Ynt: Gaybet Döneminde Müminlerin Vazifeleri
Hz. Selman’dan şöyle rivayet edilir:
Hz. Muhammed salla’llâhu aleyhi ve alih ’in şöyle buyurduğunu duydum: “ Allah Teala buyuruyor ki: “Benim katımda mahlukatın en üstünü Muhammed ile kardeşi Ali’dir, sonra da Allah’a doğru vesile olan İmamlar gelirler. Benden bir şey dileyen, Muhammed ve onun masum soyu (Ehl-i Beyt’i) vasıtasıyla dilesin.... ”
10- Kâim aleyhi’s-selâm ’ın gaybeti döneminde müminlerin birbirini sabra davet etmesi:
Müminlerin önemli vazifelerinden biri de, gaybet çağında gerçek anlamda “sabırlı olmak ve sabra davet etmek”tir. Bunun da birkaç ölçüsü vardır:
“Birbirlerine sabrı tavsiye”den maksat, müminin evlatlarına, yakınlarına, dostlarına, akrabalarına ve mümin kardeşlerine, Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm ’a inanmayı, gaybet süresinin uzaması karşısında sabırlı olmayı, bu süreçte kendilerine ulaşan bela, fitne ve zorluklara tahammül etmeyi, zorluklar karşısında inancından dönmeyip azim, sebat ve kararlılıkla, hak bildiği yolda yürümeyi tavsiye etmesidir. Burada şu noktayı önemle vurgulamak gerekir ki, sabır zulmü kabullenmek demek olmayıp, azim ve iradenin gevşememesi anlamına gelir. Gerçekte sabrın hak yolunda sebat göstermek anlamına geldiğini Kur’an-ı Kerim’den de anlamak mümkündür.
Hz. Selman’dan şöyle rivayet edilir:
Hz. Muhammed salla’llâhu aleyhi ve alih ’in şöyle buyurduğunu duydum: “ Allah Teala buyuruyor ki: “Benim katımda mahlukatın en üstünü Muhammed ile kardeşi Ali’dir, sonra da Allah’a doğru vesile olan İmamlar gelirler. Benden bir şey dileyen, Muhammed ve onun masum soyu (Ehl-i Beyt’i) vasıtasıyla dilesin.... ”
10- Kâim aleyhi’s-selâm ’ın gaybeti döneminde müminlerin birbirini sabra davet etmesi:
Müminlerin önemli vazifelerinden biri de, gaybet çağında gerçek anlamda “sabırlı olmak ve sabra davet etmek”tir. Bunun da birkaç ölçüsü vardır:
“Birbirlerine sabrı tavsiye”den maksat, müminin evlatlarına, yakınlarına, dostlarına, akrabalarına ve mümin kardeşlerine, Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm ’a inanmayı, gaybet süresinin uzaması karşısında sabırlı olmayı, bu süreçte kendilerine ulaşan bela, fitne ve zorluklara tahammül etmeyi, zorluklar karşısında inancından dönmeyip azim, sebat ve kararlılıkla, hak bildiği yolda yürümeyi tavsiye etmesidir. Burada şu noktayı önemle vurgulamak gerekir ki, sabır zulmü kabullenmek demek olmayıp, azim ve iradenin gevşememesi anlamına gelir. Gerçekte sabrın hak yolunda sebat göstermek anlamına geldiğini Kur’an-ı Kerim’den de anlamak mümkündür.
Yorum