136 [2] - Kafi, Bihar’ın nakline göre, c. 13, s. 137 [3] - Kafi, Bihar’ın nakline göre, c. 13, s. 136 [4] — Nur, 55 [5] — Biharu’l- Envar, c. 14, s. 14 [6] — Numune Tefsiri, 7/378 ![]() Allah Hazret İmam Mehdi'in (a.f) zuhurunu tez eylesin.... |